Yönetmen:Süreyya Duru
Senaryo Vedat Türkali
Filmin Hikayesi: İhsan
Yüce,
Kamera: Ali Uğur
Yapım: Murat Film / Süreyya
Duru
Prodüktör Amiri: Reşit
Çıldam, Asistanı: Selahattin Bozkurt, Set Ekibi: Sonay Kanat, Asistanları:
Şeref Yılmaz, Kemal Sönmez, Nurettin Akgül, Reji Asistanı: Erkan
Işıklar, Kamera Asistanı: Mehmet Bozdağ, Müzik: Mevlut Canaydın, Davul:
Sedat Ertaş, Türküler: İsmi Güzelateş, Laboratuar Şefi: Recai
Karataş, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan, Tuncer
Aydınoğlu, Bican Avşar, (Acar Film Renkli laboratuarlarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.
Oyuncular:
Perihan Savaş (Bedrana), Aytaç Arman
(Davut), İhsan Yüce, Tuncer Necmioğlu, Talat Gözbak, Sırrı Elitaş (Ali), Esin
Karakaya, Sabahat Işık, Reşit Çıldam, Fahri Aktürk, Zülfikar Divani, Nurcan
Lüleci, Emel Işık, Çetin Cansoy,
Konu: Bir çobanla; yaşadığı çevrenin
geleneklerine uyup intihar etmek zorunda kalan bahtsız bir köy kızının aşk
öyküsü: Bedrana; Tecavüze uğradığı nedenle ailesi tarafından öldürülmesine
karar verilen Bedrana kocası ile tecavüz olayını duyurmak için kasabaya
gönderilen haberci beklerken kocası Naif tarafından kayınpederi ve kayın
biraderlerinin arzusunu yerine getirmek için karısı Bedrana'nın yalandan intihar
etmesini ister, yalandan kendini asacaktır. Naif bunu, kendi öldürmek zorunda
olduğu karısını öldürürse. kendinin bir türlü anlamadığı bir şekilde, kasabada
ki 'yeşil yakalı ağanın' ceza vereceğinden korkmaktadır. Bunun için karısını
yalandan intihara zorlar, iş gerçeğe dönüşünce, görmemek için gaz lambasını
söndürür.157 Hamuş ise, "Hamuş babası Şahap ile kasabaya hastaneye
gitmektedirler. Hamuşun anası tecavüze uğramış, bu sırada direnmiş bıçaldaı1mış
bu nedenle hastane de yatmaktadır; ama bu olay nedeni ile lekelenmiştir, ölmesi
gerekir, Şahap karısını öldürmeye gitmektedir, bunu oğluna söyler. kasabaya
varınca Şahap oğluna üç bina gösterir -hastane / hükümet / mahpushane- bunları
unutmamasını söyler. İkisi de kadının -karısının/anasının- aldığı yaralar nedeni
ile ölmüş olmasını dilerler. (Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye ” syf: 210)
ÖDÜLLER
1974 yılında Karlovy Film
şenliğinde (Çekoslavakya) “Cidale” ödülünü aldı.
11. Antalya Altın Portakal
Film Festivali’nde “Bedrana en başarılı ikinci film ödülüne değer bulundu.
► . Perihan Savaş aynı
festivalde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü aldı.
1975 yılında 4. Yarımca
Sanat Şenliği’nde “Bedrana en başarılı ikinci film” seçildi.
► - Bekir
Yıldız'ın birçok öyküsünde olduğu gibi, görülüyor ki "Bedrana"da da,
koca bir tragedyaya,malzeme oluşturacak yoğun bir dram gücü gizlidir. Temelde
insanı insana bağımlı kılan ekonomik düzen yatmakta, ağalık insanları ağanın
oyuncağı haline getiren, yasa dışına iten düzen sürüp gitmektedir. Bu,
üstyapıda, çağdışı kalmış bır ahlak anlayışına, geri bir inançlar/gelenekler
bütününe yansımaktadır. Daha ileri bir düzene geçmiş olan toplumun diğer
kesimlerinin koyduğu yasalar, feodal düzeni sürdüren kesimlerin yaşam pratiğine
uymamaktadır. Temel eleştiri, farklı ekonomik aşamalarda bulunan farklı
kesimlere aynı üst sayısal değerlere dayanan aynı yasaların uygulanması
etrafında dönmektedir. Bu, elbette ki yasaların buna göre değiştirilmesi
yönünde değil (bu tür bir eleştiri yöneltilmiştir filme), Doğu'da izlerini
silip atamadığımız feodal düzen kalıntılarının sosyo-ekonomik bir kalkınmayla
değişime uğratılması yönündedir. Bu temel sorunun yanı sıra, diğer bir dramatik
gelişim, filmde öyküde olduğundan daha güçlü biçimde yansıyan, Davut'la Bedrana
arasındaki kişisel ilişkidir. Bizce anlaşıldığı anlamda bir "aşk"
değildir bu... Olamaz da... Çünkü aşkı da ekonomik koşullar ve onun üstyapısal
yansıması olan ahlak Davut'un Bedrana'yı öldürememesi, çevrenin isteğine karşı
çıkması, onu sevmesinden, ona kıyamamasından çok, bu tür bir cinayetin nasıl
bir cezayla sonuçlanacağını çok iyi bilmesindendir. Bedrana ölmelidir, ama bu
kendisinin elinden olmamalıdır.
Süreyya
Duru'nun sineması da, Bedrana’yı önemli bir film yapmada etkili olmuştur. Duru,
olgun bir sinema diline erişmiştir, öykünün en önemli yanlarını vurgulamada.
başarı kazanmıştır. Özellikle Davut ile Bedrana arasında geçen son bölümün
taşıdığı büyük dramatik gücü olduğu gibi vermeyi bilmiş, iki insan arasında
alışılmadık boyutlara erişen ilişkiyi ustalıkla sinemalaştırmıştır. Filmin son
sahnesinin çok güdük, hiçbir anlam taşımayan tek ve çok kısa bir plan haline
indirgenmiş olmasını bir kusur sayıyorum. Burada Davut'un belki Bedrana'ya,
belki onu taşıyan ipe, belki de her şeyin kaynağı olduğunu belli belirsiz
sezdiği düzene karşı ateş edişini bir fotoğrafla değil, kanlı-canlı bir
sinemasal bölümle vermek, sanırım çok daha etkili olurdu. Ali Uğur'un Kamera:
çalışması kadar, Perihan Savaş ve Aytaç Arman'ın arı oyunları da ilgiye
değer... "Bedrana", Süreyya Duru'nun bir aşamasını, Bekir Yıldız'ın
sinemamıza kazandırılmasını haberleyen, sinemamızın yüz akı bir filmdir...
(Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf: 82)
NOT: ” Bekir Yıldız'ın “Sahipsizler”
kitabında yer alan Bedrana ile Beyaz Türkü kitabındaki Hamuş öyküleri;
senaryolaştırılarak “Bedrana” adı ile sinemaya uyarlanır