Powered By Blogger

21 Ocak 2015 Çarşamba

AYASTEFANOS ABİDESİNİN YIKILIŞI -1914



Yönetmen ve Kamera: Fuat Uzkınay
Yapım: Fuat Uzkınay / Ordu Foto Film Merkezi

Sinemamızla ilgili yazılı belgeler yok denecek denli az sayıdadır. Günümüze değin gelen belgelerin büyük bir kısmı ise, ne yazık ki, doğruluk derecesi tartışılacak ölçüde eksik, tutarsız ve hatta yanlışlıklar içermektedir. Sinemamızla ilgili yazılı belgelerin azlığı, bu belgelerin içerdiği tutarsızlığı alıntılar zincirlemesi halinde günümüze değin getirmiştir. Bir diğer deyimle, bir araştırmacının elde ettiği belge, doğruluk derecesine akıl almaksızın bir diğeri tarafından olduğu gibi kullanılmış, ve bu kullanım şekli günümüze dek sürdürülerek doğruluk derecesi tartışılmaz bir özellik kazanmıştır. Sayısı çok az olan Türk sinema tarihi ile ilgili tüm çalışmalar, bu alıntı alışkanlığından kaynaklanan zahmetsiz ve kolay yöntem yüzünden birtakım yanlışlıklar ve eksiklikler içererek günümüze değin gelmiştir.

 Doğruluğu kuşku götürür olarak saptadığımız belge 1914'te Fuat Uzkınay tarafından çekilen ve bugüne dek ilk Türk filmi olarak bilinen Ayastefanos'’taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı üzerinedir. Fuar Uzkınay'ın 14 Kasım 1914 yılında çektiği Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı filmiyle ilgili ilk ve tek belge ilk kez Nurullah Tilgen tarafından Yıldız Dergisi'nin 18 Temmuz tarihine rastlayan 30. sayısında Türk Sineması Tarihi, Dünden Bugüne 1914-1953 adlı çalışmasında yayınlanmıstır. Daha sonra değerli araştırmacı yazar Nijad Öz, bu belgeyi biraz genişleterek Türk Sineması Tarihi (1962) kitabıyla Fuat Uzkınay (1970) adlı çalışmasında kullanmıştır. Ama Özön, her iki kitabında da kaynak olarak Nurullah Tilgen'in çalışmasını göstermiştir. Bu konu üzerine daha sonraki yıllarda yapılan tüm çalışmalar, hep sözünü ettiğimiz bu iki çalışmadan alıntılar şeklinde sürdürülerek günümüze değin getirilmiştir.

Nurullah Tilgen'in Yıldız Dergisi'ndeki çalışmasıyla, Nijad Özön'ün sözünü ettiğimiz iki kitabında ilk Türk filminin çekilisi ile ilgili bilgiler şöyle verilmektedir:'

Savaşçı propaganda içinde en önemli yeri Ayastefanos'taki (bugünkü Yeşilköy) bir anıtın yıkılma isteği tutuyordu, Bu yapının Osmanlı imparatorluğu için çok acı' bir anısı vardı: Rumi 1293 yılına rastladığı için halkın 93 Harbi diye adlandırdığı 1876-77 Osmanlı Rus Savaşı 'nın yenilgiyle sonuçlanması üzerine Ruslar İstanbul üzerine yürürlerken vardıkları en ileri nokta olan Ayastefanos'ta bir zafer anıtı yapmak istemişlerdi. Savaşa resmen katılışımızdan üç gün sonra 14 Kasım'da anıtın yıkılma işlemine girildi.

Anıtın yıkılacağı aylarca önce bilindiği için hazırlık yapılmış, hatta yıkılışının filme alınması için müttefik Avusturya-Macaristan başkenti çalışmadan alıntılar şeklinde sürdürülerek günümüze değin getirilmiştir. Nurullah Tilgen'in Yıldız Dergisi'ndeki çalışmasıyla, Nijad Özön'ün sözünü ettiğimiz iki kitabında ilk Türk filminin çekilisi ile ilgili bilg1914'te Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtilaf Devletlerine resmen savaş ilanı, imparatorluğun alın yazısı kadar, Uzkınay'ın ve sinemamızın alın. yazısını da belirledi. Savaşçı propaganda içinde en önemli yeri Ayastefanos'taki (bugünkü Yeşilköy) bir anıtın yıkılma isteği tutuyordu, Bu yapının Osmanlı imparatorluğu için çok acı' bir anısı vardı: Rumi 1293 yılına rastladığı için halkın 93 Harbi dye adlandırdığı 1876-77 Osmanlı Rus Savaşı 'nın yenilgiyle sonuçlanması üzerine Ruslar İstanbul üzerine yürürlerken vardıkları en ileri nokta olan Ayastefanos'ta bir zafer anıtı yapmak istemişlerdi. Savaşa resmen katılışımızdan üç gün sonra 14 Kasım'-da anıtın yıkılma işlemine girildi.

Anıtın yıkılacağı aylarca önce bilindiği için hazırlık yapılmış, hatta yıkılışının filme alınması için müttefik Avusturya-Macaristan başkenti Viyana'da yeni kurulan Sacha-Messter Gesellschaft adlı yapımeviyle anlaşmaya varılmıştı.

Ancak savaşın patlak vermesiyle ulusal duygular öylesine körüklenmişti ki, bu olayın ne olursa olsun bir Türk eliyle aktarılması isteniyordu.

Bunun üzerine bir araştırma yapıldı. Daha önce sinema işlerinde çalışmış şimdi de yedek subay bulunan Fuat Uzkınay'ın bu iş için biçilmiş kaftan olduğuna karar verildi. Ne var ki Uzkınay göstericiyi çok kullanmış olduğu halde alıcıyı hiç kullanmamıştı. Bunun üzerine Sacha-Messter'in adamları Uzkınay'a birkaç saat içinde alıcının nasıl kullanılacağını gösterdiler. Uzkınay, alıcıyı anıtın birkaç metre ötesine yerleştirir.

Burhan Arpad'ın da ileri sürdüğü gibi, Fuat Uzkınay, bu filmi çekmiş, ama iyi sonuç alamamıştır. Çünkü o zamana kadar yalnızca verici kullanmış olan bir kişinin çok kısa sürede ( birkaç saat içinde) alıcıyı öğrenmesi ve iyi sonuç alması olanaksız değilse bile zor olan bir iştir. O yılların, bu anıtın yıkılmasına ilişkin halkın ilgisini göz önünde bulundurursak, Uzkınay'ın bu başarısız denemeden hiç kimseye haber vermediği gerçeğini de ortaya sürebiliriz.

 İkinci bir varsayım olarak da bu filmin hiçbir zaman çekilmediğini söyleyebiliriz. Eğer bu film çekilmiş ve iyi netice alınmış olsaydı, hiç kuşku yok ki birçok yerde gösterilir ve en azından filmden söz edilirdi. O yıllarda sinemayla ilgili her haberin basında yankılandı-ğını biliyoruz. Sanırız basın, böylesine bir gösteriye de hiçbir zaman kayıtsız kalamazdı.


Üçüncü bir varsayım da, Sayın Tilgen tarafından böyle bir iddianın ortaya atılmış olmasıdır. Çünkü Sayın Tilgen ilk çalışmasında bu filmden hiç söz etmemesine ve Uzkınay ile yaptığı söyleşide filme ilişkin bir açıklamada bulunmamasına karşın Yıldız Dergisi'nde de hiçbir dipnotu ve açıklama yapma gereksinimi duymadan böyle bir filmi lanse etmiştir. (Gelişim Sinema Aylık Sinema-Video Dergisi, Kasım 1984 )

Fuat Uzkınay’ın kızları Mutena Uzkınay ile Mualla Uzkınay (Tüzel) Şöyle der:

“İLK TÜRK FİLMİNİ BİZ DE GÖRMEDİK”

“Babamız çok konuşan insan değildi. Sinemayla ilgili anılarını hemen hemen hiç anlatmazdı. Kişi olarak, yaptıklarıyla övünmekten rahatsız olan bir mizaca sahipti. çoğu zaman gazetecilerle bile konuşmaktan hoşlanmazdı. Babamız hayattayken bize hiç bir filmi seyrettirmedi. Ancak babamız vefat ettikten sonra kendisiyle ilgili olarak düzenlenen toplantı ve gösterilerde bazı filmlerini gördük. Zaman zaman konuşurdu. Anıtın nasıl yıkıldığını, bu yıkılışı filme çekerken ne zor şartlar altında olduğunu hep anlatırdı. Ama bundan övünerek değil de, ilginç bir olaymış gibi söz ederdi. Babam Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin çekilişini anlatırken, bunun ilk Türk filmi olduğunun bile bilincinde değildi. Ve bunu bizlere hiç bir zaman ilk Türk filmidir diye anlatmadı. Biz bu filmin ilk olduğunu Rakım Çalapala  Bey'in kitabından ve Nurullah Tilgen'in yazısından öğrendik.” (Gelişim Sinema Aylık Sinema-Video Dergisi, Kasım 1984

► Anıtın yapılma nedeni görünüşte oldukça makul ve hümanisttir; Savaş sırasında yaşamını yitiren 5,000 civarında Rus askeri çok dağınık bir biçimde ve çeşitli mezarlıklarda gömüldü. Bunların gözetimi ve bakımı zor, hatta olanaksızdı. Rus hükümeti soruna çözüm olarak dini gerekler için bir şapel eşliğinde mezarları bir kemik gömütlüğünde birleştirmek isteğindeydi. Öneri, Osmanlı yönetimine iletildiğinde savaşın sonunda koşulları çok ağır bir barış antlaşmasını imzalamak zorunda kalmış olan Osmanlı hükümeti tarafından teknik bir sorun olarak ele alınır ve antlaşmanın yapıldığı ve Rus ordusunun savaş sırasında konakladığı Ayastefanos'ta istenen arsa bulunur, Barutçubaşı ailesine ait arazinin satın alınmasına izin verilir. Yapımına 1895'te başlanan anıt ise önerinin amacını aşan bir biçimde ve boyutta gerçekleşti. Aslında Rus hükümetince istenen, Rus zaferini simgeleyen bir anıtın dikilmesi idi. 

Gerçekleştirilen anıt, II. Abdülhamid'in itirazı üzerine varılan bir uzlaşmanın sonunda kabul edilen haliydi. Anıt, Rusya'nın İstanbul'daki askeri ataşesi Albay Peçkov tarafından yapılan taslak üzerine 3 yıldır İstanbul'da çalışmakta olan Rus mimar Bozarov tarafından tasarlanıp inşa edilmişti.

I. Dünya Savaşı başladığında ve Rusya'ya savaş açıldığında 1877-1878 yenilgisinin anısını taşıdığı düşünülen yapıt 14 Kasım 1914 tarihinde yıkıldı. Yıkıma ilişkin yazılı kaynaklardan son derece görkemli bir yapı olduğu, binanın iç yüzünde savaşta ölen askerlerin adlarının işlendiği nişlerin sıralandığı, kemiklerin mahzenlere doldurulmuş olarak korunduğu, rahip ve muhafızlar için özel hacimlerin düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yıkımdan önce, çanlar indirilmiş ve Askeri Müze'ye gönderilmiş, binadaki eşya polis müdüriyetine teslim edilmiştir. Bunlar arasında bilinen en önemli parça, yapının pirinç ve altın yaldızlı maketidir. İkona ve benzeri dini eşyalar Rus rahiplere verilmiştir. (kyn: "http://tr.wikipedia.org)

NOT: Sayın Sabah Duru’nun bu konuda bir açıklaması:



Ne yazık ki bu filmin kopyası yok. Muhsin Ertuğrul Azerbaycan Repuplikası Kinomotografi arşivindeki bir söyleşisinde bu konuya değinmiş. Böyle bir filmin çekilmediğini yalnızca niyet aşamasında kaldığını belirtmiş. Birinci ağızdan yani bu arşivde araştırma yapan Türkolog Ekber Babayevden dinlemiştim. O tarihlerde yabancılara arşivden bilgi vermek uzun prosedürlere bağlı olduğu için belge kopyasını alamamıştım.” (y.ö)