Powered By Blogger

1 Kasım 2022 Salı

 İKİ BAŞLI DEV (1990)


Yönetmen: Orhan Oğuz Senaryo: Nuray Oğuz Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz Müzik: Dağhan Baydur, Poul Buckmaster Yapım: Eks Film/Eriş Akman

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Cengiz), Sedef Ecer (Aslı), Fikret Kuşkan (Hakan), Sedef Bediz (Emine), Fuat İşhan (Büyükbaba), Rafet Kalkan (Rafet), Meral Çetinkaya (Hafize), Hikmet Kemerdere (Büyükanne), Arzu Şan (Şule), Burak Ayral, Samim Meriç (Bahçıvan), Saim Yavuz, Adnan Tönel, Ceyhan Fırat (Hayat kadını)

Konu: Bir kaza sonucu göremez hale gelen bir baba, dede mirası ataerkil kurumlaşmaya karşı çıkıp gerçek kişiliğini arayan, bir oğul ve aralarına girdiği özgür bie genç kızın çatışmalı öyküsü.

Ödül:

10 Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde (1991

Jüri Özel Ödülü

Sinema Yazarları Derneği’nce

Orhan Oğuz “En İyi Yönetmen”,

“En iyi görüntü Yönetmeni”, 

en iyi 2. Film”

Yunus Nadi Ödülleri seçiminde;

“En İyi film”

Jüri Üyeleri¨Lütfü Ö. Akad, Oktay Akbal, Atilla Dorsay, Şeref Gür, İsmet Kurtuluş, Nur Sürer (Kyn: Agah Özgüç)

& Orhan Oğuz’un tüm filmleri gizemli biçimde başlar. Kamera, kunt, ağır bir kapıyı gösterir, sonra yükselerek onu kararlı, aşar. Geniş bir bahçe boyunca kayar, arabayı görür, köpeği, hizmetkarları ve "malikane"yi tanırız... Sonra bir beden hareketi yapan genç bir adamın diri, adaleli bedeni boyunca kayar ve ona kenetlenmiş daha yaşlı bir erkeği de kapsayacak biiçimde durur. Bu, sanki Cocteau'nun ünlü oyunu Iki Başlı Kartal’ı anımsatan bir görünüm, bir "iki başlı dev"dir. Bir baba oğul ..

Aralarında güçlü bir bağ, derin bir sevgi vardır. Anne yıllar önce "o meşum kaza"da çekip gitmiştir aralarından... Onlar birbirlerinin her şeyidirler artık. Giderek Hakan, babanın yine o kazada yitirdiği daha sonra anlaşılan bir şeyin, "gözleri"nin yerini tutar. Ama ilişkiinin sağlıksızlığı yavaş yavaş meydana çıkacaktır. Büyük işadamı Cengiz Bey'in sert, baskın ve ezici kişiliği, körlüğünü açığa vurmayı bile kabul etmeyen gururu, Hakan'ı ezmektedir. Saflıkları bozulur gerekçesiyle "Türk atlarının Fransız atlarıyla çiftleştirilmesine" karşı çıkan Cengiz Bey, oğlunun dış dünyaya açılmasına da karşı çıkar, şirkette "rüştünü" ve kişiliğini kanıtlamasına da... Sakatlığını, bir sertlik ve istenç duvarı ardında gizlemeye çalışan, ancak yalnız anlarında Bethoven' e sığınma cesaretini bulan bir garip adamdır Cengiz Bey! ...

Ama asıl dram Hakan'ınkidir. Cengiz Bey'in kendi babasından aldığı anlaşılan o sertlik, o ataerkil kurumlaşma, Hakan'ın tüm yaşamını kıstırmıştır. Ama araya bir kadın girer. Genç, güzel, pervasız bir kadın... Aslı... Kenti çevreleyen gecekonduları bile "hiçbir mimarlık kuralına uymama özgürlüğüne" sahip oldukları için sevebilen, Cengiz Bey'in "kadın düşmanlığı"nın ardında gizli kadın özlemini sezebilen, Hakan'a babasının getirdiği sütü döküp ona "içki sunan" bir kadın! Ama Hakan'ın gelişmemiş, gelişmesine fırsat tanınmamış kişiliği, baskıcı aile düzeni ile sınırsız özgürlük arasındaki bu savaşımda "doğru yol"u bulacak denli güçlü değildir ki! ... Senaryo yazarı Nuray/yönetmen Orhan Oğuz ikilisi, dünya sineması içinde bile nadir bir örnek oluşturuyorlar. Biri yazıyor, diğeri çekiyor. Ve bu işbirliği, şaşırtıcı sonuçlar veriliyor. Her Şeye Rağmen ve Üçüncü Göz'den sonra iki sanatçı, yine uzun bir sürede kotarılmış bir filmle yeniden başarıya ulaşıyorlar.

iki Başlı Dev, aslında melodrama yatkın (ve Yeşilçam'ın birçok kez "rezil ettiği") bir konuyu, bir "büyük aile" dramını, örnek bir yalınlık ve özgün bir üslupla anlatmasını biliyor. Biraz Avrupa (özellikle Fransız) havasındaki bu temelde yoğun ruhbilimsel dram, yer yer gizemli (açılış, büyükbabayı ziyaret ve tüm çiftlik bölümü vs.) yer yer duygusal (babaoğul sahneleri) bir atmosferde gelişiyor. Oğuz, bu arada kolay unutulamaz güzellikte kimi sinemasal bölümler de yaratıyor: Örneğin babanın eksikliğinin ilk kez belli olduğu tüm o "diploma töreni" sahnesi veya baba ile oğulun ilk kavgaları ve çalışma odasında hüzünlü bir "köşe kapmaca" oynamaları gibi ...

Ve oyuncular: Kendi sesiyle konuşmuş bir Cüneyt Arkın (bu arada filmin sesli çekilmiş olduğunu da anımsatalım), yıllardır ilk kez biize gerçek bir oyuncu olduğunu anımsatıyor. Sedef Ecer, Fuat lşhan, Sedef Bediz gibi oyuncular da rollerinde çok inandırıcı olabilmişler. Ama bu filmin asıl sürprizi, Fikret Kuşkan adlı genç oyuncu. İlk kez izlediğimiz bu oyuncunun perdede inanılmaz bir rahatlığı var. Fiziğinin yanı sıra varlığıyla, oyunuyla perdeyi müthiş dolduruyor. Daha bakmasını, durmasını bilmeyen "manken"lerin yıllardır oyuncu diye yutturulduğu bir ortamda Fikret Kuşkan, yıllardır erkek oyuncu, "jön" dalında sinemaya gelen ilk gerçek yetenek. Ve sanırım geleceğin "star" ı. ..

iki Başlı Dev, görülmesi gereken bir film ... Bu arada şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Bazı kişiler sanıyorlar ki biz şu zor dönemde, Türk sineması için sürekli "çifte standart" uyguluyoruz ve filmlerimizi pek beğenmesek de seyirciyi onları görmeye çağırıyoruz. Yanlış! ... Türk sineması için belki bir zamanlar yapmışımdır, ama şimdi ayrı standartlar uygulamıyorum doğrusu ...

 Tersine, artık dışarıya açılma ve evrensel sanat platformunda boy ölçüşmenin kaçınılmaz gözüktüğü bir dönemde, ancak gerçekten iyi, başarılı bulduklarımı övmeye çalışıyorum. Bu mevsim gösterilen, örneğin Camdan Kalp veya İki Başlı Dev gibi filmlerimizin, en azından kimi bölümleriyle bana bu mevsimin en güzel sinemasal anlarından bazılarını yaşattıklarını söyleyebilirim. O açıdan, benim yazdıklarım, doğru ya da yanlış olabilir, ama içtenlikle yazılmış... Türk sinemasına karşı ezeli (veya yeniyetme) kuşkucuların ve yok sayıcıların, elbette paşa gönülleri bilir. istemiyorlarsa gitmesinler!... Ancak yarın öbür gün, o kendi kültürüne yabancılaşmış olmanın anlatılmaz hüznünü duymak da onların sorunu olacak! ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları"


FİLMİ İZLE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder