Powered By Blogger

9 Mart 2020 Pazartesi

HAKKARİ'DE BİR MEVSİM (1982)


Yönetmen: Erden Kıral
Senaryo: Onat Kutlar
Görüntü Yönetmeni: Kenan Ormanlar
Müzik : Timur Selçuk
Yapım: Kentel Film/Kenan Ormanlar

Oyuncular: Genco Erkal, Şerif Sezer, Erkan Yücel, Macit Koper, Rana Cabbar, Erol Demiröz, Berrin Koper ,Zeynep Irgat,

Konu: Pir Köyüne atanan öğretmen orada yeni bir dünya bulacaktır. Çocuklarına; okuma yazmayı, sayı saymayı, bulaşıcı hastalıklardan korunmayı, diş fırçalamanın yaralarını, dünyanın döndüğünü, yıldızların uzak olduğunu öğrettir: Onlar'ı tanıyacaktır. Onlar ki: "sözlerinin eri, yalancı, çıkarcı, esirgemezler. korkak. inatçı, sabırsız, bencil, cömert, içen, çaresiz, çalan, her şeyini veren, karda çıplak ayakla yürüyen, esmer, dağlı, erkeklerin gözleri sürmeli, kadınların gözleri sürmeli, kulakları ve burunları küpeli alınları döğmeli.

Öğrettikleri yanında onlardan, belki yaşamın önceden belirlenmiş ezberlenmiş bir biçimi olmadığını öğrenecektir. Bir köyde bir mevsim boyu öğretmenlik yapan ve o yörenin insanları ile, sorunlarıyla özdeşleşen bir aydınının öyküsünü Kıral, sade ve duyarlı bir dille anlatır. Edgü'nün kendine has dili ile şiirselliğe yaklaşan anlatımı, Kıral'ın filminde doğa görüntüleri ile Edgü'nün şiirselliği boyutuna ulaşırsa da kendi içinde bütüinlüğe ulaşan bir sadelikle alçak perdeden melodisi ile coşkulu Edgü'nün dünyasını yakalar.

ÖDÜLLER:

Uluslararası 33. Berlin Film Festivali’n-de (1983), Dört Ödül. 
Gümüş Ayı “Festival Jüri Özel Ödülü” 
Uluslararası Sinema Yazarları Fede-rasyonu FIBRESCI Ödülü (Bu ödül Fransız yapımı “Pauline a la Plage” ile paylaşıldı.
 Uluslararası Sinema Sanatı ve Araştırmaları Konfederasyonu Cicae Ödülü. (Bu Ödül de Avusturya yapımı ‘Der Stub Ozean” ve Brezilya yapımı “Pra Prenta Brazil” ile aralarında bölüştürüldü).

Uluslararası Evan gelisohe Film Jürisi Inter film Ödülü. 
Akdeniz Kültür Film Festivali’nde (Korsika 1983) “en iyi film” 
Sinema yazarlarının seçiminde (1988)

► “Hakkari’de Bir Mevsim” 2.nci film.
► Onat Kutlar “en iyi senaryocu”
► Erkan Yücel “Özel saygı” Ödülü.

* Büyük sözlerden, aşırılıklardan, özentiden, slogan edebiyatından uzak yalın, gerçekçi ve sağlam bir özellik taşıyor. Çağdaş sinemanın tüm öğelerini değerlen diren yeterli bir senaryo, Erden Kıral’ın yönetiminde daha güçlenerek yine yalın, yine çağdaş bir sinema diliyle, gerçek bir başarı düzeyine ulaşmış. Kenan Ormanlar’ın o güzelim görüntüleri ise senaryo ve yönetimle bütünleşmiş. Çerçeveleme, ışık ve renk ustalığı, filmin her karesinde kendisin belli ediyor. Timur Selçuk’ın aşırılıklardan arınmış, dengeli ve geri planda kalmayı yeğleyen müziği, son derece etkili. Oyunculara gelince, hepsi yerli yerinde, Yoncalı köyünün tüm bireyleri, hele çocuklar, kırk yıllık oyunculara taş çıkartan bir yalınlık örneği sunuyorlar. Kısası, Hakkari’de Bir Mevsim, bütünüyle Türk sinemasının bir yüz akı. (Çetin A. Özkırım, 33. Uluslararası Berlin Film Festivali Günlüğü, Varlık, S.:907, Nisan 1983) “Agah Özgüç “Türk Filmleri Sözlüğü 2. Cilt”

* Ferİt Edgü'nün bu tür, yaşanmış bir deneyimi (27 Mayıs'ın en ilginç kararlarından biri olan, yedek subaylığı köy öğretmeni olarak yapma uygulaması sayesinde), çok kişisel biçimde kâğıda döken "O" romanından yola çıkan "Hakkâri'de Bir Mevsim", Dibek seslerinin düzenli temposu eşliğinde. Karlarla kaplı bu dağ başı köyüne gelen Öğretmen, artık geride bıraktığı sevgilisi, kitapları, Le Monde gazetesi, andan vs. ile bağlı olduğu kendi öz çevresini kısa sürede tümüyle unutmak zorunda kalacaktır. Yaşam burada öylesine farklıdır ki.,. Yılın 8-9 ayı dış dünyayla ilişkisi kopmuş, bu unutulmuş, kaybolmuş köyde, daracık yollar, engin çayırlar, ırak ve hep beyaz tepeler, düz damların üstünde eğlenen çocuklar, küçük pencerelerin ardında bir görünüp bir kaybolan yüzleri, ne olduğu bilinmeyen hastalıklardan ölüp giden çaresiz bebeler vardır...

Büyük kenttekilere bunca değişik bir dünyayı anlatmak olanaksızdır, "yüzlerce fotoğraf çekilse de"... Öğretmenimiz, buraya "kendini bulmaya gelmiştir, oysa başkalarını bulacaktır." Yalnız başkalarını mı? Gerçeğin, kendi toplumsal gerçeğinin bambaşka, hayal bile edemeyeceği bir yüzünü keşfederken, bu dış yolculuğa koşut olarak kendi iç yolculuğunu da tamamlayacak, kendi kişiliğini de araştıracaktır. Yoksa onun gerçek "yeri", biraz da olsa yararlı olduğu, bir şeyler verebildiği, öğretebildiği bu İnsanların yanı mıdır? Ders yılının bittiğini haber veren müfettişe, şaşkınlık içinde "ama benim gidecek yerim yok ki" demesi belki de bunu anlatmaktadır.,.

Hakkâri'de Bir Mevsim"i onca heyecan uyandırdığı Berlin şenliğinde göreli 4 yıl olmuş.. Hey gidi gözünü sevdiğim Türk sineması!.. Filmlerini tıktığı depolarda veya devlet emriyle yakan, en büyük sanatçılarını, en önemli filmlerini yasaklayan, dünyanın alkışladığı filmleri kendi ülkesinde kendi televizyonunda oynat-mayan Türk sineması... İşte "Hakkâri" ancak 4 yıl sonra kendi ülkesinde... Kim kazançlı çıktı bu gecikmeden, kimlerin eline ne geçti? Filmi 4 yıl sonra aynı keyifle izlerken, Türk sinemasının dönüm noktalarından biri olduğunu bir kez daha düşünüyorum. Geri kalmışlık üzerine filmlerimize, "köy filmlerine artık geriye dönülemeyecek bir mesafe aldırıyor bu film...

Kişisel bilinçle toplumsal bilincin böylesine kaynaşabildiği, böylesine çarpıcı, "egzotik" bir çevrede geçtiği halde folklorizmden böylesine uzak kalabilmiş bir film, köy filmi sorunsalına da tam bir yanıt getirmiyor mu? Tüm o vurucu görüntüler, o şok sahneleri, kaba saba bir öyküye, duyguları sömüren bir konuya değil, usul usul verilen bir gözlem Filmine, bir bilinçlenme sürecine maddi bir çerçeve oluşturuyorlar çünkü... Dış dünyanın, somut gerçeğin çarpıcı görünümleriyle, öğretmenimizin alabildiğine içe dönük, kişisel serüvenü birbirlerine sürekli ve karşılıklı yansıyor yoğun bir alışveriş oluşturuyorlar... Öğretmen, somut gerçekle birlikte kişisel gerçeğini de arıyor, buluyor. Ve filmin içerdiği o anlatılmaz şiir, o sürekli gerilim, bu karşılıklı hesaplaşmanın boyutlarından ve bunların (ilmik karalıklarının doğru bulunmuş ve kullanılmış olmasından kaynaklanıyor. "Hakkâri'de Bir Mevsim"den sonra Türk sinemasında arlık geri kalmışlık üzerine film yapmak, elbette olanaksız değil, ama daha zor...

Ve iletişimsizliği anlatıyor film... Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan... Ama Bergman veya Anlonioni vari bir modern insan iletişimsizliği' değil. Daha somut, maddi temellere dayanan, dil ve kültür farklılığından kaynaklanan bir iletişimsizlik... Ama öğretmenimiz bunu da yenmeyi ve çocuklarla, sonra onlar aracılığıyla büyüklerle de ildiğim kurmayı başaracaktır. Doğuda onca farklı bir yazgıyı yaşayan insanlarımızla bu iletişimi kurmak için uğraşmıyor muyuz? Bu filmin getirdiği umudun, iyimser bildirinin bu açıdan, bırakınız yasaklanmak, sevinçle, onayla karşılanması gerekmiyor mu, resmi ideoloji tarafından?

Ve her önemli sanal yapıtı gibi, film kendi kültürel referanslarını taşıyor. Caflo Levi'nin Önemli kitabı ve ondan Francesco Rosi'nin yaptığı "İsa Eboli'dc Durdu" filmini, bizim edebiyatımızdan "Yaban", "Çalıkuşu", "Bozkırdaki Çekirdek", ayrıca Jean-Paul Sar-Irc'ın "Sözcükler" adlı yapıtlarım anımsamamak mümkün mü? "Hakkâri"de Kenan Ormanların görüntüleri, Timur Selçuk'un müziği, başta Genco Erkal, Şerif Sezer, Rana Cabbar, ne yazık kİ artık aramızda olmayan Erkan Yücel, tüm oyuncuların katkısı unutulur gibi değil. "Hakkari'de Bir Mevsim’'in ülkemize ve sinemamıza rötarlı ve gecikmeli gelişi-ne "hoş geldin" diyoruz. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

► 1983 Berlin Uluslararası Film Festivali'nde dört ayrı ödül kazanan Erden Kıral'ın "Hakkari'de Bir Mevsim" adlı filmini, Film Denetleme Kurulu; "Devlet otoritesini zaafa düşmüş gösteren görüntü ve diyaloglara yer verdiği, konunun devlet ulus bütünlüğünü bozucu biçimde işlendiği gerekçesiyle Türkiye'de yasaklamıştı. "Hakkari'de Bir Mevsim"in bir Türk-Alman ortak yapımı olması nedeniyle yurtdışında yasaklanması engellenememişti.

Filmi yasaklayan karara karşı açılan dava nedeniyle verilmiş olan 7 Haziran 1983 tarihli bilirkişi raporunda; filmin anayasa ve Demokratik Hukuk Devleti ilkelerini ya da Anayasa güvencesi altında bulunan temel hak ve özgürlükleri tehlikeye sokucu veya saygınlığını yitirici etki yaptığı söylenemez" denmekteydi. Bu görüşe uyarak Ankara 3. İdari Mahkemesi 16 Mayıs 1984 tarihli kararıyla, denetleme kurulu kararını iptal ederek filmin gösterimine olanak sağlamıştı. Sorunsal bir filme dönüşmüş olan "Hakkari' de Bir Mevsim" geç de olsa, Türkiye'de izleyiciyle buluşabilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 259”

* Hakkari'de Bir Mevsim, sinemamızın ölçülerine göre ele aldığı folklorik malzemeyi kullanırken egzotikliği oldukça alt düzeyde tutabilen bir örnek. Kahramanın yabancılığını olduğu kadar, bu yabancılığın yaşandığı dekoru da en temel unsurlarına indirgeyerek stilize eden, seyirciye tanımadığı ayrıntılarla sersemIetmek yerine, bu yabancılık öyküsünün "her yerde yaşanabilecek yönlerine dikkati çeken bir yaklaşıma sahip. Ne var ki filmin bu üslubu soğuk kanlılığının belli bir kararsızlığı gizlediğini düşünenler de çıkabilir. Çünkü, Hakkari'de Bir Mevsim filminin beslediği birilerinden farklı iki kaynak var. Bir tanesi Türk aydınının köyle karşılaşmasını konu edinen romanlar geleneği, öteki ise Ferit Edgü'nün, filmin çıkış noktası olan romanına rengini veren, daha yenilikçi roman anlayışı, daha moemist temalar.

Hakkari'de Bir Mevsim bu iki uç arasında, ağırlığı sürekli bir uca bir bu buca kaydırarak ilerliyor. Zaman zaman konunun memleket romanı ucunda yaratıcı çözümler buluyor (sınıftaki ders sırasında öğrenme süreci üzerine düşünebiliyor mesela), kimi zaman da düpedüz sosyal melodram oluveriyor (yine sınıftaki veda sahnesini düşünün) öteki uçta ise gerçeklik ve görecelik ilişkisi üzerine ilginç şeyler söylendiği anlar var (iki ayrı yoruma yol açan düş sahnesi filmin kendini aştığı bir nokta bence). Ama bu kaynaklar birbirleriyle daha sıkı örülmeyi, daha amaçlı biçimde ilişkilendirmeyi bekler gibiler. Filmde dikkati çeken bu." Fatih ÖZGÜVEN,"
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder