Powered By Blogger

19 Ekim 2024 Cumartesi

İKİ KAFADAR CHİNESE CONNECTİON (2013)

         


Yönetmen Ömer Gökhan Erkut Senaryo Kaan Ertem Görüntü Yönetmeni Mehmet Başbaran Yapım Fida Film/ Zuma Film Genel Koordinatör: Emrehan Seyhan, Koray Somay, Kurgu: Aziz İmamoğlu, Yardımcı Yönetmen: Süleyman Mert Özdemir, Boom Operatörü: Şahin Atılkan

Oyuncular: İlker Aksum, Sinan Engin, Gökçe Özyol. Murat Akkoyunlu, Öykü Çelik, Settar Tanrıöğen, Ahmet Dursun, Pelin Öztekin, Orhan Aydın, Özlem Savaş, Bahadır Hakim,

Konu: Mahmutpaşa Pasajı’nda girdikleri her işi batıran iki kafadar son çare olarak tefeciden borç alırlar ve tablet işine girerler.

Fakat bu tabletler büyük dolandırıcıların GDO’lu mal sevkiyatlarında kullanılmaktadır. İki kafadar bu gerçeği öğrendiklerinde her şey için çok geç olacaktır. Gerçek bir kovalamacanın içine düşen ikilinin komik ve sürekli aksiyon dolu hikâyesi, aşkdostluk ve mafya üçgeninde birçok isimle kesişecektir.

 

İki Kafadar: Chinese Connection : Çek Bi’ Guy Ritchie! Salihcan Sezer 11 Ekim 2013

Büyük televizyon kanallarının gece yarısı kuşaklarından başlayıp, kendi adlarına kanal kuran dev kampanyalar, akıl almaz fiyatlara elektronik tabletler, mucize ilaçlar, cinsel performansı tavana vurduran özel mi özel karışımlar, 5 kavanozu 100 tl bal dereleri bir yanda; beri yanda Alex ‘elinde tweet’ olduğu için başkandan azar yiyor, janjanlı sosyal medyacılar dolgun maaşlara şirketleri halkla ilişkilendiriyor. Hafta boyunca sabahlara kadar tartışan futbol yorumcuları öyle popüler ki reytingi yüksek yarışma programları sunuyor, gişe filmlerine konuk olarak hasılatı bir tık arttırıyor. Boğazımıza kadar Çin malının ucuzuna ve kalitesizine boğulmuşuz. Mafyözler, yiyiciler, kenar mahalle bitirimleri, açıkgöz para babalarının pastayı paylaştığı işte bu acayip ortamdan doğmuş bir ilk film

İki Kafadar: Chinese Connection. Popüler kültürden üretilen, güncelden beslenen, ancak sıkça tekrarlandığından bayatlamış iyikötü karşıtlığı çizgisinden iz süren bir yerli suç komedisi.

Şov dünyasına taşıdıkları satış işinde yırtmaya, en azından ayakta kalmaya çalışan; görece saf ve özünde iyi iki ortağın giriştikleri tablet işi, televizyon ekranlarından gözüktüğü kadar kıyak değildir. Hong Kong’taki ucuzcu imalathanelerden ithal edildiğinden kolay bozulabilen bu çakma ipad’ler; iç piyasada pek tutmaz, tüketildiğinde ise müşterinin sinirlerini zıplatır. Müşteriler, ellerinde patlayan malların pazarlayıcıları Altan (İlker Aksum) ve Şükrü’yü (Gökçe Özyol) iade için sıkıştırır. İki arkadaşın başı, ticari atılımları için borçlandıkları Cabbar (Sinan Engin) nedeniyle de derttedir. Bir hafta mühlet verilen ikili borçlarını ödemezse, Cabbar’ın gazabıyla karşılaşacaktır. Yetmezmiş gibi tabletlerden birinin içerisine saklanan çok gizli ve değerli tohumlar üzerinden ikilinin farkında olmadığı bir takım tehlikeli ve alengirli pazarlıklar dönmektedir. Bu konuda da ihale yine ikiliye kalacaktır.

 

İzlerken kahramanlarını karmaşanın ve kötü adamların içine sokup, sağ salim çıkaracağı hissi uyandıran film bu açıdan basit çizgi filmlerin temel kurallarına riayet ediyor. Ayrıntılara takılmamızı ve derinlemesine düşünmemizi isterken, vaadi ise bir ‘suç ve ceza’ hikayesi içerisine yedirerek kotarmaya çalıştığı yoğun bir slapstick komedi. Peki elinden geleni yapıyor mu? Kesin bir kanaatte bulunmak doğru olmaz ama bazı gözlemleri paylaşmakta da yarar var. Sözgelimi Cabbar’ın yanında çalıştırdığı adamlarla ilgili fiziksel veya görsel/işitsel bir mizah denemesine girişilmesi pek anlaşılır değil. Komik olmaktansa tuhaf, hatta kötü hissettiren bu tercihin filme yarardan çok, zararı var. Hakeza 2013 yılında hala eşcinsellik üzerinden espri yapılmaya çalışılması hayrete ve özellikle yergiye değer. Ayrıca ille de aşk olsun diye ekleştirilmiş yersiz ve zorlama hikayenin ‘iler tutar yanı yok’. Altyapısı kurulmadığından inandırıcı olamayan; hızla başlayan, çabuk geçiştirilen ve küçük karelerle/sahnelerle adı konan ilişki ‘olmasa da olur’. Bitti mi, bitmedi elbet! Filmin aşırıya kaçan küfürlerinin rahatsız ediciliği yahut karakterlerin niteliğini afişe eden adsoy ad kombinasyonlarındaki vurgunun basitliğinden bahsedilebilir. Ancak ‘vur deyince öldürmeden’ güzel yahut olumlu şeylerin de altı çizilebilir. Filmin senaristi, yılların karikatüristi Kaan Ertem; Kolpaçino ve Kutsal Damacana serileri başta olmak üzere bir çok filmin yazım aşamasında yer aldığından, toplumsal davranışları baz alan anlık tespitler veya ince diyaloglarda fark yaratabiliyor. Mimarın(Murat Akkoyunlu), havuz yaptırılması için ağaçların kestirilmemesini istemesiyle de güncel siyasete üstü örtük bir dokundurma yapan Ertem; performans olarak aynı formülü izlediği eski senaryolarının biraz altında kalmış. Oyuncularda aksayan neredeyse hiç yok, hemen hepsi üzerlerine düşeni yapmışlar. Hatta samimiyetle belirtmeli ki; Sinan Engin filmin en dikkat çekici ve heyecan verici performansını sergilemiş.

Mahallede top oynarken, nasıl ki kendimizi zaman zaman Ronaldo’yla, Del Piero’yla özdeşleştiriyorsak, bu tarz filmleri (tahminen) çekenlerin ve (muhtemelen) izleyenlerin de Guy Ritchie yahut belki Tarantino özdeşleşmelerinden kaçınması daha uygun kanımca. Hatta haksızlık, vicdansızlık ve izansızlık olur hem sokaklardaki oyunumuza; hem de bu filmleri çekenler için ‘ama yine de’… Elinden gelebileceğinin en iyisini yapmadığını düşündüren İki Kafadar: Chinese Connection filminde maalesef tamamlanacak daha çok cümle, alınacak çok yol var.

 (www.eksisinema.com)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder