Powered By Blogger

25 Ekim 2015 Pazar

ŞU KIZLARIN ELİNDEN (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Yücel Hekimoğlu “Georges Simenon’un bir romanından uyarlama ”
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Kamera Film


Oyuncular: Orhan Günşiray Gönül Yazar Çolpan İlhan, Selma Güneri, Adnan Şenses, Ali Şen,


Konu: İki kız kardeşle aynı anda flört eden zengin bir gencin aşk öyküsü

ŞOFÖRLER KRALI (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam
Operatör: Turgut Ören
Yapım:Birsel Film / Özdemir Birsel


Oyuncular: Ayhan Işık (Hasan), Belgin Doruk (Nazlı), Ahmet Tarık Tekçe (Ahmet), Suzan Avcı (Sevgi), Ali Şen, Semih Sezerli (Karga Sami), Hasan Ceylan (Kaşalot Niyazi), Suna Pekuysal (Madam), Necdet Tosun, Gülbin Eray (Aynur), Faik Coşkun (pastaneci), Zafer Önen (Şoför Mehmet), Gül Gülgün, Eşref Vural (Ördek Nazım), Feridun Çölgeçen (Nuri), Merih Dinçoy, Funda Yanar, Reha Kral, Selahattin Geçgel, Gül Gülgün, Nubar Kamçılı,


Konu: Mesleğinde dürüst, namuslu bir şoför olan Ayhan Işık ayna zamanda da şoförlerin kralıdır da.

ŞOFÖR NEBAHAT VE KIZI (1964)

Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Erdoğan Tünaş "*"
Kamera : Ali Uğur, Dinçer Önal
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Duru Film / Süreyya Duru


Reji Asistanı: Remzi Cöntürk, Prodüksiyon Amiri: Abdullah Barut, Alpay Ziyal, Kamera Asistanı: Yılmaz Akay, Işıklar: Hüseyin Özşahin, Set Amiri: Reşit Çıldam, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj: Ali S. Berkan, Senkron: Taner Oğuz, Arif Özalp, Laboratuvar: Mihal Skarpetis, Matipo: Recai Karataş, Sikript: Muzaffer Hiçdurmaz, Şoför Nebatar Şarkısı: Sami Hazinses, Okuyan: Ahmet Üstün,
(Acar Film Stüdyosunda Hazırlanıp Seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Filiz Akın (Hülya), Sezer Sezin (Şoför Nebahat), Cüneyt Arkın (Murat), Kenan Pars (Baba), Burçin Oraloğlu, Ahmet Tarık Tekçe (Deve Salim), Sami Hazinses (Trafik Rıza), Talat Gözbak, Naci Erhun, Türker Tekin. Tansu Sayın, Afif Yesari, Şener Bayyurt, Adil Güldürtücü, Celal Ersöz, Erhan Gökgücü, Tuncay Erenay, Mahmure Handan,


Konu: Film şöyle başlar: "Ben bir yazarım. Hayatımı film hikayeleri yazarak kazanıyorum. Biz yazarlar herhangi bir konuya başlarken daha çok hayali vakalar üzerine temel kurmaya çalışırız. Bu sefer böyle bir alışkanlığın dışına çıkmak ve gerçek bir hikaye anlatmak istiyorum. Bir evin kapısını çalalım ve karşımıza çıkan ilk insanın hayatını takip edelim. Evler genç kızların Hıdrallez sabahları gelinlik elbise giyip, gül ağacı altında niyet çektikleri küplere benzer. Sır doludur evler, Saadet, neşe veya kader doludur. Mesela bu ev ... "


Evin kapısı çalınır ve şoför Nebahat (Sezer Sezin) çıkarak şunları söyler. "Ufak tefek mücadelelerle dolu bir hayatım var benim. Adım Nebahat, şoför Nebahat. 17 yaşında, babamırı ölümü ile bu mesleğe atıldım. Sonra, bir avukatla evlendim. Bir kızım oldu. Sekiz sene evvel kocamdan ayrılınca tekrar şoförlüğe başladım. "


Film bundan sonrası anlatır. Şoför Nebahat yetişkin kızı Hülya (Filiz Akın) birlikte yaşar. Kızı onun için, yaşamında tutunduğu, mutluluğun kaynağı olan her şeyidir. Gün boyu direksiyon başında çalışarak kazandıklarının bir kısmı ile kızına armağanlar alır. Ama şoför kızı olmayı bir türlü onuruna yediremeyen ve gözü çok yükseklerde olan Hülya hediyeleri değersiz ve sevksiz bularak bir kenarlara atar. Annesini üzmesine rağmen. O daha çok, hiç görmediği avukat babasıyla övünür ve yaşam tarzını da ona göre belirler. çoğu varlıklı ailelerin çocuklarıyla yoz bir yaşamı sürdürüp, o yaşam içinde birini seçerek sınıfını değiştirmeyi amaçlar. Üniversite eğitimini yapan tornacının oğlu Murat (Cüneyt Arkın) kendisine tutkun olduğu halde ona hiç yüz vermez .. Şımarık zengin çocuklarıyla kendi evinde yaptığı bir parti yüzünden annesiyle tartışıp babasının yanına kaçar. Ama bir zamanların ünlü avukatı olan babasını Beyazıt meydanında arzuhaıcilik yaparken bulur. Evi ise oturulmayacak denli perişandır. Şoför kızı olmanın getirdiği ezikliği üzerinden atmadan tekrar annesinin yanına döner. Bu kez yaşamı, olduğu gibi kabullenmese de onu anlamaya, çözmeye çalışır. Annesi şoför Nebahat ise her zaman olduğu gibi onun tek destekçisi olur .. (Burçak Evren, "Filiz Akın", Dünya KİV Yayınları, 2010)


Filmi Tam İzle 
__________________________________________

“*” James M. Cain'in (1892-1977) romanından Ranald Mac Dougall'ın (1915-1973) senaryosuyla 1945 yılında Michael Curtiz'in (1886-1962) rejisiyle filme aktarılan ve baş rollerini Joan Crawford (1905-1977) ve Jack Carson'un oynadığı "Mildred Pierce" isimnli fimden uyarlamaç (kyn:www.imdb.com )

 

ŞEYTANIN UŞAKLARI (1964)

Senaryo ve Yönetmen: İlhan Engin
Operatör: Çetin Gürtop
Yapım : Günşıray Film / Orhan Günşıray 


Oyuncular: Orhan Günşıray, Sema Özcan, Tuncer Kurtiz, Cahit Irgat, Talat Gözbak, Aliye Rona, Atıf Kaptan, Mümtaz Ener, Osman Alyanak, Tuncel Kurtiz, Atilla Sarar, Ali Seyhan, Fehmi Tengiz, Hüseyin Zan, Gülbin Eray, Sami Tunç, Altan Günbay


Konu: Genç adam bir zamanlar babasını öldüren bir ailenin kızına aşık olur. Ama ailesi bunu onaylamaz, kanın yerde kalmaması gerektiğini ileri sürerek genç adamı çatışmaya itmek istermler. Genç adamın annesi öcün alınması taraftarıdır ve bu konuda oğlunu kışkırtır. Genç adam ise sevgiyle intikam alma duyguları arasında gidip gelir.

24 Ekim 2015 Cumartesi

ŞEHRAZAT (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Halit Refiğ
Kamera: Çetin Gürtop, Turgut Ören
Yapım : Günşıray Film /( Orhan Günşıray


Oyuncular: Orhan Günşıray, Leyla Sayar, Nilüfer Aydan, Gürel Ünlüsoy, Yüksel Tarı, Tülin Özbek, Tülin Elgin, Önder Somer, Gülbin Eray, Atlan Günbay, Atilla Sarar, Süha Doğan, Ertuğrul Bilda,


Konu: Geceleri bir lokalde striptiz ya-pan ağına düşürdüğü erkekleri öldüren bir hayat kadınının hikayesi.


► Şengün Kılıç Hristidis, Halit Refiğ ile yaptığı söyleşide film hakkına şunları yazıyor:


“Şehrazat'ın hazırlıkları başladı. Nilüfer Aydan ve Leyla Sayar ikilisi var. Gurbet Kışları'ndaki cinsellik meselesi öyle bir sarsıntıyarattı ki hem benim açımdan, hem de bana film yaptırmayı düşünenler açısından cinsellik bir koz olarak değerlendirilmekteydi. Şehrazat'ı yaparken ne düşündüm; konu yok ortada henüz, Orhan Günşiray benimle film yapmak istiyor kendi şirketi adına. Şöyle bir fikirden yola çıktım: Orhan Günşiray neyle meşhur olmuş, çapkın adam rolleriyle; kadınların çok hoşlandıkları, ilgi duydukları ve bir yataktan öbür yatağa giden, sevimli, çapkın, maceraperest adam. Onun karşısı-na öyle bir kadın çıkartayım ki, bu kadın erkek tüketen bir kadın olsun. Yani erkekleri bir gecelik kullanıp posasını çöpe atıyor. Şehrazat fikri böyle ortaya çıktı.


_ Orhan Günşiray'ın projeye yaklaşımı nasıl oldu? Halk öykülerinde böyle bir tip olmasına rağmen, o güne kadar sinemada alışılmış bir tip değil bu. Riski nasıl göze aldınız?


Ama şöyle bir durum var, sonunda kim kazanacak? Şimdi biz ne görüyoruz hikayede? Erkek tüketen kadın. Sonunda sıra Orhan Günşiray'a geldiğinde ne olacak? Sonunda Orhan Günşiray kazanıyor. Kadın kişiliği üzerine çok uğraştım. Netice itibariyle benim öteden beri ilgimi çeken Freudyen cinsel içgüdüler konusuyla çok ilgili bir tasarıydı. Orhan Günşiray'la da gerek senaryo; gerek çekim sırasında son derece uyumlu bir çalışmamız oldu, yapımcı olarak üzerimde hiçbir baskısı olmadı. Yalnız burada da tabii evdeki bazı hesaplar çarşıya uymadı. Gurbet Kuşları'nda çok ilgi toplayan mesele neydi? Sevda'nın göğüsleri. Burada da göğüsleri güzel bir hanım göğüslerini gösterelim dedik, mademki seyircide böyle bir eğilim var... Bu arada Leyla Sayar'ın çizdiği kadın tipinin tam karşıtı Nilüfer Aydan'ın oynadığı bir kadın tipi vardı, Orhan Günşiray'ın asıl sevgilisi. Adam ikisinin arasında kalmış. Elimden geldiği kadar entrikası güçlü bir konu tasarlamaya çalıştım. Fantastik öğeleri, gerçeküstü özellikleri ağır basan bir konuydu, başta Şehrazat karakterinin kendisi olmak üzere.


- Film gösterime girdiğinde tepkiler ne oldu?


Burada tipik olaylardan biri filmin ilk gösterildiği gece Lale Sineması'nda olan bir olay Orhan Günşiray'ın Leyla Sayar'la bir araya gelmeden önce başka zamparalıklarını görüyoruz, kadınlar üzerindeki etkisi, tıpkı oraya gelene kadar Leyla Sayar'ın erkekleri ağına düşürüp işini gördükten sonra posasını çöpe atması gibi. Orhan Günşiray'ın birlikte olduğu kadınlardan biri de Gülbin Eray. Bir sahne çektik, Gülbin Eray, Orhan Günşiray'ı etkilemek için bir sandal gezisinde sutyenini çıkartıyor. Bu sefer kaza ile değil ama! O sahneyi bekliyorum ilk gösterim gecesi. O sahne geldi, Gülbin Eray sütyenini çıkardı attı ve sinemadan, "Sansür... Sansür nerede" sesleri yükseldi. İçimden, "Size de bir türlü yaranılmıyor kardeşim" dedim. Netice itibariyle Şehrazat'ın başarısı da Gurbet Kuşları ve Şafak Bekçileri'nin başarısını egale eden bir başarı olmadı. Yani kağıt üzerindeki beklentileri o da karşılamadı ama netice itibariyle seyircinin yanda bırakıp çıktığı bir film olmadı. “Sinemada Ulusal Tavır, “Halit Refiğ Kitabı”

ŞAHANE ZÜĞÜRTLER (1964)


Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo “*” Erdoğan Tünaş
Operatör: Ali Uğur
Yapım: Duru Film / Naci Duru

Kurgu: Özdemir Arıtan, Yapım Sorumlusu: Fuat İmer, Reji Yardımcısı: Temel Gürsu, Remzi Jöntürk, Kamera Asistanı: Erhan Canan, Taner Öz, Negatif Kurgu: Ali Berkan, Laboratuar: Recai Karataş, Mihail Skarpedis, Işık Şefi: Hüseyin Özşahin, Ses Kayııt: Tuncer Aydınoğlu, Senkron: Taner Oğuz, Arif Özalp, Prodüksiyon Amiri: Abdullah Barut, Set Amiri: Burhan Yeşildağ, Şarkılar: Gönül Turgut

Oyuncular: Ayhan Işık (Fikret Soylu/Ahmet), Sezer Sezin (Leyla Soylu/Fatoş), Gürel Ünlüsoy (Metin Pastırmacıoğlu), Zerrin Arbaş (Sevim Pastırmacıoğlu), Ali Şen (Hüsmen Pastırmacıoğlu), Mürüvvet Sim (Şahande Pastırmacıoğlu), Hüseyin Baradan (Yusuf), Aziz Basmacı, Ahmet Turgutlu (Aşçı), Uğur Uyguner, Reşit Çıldam (Uşak Dilâver), Yıldız Kafkas (Necla), Tolga Tigin, Bülent Koral (Osman), Timuçin Caymaz, Necip Tekçe (Ayıboğan), Fuat İmer, Zeki Sezer, Muam-mer Gözalan (Avukat), Seşlâhattin İçseln (Ömer), Aziz Basmacı, Lütfi, Engin, Uğur Uyguner, Ersun Kazançel, Çetin Başaran, Temel Gürsu, Zeki Tüney (Ahmet)

KONU: Fikret ve Leyla Soylu, birbirine büyük bir aşkla bağlı bir çifttir. Adana'nın sayılı zengin ve hayır severlerinden olan bu çift bir dalavere sonucu tüm servetlerini kaybederler. Sadece iyi günde değil kötü günde de beraber yola devam etme kararı alıp, soluğu İstanbul'da alırlar. Amaçları başlarını sokacakları bir ev bulup, çalışıp, eski günlerindeki gibi olmasa da kendi yağları ile kavrulup hayatlarına devam etmektir. İlk akıllarına gelen, zengin bir ailenin yanına uşak ve hizmetçi olarak girmek olur. Böylece, yeni görme zenginlerden Hüsmen Pastırmacıoğlu'nun evinde çalışmaya başlarlar. Pastırmacıoğlu'nun karısı Şahende, kızı ve oğlu ile birlikte başlarına türlü komik olay gelir. Karı koca olduklarını gizledikleri için ailenin kızı Fikret'e, oğlu da Leyla'ya asılır. İki kardeş çiftimizi bir gece kulübüne davet ederler, amaçları hayatlarında belki de ilk defa böyle bir ortama giren bu iki insanın düştüğü durumla alay etmektir. Gece kulübünde kendilerini evvelden tanıyan bir ahbaplarına rastlayan Fikret ve Leyla, gerçeği itiraf etmek zorunda kalırlar.

Oynadıkları oyuna artık iki kardeş de katılacaktır. Günün birinde kendi iflaslarına neden olan Yusuf, Hüsmen Bey'i de kandırmak için evlerine gelince karı koca buna mani olmaya çalışacaklardır.

Ayhan Işık'ın 35, Sezer Sezin'in de 37 yaşındayken rol aldıkları bu filmde Sezer Sezin'i kendi sesi ile şarkı söylerken de izliyoruz. Rusların ünlü halk şarkılarından biri olan Oçi Çiorne'ye Türkçe söz yazılmış halinde şöyle seslenir Sezer Sezin;

Bir hayat vardı yaşadık seninle//İşte masalı, anlatayım dinle O günler neydi, herşey pembeydi//Şimdi artık oldu yazık Ah sevgilim sen varsın ya//Aldırmam ben hiç dünyaya Aşkın yoksa herşey gece//Gel yanıma gel ağla

Henüz 23 yaşındaki Zerrin Arbaş'ı ancak çok dikkatli gözler tanıyabilir.
Yeni zengin ailenin yanında hizmetçilik yapan çiftimiz görgüleri ve terbiyeleri ile ailenin güven ve sevgisini kazanırlar. Uşağımız Ahmet, koca karı tarifi amonyaklı, ispirtolu, barut karışımlı bir ilaçla efendisinin baş ağrısını geçirmekle kalmaz, davete giderken papyonunu dahi düzeltip şöyle der mesela; Papyon kelebek gibi olmalı, mendil de (yaka cebindeki) yakanıza konmuş bir martı. Hizmetçimiz Fatoş'a kocasının altı aydır kendisine yanaşmadığından dert yanan evin hanımı Şahende'ye müthiş bir önerisi olur; Ayrı odalarda yatan karı kocayı aynı odada buluşturmak için Hüsmen Bey'in yatağına bir kova su döker. Hüsmen Bey de mecburen karısının odasında gider. Aklı bir karış havada çocuklar da çiftimizden nasiplerini alırlar. Boksa meraklı Metin'in ısrarları karşısında Ahmet Metin ile dövüşür ve onu yere yıkar. Fatoş ve Sevim'in girdiği iddia sonucu; nakavt olan Metin'in başucunda sevimli çiftimiz ikramiye alacakları için sevinç içindedirler.Hüsmen Bey, işe alacağı sırada Ahmet ve Fatoş'dan (gerçek isimlerini söylemezler) bonservis ister. Oynadıkları oyuna artık iki kardeş de katılacaktır. Günün birinde kendi iflaslarına neden olan Yusuf, Hüsmen Bey'i de kandırmak için evlerine gelince karı koca buna mani olmaya çalışacaklardır.

_____________________________________________


“*”Jacques Deval’in “Towarich” isimli tiyatro oyunundan. Aynı zamanda “Şahane Züğürtler” Haldun Dormen tarafından 1963 ve 1993 yıllarında iki kez sahnelenmiştir. Şahane Züğürtler'deki Prens Mikail en çok severek oynadığı rol. Haldun Dormen Prens Mikail'i şöyle tanımlıyor anılar kitabında: "Herkese seslenebilen bir yönü vardı. Çarlık Rusyası'nın asilzadesi olmasına rağmen, elin-deki parayı çağdaş Rusya'ya vermekten çekinmeyecek kadar büyük bir insandı Prens





ŞAFAK YILDIZI (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Rahmi Kafadar
Kamera: Dinçer Önal
Yapım:Hilal Film / Feyturiye Esen


Oyuncular: Fikret Hakan, Hilal Esen, Aysel Tanju, Hüseyin Baradan, Muazzez Arçay, Faik Coşkun


Konu: Karısının ölümünden sonra eş olarak kabul ettiği kadın yüzünden her şeyini kaybeden baba ve kızının dramı

SUÇLULAR ARAMIZDA (1964)

Senaryo ev Yönetmen: Metin Erksan
Foto Direktörü Mengü Yeğin
Müzik Derleme: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Birsel Film / Nüzhet ve Özdemir Birsel


Sesleri Alan: Tuncer Necmioğlu, Laboratuvar: Mihal Skarpetis, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Arif Özalp, Taner Oğuz, Prodüktör Amiri: Saltuk Kaplangı, Kamera Asistanları: Taci Saraç, Tosun Bayrı, Set İşçileri: Suat Yavaş, Erol Kesler, Muammer Hucuptan, Işık: İlhan Özakova “Şimşek Prodüksiyon”,
/Acar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Ekrem Bora, Belgin Doruk, Leyla Sayar, Tamer Yiğit, Atıf Kaptan, Gülben Akkaya, Hakkı Haktan , Erol Taş, Neşet Özince, Osman Türkoğlu, Feridun Çölgeçen, Faik Coşkun, Ahmet Turgutlu, Sabahat Işık, Hamdi Şarlıgel, Cihat Özsu,


Konu: İstanbul'un zengin bir ailesinin konağında oldukça kıymetli olduğu söylenen bir kolye çalınır. Hırsızın evin içinden bir kişi olduğu düşünülmektedir. Ancak şüpheler-de sınıf farkları hemen göze çarpar. İşin ilgici kolye sahtedir


ÖDÜL;


 2. İzmir Film Festivali (1965)


► Metin Erksan “En Başarıılı Yönetmen”


 Milano Film Festivali (1965)


► “En iyi Sosyal konulu film” ödülü


 "Suçlular Aramızda", "Susuz Yaz"ın başarısından sonra merakla beklenmeye başlandı. Kimilerine göre büyük bir hayal kıırıklığı olan film, sahte bir kolyenin etrafında dönüp dolaşan olaylar, aşklar, ölüm ve kişilerin hikâyesiydi. Filmde burjuva ve alt kesimin hayatlarından kesitler veriliyordu. "Suçlular Aramızda"nın hikâyesini Metin Erksan şöyle anlatıyor:


“Birsel Film bir yarışma açtı; ikramiyesi de çok büyük. Bir senaryo yarışması. Ancak kurul gelen hikayelerden hiçbirini beğenmedi. Daha doğrusu birini beğenmişler ama, Birsel Filmin yöneticisi 'Ben bunu çevirmem' demiş. Benim de kanaatim o yöndeydi. İş kaldı başa. Ben de oturdum, 'Suçlular Aramızda'yı yazdım.


O zaman itibarlı aileler vardı. Müthiş zengin aileler, bir sınıf türüyor Türkiye'de. Bunlardan bir isim de Gülbekyan. Gazetelerde okudum. Gülbekyan bir tarihte gelinine çok değerli bir kolye hediye etmiş. Gel zaman, git zaman, kolye çalınmış, ama hırsızlar satmaya çalıştıklarında şoke olmuşlar, çünkü kolye sahte çıkmış. Gelinine sahte kolye hediye etmiş Gülbekyan. Ben bu olayı çok sevdim. Böyle bir rezillik olmaz. Film de bunun üzerine kurulu. Büyük bir taşlama var.


Gerçi ben filmi şimdi çeksem aynısını yapmam tabii ki ama, yine de o zamanın şartları içinde biçimini k sevdiğim filmimdir. Film bitti, gösterime girdi, hiç ses seda yok, olumlu olarak diyorum. Aksine sinema yazarlarının 'Nedir bu ya?' gibisinden bir tavırları var. Hem de ilerici, devrimci geçinen sinema yazarları bunlar. Hiçbir şekilde anlamadılar ne söylediğimi.”

Suçlular Aramızda"nın basında çıkan eleştirileri o yılların sinema eleştirmenlerinin filme nasıl yaklaştığını, filmde anlatıImak istenenlere ne kadar uzak kaldıklarını göstermektedir. Sözgelimi 1964 yılında Ses dergisi "Türk Sinemasında Kleptomani" başlığıyla Türk filmlerinin konularının, bazı sahnelerinin ya da bazı planlarının hangi yabancı filmden çalındığını anlatan bir yazı yayınlanmıştır. Bu yazıda "Suçlular Aramızda" filmindeki bazı sahnelerin yabancı filmlerden taklit edildiği örnek fotoğraflarla gösterilir:


Bir yabancı rejisör, filminde Catherine Spaak'ın çıplak vücudunu kağıt paralarla örter. Yerli sinema rejisörü Metin Erkksan bir film yapar. 'Suçlular Aramızda' adlı filminde o da Leyla Sayar'ın çıplak vücudunu kağıt paralarla örter. Bu çeşit davranışlara dünyanın hiçbir yerinde sanat demezler, "Başkalarının buluşunu kendi adına tescil ettirme' derler... 'Suçlular Aramızda' filminde bir de kilise sahnesi vardır. Belgin Doruk ve Tamer Yiğit, Ayasofya arkasındaki Aya Irini Kilisesi'nde buluşup konuşurlar. Bu sahne de Roger Vadim'in "Sensiz Yaşayamam" adlı filminde vardır. Hıristiyan oyuncunun Hıristiyan memleketinde kilisede buluşması, filmin konusuna gayet manalı bir şekilde uymuştur. Ama sanat tarihi ve arkeoloji öğrencileri gibi inceleme ve ders yapmak zorunda olmayan Türk ve Müslüman aşıkların, niçin orada buluştukları sorulduğu zaman akla 'Taklitten başka bir şey gelmemektedir. Bir de vaktiyle Metin Erksan'ın sanat tarihi tahsil etmiş olmasının tesirleri düşünülebilir.
Aynı yıl Coşkun Şensoy, "Gördüğümüz Filmler" adlı köşesinde "Suçlular Aramızda" için; "Ona da filme faydalı olan üstün bir reji, cesur bir kamera çalışması ve duygulu bir mekan anlayışı, Sonra yer yer alışılmış kalıplara uyan dağınık anlatımlı bir hikâye ve silik denebilecek bir oyun var" ifadelerini kullanarak o yılların sinema yazarlarına bir başka örneği teşkil eder.


Metin Erksan'ın bu filminin doğru dürüst anlaşılamamasının nedenlerinden biri o yıllarda sinema yazıları yazan eleştirmenlerin filmlere bakış açısıyla ilgili olduğu kadar, o yıla kadar Türk sinemasında hemen hemen hiç kullanılmayan metaforlar kullanması da olmuştur. Yönetmen, zenci jigolo, kurukafa, dünya haritası ve küre gibi metaforlarla ilk kez sinema seyircisinin karşısına çıkarak bunlarla bir mesaj vermeye çalışır.


Metin Erksan, zenci jigoloyu kuşkusuz ki, seks aracı olarak kullanmıştır. Nükhet'in, evinde bir zenciyle yaşamasını ve onunla aşk yapmasını, gerek Nükhet'in kadınsı bir içgüdüsü, gerekse bilinçli bir davranışı olarak kabul edin, sonuç değişmiyor. Nükhet, böylece sadece parası için katlandığı ama, asla sevmediği Mümtaz'a en büyük hakareti ettiğini biliyor. Kuşkusuz ki, Mümtaz, eve gizlice girip kolyeyi çalmaya kalkıştığı gün bir zenciyle değil de bir beyaz jigoloyla karşılaşsaydı bu kadar aşağılanmış olmayacaktı. "Neden zenci" sorusunun bir başka cevabı da, Nükhet'in zenci Yahya'ya bir köle gibi davranışının altında yatıyor olabilir. Bu cevap kuşkusuz ki ilki kadar yeterli değildir.


Dünya haritası ve Mümtaz'ın toplantı masasında döndürdüğü küre metaforu, yüceliği simgeliyor. Mümtaz, bu simgeyle dünyanın merkezi olduğuna hem kendisini, hem de çevrelerindekileri inandırmaya çalışıyor.Kurukafa ise Mümtaz'ın ne kadar merhametsiz olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Ekrem Bora'nın canlandırdığı Mümtaz karakteri merhametsizliğin canlı örneği gibidir. Mümtaz, sadece metresine karşı değil, karısına, hatta babasına karşı ahlaksız ve merhametsiz davranışlar sergileyerek bunu ispatlar. Metin Erksan, filmde Mümtaz'ın gösterdiği merhametsizliğin aksine tüm merhametini film bittikten yıllar sonra kendi oyuncularına gösterecektir. Bunu filmin bazı sahnelerine sansür uygulayarak gerçekleştirir. Kendi deyimiyle filmini "altın makas"la keser. Film özel gösteriler dışında sinemada ya da televizyonda gösterilirse, seyirciler Leyla Sayar'ın çıplak sahnelerini ve Mümtaz'ın sekreteri ile sevişme sahnelerini göremeyecekler. Çünkü, bu sahneler filmin rejisörü tarafından filmden çıkartılmış:



Leyla, biliyorsunuz azize oldu, yani evIiya olduğunu söylüyor. Öyle diyorsa öyledir, ben işin bu tarafıyla ilgilenmem. Ben Leyla'yı çok severim. En büyük prensiplerimden sevgim ve sevdiklerimin menfaati için vazgeçebilirim. Leyla'ya zarar vermemek için bu sahneleri ben kestim. Leyla'nın bir kez daha çıplak görünmesine müsaade etmedim. Sekreter rolünü oynayan Gülben Alpkaya da benim çok sevdiğim bir arkadaşımla evlendi. Istedim ki Gülben'in o sahnesi olmasın, evliliklerine bir zarar gelmesin. Her ikisinin de bu sansürden haberi yok. Ben merhamet, sevgi, dostluk, arkadaşlık adına kendi filmlerime rahatlıkla sansür uygulaya

bilirim. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sine-ması” syf,64

SON TREN (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam
Eser: Esat Mahmut Karakurt
Görüntü Yönetmeni: Melih Sertesen
Yapım : Acar Film / Murat Köseoğlu
Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,


Oyuncular: Tamer Yiğit (Rıdvan), Neriman Köksal (Nevzat), Hülya Koçyiğit (Pelin), Ulvi Uraz (İzzet), Hüseyin Baradan (Çete Üyesi), Reha Yurdakul (Komiser Nazım), Sami Hazinses, Cevat Kurtuluş (Hakkı), Osman Türkoğlu (Emniyet Görevlisi), Necdet Tosun Balıkçı), Ahmet Turgutlu (Akrep Kuyruğu), Muammer Gözalan (Haşim), Mustafa Yavuz (Çete Üyesi), Mahmure Handan (Hizmetçi), Zeki Sezer (Emniyet Görevlisi)


► “Genç ve yakışıklı bir delikanlının, arzularına yenik düşen bir kadının nasıl tuzağına düştüğünü ve aşkı için yaptığı fedakârlıkları anlatan” bu filme ait romanın arka kapağında şu açıklama yer almaktadır:
Yazıhanenin köşesinde koltukta oturan kadın, genç adama sordu: - Demek kötü ruhlu bir kadına tutuldunuz ?


- Genç adam alakasızca omuzlarını kaldırdı ve gülümsedi:


Ruhunu hala tetkik etmiş değilim tutulduğum kadının! Zaten hangi erkek, sevdiği kadının evvela ruhunu tetkik etmeğe kalkar. (Romanın Arka Kapağı)

Roman/Filmin Özeti:  

Rıdvan genç, yakışıklı bir üniversite talebesidir. Genç bir kadına delicesine aşık olmuştur fakat bu kadın evlidir. Bu aşktan kurtulmak için tek yolun bir hapishaneye girmek olduğunu düşünür. Bunun için bir avukat yazıhanesine gider ve orada avukat İzzet Bey ile tanışır.

Rıdvan, avukat yazıhanesindeki avukatın karısı olan Nevzat Hanım’ın ilgisini çeker. Nevzat Hanım Rıdvan’ı bu konuda konuş-mak için akşam yemeğine davet eder. Nevzat Hanım yaklaşık kırk yaşlarındadır fakat genç bir kızın sahip olabileceği kadar alımlı ve güzeldir. Avukat işleri nedeniyle yemeğe katılamayacağını söyler. Rıdvan Nevzat hanım ve İzzet Bey’in mal varlığının bir hayli fazla olduğunu öğrenir fakat bu servetin avukatlıktan kazanılan paralarla olamayacağını anlar. Bu servet Nevzat Hanım’ın kendi paralarıyla oluşturulmuş bir servettir. Nevzat Hanım’ın evi bir hayli ürkütücü bir yerdir. Evin hizmetkarlarının hepsi iri yarı, çirkin erkeklerdir.


Nevzat Hanım aslında Rıdvan’dan çok etkilenmiştir. Rıdvan ise yakalandığı bu aşk belasından biran evvel kurtulmak için Nevzat Hanım’ın peşinden gelmiştir ve kendisine yardım edeceğini düşünmektedir. Evde Nevzat Hanım’a delicesine aşık bir uşak vardır. Nevzat Hanım’ı Rıdvan’dan çok kıskanmaktadır. Rıdvan bu evde gizemli bir şeyler olduğunu evde olan bazı garip olaylardan dolayı sezmeye başlamıştır. Rıdvan evden gitmek ister fakat dışarıda yağmur yağmaktadır ve vapur seferleri de durmuştur. Nevzat Hanım gece ilerledikçe bütün cazibesini kullanarak Rıdvan’I etkilemeye çalışmaktadır. Gece Nevzat Hanım Rıdvan’ı baştan çıkarmak için odasına gelir. Rıdvan ise böyle bir ilişkiyi reddetmektedir. Evin uşağı bütün hiddeti ve kıskançlığı ile Rıdvan’ın odasına girer ve Rıdvan’ın üzerine saldırır. Nevzat’ın kışkırtmasıyla Rıdvan çekmecedeki tabancayı alır ve uşağa ateş eder. Rıdvan uşağın öldüğünü zanneder fakat uşak sadece yaralanmıştır. Nevzat’ın eline büyük bir fırsat geçmiştir. Rıdvan’ı artık kolaylıkla kendine kul köle yapabilecektir. Uşağın öldüğünü, idam ya da kendisinin kölesi olması arasında bir seçim yapması gerektiğini söyler. Rıdvan ise çok çaresiz kalmıştır. Nevzat Hanımla yaşamaya ve onun her dediğini yapmaya razı olur. Nevzat Hanım parasıyla her şeyi elde edebileceğini düşünmektedir.


 Nevzat Hanım aslında bu serveti yasadışı işler yaparak kazanmaktadır ve adeta bir mafya lideridir. Rıdvanı’da kendisine bağlayarak tüm arzularını tatmin etmeyi planlamaktadır. Rıdvan’dan sıkılınca onu da harcayarak başka birisini tuzağa düşürecektir.

Nevzat servetine servet katma hayalindedir. Rıdvan’ı Adanalı bir milyonerin kızıyla evlendirecek ve her ikisini de ortadan kaldırarak servetlerini ele geçirecektir. Rıdvan’ı bu kızla evlendirecektir fakat asla Rıdvan’ı bırakmayacaktır. Rıdvan İzzet Bey’in bir avukat olmadığını öğrenir. Sadece çetenin faaliyetlerini gizlemek, polisi şüphelerden uzak tutmak gayesiyle, tedarik edilen bir takım sahte evraklarla İzzet avukat olarak gösterilmiştir.
Rıdvan bir tesadüf sonucu müthiş bir felakete sürüklenmiştir. Nevzat hanım onu tamamiyle avuçları arasına almıştır. Onu bir katil olduğuna inandırmak suretiyle her türlü özgürlüğünü elinden almıştır. Rıdvan’ı arzularının ve ihtiraslarının adi bir aleti haline getirmiştir. Nevzat Hanım Rıdvan’ı Adanalı milyonerin kızı ile tanıştırır ve onunla evlenmesi için Rıdvan’ı zorlar. Rıdvan ise bu kızı mahvetmemek istememektedir. Bu yüzden Nevzat’a karşı çıkar fakat Nevzat tehditlerine devam eder. Nevzat Adanalı milyonere Rıdvan’ı övmektedir. Adanalı milyoner ise Rıdvan’ı damadı olarak görmek ister. Gün geçtikçe Rıdvan Pelin’le daha çok ilgilen-meye başlamıştır. Rıdvan artık Nevzat’ın yanına gitmemektedir. Bu durum Nevzat’ın hiç hoşuna gitmemektedir. Pelin gayet mutludur ve her şeyden habersizdir. Rıdvan’a aşık olmaya başlamıştır. Rıdvan da bu kıza karşı bir şeyler hissetmektedir. Fakat onu mahvetmek, sahtekarlık, hainlik yapmamak için onunla evlenmek istememektedir fakat eli kolu bağlıdır. En sonunda Rıdvan Pelinle çaresizce evlenmek zorunda kalır. Rıdvan artık Peline aşıktır ve onun kılına bile zarar gelmesini istemez. Henüz balaylarını yaparken Rıdvan Pelin’in babasını ölüm haberini alır ve çılgına döner. Onu kimin öldürttüğünü çok iyi bilmektedir. Sıranın Peline de geleceğini bilmektedir. Bu yüzden bir an önce Nevzat’dan uzaklara gitme kararı alır. Bunun için İsviçre’ye birtren bileti alır. 


Nevzat onların İsviçre’ye kaçacağını öğrenir ve çılgına döner. Yanına yaralanan uşağını da alır ve Pelin’i öldürmek için Rıdvanların evine baskına giderler. Kıskançlığı ve kini hat safhaya ulaşmış olan Nevzat Rıdvan’ı elinden aldığı için Pelin’i öldürmek ister fakat Rıdvan karısına sarılarak buna izin vermez. Tam bu sırada polisler eve baskın yaparlar ve Nevzat’a ve uşağına teslim olmalarını söylerler. Nevzat Hanım’ın gözü dönmüştür fakat bu fedakarlık ve aşk karşısında daha fazla dayanamaz ve ağlamaya başlar. Pelin’i vurmaktan vazgeçer. Artık hapishanede yaşamaktansa ölmeyi tercih eder ve uşağına kendisini vurmasını emreder. Uşak ise bir an için kararsız kalır fakat önce Nevzat’ı vurur daha sonra kendisi de intihar ederek ölür. Bu olaydan sonra Rıdvan artık özgürdür ve Pelinle mutlu bir yaşam sürerler.

SON KARAR (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Cevat Okçugil
Operatör: Nejat Okçugil
Yapım: Hülya Film/Emin Demirtay


Oyuncular: Özkan Yılmaz, Muhterem Nur, Öztürk Serengil, Aziz Basmacı, Renan Fosforoğlu, Kadri Ögelman, Hülya Demirtaş, Orhan Alkanat, Adile Naşit, Muazzez Arçay


Konu: Masum bir genç kızı tuzağına düşüren zengin bir adamla, kızı kurtarmaya çalışan gencin öyküsü
.

SOKAKLARIN KANUNU (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Aram Gülyüz “Auguste Le Breton’un “La Loi Des Rues” isimli romanından uyarlama ”
Görüntü Yönetmeni Memduh Yükman
Yapım: Melek Film / Şahan Haki


Oyuncular: Tanju Gürsu (Metin Gündoğdu), Ajda Pekkan (Emine), Sadri Alışık (Ertuğrul), Sevda Ferdağ (Semra), Kadir Savun (Asım baba), Hayri Esen, Feridun Çölgeçen (Feridun), Hasan Ceylan (Selim’in adamı), Hakkı Kıvanç, Afif Yesari, Hüseyin Zan, Ali Seyhan (Barbutçu), Eşref Vural, Yaşar Şener (Pavyon müşterisi)


Konu: Arkadaşlık teması üzerine kurulu. Verilen adrese gelen toy bir delikanlı olan kaçak Metin'in Yakışıklı'ya sığınması filmin açılışı olur. Aksilik bu ya her ikiside baldırı çıplaktır. Kaynaşmaları çalıp çırparak buldukları paraları hemen harcamaları felsefeleri olur. Filme şekil verip akıbetinide tayin eden günün her saati köhne meyhaneye postu serip kendine pazarlamacı arayan eroin tüccarı Salim'dir.

SIKI DUR GELİYORUM

Yönetmen: Nişan Hançer
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Ali Uğur, Dinçer Önal
Yapım: Fer Film / Fahriye Tamkan
(Yıldız Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır)


Işıklar: Kemal Tüfek, Sesleri Alan: Marko Buduris, Montaj ve Senkron: Diamandi Filmeridis, Süleyman Karakaya, Laboratuar: Cemil Orhon, Erol Yıldırım, Uğur Sürey, Prodüksiyon Asistanı: Sadri Karan, Reji Asistanı: Nazif Kurthan,


Oyuncular: Sadri Alışık (Ahmet Savaş), Evrim Fer (Nevin), Cüneyt Arkın (Murat), Hayri Caner (Horozoğlu), Diclehan Baban (Lastik Fatma), Rengin Arda (Düriye), Kadir Savun (Ömer), Vahi Öz (Osman Altınzade), Sadri Karan (Patron), Hüseyin Zan (Ali), Kâzım Kartal (Barbut Osman), Yaşar Şener (Üçkağıtçı), Hakkı Kıvanç (Zarfçı Bekir), Küçük Yıldızlar: Gökhan Tamkan, Mehmet Güler, Kırmızı Turplar,


Konu: Çapkın patronlardan bıkan Evrim Fer, Cüneyt Arkın’da gerçek aşkı bulur…

SEN VUR BEN KIRAYIM (1964)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Memduh Yükman
Yapım: Metro Film/Aram Gülyüz 


Oyuncular: Tanju Gürsu (Hüseyin), Selma Güneri (Tülin), Pervin Par (Selma), Aysel Tanju (Nilgün), Suphi Tekniker (Sami), Mahmure Handan (Hala), Hüseyin Güler (Cemil), Hüseyin Salıcı (Sebati), Mustafa Dağhan (Yakup), Renan Fosforoğlu (Emniyet Amiri), Ali Topuz, Ali Seyhan, Hakkı Kıvanç, Bedros Çiçekyan, Nubar Kamçılı, Hüseyin Zan (Sivil Polis), Ahmet Koç (sivil polis)


Konu: Kirli ilişkiler içinde olan bir doktorla, öldürdüğü genç bir kızın öyküsü.

SEKİZ KURUŞ “BASKIN” (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Hicri Akbaş
Operatör: Rafet Şiriner
Yapım: Cihan Film / Suzan Yakar


Oyuncular: Gül Azme, Muzaffer Tema, Atilla Dinçer, Muazzez ArçayAtilla Dinçer, Mürvet Seyfioğlu,


Konu: Uçak kazasında ölen baba-kızın dramatik öyküsü.

SATILIK KIZLAR/ BEN KÜSKÜNÜM FELEĞE (1964)

Yönetmen ve Senaryo: Süha Doğan
Kamera: Şevket Kıymaz
Yapım: Ünal Film/Ali Ünal


Oyuncular: Tamer Yiğit, Semra Sar, Sevda Nur, Mümtaz Ener, Candan Sabuncu, Sevil Candan, Özdemir Han, Vahi Öz, Ersun Kazançel, Mualla Sürer, Mine Soley, Asım Nipton, Şarkılar: Sevim Şengül