Powered By Blogger

23 Aralık 2022 Cuma

 

KADER (2006) 

 Senaryo ve Yönetmen:  Zeki Demirkubuz Görüntü Yönetmeni Zeki Demirkubuz,  Müzik:  Edward Artemiev,  Yapım:  Mavi FilmInkas Film/  Zeki Demirkubuz,   Lilette Botassi (TürkYunan Ortak Yapımı)  Yönetmen Yardımcısı: Iraz Uzun,  1.Kamera Asistanı: Engin Özkaya, 2. Kamera Ast: Ceren Yıldızburçak, Ses: İsmail karadaş,  Prodüksiyon Amiri: Ahmet Derebaşı, Sanat Yönetmeni: Güneş Çoban, Kostüm: Özge Er, Set Ekibi: Apo Demirkubuz, Zafer Saka, Hikmet Demir, Boom Operatörü: Gürkan Özkaya, Ses Tasarım: Yorgos Mikroyannakis, Mix: George Mikroyannakis, Erimages Sorumlusu: Rüya Arabacı, Genel Koordinatör: Özkan Yılmaz, Kurgu: Zeki Demirkubuz, Müzik: “Meditatlons”, “Çat Kapı”, “Yalan Dünya”, Dido”, “Matika”, Tüm Aşiklar Birgün Bitecek”  

Oyuncular: Ufuk Bayraktar (Bekir), Vildan Atasever, (Uğur) Engin Akyürek, Müge Ulusoy, Ozan Bilen, Settar Tanrıöğen, Erkan Can, Mustafa Uzunyılmaz, Güzin Alkan, Hikmet Demir, Gönül Çalgan, Çağlar Çınar, Müfit Aytekin, Abdullah Demirkubuz,  Alper Kul, Zeki Demirkubuz, Mustafa Kardeniz, Merve Kalafat, Gürkan Özkaya, RTasih Yılmaz, Attila Can, Volga Sorgu, Özkan Yılmaz, Yıldıray İnan, Mahmut Köse, Nurhayat Kavrak Demirkubuz, Zafer  Çerl, Fatih Çerl,Buse Baysal, Buse Demiriz, Temel Şen, Gülden Çakır, Yılmaz Karaçanal, Emre Koç, Erdinç Yur5t, Hüseyin Amasyalı,  

Konu: Öykü İstanbullun kenar semtlerinin birinde başlar. Bekir (Ufuk Bayraktar) Uğur (Vildan Atasever)’a aşıktır. Uğur hapisteki Zagor (Ozan Bilen)’u sevmektedir, Zagor ise suç işlemeyi.... Uğurun güzel ve çekici annesi, genç ve zengin Cevat’a aşıktır. Cevat için için Uğur’u sevmektedir.       Durum bu haldeyken Zagor hapisten çıkar. Boğucu ve sıcak bir yaz gecesi aksilikler birbirini takip edince Cevat ile Zagor karşı karşıya gelir. Zagor Cevat’ı gözünü kırpmadan öldürüp kaçar. Aynı gece Uğur da kaybolur. Bu cinayet ve ardından Uğur’un Zagor’la birlikte kayboluşu, o güne kadar Cevat’ın koruması altında yaşayan genç anne, felçli koca ve küçük erkek kardeş için zor, karanlık günlerin habercisi olsa da, Uğur’a delicesine aşık olan Bekir’in kurtuluş umudu gibidir. Ailesinin bulduğu bir kızla evlenip, yeni bir yaşama başlar. Ama aylar sonra, Zagor’un İzmir’de iki polisi öldürüp yakalanmasıyla Uğur’a ulaşmak için yeni bir umut belirince, bu acımasız aşkın peşinde yıllar yılı sürecek amansız bir takip başlar. Taşra pavyonlarında, üçüncü sınıf otel odalarında, esrar alemlerinde Uğur’un izini sürmeye başlar. Vurulur geri dönmez. Kovulur gitmez. Aşağılanır, gururu kırılır aldırmaz. Uğur şehir şehir, hapishane hapishane Zagor’un ardından sürüklenmekte, Bekir de sadık, inatçı bir köpek gibi Uğur’un peşinde gitmektedir.  Bir çift göz, edalı bir yüz uğruna her şey tükenip yok olurken, aşk avuçlara basılan sigaraların ateşiyle, acı ile, yoksulluk, gözyaşları ve kötülükle büyür. Yuvalar yıkılır, çocuklar öksüz büyür ama masumiyet hiç yitirilmez. 

&Altın Portakal’ı da alıp evine götüren “Kader”, beni ayni ölçüde etkilemedi. Belki beklentilerim çok yüksek olduğu için...Ama ne olursa olsun, bu filmle gerçek bir gönül bağı kuramadım.  Doğrusu Zeki de bu “gönül bağının” kurulamaması için elinden geleni yapmış. Kültfilmi “Masumiyet”in bir monoluğundan yola çıkarak, o filmde 40’lı yaşlarını süren Bekir ve Uğur’un ilişkilerinin başlangıcını veriyor yönetmen...Film, bence tam anlamıyla çetin ceviz. Zeki’nin belki en sert kabuklu, en kişisel, ama ayni ölçüde seyirciye geçmesi zor filmi... İç içe örülmüş iki imkansız aşk hikayesi bu...Uğur’un nerdeyse doğuştan katil Zagor’a ve de Bekir’in Uğur’a olan, ikisi de karşılıksız, imkansız ve sadece keder veren aşkları, hatta tutkuları. Zeki’nin bir söyleşideki deyişleriyle, yine “akıl dışı olan karakterler”, yine “hep bir imkansızın peşinde koşma duygusu”, bir “kendi kendini yok etme, kendi zararına olduğu halde bir şeyi isteme” halleri...

Evet, doğrudur. Kimi aşklar nefretten, hakaretlerden, olanaksızlıklardan beslenir. Sevdiğimiz bizi ittikçe onu isteriz, uzaklaştırdıkça ona döneriz. Ama bir filmin bu duyguları anlatması yetmez, onları hissettirmesi gerekir. Oysa Uğur’un Zagor’a olan tutkusunu anlayamıyoruz, çünkü zaten gösterilmiyor. (Tek bir sahnede beraberler: o da çok kısa). Bekir’in Uğur’a olan mantığa, akla ve sağduyuya meydan okuyan ve de “Masumiyet”ten bildiğimiz üzere nerdeyse bir ömür boyu süren tutkusu ise, hemen hiç bir duygusal sahne, hiçbir aşka benzeyen ilişki anı içermiyor. Sürekli kaçan, küçümseyen, kin yağdıran bir kadın. Ve karşısında herşeyi, ailesini, eşi ve çocuğunu, mahallesini ve kentini terk edip kendisini yıllar boyu yollara vuran bir adam...Niçin, hangi tatmin, hangi ödül, hangi mutluluk anı için?     Evet, tümüyle akıl dışı bir ilişki bu. Ama nerdeyse artık Leyla’dam çok aşkın, tutkunun kendisine yönelen bu çağdaş Leyla ile Mecnun hikayesine neden inanalım ki? Zeki, böyle bir tutkuyu anlatmanın bilinen hemen tüm yollarını yadsıyor. Alevli bir melodramı itiyor, gerçekçi bir yaklaşımı reddediyor. Hatta hikayenin en dramatik anlarını bile, bir postmodern Brecht edasıyla bizden saklıyor. Böylece, kahvedeki ölümcül kavga (filmin belki en görkemli, en unutulmaz sahnesi), pavyondaki yaralama veya oteldeki intihar sahnelerinin ertesini göstermiyor, çok sonralara sıçrıyor. Ve böylece, temelde eski Türk filmlerinin duyarlılığını taşıyan bu görkemli melodram, hemen tüm etki gücünü yolda yitirip gidiyor, sürekli kopuk kopuk duruyor Bilmiyorum, ister yerli, ister yabancı sinemada melodramı çok seven bir sinemasever olarak mı bakıyorum? Ama, özellikle klasik Yeşilçam’ın yapay ve yoğun duygusallığını modern bir anlatım tarzı uğruna silmek için, bir öbür uca, böylesine aranmış bir duygusuzluğa sığınmak şart mıydı? Geçmişte Zeki’nin filmleri için “kristal kadar soğuk, ama kristal kadar güzel” deyişini kullandığımı hatırlıyorum. Burada artık kristalin sadece soğukluğu duyuluyor.

 & "Kader" nihayet tüm sinemalarda gösterime girdi. İzleyicisiyle buluşan film beklendiği gibi yönetmen sinemasının avangart – post modern sadık seyircilerinin yanı sıra popüler sinema seyircisinin de (gönülsüzce veya vakit geçsin şiarıyla da olsa) katılımıyla görücüye çıktı. Bilindiği gibi “kader” 43. Antalya Altın Portakal Film festivalinde “En iyi film” ödülüyle ödüllendirilmişti. Fragmanında belirtildiği gibi; Bekir Uğur’a aşıktır. Uğur Zagor’u sevmektedir. Zagor ise suç işlemeyi. Masumiyet filmindeki karakterlerin gençliklerinin anlatıldığı ve masumiyet ile olan göbek bağını yer yer kesen senaryosuyla, oyuncu yapısı, mekanlar, müzik ve anlatımıyla “Kader” klasik Zeki Demirkubuz sineması. Hatta film, genel hatlarıyla; kendi başınalığının zorlayıcı etkilerinin hissedildiği, masumiyet sarmalından kopup, arka planda şiddetin ve çaresizliğin iç içe girdiği çürümüş toplum yapısına yaslanışı bakımından Demirkubuz sinemasının değişim işaretleri olarak bile algılanabilir.

Kaderin Masumiyet ile bağlantılandırılması ya da ayrıştırılması bakımından organik bağını sorgulatan yapısı, ister istemez izleyenleri karşılaştırmalı psikolojik değerlendirmeye tabi tutuyor. Zeki Demirkubuz sinemasının bu tuzağı kaldırmayacağını düşünüyorum.  Demirkubuz sinemasının özgün, gerçekçi, toplumsal artalan kurcalayıcı anlatım tarzının salt seyir bakımından yeterli olmadığı diğer filmlerinden anlaşılabilir. Yani, filmlerinde şiirsel ve epik anlatımı gerçekçilik penceresinden veren, insana hiç de yabancı gelmeyen hikayeler anlatan yönetmen; oyuncu ve mekan seçimi ile yükselttiği çıtayı, çekim aşamasında ve sonrasındaki evrelerle son şeklini verirken çizdiği çizginin pek dışına çıkmayan, bütünlüklü yapısıyla oluşturduğu samimi havanın yarattığı iklimde sevilmişti.        Bireyden topluma ve toplumdan bireye gide gele yaşamın tüm acılarına verilen cevapların nesnel ve öznel gerçekliği karşısında izleyicinin anlatıcıyla olan gizil bağı Kader’de görece zayıf kalmış. Filmde genel olarak hissedilen kontrast bozukluğu ve belki ahenksizlik, masumiyetle olan bağının düşündürdüğü ricatla birlikte oyuncuların serbest bırakılmış performanslarına karışıyor.   Film seyir, mekan, hikaye ve sahneleriyle Demirkubuz sineması olmakla birlikte, müzik ve oyunculukların Demirkubuz sinemasından ayrıştığı bir mecraya hafifçe kaymış göründü bana. Oyunculuklara gelindiğinde; filmde en dikkat çekici ve başarılı oyunu Engin Akyürek’in çıkardığını düşünüyorum. Öyle ki Engin’nin Cevat karakterinde canlandırdığı işini bilir, zamane mahalle kabadayısı halleri zaman zaman gerçekliğin ötesine taşmış. Ufuk Bayraktar’ın Bekir rolü altında biraz ezildiğini hissetmekte pek tabii mümkün. Vildan Atasever ise Uğur rolünün gençliğini oynarken ileriki yaşlarını oynayan büyük oyuncu Derya Alabora’nın gölgesinde kalmaktan kendini kurtaramamış. Genel olarak başarılı bir oyunculuk sergilemiş olmasına karşın çocuksu şeytanlık gibi ağır bir rol karşısında yer yer zorlanmış. Anlatıcının dinleyiciye sunduğu hikaye herkesin kendince çıkarımlarında gizlidir haliyle. Demirkubuz İtiraf, yazgı ve masumiyet filmlerinde yakaladığı ahengin hikayeyle bağını izleyiciyle çok güçlü kurmuştu. Bunda oyuncuların payı çok büyüktü. Ayrıca tüm filmlerindeki oyuncu seçimlerinin sinemaya kazandırıcı ve didaktik sunumlarını Kader’de de denemiş. Zira diğer filmlerde filmleri kotaran, götüren deneyimli oyuncuların yanında yeni yeteneklere yer vermiş ve çok başarılı olmuştu. Örneğin Üçüncü sayfada Ruhi Sarı yada Yazgı’da Serdar Orçin. Bu filmde ise baş rollerde deneyimi az yada deneyimsiz oyuncularla işe koyulmuş. Bu ayrıntının da altını çizmekte fayda var. Sonuç olarak kamera çekim teknikleri ve seçilen mekanlar yine çok etkileyici ve güzel. Yine Demirkubuz tikleri bu filmde de nüksetmiş. Kapalı mekan kullanımı. Uzun ve sessiz yürüyüşler, otizm.  Demirkubuz bir röportajında yanılmıyorsam “film yapmak benim mecburiyetim değil, tırnak içinde özgürlüğüm. Bir gün ne pahasına olursa olsun film çekmek durumunda kalırsam film çekmem” demişti. Sanırım, vicdanın sesini dinlerken aklına gelen şeyler bir gün bir yerde birilerinin hayatında, birinin yüreğinde, birinin dükkanında hayat buluverir.      Kader buradan bana böyle görünüyor. Size ve başkalarına kim bilir nasıl görünür. Bence Zeki Demirkubuz sinema çekmeye devam etsin. Bizde seyredelim. Ne de olsa vicdanı var ve vicdanın sesine kulak veren izleyicileri.  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder