Powered By Blogger

27 Ocak 2018 Cumartesi

ŞEYTAN KAYALARI (1970)

Senaryo ve Yönetmen: İlhan Filmer
Kameraman: Özdemir Öğüt
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Fine Film / İlhan Filmer

Oyuncular: Yılmaz Güney, Tina Ross, Orhan Günşıray, Erol Taş, Muzaffer Tema, Mümtaz Ener, Diclehan Baban, Nuri Ergün, İhsan Bayraktar, İhsan Gedik, Küçük Oyuncular: Cem Kent ve Dilek Akçen, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Cemal Noyan, (Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiştir.)

Konu: Olaylar iki komşu köyde geçer. Her iki köyün halkı balıkçılıkla geçinmektedirler. Ancak ortak sorunları vardır. Kıyılardan oldukça uzakta, ama avlanma sahaları içinde bulunan kayalık bölge oldukça büyük bir bir tehlike oluşturmaktadır. Bu kayalıklar siste ve fırtınada akıntı ve rüzgârların etkisiyle sürüklenen teknelere zarar verdiği gibi, can kaybına da neden olmaktadırlar. Her iki köy halkı bu bölgeye bir fener yapılması için yetkililere başvurmuşlarsa da, olumlu bir sonuç alamamışlardır. Zaman zaman fırtınalı gecelerde bu kazalar sürüp giderken küçük Mustafa oyun oynarken dalgınlıkla komşu köyün sınırını geçer. Mustafa tutuklanır. Ama yaşı daha çok küçüktür. Rum yetkililer Mustafa'yı Türk köyüne teslim ederler. Mustafa öksüz bir çocuktur. Babası bir deniz kazasında ölmüştür. Köyün Muhtarı (Mümtaz Ener) küçük Mustafa'yı balıkçı Ali'nin (Yılmaz Güney) yanına verir. Ali ona babalık, amcalık edecektir. Birlikte balığa çıkarlar. Bir gün Ali ve Mustafa balıktan dönerlerken Şeytan Kayaları adı verilen uğursuz bölgeden bir işaret gelir. Ali teknesinin yönünü kayalıklara çevirir. Komşu köyden balıkçı Vasil'in (Orhan Günşiray) sandalı kayalıklarda delinerek alabora olmuş, babası Hristo (Erol Taş) ve kız kardeşi Tina (Tina Ross) ile birlikte şeytan kayalarına sığınmışlardır. Ali teknesini kayalıklara yanaştırıp kazazedeleri kurtarır. Bu yolculuk sırasında Tina ile Ali birbirlerinden hoşlanmışlardır. Köye vardıklarında Vasil şükran borcunu ödemek için Ali'yi bir yakınının düğününe davet eder. O gece müzik ve içkinin büyüsüne kendini kaptıran Ali ile Tina dans ederler. Ali düğünden ayrılıp sandalına dönerken Tina arkasından yetişir. Birlikte yürüyerek iki balıkçı köyünü ayıran dikenli tellere kadar gelirler. Yürekleri aşkla dolu iki genç bu ilk buluşmada evlenme kararı alırlar. Ancak önlerinde çeşitli engeller vardır. Her iki ülkenin yasaları ve milliyetçi duyguları gibi...

Muhtar ve askeri birliğin kumandanı (Muzaffer Tema), Ali'ye baskı yaparak bu sevdadan vazgeçirmeye çalışırlar. Öbür tarafta Tina durumu babasına ve ağabeyine açar. Vasil bu durumu sessiz kalarak kabullense de, baba Hristo kıyameti koparır ve Tina'yı hapseder. Ali köye gelirken Tina da bohçasını toplayıp hazırlanır. Pencereden atlayıp kaçan Tina dikenli tellerin önünde Ali'yle buluşur. Tüm köy halkı gece yarısı meşalelerle Tina'yı aramaya çıkarlar. Kaçak aşıklar sandala binip uzaklaşırlarken, arkalarından ateş edilir. Geceyi birbirlerini ilk defa gördükleri Şeytan Kayalarında geçireceklerdir. Limana dönen balıkçılar teknelerine binerek Ali ile Tina’nın peşlerine düşerler. Ali'nin köyünde de haber duyulmuştur. Onlar da harekete geçerek komşu balıkçı konvoyunun peşinden denize açılırlar İki köyün birbiriyle kavga etmesinden ürken komutan da tekneyle denize açılarak köylünün geri dönmesini sağlamaya çalışır. Bu esnada korkunç bir fırtına kopmak üzeredir. Birbirlerine korkuyla sarılan iki genç yerlerini belli etmek için ateş yakarlar. Böylesine korkuyla kıvranan Ali ve Tina uzaktaki balıkçı konvoyunu görürler. Dev gibi bir dalgayla savrulan en öndeki sandal bir kayaya çarparak devrilir. Denize düşenleri almaya, kurtarmaya çalışan birkaç sandal da aynı akıbete uğrar. İki genç gelenlere durumu bildirmek ve kayalara yaklaşmalarını engellemek için tüm güçleriyle bağırırlar. Ancak dönüş mümkün değildir artık. Gittikçe kuduran dalgalar Ali ile Tina'nın kayalıklarda yaktığı ateşi de söndürür. Tina elindeki meşaleyle sönen ateşi tekrar yakmak isterken azgın bir dalga tarafından denize sürüklenir. Ali sevgilisinin acı feryadını duymuştur. Azgın dalgaların kucağında dalıp çıkan Tina'yı gören Ali kendini suya atar. Deniz köpürmüştür, fırtına tüm dehşetiyle sürmektedir.

Dalgalar şeytan kayalıklarını dövmektedir. Balıkçı tekneleri sabahın ilk ışıklarıyla sessizce sahile yanaşırlar. Fırtına dinmiş, deniz sakinleşmiş ve ortalık ölüm sessizliğine bürünmüştür. Çocuklarını bir inat uğruna azgın dalgalarda yitiren iki köy halkı birleşerek, yıllarca ihmal edilen deniz fenerini yapmaya başlarlar. Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder