Powered By Blogger

12 Aralık 2022 Pazartesi

 

CUMHURİYET (1998) 




Yönetmen: Ziya Öztan, Senaryo: Turgut Özakman Görüntü Yönetmeni: Colın Mounıer Müzik: Muammer Sun, Yapım: Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Mustafa Şen  Sinan Yaka, Genel Sanat Yönetmeni: Metin Deniz, Kostüm: Türkan Kafadar, Dekor: Levent Kulaç, Ahmet Şişman, Kurgu: Hasan Bektaş, Genel Koordinatör: Latif Okul,

Oyuncular : Dolunay Soysert, Rutkay Aziz, Macide Tanır, Hülya Aksular, Savaş Dinçel, Ayda Aksel, Yeşim Aliç, Evlin Beşikçioğlu, Önder Alkım, Eda Liman, Dinçer Sümer, Kazım Akşar, murat Karasu, Tarık Ünlüoğlu, Kenan Işık, Yücel Erten, Emrah Oğul Özertem, Ali Sirmen, Kürşat Kutay, Tamer Levent, İbrahim Karamemet, Yavuz Bingöl, Feyzi Tuna,

KONU: 26 Ağustos 1922 saat 05.30'da Kocatepe'de Mustafa Kemal'in emriyle ateş başlamıştır. Türk ordusu Yunan ordusunun bir merkezini düşürmüş, Mustafa Kemal, sahra dürbünüyle muharebenin seyrini izlemektedir. Muharebe sonrasında savaş alanını gezen Mustafa Kemal yerdeki Yunan bayrağını kaldırtır. Mustafa Kemal İsmet beye sonrası için düşüncelerini sorar. İsmet bey ise düşmanın alacağı her türlü tedbiri felce uğratmaya devam ederek ordunun hızlıca İzmir'e yürütüleceğini söyler. Mustafa Kemal İsmet beyi onaylar. 18 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, yanında Halide Edip ile kordon boyundaki resmi geçite katılır. Paşa, Halide Edip, Latife hanımın evinde, İzmir zaferini kutlamak için beraberce kadeh kaldırırlar. Bir yandan da genel durum değerlendirmesi yaparlar. İsmet bey Halide Edip'e, Latife hanım hakkındaki düşüncelerini sorar. Latife hanım paşayı uğurlarken ondan evinin baş kumandanlık karargahı olarak kalması için izin ister. Paşa isteği kabul eder. Gazi Paşa trenle Ankara'ya dönmüş ve istasyonda çoşkuyla karşılanmıştır. Bu arada Osmanlı yanlıları Yunan'lılardan kurtulduktan sonra Mustafa Kemal' den nasıl kurtulabileceklerinin hesabını yapmakta ve zaferi küçültmenin çarelerini aramaktadırlar. Annesinin elini öpmeye giden Paşa'ya, Zübeyde Hanım, kendisi ve Fikriye'nin sağlığının bozuk olduğundan bahseder ve o'na İzmir'de kendisini misafir eden bayan hakkında sorular sorar. Paşa soruyu yanıtlamaz ve ertesi gün mecliste yapacağı konuşmayı hazırlamak için çalışmaya başlar. Paşa mecliste konuşurken, talep ettiği tekliflere anayasa, adalet ve şer'iyye komisyonlarına da sevk edilmesini isteyen bir gurubun protestosu üzerine, meclis başkanı isteği oya sunar ve tekliflerin ortak komisyona havale edilmesi kabul edilir. Karşı teklifi verenlerin amacı saltanatı kurtarmaktır. Mustafa Kemal, uzun tartışmalara müdahale ederek hakimiyet ve saltanatın kuvvetle, kudretle ve zorla alındığını ve Türk Milleti'nin isyan ederek hakimiyet ve saltanatı kendi eline aldığını söyler. Mustafa Kemal durumun ortada olduğunu fakat buna karşın farklı davrananlar olursa gerçeğin süreceğini fakat ihtimalen bazı kafaların kesileceğini söyler. Paşa'nın konuşmasının sonrasında saltanat kaldırılmış ve durum padişah Vahdettin'e iletiImiştir. Bir revü eğlencesi sırasında Ali Kemal'in masasında Yunus Nadi ve Yahya Kemal oturmaktadırlar. Ali Kemal, Beyoğlu'nda traş olurken iki kişi onu götürürler. Sonrasında paşaya Ali Kemal'in İznikte halk tarafından linç edildiği haberi ulaşır. İngiliz konsolosluğunda ileri gelenler Şarlo'nun bir filmini seyrederlerken bir görevli Sultan'ın yaşamını tehlikede gördüğü için İngiltere'ye sığındığını ve başka bir yere naklini istediği haberini getirir. Orada bulunan komutan, Sultan'a gereğinin yapılacağının bildirilmesini ister. Sultan saray ahalisinin hüzünlü bakışları altında İngilizlerin araçlarıyla limana gelir ve kendisini götürecek olan gemiye doğru yol alır. Mustafa Kemal mecliste yaptığı bir konuşmada kimsenin milletin iktidarına ortak olamayacağını söyler. Bu arada Paşa'nın akrabası ve yakını olan Fikriye Hanım, Münih'te bir Sanatoryum'da tedavi görmektedir. Diğer yandan İsmet Paşa, Lozan'da Uşi Şatosu'nda mütareke koşullarını görüşmeye gitmiştir. İsmet Paşa, müstakil bir devlet için kapitülasyonların kesinlikle kabul edilemeyeceğini, istiklallerini istediklerini ve hiçbir imtiyazı kabul edemeyeceklerini ve müzakerelerin bu esas dahilinde sürmemesi durumunda müzakerelere devam etmeyeceklerini söyler. Bu arada Salih Bey ve Zübeyde Hanım, Latife Hanıma misafirliğe gitmişlerdir. Fakat Zübeyde Hanım, Latife hanımın Mustafa Kemal'den çok onun ünüyle ilgilendiğini düşünmektedir. Sağlığı bozuk olan Zübeyde Hanımın öldüğü haberi Mustafa Kemal' e ulaşmıştır. Fakat Paşa yaptığı teftişi yarım bırakamamıştır. İsmet Paşa, Lozan'da oldukça zorlu bir mücadele vermektedir. Bu arada Paşa trenle İzmir'e gelmiş Latife Hanımla evlenmeye karar vermiştir. İsmet Paşa, Lozan Palas 'ta yemek esnasında itilaf devletlerinin ortak proje verdiklerini öğrenmiştir. Paşa, Uşakizade Latife Hanımla

İzmir'de evlenmiştir. İsmet Paşa Lozan'da istiklal ve milli hakimiyeti özellikle vurgulamış bu tavrı ise İngiltere temsilcisi Lloyd George tarafından hakir görülmüş ve İngiliz delegasyonu İngiltere 'ye dönmeye karar vermiştir. Mustafa Kemal, Ankara Çankaya'daki bağ evinden bozma eve, Latife Hanımla birlikte gelir. Latife Hanım evdeki piyanonun Fikriye Hanıma ait olduğunu öğrenince huzursuz olmuştur. Paşa, Latife Hanımı, meclisin dördüncü toplantı yılının açılışına götürünce gelenekçiler tarafından tepki toplar. Bu arada Fikriye'nin kaldığı sanatoryuma Paşa'nın evlendiği haberi gelmiştir.

Genç kadın allak bullak olmuştur. Fikriye yurda döndüğünde, istasyonda görevlilerce Ankara'ya gitmemesi konusunda kibarca uyarı1ır. İsmet Paşa, barış görüşmelerine katılmak için yeniden Lozan'a gitmiştir. Olaylar gelişirken Rauf Bey ile İsmet Paşa'nın arası açılmaya başlamıştır. Paşa genelde İsmet Paşa'nın haklı olduğunu düşünmektedir. Bu arada Paşa'yla Latife Hanım arasında, Latife Hanımın hırçınlıkları yüzünden gerginlik su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Paşa meclisin açılması sonrasında teşkilatı partiye dönüştürmeyi düşünmektedir. Rauf Bey Paşa'yı arayarak Lozan'da barış görüşmelerinin sona erdiğini ve İsmet Paşa'nın antlaşmanın imzalanması için hükümetten izin istediğini söyler. 24 temmuz 1923'de Lozan'da Rumini Sarayı'na antlaşmayı imzalamak için gelen İsmet Paşa alkışlarla karşılanır. Lozan' da, bu önemli olayın tanıkları huzurunda imzalar atılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, mecliste oylamaya katılan 197 milletvekilinin 196'sının oyuyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçilmiştir. Paşa ve Latife Hanım Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamaya gider. Rauf Bey ile İsmet Paşa arasındaki anlaşmazlık iyice su üstüne çıkmış ve Rauf Bey, İsmet Paşa ile karşılaşmamak için onu karşılamaya gelmemiş ve istifa etmiştir. Mustafa Kemal, Başbakanlığa Fethi Beyi getirmeye karar vermiş ve Ankara'nın başkent olması mecliste çoğunluğun oyuyla kabul edilmiştir. Bu arada bakanların seçilmesi hakkındaki kanunda değişiklik yapılması ve Cumhuriyet'in ilan edilmesi düşünülmektedir. 29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal'in önerdiği madde hakkında mecliste görüşmeler tamamlanır ve oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti kurularak hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu kayıtlara geçirilmiştir. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa, oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına ise anayasanın ilgili maddesi gereğince Malatya milletvekili İsmet İnönü seçilmiştir. Bu arada rejim muhalifleri hilafete destek için çalışmakta ve baro başkanı Lütfi Bey bu konuda bir yazı yazacaktır. Rejim muhaliflerinin ve çıkarı sarsılanların amacı, hilafeti canlı tutarak meşruti saltanatı geri getirmektir. Bu arada Refet Paşa halifeyle sık sık bir araya gelirken, Karabekir Paşa ve Rauf Bey, Halifeye ziyarete giderler. Paşa, İsmail Hakkı Beyin kızı Afet'le tanışmış onun yurt dışında tarih eğitimi alması için yardımcı olma sözü vermiştir. Bu arada Paşa mecliste hilafetin kaldırılmasının alt yapısını hazırlamaktadır. Urfa milletvekili Şeyh Saffet efendi ve elli üç arkadaşının verdiği hilafetin kaldırılması ve Sultanın yurtdışına çıkarılması konusunda kanun maddesi görüşülüp kabul edilmiş ve oybirliği ile onaylanmıştır. Yeni anayasada, devlet şeklinin Cumhuriyet olmasının değiştirilmesi teklif bile edilemeyecektir.

Bu arada Fikriye Hanım Ankara'ya gelir ve köşke gider. Latife, Paşayı adamlarının yanında zor durumda bırakır ve Fikriye'yi köşke aldırmaz. Genç kadın yaşadığı darbe üzerine intihar eder. Paşa memleketi dolaşmakta ve kadınlarında ilim ve fen alanında eğitim göreceklerini halka anlatmaktadır. Bu arada asker olanların aynı zamanda milletvekili olamayacağı ve tercih yapmaları söylenir. Fevzi Paşa askerliği, Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşalar ise milletvekilliğini tercih ederek bir muhalefet partisi kurarlar. Parti başkanlığına Karabekir Paşa, yardımcılığına ise Rauf bey getirilmiştir. Parti programında dini görüşlere saygılı olduğunu belirtir. Parti yöneticileri yetkilileri ziyaret ederek endişeye mahal olmadığını söylerler. Bu arada doğuda Şeyh Sait isyan etmiştir. Erat öldürülmüş ve Bakanlar Kurulu sıkıyönetim ilan etmiş, ayrıca vatana ihanet kanuna dinin siyasete alet edilemeyeceği yönünde madde eklenmiştir. Hükümet, altı İstanbul gazetesini ve Terakki Perver Cumhuriyet Partisini kapatmıştır. İstiklal Mahkemeleri bölgedeki tekke ve zaviyeleri kapatmış, Şeyh Sait ve arkadaşlarını idama mahkum etmiştir.

 Bu arada sürekli sorun çıkarmaya devam eden Latife Hanımın davranışları Mustafa Kemal'in sabrını taşırmıştır. Paşa, Kılıç Ali ve Salih'i çağırarak Latife hanımdan ayrılacağını söyler. Mustafa Kemal, Atatürk Orman Çiftliği'nin inşaatına başlamıştır. Paşa diğer yandan Kastomonu 'ya bir gezi düzenleyerek şapkayı tanıtır. Hükümet bütün tekkeleri kapatmış, tarkatları yasaklamıştır. Sadece din adamları sarık takacaktır. Bu arada bir gurup Mustafa Kemal'e suikast tertibi içindedir ve bunlardan bir kısmı Terakki Perver Parti'nin idari heyetindendir. Ayrıca eski ittihatçilerin fedailerinden Abdülkadir tetikçiliği üstlenmiştir. Diğer yandan Mussolini Türkiye'ye göz koymuş ve işgal planları yapmaktadır. Hükümet kısmi seferberlik ilan etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa 16 haziran 1926'da İzmir'e gelir. Suikast tertip komitesi yakalanmış ve ele başı Ziya Hurşit Bey hakkında mahkeme kararı beklenmektedir. Terakki Perver Fıkra'nın yöneticileri eski Paşalar İstiklal mahkemelerinde beraat etmiştir. 15 Ekim 1927' de Mustafa Kemal Mecliste büyük nutkunu okur. 25 Ağustos 1928'de Dolmabahçe Sarayı'nda Mustafa Kemal Latin harfleri konusunda halkın nabzını yoklar ve Latin alfabesi kabul edilir. Diğer yandan toprak reformu konusunda çalışmalar başlamıştır. Bütün yurtta bir eğitim seferberliğine başlanmıştır. Mustafa Kemal eski Paris Büyükelçisi Fethi beye bir muhalefet partisi olan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurur. Fethi beyin İzmir'de yapmak istediği mitingi valilik yasaklamak istese de, Mustafa Kemal'in desteğiyle Fethi bey konuşmasını yapar. Serbest Fırka deneyimi karşı devrim heveslileri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Fethi Bey partisini fesih etme kararı almıştır. 23 Aralık 1930'da Menemen'de gericiler ayaklanır ve teğmen Kubilay'ın başını keserler. Hükümet; Manisa, Balıkesir ve Menemen'de sıkıyönetim ilan eder. 18 Eylül 1932'de ezan Türkçe okunmaya başlamıştır. Milletler Cemiyeti'ne üyelik işlemi tamamlanmış, geriye Lozan'da Boğazların üstüne konan kayıtların kaldırılması ve Hatay sorunu kalmıştır. “Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “29.Yüzyılda Türk Sineması, syf, 134

&  Türkiye Cumhuriyeti'nin varoluş koşullarını olabildiğince büyük bir yapım anlayışı içinde beyazperdeye yansıtmaya çalışmış bir film Cumhuriyet. Yönetmen Ziya Öztan, tarihsel içerikli filmler konusunda deneyimli bir isim. Daha önce "Kurtuluş" ve "Ateşten Günler" isimli filmleriyle, tarihi filmlerle ilgili becerisini sergilemişti. Öztan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş koşullarını anlattığı Cumhuriyet filmi, sinemamızın tanınmış pek çok oyuncusunun küçük veya 'büyük roller üstlendiği bir film. Şüphesiz böyle bir konunun filmleştirilmesi kolay bir iş değil. Böyle bir filmi kotarmak, sanatçı kişiliğin yanı sıra üstün bir Organizasyon becerisi de gerektiriyor. Cumhuriyet bir dönem filmi olarak bizi bilgilendiriyor ama dönemle ve film karakterleriyle özdeşleşme açısından bir buluşmayı kolaylıkla sağlayamıyor. "Kurtuluş'un devamı niteliğindeki film, Mustafa Kemal'in İzmir'de Halide Edip'le birlikte Latife Hanım'ın davetine icabet etmesiyle başlayıp Nutuk ve onuncu yıl törenleriyle sona eriyor. 'Kurtuluş' TV dizisi kadar olmasa da belgesel ağırlıklı, bire bir yeniden yaratılan mekanlarda, 6070 yıl öncesini canlandıran bir dönem filmi atmosferinde çekilerek TC'nin kuruluşundaki tarihsel olaylarla tarih yazmış çok sayıda kişiyi, kronolojik şekilde hikaye eden bu 'Cumhuriyet'in, yönetmen Ziya Öztan adına önceki iki çalışması kadar başarılı olduğunu söyleyebilmek zor. On yıllık zengin malzemeyi 2.5 saate sığdırmayı deneyen bu 'Cumhuriyet'in özellikle geçmişinden habersiz yeni kuşaklara TC'yi tanıtacak bir 'görüntü ansiklopedisi' niteliği taşıdığını belirtmeli" ...

Ziya Öztan, filmini oluşturmak için TRT'nin de sağladığı olanaklarla gerekli her türlü koşulu yaratmaya çalışmış. Olabildiğince tarihi mekânların kullanılması, özellikle Lozan antlaşmasının yapıldığı bölümlerin Lozan'da gerçek mekanlarda çekilmesinin sağlanması vb. gibi. Fakat bu gerçekçiliğe bağlı kalma çabası özellikle İzmir'in kurtuluşu sahnesinde Mustafa Kemal'in kordon boyunda Halide Edip Adıvar'la birlikte halkı selamladığı bölümlerde zaafa uğruyor. Sıkıştırılmış mekan ve fesatlarla oluşturulmuş döneminin Kordon boyunu ve atmosferini kurma çabası filme başarılı şekilde yansımıyor. Aslında tarihi film yapma uğraşı ülkemiz gibi geçmişine özenle, saygıyla yaklaşmamış toplumlarda büyük sıkıntılara neden oluyor. Çoğunlukla önemli mekanlar dışında, gündelik yaşamın içinde yer etmiş mekanlar geçmişten bugüne ne yazık ki korunarak aktarılmadığı için dönemin canlandırılması açısından sıkıntılar oluşuyor. Filmin anlatımı ve konusunun özellikleriyle ne kadar buluşsanız da, filmde oluşan bir yapaylık duygusundan sıyrılamıyorsunuz. Cumhuriyet'te bu durumu destekleyen bir başka unsur ise, oyunculuk açısından da kendisini gösteriyor. Tiyatro deneyiminden gelen sayıca daha fazla oyuncu, dönemin nazik koşullarını yansıtması amaçlanan bölümlerdeki performanslarıyla yapaylık duygusunu körüklüyorlar. Fakat dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden olan Atatürk'ün gerek kurtuluş savaşı boyunca gerekse de, Cumhuriyet'in kurulma arifesinde ve sonrasında gösterdiği azim, strateji ve yokluklar içinden onurlu, büyük ve çağdaş hedeflere yönlendirilmiş bir toplumun yarattığı destanı anlatma ve aktarma açısından filmin bir başarıyı tutturduğunu belirtmek gerekir. Diğer yandan Öztan, mekanik olarak dönemin olaylarını anlatmanın ötesinde özellikle iki büyük lider Atatürk ve İnönü 'nün özel yaşamlarının kimi ayrıntılarını da yansıtarak gerçek devlet adamı kimliği taşıyan kişilerin yaşamlarının ne kadar idealleriyle de örtüştüklerinin altını çiziyor ve günümüzde her şeyin özellikle devlet adamlarının da hızla yozlaştığı bir ortamda izleyene düşünme ve kıyaslama yapma şansı da tanıyor.

Genel olarak savaş sahnelerinin canlandırılmasında ki görkemin eksikliği ve dönemine uygun dekor ve aksesuarların oluşturulmasındaki kimi yapaylıklara karşın bir dönem filmi olarak Cumhuriyet, "antiemperyalist bir bağımsızlık mücadelesinin ardından Türkiye'nin 192233 arası kuruluş yıllarını, olanca sancısıyla, acısıyla, doğrusuyla yanlışıyla görüntülemeye girişiyor, uzun, teatral diyaloglar eşliğinde... Başöğretmen edasının sindiği, kusursuz bir yüce önder yaklaşımının ürünü Mustafa Kemal Atatürk rolündeki Rutkay Aziz'in Atatürk'ün karizmasını ne kadar yansıttığı da tartışılır." (Sungu Çapan, 06.11.1998.) “Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “29.Yüzyılda Türk Sineması, syf,137”



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder