Powered By Blogger

16 Aralık 2022 Cuma

 

 MUMYA FİRARDA (2002) 


Yönetmen: Erdal Murat Aktaş, Senaryo: Haluk Özenç, Görüntü Yönetmeni: Hayk Kırakosyan Film Müziği: Genco Arı, Yapım: AKS TV Reklamcılık ve Filmcilik San. Tic. Aş/Mutena Açık Kamera Operatörü: Gökhan Atılmış, 1. Kamera Asistanı: Özgür Eren, 2. Kamera Asistanı: Bertan Başaran, 3. Kamera Asistanı: Orçun Özkılınç, 1. Yönetmen Ast: Güner Karali, Mohamed Kandel, 2. Yönetmen Ast: Yasemin Yücel, Norelden Mahmoud, 3. Yönetmen Ast: Zeynep Senem Sayıner, Kurgu: Serdar Çakular, Sanat Yönetmeni: Günnur Çaraş, Abbas Sabr, Sanat Yönetmeni Asistanları: İffet Akın, Banu Öztürk, Kerem Bahit, Proje Danışmanı: Ali Kıvırcık, Video Asistanı: Yusuf Aslanyürek, Makyaj: Elif Girgin, Makyaj Asistanı: Vildan Taşören, Ses Mühendisi: Mehmet Kılıçel, Ses Operatörü: Mustafa Bölükbaşı, Boom Operatörü: Enis Danabaş, Teknik Yönetmen: Uğur Öğüt, Teknik Kurgu: Şenol Şentürk, Ali Rıza Başaran, Panasonic Bilgisayar Kurgu: Metin Gündoğdu, Dijital Ses Efekt: Cem Üner, Dijital Sound Eşleme: Cemal Şakar, Muharrem Bilgin, Kurgu Koordinasyon: Zeynep Senem Sayıner, Jenerik: Özkan Sevinç, Grafik: Cahide Günay, Miksaj: Erkan Aktaş, Renk Uzmanı: Adnan Şahin, Laboratuar: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Mustafa Şahin, Yapım Koordinatörü: F. Oğuz Eken, Mohamed Fahmy, Yapım Sorumluları: Esi Gülce, Adel Eltaliawe, Yapım Asistanları: Volkan Yabasun, Şüktan Korkut, Ebru Aydoğ, Neslihan Uzer, Feray Turkan, Zekiye Başakın, Bilen Bahar, Evren Karagözlü, Atilla Yücer, Mekan Sorumlusu: Çetin Durakreis Öztürk, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Tuncay Koçtürk, Baskı: Zekeriya Şahin, Erol Şahin, Crane Operatörü: Erkan Bülbül, Crane Asistanı: Gökay Koçalan, Işık Şefi: Hakkı Yazıcı, Kadir Yazıcı, Mohamed Aly Zeneta, Işık Asistanları: Volkan Arslan, Engin Altıntaş, Servet Yiğit, Işık Kamyonu: Osman Topuz, Jeneratör: Altan Balta, Set Amiri: Kemal Albal, Set Asistanları: Gürkan Özen, Tolga Altun, Şükrü Hızalcı, Set Fotoğrafçısı: Aydın Uluç, Set Kamera: Emre Tanyıldız, Oyuncu Seçimi: Renda Güner, Ortak Yapımcı: Samy ElAdl (Mısır), (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Selami Şahin (Ekrem), Teoman Yakupoğlu (Ahmet), Nurgül Yeşilçay (Fatma), Nurseli İdiz (SemraNurten), Tarık Pabuççuğlu (Cahit), Maged ElMasry Hasan), Samy ElAdl, Nelly Karım, Hakan Altıner (Doktor), Fathey AbdElwahab (Mecid), Şebnem Dönmez (Leyla), Hakan Bilgin (Ferhat), Acun Ilıcalı (Tahir), İlhan Şeşen (Yahya), Tuba Ünsal (Melis), Dilek Türker (Mukaddes), Sinan Çetin, Berhan Şimşek, Ayşe Hatun Önal, Çelik Özdeş (Emre), Adel Anwer (Eşref), Taylan Erler (2. Doktor), Serkan Beşe (Kazım), Fatih Doğan (Temizlik Görevlisi), Erol Aydın (İmam), Kadir Gültekin (Otel Görevlisi), Evren Karagözlü (Garson), Barış Tünay (Amca),

Dublörler: Alexandre Balabouchevitch, Olexandr Kucherenko, Sergey Vorobiev, Iouri Susoev, Sergey Chckrygin, Andrey Bobrov, Pavel Terehov, Kosta Zharkov

Konu: Ahmet, beş kuşak İstanbullu, paşa dedelerine tutkun annesine bir türlü yaranamayan bir genç adam. Aile büyüklerinin devlet katındaki başarılı kariyerlerine karşın, profesör annesinin gözünde, bir baltaya sap olamamış, uçarı bir fotoğrafçı. Ancak genç adamın yaşamında büyük bir sır gizli. O, aslında başarılı bir MİT ajanı. Yani, birbirinden çok farklı iki yaşamı bağdaştırmak zorunda. Bir tarafta kelle koltukta günler geceler, bir tarafta deklanşörün ardında sakin, sıradan saatler. Fatima ise, Mısırlı saygın bir bilim adamının üniversite öğrencisi kızı. Dünyaca ünlü bir arkeolog olan profesör babası ve kuzeniyle birlikte Kahire’de yaşıyor. Zaman zaman turist rehberliği yapıyor, kaybını bir türlü kabullenemediği Türk annesinin ülkesiyle bağlantısını koparmamaya çalışıyor. Babasının mesleki araştırmalarına destek veren zengin bir işadamıyla nişanlı. Ne yazık ki, ona aşık değil.

İki gencin yolları, Mısır’daki bin yıllık sığınağından çıkarılıp Türkiye’ye kaçırılan bir mumyanın macerasında kesişiyor. Kırk karısı ve yüzlerce çocuğuyla ünlü firavun Beşinci AmnEmHat’ın mumyası, iktidar sorunu yaşayan tutkulu bir mafya babasının derdine çare olmak üzere. Hem de unufak edilip afrodiziyak haline getirilerek. Ahmet MİT tarafından mumyayı bulmak üzere görevlendiriliyor. Şüpheli şahıs ise Fatima!

O gün Mısır’dan gelen uçakta iki tabut var. AmnEmHat ve Mısır’daki kazılarda görev yaparken ölen arkeolog Yahya. Ve.. İki tabut karışıyor. Asırlar önce mumyalanmış firavun Yahya’nın acılı ailesine, zavallı Yahya ise iktidarsız mafya babasına teslim ediliyor. Tam bir kaos. İstanbul, Kahire alarmda. Gizli ajanlar, çılgın aşıklar, mafya fedaileri ve olaylara hasbelkader karışmış beceriksiz bir komiser.

Acaba mumya ülkesine dönebilecek mi, MİT ajanı Ahmet ile güzel MısırTürk melezi Fatima’nın aşkı mutlu sona ulaşacak mı, iktidarsız mafya babası karısına söz verdiği çılgın geceyi yaşatabilecek mi?...

· Altın Portakal'da yarışması beklenirken son anda katılmaktan vazgeçen "Mumya Firarda"nın yapımcılarının, gerekçe olarak İtalya'da daha çok sanatsal kriterler öne çıkıyor, bu yönde değerlendirme yapılıyor, bizim filmimiz ise öncelikli seyirciyi eğlendirmeyi amaçlıyor" dedikleri duyuldu. Daha doğrusu Altın Portakal'ın İstanbul'da yapılan basın toplantısında festival yöneticileri durumu böyle özetlediler.

"Doğru söze ne denir..." diyerek devam etmek, filmin yapımcılarını açık sözlülükleri ve alçakgönüllülüklerinden ötürü kutlamak isterdim ama mümkün değil. Çünkü bırakın sanatı manatı, "Mumya Fiarda"yı eğlendirici bir film kabul etmek, komedi sinemasına dahil etmek, içinde mizah unsurlarına rastlayabiImek olanaksız. Doğru dürüst öyküsü, senaryosu, yönetimi, oyunculuğu ve kurgusu olmayan, doğal olarak "eğlendirecek" seyirci de bulamayan ve net biçimde söyleyelim, "sinema", "film" vb. kavramlarla yan yana düşünülemeyecek bir garabet armağan edildi Türk sinema tarihine. Yani bu durumda açık sözlü olmak ve Mustafa AItloklar ve Sinan Çetin gibi yönetmenlerimizden özür dilemek düşüyor bize. "Asansör"ün, "Komser Şekspir"in ardından "Daha kötüsü olamaz!" demiş, yazmış çizmiş biri olarak, daha kötüsünü de gördüm işte! Hazır fırsat çıkmışken, toptan özür… Belki duymayan kalmıştır diyerek, öyküyü özetleyelim... Havaalanında tabutlar karışıyor, afrodizyak niyetine Mısır'dan kaçırılan mumya ile öldüğü sanılan ama ölmeyen bir adamın serüvenleri iç içe giriyor. İşin içinde mafya falan da var. MIT ajanları, arkeologlar, kocasından yana dertli kadınlar, turist rehberleri, piramitler, Topkapı otelleri, çekilen tabancalar, yarısı olmayan otomobiller, çoluk çocuk, şarkı türkü derken, film bitiyor. Bir zamanlar, "sanat, sanat için midir, toplum için mi?" tartışması vardı. ikisinin aynı kapıya çıktığı şu veya bu biçimde anlaşıldı ve tartışma bitti. Şimdi, "sanat para içindir"cilerin zamanı. Bir koyup üç almak mantığıyla alelacele kotarılan filmler, "Hedefimiz Hollywood" nidalarıyla piyasaya sürülüyor ve ortaya tüketiciyi koruma derneklerini harekete geçirmesi gereken örnekler çıkıyor.

Bazen acaba "Dünyayı Kurtaran Adam"ın son yıllarda reyting kazanıp kült film haline gelmesi mi kimi sinemacılarımızı harekete geçirdi diye düşünmeden edemiyorum. Kötü filmle "fantastik film"in iyiden iyiye birbirine karıştırıldığı koşullarda, örneğin "Mumya Firarda"nın yaratıcıları da 1520 yıl sonrasına yatırım yapmış olabilirler mi? "Mumya...", çok kısa süre sonra sessizliğe gömülecek, ortadan kaybolup gidecek, bu kesin. Ama ya yıllar sonra yeniden dirilirse... Ya birileri tarafından hortlatılırsa... İşte korkum bu! "Mumyalama" faaliyeti, "yeniden doğmak" için yapıldığına göre bu korkuyu beslemekte, tedirginlik duymakta hiç de haksız sayılmam herhalde.

"Avanak Ajan" tiplemesini bile zemzem suyuyla yıkanmış durumda bırakan MIT ajanı Ahmet rolündeki Teoman'ın görmelere seza performansıyla; dünyaca ünlü Mısırlı arkeologun, iddia edildiği üzere "güzel" kızı Fatima rolüne soyunan Nurgül Yeşilçay'ın çok istediği halde bir türlü gerektiği gibi süzüm süzüm süzülememesiyle; yitirdiği cinsel gücünü kazanmak için mumyadan parçalar yemeye kararlı zengin işadamı rolündeki Tarık Pabuçcuoğlu'nun, seks filmleri furyasının Aydemir Akbaş'ından bile daha itici olmasıyla; işadamının carcar karısını canlandıran Nurseli İdiz'in rolüne bir türlü ısınamadığını çok belli etmesiyle, gözlerimizin önünden zorla, ıkana sıkına akıp gitti "Mumya Firarda". Tabii yardımcı rollerde "kambersiz düğün olmaz" dedirten İIhan Şeşen'in, Acun IlıcaIı'nın, Tuba Ünsal'ın, Sinan Çetin'in vb. gayretlerine de diyecek yoktu doğrusu.

Bir de Selami Şahin vardı filmde, bazı eleştirmenlerin "filmin en iyisi, müthiş bir komedi potansiyeli var" dedikleri... Şahin'in "Mumya Firarda"nın en az rahatsız edici oyuncusu olduğu doğru, ancak "o bile" kamera karşısında o kadar yapay ve şaşkın davranıyor ki ne potansiyeli fark edebiliyor, ne de ilerisi için bir umut ışığı görebiliyoruz.

Toparlayacak olursam... Dünyada iki türlü iş vardır: Olabilecek işler, olmayacak işler... "Mumya Firarda"da oyunculuk adına herhangi bir şey aramak ve bulmaya çalışmak, bence olmayacak işlerden biri. Sette oturduğu sandalyenin arkasında "yönetmen" yazdığına emin olduğum Erdal Murat Aktaş, okuma fırsatı bulabildiğim röportajlarında, meşhur "tekerlemeyi" tekrarlıyor, "Eleştiriler tabii ki olacak, eleştirmenlere saygımız sonsuz ama eleştiri de yıkıcı değil yapıcı olmalı" diyordu.

Söz edilen türden bir yıkıcıyapıcı eleştiri ayrımından haberdar değilim ama söylediklerinden anladığım kadarıyla Aktaş'a "kötü filmler çekmeye devam edin" demek yapıcı eleştiri, "bir daha sakın film çekmeyin" demek yıkıcı eleştiri olacak. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, insanın içinden "Ne haliniz varsa..." demek geçse de ortada dökülen onca para, harcanan onca figüran ve film şeridi, kullanılan 30 bin parça aksesuar varken, o kadar da "geniş" olamıyoruz maalesef…

Fransız yönetmen Laury Granier'nin, 1997'de Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen "Mumya'ya Mum" adında orta metrajlı bir filmi vardır. Filmin orijinal adı "La momie a mimots"nun dilimize tam çevirisi, "yarım yamalak konuşan mumya" anlamına geliyor. İki film arasında hiçbir ortak nokta bulunmadığını söylemeye gerek yok, benim geçen ay seyrettiğim film, kekeme olduğu halde geveze mi geveze bir mumyayı anlatmaya çalışıyordu.


FİLMİ İZLE 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder