Powered By Blogger

19 Ekim 2024 Cumartesi

ŞEYTAN-I RACİM (2013)

 

*Yönetmen Arkın Aktaç Senaryo Murat Toktamışoğlu Müzik Reşit Gözdamla Görüntü Yönetmeni Ferit Çetinkaya Yapım Tiglon Kurgu: Hüseyin Kurt, Yapım Koordinatörü: Hakan Gümüşdal, Yardımcı Yönetmen: Dursun Gültekin, Focus Puller: Hasan Özhan Sar, JimmyJib : Yunus Ekinci, Jimmy Jib Asistanı: Berkan Bener Adıgüzel , Ses Tasarım & Final Miks: Meriç Erseçgen, Görsel Efektler: Melih Mollaoğlu, Dublör: Halil İbrahim Gezer,

Oyuncular: Uğur Güne
ş Emrah Ertunç Uygun Salih Mehmet Çevik Bakırcı Mehmet Ayşe Tunaboylu Aysan Sümercan Halil İbrahim Gezer

Konu: İstanbul’da Üniversitede okuyan iki ev arkadaşı Emrah ve Salih’in hayatları Salih’in Havas ilmine duyduğu merakla sonsuza kadar değişir. Cin’ler âleminin ürkütücü varlıklarını kendi emri altına alarak isteklerini gerçekleştirmeleri için kullanmak isteyen Salih ve hiçbir şeyin farkında olmayan ev arkadaşı Emrah kendini bir anda bu korkunç döngünün içinde bulurlar. Emrah’ın hiç huzuru kalmamıştır. Her gece şiddetini daha da artıran kâbuslar ve ürkütücü olaylar zinciri başlar. Salih öteki âlemin kapılarını açmış ve her şey kontrolden çıkmıştır. Kurtulmak istedikçe daha da derine batmaktadırlar. Emrah, okulunu bırakır ve ailesinin yanına İzmit’e döner. Babası ve ailesi her geçen gün daha da batağa saplanan Emrah’a yardım etmeye çalışırlar. Ancak neyle karşı karşıya olduklarını kimse bil memektedir. Yardım için son çare Bakırcı Mehmet diye bilinen bu konularda ilim sahibi olan yaşlı bakırcı ustasıdır. Bakırcı Mehmet, Emrah ve Salih’i içine düştükleri bu kara dünyadan kurtarmak için tüm ilmini kullanacaktır. Ancak her şeyin bir sınırı vardır. Karşılarındaki güç kimsenin bir gün karşı karşıya gelebileceğini düşünmediği bir varlıktır. Hak katından kovulmuş olan Şeytanı Racim yani İblis’in intikam almak için eline bir fırsat geçmiştir

 

Şeytan-ı Racim : Her Seferinde Sil Baştan Güzin Tekeş (14 Eylül 2013)

Artık Türkiye yapımı korku filmlerini izlemek de haklarında bir şeyler yazmak da çok zorlaştı. Çünkü ne beyaz perdede yeni bir şey görüyoruz ne de temcit pilavı gibi tekrar tekrar önümüze getirilen filmler hakkında söylenmemiş bir söz kaldı. Alper Mestçi ile beraber ısrarla Hasan Karacadağ’ın başlattığı yerli korku filmi furyasının peşinden giden Arkın Aktaç “Üç Harfliler: Marid”in ardından şimdi de “Şeytan-ı Racim” ile karşımızda. Hemen hemen her seferinde olduğu gibi bu filmde de tek korku objesi elbette “cinler”! Tamam kabul, daha çocukluğumuzda bilinçaltımıza işlemiş bir takım hikayeler, dini referanslı “gerçek olaylar”, Arapça tınılar her defasında bizi az çok korkutmayı başarıyor ama türün meraklıları bile artık aynı filmi izlemekten bıktı usandı. Türkiye’ye ve bölgeye has korku öğeleri gerçekten bu denli kısıtlı mı yoksa tutmuş formülü uygulamak yönetmenlerin işine mi geliyor orası meçhul. Gerçi korku öğesi tek bile olsa bir sonraki filmin bir öncekinin üzerine bir şeyler koyarak ilerlemesini beklemek son derece haklı bir talep. Oysa önümüze sürekli anca bir ilk filmde yapılacak hatalarla dolu, seyirciyi ciddiye almayan işler konuluyor.

“Şeytan-ı Racim”e gelecek olursak, hikâye yine bildiğimiz hikâye. Aynı evde yaşayan iki arkadaştan birinin bilinmeyen bir dünyaya fazla burnunu sokması ve cinlerin iki gence birden musallat olmasıyla başlayan film elbette işin uzmanı bir cinci hocadan yardım istenmesiyle devam ediyor. Dekor ve kostüm olarak gerçek bir öğrenci evi görüntüsü yakalayan film büyük ihtimalle düşük bütçesi sebebiyle kadroyu dar tutarak gerçekçilik şansını elinden kaçırıyor. Ev, filmin uzun girişi boyunca bir öğrenci evine yakışmayacak kadar ıssız. Birbirlerinden başka hiç arkadaşı olamayan Emrah ve Salih’in aslında birbirleriyle de arkadaş olduklarını söylemek zor. Sıra dışı olaylar başladıktan sonra Emrah’ın dedesinin evinde geçen sahnelerse “Gerçek Kesit” programlarını aratmayacak düzeyde. Yine de haksızlık etmemek lazım Bakırcı karakterini canlandıran Altan Gördüm ve genç oyuncular ellerinden geleni yapıyor. Ancak karakterlerin en ufak bir derinlikleri olmaksızın yazılmış olması, oyuncuların da elini kolunu bağlıyor. Yazık ki senaryonun zayıflığı sadece sığ karakterler çizmesiyle de bitmiyor. Film boyunca bize birçok veri veren hikâye, filmin sonunda soruların çoğunu cevapsız bırakarak 6 sezon boşu boşuna “Lost” izlemişsiniz gibi hissetmenize sebep oluyor.

Filmle ilgili söylenebilecek tek olumlu şey ise bazı efektlerin gerçekten çok iyi kullanılmış olması. Cinlerin oyuncuların ağzından konuştuğu sahnelerdeki yüz ve ortam değişimi Hasan Karacadağ’a parmak ısırtacak düzeyde. Ama ne yazık ki başarılı efektler bile yine aynı filmi izlediğiniz hissiyatını ortadan kaldırmıyor. Gerçi “Şeytani Racim”in de ille de bizi korkutmak gibi bir derdi yok. Film daha ziyade bir iman dersi vermeyi hedefliyor. Daha dede evinde geçen diyaloglarda şeytana değil Allah’a sığınıp onun yolundan gitmemizi öğütleyen filmin en çarpıcı karakterinin ise Bakırcı’nın yardımcısı olduğunu belirtmek gerek.

Yani sonuç olarak 2006 yapımı “Araf” gibi başlayıp, 2007 yapımı “Musallat” gibi biten arada da bol bol “Dabbe” esintileri gördüğümüz bir filmle karşı karşıyayız. Şahsen Arkın Aktaç’ın Türkiye korku sinemasını bir adım öteye taşıdığını söylemeyi çok isterdim ama Türkiye sinemasında korku türünün gelişebileceği yönündeki umudumu artık yitirdim. (www.eksisinema.com)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder