Powered By Blogger

22 Ağustos 2016 Pazartesi

SAMANYOLU (1967)

Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo:Ahmet Üstel, Orhan Aksoy “Kerime Nadir’in romanından”
Eser:Kerime Nadir
Foto Direktörü:İlhan Arakon
Yapım:Erman Film/Hürrem Erman,


Kostüm: Faize Sevim (Koçyiğit) Kurgu: Diamandi Filmeridis Ar Direktör: Fethi Oğuz, Reji Asistanları: Erdoğan Avcı, Gültekin Karakaya, Kameraman: Cengiz Tuna, Set Elemanları: Mustafa Buvan, Halis Özer, Işık Direktörü: Halit Aysan, Set Direktörü: Sonay Kanat, Seslendiren: Yorgo İlyadis, Montaj Senkron:Diamandi Filmeridis, Prodüksiyon Direktörü: Semih Sezerli, (Londra The Rank Stüdyolarında hazırlanmış, Erman Film Stüdyosu’nda seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Önder Somer, Nedret Güvenç, Mine Sun, Sevim Emre, Ömercik Uğur Kıvılcım, Dr. Arşavir Alyanak, Muammer Gözalan, Meral Kurtuluş, Güzin Ozan, Bilge Meltem


KONU: Nejat.. Annesi yıllar önce ölmüş. Yeniden evlenen babası pek ilgilenme-diği için yıllardır teyzesinin evinde. ‘Edebiyat merakı’ nedeniyle eğitimi yarım kalmış. Şiir yazıyor ve ut çalıyor. ‘Yıllardır gizli bir aşkla sevdiği’ Zülal de onu seviyor ama bu (şimdilik) ‘daha ziyade hayatta muvaffak olamamış bir akraba çocuğuna karşı beslenen acımaya benzer bir duygu’.
Zülal.. Annesi ve Dadısı ile yaşıyor. Koleji bitirmiş ve delikanlının terhis olduğu günün ertesinde diplomasını alıyor. ahşap iskelede Nejat’a “Dinlen tabii ama bu aylarca sürmesin” derken ne kadar kırıcıydı. İlginçtir, ‘okumamış’ Nejat sonradan romanları kapışılan bir yazar olacak ama Zülal’i bir işte çalışır-ken göremeyeceğiz. Üstelik gözü yükseklerde. Didar’a ‘aşık olacağı erkekte sosyal durum, servet, şahsiyet gibi şey-ler aradığını’ söylemişti.


İş bulma sıkıntısı içindeki Nejat bir okul arkadaşı ile karşılaşır; Namık. Çapkınlığı onu gördüğümüz ilk sahneden belliydi. Mühendislik eğitimini Amerika’da ta-mamlamış şimdi Ankara’da çalışıyor. ‘ona iş bulacağına söz verir. Bir gün Nejat, babasından (romanda, üvey annesi Nedime’den) bir mektup alıyor. Yaşlı adam hasta ve onu son bir kez görmek istiyormuş.
Cenazeden sonra Yalı’ya döndüğünde Namık’ın onu aradığını öğrenir. Zülal’in “Çok efendi, çok sempatik bir genç” sözleri yüreğine oturuyor.


O sırada arkadaşı, Nejat’a eniştesinin fabrikasında iş bulmuş. İşe alınmasını viski içip ‘ kutladıkları gazinoda Namık, Zülal’le evlenmek istediğini söylüyor. İş için yaptığı iyiliğin ‘bedeli’ de; Nejat bu konuda ona yardımcı olacak. Günler sonra Zülal’in nişanı. Didar ise sofrada bir eksik olup olmadığına bakıyor. O gece Zülal’e aşkını itiraf eder. Birkaç gün sonra ise bakmaya kıyama-dığı genç kızı önce 40 yıl geçse de güzelliğinden bir şey kaybetmeyecek şekilde öpüyor ardından (romanda bir, filmde iki) tokat atar. Kırgınlıklar, barışmalar. Zülal, Namık’la evlenip İzmir’e giderken Nejat’ın dudaklarında, üzüntüsünü gizlemeye çalışan ‘iğreti ve şaşkın bir gülümseyiş’. “Tanrının insanlara verdiği tahammül gücü meğer ne sonsuzmuş..Hayatın ‘Zülal’den ibaret olmadığına kendini inandırmaya başlıyor

6 yıl süren bir ayrılık. Zülal’in bir çocuğu olur; Erol. Nejat ise ünlü bir yazar. Namık, işleri (ve bitmeyen çapkınlıkları) nedeniyle ailesini İstanbul’a getirtir. Metreslerinden biri Nejat’ın üvey kardeşi Nebahat’mış. Kahramanımız bunu öğrenince kardeşinin payına iki, Namık’a bir tokat (ama Nejat buna yumruk diyor) düşer. Filmin sonunda onların sevgilerini anlayan Namık, Nejat’ı tabancayla yaralar. Sonra, filmde kendi şakağına bir kurşun sıkarak romanda ise yürek dur-ması sonucu ölür. (Murat Çelenligil “editör”– sinematürk veri tabanı)



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder