Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Orhan Elmas
Foto Direktörü: Mike Rafaelyan
Yapım: Birsel Film / -Özdemir Birsel
Oyuncular: Ayhan Işık, Belgin Doruk, Aysel Tanju, Talat Gözbak, Reha Yurdakul, Devlet Devrim, Süha Doğan, Hasan Ceylan, Feridun Çölgeçen, Danyal Topatan, Nilgün Özkan
Konu: Çok tehlikeli bir deli kız Tansev Sinir Kliniği’nden dün gece kaçtı.
28 Ocak 1965 Perşembe günkü Tercüman Gazetesi’nin başlığı böyle. Zeynep, ‘hemşire Müşerref’i bayıltıp elbiseleri ile kaçmış. Hastane Başhekimi Kazım ile kumarbaz avukat Şadan’ın konuşmalarından işin biraz karmaşık olduğu anlaşılıyor; “Kız bir polisin eline düşerse… İkimiz için de iyi olmaz.”
Zeynep, beş yıl önceki ‘kuşku uyandıran’ kazada ölen milyoner Recai Yükman’ın torunu. Nişanlısı ‘madrabaz’ avukat Şadan ‘onu hacir altına aldırıp akıl hastanesine kapattırmış’. Üstelik de vasisi olmuş. (Bir nişanlının hangi yasal yetkiyle bunları yapabildiği pek anlaşılmıyor.)
Şimdi, her gece kumar masalarında genç kızın parasından 100 binler kaybediyor. Onu bulup getirene 50 bin lira ödül verecekmiş.
Güzel kız, dedesini kaybettiği günden beri tavan arasında kilitli. Kaçtığı gün karşılaştığımız babacan kamyon şoförü Koç Mehmet’i ve Kartaltepe BP Benzin İstasyonundaki BP Sami’yi çok sevdik. Durumu anlaşılınca, kahramanımız bu kez de kamyonla kaçıyor. Belki 5 yıl bir odada kalmanın etkisi, kullandığı araba yoldan çıkar.
Aynı saatlerde ‘eski gazeteci yeni otelci’ Tarık, Gaziantep’ten gelen abisi Rıfat’ı bir zamanlar evleri olan otele götürüyordu. Kullandığı Commer marka minibüsün plakasını, ‘Kader Böyle İstedi’ (1968) filminde Ahmet’in dökülen dolmuşunda göreceğiz: ‘34 AH 310’. Abisinin sevgilisi Belma ve 10 yaşlarındaki kızı Mine de onlarla beraber. Kaza yapan kamyonu görüp Zeynep’i kurtarırlar. Rıfat, belli ki pek sağlam bir ayakkabı değil. Kardeşine “İşgüzarlık bu senin yaptığın. Başımıza bela mı arıyorsun? Kim uğraşacak onunla? Yol kenarına bırakalım. Biri görür, alır” deyip duruyor.
İki milyonluk bir kaçakçılıkta, hakkının yendiğini düşünüp Patronu Bebo’yu ihbar etmiş. O da Suriye’ye kaçmış. ‘Kargalar’ın yani kiralık katiller Rıfat’ın peşinde. Can derdine düşen paragöz ağabey ‘ikramiyeyi bile alamadan’ Tarık’ın yanına sığınmış. Bir an önce 20–30 bin lira bulup ‘hududu geçecek’. Öğüt değil, para istiyor. Kardeşi Tarık ondan çok farklı, tertemiz bir insan. “Sabık gazeteci, istikbalin otel kralı.” Gazeteden arkadaşı İlhan onun için böyle diyor. Tek arzusu, çocukluğunun geçtiği evi bir otel yapmak. Anne ve babalarının ‘hatırasını yaşatacakmış’. Ama Rıfat’ın öyle duygusallıkla geçirecek vakti yok. Burası hemen satılırsa payını alıp savuşacak.
Aşk, o çetrefilli ortamda bile aşk. Kayadan çıkan bir çiçek gibi. Zeynep ve Tarık birbirlerini severler. Göz göze geldiklerinde, Miklós Rózsa’nın ‘El Cid’ (1961) için yaptığı ‘Love Scene’ var. “Başın dertte olmasa dabırakmam seni… Hayatımda bir boşluk varmış. Bunu seni görünce anladım. Ben-den bir parça gibisin artık.”
(Kyn: Murat Çelenligil sinematürk Internet veri tabanı)
Senaryo: Orhan Elmas
Foto Direktörü: Mike Rafaelyan
Yapım: Birsel Film / -Özdemir Birsel
Oyuncular: Ayhan Işık, Belgin Doruk, Aysel Tanju, Talat Gözbak, Reha Yurdakul, Devlet Devrim, Süha Doğan, Hasan Ceylan, Feridun Çölgeçen, Danyal Topatan, Nilgün Özkan
Konu: Çok tehlikeli bir deli kız Tansev Sinir Kliniği’nden dün gece kaçtı.
28 Ocak 1965 Perşembe günkü Tercüman Gazetesi’nin başlığı böyle. Zeynep, ‘hemşire Müşerref’i bayıltıp elbiseleri ile kaçmış. Hastane Başhekimi Kazım ile kumarbaz avukat Şadan’ın konuşmalarından işin biraz karmaşık olduğu anlaşılıyor; “Kız bir polisin eline düşerse… İkimiz için de iyi olmaz.”
Zeynep, beş yıl önceki ‘kuşku uyandıran’ kazada ölen milyoner Recai Yükman’ın torunu. Nişanlısı ‘madrabaz’ avukat Şadan ‘onu hacir altına aldırıp akıl hastanesine kapattırmış’. Üstelik de vasisi olmuş. (Bir nişanlının hangi yasal yetkiyle bunları yapabildiği pek anlaşılmıyor.)
Şimdi, her gece kumar masalarında genç kızın parasından 100 binler kaybediyor. Onu bulup getirene 50 bin lira ödül verecekmiş.
Güzel kız, dedesini kaybettiği günden beri tavan arasında kilitli. Kaçtığı gün karşılaştığımız babacan kamyon şoförü Koç Mehmet’i ve Kartaltepe BP Benzin İstasyonundaki BP Sami’yi çok sevdik. Durumu anlaşılınca, kahramanımız bu kez de kamyonla kaçıyor. Belki 5 yıl bir odada kalmanın etkisi, kullandığı araba yoldan çıkar.
Aynı saatlerde ‘eski gazeteci yeni otelci’ Tarık, Gaziantep’ten gelen abisi Rıfat’ı bir zamanlar evleri olan otele götürüyordu. Kullandığı Commer marka minibüsün plakasını, ‘Kader Böyle İstedi’ (1968) filminde Ahmet’in dökülen dolmuşunda göreceğiz: ‘34 AH 310’. Abisinin sevgilisi Belma ve 10 yaşlarındaki kızı Mine de onlarla beraber. Kaza yapan kamyonu görüp Zeynep’i kurtarırlar. Rıfat, belli ki pek sağlam bir ayakkabı değil. Kardeşine “İşgüzarlık bu senin yaptığın. Başımıza bela mı arıyorsun? Kim uğraşacak onunla? Yol kenarına bırakalım. Biri görür, alır” deyip duruyor.
İki milyonluk bir kaçakçılıkta, hakkının yendiğini düşünüp Patronu Bebo’yu ihbar etmiş. O da Suriye’ye kaçmış. ‘Kargalar’ın yani kiralık katiller Rıfat’ın peşinde. Can derdine düşen paragöz ağabey ‘ikramiyeyi bile alamadan’ Tarık’ın yanına sığınmış. Bir an önce 20–30 bin lira bulup ‘hududu geçecek’. Öğüt değil, para istiyor. Kardeşi Tarık ondan çok farklı, tertemiz bir insan. “Sabık gazeteci, istikbalin otel kralı.” Gazeteden arkadaşı İlhan onun için böyle diyor. Tek arzusu, çocukluğunun geçtiği evi bir otel yapmak. Anne ve babalarının ‘hatırasını yaşatacakmış’. Ama Rıfat’ın öyle duygusallıkla geçirecek vakti yok. Burası hemen satılırsa payını alıp savuşacak.
Aşk, o çetrefilli ortamda bile aşk. Kayadan çıkan bir çiçek gibi. Zeynep ve Tarık birbirlerini severler. Göz göze geldiklerinde, Miklós Rózsa’nın ‘El Cid’ (1961) için yaptığı ‘Love Scene’ var. “Başın dertte olmasa dabırakmam seni… Hayatımda bir boşluk varmış. Bunu seni görünce anladım. Ben-den bir parça gibisin artık.”
(Kyn: Murat Çelenligil sinematürk Internet veri tabanı)