Powered By Blogger

18 Ekim 2024 Cuma

GÜZELLİĞİN ON PAR' ETMEZ (2013)

 

 Senaryo ve Yönetmen Hüseyin Tabak Kurgu: Chrıstoph Loıdl, Negatif Kayıt: Çağlar Özlek,

Oyuncular: Abdulkadir Tuncer (Veysel), Nazmi Kirik, Lale Yavaş, Magdalena Kronschläger, Susi Stach, Branko Samarovski, Yüşa Durak

Konu: 12 yaşındaki Veysel ve ailesi ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar. Yeni bir hayata başlayacakları Avusturya’ya göç eden aile buradaki yaşam dinamiklerine ayak uydurmakta bir hayli zorlanırlar. Bu yeni ülke, yeni dil ve yeni kültür özellikle küçük Veysel için büyük sıkıntılar doğurur. Veysel’in hayattaki tek umudu ve hayali sınıfındaki Ana’ya aşkını ilan edip ondan da aynı karşılığı görebilmektir. Sürekli Ana’nın hayalleriyle yaşan genç çocuk Cem isimli orta yaşlı komşusuyla tanışınca harekete geçecek, hayallerinin gerçek sonuçlarını en saf haliyle tecrübe edecektir.

ÖDÜL

49. Antalya Film Şenliği (2012)

►En İyi Film “Hüseyin Tabak”

►En İyi Senaryo “Hüseyin Tabak”

►En İyi Erkek Oyuncu “Abdulkadir Tuncer”

►En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu “ Lale Yavaş”

►En İyi Kurgu “Chrıstoph Loıdl

►Behlül Dal Jüri Özel Ödülü “Yüşa Durak

 Gönülden Gelen Çorba

(Kaan Karsan 15 Mayıs 2013)

Altın Portakal’ın ödül şampiyonu Güzelliğin On Par’ Etmez, çoğu şey üzerine ‘kafa yoran’ bir film. Kürt meselesine, aşka, zamanında yurtdışına göç etmiş olan Türkiyelilerin yaşadığı uyumsuzluk problemlerine, genç ve ‘küçük’ bir insan olmanın beraberinde getirdiği çaresizliğe ve bunun dışında birçok şeye temas etmenin derdinde… Buradan oraya ve oradan buraya kurulan bir göz temasının iyi niyetli ve pasifist filmi… Ya da daha kesin bir tabirle iyi niyetli ve pasif’ diyebiliriz Güzelliğin On Par’ Etmez için.

Filmin yönetmeni Hüseyin Tabak, bir nokta seçip etrafı gözlemlemek için en tarafsız bölgeyi seçiyor. Bu bölge elbette ki sıradan bir çocuğa ait: Veysel’e… Veysel göçün getirdiği aidiyet problemlerini en derinden ve en acı verici şekilde yaşayan bir çocuk… Ne babasının ne ailesinin ne de bizzat kendisinin akıbeti belli. Sınıfta aşık olduğu kızla bir iletişim kurabilmek adına kullanması gereken kelimeleri bile bilmiyor. Çok beklendik bir şekilde, kısır bir sürecin içerisinde ne ‘o’ tarafa ait olabiliyor ne de bu tarafta kalabiliyor. Bu mecburi göçün yıllardır anlatılagelen ve kemikleşen sorunlarından elbette ki. Bir tarafta Avrupa, bir tarafta Türkiye var. Acı çekenler ise bu ikisinin arasındaki çizgide dengede durmaya çalışanlar. Bir kanıksamışlığın içerisinde Veysel’in bir ayrıcalığı var: inadı ve kararlılığı… Veysel bir kimlik kazanmak ve üzerindeki ‘kimliksizleştirme’ emellerini bertaraf etmek adına yeni bir dil öğrenmeye, yeni bir kültürü özümsemeye ve her şeyden önemlisi ‘biri’ olmaya hazır. Güzelliğin On Par’ Etmez de Veysel’in arzuhali üzerinden yol alarak üslupsal olarak tutan bir formül izliyor. Bu sayede Veysel etrafını izlerken seyirci Veysel’i izliyor. Film en azıdan karakterler alanında daldan dala savrulmayarak risk almıyor. Ancak filmin daldan dala savrulduğu nokta ‘içeriksel’ deryada cereyan ediyor.

Hüseyin Tabak daha sık anlatılması gereken, milyonların yaşadığı bir sorunu anlatmaya soyunuyor, evet. Ancak Güzelliğin On Par’ Etmez, en çok ihtiyacı olan şeyi, berraklığı bir türlü bulamıyor. Filmin odağına giren problemler bir slayt şov edasıyla yer değiştirirken, Tabak bir türlü asıl anlatmak istediği meseleyi seçemiyor. Filme öyle ya da böyle dâhil edilen onca meselenin her biri ayrı ayrı mühim ve ayrı ayrı derin Bir filmin tüm bu meseleler silsilesini yekpare ve tutarlı bir bütüne vardırması oldukça zor. Güzelliğin On Par’ Etmez de hepsine aynı mesafede konumlanmaya çalışırken inceliğinden ödün veriyor ve sığlığından bir türlü arınamıyor. Onlarca kısa cümle, tek bir uzun cümlenin yokluğunu maalesef unutturamıyor.

Hüseyin Tabak’ın tertemiz yönetmenliği ve oyuncularının filmi ısıtan performansları ise ilerisi için umut veriyor. Bu da teknik tercihlerin öykü anlatmak için gayet yeterli olduğuna işaret ediyor. Lakin bilindiği üzere bir senaryo, bir filmin her şeyi olmasa da çoğu şeyi… Güzelliğin On Par Etmez de özenli cilasına rağmen hatalar, eksikler ve fazlalıklarla dolu olan bir senaryo olarak zihinlerde yer edinecekmiş gibi görünüyor. Tabii bütün bu falsolara rağmen göç meselesinin hızlandırılmış bir özetini seyretmek isteyen ve filmine değer veren bir yönetmenle tanışma emelinde olan seyircilerin tatmin olma ihtimali cepte.(www.eksisinema.com)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder