Powered By Blogger

5 Kasım 2022 Cumartesi

 

BEŞİNCİ BOYUT (1993) 



Yönetmen: İsmail Güneş, Özgün Hikaye: Nurettin Özel, Senaryo: Nuray Oğuz, Nurettin Özel, Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz, Yapım: Esra Film İletişim A.Ş./ Haşim Bayram Yönetmen Yardımcısı: Rüyam Levent, Müzik: Özhan Eren, Kurgu: Mevlut Koçak, Ses Kayıt: Metin Çeşmebaşı, Sanat Yönetmeni: Esra Avcı Tuncer, Işık Şefi: Süleyman Çelik, Yapım Sorumlusu: Hüseyin Türkyıldırır,


Oyuncular: Bulut Aras, Muzaffer Çetinyılmaz, Gül Kurtaran, Haluk Kurdoğlu, Nurettin Özel, Gül Yalaz, Hasan Nail Canat, Faruk Savun, Neşe Arda, Saffet Yurtsever, Kamil Yılmaz, Misafir Oyuncular: Suzan Avcı,  Nihat Nikerel, Çocuk Oyuncu: Fatma Türkyıldırır,


Konu: Cuma vaazını dinledikten sonra, Hz. Muhammed'den etkilenerek yaşam biçimini değiştiren bir kapıcının öyküsü. Kapıcı Musa, HZ.Muhammed'in "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" sözünü yerine getirmek için, apartman sakinlerine çorba dağıtır. Bu sevgi dolu davranış zengin komşularını rahatsız eder ve şikayet üzerine Musa işten atılır. Sonuçta bir tas çorbaya kendi muhtaç olur.


ÖDÜL:

47. Uluslararası Salerno Film Festivali'nde (1994)

"En İyi Film".

& Peygamber efendimizin "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisini kendi bilgi ve anlayış çerçevesinde anlayan ve uygulayan kapıcı Musa isimli bir insanın hikayesi olan "5. Boyut" tekrar sinemalarda gösterilmeli. "Bir hadis böyle algılanmaz" diyeceğimize böyle anlayan insanlar da olabileceğinden hareketle düşünce zenginliği kazanmaya bakalım... Ve daha üzücüsü hep birlikte sanat ürünlerimize yabancılar kadar içten ve tarafsız gözlerle bakabilelim...(Abdurrahman Şen, Yeni Asya, 16 Ekim 1994) “ Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar “20.Yüzyılın Türk Sineması”

& 'İslamcı film', Beşinci Boyut, radikal bir tavra sahip değil. Dolayısıyla, rahatsız olmadan izleniyor. İsmail Güneş de ilk filmlerinden beri ne denli yol almış!. .. Kendi halinde bir kapıcının bir vaazda öğrendiği bir hazreti peygamber hadisine kapılarak, evinde pişen aşını, sıcak çorbasını sürekli çevresiyle, özellikle de apartman sakinleriyle paylaşmak istemesinin yol açtığı trajikomik serüven, kuşkusuz kutsal kitabın buyruklarını ve peygamberin sözlerini uygularken onları bir ölçüde de olsa çağa, çevreye ve gerçeklere uyarlamak yönünde bir uyarı bile sayılabilir!... Veya film, çağdaş bir mistiğin kendi gerçeğini arayış serüveni olarak da izlenebilir. Bu tür 'yıkıcı' olmayan, insanı din ve inanç konularında samimi bir düşünceye çağıran bir İslami sinemaya, kendi adıma büyük bir hoşgörüyle bakıyorum ve ayrıca bu filmde Muzaffer Çetinkaya'nın çok sempatik oyununu övgüye değer buluyorum. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 95

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder