Powered By Blogger

23 Aralık 2022 Cuma

 

İKLİMLER (2006) 

 Senaryo ve Yönetmen:  Nuri Bilge Ceylan,  Görüntü Yönetmeni:  Gökhan Tiryaki,   Yapım:  NBC Film/Zeynep Özbatur  Yönetmen Yardımcısı: Feridun Koç, Kamera Ast: Cenk Bingöl, Ses Mühendisi: İsmail Karadaş, Ses Mixer: Oliver Do Huu, Ses Düzenleme: Thomas Robert, Erkut Görmez, Renk Düzenleme: Jacky Lefresne (Fransa), Kurgu: Ayhan Ergürsel, Nuri Bilge Ceylan, Yardımcı Yapımcı: Fabienne  Vonier, Cemal Noyan, Nuri Bilge Ceylan,  

Oyuncular: Ebru Ceylan (Bahar), Nuri Bilge Ceylan (İsa), Nazan Kesal (Serap),Mehmet Eryılmaz (Mehmet), Arif Aşçı (Arif), Can Özbatur (Güven), Ufuk Bayraktar (Taksi şoförü), Fatma Ceylan (İsa’nın annesi), M. Emin Ceylan (İsa’nın babası), Semra Yılmaz (Semra), Ceren Olcay (Tv Dizi oyuncusu), Zafer Saka

  Konu:  Nuri Bilge Ceylan'm sinemasını, şu ana kadar çekmiş olduğu filmler üzerinden, iki bölüme ayırmak mümkün olabilir: "Üç Maymun"dan öncesi ve sonrası... "Üç Maymun" ile beraber ağırlıklı olarak profesyonel oyuncularla çalışmaya başlamış ve önceki filmlerindeki 'ayrmtı'lara ve 'an'a yönelik takıntısını görece hikayeye kaydırmıştı Ceylan. "Üç Maymun" öncesindeyse daha kişisel, hatta yer yer otobiyografik filmlere imza atıyordu. Genellikle kendi ailesini veya akrabalarını kamera önüne geçirmesi de filmlerin otobiyografik bir boyutu olduğuna dair inancı kuvvetlendiriyordu. "İklimler"deyse Ceylan, başrolü gerçek hayattaki eşiyle birlikte üstlenmişti. Belki de bu yüzden "İklimler"in yönetmenin sinemasında belirli bir dönemi kapatıyor olması özellikle anlamlı. Film bir çiftin, TSA ve Bahar'ın ilişkisini üç mevsim boyunca takip eder. Yaz tatillerinin sonunda ayrılır, sonbaharı ayrı geçirir ve kışn tekrar bir araya gelmeyi denerler. Ceylan, bu süreci detaylarla zenginleşen uzun sekanslarla anlatır. Müthiş bir ses tasarımına sahip olan filmde gündelik hayattan objeleri veya doğanın kendisini duymak, hissetmek mümkündür. Böylece îsa ve Bahar'ın belli belirsiz ilişkisine daha çok çekilir, kendi kişisel deneyimlerimizden parçaları orada bulmaya başlarız. 

"İklimler"in belki en şaşırtıcı yönüyse, Ceylan'ın önceki filmlerinde görece geri planda kalan kimi mizahi unsurların burada öne çıkmasıdır. Özellikle mizansen üzerinden ilerleyen kimi espriler (örneğin Isa ve Bahar'ın yaptıkları kritik bir konuşmanın, içinde oturdukları aracın kapıları yabancı kişiler tarafından açıldıkça bölünmesi) en beklenmedik anlarda gelir ve seyirciyi şaşırtır. Ancak, yarattıkları şaşkınlığa rağmen, bu mizahi anlar filmin gerçekçiliğini pekiştiren bir diğer unsurdur.   Yönetmenin sinemasını başka bir açıdan iki bölüme ayıracak olursak, "İklimler" bu sefer bir dönemi kapatan değil, açan film oluyor. Nuri Bilge Ceylan, ilk kez bu filmde dijital formatta çalışmayı denemiş ve tercihi o dönemde epey tartışılmıştı. Oysa filmin geçtiği üç mevsimin dokusunu bu kadar başarıyla yakalaması dijital çekilmiş olmasıyla doğrudan ilişkiliydi. "Uzak"ın tüm dünyada kazandığı inanılmaz başarı ertesinde "iklimler" en başta pek heyecan yaratmamıştı. Belki de kendisinin başrolde olduğu bir kadın/erkek ilişkileri filmini kimse beklemiyordu Ceylan'dan. Yine de Cannes'da FIPRESCI ödülü kazanan film, yavaş yavaş büyüyen bir ilgiyle karşılandı. Antalya'da En iyi Yönetmen, İstanbul'daysa En İyi Film ödüllerine layık görüldü. (E.E.)  Sinema En İyi Yüz Film Filmin öyküsü, üniversitede ders veren 40 yaşlarındaki fotoğrafçı İsa ile televizyon dizilerinde çalışan eşi Bahar’ın etrafında şekilleniyor. İkisi de ilişkilerinde heyecanı yitirmiş, tükenişin kıyısında uzatmaları oynamaktadırlar. Bu duruma biraz da, geçmişte yaşadıkları bir olay sebep olmuş gibidir. Sonunda ayrılmaya karar verdiklerinde, yürek yakan gerçekle de yüzleşirler. Acaba ayrılığa ikisi de hazır mıdır? Dahası eski günlere geri dönmek mümkün müdür? İsa’nın saklı tutmaya çalıştığı Serap’la olan ilişkisinin yinelenmesi de, bu savruluşu hızlandırır.  Nuri Bilge Ceylan’ın yüksek çözünürlüklü (HD) dijital kamerayla çektiği ve mucizevi bir şekilde bunu asla hissettirmediği, tam bir görsel şölen olan film, seyredildikten sonra damakta farklı tatlar bırakan yapıtlardan... Fotoğrafçı Arif Aşçı’nın yanı sıra, bu sezonun en iyi filmlerinden “Kader”le parlayan Ufuk Bayraktar’ın da (Ağrı Doğubeyazıt’taki taksi şoförü) rol aldığı “İklimler”, hem doğanın hem de insanın farklı iklimlerini başarıyla yansıtıyor.  

  ÖDÜLLER

43. Antalya Altın Portakal Film Festivali (2006)
 ►İsmail Karadaşi “ En iyi ses tasarımı” Ayhan Ergürsel “En İyi Kurgu”
 ►Nazan Kırılmış “En iyi yardımcı oyuncu” Nuri Bilge Ceylan “En iyi yönetmen”
►“En iyi laboratuar”(2006) 
59. Cannes Film Festivali
 ►Nur Bilge Ceylan “Fibresci Ödülü”
 2006 Norveç Film Festivali
►Fibresci Ödülü
 ►Oslo Sinema Ödülü
  (2006) Tayland Dünya Film Festivali

►İklimler “ En İyi Film”
 (2006) Bastia Film Festivali (Korsika)
 ►Jüri Özel Ödülü
  Siyah Gece Film Festivali (Estonya) 
. BileCeylan “En İyi Yönetmen”
►Don Kişot Ödülü
   2007 Japonya Film Festival
İklimler “en iyi film”
  2007 Makedonya Sinema Günleri 
N. Bilge Ceylan “ En iyi Yönetmen”
  İstanbul Teknik Üniversite seçiminde (2007)
►20o6 yılının en iyi yönetmeni “N. Bilge Ceylan”
  26 İstanbul Film Festivali (2007)  

 & Le Monde gazetesinin sinema eki,  Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Film Festivalinde geçen yıl yarışan ve bu hafta Fransa’da vizyona giren "İklimler" adlı filmine geniş yer ayırdı ve filmden övgüyle bahsetti.Ceylan ile yapılan bir röportaja da yer verilen haberde, son yıllarda Cannes Film Festivalinin müdavimi olan Türk yönetmenin, ilk defa bir filmde eşiyle birlikte rol aldığına dikkati çekildi. 

Ceylan’ın filmlerini dijital kamerayla çektiğine ve bu tekniğin ona "kendini ifade etmede daha fazla özgürlük sağladığına" ilişkin görüşlerine yer veren gazete, yönetmenin fotoğraf sanatçısı özelliklerinin bu filmle yine etkisini gösterdiğini yazdı.  (17 Ocak 2007 Çarşamba Milliyet) 

& “İklimler” Cannes 2006’da genel bir hayranlık yarattı, dünya eleştirmenlerinin gözde birkaç filminden biri oldu, bir de FİPRESCİ ödülü aldı. Bu filmi daha ayrıntılı biçimde yazmak için birkaç kez, en azından bir ikinci kez görmeyi dilerdim. Ama olmadı. Yazacaklarım, bir ilk izlenime dayanıyor.    “İklimler”, artık nerdeyse bir dönüm, hatta keskin bir ayrılık noktasına gelmiş olan günümüz sinemasında, bir tür sinemayı kusursuz biçimde temsil ediyor. Bir yanda kitle sineması var tabii. Öte yandaysa, kitle taleplerine, genel seyirci beklentilerine aldırış etmeksizin kendibildiğini yapan, kendi estetik kurallarını koyan, sanatsallığı özgünlükle anlamdaş sayan bir sinema. “İklimler” işte bu sinemanın en iyi örneklerinden biri. Ticari sinemanın yanında çok cılız kalan, ama tüm dünyada yandaşları bulunan, saygın, ayni ölçüde de cesur ve meşakkatli bir sinema yapma biçimi.    Çünkü “İklimler”, her gerçek sanat filmi gibi, film yapmış olmak için değil, bir gereklilik sonucu yapılmış gibi duruyor. Adeta yüreği saran ve sanki fışkırmak isteyen kimi duygulara tercüman almak için yapılmış...İsa ve Bahar, ilişkileri kopma noktasına gelmiş ve artık birbirlerine acı sözlerden başka söyleyecekleri kalmamış bu küçük burjuva çift, Nuri Bilge’yle eşi Ebru’nun bizzat kendileri mi? Olabilir, çünkü gerçek sanatçı ayni zamanda teşhircidir, yüreğini tümüyle açmaktan çekinmez. Ama aslında ne önemi var? Onlar Nuri Bilge’nin sineması sayesinde, evlilikleri, ilişkileri bitme noktasına gelmiş her çifti temsil ediyorlar sanki. Her kadınerkek beraberliğinin gelip saplanacağı, dönüşü olmayan noktaya…  Film, biçim olarak da sanatsal bir sinemayı temsil ediyor. Yine Angelopoulos, Taviani veya Tarkovsky’den miras kalmış uzun çekimler, kamera cambazlıklarını ortadan kaldırarak bize hayatın gerçek panoramalarını sunuyor. Kamera her an, her çekimde tam olması gerektiği yerde. Öyle ki, örneğin o İshak Paşa Sarayı çekiminde, seyirci sarayla kendisi arasında duran kameraya adeta kızıyor, ona “biraz kenara çekil!” deme ihtiyacını hissediyor. Çünkü Ceylan o harika görüntülerle turistik bir tanıtım filmi yapmı

yor elbette. En güzel şeyleri gösterdiği, eşsiz arkeolojik hazineleri dijital kamerasıyla enfes biçimde saptadığı zaman bile, asıl amacı kuşkusuz ki insan ruhu, kahramanlarının iç dünyası. Ancak yer yer kullandığı  klasik müzik de onun minimalist anlatımını bütünlüyor. Ama bir sorun var: senaryo. Ceylan görselliğe aşırı biçimde güveniyor, kamerasını “cihanın tek hakimi” sanıyor. Oysa konuşmalı bir film bu, kadınerkek hesaplaşması üzerine bir film. İnsan bekliyor ki o çiftin çok özel anları, çok özel esprileri olsun, paylaştıkları, başka çiftlerinkine hiç benzemeyen özel sözcükleri olsun. Bu yok. Tersine, her kadınerkeğin edebileceği en klasik sözler var. Bu durum, o zengin görselliğin içini biraz boşaltıyor, yaşanmışlığı biraz azaltıyor. Ve filmin muhteşem ambalajına sanki yakışmıyor. (Atilla Dorsay) 

& Nuri Bilge Ceylan'm sinemasını, şu ana kadar çekmiş olduğu filmler üzerinden, iki bölüme ayırmak mümkün olabilir: "Üç Maymun"dan öncesi ve sonrası... "Üç Maymun" ile beraber ağırlıklı olarak profesyonel oyuncularla çalışmaya başlamış ve önceki filmlerindeki 'ayrıntı'lara ve 'an'a yönelik takıntısını görece hikayeye kaydırmıştı Ceylan. "Üç Maymun" öncesindeyse daha kişisel, hatta yer yer otobiyografik filmlere imza atıyordu. Genellikle kendi ailesini veya akrabalarını kamera önüne geçirmesi de filmlerin otobiyografik bir boyutu olduğuna dair inancı kuvvetlendiriyordu. "İklimler"deyse Ceylan, başrolü gerçek hayattaki eşiyle birlikte üstlenmişti. Belki de bu yüzden "İklimler"in yönetmenin sinemasında belirli bir dönemi kapatıyor olması özellikle anlamlı.     Film bir çiftin, tsa ve Bahar'ın ilişkisini üç mevsim boyunca takip eder. Yaz tatillerinin sonunda ayrılır, sonbaharı ayrı geçirir ve kışm tekrar biraraya gelmeyi denerler. Ceylan, bu süreci detaylarla zenginleşen uzun sekanslarla anlatır. Müthiş bir ses tasarımına sahip olan filmde gündelik hayattan objeleri veya doğanın kendisini duymak, hissetmek mümkündür. Böylece îsa veBahar'ın belli belirsiz ilişkisine daha çok çekilir, kendi kişisel deneyimlerimizden parçaları orada bulmaya başlarız.  " İklimler"in belki en şaşırtıcı yönüyse, Ceylan'ın önceki filmlerinde görece geri planda kalan kimi mizahi unsurların burada öne çıkmasıdır. Özellikle mizansen üzerinden ilerleyen kimi espriler (örneğin Isa ve Bahar'ın yaptıkları kritik bir konuşmanın, içinde oturdukları aracın kapıları yabancı kişiler tarafından açıldıkça bölünmesi) en beklenmedik anlarda gelir ve seyirciyi şaşırtır. Ancak, yarattıkları şaşkınlığa rağmen, bu mizahi anlar filmin gerçekçiliğini pekiştiren bir diğer unsurdur.  Yönetmenin sinemasını başka bir açıdan iki bölüme ayıracak olursak, "İklimler" bu sefer bir dönemi kapatan değil, açan film oluyor. Nuri Bilge Ceylan, ilk kez bu filmde dijital formatta çalışmayı denemiş ve tercihi o dönemde epey tartışılmıştı. Oysa filmin geçtiği üç mevsimin dokusunu bu kadar başarıyla yakalaması dijital çekilmiş olmasıyla doğrudan ilişkiliydi. "Uzak"m tüm dünyada kazandığı inanılmaz başarı ertesinde "iklimler" en başta pek heyecan yaratmamıştı. Belki de kendisinin başrolde olduğu bir kadın/erkek ilişkileri filmini kimse beklemiyordu Ceylan'dan. Yine de Cannes'da FIPRESCI ödülü kazanan film, yavaş yavaş büyüyen bir ilgiyle karşılandı. Antalya'da En iyi Yönetmen, İstanbul'daysa En İyi Film ödüllerine layık görüldü. {Sinema “En iyi 100 film” (E.E.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder