Oyuncular : Türkü Turan (Elif),
Tülay Bursa (Ümmü), Başay Okay (Hatice), Zeliha Güney (Özlem), Selim Gürata
(Turan), Ozan Öğüt (Cenk), Saliha İpekçi (Öykü), Koray Şahinbaş (İbrahim),
Sinem Öcalır, Meral Koro (babaanne), Levent Beceren (Amca), Oktay Tosun (yaşlı
amca), Veysi Alışkan (Hoca), Taliha Sonag (ködeki teyze), Ahmet Öğren
(büyükbaba), Nurcan Aktaş (Falcı), Meryem Demir (bebk), Simra Bacaksız (kadın),
Mehmet Küçükçakır (çoban), İbrahim Tekin (Elif’i bulan köylü), Isa Şen
(definecvi), Sezai Çilci (defineci), Kölüler: Ası Akıncı, Hatice Poyraz, İsmail
Akın , Hakkı Ateş, Asuman Kostak, Nalan Olcayalp
Konu: Çok anlatılan,
gerçek bir hikayeden yola çıkılarak çekilen Musallat 2: Lanet yine birinci film
gibi psikolojik bir korku... İnsanın 2 yaşından öncesini hatırlayamaması ve o
yılların karanlığı üzerine bir film. Elif (Türkü Turan) filmde kapkaranlık geçmişinle
yüzleşmek zorunda kalan bir öğretmeni canlandırıyor. Ve yaşadığı tüm sorunların
aslında geçmişindeki büyük bir hatadan kaynaklandığını öğreniyor. Bu büyük hata
ise yanlış zamanda ve yerde yapılan, korkunç ve çözülmesi mümkün olmayan bir
büyü..
Türk sinemasının korku filmleriyle
arasının pek de iyi olduğu söylenemez. Cahil cesaretiyle girişilmiş bir iki
denemeyi saymazsak 56 yıl öncesine kadar bir elin parmaklarından bile daha az
yerli üretim korku filmi izleme imkanı bulabilmiştik. Bu yokluğa rağmen Türk
sinema seyircisinin korku filmlerine karşı, video furyası sırasında zirve
yapmış bir şekilde, yoğun bir ilgisi süregelmiştir. Son yıllarda karşımıza
çıkan pek çok örneğin bu açlığı doyurmak ya da hap yaparak para kazanmak adına
sömürmek için yola çıktığı ortada... Sinemacılarımız şunu fark etti; korku
filmleri düşük bütçeli ama seyirci garantisi olan işler... Neden çekmeyelim ki?
Henüz bir Dario Argento ya da John Carpenter'ımız yok ama bu türe gerçekten
meraklı ve daha iyisini çekmek için çaba veren bir iki ismi işaretlemiş
durumdayım. Alper Mestçi bunlardan biri... İlk Musallat filmi ile hedefe çok
yakın düşmüş bir ok fırlatmış ve tür adına epey umut vaadetmişti. Araya giren
KanalİZasyon faciasını saymaz
sak, kendisinin yetenekli ve takibe değer bir
yönetmen olduğunu düşünüyorum. Sahan Gökbakar'ı meşhur eden adam olarak da
tanınan yönetmen, ilk filmde olduğu gibi Musallat 2: Lanet'te de Türkleri
korkutanın ne olduğunu çok iyi bilerek yola çıkıyor. Bir Asya ve doğu topluluğu
fertleri olarak kurt adamlar, vampirler fantastik olarak keyif verse de asıl
korktuğumuz şeyin doğaüstü fenomenler ve özellikle de cinler olduğu çok açık.
İnsanlara musallat olan cinler, ifritler ekmeği bundan sonra da yenecek bir
korkutma figürü olarak karşımızda. Bu defa çocuk sahibi olamayan Anadolu
köylüsü bir ailenin bu uğurda uğursuz bir büyücü kadından yardım istemesi ve
sonrasında onların ve çocuklarının başlarına gelenler konu edilmiş... Birazdan
yazacağım olumsuzluklardan önce dürüstçe itiraf edeyim, film şimdiye kadar
izlediğim en iyi cin çarpma sahnelerine sahip. DVD'si çıkınca evde yalnız
başına izlemekten ve ışıklar açık uyumaktansa, sinemada izleyin derim. Hikaye
doğru çıkış noktalarına sahip olsa da, senaryo, bu iyi çekilmiş, fena
oynanmamış filmin yumuşak karnı. Gerçekten korkutan bir sürü sekansa sahip olan
hikaye en başta söyleyeceğini finale saklayarak güya sürpriz yapıyor ama
öylesine kolay tahmin edilir bir olay örgüsü var ki, bu çaba izlediğimiz ve
keyif aldığımız bir filmden giderek sıkılma noktasına götürüyor bizi. Ayrıca
kurgu da anlatılanları birbirine bağlamak konusunda çok başarılı değil.
Abartılı müzik kullanımı ve Hasan Karacadağ filmlerini aratmayan bağırış
çağırış, filme faydadan çok anlarsınız ki az zarar veriyor. Cin figürü kendi
başına ve sessizce korkuturken bu kadar çığlığa, çırpınışa ne gerek var? Bir
kaç yıl önce izlediğim The Objective bu konuda gayet iyi bir örnek... Keşke
Mestçi bu filmi görmüş ya da oradaki tarifleri kapmış olabilseydi. Ayrıca bazı
özenti planları da anlamlandırmak mümkün değil. Bilirsiniz, korku filmlerinde
objeler üzerinden detay çekimler yapılarak seyirci az sonra izleyeceği şiddete
hazırlanır. Özellikle yeni yönetmenlerin çok sevdiği bir numaradır bu... Eğer
kamera masada kanlı bir biftek parçasına zoom yapıyorsa, sonra parçalanarak
ölen birine rastlayacaksınız. Alper Mestçi bu numarayı hem yanlış anlamış hem
de abartmış Sürekli yemek göstererek vakit kaybediyor film; çilekli pasta yiyen
kız, yumurta kıran anne, kemik yiyen köpek, tavuk yiyen kız arkadaş... Ardından
gelen bir şey olsa anlayacağım ama... Şık görünmesine rağmen filmi
yavaşlatmaktan başka işe yaramayan bir çaba. Oyuncular kendilerine bir karakter
yaratma imkanı tanımayan, daha çok olaylarla ilgilenen senaryo yüzünden çok
önemli performanslar sergileyemiyor ama plastik efektler konusunda Dükkanül
Hayal ekibinin profesyonel çabası alkışlanmaya ve izlenmeye değer.
Yine de yiğidi öldürelim hakkını
yemeyelim. Alper Mestçi, türe meraklı seyirciye, daha yeni izlediğimiz Mühürlü
Köşk gibi bir filmden çok daha ötesini vermeye çalışıyor ve bunu başarıyor.
Türe gerçekten ilgili bir yönetmen olarak bir gün, gerçekten iyi bir senaryoya
kavuştuğunda, çok başarılı işlere imza atacağı ortada ve kusurlarına rağmen
Musallat 2 iyi çekilmiş, epey korkutucu anlara sahip ve bu yüzden de seyircinin
seveceği bir film... Mestçi ve diğerleri sayesinde Türk korku sineması giderek
daha başarılı örnekler verecektir, buna hiç şüphem yok. (Tolga Murat
Şen—www.beyazperde.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder