Yönetmen Lütfi Ö. Akad
Senaryo Lütfi Ö. Akad, Mediha Akad
Görüntü Yönetmeni Lazar Yazıcıoğlu
Müzik Sadettin Kaynak
Yapım Erman Film / Hürrem Erman (Bağdat Stüdyo Film ve Sinema Ltd.)
Oyuncular: Sezer Sezin, Kenan Artun, Settar Körmükçü, Temel Karamahmut, Muazzez Arçay, Renan Fosforoğlu, Yakup İsmail
Konu:
17. yüzyılda ortaya çıktığı sanılan Türk halk öyküsü. Bir kervan, yolda
eşkiya baskınına uğrar. Baskından küçük bir erkek çocuğu sağ olarak
kurtulur. Bir aile tarafindan evlatlık olarak alınan çocuğa Kanber adi
verilir. Bir süre sonra bu ailenin bir kız çocuğu dünyaya gelir, adını
Arzu koyarlar. İki çocuk birbirlerini kardeş sanarak büyürler. Bir süre
sonra aralarında ilgi ve yakınlık başlar. Kardeş olmadıklarını öğrenince
de evlenmek isterler. Arzu-nun annesi bu evliliğe karşı çıkar ve kızını
zengin bir tüccarla evlendirir. Ama adam kısa bir süre sonra ölür. Arzu
ile kanber evlenmek için yeniden uğraşırlarsa da, anne engel olur.
Aşıklar bir rastlantı sonucu birbirlerini bulurlar. Sürekli olarak
kızını izleyen kötü kalpli anne onları gene ayırmak ister, ama gençlerin
çevresi su ile kaplandığından yanlarına ulaşamaz. Az sonra iki
sevgilinin göğüslerinden birer güvercin çikarak uçar ve böylece ikisi de
orada can verirler. Bu öyküden yola çıkarak Ömer ve Mediha Akad’ın
senaryosundan çekilen filmin konusu da şu şekilde:
►
ÖYKÜ: Bundan asırlar önce Suriye taraflarından bir köyde bir fakir
Kamber yaşarmış. Babası ölüp yetim köye Daraz Beğleri köyünden gelin
gelmiş olan garip anası ile köyde biçare kalmışlar.
Köyde bulunan ve
babasının dayısının bolca olan koyunlarını güdermiş. Adam Kamber’i çok
sever ve üç tane kızı olan adam yeğeninin oğlu olan ve babası öldükten
sonra ona emanet kalan Kamber’e “Oğlum benim koyunlarımı güt, ben başka
bir yabancı çoban tutmayayım, sen de kızlarımdan hangisini beğenirsen
onu sana nikâhlayayım” demiş. Bir müddet bu işi yapan Kamber’in bu arada
annesi de vefat etmiş. Kamber tek başına yapa yalnız kalıvermiş koca
köyde.
Dayısının koyunlarını güdüyor, gününü gün ediyormuş ama çok da
güzel bir karayağız delikanlı imiş Kamber. Bu köyde bir de güzelliği
dillere destan bir kız varmış. O da anadan babadan yetim, ninesi ile
birlikte yaşıyormuş. Kamber’in yakışıklılığını o da duyar, Kamber de
onun güzelliğini duyar ama Arzu’yu nerede görecek, bir türlü göremez…
Ama Arzu onun koyunları suladığı köy çeşmesine bir gün testisini
doldurmaya gider ve Kamber’i çeşme başında yatarken görür.
Her gün o
çeşme başında buluşurlarmış. Bu durumu Arzu’nun ninesi duyar ve Arzu’yu
bu sevdadan vazgeçirmeye çalışır. Bu arada Kamber’in dayısı da duyar. Bu
olayları dayı kızları Kamber’e Arzu’yu kıskanmalarından dolayı kötülük
yapmak isterse de akıllı ve olgun bir insan olan dayı buna müsaade
etmez. Kamber’i koyun çobanlığından uzaklaştırır.
Kamber
artık Arzu’nun sevdasından dağlarda, köylerde gezer olur, gözü başka
kimseleri görmez. Bir gün Arzu’nun ninesi bunların sevdasına engel
olamayacağını anlayınca Arzu’ya der ki: “Arzu kızım, bugün Kamber’i
yemeğe çağır ona bir yemek yedirelim ve sizin işinizi konuşalım.”
Aslında fikri Kamber’i zehirlemekmiş… Arzu sevinçle Kamber’e koşar ve
der ki: “Kamber ağam, ninem seni bu akşam yemeğe çağırdı, nihayet gönlü
seni sevdi.
Bizim sevgimize saygı gösterdi. Köyde
bir tanıdıklarının çırağı olan Arap, Arzu’nun evine girer… Arzu bu Arap
ile ninenin konuşmalarını duvarın ardından dinler. Arap çok şiddetli bir
zehir getirmiştir. Yemeklere bu zehir atılacak ve o gece Kamber
zehirlenip öldürülecek…
.
O
gece Arzu ile kamberin konuşmalarını duyan nine köyün mezarlıkları
arasına bir ateş yakar, elinde bir yağ tavası orada pişi yapmaya başlar.
Ve Kamber dayıları ile yanına gelir sorar “ne oldu nine ne yapıyorsun
burada böyle?” Cadı karı yalandan, numaradan başlar ağlamaya ve derki
“hay Kamberim sen gidince Arzum senin buralardan kaçıp gittiğini
düşünerek gara sevdandan yataklara düştü ve öldü, onun pişisini
pişiriyorum” der. Kamber buna çok üzülür ve dayılarına der ki,
“Dayılarım size çok eziyet oldu ama kusura bakmayın, ne yapalım bu bizim
kaderimiz, siz gidin artık size ihtiyacım yok, Arzum ölmüş” der.
Dayı-ları atları ile geriye dönerler giderler….
Artık
bu kadar uğraşmadan sonra kavuşa-mayacaklarını akıllarına koyan gençler
başka başka bahaneler ararken Arzu’nun ninesi başka bir köye haber
salar. Orada nüfuzlu ve zengin bir adamın oğluna arzuyu nişanlamak
ister. Kim istemez Arzu kızı; çok güzel dillere destan bir kız ve o
köyde habire dünürcüler gelip gitmektedir… Niha-yet iş tamam olur o
yabandan gelenlerin oğluna Arzu nişanlanır. Yine Arzu ile Kamber bir
buluşmalarında şu kararı alırlar: Kız o köye gelin giderken “ben
Kamber’in atından başka ata binmem” diyecek ve Kam-ber de atını gelinin
altına çekecek, giderken yolda bir fırsatını bulup beraber kaçacaklar.
Nihayet
gün gelir çatar, Arzu kayınpederi olacak adama der ki “ben Kamber’in
atından başka ata binmem, benim gelin atım Kamber’in atı olacak.”
Kayınpederi olacak adam da buna rıza gösterir ve nihayet Arzu, Kamber’in
eyerlenmiş atına biner. Önde çalgılar çengiler o damadın köyüne doğru
gelin alayı yürür….
….Böylece atın yularını salıveren Kamber
gelin kafilesinden ayrılır ve oracıkta yol kenarında adeta taş gibi
donar kalır. At gelini götürür ve güvey evine indirir. Gece güveyi
gerdeğe katılır. Ve geleneklere uygun olarak hemen iki rekât namaz
kılmak için zifaf odasında hazır olan seccadeye namaza durur. Bir müddet
durduktan sonra odanın bir kenarında oturmakta olan Arzu güveyi-ye
namazın bitmedi mi elin oğlu der ve hafifçe dokunur. Damat olduğu yere
yığılıp kalır, adam ölmüştür. Arzu hemen evden dışarı seslenir, “gelin
ağalar oğlunuz öldü” der. Arzu evden çıkar, dağlara doğru koşmaya
başlar. O güveyinin öldüğü anda Kamber de o atı bırakıp kaldığı yerde o
da ölmüştür.
Arzu dağa
gider at ise Kamber ağasının başına gider başlar orada acı acı kişnemeye
başlar. Bu atın sesini duyan Arzu gelin bakar ki at kişneyip durur.
“Bu… Kamber’in atının sesi” diye ses gelen yana varır, bakar. Kamber
yerde yatıyor. Arzu da dua eder “Allah’ım benim canımı da şuracıkta al,
beni Kamberimden ayırma” der. Allah duasını kabul eder ve o da Kamber’e
sarılı vaziyette ölür. Arzu’dan hiç haber alamayan nine Arzu’yu verdiği
köye gider. Ve acı durumu öğrenir… Kamber’in kayıp olduğu yere koşarak
gelir bakar ki Arzu ile Kamber orada, kucaklaşmış ölü vaziyette
yatıyorlar. Onların bu sevda durumunu hiç kendi içine sindiremeyen nine
de Allah’tan o anda ölüm ister ve Arzu ile Kamber’in aralarına yatar.
Onun da isteği Allah tarafından kabul edilir, o da oracıkta ölür. “Arzu
ile Kamber iki gül ağacı olurlar tam büyüyüp birbirlerine kavuşacakları
zaman aradan ninenin cesedi diken olarak çıkar, onları asla
kavuş-turmazmış”. (kyn: İsmail Detseli, Kilistra “Gökyurt” Kültür ve
Turizm Derneği - www.kilistra.org.tr)