Powered By Blogger

29 Nisan 2015 Çarşamba

ER MEYDANI (1949)


Senaryo ve Rejisör Sami Ayanoğlu Eser M. Fahrettin Pakkan
Foto Direktörü cezmi Ar
Yapım Ha-Ka Film / Halil Kamil


Oyuncular: Kadri Ögelman, Nezihe Becerikli, Talat Artemel, Hulusi Kentmen, Eşref Vural


Konu: Bir kahramanlık öyküsü

EFSUNCU BABA (1949)


Yönetmen Şadan Kamil
Senaryo Aydın Arakon
Foto Direktörü İlhan Arakon
Yapım Atlas Film /  Nazif Duru

Oyuncular: Talat Artemel, Reşit Gürzap, Perihan Yanal, Atıf Kaptan, Şükriye Atav, Handan Adalı, Kemal Emin Bara, İbrahim Deliorman



Konu: Zengin ve fakir aşkın hikayesi.



Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon (Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın
aynı isimli oyunundan )
Görüntü Yönetmeni İlhan Arakon
Yönetmen Yardımcısı Nejat Duru
Yapım Atlas Film / Nazif Duru


Oynayanlar: Müfit Kiper, Necdet Mahfi Ayral, Nubar Terziyan, Jejan Mahfi Ayral, Dursune Şirin


Konu: Efsuncu Baba büyü, tılsım, muska gibi olağanüstü öğelere yer vermesi bakımından da bazı Karagöz oyunlarına benziyor. Metin And, Büyücü Hoca, Mal Çıkarma, Cincilik ve Cambazlar adlı oyunları büyücülük, bakıcılık konusunu işleyen oyunlara örnek olarak gösteriyor Örneğin Cincilik oyununda kızı Dilber’in Tosun Bey’le evlenmesine razı olmayan Hacivat, Tosun Bey, Dilber ve Karagöz’ün birlikte oynadıkları bir oyun sonucunda Karagöz’ün büyü gücüne inanır ve kızının Tosun’la evlenmesine razı olur.


Büyü gücüne inanarak kızı Mevlüde’nin Nurullah Hasip’le evlenmesine rıza gösteren Ebülfazıl Enveri ile Hacivat arasındaki benzerlik oldukça dikkat çekicidir. Üstelik, Cincilik’te Karagöz, Hacivat’ı, büyü gücüne, kızı Dilber’den öğrendiği gizli parasına yönelik sözler ederek inandırır. Efsuncu Baba’da ise Enveri, kızını, Nurullah Hasip’e, gizli defineye ancak bu sayede ulaşlacağı inancıyla verir. Yani hem Hacivat hem de Enveri çıkarları doğrultusunda hareket ederler.


► Efsuncu Baba, Hüseyin Rahmi Gürpinar'in cahillik ve kültür ikilemini yansıttığı romanlarından biridir. Ebulfazl Enveri Efendi'nin bütün zayıflığı, cahilliğidir. O, ava giderken avlanacaktır; kuşkusuz, Hüseyin Rahmi de bu konu aracılığıyla toplumsal yergiden geri durmayacaktır.


Hüseyin Rahmi GürpInar’n, 1924 yılında yayımlanan ve on bölümden oluflan Efsuncu Baba adlı yapıtı Binbirdirek’te ipek iplik eğirerek hayatlarını kazanan Agop ve Kirkor adlı iki Ermeni gencin söyleşleriyle başlıyor. Romanda anlatılan olayların geç-tiği yer olan “Binbirdirek”,aynı zamanda meddahlar tarafı ndan anlatılan gerçekçi bir halk hikâyesinin de adıdır. bu hikâyeler IV. Murat dönemine dair olayları anlatan birbirine bağlı halk hikâyelerdir. Tahir Alangu, Hüseyin Rahmi’nin Ahmet Mithat Efendi’nin başlattığı “halka yönelen yerli roman” geleneğini sürdürdüğünü belirtiyor. Bu yönüyle H. Rahmi’nin, romanına mekân olarak bir halk hikâyesine göndermede bulunan Binbirdirek’i seçmesi oldukça anlamlıdır.

H. Rahmi Gürpınar’ın, boş inançlara kapılmanın ne kadar anlamsız ve gülünç olduğunu gösterdiği Efsuncu Baba adlı romanında, sözlü kültürün etkisi hissedildiği gibi anlatıcı da bir romancı olmaktan çok hikâye anlatıcısına benziyor. Ayrıca romanda H. Rahmi’nin büyük ölçüde geleneksel Türk tiyatrosundan yararlandığı anlaşılıyor. Ef-suncu Baba’da sözlü kültürün ve geleneksel seyirlik oyunlarımızın etkisi anlatıcı, kişiler, konu, kuruluş ve dil olmak üzere başlıca beş alanda hissediliyor


Walter J. Ong, “Sözlü kültürde öğrenmek veya bilmek, bilinenle bilen arasında yakın, duygudaş ve ortaklaşla bir özdeşleşmeye ulaşmak demektir”. Bu özdeşleşmenin olduğu metinlerde ise anlatıcı, üçüncü tekil şahıs anlatımından çıkar ve anlatıcı, dinleyici ve hayali kahraman arasındaki sınırlar da ortadan kalkar.


Romanın üç eksen kişisi Agop, Kirkor ve Enver’dir. Üçü de psikolojik derinlikten mahrum olmaları ve kalıplaşmış özellikleri yönüyle karakterden çok birer tiptirler. Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin de en büyük özelliği tip olmalarıdır.


Ong da “düz” ya da “ağır” olarak nitelendirilen bu kişilerin, başka türlü kişlik yaratamayan birincil sözlü gelenek yapıtlarından çıktığını belirtiyor. Efsuncu Baba’da Agop ile Kirkor, Karagöz’deki Karagöz ile Hacivat, Ortaoyunundaki Kavuklu ile Pişlekâr gibi iki birincil kişidirler.

Hacivat ve Pişekar ise okumuş, ağırbaşlı, düşündüklerini hissettirmeyen, temkinli, hesapl›, biraz ukalâ, aydın tipidirler. Buradan hareketle Agop’un Hacivat ya da Pişlekar niteliğinde; Kirkor’un ise Karagöz ya da Kavuklu benzeri bir tip olduğu söylenebilir. H. Rahmi, her ikisini de, Karagöz ile Hacivat’a veya Kavuklu ve Pişlekâr’a benzetebileceğimiz bu komik Ermeni delikanlıları, ‘Tanzimattan beri gelen, hattâ kökü daha önceki devirlere dayanan bir sosyal tabaka ve kültür tezadını bilhassa belirtmek üzere, eserine yerleştirmiş gibidir.
Böylece romanda kişileştirme, Karagöz ve Ortaoyununda olduğu gibi karşıt tipler yoluyla yapılıyor. Agop ile Kirkor, ikisi de halktan insanlar olmasına rağmen romanda Agop’un Kirkor’a karşı üstünlük tasladığı daha en başta görülüyor. İplik eğirirlerken Kirkor “meyhane hayatı” şarkılar söylerken Agop, Dede Efendi gibi ustaların ağır şarkılarını söylemektedir. (Efsuncu Baba’da Geleneksel Türk Tiyatrosunun Etkisi” - Hülya Dündar/ Milli Folklor, Yıl 15, sayı 59)





DİNMEYEN SIZI (1949)



 “Sonsuz Izdırap”   

Yönetmen Şadan Kamil
Senaryo Aydın Arakon
Foto Direktörü İlhan Arakon
Yapım Atlas Film /  Nazif Duru

Oyuncular: Talat Artemel, Reşit Gürzap, Perihan Yanal, Atıf Kaptan, Şükriye Atav, Handan Adalı, Kemal Emin Bara, İbrahim Deliorman

Konu: Zengin ve fakir aşkın hikayesi.

EFSUNCU BABA (1949)



Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon (Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın
aynı isimli oyunundan )
Görüntü Yönetmeni İlhan Arakon
Yönetmen Yardımcısı Nejat Duru
Yapım Atlas Film / Nazif Duru


Oynayanlar: Müfit Kiper, Necdet Mahfi Ayral, Nubar Terziyan, Jejan Mahfi Ayral, Dursune Şirin


Konu: Efsuncu Baba büyü, tılsım, muska gibi olağanüstü öğelere yer vermesi bakımından da bazı Karagöz oyunlarına benziyor. Metin And, Büyücü Hoca, Mal Çıkarma, Cincilik ve Cambazlar adlı oyunları büyücülük, bakıcılık konusunu işleyen oyunlara örnek olarak gösteriyor Örneğin Cincilik oyununda kızı Dilber’in Tosun Bey’le evlenmesine razı olmayan Hacivat, Tosun Bey, Dilber ve Karagöz’ün birlikte oynadıkları bir oyun sonucunda Karagöz’ün büyü gücüne inanır ve kızının Tosun’la evlenmesine razı olur.


Büyü gücüne inanarak kızı Mevlüde’nin Nurullah Hasip’le evlenmesine rıza gösteren Ebülfazıl Enveri ile Hacivat arasındaki benzerlik oldukça dikkat çekicidir. Üstelik, Cincilik’te Karagöz, Hacivat’ı, büyü gücüne, kızı Dilber’den öğrendiği gizli parasına yönelik sözler ederek inandırır. Efsuncu Baba’da ise Enveri, kızını, Nurullah Hasip’e, gizli defineye ancak bu sayede ulaşlacağı inancıyla verir. Yani hem Hacivat hem de Enveri çıkarları doğrultusunda hareket ederler.


► Efsuncu Baba, Hüseyin Rahmi Gürpinar'in cahillik ve kültür ikilemini yansıttığı romanlarından biridir. Ebulfazl Enveri Efendi'nin bütün zayıflığı, cahilliğidir. O, ava giderken avlanacaktır; kuşkusuz, Hüseyin Rahmi de bu konu aracılığıyla toplumsal yergiden geri durmayacaktır.


Hüseyin Rahmi GürpInar’n, 1924 yılında yayımlanan ve on bölümden oluflan Efsuncu Baba adlı yapıtı Binbirdirek’te ipek iplik eğirerek hayatlarını kazanan Agop ve Kirkor adlı iki Ermeni gencin söyleşleriyle başlıyor. Romanda anlatılan olayların geç-tiği yer olan “Binbirdirek”,aynı zamanda meddahlar tarafı ndan anlatılan gerçekçi bir halk hikâyesinin de adıdır. bu hikâyeler IV. Murat dönemine dair olayları anlatan birbirine bağlı halk hikâyelerdir. Tahir Alangu, Hüseyin Rahmi’nin Ahmet Mithat Efendi’nin başlattığı “halka yönelen yerli roman” geleneğini sürdürdüğünü belirtiyor. Bu yönüyle H. Rahmi’nin, romanına mekân olarak bir halk hikâyesine göndermede bulunan Binbirdirek’i seçmesi oldukça anlamlıdır.

H. Rahmi Gürpınar’ın, boş inançlara kapılmanın ne kadar anlamsız ve gülünç olduğunu gösterdiği Efsuncu Baba adlı romanında, sözlü kültürün etkisi hissedildiği gibi anlatıcı da bir romancı olmaktan çok hikâye anlatıcısına benziyor. Ayrıca romanda H. Rahmi’nin büyük ölçüde geleneksel Türk tiyatrosundan yararlandığı anlaşılıyor. Efsuncu Baba’da sözlü kültürün ve geleneksel seyirlik oyunlarımızın etkisi anlatıcı, kişiler, konu, kuruluş ve dil olmak üzere başlıca beş alanda hissediliyor


Walter J. Ong, “Sözlü kültürde öğrenmek veya bilmek, bilinenle bilen arasında yakın, duygudaş ve ortaklaşla bir özdeşleşmeye ulaşmak demektir”. Bu özdeşleşmenin olduğu metinlerde ise anlatıcı, üçüncü tekil şahıs anlatımından çıkar ve anlatıcı, dinleyici ve hayali kahraman arasındaki sınırlar da ortadan kalkar.


Romanın üç eksen kişisi Agop, Kirkor ve Enver’dir. Üçü de psikolojik derinlikten mahrum olmaları ve kalıplaşmış özellikleri yönüyle karakterden çok birer tiptirler. Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin de en büyük özelliği tip olmalarıdır.


Ong da “düz” ya da “ağır” olarak nitelendirilen bu kişilerin, başka türlü kişlik yaratamayan birincil sözlü gelenek yapıtlarından çıktığını belirtiyor. Efsuncu Baba’da Agop ile Kirkor, Karagöz’deki Karagöz ile Hacivat, Ortaoyunundaki Kavuklu ile Pişlekâr gibi iki birincil kişidirler.

Hacivat ve Pişekar ise okumuş, ağırbaşlı, düşündüklerini hissettirmeyen, temkinli, hesapl›, biraz ukalâ, aydın tipidirler. Buradan hareketle Agop’un Hacivat ya da Pişlekar niteliğinde; Kirkor’un ise Karagöz ya da Kavuklu benzeri bir tip olduğu söylenebilir. H. Rahmi, her ikisini de, Karagöz ile Hacivat’a veya Kavuklu ve Pişlekâr’a benzetebileceğimiz bu komik Ermeni delikanlıları, ‘Tanzimattan beri gelen, hattâ kökü daha önceki devirlere dayanan bir sosyal tabaka ve kültür tezadını bilhassa belirtmek üzere, eserine yerleştirmiş gibidir.
Böylece romanda kişileştirme, Karagöz ve Ortaoyununda olduğu gibi karşıt tipler yoluyla yapılıyor. Agop ile Kirkor, ikisi de halktan insanlar olmasına rağmen romanda Agop’un Kirkor’a karşı üstünlük tasladığı daha en başta görülüyor. İplik eğirirlerken Kirkor “meyhane hayatı” şarkılar söylerken Agop, Dede Efendi gibi ustaların ağır şarkılarını söylemektedir. (Efsuncu Baba’da Geleneksel Türk Tiyatrosunun Etkisi” - Hülya Dündar/ Milli Folklor, Yıl 15, sayı 59)


ÇIĞLIK (1949)


Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon
Kamera İlhan Arakon
Yönetmen Yardımcısı Nejat Duru
Atlas Film Nazif Duru, Murat Köseoğlu


Oyuncular: Muzaffer Tema, Emine Engin, Hakkı Necip, Atıf Avcı, Abbas Temizer, Naciye Çokduyan, Hakkı Necip Ağrıman


İlk Gösterim: 24.4.1949


Konu: Fırtınalı bir havada sığındığı köşkde miras meselesi yüzünden dayısı tarafından öldürülen genç bir kızla tanışan doktorun hikayesi.

BABA KATİLİ (1949)

Senaryo ve Yönetmen Sami Ayanoğlu
Kamera Şadan Kamil
Yapım Ha-Ka Film / Halil Kamil


Oyuncular: Nezahat Dilligil, Reşit Gürzap, Mümtaz Ener, Fatma Andaç, Mahmut Moralı, Orhan Elmas


Hiçbir kaynakta konusuna rastlanamamıştır

AYŞE’NİN DUASI (1949)


Senaryo ve Yönetmen Vedat Örfi Bengü
Görüntü Yönetmeni İlhan Arakon
Yapım Atlas Film/Nazif Duru


Oyuncular: İhsan Evrim, Sema Seren, Vedat Örfi Bengü, Atıf Avcı, Ayla Karaca,Kemal Ergüvenç, Mine Coşkun,

Konu: Aşık olduğu köylü kızı Ayşe’yi, şehirli nişanlısına tercih eden Ahmet’in öyküsü

TUZAK (1948)


Yönetmen Faruk Kenç
Senaryo: Tahir Olgaç
Kameraman Kazım Koşkan
Yapım İstanbul Film Faruk Kenç


Oyuncular: Ahmet Tarık Tekçe, Oya Sensev, Mualla İçli, Handan Adalı, Tavfik İnce, Halide Pişkin, Aziz Basmacı, Vedat Karaokçu


Konu: Köyde yaşayan bir kötü ruhlu kadının öyküsü konu edilmektedir.

SÖNEN RÜYA (1948)


Yönetmen Talat Artemel
Müzik: Sadi Işılay
Yapım Işık Film Agop Fındıkyan


Oyuncular: Halide Pişkin, Lütfü Güneri, Nergis Moğol


Film hakkında bulunan bilgiler bunlardır. Kaynaklarda görüntü yönetmenine ve konusuna rastlanmamıştır.

SİLİK ÇEHRELER (1948)


Senaryo ve Yönetmen Çetin Karamanbey
Kamera Lazar Yazıcıoğlu
Halk Film Fuat Rutkay


Oyuncular: Şükran Özer, Kadri Ögelman, Mehmet Karaca, Aliye Rona, Handan Karaokçu, Refik Kemal Arduman, Vedat Karaokçu


Konu: Sosyete kadınıyla bir mimarın aşklarını konu alan bu film, yıllarca tuluat kumpanyalarında “Gamlı Baba” adıyla oynanan bir tiyatro eserinden adapte edilmiştir.


SIZLAYAN KALP (1948)


Senaryo ve Yönetmen Vedat Örfi Bengü
Operatör Necati Tözüm
Yapım Halk Film /Fuat Rutkay


Oyuncular: Suzan Yakar Rutkay, Niyazi Boratop, Handan Karaokçu, Selâhattin Yazgan, Muazzez Fındıkçıoğlu, Reşit Gürzap

Konu: Kaynaklarda filmin konusuna rastlanamamıştır.

KELOĞLAN (1948)


Senaryo ve Yönetmen Vedat Örfi Bengü
Foto Direktörü Lazar Yazıcıoğlu
Yapım Halk Film Fuat Rutkay


Oyuncular: Suzan Yakar Rutkay, Mehmet Karaca, Vedat Karaokçu, Fikret Önal, İsmail Dümbüllü


Türk Sinemasında Keloğlan’ı konu alan 8 film çevrilmiştir. Bunlardan ilki olan bu filmde masal kahramanımız keloğlan’ın güldürüsü yer almaktadır.

Keloğlan bir masal kahramanıdır. Başlangıçta beceriksiz, tembel biri gibi gözükürken olayların gelişmesiyle kurnaz, cesur ve becerikli olduğu ortaya çıkar ve sonunda mutluluğa ulaşır. Bu masal kahramanının başından geçen olayları konu edinen masallara da "Keloğlan Masalları" adı verilir.


Keloğlan yalnız Türk masallarında değil Arap ülkeleri, İran, Kafkasya, Orta Asya, Rus ve Batı Avrupa masallarında da karşımıza çıkar. Adları, kişilikleri, görünüşleri farklı olmakla birlikte bu masal kahramanlarının birbirine benzeyen yanları olduğu görülür. Her ülkenin kendine özgü bir "Keloğlan"ı vardır. Dünya masalları konusunda karşılaştırmalı çalışmalar yapan araştırmacılar Ke-loğlan tipinin özellikleri üzerinde de durmuşlardır. Türk masallarında Keloğlan, yaşlı annesiyle birlikte yaşayan öksüz ve yoksul bir delikanlıdır. Birçok masalda anlatılan şehzadelere üstün nitelikli kimselere benzemez.


Yoksulluğunu ve kimsesizliğini kurnazlığı, yardımseverliği ya da cesaretiyle unutturur. Başlangıçta miskin miskin oturan, annesinin zoruyla istemeye istemeye iş tutan, aptallığı ve unutkanlığı yüzünden yaptığı işi eline yüzüne bulaştıran biridir. Beklenmedik bir anda, güç durumda kalmış bir insan ya da hayvana yardım ettiği için onlardaki olağaKeloğlan'ın yazgısı kıyıcı, acımasız, haksızlık yapmayı huy edinmiş kimseler karşısında kurnaz ve akıllıca davranışlarıyla da değişebilir. Her iki durumda da Keloğlan sonuçta varlıklı, güçlü bir insan olur ve annesiyle birlikte mutlu bir yaşama kavuşur. Bu yönüy-le Keloğlan tipi ve Keloğlan masalları halkın yoksulluktan kurtulma, varlıklı ve güçlü olma, zulmedenlerden öç alma özlemlerini dile getirmektedir.
Türk masallarının kahramanı olan Keloğlan iki ayrı görünüşte karşımıza çıkar. Birincisi masalın başından sonuna kadar genellikle değişmeden kalır. Varlıklı, güçlü bir insan olduktan sonra da asıl kimliğini korur. Bazı masallarda ise Keloğlan, yardım ettiği iyi kalpli bir insanın desteği ile kellikten kurtulur, saçları çıkar. Bazı kahramanlar da başlarına işkembe ya da tüyleri ütülenmiş deriden bir takke geçirerek Keloğlan kılığına girerler. Bu yapay kellik ve sahte Keloğlanlık masal boyunca sürer ve olumsuz durumun ortadan kalkıp kahramanın kurtulmasıyla sona erer. Bu ikinci türden Keloğlan tipine "Sahte Keloğlan" da denmektedir. Bunlar çeşitli nedenlerden ötürü gizlenme gereği duyan kimselerdir.


Başına gelenler, davranışları ve sevimliliğiyle Keloğlan tipi toplumda herkesçe bilinir ve sevilir. Keloğlan halk hikâyelerinde, Karagöz ve ortaoyununda da yer alır. Masallardaki kadar olmasa da buralarda da kendini gösterir ve olaylara karışarak etkili olur. Türk halk edebiyatı içinde önemli bir yeri olan Keloğlan masalları birçok araştırmacı tarafından derlenmiş ve yayımlanmıştır. Bunlardan 18 tanesi Tahir Alangu'nun Keloğlan Masalları (1967) adlı kitabında bulunmaktadır. (Kyn: MsxLabs.org & Temel Britannica)


KANLI TAŞLAR (1948)


Yönetmen: Turgut Demirağ
Senaryo Tahir Olgaç
Operatör: Lazar Yazıcıoğlu
Yapım And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Nevin Aypar, Reşit Erkul, Vahi Öz, K. Emin Bara, Atıf Avcı, Sabahat Kılıçlı, Aziz Basmacı, Betül Sözeri, Umut Deniz, Feridun Çölgeçen

Konu: Bir motor gezisinde işlenen cinayet.

KAHRAMAN MEHMET (1948)

 ”Çanakkale Harbi” 

Senaryo ve Yönetmen Kadri Ögelman,
Kamera Toni Kurteşoğlu,
Yapım: Milli Film Sabahattin Tulgar


Bu film harp meydanlarında vatanını korumak için canlarını seve seve feda eden kahraman Mehmetçiklerin muhterem hatıralarına ithafen yapılmıştır.


Montaj: Faruk Özar, Ses Sistemi: Ragıp Gençer, Seslendiren: Faruk Özar, Besteler: Zekai Beşgül, Okuyanlar: Zekai Beşgül, H. Zeki Sesli, Çalanlar: Mustafa Sazer (Kemençe). Talat Eğilmezer (Tanbur), İhsan Gülver (Ney), Niyazi Volgalı (Ud), Zekai Başgül (Saz), Kurgu: Faruk Özar, Ses: Faruk Özar, Ragıp Gençer, Sintek Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır.


Oyuncular: Kadri Ögelman, Güzin Gürler, Cemil Demirel, Necati Ergenekon, Vasıf Güröney, Güzin Gürler, Aydın Gürler, Behlül Kuruçay, Kadri Ögelman, Türküler: Zekai Beşgül, Zeki Sesli




Konu: Türk Silahlı Kuvetlerinde askerliğini yapan bir Mehmetçiğin kahramanlık öyküsü

İSTİKLAL MADALYASI (1948)


Senaryo ve Yönetmen Ferdi Tayfur
Operatör Cezmi Ar
Yapım İpek Film İpekçi Kardeşler


Oyuncular: Cahit Irgat, Handan Karaokçu, Orhan M. Arıburnu, Mümtaz Ener, Hulusi Kentmen, Yaşar Özsoy, Ferdi Tayfur, Vehbi Ersin, Halit Akçatepe

Konu: Kurtuluş savaşı filmlerinin başlamasına kaynak olan bir kahramanlık öyküsü.


--------------------------------

İstiklal madalyası; 29 Kasım 1920 tarih ve 66 sayılı kanun ve bu kanuna ek ve değişiklik getiren diğer kanunlar gereğince; Kurtuluş Savaşı’nda (15 Mayıs 1919—11 Ekim 1922) cephede kahramanca mücadele eden veya cephe gerisinde büyük yararlık gösteren üst düzey devlet yöneticilerine, TBMM üyelerine, sivil halktan kişilere Milli Ordu’da görev almış olan her rütbeden askerlere ve çeşitli sınıf alay sancaklarına verilmiştir. Milletvekillerine verilen madalyaların şeridi yeşil, cephede bulunanların kırmızı, cephe gerisinde çalışanların da beyazdır. Cephede görev almış milletvekillerinin madalya şeritleri yarı kırmızı, yarı yeşil renklidir.