Powered By Blogger

5 Kasım 2022 Cumartesi

 

HOŞÇAKAL UMUT (1993)


Yönetmen: Canan Evcimen Obay (İçöz), Senaryo: Nuray Oğuz (Ayla Kutlu’nun bir eserinden), Görüntü Yönetmeni: Tevfik Şenol, Yapım: TRT/Mustafa Şen Kurgu: Hasan Bektaş, Işık: Deniz Özen, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen Müzik: Turgay Erdener

Oyuncular: Şerif Sezer, Kürşat Alnıaçık, Hamza Zeytinoğlu, Zafer Yılmaz, Özlem Güveli, Meltem Savcı, Altan Gördüm, Hakan Haksun

Konu: Karşılıklı iki apartmanda oturan kadın ve erkeğin başlayan arkadaşlıklarının, zamanla aşka dönüşmesini işleyen bir film. İstanbul’a üniversitede okumak için gelen Oruç (Kürşat Alnıaçık) kendisini birden siyasi olayların içinde buluverir. Uzun süre hapis yattıktan sonra tahliye olur ailesinin yanına gittikten sonra döner arkadaşlarının evinde kalmaya başlar. Oruç, yıllar önce tanıdığı apartman komşusu Algüz (Şerif Sezer) ile tesadüf bu sefer de teras komşusu olmuştur. Bu karşılaşma bir aşkın da başlangıcı olur. Ne var ki Oruç tekrar hapse girmekten korkmaktadır. Bu nedenle de hapisten tanıdığı ve Almanya’da yaşayan arkadaşı Ufuk’un yanına gitmek istemektedir. Algüz ise bu isteğine saygı gösterip kaçma planları hazırlar. Ancak yapılan bir baskın tüm planları altüst eder.

Yönetmen Canan İçöz'ün ilk filmi “Hoşçakal Umut”un setinden izlenimleri :

İki üç günden beri İstanbul'u esir alan yağmurlu günlerde tek düşündüğüm 'bu yağmur kaçmamalı, bu yağmurda birileri film çekmeliydi. Çünkü öyle sinsi ve aynı zamanda vahşiydi ki, itfaiye hortumunu iki üç kere sallayarak elde edilecek bir yağmurun bu hissi vermesi beklenemezdi. Ve dileklerim gerçekleşti. Birileri bu havada film çekiyordu. Her ne kadar bu yağmur film için o kadar önemli değilse de, filmi izlediğimde (eğer gösterim şansı bulabilirse) "işte diyeceğim, bu benim yağmur".

Şişli'de film için kiralanan apartmana doğru yol alırken, Ayla Kutlu'nun "Hoşçakal Umut’unu düşünüyordum. Nereden çıktı bu demeyin? Çünkü, ilk kez bir sinema filmi yöneten Canan İçöz, kendisine kaynak olarak bu kitabı seçmiş. Ayrıca taslağını Nuray Oğuz'un hazırladığı senaryoyu son haline getiren de İçöz. Apartmanın kapısına ulaşmadan önce biraz da konudan bahsedeyim. Şerif Sezer'in canlandırdığı Algüz ile, Kürşat Alnıaçık'ın canlandırdığı Oruç, karşılıklı iki apartmanda otururlar artık başlarda arkadaşlık düzeyinde olan ilişkileri, Oruç'un hapse girip çıkmasından sonra aşka dönüşür. Filmin diğer rollerinde ise, Hamza Zeytinoğlu (Erbil), Zafer Yılmaz (Osman), Özlem Güveli (Gülnar) ve Meltem Savcı (Füsun) bulunuyor.

Çok fazla zorlanmadan bulduğumuz apartmanın teras katına doğru merdivenleri çıkarken, yazı işleri yönetmenimiz Tamer Baran kimliğini saklayarak foto muhabiri olmaya karar veriyor. Bir taraftan da 'hayret, acaba yanlış bir yere mi geldik' diye düşünüyorum. Çünkü ortalıkta hiç ses yok. Son basamaklar göründüğünde, sigara içmek için dairenin dışına çıkmış ekiple karşılaşıyoruz. Üzerimizden dökülen su damlalarını ve ayakkabılarımızın ıslaklığını saklamaya çalışarak selamlaşıyoruz. İçeri girmek için adım attığımızda ise ellerimize 'ayaklarımıza geçirmemiz için' poşetler uzatılıyor.

Bir taraftan poşetleri ayaklarıma geçirirken, diğer taraftan da dairenin içine göz atmaya çalışıyorum. Çekimlere ara verildiği için bütün ekip gruplar halinde bir yerlere çekilmiş, kendi aralarında sohbet ediyor. Ve en sonunda reji asistanı Serpil Güler bize doğru yaklaşıyor. "Tam zamanı... Çekim başlarsa söyleşi yapamazsınız" diyerek, aralarında Canan İçöz, Şerif Sezer, Kürşat Alnıaçık ve görüntü yönetmeni Tevfik Şenol'un da bulunduğu grubun yanına götürüyor.

Yapımcılığını TRT'nin üstlendiği filmin 19. işgününde bir TRT yönetmeni olan İçöz, "ilk sinema filmi yönetmenliği ve az çok tedirginliği olmasına rağmen, çalışmaların çok iyi gittiğini" söylüyor. "Ekiple uyumum çok önemliydi. Hatta kamera grubu TRT'den, geri kalan herkes Yeşilçam'dan olmasına rağmen bir uyum sorunu olmadı. Çünkü onlar da TRT'cilerle daha önceden çalışması olmuş arkadaşlar, biz de Yeşilçam'ın çok içindeyiz, çok ortasındayız. Aramızda çok insani bir ilişki var, farklı klasmanlarda değiliz. Diğer taraftan tedirginliğim bir süre devam etti. Ama sanırım, 3., 5., filmimde de aynı tedirginliği duyarım. Çünkü her seferinde değişen kişiler var. Her seferinde değişen kişilerle farklı bir dünya kurmak var. Her seferinde aynı sorunlar var."

Şimdiye kadar Yavuz Özkan'ın Ateş Üstünde Yürümek ve Erden Kıral'ın Mavi Sürgün filmlerinde rol alan Kürşat Alnıaçık, çalışmalardan çok keyif aldığını, ama ilk başlarda İçöz'ün ilk filmi olduğu için tedirginlik duyduğunu belirtiyor. "Ben de olan tedirginlik Canan'da yoktu. Belki de iyi sakladı. İşin içine girdiğimiz vakit zaten birçok şeyi unutuyoruz. Tevfik, Canan ve Şerifle çok güzel bir dörtlü kurduk. Her şeyi tartışıyoruz en küçük ayrıntısına kadar. Kesinlikle onlar ." . bizim benimsemediğimiz bir şeyi çekmiyorlar. Yada birbirimizi ikna etmeye çalışıyoruz. Diğer setlerde olur mu böyle şeyler? Mutlaka oluyordur da biz denk gelmedik. Bu dörtlünün dışında da, ışıkçı arkadaşlar olsun, kamera asistanları olsun, sette en küçük işte çalışan arkadaşımızdan yönetmene kadar büyük bir alışveriş var aramızda. Bu çok keyif verici bir şey. Özellikle eserin, senaryonun alt yapısına, iç yapısına çok uygun bir ilişki var. Bu da bizim için çok yararlı.

Bu küçük grup arasında tedirginlik duymadığını söyleyen tek kişi Şerif Sezer'di. "Bu benim dördüncü ilk yönetmenle çalışmam olduğu için, ilklerin nasıl olduğunu, ne kadar heyecan verici olduğunu biliyorum. O yüzden hiç bir tedirginlik duymadım. Daha öncekilerle de duymamıştım ve ilk filmini çeken yönetmenlerle yaptığım çalışmalar da çok hoş filmler oldu sonradan. Bunun da öyle olacağına inanıyorum. Canan ekibe, konuya, oyunculara son derece hakim. Pek çok şeye birlikte karar veriyoruz."

Filmin görüntü yönetmeni Tevfik Şenol da şimdiye kadar hiçbir sette karşılaşmadığı kadar rahat ve keyifli çalıştığını söylüyor. "Yaptığımız iş çok zor değil çünkü elimizde çok kaliteli, birinci sınıf elemanlar var. Ali Salim Yaşar diye bir ışık şefimiz var ki dünya güzeli bir insan, işini çok iyi yapan. Kişilik olarak çok düzgün, kompleksleri olmayan bir insan. Set ekibimiz aynı şekilde, birinci sınıf. Söylediğiniz sözü anlıyor, artı elinden geleni sonuna kadar yapıyor. Bana fazla iş düşmüyor aslında, onlar çözümlüyor işi. Kameraman arkadaşım Yusuf’la çok güzel paslaşıyoruz. Ekipten dolayı çok şanslıyım."

"Oyuncu unsuruna çok önem verdiğini" belirten İçöz, "eğer gerçek anlamda bir sinema yapacaksanız çok iyi oyuncularla ve teknik ekip le çalışmalısınız" diyor ve sözlerine şunları ekliyor. "Böyle bir denklemi kurduğunuz zaman, ondan sonra size sadece bunun keyfini yaşamak kalıyor. Öncelikle çok inandığınız ve ikna olduğunuz bir işle uğraşıyor olmanız gerekir. Bana bir senaryo gelir ve ben bakarım, bunun matematiğini kurar, çatar ve filmi çekerim gibi bakmıyorum sinemaya. Ayla Kutlu'yu sevdim. Ayla Kutlu'nun sinematografisini sevdim. Ayla Kutlu'nun kitaplarını sevdim. Hoşçakal Umut'u sevdim. Sonra Nuray Oğuz'la son derece güzel ve keyifli bir çalışma yaptım ve bu çalışmanın sonrasında ben duygularımı oyuncularıma taşıyabildiğimi düşünüyorum. Ama her dakika, her sahnede, her planda konuşuyoruz ve tartışıyoruz. Onların kendi birikimleri ve yaşamlarından kattıkları şeylerle benim rejim güçleniyor. Oyuncularımın her ikisi de, oyunculuklarını iyi tanıdığım ve bu isimler olmalı dediğim oyuncular."

Proje seçerken, "iyi bir ekiple, iyi bir oyuncuyla, iyi bir senaryoyla çalışmayı ön planda tuttuğunu" söyleyen Şerif Sezer için önemli olan ise "senaryonun önceden eline geçmesi". Önüne gelen her filmde oynamak istemediğini belirten Sezer, "Inandığım filmde ve inandığım insanlarla oynamak istiyorum." diyor.

 Konservatuarın tiyotro bölümünden mezun olan ve üç yıl modern bale yapan Kürşat Alnıaçık, "asıl işinin oyunculuk olduğunu, ama insanların onu dansçı olarak bildiklerini" söylüyor. İnsanlar arasında böyle tanınmanın hoşuna gittiğini belirten Alnıaçık, bir oyuncunun vasıflı olmasının çok önemli olduğunu belirtyor. "Artık oyunculuk yalnızca replikleri ezberlemekten ibaret değil. Bugün dünya üstünde onbinlerce oyuncu var ve hepsi de farklı niteliklere sahip. Ne kadar talent'e sahipseniz o kadar aranan bir oyuncu olursunuz. Tekdüze oyunculuğu ancak bu şekilde kırabiliyorsunuz. Yani bir oyun için bir tane oyuncu alınacak. İki kişi başvuruyor. Bir tanesi paraşütle atlıyor, yani böyle bir hobisi var ve onu seçiyorlar. Bugün dünyada oyunculuk böyle. Yalnızca fiziğine bakılmıyor artık. Ne güzel bakıyor, ne güzel duruyor diye kimse oyuncu olamaz artık. Ve Türkiye'nin artık buna tahammülü yok."

Filmin önemli özelliklerinden biri de, oyuncuların performanslarını ve ustalıklarını ortaya çıkartacak 'farklı ve keyifli' kamera hareketlerinin kullanılması. "Böyle bir çalışmanın anlatmak istediğine çok katkısı olduğunu" belirten İçöz yaptıkları hakkında şunları söylüyor: "Tevfik'le tabir yerindeyse uçuyoruz. Hemen hemen bütün planları, oyunu ortaya çıkartacak, oyunu bölmeyecek şekilde, ama kamerada ciddi şekilde cambazlıklar yaparak, denemeler yaparak halletmeye çalışıyoruz. Bu, filmin anlatımına ve iç dinamizmine çok uygun bir çalışma, reji anlamında tabii ki çok, olağanüstü keyif veriyor ve rejiye çok hizmet eden bir şey."

Böyle bir çalışmaya kalkışmasının asıl nedeni olarak görüntü yönetmeni Tevfik Şenol'u gösteren İçöz, "Bu, her görüntü yönetmeniyle kalkışılacak bir iş değil." diyor. "Benim özel dostluğumdan, yakınlığımdan gelen bir dil birliği, kendimi iyi ifade etmemin rahatlığı ve kolaylığı var bu filmde. Bir başka ekiple çalışmak durumunda olsaydım, kamera konusunda bu kadar özgür davranır mıydım emin değilim doğrusu."

Şenol ise kendisinden" Sade ama dinamik bir film" istendiğini belirtiyor ve yaptıkları çalışmalar hakkınnda şunları söylüyor. "Sahneyi fazla bölmeden, çok fazla parçalamadan, oyun düşürmeden, oyun monte etmeden, sahne içinde plan plan oyun monte etmeden, sahnenin bütününde, çok aza bölerek sahneyi çekiyoruz. Şansımız: Kürşat ve Şerif... Mesela sufle problemimiz yok, çünkü sözleri ezberledikleri gibi, oyuna çalışıp geliyorlar."

Uzun planlarda filmin ve oyunun sarkmaması için iyi bir oyunculu dışında, senaryonun çok sağlam bir matematiğe sahip olması gerektiğini söyleyen İçöz, bu filmin senaryosunda bunu başardığına inanıyor.

 Öncelikli olarak sinemalarda gösterilmesi planlanan Hoşçakal Umut’un "diğer yerli yapımlardan ne gibi bir farklılığı olacağını kestiremediğini" söyleyen lçöz, "bununla çok da ilgili olmadığını" belirtiyor. "Çünkü Türk sinema seyircisi fazlasıyla Amerikan filmlerine hazırlandı, böyle bir rahata alıştırıldı. ]urassic Park gibi filmler herkese çok eğlenceli ve keyifli geliyor doğrusu. Hoşçakal Umut'un gerçek sinema seyircisinin ilgiyle izleyeceği, seyretmekten hoşlanacağı bir film olduğunu düşünüyorum. "

Bu arada reji asistanı Serpil hafif kaşlarını çatarak bize doğru geliyor. "Herkes toparlansın bakalım, şimdi çekime başlayacağız" diyor, Ne yapalım boynumuz kıldan ince diyerek odayı boşaltıyoruz, Kürşat ve Şerif yerlerini alıyor. Tevfik kameranın arkasına geçiyor. Ve prova... Çekilen plan, Şerif ve Kürşat'ın ayakta durdukları ve Şerit'in telefon ettiği sahne, Tevfik önce Canan'ı sonra da Şenol'u yanına çağırıyor. "İsterseniz bir bakın, kadraj nasıl görünüyor" diye. Bunu izlerken aklıma Canan lçöz'ün bir sözü aklıma geliyor: "Filmin başında ve sonunda yazılır ya, 'Bu bir……filmidir' diye, bu film için söylenecek tek şey var galiba, 'Bu bir ekip filmidir'..." (Hülya Arslanbay, Antrakt Aralık 1993)



 

HEPİMİZ SEVDİK (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen, Yönetmen Asistanı: Dilara Gürel, Görüntü Yönetmeni: Cabbar Yıldız, Yapım: Metro Film/Zeki Kafalı

Oyuncular: Serpil Benay, Mesut Engin, Sibel Özcan, Ensar Kılıç, Turgut Özatay, Neslihan Hersan, Mithat Öztürk, Cengiz Yenigün, Ayfer Akyüz, Seydi Uzun, Sadi Yıldırım

Konu: Çapkınlıkta ün yapmış bir bir turist avcısı ile, şarkıcı kadının aşk ilişkileri.

 

HAYRİ BEY'İN SON AŞKI (1993)

Yönetmen: Nejat Saydam, Senaryo: Sabri Sağlam, Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur, Yapım: Film San Vakfı/Ümit Utku

Oyuncular: Tolga Aşkıner, Ebru Yıldız, Halit Akçatepe, Engin İnal, Tevfik Polam

Konu: Emekli olup içine kapanan bir memurun, aşk hikayesi.

 

HAYAT KAVGASI (1993) 

Yönetmen: Hasan Karcı, Senaryo: Kazım Eryüksel, Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt, Yapım: Gözde Film/Zikri Göksoy

Oyuncular: Şehnaz Dilan, Cemal Gener, Remziye Fırtına, Turgut Özatay, Pervin Tekgül, Muhlis Aşan, Neslihan Sezer, Bilge Zobu

Konu: Geçirdiği bir iş kazası nedenile sakat kalan bir fabrika işçisiyle, kötü yola düşürülen baldızının hayat kavgası. İşçi baldızıyla evlenme vadinde bulunan adamı bulur ve çatışma başlar ve adam kadını bıçaklayarak öldürü r ve kaçar.

 

 

HAYAT ÇEMBERİ (1993) 

Senaryo ve Yönetmeni: Nejat Gürsoy, Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt, Yapım: Umut Film Abdurrahman Keskiner

Oyuncular: Salih Kırmızı, Hülya Erten, Necati Er, Attila Ergün, Kadir Savun, Meltem Berent

Konu: Babasını mahkum ettiren bir avukatla kızının acımasız öyküsü.

 

GÜNEŞİ UYANDIRMADAN (1993) 

Yönetmen: Nejat Gürsoy, Senaryo: Esat Şekeroğlu, ([1]) Görüntü Yönetmeni: Ferhat Bakır, Yapım: Metro Film/Zeki Kafalı

Oyuncular: Murat Soydan, Yasemin Türkkan, Sırrı Elitaş, Kazım kartal, Kadir Savun

Konu: Cinselliğe doymayan 4 inşaat işçisinin, karşı evde bulunan kadına tecavüz etmelerini konu alan bir film.



[1]  Amerikalı yönetmen Sam Peckinpah’ın Gordon Williams’ın romanından David Zelag Goodman’ın senaryosundan 1971 yılında filme çektiği “Straw Dogs” (Köpekler) filminden uyarlama. Filmde başlıca rolleri Dustin Hoffman, Susan George, Peter Vaughan oynamışlardır.

 

GÜLPEMBE (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç, Görüntü Yönetmeni: Dinçer Önal, Yapım: Filiz Film/Tayfun Oğuz

Oyuncular: Mahmut Hekimoğlu, Nazlıhan, Neslihan, Yıldırım Gencer, Nusret Özkaya

Konu: Çingene kızıyla, zengin bir adamın evlilikleri

 

GÖÇ (1993)

Yönetmen: Tevfik Polam, Senaryo: Esat Şekeroğlu, Görüntü Yönetmeni: Ali Engin, Yapım: Metro Film/Zeki Kafalı

Oyuncular: Yılmaz Zafer, İnci Erdoğan, Kadir Savun, Toygun Ateş

Konu: Anadolu’dan İstanbul’a göç ettikten sonra parçalanan bir ailenin öyküsü.

 

GİRDAP (1993)

Yönetmen: Samim Utku, Senaryo: Faruk Peker, Görüntü Yönetmeni: Ali Engin Yapım: Metro Film/Zeki Kafadar

Oyuncular: Faruk Peker, Zerrin Yaman, Halil Karakaş, Bülüm Çavuşoğlu

Konu: Bir antikacı ile satın aldığı değerli bir heykelin öyküsü. Lanetli ve uğursuz heykel, antikacının başına çeşitli belalar getirir.

 

GELİNCİK TARLASI (1993)

Yönetmen: Aydın Sayman, Senaryo: Yılmaz Şekerbay, Görüntü Yönetmeni: Sabri Avcı, Müzik: Mazlum Çimen, Yapım: Ajans 1/Yekta Şensoy

Oyuncular: Alev Baymur, Levent Ülgen, Menderes Samancılar, Kazım kartal, Lütfü Seyfullah, Elif İnci Onat, Erkavim Yıldırım, Zerrin Atılgan, Selahattin Fırat, Perihan Doygun, Ayla Aslancan, Turgut Bağır, Hüseyin Akşen

 Konu: Karısını öldürdükten sonra 15 sene hapse mahkum olan bir teknisyenin anıları.

 

GECEM VE GÜNDÜZÜM (1993)

Senaryo ve Yönetmen:Yücel Uçanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak, Yapım: Uzman Film Ferit Turgut

Oyuncular: Serpil Çakmaklı, Yalçın Dümer, Salih Güney, Üney, Murat Soydan, Yaman Tarcan, Mine Sun

Konu: Babasının eski metresiyle ilişkisi olan bir gencin öyküsü.

 

GECE MELEK ve BİZİM ÇOCUKLAR (1993)

Yönetmen Atıf Yılmaz, Senaryo: Yıldırım Türker, Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay Yapım: Yeşilçam Filmcilik/Atıf Yılmaz, Yapım Yönetmeni: Bahadır Atay, Yönetmen Yardımcısı: Şule Başeskioğlu, Makyaj: Zübeyde Erden, Belgin Ömürdağ, Kuaför: Murat Kara, Işık Ekibi: Gürcan Küçüker, Şerafettin Karaçelik, Birol İmamoğlu, Set Ekibi: Aziz İnce, Adem İnce, Gürsel Cebeci, Yardımcı Yönetmen: Fatmanur Sevinç, Kurgu: Mevlüt Koçak, Sanat Yönetmeni: Mete Özgencil, Ses Mühendisi: Burhan Şahin, Film Baskı: Uğur Orbay, Veli Burç, Negatif Kurgu: Tamer Eşkazan, Film Banyo: Ekrem Şen, Arif Şengül, Seslendiirme Yönetmeni: Ersin Sanver, Aktüel Ses: Mehmet Kılıçel, Ümit Öktem, Ses Mühendisi: Burhan Şahin, Fotoğraflar: Kubilay Tüntül, Jenerik Semihan Sevinç, Yapım Yardımcıları: M. Kemal Orhon, Cem Başerskioğlu, Kamera Asistanları: Nadir F. Özgören, Sanat Yön. Yrd.: Oğuz İçsöz, Ulaşım: Süleyman Dursun, Ali Demir, Kasting: May Model, Muhasebe: Sami Osmanoğlu (Şafak Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır

 Oyuncular: Derya Arbaş (Serap), Deniz Türkali (Melek), Uzay Heparı (Hakan), Deniz Atamtürk (Arif), Konuk Oyuncular: Kaan Girgin (Remzi), Mehmet Teoman (Mehmet), Mustafa Suphi (Müşteri), Candan Erçetin (Aylin), Ceylan Çaplı (Semih), Cengiz Sezici (Osman), Nurettin Şen (Ali), Ayten Uncuoğlu (Sabahat), Serdar Bostancı, Mehmet Teoman, Bennu Yıldırımlar (Gülşen), Ceyhan Fırat (Selin), Serdar Bordanacı (Komiser), Mürşit Ağabey (Sedat), Meltem Kayalı (Filiz), Ömer Yılmaz (Kuaför), Emin Saygılı (Barmen), Celil Güven (Majik Garson), Metin erarabacı (fedai), Barış Yıldırım (fedai), Cüneyt Sayıl (1. travesti), Metin Bilsen (2. tarvesti), Hakan (Faruk), Tevfik Fikret Ergin (Cemil), Can Erçetin (Ertan), Erhan Özçelik (serseri), Ezgi Bektaş, Öykü), Melis Atakan (Sevtap), Bilal Saygılı (1. tecavüzcü), Attila Akın (2. tecavüzcü), Fikret Çağdaş (3. Tecavüzcü), Gürsel Cebeci (4. tecavüzcü), Orhan Özaydın (bekçi), Aziz İnce (kavgacı), Silvester (İnci), Arabadaki Adamlar: Gürcan Küçüker, Süleyman Dursun, Bahadır Atay, Mürşit Aslan, Turgut Sürücü (Şoför), Hüseyin Karagöz (Çorbacı garsonu), Selçuk Temel Göksu (meyhane garsonu), Nurdan Sürer (noyan), Mami (dövülen Adam), Kedi kaktüs (sarışın),

Konu: Biri yeni düşmüş, diğeri deneyimli iki hayat kadınıyla düş kırıklığı yaratan sevvgililerinin öyküsü. Güzel ve çok Renç bir fahişe olan Serap (Derya Arbaş), aracısız çalışarak yaşamını sürdürmektedir. Kaldıırım fahişesi Serap, bir polis baskını sırasında acıyıp evine aldığı eşcinsel bir genççle yaşamını sürdürürken Hakan'la (Uzay Heparı) tanışır. Hakan'la aralarında başlayan aşk ilişkisi bir süre sonra pezevenkliğe dönüşür. Yani Hakan, Serap'ı paralı erkeklere pazarlamaktadır. Ve zamanla Hakan, sevgilisini kıskanmaya başlayınca birlikteliklerinin boyutu değişir. Aralarındaki bu çatışma sürüp giderken; Serap, Arifin eve getirdiği pavyoncu dostunu bıçaklayan eski fahişe Melek'le (Deniz Türkali) bitmiştir. Toplumun dışladığı iki kadın bir ana kız özlemi içinde birbirleriine sığınırlar. Serap, bir gün Hakan'ı evindeki yatağında bir erkekle yakalayınca tüm dünyası yıkılır ve ortadan kaybolur. Serap, yıllar sonra terk ettiği sokaklara lüks arabasıyla döndüğünde sevgilisi Hakan'ı bir pavyonda fedailik ve Melek'i de bir başka pavyonda tuvaletçilik yaparken bulur.

Ödül:

31. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde (1994)

►Şafak Film Stüdyosu "En İyi Laboratuar",

Magazin Gazetecileri Derneği'nin seçiminde (1994)

►"En İyi Film",

7. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde (1995)

►Deniz Atamtürk "Umut Veren Yeni oyuncu".

 

 & Beş altı karakterin iç içe geçen öykücüklerini aktaran, kimisi uzun sekanslarda bütünlenen bir yapıda kurulu film, "günümüz İstanbul cangılındaki hayat mücadelesinin, aşkı, en ufak sevgi kırıntısını zamanla nasıl öğütüp eriterek yok ettiğini gösteriyor... 'Gece, Melek ve Bizim Çocuklar'ın kahramanları, genelde alışılmış iyi kötü tiplemesinin dışına taşan marjinaller HakanSerap aşkıyla romantizm rüzgarının savrulduğu bu dostluk, aşk, para, yanlış anlamalar ve kıskançlıklarla çevrili aykırı alem panaroması, zengin gözlemlerle özenle işlenmiş karakterlerle ve birbirini bütünleyen ilişkilerle sürüyor Makul bir finalle noktalanan, oturaklı, sürükleyici ve insani bir deneme. Melek abla rolündeki Deniz Türkali" Hakan'ın entellektüel eşcinsel arkadaşı Mehmet (Mehmet Teoman), pavyoncu Osman (Melek' i bıçaklayan) Cengiz Seçici'’nin oyunları kadar Serap'ı etkileyen hoş, burjuva genci oynayan Kaan Girgin'in oyunları da övülmeye değer. Atıf Yılmaz, bıçaklama sahnesinde Visconti'nin 'Rocco ve kardeşlerinden ve arabadaki Popolar Fora sahnesinde Tinto Brass'dan etkilendiği izlenimi veriyor. Atıf Yılmaz'ın "Düş Gezginleri'nin ardından sinemamızın halen yorulmayan emektar ustasının yeniden başarıya merhaba dediği ve belki de son dönemdeki en dişe dokunur çalışması sayılabilir" (Çapan, 01.04.1994).

 & Beyoğlu ... Kendi başına bir yaşam biçimi, bir değerler bütünü, bir ideoloji oluşturan, bir MüslümanDoğu toplumunun yüzünü Batı'ya çevirmesinin küçük çapta da olsa simgeselliğini taşıyan, tüm dünya metropollerinde olduğu gibi, her türden marjinallerin ve de bir süre için de olsa marjinalliğe "takılmak" isteyenlerin kendilerini evlerinde duyumsadıkları "kurtarılmış bölge". Gelenek, yasak ve kayıtkuyutların kapısında duraklamaya alındığı, yaşamın soluk soluğa yaşandığı, sefalet ile sanatın, fuhuş ile eşcinselliğin diz boyu pislik ile soylu güzelliklerin iç içe olduğu küçük mucizeler semti.

Herkesin, hepimizin iyi tanıdığını sandığı, Kimileriin "kurtarmak mazeretiyle, kendince dümdüz etmeyi tasarladığı, kararıp kararmayacağı tartışılıp duran bu semti anlamak ve de sinemada anlatmak ne denli zor!

Atıf Yılmaz'ın filmi Gece, Melek ve Bizim Çocuklar Beyoğlu üzerine yapılmış ilk ilginç başarılı bir film. Bu, kuşkusuz bu semtin yakından tanıyıp yaşamış değerli Yıldırım Türker'in parlak senaryosundan kaynaklanıyor önce... Beyoğlu'nun arka sokaklarının pitoresk marjinallerinden seçtiği simgesel tipleri karakter düzeyine çıkaran, ilişkileri oya gibi işleye senaryoya, Yılmaz, bilinen kıvraklığıyla işlerlik kazandırıyor. Akıllıca, oyuncu kadrosu ise, başta Derya Deniz Türkali, bu ilişkilere aslında filmin sahip olmadığı bir gerilimi, baştan sona merakla izlenen bir kaderler yumağı niteli başarıyorlar... Filmin başlıca kusuru, ele aldığı kişilere çok bir sempati ve sevecenlikle yaklaşması onları çok fazla sevdiğini her an açık etmesi. Biraz daha gemlenmiş bir duyarlılık, belki seyircinin onları sevmesini, daha da kolaylaşrırdı diye düşünüyorum ..

Gece Melek ve Bizim Çocuklar'ı görün.. Anlattığı yaşamlarını beden zevklerine, cinselliğe ve "günaha" adamış marjinallere sempati duymuyorsanız bile, hatta özellikle o zaman. Çünkü sevmemek için çok geçerli neden, olsa da, her türden azınlığa karşı duyulan olumsuz duyguların nefrete dönüşeceğine ve bunun da ırkçılığa ve faşizme giden yolların anahtarı olduğuna inanıyorum. Ve her türden ve onların yaşamlarını anlama çabasının çağdaş olmanın ayrılmaz koşulu olduğunu düşünüyorum “Atilla Dorsay, “Sinemamızın çöküş ve Rönesans Yılları, syf:74


FİLMİ İZLE




 

EZAN SESLERİ (1993)

Yönetmen: Mehmet Dinler, Senaryo: Bülent Oran, Görüntü Yönetmeni: Erkan Kaya, Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir

Oyuncular: Bülent Bilgiç, Nuray Kaplakaslan, Neslihan Akan, Serap Toksöz, Nuray Deveci, Yusuf Azuz

Konu: Şımarık ve zengin bir kadının ezan seslerinin etkisiyle değişim geçirip,kendisine dine verişinin öyküsü.

 

 

EMEKLİ (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç, Görüntü Yönetmeni: Dinçer Önal, Yapım; Filiz Film/ Frethi Oğuz

Oyuncular: Murat Soydan, Asu Han, Nusret Özkaya, Cesur Yılmaz

Konu: Bir memur emeklisinin geçim sıkıntısı öyküsü...

 

DÜĞÜM (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Adem Ayral, Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt, Yapım: Gözde Film/Fikri Köksoy

Oyuncular: Cihat Tamer, Sevgi Onat, Ali Yalaz, Kazım Eryüksel

Konu: Bir kenar mahallede yaşayan üç çapkın erkekle, onları aldatan karılarının öyküsü.

 

 DUR GİTME (1993) 

Yönetmen: Sırrı Gültekin, Senaryo: Nuri Kırgeç, Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt, Yapım: FilmSan Vakfı/Ümit Utku

Oyuncular: Salih Kırmızı, Şehnaz Dilan, Cemal Gencer,

Konu: Hapisten çıkan bir kabadayının geçmişiyle hesaplaşması.

 

 

DIŞLANMIŞ/ LEKELİ MELEK (1993)

Yönetmen: Arif Erkuş, Senaryo: Kazım Eryüksel, Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt, Yapım: Gözde Film/ Hüseyin Baydar, Zikri Köksoy

Oyuncular: Murat Soydan, Fatma Belgen, Efkan Efekan, Nur İncegül, Zuhal Üstüntaş, Hakan Yakıcı, Ufuk Su, Arzu Biricik, Gülistan Çimen, Pervin Tekgül, Danslar: Neslihan Sezer

Konu: Kocasını öldürdükten sonra 14 yıl hapis yatan bir kadınla, evinde hizmetçi olarak çalıştığı felçli bir adamın öyküsü. Aysun, işe başladıktan kısa bir süre sonra, karısının felçli adamı başkalarıyla aldattığını öğrenir. Aysun'la adam arasında bir yakınlık başlar. Her ikisinin de yazgıları birbirine benzer. Kadının kocasını aldatmasının nedeni geçmişteki ihanetin doğurduğu bir intikam duygusudur

 

 

ÇÖZÜLMELER (1993)



Yönetmen: Yusuf Kurçenli, Senaryo: Yusuf Kurçenli, Cezmi Ersöz, Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier, Müzik: Cem İdiz Yapım Film Film/Yusuf Kurçenli Sanat Yönetmeni: Serdar Günbilen, Negatif Kurgu: Tamer Eşkazan, Kurgu: İsmail Kalkan ,Ses: Burhan Şahgin, Film Baskı: Uğu Orbay

Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli İdiz, Savaş Dinçel, Tunca Yönder, Ömer Çolakoüğlu, Duygu Ankara, Tomris Oğuzalp, Arif Erkin, Kutay Köktürk, Mehtap Anıl, Metin Yıldırım, Münir Akça, Hülya Arslan, Yılmaz Uyar  (Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen Katkılarıyla)

 Konu: 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerini yaşayan insanların psikolojik öyküsü. Muhasebecilik yaparak hayatını sürdüren Uğur (Tarık Akan), bu darbelerin oluşturduğu toplumun yeni yükselen değerlerine uyum sağlamakta zorlanır. Kaldı ki küçük kardeşini politik yaşama sokarak onun idam edilmesine yol açmanın verdiği suçluluk duygusuyla yaşamaktadır. Yazmakta olduğu romanında da bu iç hesaplaşmayı işleyen genç adam, benzer sorunlar içinde çırpınan ve 12 Eylül öncesi bir arkadaş grubundan tanıdığı Nihal'le (Nurseli İdiz) karşılaşır. Genç kadın kayınvalidesi ve kayınpederi ile aynı evi paylaşmaktadır. Kocası ise siyasal bir suç nedeniyle hapistedir. Yaşamakta oldukları sorunlar bu iki insanı birbirlerine yakınlaştırır. Birbirlerine masum bir sığınmayla başlayan bu duygusal ilişki giderek tutkulu bir aşkı doğurur. Ne var ki çevre baskısı ve hapisteki kocanın tahliyesi yakınlaşınca dönüşü olmayan bir yola sürükleneceklerdir.

ÖDÜL:

7.Ankara Film Festivali, 1995

►En İyi Özgün Senaryo “Yusuf Kurçenli”

►En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu “Tunca Yönder”

►En İyi Kadın Oyuncu “Nurseli İdiz”

►En İyi Yönetmen “Yusuf Kurçenli”

13.İstanbul Film Festivali, 1994

►En İyi Yönetmen “Yusuf Kurçenli”

16.Siyad Türk Sineması Ödülleri, 1994

►En İyi Kadın Oyuncu “Nurseli İdiz”

►En İyi Film “Yusuf Kurçenli”

& Çözülmeler, 12 Eylül sonrasında toplumumuzda yaşanan olaylardan, aydın kesiminin içine düştüğü çaresizlikten bir kesit veriiyor. Ama alabildiğine alçakgönüllü bir kesit bu ... Bağırmak, büyük laflar etmek, yargılamak bir yana... Çok kesin saptamalar yapmayan, çok keskin sonuçlara da varmayan bir film ... Giderek finali bile olasılıklara açık... Keskin ve keskin yaklaşımlara alışkın (alıştırılmış) genel seyirci kitlesinin bu filme fazla ısınamamasına şaşılır mı?

Çözülmeler'de çok belirli bir öykü yok. Kişiler, kişilikler, durumlar, ruh halleri var. Bir zamanların solcusu, devrimcisi Uğur'un 12 Eylül sonrası "çözülmeleri" içinde, patronu da eski solcu bir arkadaşı olan bir şirkette muhasebeciliğe sıvanması, yeni uğraşı ve yaşamı içinde, temelde insancıllığını, solculuğunu hep korumak ve fırsat geldiğinde ezilenlerin yanında yer almakla birlikte gerçek anlamda pasifizmi seçmiş, eylemden uzaklaşmış bir kişilik olması şaşırtıcı mı? 12 Eylül sonrasında sayısız insan aynı yollardan geçmedi mi?

Kurçenli, filmdeki tüm kişilikleri, zaman zaman işlevi pek anlaşılmayan, ama kuşkusuz o dönemde yaşanan toplumsal paranoyanın dışa vurum örnekleri gibi algılanabilecek yan kişilerle birlikte ustalıkla işliyor, boyutlandırıyor. Sineması, yeterince kıvrak ve sürükleyici.

Filmin genelde bıraktığı doyumsuzluk ve öykünün bir türlü ilerlememesi ise, bizce senaryoyu da yazan yönetmenin bilinçli seçiminden, çok açıklayıcı, çok çözümleyici, çok kesin tavırlı bir film yapmama isteğinden kaynaklanıyor. Unutmamalı, bu, "çözümler" değil, "çözülmeler" filmi ...

Tarık Akan, boyutları çok iyi çizilmemiş bir rolde elinden geleni yapıyor. Uğur karakterinin tüm inandırıcılığı, Akan'ın oyunundan geliyor. Nurseli İdiz de Kızkulesi Aşıkları felaketinden sonra bu kez inandırıcı, sade, gerçek bir NihaI kişiliği çiziyor. Çözülmeler, günümüz Türk sinemasından düzeyli ve oldukça önemli bir örnek. “Arilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları”,

& Sınanmış köklü dostluklardan ortak acılara, maddimanevi baskılardan ahlaki yargılara ve her şeye kadir aşka kadar, bildik temaları ve tanıdık kahramanlarıyla "Çözülmeler"den yayılan titreşimIere ilgisiz kalmak ne mümkün? Ne var ki filmin anlatımının ortalama bir düzey tutturmaktan öteye geçemediği, toplumsalsiyasal çağrışımların genelde ikiüç diyalogla sıınırlı kaldığı, günümüzün gazete sayfalarına yansımış kimi güncel anekdotlarla beslenmiş ilginç gözlemleriyle renklendiriImiş öykünün (baştaki polis coplarının çalıştığı Sultanahmet'teki antisiyonist gösteri, patronun emriyle işyerinde uygulanan, Japon usulü, birlikbağlılık tazeleyici marşsabah duası fasl biraz Zülfü Livaneli'nin "Sis"ini anıştıran, sürekli geriye dönüşlerle verilen gizemli tarikat ayini sahneleri vb.) yeterince işlenemediği de söylenebilir. Uğur'un ölen kardeşiyle ilişkilerindeki dramın da belirgin biç mde netlik kazanmadığı filmin savrulup sürüklenirken birbirlerine tutunarak 'aşkı keşfeden" kahramanlarının, genelde derinlemesine geliştirip zenginleştirilemediği de ileri sürülebilir. (Sungu Çapan, "12 Martzede erkekle, 12 Eylülzede kadının yasak ilişkisi". Cumhuriyet g., 13 Mayıs 1994)

& Toplumumuzdaki genel barbarlaşma ve lümpenleşmeden de manzaralar sunan Çözülmeler', yükselen yeni değerleri reddedenlerin ya da direnenlerin değil, yalnızca uyum sağlamakta zorlananların, uyum sağlamaları biraz zaman alacak olanların portrelerini getiriyor perdeye. Kurçenli öykü anlatmaktaki ustalığı ve yalın sinema diliyle ... bir "yorgun demokrat" öyküsü anlatıyor Sonuçta, tiplemeleriyle birlikte son derece anlamsız ve havada kalan 'pavvyon sevişmesi' sahnesi dışında iyi kotarılmış, ne dediği anlaşılabilen yoruma açık olmakla birlikte 'Tekke ve Zaviye' bölümleriyle de canlılık kazanan bir film Çözülmeler" (Arslan, Aydınlık, 07.03.1994).

& Colin Mounier'in görüntü çalışması, çevre mekan seçimi ve kullanımı, 12 Eylül sonrasında 1980'li yıllardan acı ve kahır çekmiş insan manzaraları üstünde odaklanan hikayesi, kuşkusuz erdemlerinin kusurlarını örtbas ettiği, belirgin bir duyarlılığı, yapış yapış duygusallığa düşmeden yakalamış bu Yusuf Kurçenli’nin 'artı'ları.. 1980'lerin sonunda giderek akıma dönüşen 12 Eylül filmlerinin yönetmen Kurçenli'nin üslubuna ve çizgisine oturtulmuş, yeni ve izlemeğe değer bir uzantısı sayılabilir" (Çapan, Cumhuriyet, 13.05.94).


FİLMİ İZLE 


 

C BLOK (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Zeki Demirkubuz, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay, Müzik: Serdar Keskin Yapım Mavi Film/ Zeki Demirkubuz Yönetmen Asistanı: Pelin Burcu, Sanat Yönetmeni: Ayşe Akıllıoğlu, Kamera Asistanı: Hakan Canan, Kurgu: Nevzat Dişiaçık, Grafik Tanıtım: Gri Yaratım Merkezi/ Cihangir Özbek, Sevinç Ölmez, Türküyü Seslendiren: Yaşar Şeren, Yapım Sorumlusu: Feridun Koç, Işık Şefi: Aydın Yurteri, Işık Yardımcıları: Ercan Durmuş, Adem Kocatepe, Set Amiri: İsmail Kündem, Seslendirme Yönetmeni: Kahraman Acehan, Efekt: Ayhan Arlı, Makyaj: Neslihan Atabaş, Kuaför: Kerem Ketenci, Laboratuar ve Seslendirme: Fono Film, Ses Kayıt ve Miksaj: Ercan Okan, Film Yıkama: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Renk Düzenleme Baskı: Adnan Şahin, Jenerik Çekimi: Semihan Sevinç, Ulaşım: Mustafa Akyüz, Ertan Işık, Yapım Yardımcısı: Abdullah Demirkubuz, (Kültür Bakanlığı katkılarıyla)

Ouyuncular: Serap Aksoy (Tülay), Fikret Kuşkan Haled), Zuhal Gencer (Aslı), Selçuk Yöntem (Tülay’ın Kocası), Ülkü Duru, Ajlan Aktuğ, Güler Ökten, Feridun Koç, Olgun Şimşek (Sahildeki Gençler), Abdullah Demirkubuz (Sahildeki Gençler), Kerem Ketenci (Sahildeki Gençler), Cüneyt Uzunlar (Katil), Harika Özovalı (Genç Kız), Hikmet Dilaver (Balıkçı), Ayşe Özer (Hemşire), Mevlut Gülveren (Diğer Hastalar), Halil İbrahim Gülcan (Diğer Hastalar), Zeki Demirkubuz (Diğer Hastalar), Murat Kalaycıoğlu (Diğer Hastalar), Vildan Şeber (Evdeki Konuklar), Yaşar Seren (Evdeki Konuklar), Hatice Kitiş (Evdeki Konuklar), Levent Cinemre (Evdeki Konuklar), Suna Gençay (Evdeki Konuklar),

Konu: Filme ismini veren C blok'un önünde silecekleri çalışan arabanın içinde bir adam (Halet) binaya bakmaktadır. İçeriden çıkacak birini bekler gibidir. İçeriden çıkan adam (babası) 36 numaraya bakmasını söyler. Halet umursamaz görünür. Kapıya elinde bir paketle gelen adama korna çalar. Bu sırada binadan bir kadın (Tülay) çıkar. Halet adamın yanına giderek nereye gittiğini sorar. Kuru temizlemeden geldiğini söyleyince paketi adamdan alır. Kendisi götürür. Kapıyı bir hizmetçi açar ve paketin geciktiği konusunda bir şeyler söyleyerek kapıyı kapatır. Koridordan da söylenen bir adam geçer. İnsan ilişkilerinin en aza indiği bir mekandır burası. Halet başka bir daireye gidip, kapıyı çaldığında içeriden bir kadın sesi (Ayşe) içeri girmesini söyler. İyi giyimli bir kadındır. Sevişirler. Halet, koltukta yatarken kadın eski kıyafetlerini giyerek temizlik yapmaya başlar. Evin hanımı gelmeden işini bitirmek telaşındadır. Dairede hizmetçi olarak çalıştığı anlaşılır. Evin sahibi Tülay'dır. Eve geldiğinde yatak odasından sesler duyar. Halet ile Ayşe'yi sevişirken görür. Hiçbir şey demeden evden çıkar.

Dışarıda çevresindeki büyük bloklara bakar. Halet aşağı indiğinde kadınla karşılaşır. Konuşmazlar. Halet, babası ile yemek yerken Ayşe tarafından yukarı çağırılır. Tülay, o gün ziyareti sırasında kırdığı yatak odasının camının hesabını sorar. Niye böyle bir şey yaptığını söylemesini ister. Bir yanıt istemektedir. Ancak Halet bir şey demez. Kocası (Selim) ısrar etmemesini söyler. Halet gittikten sonra Tülay'ın evlilik yaşantısını görürüz. Birlikte TV izleyerek vakit geçiren, iletişimsiz bir çift oldukları anlaşılır.

Gece Halet' i de, Tülay'ı da uyku tutmaz. Tülay sigara içip, pencereden bakarken aşağıda Halet'i görür. Sabah evden çıkarken gene karşılaşırlar. Tülay arabası ile yola çıkar. Deniz kenarında dolaşır. Yanına bir balıkçı yaklaşır. Barakasının uzakta olmadığını söyler. Tülay oradan uzaklaşır. Arkadaşı Fatoş'u ziyarete gider. Onunla dertleşir. Film boyunca Tülay'ın duygularını Fatoş'a anlattıklarından öğreniriz. Çok sıkılmaktadır. İçindeki sıkıntıyı atmak için macera kitapları okumakta ve arabası ile gezmektedir. Dönüşte servise çıkan Halet ile karşılaşır. Birlikte asansöre binerler.

Selim'in karısı ile bir bağı kalmamıştır. Tülay'a ayrılmak istediğini söyleyerek yatak odasına gider ve ağlamaya başlar. Sabah Tülay, pencereden Halet'i gözetIerken Ayşe'ye Fatoş'a geleceğini haber vermesini söyler. Süslenerek dışarı çıkar. Bu arada yıkadığı arabalardan birinde oturan Halet kuru temizlemecinin kalfası ile şakalaşmaktadır. Arabası ile uzaklaşan Tülay'ı görünce onu takibe başlar. Bir süre sonra Tülay'ın bir benzin istasyonuna girerek Fatoş'u aradığını görürüz. Fatoş onun için endişelenmiştir. Çünkü bütün gün onu beklemiştir ve haber alamamıştır. Tülay'ın, Fatoş'a kayıp olduğu zamanda başına gelenleri anlattığını görürüz. O gün gezdiği ıssız bir yerde bir tecavüze tanık olmuştur. Sürekli mahvolduğunu söylemektedir. Daha sonra gittiği sahilde de üç gençle karşılaşmıştır.

Gençlerden birisinin el ile tacizine sesini çıkarmamış ve arabada tecavüze uğramak üzereyken gelen Halet tarafından gençler dövülmüştür. Daha sonra ise Halet ile birlikte olmuştur. Aynı gece vücudunda morluklar olan Tülay, bunu Selim'den saklar. Tülay'ı kaçta geldiği konusunda sorguya çeker. Tülay erken yatınca Aslı'yı sorguya çekerek birşeyler öğrenmeye çalışır. Ona davranışının normal olmadığı da gözlerden kaçmaz. Aslı evine dönmek üzere çıktığında Halet'in onu beklediğini görür. Ona bir tokat atar. Ancak birlikte de olur.  

Sabah Halet' in arabada gecelediğini görürüz. Aslı' da Tülay'a kahvaltı hazırlamaktadır. Tülay'ın annesi ziyarete gelir ve yolladığı paranın yetmediğini söyler. Tülay, annesinin kocasına para yolladığını, onlarla uğraşmaktan usandığını söyler. Annesini eve bırakırken kendince özür diler. Eve döndüğünde kapıcı dairesine girer. Halet'i saçını yıkarken bir süre izler ve hızla evden çıkar. Selim bir iş seyahatine çıkacaktır. Gitmeden önce Tülay'a hayatında biri olup, olmadığını sorar. Ancak yanıt alamaz. Birlikte apartmandan hızla çıkarlar. Halet onların arkasından bakar. Arabada Selim Tülay'a yaklaşır. Eve tek başına dönen genç kadın, kapıcı dairesine gider. Halet'in yanına oturur. Sevişirler. Halet, Tülay gittikten sonra çıplak olarak dışarı çıkar. Bloklara bakar. Sabah babası battaniyeye sararak onu eve götürür. Aslı'da Halet'i o halde işe gelirken görür. Evde Tülay'ı mutfakta uyurken bulur.

Tülay üç gün boyunca dışarı çıkmaz. Bu dönemde Aslı ile sohbet etme çabası içerisindedir. Ona kendisini mutfakta bulduğu sabah ne düşündüğünü sorar. Tuhaf şeyler düşünmesini istemediğini söyler. Aslı ise Tülay dışarıda iken ev telefonuna yanıt alamayınca Selim beyin kendisini aradığını ve ona Fatoş hanımla olduğunu söylediğini anlatır. Tülay'ın yuvası yıkılıp, işinden olmasın diye yalan söylemiştir. Üç gün sonunda Tülay dışarı çıkar. Aslı balkondan Halet'e eve gelmesini işaret eder. Ancak Halet'in yürüyüşe çıkan Tülay'ın peşinden gittiğini görür. Tülay ve Halet konuşmadan yürürler. Sahilde dolaşırlarken Tülay'dan ateş isteyen bir adamın yüzüne bakan Tülay, katil diye bağırır. Halet, adamın peşinden koşmaya başlar. Yanağından yaralanır. Tülay, bu hikayeyi Fatoş'a anlatmaktadır. Bunun Halet'i son görüşü olduğunu söyler.

Tülay, Aslı'ya bağırarak onu koruyacak kişinin o olmadığını söylerken arka tarafta Selim'in durduğunu görür. Gece boyunca sokaklarda dolaştığını anlatır. Annesine gitmiştir. Beş gün orada kaldıktan sonra kendisine bir ev tutmuştur. İş aradığını söyler. Yeni evine taşındığı gün C Blok'a gider. Evi boştur. Aslı'yı başka bir daireden çıkarken görür. İki kadın konuşmadan birlikte merdivenlerden iner. Tülay, kapıcı dairesine de iner. Kimse yoktur. Apartmanın kapısındaki "yabancılar, satıcılar, dilenciler giremez" yazısına bakarak gülümser. Anahtarını çöpe atar. Halet'in babasını görür. Halet'in yanağından yaralandığını, yarası iyileşene kadar evde kaldığını, sonra da akıl hastanesine yattığını anlatır. Tülay, Fatoş'a olanları anlattıktan sonra hastanede Halet'i ziyarete gider. “(Nigar Pösteki, Yönetmen Sineması” syf, 60)

ÖDÜL:

6. Uluslararası Ankara Film Festivali'nde (1994)

► "Jüri Özel Ödülü",

► Zeki Demirkubuz "Umut Veren Genç Yönetmen ve Senaryocu",

►Nevzat Dişiaçık "En İyi Kurgu",

13. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde (1994)

►"Umut Veren Yeni Yönetmen" (Zeki Demirkubuz ödülü reddetti),

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği seçiminde (1995)

► "En İyi Film",

►"En İyi Yönetmen"

► Fikret Kuşkan "En İyi Oyuncu"

► Zuhal Gencer "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"

(Jüri Üyeleri: Mehmet Açar, Turan Aksoy, Hülya Arslanbay, Cumhur Canbazoğlu, Sungu Çapan, Sadi Çilingir, Atilla Dorsay, Hüseyin Kuzu, Sevin Okyay, Murat Özer, Kami Suveren, Necati Sönmez, Uygar Şirin, Ali Ulvi Uyamk, Uğur Vardan, Saim Yavuz)

Kültür Bakanlığı (1995) "Sinema Başarı Ödülü".

& "C Blok", yönetmenin düşünce berraklığının gerisinde kalan, "underground "dan da ötesini hedefleyen kopuş iddiasının karşılık bulamadığı, "daha başka" bir film. Kimi sarkmaların, bire bir gerçekçilik peşinde koşmuyor olsak da inandırıcılıktan uzak bulduğumuz ayrıntıların üzerinde bu yazıda uzun uzadıya durmaya gerek yok. Demirkubuz'un örneklerine bolca rastladığımız "bunalım" sinemasının çerçevesinden dışarı taşamayışı kadar, "elde var bir" türünden verili doğrulara hareket etmesi de yol açıyor bu düşüncemize. (Tunca Arslan, Aydınlık K., 1994) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü 3 Cilt”

& Senaryonun en büyük eksikliği ana temanın ve yönünün belirlenememiş olması.. Bu yüzden filmin sağlıklı bir okuması yapılamıyor. Kapıcının oğlu Halet, hizmetçi Aslı'yla olan ilişkisinin yön çizdiği film, birden bire yönünü değiştirip film boyunca sıkılan, evli bir mutsuz olan Tülay'ın öyküsünü anlatmaya başlıyor. Filmi Halet'in öyküsü olarak ele aldığımızda Tülay’ın yaşadığı birçok olay Tülay’ın öyküsü olarak ele aldığımızda ise baştan beri niye Halet'i gördüğümüz anlaşılmıyor (Hülya Arslanbay, "Blokların Gölgesinde" Antrakt d., s: 37, Ekim 1994) ”Agah Özgüç, “

& Temel fikir olarak "bloklar ve burada yaşayan insanlar" motifini kullanan "C Blok", yönetmenin iyi niyetini beyazperdeye yansıtmaktan ve derdini seyirciye iletmekten ne yazık ki uzak bir film. Kimisi ekonomik kaynaklı olabilecek pek çok eksik gedik barındıran bu haliyle, Demirkubuz'un sinema anlayışını açıklamaya ve İstanbul'da kendisine verilen ödülü reddedişini gerekçelendirmeye çalıştığı çeşitli söyleşilerinde dile getirdiği siyasal tavrı sinema diline tercüme etmekte hayli zorlanıyor. Böyle bir filmin sahip olabileceği erdemler, senaryo başta olmak üzere, oyuncu yönetiminden kurgusuna, ritmine kadar filmin akışını zedeleyen pek çok öğe arasında kaybolup gidiyor. (Necati Sönmez, Nokta d., 410 Eylül 1994)

& Film, İstanbul'un banliyölerinden birinde yer alan, görüntüsü ve mimari özellikleriyle, resimleriyle insanı özellikle ezen dev bloklardan birinde "C Blok" da yaşayan Tülay (Serap Aksoy) ve çevresindekilerin öyküsünü anlatıyor. Tülay eve erken döndüğü bir gün kapıcının oğlu Halet (Fikret Kuşkan) ve gündelikçi Aslı'nın (Zühal Gencer) kendi yatak odasında seviştiklerine tanık olur. Bu tanıklık Tülay'ın bilinçsizce de olsa, yaşamayı istediği yeni bir yaşamın kapılarının açılmasına neden olur. Tülay, Halet'in kendisine gizli bir yakınlık duyduğunu ayırt etse de, kendisini çevreleyen dev duvarların ve evlilik bağının kıstasları arasına sıkıştığından, kendisinde yaşamla farklı bir boyutuyla yüzleşecek gücü bulamaz. Sonunda bastırdığı istekleri onu bilinçsizce tehlikeli yerlere yöneltir. Önceleri sapıkların, psikopatların uğrak yerlerinde aradığı şey, daha sonra su yüzüne çıkarak karmaşık duygularına yol gösterecektir. “20.yüzyılın Son beş yılında Türk Sineması”

& Müdahale üzerine kurulmuş yaşamı simgeleyen C Blok'un bir dairesinde yaşayan Tülay, bitmek üzere olan evliliğinin son günlerinde, bloğun kapıcısının oğlu Halet ile hizmetçisini sevişirken görür. Bu an, Tülay için bilinçsiz bir arayışın, filmin diğer kahramanları içinse, kurulu düzen üzerine düşünmeye götüren bir serüvenin başlangıcıdır.

 "Senaryonun büyük kısmını Ataköy'de yazdım. Ataköy'ün ardındaki varoşlarda büyüdüğümden Ataköy'ün bizim için, oradaki insanlar için temsil ettiği şeyi biliyordum. O kayıp insanın mekanı olarak düşünmemin nedeni de buydu... Bir hikaye olmadan, bu apartmanları, yolları birincil kahraman olarak seçerek, bunların içine, nesne olarak anlatmayı düşündüğüm, nesneleşmiş kahramanları yazdım; kadını, diğer insanları… Oyuncular tesbit edilince onlara altı yedi sayfalık bir metin verdim. Akşamları da senaryoyu yazıyordum. Bu durum hazırlıksız yakalanmak değil, bir yöntemdir; iyi bir film olacağını sezersiniz…

C Blok, ses uyumu ile ilgili biraz. Hapishanede, hastanede hep C Blok'ta yattım, sonra her yerde gözüme ilişir. İnsanlara kuşatılmışlığı, sıkışmışlığı çağrıştırmak için o ismi koydum. Herkesin bir C Blok hikayesi vardır; ya hapishanede, hastanede yatmıştır, ya yatılı okulun C Blok'unda kalmıştır. C Blok'un insanların genellikle hapis olduğu, bu modernist mimarinin, istemeden neden olduğu sonuçlarla ilgili bir hikayesi vardır". (Zeki Demirkubuz) europeanfilmfestival.com”

& "Temel fikir olarak bloklar ve burada yaşayan insanlar motifini kullanan 'C 3 Blok', yönetmenin iyi niyetini beyaz perdeye yansıtmaktan ve derdini seyirciye iletmekten ne yazık ki uzak bir film ... Bu haliyle film, Demirkubuz'un sinema anlayışını açıklamaya ve İstanbul'da kendisine verilen ödülü reddedişini gerekçelendirmeye çalıştığı, çeşitli söyleşilerde dile getirdiği siyasal tavrı sinema diline tercüme etmekte hayli zorlanıyor... Böyle bir filmin sahip olabileceği erdemler, senaryo başta olmak üzere, oyuncu yönetiminden kurgusuna, ritmine kadar filmin akışını zedeleyen pek çok öğe arasında kaybolup gidiyor" (Sönmez, Nokta, 041O.9.94).

&  "C Blok yönetmenin düşünce berraklığının gerisinde kalan, 'underground' ötesini hedefleyen kopuş iddiasının karşılık bulamadığı, 'daha başka' bir film Kimi sarkmaların bire bir gerçekçilik peşinde koşmuyor olsak ta, inandırıcılıktan uzak bulduğumuz ayrıntıların üzerinde bu yazıda uzun uzun durmaya gerek yok. Demirkubuz'un örneklerine bolca rastladığımız 'bunalım sinemasının çerçevesinden dışarıya taşamayışı kadar' 'elde var bir' türünden verili doğrulara hareket etmesi de yol açıyor bu düşüncemize" (Arslan, Aydınlık, .03.1994).

& Zeki Demirkubuz'un Türk sinemasının sıra dışı yönetmenlerinden olan Alp Zeki Heper'e ithafen çektiği bu filmi belki onun filmografisinde ilk sıradadır fakat kendi sözleriyle de kayıtlı olarak C Blok" aslında sahibinin kabul ettiği bir ilk film değildir. "C Blok" bir hazırlık filmidir. Tam on iki sene sonra karşımıza çıkacak, sırasıyla "Masumiyet' (1997), "Üçüncü Sayfa" (1999), "Yazgı" (2000, "İtiraf' (2002), "Bekleme Odası" (2004) ve "Kader" (2006) isimli filmlerin oluşturduğu bir sinema anlayışının, bir anlatım bütününün ön hazırlık filmidir. Bunun yanı sıra "C Blok" için 'bir ilk film' tanımını yönetmenlik açısından değil de yapımcılık açısından yapabiliriz. Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden olan adaşı Zeki Ökten'in yanında geçirdiği asistanlık yıllarının ardından yönetmen olarak filme aldığı bu proje Demirkubuz'un kurduğu şirketin, Mavi Film'in ilk yapıtıdır.

Serap Aksoy, Zuhal Gencer ve Fikret Kuşkan'ın oldukça etkili oyunculuklar sergilediği filmde yönetmen karakterleri üzerinden insanoğlunun çaresizliklerini, seçimlerini, kıskançlıklarını, aslını, hayal kırıklıklarını ve samimiyetini sorgulamaya çalışıyor. Küçük burjuva Tülay yaşamını oluşturan evrelerden birinin sonunda, geldiği noktada kendisi için bir çıkış kapısı aramakta. Tamamen monoton bir hayat sürerken ona heyecan veren şeyler bir bir tükenirken kaçınılmaz bunalımın tam ortasında olan Tülay için artık zevk yeni aldığı ehliyetiyle araba sürmek, arkadaşıyla sıkıla sıkıla, bir görev gibi sinemaya gitmektir. Tülay'ın önünde büyük bir dağ vardır ve onu nasıl geçeceğini bilememektedir. Tülay'ın hizmetçisi Aslı ise farkında olmadan Tülay'ın muhtaç olduğu özgürlükle emirlere yanıt vermektedir. Onunla aynı statü de olan kapıcının oğlu Halet'le hesap etmeden muzır oyunlar oynamaktadırlar. Bu şehvetli oyunlardan birine tanık olan Tülay içinde bulunduğu evreyi tamamlamak için fırsatı yakalamıştır. Bu tanıklık onu cesaretlendirir. Halet artık Tülay'ın ilgisi altındadır. Bunalımda olan Tülay üzerine çöken bu kara bulutları dağıtmak için deniz kenarına gitmekte, yaşadığı alanlardan uzaklaşmakta, kimi tehlikeleri göze almaktadır. Deniz kenarında sorular sorarak yanına yaklaşan ve ilk kez gördüğü bir balıkçıya korkarak da olsa cevap vermekte ve en önemlisi ona satmak istediği balıkları daha sonra alacağını söylemektedir. O an için cesaretini toplayamayan Tülay, hizmetçisinin hayatına tanıklığından hareketle, daha sonra deniz kenarında oynamaya çalıştığı oyunu bitirebilecektir. Tülay'ın kocası Selim'de aslında ana karakter özellikleri taşımaktadır. Demirkubuz'un tercihiyle Tülay üzerine bina edilen "c Blok"un gereğinden az yazılmış diyalogları en önemli sorunu diyebiliriz. Dönemin sinemasının en büyük sorunlarından biri olan ve bu tür filmlerin 'sisli puslu filmler', 'gri filmler' ya da 'bunalım' olarak tanımlanmasının başta gelen sebeplerinden olan bu durum "c Blok"ta karakterlerin boş boş bakmalarıyla tescilleniyor. Selim her ne kadar ana karakter olmasa da hizmetçisi Aslı'ya yaptığı kurlarla hikayede karşımıza çıkar ve Tülay kadar cesaretli olmadığı, korkaklığı anlaşılır. Tülay kendi çektiği fotoğraf içinde fark edilmemenin ötesinde yeni fotoğraflarını çekecek kimse dahi bulamamaktadır. Zengindir. Ailesine bakmakta, hizmetçili bir hayat sürdürmektedir. Bunalım içerisinde geçirdiği günlere de yavaş yavaş başkaldırmaktadır. Kocası Selim'in şehirden ayrılırken ona tecavüzünün ardından o da şiddetle kıskandığı ama kendisi için büyük anlamlar ifade eden kapıcının oğlu Halet'e Halet'in dairesinde tecavüz eder. Serap Aksoy'un oldukça başarıyla oynadığı bu sahne bir ilk film olmasına rağmen sinema tarihimizdeki unutulmaz karelerden biri oldu. Halet, Aslı ile oynaşmayıp, ilgisini çekmeyi başaran Tülay'la vakit geçirmeye başlamıştır. Cesur davranmaya başlayan Tülay artık daha mutludur. Hatta tepkileri normale dönmüştür. Halet'in dikkatini çekebilmesi onu bunalımdan çıkarmıştır. Halet onu görmüştür. Her ne kadar onun seçtiği yoldan bunalımlı evre tamamlanamasa da kocası Selim de hayatından çıkmış, Tülay yeni bir yaşam kurmaya başlamıştır. Yeni bir iş yeni bir ev ... "c Blok" satüleri farklı iki kadının amaçlarına ulaşırken nasıl kurnaz nasıl iki yüzlü olabileceğini gösteriyor bir yandan da. (Deniz Yavuz) SİYAD, 40 Yılın Serüveni”