Diylog: Tarık Dursun
Kakınç
Foto Direktörü: Kaya
Ererez
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Kadri Film / Kadri
Yurdatap
Oyuncular:
Fatma Girik, Tamer Yiğit, Hayati
Hamzaoğlu, Hikmet Taşdemir, Talat Gözbak, Tahsin Koray, Sabahat Işık, Giray Alpan,
Kudret Karadağ, Orhan Çoban,
Konu: Sultan (Fatma Girik) ile Şirvan (Tamer
Yiğit) yarı feodal ilişkilerin egemen olduğu Güney Anadolu'da küçük toprak
sahibi mutlu bir çifttir. Toprağın kendilerine verdiği kadarıyla mutlu olup
geçimlerini sürdürmeyi yeğlerler. Ama kimi zaman toprak, kuraklığın hüküm
sürdüğü dönemlerde azını da vermez onlara. Toprağı ekip biçmekle yaşamlarını
sürdürememenin tüm güçlüklerini yaşayan çift sonunda azgın Fırat üzerinde bir
sal yapıp geçinme derdi ne düşerler. Şirvan önceleri bunu kabullenmese de
Sultan'ın ısrarı üzerine bu işe girer. Bir süre sonra ekonomik durumlarını
düzeltir gibi olurlar. Ama bu işten Cello Ağa (Hayati Hamzaoğlu) pek hoşnut
kalmaz. Kendi salına karşı bir ırgatın salı hem ekonomik çıkarlarına hem de onuruna
dokunur ve adamlarına emir vererek Şirvan'ın salını imha eder. Şirvan bu
kötülüğün kimden geldiğini bilir ama, tanığı yoktur, Çaresiz kalır. Kısasa
kısas yöntemini uygulayarak o da ağanın buğday ambarını ateşe verir. Ağa
güçlüdür ve üstelik tanıkları da vardır. Şirvan'ı şikayet ederek onun hapse
girmesine neden olur. Ama Cello Ağa'nın kini ve hırsı bununla da kalmaz, daha
da öteye gider; hapisteki Şirvan'ın ham karısını kaçırarak kirletir. O yörelere
göre namusu elden giden Sultan'ın tek bir seçeneği vardır: O da kendini asmak.
Kabullenir ama kendi cezasını kendinin vermesi için Şirvan'ın hapisten
çıkmasını bekler. Beklediği gün gelir Şirvan hapisten çıkıp gerçeği öğrenince
ağa ve adamlarıyla bir ödeşmeye girer. O, karısını kirletenlerden öcünü alırken,
karısı kendi mezarını kendi kazmaya başlar. Erkeğinin, sevdiği adamın,
Şirvan’ın gelip de kendisini öldürmesi için. Şirvan gri döner. Ama ağır
yaralıdır. Karısını mezarını kazarken bulur. Hiç istemese de töreler böyle
buyurur: Karısını öldürecek namusunu temizleyecektir. Tetiği çeker ve sevdiğini
kendi elleriyle kazdığı mezarının başında öldürür, Ama onu yalnız bırakmaz.
Yaşarken ulaşamadıkları birlikteliğe ölümde kavuşurlar. “Burçak Evren, “İki
Ün’lü Kadın Fatma Girik”
► Osman
Şahin gibi bir yazarın, Türk sinemasının özellikle köy filmlerine yeniden
eğildiği şu günlerde sinemaya kaynak olması, beklenebilirdi. Bu işi, yönetmen
Feyzi Tuna, uzun bir hazırlık döneminden sonra gerçekleştirmiş bulunuyor.
Şahin'in "Musallim ile Kuşde" adlı öyküsünden alınma "Kızgın
Toprak", okuduğumda, beni de etkilemiş, çarpmış, uzun süre aklımdan
çıkmamış bir öyküydü. Şahin, kendine özgü, kısa, özlü, gözleme dayanan şiddet
ve acımasızlık yüklü anlatımıyla, hasipten dönen Musallim'le Cello ağanın
adamları tarafından kirletilmiş bulduğu Kuşde'rin, trajik sonlarını
anlatıyordu. Aslında öykü, Kuşde'nin intikam almağa giden erkeğinin dönüp de
kendisin "ilk kurşununa adak etmesi" için beklerken, kendi mezarını
kazmasıyla biter... Hikayede gerekli dramatik gücü ve etkiyi sağlayan bu son,
sinema için yeterli sayılmayabilir. Bunun için Tuna—Necmioğlu ikilisinin,
Musallim ile Kuşde'yi Şahin ile Sultan yaparken, öykünün sonunu da, sinemanın
seslendiği çok daha geniş seyirci kitlesinin beklediği biçimde, intikamın
rahatlattığı , ölümün şiddeti, kanın kırmızısı ile somutlaştırarak
noktalamaları, bağışlanabilir.
Feyzi
Tuna'nın "Kızgın Toprak"ta başarılı olduğu yerler var, başarısız
olduğu yerler var. Şahin'in öyküsündeki dramatik özü bir ölçüde dağıtıyor.
Şahin'in kısa ve çevreden soyutlanmış öyküsünü bir toplumsal tabana oturtmak
iyin köyün, köylülerin gösterilmesi, aslında gerekli... Ancak Tuna, gerçek
kişileri kullanmış, ama bunları filmin dramatik yapısı içine, inandrıcı biçimde
oturtamamış ... Buna karşılık, filmin olumlu yanları da pek yok ... Tuna, ilk
15 dakikada, yok olan bir sinemayı gerçekleştirmeyi, seyirciyi nefesini tutarak
perdeye bağlamayı başarıyor. Bu arada, Tuna, öykünün ana anekdotu, vurucu
esprisi olan, "kendi mezarını kazan kadın" imajını daha bir
güçlendirmek için, Türk sinemasında yanılmıyorsam ilk kez yapılan bir şeyi
yapıyor, Aynı bölümü, filmin bir başında, bir sonunda olmak üzere iki kez
kullanıyor. Bu yöntem, başarıya ulaşıyor, "Kızgın Toprak"ta Osman
Şahin öykülerinin ana öğelerinden biri olan yerel dili arayanlar ise,
bulamayacakIar. Tarık Dursun'un hazırladığı konuşmalar, sinemanın, hikayeden
çok geniş bir seyirciye seslendiğini düşünerek olsa gerek, Şahin'in o çok yerel
konuşma biçimini korumuyor. "Kızgın Toprak" için gerek Feyzi Tuna’nın
meslek yaşamında bir aşama, gerekse yılın en ilginç yedi filmlerinden biri
denebilir ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”
► ilk kez "iyi"
sayılabilecek bir filmle karşımızda Feyzi Tuna ... Kaya Ererez iyi niyetli
görüntüler saptamış. Fatma Girik oyunuyla filme bir şeyler katmaya çalışmış.
Tüm bunlara karşın "özgün", "tutarlı", "içten"
gerçek bir sinema ürünü olamamış "Kızgın Toprak". Geride kalan
yalnızca altı iyice çizien, sıkıntı verici trajik olaylardır. Bir yığın kandır.
(Bkz.: Oğuz Makal, Klzgın Toprak, Gerçek Sinema, Sayl; 4, Ocak 1974) “Agah
Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”
ÖDÜL:
► Asya ve Afrika ülkeleri
Film Festivali'nde (Taşkent) Fatma Girik'e Kadınlar Komitesi Özel Ödülü