Powered By Blogger

12 Aralık 2022 Pazartesi

 

YABAN (1996) 

Yönetmen: Nihat Durak, Senaryo: Ziya Öztan, Nihat Durak, Görüntü Yönetmeni: Tevfik Şenol, Müzik: Timur Selçuk, Yapım: TRT/Mustafa Şen Eser: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen,

Oyuncular: Aytaç Arman, Sanem Çelik, Tomris Oğuzalp, Can Kolukısa, Menderes Samancılar, Ozan Bilen, Cezmi Baskın, Levent Özdilek, Ali Çoban

Konu: 1.Dünya Savaşı'na yedek subay olarak katılmış olan 35 yaşındaki Ahmet Cemal, kolunu kaybetmiş olarak İstanbul'a döner. Ancak emir eri Mehmet Ali, onu kuşatma altındaki İstanbul' dan uzaklaşmaya razı ederek, kendi köyüne götürür. Ahmet Cemal, işgal altındaki Anadolu'da köylünün hala günlük yaşamı derdinde olduğunu kederle gözler" Köylülerle yaşama uyum sağlamaya çalışan Ahmet Cemal, bir yandan da yaşamını gözlemlemektedir. Köylüler kendi gelenekçi, tutucu yaşam tarzı içinde dünyadan kopuk yaşamaktadırlar. Süleyman'ın karısı Cennet, köylünün baskısına tavır alan birisidir. Diğer yandan savaş bütün şiddetiyle devam etmektedir ve İnönü Savaşları kazanılmıştır. Ahmet Cemal'in zafer kazanıldığına dair sevincini köylülerin hiçbiri paylaşmaz. Ahmet Cemal infial içinde yürüyüşe çıktığında subaşında karşılaştığı yakınlardaki bir köyden güzel bir kız olan Emine’den etkilenir. Diğer yandan köye gelen Şeyh Yusuf Efendi'den köylüler övgüyle bahsetmektedir. Şeyh Efendi'yle Ahmet Cemal'in karşılaşması şeyhi kızdırmış ve köyü terk etmesine neden olmuştur. Türk askerleri köye gelmiş, savaş için gençleri askere almışlardır. Mehmet Ali'de yeniden askere alınmıştır. Bir gece köylüler Cennet'in evini basarak onu köyden sürerler. Salih Ağa, Mehmet Ali'nin yakını Zeynep kadının topraklarının bir kısmına sahip çıkmaya çalışır. Ahmet Cemal durumdan hoşlanmaz, onu muhtara şikayet eder. Düşman kuvvetleri uçaklardan atılan duyurularla halkın direnmemesini salık vermektedir. Bekir bir avuş halkı uyanık olmaya davet eder. Ahmet Cemal, Bekir Çavuş'un karısı aracılığıyla Emine'ye evlenme talebini iletir fakat genç kız onu 'yaban' olduğu gerekçesiyle reddeder. Bu arada cepheden geçici olarak köye gelen Türk askerlerine halk yardımcı olmakta gönüllü davranmaz. Bir süre sonra köye kalabalık bir Yunan askeri gurubu gelir. Köylülere iyi davranarak onların kendilerine yardımcı olmalarını sağlarlar. Savaş sürmekte, bütün şiddetiyle devam etmektedir. Köye yeniden gelen Yunan askerleri, bütün köy halkını bir meydana toplayarak köyü yakıp, yıkmalarına karşın, Salih Ağa'nın evine, malına dokunmamışlardır. Cangılın ortasından Ahmet Cemal, Emine'yi alarak mezarlığa kaçırır. Yunan askerlerinin gitmesinden sonra Emine ondan kendisini bırakmasını ister. Köylülerin bir yaban olarak dışladığı Ahmet Cemal, onlar gibi yaşayıp onlar gibi davransa da, onlar gibi düşünmesinin nasıl mümkün olabileceğini yazdığı roman aracılığıyla sorgulamış ve giderken romanını Emine'ye bırakmıştır. (TÜRSAK Sinema Yıllığı 96/97, 1997)

4 Yaban filminin senaryosunu da birlikte yazdığı Ziya Öztan'a, uzun bir süre asistanlık yapan okullu sinemacı Nihat Durak, ilk uzun metrajlı filmi 'Yaban' da, Kurtuluş Savaşı dönemini ve Türk aydınıyla, Türk köylüsü arasındaki çelişkileri Kemalist, aydın bir savaş gazisi Türk subayının ağzından birinci tekil şahıs anlatımla ele almış. Film, deneyimli pek çok oyuncuyu kadrosunda barındıran ve olabildiği ölçüde dönemin mekan ve atmosferini, savaşın koşullarını yansıtma açılarından belli bir başarıyı tutturan bir film. Nihat Durak, büyük romancı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun aynı isimli romanından uyarlama olarak çektiği filminde, büyük romancının aydınhalk arasındaki çelişkilere ilişkin görüşlerini paylaşarak filmini savaş atmosferini yansıtmaktan öte, aydın halk kontrastını anlatmak üzerine yoğunlaştırmış. Böyle bir yaklaşım ise romanın satır aralarında işlevsel bir karşılık oluştursa da, görsel bir dil olan sinema da ise, daha: çok diyaloglara yaslanan, didaktik bir filme dönüşmüş. TRT'nin olanaklarını da arkasına alarak filmini gerçekleştiren Nihat Durak, aslında geniş ve gerçek mekanlarda çekilmiş ve ilk uzun metrajlı filmi olan Yaban'da, kalabalık bir oyuncu ve figürasyondan oluşan bir kadroyla filmin altından kalkmasını bilmiş. İnançlı, idealist genç Türk subayını ve halktan kopuk aydını vurgulamada Aytaç Arman, abartılı ve teatral oyunculuğuyla göze batıyor. Aslında Aytaç Arman'ın başrolde olmasına karşın, oyuncular arasında bir öne çıkma çabası dikkati çekmiyor, kimse rol çalmaya çalışmıyor.

Dönem ve mekan filmi yapmak, ayrıca da savaş gibi koşulları sinema sanatının olanakları içinde canlandırmak her zaman zor bir iş olmuştur. Durak bu bağlamda savaşın kendisi yerine daha çok cephe gerisini, halkın zihniyetini, bir ülkenin kurtuluş ve kuruluş koşullarında karşılaşılan zorlukları ele aldığı filminde, belki de çok daha az savaş sahnelerine yer verebilir, bu etkiyi kısmen efektlerle çözebilirdi. Yan yana dizilmiş topların ateşendiği, atlarla, ortalıkta koşturan süvarilerin araya girdiği, inandırıcılığı tartışmalı patlama sahneleri, her ne kadar gerçekçilik açısından hiçbir fedakarlıktan kaçınılmadığı görüntüsü verse de, yapaylık duygusunu silemiyor. Diğer yandan aksaklıklarına karşın bir edebiyat uyarlamasından yola çıkarak, ülkemizin oluşum koşullarına ilişkin gerçekçi betimlemeleri, hamasi Yunan düşmanlığı yapmayan sağduyulu yaklaşımı ve en önemlisi hala daha çözülememiş aydınhalk karşıtlığına ilişkin oluşturduğu söylemleriyle Yaban, önemsenmesi gereken bir yapım olarak dikkati çekiyor. “Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar, “20.Yüzyılın Türk Sineması”, syf 80”

ÖDÜL:

33. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde (1996)

► Tevfik Şenol “en iyi görüntü yönetmeni”

► Sanem Çelik “ en iyi yardımcı kadın oyuncu”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder