Powered By Blogger

19 Aralık 2022 Pazartesi

 

 

ANKA KUŞU (2004)

Senaryo ve Yönetmen: Mesut Uçakan, Görüntü Yönetmeni: Mehmet Gün, Müzik: Serkan Akgün, Yapım: Sinema Ajans Sanat Yönetmeni: Çiğdem Altınada, Tonmaister: Mert Subaşıoğlu, Sesli Çekim Sorumlusu: Mevlüt Ünal, Işık Operatörü: Hasan Ali Şahin, Kurgu: Taki Akbulut, Erdinç Dinçer, Yapım Danışmanı: Mehmet Gün, Yapım Koordinatörü: Necati Mesut Özen, Yapım Danışmanı: Hüseyin Öztürk,

Oyuncular: Yalçın Dümer (Selman), Ceren Öztürk (Merve), Kenan Bal (Abdi Bey), Kaan Girgin (Musa), Mahmut Hekimoğlu (Cemal Bey), Fatih Hürkan (Ayhan), Gafur Uzuner (Dilsiz Osman), Rahmi Dilligil Emin Efendi), H. Cansu Şahin (Zeynep), Aysun Güven (İclal), Kazım Eryüksel, Ünsal Emre, Esrin Özgüler, Turan Turgut, Talha Er, Gökçe Bozbağ, Oktay Korunan,

Konu: Senaryo, idealist bir film yönetmeni olan Selman’ın gerçek aşka ve aşkın gerçeğine ulaşma çabası üzerine kuruludur. Hayatın arka planına bir ışık tutma iddiasındadır. Selman, filmde içindeki ve dışındaki haksızlıklara, kuşatılmışlıklara başkaldıran çağdaş bir kahraman olarak yer alır.

Selman, bir taraftan kendisiyle savaşma pahasına içindeki çarpıklıkları sorgular, ölümsüzlük sırrını arar, “imkansız”ı aşmaya çalışır; diğer taraftan da çağdaş “Bolu beyleriyle” savaşma pahasına darbeler üzerine film çeker, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini, toplumdaki başörtüsü sorununu gündeme taşır.


Öykü, 12 Eylül öncesi Türkiye’nin ekonomik ve siyasal renklerini yansıtan bir Anadolu yöresi olan, Köroğlu’nun yaşadığı Bolu ve Göynük’te başlar, İstanbul’da biter. Küçükken bu kasabada ulusal kültürünün yaşatıldığı, saf temiz bir dergah cemaati içinde yetişen Selman, zamanla bu cemaate ters düşer. Yönetmen olma tutkusu içindedir. Sevdiği kızın peşinden kasabayı terk eder, İstanbul’a gelir. Kendi kültürüne yabancılaşmış bir ortama sürüklenir. Ancak, kendini büyük maceraların önüne atmıştır: Yıllar önce izini kaybettiği sevgilisini ve 12 Eylül darbe öncesi evinden alınıp götürülen yıllardır haber alamadığı babasını nasıl bulacak, içinde büyük bir anafora dönüşen ölümsüzlük arayışlarını nasıl dindirecektir?

& Ölümsüzlük sırrını elde etmek isteyen Anka Kuşları, sır dağıtıcısı olan Bilge'ye ulaşmak üzere Kaf Dağı'na doğru yola çıkarlar. Derin vadileri geçmeleri gerekmektedir.

Ancak, içlerinden bazıları O Yüce Bilge'ye ulaşabilir. Ve o talihli kuşlar, öğrenirler ki: "Anka ölümsüzlük demekmiş!"

Anka Kuşu/Bana Sırrını Aç, gündemdeki hararetini bugün de koruyan kimi siyasi gelişmelere de gönderme yaparak, bir yönetmenin ölümsüzlük sırrını sorgulamasını anlatıyor. Modern insanın yaşama dair çıkmazlarını ele alan ve "Anka Kuşu" anaforundan yola çıkan film, "kurtuluş" için seyirciye farklı bir reçete sunuyor. Günümüzün vahşi çatışmalarla dolu ortamında, mutluluğu farklı yerlerde aramak yerine, bizi içimizde uzanan sonsuzluğun sakin sularına sürüklüyor.

Anka Kuşu, bütün insanlığın içinde var olan ve en hassas noktasına dokunan bir şiir... Bu filmde, hayatın sonsuz ritmini, hepimizin içinde uzayıp giden derinliği hissettirmeye çalıştım. Sanat, bir duygunun zıpkınlanmasıdır. Kuşkusuz bir film yönetmen olarak filmin tek ana karakteri olan film yönetmeni Selman’ın yaşadığı olayları yaşamadım; onun ama hakikat arayışı çerçevesinde yaşadığı hafakanın her yerinde ben varım. Duygu olarak, atmosfer olarak ifade edilen benim. “Ben” dersem bencil davrandığımı sanılmasın. Gerçekte ne ben varım, ne de bir başkası! Görünen sadece O! Son bilimsel gelişmelerin de açığa çıkarttığı gibi gördüğümüz her şey bir yanılsamadan, bir hayalden ibaret. Tıpkı bir film gibi ; bir ışık vurunca hareketlenen ve yaşayan insanlara dönüşen durgun kareler... Hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz. Hayat bir oyun... Maksadım, bu filmde, bu oyunu göstermek! (Mesut Uçakan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder