Powered By Blogger

5 Kasım 2015 Perşembe

SEVGİM VE GURURUM (1965)

Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo:Erdoğan Tünaş “Muaazzez Tahsin Berkant’ın aynı isimli romanından uyarlama”
Kamera:Özdemir Öğüt
Yapım:Duru Film/Naci Duru


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Cahide Sonku, Avni Dilligil, Mümtaz Ener, Mahmure Handan, Süleyman Tekcan, Leman Öztürk, Ömer Dönmez, Selâhattin İçsel, Ferah Nur, Çocuk Yıldız: Ömer Dönmez (Ömercik)


Konu: Kocasının aşırı kıskançlıklarına dayanamayıp evini terk eden bir kadının öyküsü

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM (1965)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo:Bülent Oran
Foto Direktörü:Turgut Ören
Yapım:Ülkü Film/Ülkü Erakalın - Pesen Film/Nevzat Pesen


Reji Asistanı: Zühal Üstüntaş, Işıklar: Aslan Yıldız, Set Amiri: Erdoğan Avcı, Set Elemanları: Haydar Doğan, Mustafa Buvan, Vedat Yedibal, Montaj, Senkron: Nazmi Özer, Seslendiren: Nevzat Pesen, Prodüksiyon Amiri: Semih Sezerli, Foto Direktör Asistanı: Zihnnoğlu, Prodüktörler: Kadri Yurdatap, 

(Süperfon Stüdyolaraında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Hülya), Ediz Hun (Metin), Süleyman Turan (Turan), Gürel Ünlüsoy (öğrenci), Yusuf Sezgin (öğrenci), Engin İnal (İnal), Burçin Oraloğlu (öğrenci), Vahi Öz, Mualla Sürer (Mualla), Semih Sezerli (öğrenci), Necdet Tosun (öğrenci), Baykal Kent (öğrenci), Faik Coşkun (hademe), Kaya Volkan, Mahmure Handan (Hülya’nın annesi), Erdoğan Uçkaya, Ahmet Turgutlu (Kasap Zihni), Öztürk Serengil, Feridun Çölgeçen (Sağır öğretmen), Tanju Gürsu, Erol Solak, Selâhattin İçsel (manav), Nezihe Güler, Süleyman Tekcan, Savaş Tuğ


KONU: Sınıfı erkek öğrencilerden oluşan öğretmen, Amerikanvari bir okulda ders vermektedir. Zamanla öğretmen-öğrenci ilişkileri sınıftaki erkekler tarafından aşka dönüştürülecektir. Ancak burada kârlı çıkan öğrenci Ediz Hun olacaktır.

SEVEN KADIN UNUTMAZ (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden “*”
Foto Direktörü: Kenan Kurt
Yapım: Kemal Film/Osman F. Seden - Saner Film/Hulki Saner


Sesleri Aİan: Tuncer Aydınoğlu; Müzikleri Derleyen: Fecri Ebcioğlu, Set Amiri: Hasan Nurdan, Prod. Amiri: Adnan İrkut, 

(Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır)

Oyuncular: Türkan Şoray, Ediz Hun, Muzaffer Tema, Çolpan İlhan, Talat Gözbak, Mümtaz Ener, Nubar Terziyan, Mine Sim, Mualla Sürer, Fikret Uçak, Tanju Çölen


KONU: Evli ve iki çocuklu bir adamla sevişen bir daktilocu kızın öyküsü.

___________________________

 “*” Fannie Hursi’nin (1889-1968) romanından, Eleanore Griffin’in (1904-1995) senaryosundan David Miller’in (1909-1992) filme çektiği ve 11 Ekim 1961 yılnda Amerika’da gösterime giren “Back Street” (Arka Sokaklar) isimli filminden uyarlama. Bu filmin başlıca oyuncuları: Suzan Hayward (1917-1975), John Gavin (1928) ve Vera Miles (1929)


Not: Burada yeralan Back Street Filmi 1932 yılı çekimidir. 
 

SEVECEKSEN YİĞİT SEV (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü Cantürk
Operatör: Cahit Engin
Müzik: Şefik Gürmeriç
Yapım: Klüp Film / Hüsnü Cantürk


Oyuncular: Fatma Girik, Tamer Yiğit, Erol Taş, Münir Özkul, Ali Şen, Mürvet Sim, Ahmet Turgutlu, Adil Güldürücü, Yıldız Kafkas


Konu: Almanya’dan dönüş yapan, bir gençle çiftlik sahibi amcasının evlendirmek istediği kızın öyküs
ü.

SEVDALI KABADAYI (1965)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Memduh Yükman
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: İzzet Günay, Ajda Pekkan, Vahi Öz, Mualla Sürer, Muzaffer Nebioğlu, Hayri Esen


Konu: Bir trafik kazası sonunda verilen kan sayesinde korkusuz bir kahraman haline gelen, pısırık bir gencin komedisi.

SERSERİ AŞIK (1965)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo:Bülent Oran “*”
Foto Direktörü:Memduh Yükman
Yapım: Melek Film / Şahan Haki


Laboratuar Şefi: Hilmi Başcan, Montaj-Senkron: Turgut İnangiray, Sezai Elmaskaya, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Gani Maraşlıoğlu, Erdoğan Dolapçı, Sesleri alan: Yorgo İliadis,
(Erman Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Hülya), Sadri Alışık (Doktor), Cüneyt Arkın (Erol), İsmail Dümbüllü, Rengin Arda (Romantik Ayşe), Mualla Sürer, Hulusi Kentmen, Necdet Çağlar, Rengin Arda, Necdet Tosun (Bakkal Arif), Orhan Çoban (Garson Ahmet), Haydar Karaer, Muzaffer Yenen (Doktor), Kamer Baba (Sadık), Mehmet Aslan (Nuri),Faik Coşkun, Ersun kazançel (Ali), Mustafa Dağhan, Zuhal Üstüntaş, Hüseyin Baradan, Nubar Kamçılı, Talia Saltı, Nubar Kamçılı, Mehmet Aslan,


Konu: Hülya (Hülya Koçyiğit) ve Erol (Cüneyt Arkın) birbirlerini çok sevmektedirler. Hülya şarkıcılık yapmaktadır ve bu durum Erol’un babası (Hulusi Kentmen) tarafından hiç hoş karşılanmaz. Hülya’yla konuşur ve kendi cemiyetlerinden birisi olmadığı için oğlundan ayrılmasını ister,onu bir servet avcısı olarak görmektedir. Hülya bunu kabul etmediğinde adamlar tutar ve Hülya’nın ses tellerini ona gizlice bir karışım içirerek şarkı söyleyemez duruma getirir. Oğlunu da bu sevdadan döndürtmek için bu adamlar döverler ve Hülya’nın peşini bıraktırtmak isterler. Hülya ortadan kaybolur. Sesini kaybedince geriye bir şey kalmamıştır onun için. Aşkını kalbine gömer ve gider.


Hülya intihar edecekken onu bir serseri bulur.Doktor(Sadri Alışık) lakaplı serseri Hülya’yı evine götürür. İlkin bütün mahalle bu duruma karşı çıkarlar ve mahallenin iffetinin elden gittiği yönünde şeyler söyleyerek Hüya’nın gitmesi için baskı kurarlar.Hülya mahalleden birinin kız çocuğunu bir kamyonun altında ezilmekten kurtardığında işler değişir.Herkes son derece olumludur.
Hülya mahalle için bir şeyler yapmaya başlar.İlkin bütün çocukları tedavi ettirir.Ardından bütün çocukların toplu sünnet edilmesini sağlar. Bu sırada Erol’un babasıyla ilişkileri kötüleşir ve Erol bedbaht duruma düşer.


Serseri Hülya’ya aşık olur ancak onun kendisini bir ağabey gibi sevdiğini öğrendiğinde aşkını kalbine gömerek Erol’un babasına gider konuşur,ancak hiç işe yaramaz,yalnızca terslenerek gönderilir. Toplu sünnet düğününün içinde Hülya şarkı söylemeye çalışır ancak sesi çıkmaz.Bunun üzerine ameliyat edilmesi gerektiğini öğrenirler ve gerekli parayı Erol’un babasından çalar.  Hülya artık şarkı söyleyen ve kısa zamanda şöhrete kavuşmuş biridir. Erol bir afişte Hülya’yı görür ve gidip onu bulur. Kendi durumunu Hülya’nın evinde kaldığı adama, serseri aşığa anlatır ve adam aşka uygun bir yücelik göstererek Hülya ve Erol’u birleştirir. Erol’un babasıysa artık bu ilişkiye onay vermiştir ve kasadan parasının çalınmadığı yönünde ifade değiştirir polise gidip. Hülya ve Erol kavuşabilsinler diye aşkını içine gömmüştür Serseri ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olabilmektedir.




Filmi tam izle
___________________________________



“*” Charles Chaplin’in (1889-1997) senaryosunu yazıp yönettiği ve 29 Eyül 1952 yılında Arjantin’de gösterime giren "Limelight” (Sahne Işıkları) isimli filmden uyarlama. Filmde başlıca roleri: Charles Chaplin, Clarire Bloom (1931) ve Buster Keaton (1895-1966)

SENEDE BİR GÜN (1965)

Yönetmen: Ertem Eğilmez
Eser:İhsan İpekçi (İhsan Koza takma adıyla)
Senaryo: Sadık Şendil
Kamera: Cahit Engin
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez


Oyuncular: Kartal Tibet, Selda Alkor, Ali şen, Hulusi Kentmen, Münir Özkul, Hüseyin Baradan, Tugay Toksöz, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Ferah Nur, Nezihe Güler, Adnan Şenses, Timuçin Caymaz, Danyal Topatan, Ahmet Turgutlu, Cahit Irgat


Konu: Kâhya Emin’le ağa kızı Nazlı’nın dramatik aşkları.

4 Kasım 2015 Çarşamba

SAYILI KABADAYILAR (1965)

Yönetmen: Hasan Kazankaya
Senaryo  Yücel Uçanoğlu "Refii Cevat Ulunay’ın aynı isimli romanından."
Operatör: Vedat Akdikmen
Yapım: Kazankaya Film / Hasan Kazankaya


Oyuncular: Yılmaz Güney, Gülsün Kamu, Necdet Çağlar, Atilla Ergün, Tuncel Kurtiz, M. Ali Akpınar, Haydar Karaer, Mehmet Bahadır, Danyal Topatan, Necip Tekçe, Hasan Ceylan, Handan Adalı


Konu: Hapisten çıkan çolak Mahmut (Tuncel Kurtiz) İstanbul’un ünlü kabadayılarını toplar. Haraç alacakları bölgeleri aralarında paylaşırlar. Beyoğlu bölgesine Arap Selahattin, Karşıyaka’ya Üsküdarlı Mehmet, Fatih’le Edirnekapı’ya da Süleymaniye’li .Recep el koyar. Haraççı çetelerin İstanbul bölgelerini paylaştıkları sırada Meşrutiyetin ilanıyla genel af çıkar. Cinayet suçuyla hapiste yalan eski kabadayılardan Kara Osman’ın (Yılmaz Güney) af kanunundan yararlanması, özellikle de Çolak Mahmut'u korkutur. Aralan öteden beri açıktır. Çolak Mahmut, Osman'ın kardeşini öldürmüştür.


Osman'ın hapiste yattığı süre içinde: İstanbul'da yeni kabadayılar türeyip köşe başlarını tutmuştur. Bu yeni yetmelerden biri, tulumbacı takımından varlıklı paşa çocuğu Paşazade Şinasi'dir (Atilla Ergün). Osman'la ilişkisi olan Rum dilberi Hayganuş'u da (Gülsün Kamu) kapatmıştır.


Osman, kardeşinin katili Çolak Mahmut'u bir kahvehanede sıkıştırır. Kavga sırasında zaptiye amiri Feridun Bey (Haydar Karaer), me-murlarıyla olay yerine gelir. Çolak Mahmut yaralıdır. Hastaneye kaldırılır. Osman, Madam Anjelik'in (Handan Adalı) evinde saklanır bir süre. Çolak Mahmut'un vurulmasından sonra Arap Selahattin (Mehmet Ali Akpınar), kabadayıları yeniden toplar. Ve Osman da toplantıya katılır, Osman'a İstanbul bölgesi içinde tavuk kümesi kadar küçük bir pay vermeyi kararlaştırırlar. Osman: karara itiraz edip kabadayılara postasını koyan Bütün İstanbul onundur,..


Toplantıyı terk eden Osman, bir gece Direklerarası'na gidip. Paşazade Şinasi'nin zorla ilişki kurduğu metresi Hayganuş'u, korumaların elinden alır. İş inada binmiştir. Osman, Rum dilberiyle yeniden birlikte olur. Aslında Hayganuş'un gönlü de ondadır. Metresini Osman'a kaptıran Şinasi ölüm tehditleri savurur. Havanın iyice gerginleştiği sırada, kabadayılar Osman'ı sorgulamak üzere Horoz Nuri'nin kahvesinde toplanırlar. Gergin bir hava içinde süren toplantıda hakem karan Osman'ın aleyhine çıkar. Osman yine postasını koyar.


İyileşip tekrar ortaya çıkan Çolak Mahmut, Paşazade Şinasi ile Arap Selahattin'e başvurup Osman'ı bizzat kendisinin öldürmek istediğini söyler. Onların da karan aynıdır ve bu isi Mahmut'a bırakmak niyetinde değildirler. Kuyruk acısı nedeniyle bu intikam görevi onlara aittir. Osman’la başa çıkamayacağını anlayan kabadayılar, sur dışında toplanırlar. Ölüm kararı çıkmıştır. Osman silahını çeker. Kozlarını paylaşacaklardır. Osman eker teker hepsini de vurmuş ancak yerde yatan yaralılardan biri ölmemiştir ve doğrulup Osman'ı sırtından vurup öldürür. “Agâh Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 108”


Not: ·Film, “Haracıma Dokunma”nın devamıdır. Her iki film, aynı mekânlarda iç içe çekildi. Ve daha sonraki yıllarda iki film birleştirilerek “Kabadayının Sonu” adıyla yeniden gösterime girdi.

SAYILI DAKİKALAR (1965)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Orhan Elmas
Foto Direktörü: Mike Rafaelyan
Yapım: Birsel Film / -Özdemir Birsel


Oyuncular: Ayhan Işık, Belgin Doruk, Aysel Tanju, Talat Gözbak, Reha Yurdakul, Devlet Devrim, Süha Doğan, Hasan Ceylan, Feridun Çölgeçen, Danyal Topatan, Nilgün Özkan


Konu: Çok tehlikeli bir deli kız Tansev Sinir Kliniği’nden dün gece kaçtı.
28 Ocak 1965 Perşembe günkü Tercüman Gazetesi’nin başlığı böyle. Zeynep, ‘hemşire Müşerref’i bayıltıp elbiseleri ile kaçmış. Hastane Başhekimi Kazım ile kumarbaz avukat Şadan’ın konuşmalarından işin biraz karmaşık olduğu anlaşılıyor; “Kız bir polisin eline düşerse… İkimiz için de iyi olmaz.”


Zeynep, beş yıl önceki ‘kuşku uyandıran’ kazada ölen milyoner Recai Yükman’ın torunu. Nişanlısı ‘madrabaz’ avukat Şadan ‘onu hacir altına aldırıp akıl hastanesine kapattırmış’. Üstelik de vasisi olmuş. (Bir nişanlının hangi yasal yetkiyle bunları yapabildiği pek anlaşılmıyor.)


Şimdi, her gece kumar masalarında genç kızın parasından 100 binler kaybediyor. Onu bulup getirene 50 bin lira ödül verecekmiş.
Güzel kız, dedesini kaybettiği günden beri tavan arasında kilitli. Kaçtığı gün karşılaştığımız babacan kamyon şoförü Koç Mehmet’i ve Kartaltepe BP Benzin İstasyonundaki BP Sami’yi çok sevdik. Durumu anlaşılınca, kahramanımız bu kez de kamyonla kaçıyor. Belki 5 yıl bir odada kalmanın etkisi, kullandığı araba yoldan çıkar.


Aynı saatlerde ‘eski gazeteci yeni otelci’ Tarık, Gaziantep’ten gelen abisi Rıfat’ı bir zamanlar evleri olan otele götürüyordu. Kullandığı Commer marka minibüsün plakasını, ‘Kader Böyle İstedi’ (1968) filminde Ahmet’in dökülen dolmuşunda göreceğiz: ‘34 AH 310’. Abisinin sevgilisi Belma ve 10 yaşlarındaki kızı Mine de onlarla beraber. Kaza yapan kamyonu görüp Zeynep’i kurtarırlar. Rıfat, belli ki pek sağlam bir ayakkabı değil. Kardeşine “İşgüzarlık bu senin yaptığın. Başımıza bela mı arıyorsun? Kim uğraşacak onunla? Yol kenarına bırakalım. Biri görür, alır” deyip duruyor.


İki milyonluk bir kaçakçılıkta, hakkının yendiğini düşünüp Patronu Bebo’yu ihbar etmiş. O da Suriye’ye kaçmış. ‘Kargalar’ın yani kiralık katiller Rıfat’ın peşinde. Can derdine düşen paragöz ağabey ‘ikramiyeyi bile alamadan’ Tarık’ın yanına sığınmış. Bir an önce 20–30 bin lira bulup ‘hududu geçecek’. Öğüt değil, para istiyor. Kardeşi Tarık ondan çok farklı, tertemiz bir insan. “Sabık gazeteci, istikbalin otel kralı.” Gazeteden arkadaşı İlhan onun için böyle diyor. Tek arzusu, çocukluğunun geçtiği evi bir otel yapmak. Anne ve babalarının ‘hatırasını yaşatacakmış’. Ama Rıfat’ın öyle duygusallıkla geçirecek vakti yok. Burası hemen satılırsa payını alıp savuşacak.


Aşk, o çetrefilli ortamda bile aşk. Kayadan çıkan bir çiçek gibi. Zeynep ve Tarık birbirlerini severler. Göz göze geldiklerinde, Miklós Rózsa’nın ‘El Cid’ (1961) için yaptığı ‘Love Scene’ var. “Başın dertte olmasa dabırakmam seni… Hayatımda bir boşluk varmış. Bunu seni görünce anladım. Ben-den bir parça gibisin artık.”
(Kyn: Murat Çelenligil sinematürk Internet veri tabanı)

SATILIK KALP (1965)

Yönetmen: Türker İnanoğlu
Senaryo:Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Müzik: Metin Bükey,Rauf Tözüm
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu


Yönetmen yardımcısı:
Mehmet Bozkuş, Nezih Tunar, Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Şarkılar: Alaaddin Şensoy, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Sesleri Alan: Marko Buduris, Negatif Montaj: Oral Öztürk, Mahmut Eskici, Laboratuvar: Cemil Orhon, Bayram Güzel, Erol Yıldırım, Muharrem Gündüz, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş, Set Amiri: Çetin Dağkıran,


Oyuncular: Cüneyt Arkın, Belgin Doruk, Mümtaz Ener, Nubar Terziyan, Gülsün Kamu, Turgut Özatay, Nevzat Okçugil, Necip Tekçe, Süha Doğan, Nişan hançer, Haydar Karael, Gülten Ceylan, Suzan Gül, Emre Erhan, Yasemen Çatalca


Konu: Eğitimini karşılamak için gece kulübünde şarkıcılık yapan yakışıklı tıp öğrencisi Bülent (Cüneyt Arkın). Genç ve güzel fabrika memuresi Selma (Belgin Doruk). Bu film aynı pansiyonda kalan iki sevgilinin öyküsüdür. Yaşam zordur. Fabrikatör Turgut (Turgut Özatay) beğendiği Selma’yı sürekli taciz eder. Celal Bey (Nubar Terziyan) ise genç kızı sahiplenip korur. Turgut’un kızkardeşi Türkan (Gülsüm Kamu) gazinoda görüp tutulduğu Bülent’i şarkı söylemesi için doğum gününe çağırır. Ona aşık olduğunu, evlenirse paraya boğacağını söyler. Turgut engel olarak gördüğü Celal’i işten kovar. Bülent’i Türkan’la gören Selma onu terk eder. İşten de ayrılır. Bülent Türkan’ın ısrarı ile fabrikaya müdür olur. Celal ise Selma’yı kimsesiz, zengin ama yaşlı ve kör bir adam olan Rıfat’a (Mümtaz Ener) bakması için iş bulur. Bülent Türkan’ın baskısından bunalıp ayrılır ve gazinoya döner. Selma’yı çok seven Rıfat ölünce mirasını genç kıza bırakır. İflas eden Turgut’un fabrikasını Selma alır. Genç kız Bülent’le konuşmak için gittiği gazino çıkışı Turgut ve adamlarınca kaçırılır. Türkan Bülent’e, ağabeyinin Selma’yı, tüm mallarını zorla kağıt imzalatıp geri almak için kaçırdığını söyler. Turgut Selma’nın tüm varlığını hayır kurumlarına bağışladığını öğrenince genç kıza saldırır. Turgut ve adamlarına hapis yolu görünür. İki sevgiliyi ise birlikte uzun ve mutlu bir yaşam beklemektedir…

SANA LAYIK DEĞİLİM (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Kamera: Necati İltaç
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden,


Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu, Set Amiri: Hasan Nurdan; Yön.Asistanı: Zafer Davutoğlu; Kamera Asistanı: Uğur Duru; Işıklar: İlhan Aslım; Montaj: Arif Özalp; Senkron: Taner Oğuz; Negatif Montaj: Ali S. Berkan, Osman Bilen; Laboratuvar: Mihail Skarpedis, Recai Karataş; Prod. Temsilcisi: Adnan İrkut, Ar Direktör: Yüksel Tanık

(Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosu'nda Seslendirilmiştir)

Oyuncular: Türkan Şoray (Türkan), Sadri Alışık (Osman), Önder Somer (Ekrem), Gülbin Eray (Sevda Sümer), Cahit İrgat(Hasan), Nubar Terziyan (Doktor), Hüseyin Peyda (Savcı), Mümtaz Ener (Kadir), Selahattin İçsel (Ali Efendi) Leman Akçatepe (Teyze), Celal Ersöz (Üsteğmen), Memduh Alpar (Memduh Bey), Aziz Basmacı (taksideki yolcu), Feridun Çölgeçen (Galeri sahibi), Ali Seyhan (Hasan’ın adamı), Erdoğan Seren, Haydar Karaer (Hasan’ın adamı), Mustafa Dağhan, Hüseyin Zan (Polis), Lütfi Engin, Abdullah Ferah,


Konu: Türkan’ın göz ameliyatında bulunacak olan Osman’ı tanıyoruz. Özverili, güler yüzlü bir taksi şoförü. ‘Cames Bont’u kullanırken ne denli delişmense, sevdiği kıza aşkını söylemede öylesine utangaç. Yanıp tutuştuğu Türkan’a sevgisini, o da filmin sonunda şu şekilde söyleyebiliyor “Beni olduğum gibi, bu çocuk ruhumla, seni yalnız seni seven kalbimle ve cebimdeki şoför ehliyetimle kabul ediyor musun?” ‘Analık, babalık, kardeşlik, hocalık ne varsa bende gördü’ dediği kardeşi Ekrem sonradan sorumsuz ve kötü alışkanlıkları olan biri oluyor. 


Bir gün, Ali Efendi Dayı, Osman’dan kızı Türkan’ı acele Ankara’ya sınava götürmesini ister. “Ertesi gün, verdi imtihanı atladı arabaya. Yahu, kız değil afet be. Hani giderken uçuyorduk ya abi, dönüşte kaplumbağa. Böyle, 30-40 kilometre diyorum. ‘Niye’ diye sordu birkaç kere. Bozuk mozuk dedik, yersen tabi. Yol bitecek diye ölüyo-rum abi.” İstanbul’a döndükten sonra 3-5 gün kendine gelemez. “Ya buram yanıyor abi.. Yahu, trafik polisini Türkan görüyorum, iyi mi. Sebepsiz yere doluyor gözlerim. Ne yemek ne içmek. Durup dururken bir ağlama. Ölüyorum be.” Tam ‘Nerime Kadir’ ve ‘Mahmut Mesat Bozkurt’ tan ‘bütün fiyakalı lafları ezberleyip’ Türkan’a açılacakken Askerlik Dairesi’nden ‘45 günlük tekamül kursunun celbi’ gelir. “Kurs, takar mı aşkı maşkı. Hadi ben Ciheti Askeriye’ye.” Bir gemideki kısa süren askerliği sırasında şoförlük yapması için, Ekrem’i Ali Efendi Dayı’ya önerir. Türkan’ın hasretiyle geçen günlerden sonra kahveye geri geldiğinde eline bir davetiye tutuştururlar ;
Ekrem, bir türlü uzaklaşamadığı Sevda ve patronu Hasan’la Avrupa’ya gitmek istiyor. En ufak bir üzüntü duymadan, nişanlısı Türkan’ın parasıyla aldığı son şeyi, garajı, Memduh Bey’e satarak elde ettiği parayla Hasan’a ortak olur. 


Düğünde bir gün önce de, genç kızı bir otomobil kazası(!) ile ortadan kaldırmak ister. Türkan ‘mucize kabilinden’ hafif yaralarla kurtulur ama güzel gözleri Ekrem, Sevda ve Hasan’la Almanya’ya gider. Türkan için zor, Osman için daha zor günler başlar. Ekrem’den geliyormuş gibi, mektuplar yazar, yazdırır. Göz ameliyatı için arabasını satar. Filmin sonunda, Türkan, bir seçim yapıyor. İkinci ameliyat sonrası.. Osman’la, günlerdir onun çırpınmasına tanık olan Doktor’un konuşmaları.. Doktor ; “..Bu kız nen oluyor senin?” Osman ; “Şey, kardeşimin nişanlısı.” Doktor ; “Yalnız o kadar mı?” Osman; “Hı?” Doktor; “Göz Doktoru sadece ameliyat yapmaz oğlum. İnsanın gözünün içine baktı mı, içinden geçeni de anlar bazen. İnşallah, içerdeki de gözleri açıldığı zaman karşısı-daki gencin gözlerine bakıp kalbini okumak duygusunu kazanır.” (Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı)

POSTA GÜVERCİNİ (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Nevzat Pesen “Kerime Nadir’in aynı isimli romanından uyarlama”
Kamera: Gani Turanlı
Yapım: Pesen Film / Nevzat Pesen


Senkron: Nazmi özer, Kamera Asistanı: Ahmet Erhan, Seslendiren: Nevzat Pesen, Işıklar: Turçin Solok, Reji Asistanı: Şengül Gökçay,
(Süperfon Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Şahiser), Yusuf Sezgin (İskender), Sevda Ferdağ (Semra), Muzaffer Tema (Nazım), Nilüfer Koçyiğit (Ecmel), Feryal Koçyiğit (Mübeccel), Orhan Elmas (Turhan), Haydar karaer (Hilmi), Engin İnal (Rahmi)


Konu: I’ve Got You Under My Skin” (1936), (Cole Porter) melodisi ve Yeniköy’deki Yazlıklarında sofra hazırlayan Şahizer, Mübeccel, Ecmel. Koçyiğit kardeşler daha önce Yeni Komedi Sahnesindeki Hadi Hün ve Gülistan Güzey’li ‘Eyüp Üzerine Oyun’da (yönetmen Nüvit Özdoğru) birlikte rol almışlar. Bu, beyaz perdedeki tek beraberlikleri. Şahizer; “İnsan sevdiğine en çok yaklaştığı anda ondan en fazla uzaklaştığını hisseder.” ‘Unchain my Heart’ (1961) (Bobby Sharp) melodisi ile izlediğimiz ‘mezuniyet kutlaması’nda tanıyoruz. Eczacı amcası Nazım ve yengesi Şahizer’le yaşıyor. İktisat Fakültesini geçen hafta bitirmiş. Evde ayrıca, Nazım’a bazen amca bazen enişte diyen Ecmel ve o gün doktor çıkan Mübeccel var. En iyi arkadaşları Rahmi de Tıbbiyeden mezun olmuş.


Bir iftiranın üzüntüsüne dayanamayıp canına kıyan politikacı babası Celal Bey’in ardından annesi de evlerindeki bir yangında ölür. İskender’i kurtarmaya çalışan amcanın sol eli yanmış. Bu nedenle hep eldivenli (filmde bastonlu). İlk eşi Nuriye Hanım’la çocukları olmadığı için İskender’e çok düşkün. Evleri ta Yakacık, Ayazma Yolu üzerinde. Eczane ise Sirkeci’de. Çapkın amcanın bu kadar uzakta ve neredeyse her gece nöbetçi olması hep o ‘malum’ nedenden Şahizer’i görüp eli ayağına dolandığında karısı “Sizin zaten güzellere ağzınızın suyu akar Bey!” demişti  Komşuları Pertev Bey’in iki kızı var; Mübeccel ve Ecmel. İki yıllığına gittikleri Fransa’dan Şahizer’le beraber dönmüşler.


Genç kız, Mübeccel’in okuldan arkadaşı. Halası, Avrupa’da Nevrasteni sağaltımı sırasında ölünce Pertev Beylerle gelmiş. İskender 14, Şahizer 18 yaşında. Karşılaşmaları, genç kızın 4 iri inci tanesini düşürdüğü havuz başında olur. ‘Kahramanımız henüz bulûğa ermemiş ama onun yanında adeta bir çeşit duygusal ergenliğe varıyor’. Aslında o da Rahmi de Ecmel’e tutkundu.
Sonrası fırtına gibi. Yengenin ölümü ve ‘daha kefeni solmadan’ amcasının Şahizer’le evlenmesi (Nazım’ın en belirgin özelliği bu galiba. Romanın sonunda, bu kez Şahizer’in ‘kırkı çıkmadan’ hizmetçileri Cazibe ile nikâhlanır); Pertev Bey’in hastalığa yenik düşmesi ve kızlarının eğitim için Avrupa’ya gitmeleri; Yıllar sonra Münevver, Haydarpaşa Numune Hastanesi Cerrahi Servisi Şefi, Rahmi de aynı yerde doktor ve Ecmel, Sanat Enstitüsü mezunu; İskender bir bankada çalışıyor ve iki ay sonra (romanda yok) askere gidecek.]


Filmde İskender ve Rahmi, okulu bitirmeleri-ni ‘Kızıl Serçe Lokali’nda kutluyorlar. Rahmi’-nin abisi Hilmi burada Şef Garson. Kahra-manımız o gece Erdoğan Üçkaya Orkestra-sı eşliğinde izlediğimiz Dansöz Semra Yakıcı (romanda Kamra/Kamiy) ile beraber olur. Amcasının kadın düşkünlüğüne laf etmişti ama dayanamayıp aynı şeyi yapıyor. Sa-natçının Turhan Tiyatrosunda ‘La Violetera’ (1958) (Jose Padilla) ile dansı da çok güzel. [Bu melodi ‘Scent of a Woman’ (1992) filminde kullanılacaktır.]


“Kalfa ‘yine’ rahatsızlandığı için Amcasının eczanede nöbetçi olduğu”(!) gece Şahizer’e yaşamındaki gizi açıklıyor. Üç sene öncesine kadar onu bir abla gibi severken banyoda yıkanışını anahtar deliğinden seyrettiği ‘o meşum’ günden sonra bir erkek gibi sevmeye başlamış. Genç kadın tüm içtenliğiyle onu böyle bir ilişkiden uzak tutmaya çalışıyor. “Senin erkekliğinle zapt edip ezemediğin duyguları ben kadınlığımla çiğniyorum.”


Bu arada Mübeccel, ‘aktör-rejisör’ Turhan’la evlenir. Günler sonra piyanodaki Ecmel’in arkadaşlarıyla The Shadows’dan ‘36–24–36’yı (1961) (Welch / Marvin / Harris / Meehan) çaldıkları gece Turhan’ın Şahizer’le konuşmasından kuşkulanan İs-kender ertesi gün onları izler.


Talihsiz kadından, hem de onun pantolonunu onardığı sırada hesap soruyor. ‘. Önce Turhan’la beraber olmakla suçluyor. Doktora gittiklerini öğrenince bu kez de çocuk aldırdığını zanneder. Neyse sonuçta durum anlaşılıyor; Şahizer’in sol göğsünde ‘ilerlemiş bir kanser’ bulunmuş. Mübeccel’in yaptığı ameliyat başarılı geçer. (Turhan’ın neden olduğu bir yığın sorunun ardından mutluluk Ecmel’le geliyor; ‘La Cumparsita’ (1917) (G. M. Rodriguez). İskender, Şahizer’le gönülleri arasında ‘kâh sevgi, kâh ıstırap, kâh teselli, kâh mutluluk taşıyan’ bu Posta Güvercini’yle evlenir. Biraz buruk olan Rahmi’nin gölünü aldığı sahnede ‘Prinz Methusalem Operası’nın Uvertürü (1877) (J. Strauss II) var. Şahizer de hep affettiği (ve büyük olasılıkla daha kimbilir kaç kez edeceği) kocasıyla çok mutlu. (Romandaki Nazım ise para koparmak için yaptığı girişimde başarılı olamıyor.) (Murat Çelenligil sinematürk veri tabanı)

PİŞKiN DELİKANLI (1965)

Yönetmen: Cevat Okçugil
Senaryo: Tuncay Oral
Foto Direktörü: Nejat Okçugil
Yapım: Yıldız Film / Cevat Okçugil


Oyuncular: Nebahat Çehre, Fikret Hakan, Gülbin Eray, Sadettin Erbil, Vasıf Okçugil


Konu: Kendisini aldatan karısının peşine dedektif takan bir adamın öyküsü

PANTOLON BANKASI (1965)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Safa Önal
Foto Direktörü: Memduh Yükman
Yapım: Melek Film / Şahan Haki


Şarkılar: Ayfer Başıbüyük, Semra Atalay, Prodüksiyon Amiri: Semih Sarıoğlu, Reji Asistanları: Mehmet Aslan, Ferhan Üçoklar, Işıklar: Kenan Eryıılmaz, Kamera Asistanı: Taner Öz, Seslendiren: Yorgo İlyadis, Laboratuar Şefi: Hilmi Başcan, Laboratuvar: Abdülgani Maraşlıoğlu, Hayati Akbulut, Erdoğan Dolapçı, Montaj: Turgut İnangiray, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, 

(Erman Film Stüdyosunda Hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Sadri Alışık, Ajda Pekkan, Hüseyin Baradan, Sami Hazinses, Gülbin Eray, Osman Alyanak, Zafer Önen, Afif Yesari, Barboros Erbes, Nezihe Güler, Dr. Çiçekçi, Nubar Kamçılı, Dr. Çiçekyan, Muzaffer Yenen, İhsan Gürkan, Timuçin Caymaz, Ayhan Altunç, Kamer Sadık, Nurhan Kalancı, Süheyl Eğriboz,


KONU: Gariban bir adamın (Sadri Alışık) elini cebine her attığında bir on liralık banknot çıkartan bir pantolonu vardır. Kısa zamanda elini cebini soka çıkara çok parası olur ve bir banka kurar. Rakipleri ise iflasın eşiğine gelir. Ne var ki günün birinde pantolonu çalınan adam büyük sıkıntılara girer.

ÖLÜMDEN BETER/ÖLÜME KADAR (1965)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Cahit Engin
Yapım: Sibel Film /Müfit İlkiz


Reji Asistanı: Zühal Üstüntaş, Kamera Asistanı: Erdoğan Engin, Set Amiri: Erdoğan Avcı, Set Elemanları: Mustafa Buvan, Salih Güler, Jenerik Yazıları: Semih Sezerli, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuvar: İbrahin Üstün, Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Ender Teker, Matipo: Şeref Mehtap,


Oyuncular: Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Gürel Ünlüsoy, Kenan Pars, Gülsün Kamu, Nilgün Esen, Devlet Devrim, Semih Sezerli, Nevzat Bilsel, Faik Coşkun, Ahmet Kostarika, Hüseyin Zan, Mahmure Handan,


Konu: İstanbul vapurunda kimsesiz bir genç kız; Hülya. Babası öldüğü için üvey amcası fabrikatör Kenan Beyin yanına gidiyor. Geldiğinde köşkte bir ‘parti veriliyordu’. Kenan ve oğlu Yılmaz, onu biraz soğuk karşılıyorlar. Kâhya Cemal amcanın candan ilgisi olmasa belki de oradan ayrılacaktı. Murat’ın Yılmaz için söylediklerinin ne kadar doğru olduğu hemen anlaşılıyor. Kenan Bey, genç kıza fabrikada iş verir. Müdüre şunları söylüyor, “..Ne de olsa üvey kardeşimin kızı. Kollarsın. Biraz da avans verirsin. Bizimle oturamaz. İyi bir pansiyon bulmasına da yardım ederseniz memnun olurum.” Sanki biraz önce ‘kollarsın’ deme-miş gibi konuşmasını şöyle bitiriyor; “Ayrıca başkalarından farklı muamele görmesini de istemem.”


İlk gün Murat’la tanışır. Müdür yardımcı olmayınca, delikanlı onu Şaziye Teyzeye götürüyor ; “Tertemiz, namuslu bir evdir. Rahat edeceğinize eminim.
Geçen yıl ben kalmıştım burada. Sahibi yaşlı bir kadındır. Tek başına oturur. Bir odasını da kiraya verir..Şurada cadde içinde sağ kolda bir lokanta vardır. Yemekleri temizdir. Ucuzdur da.. Bu oda bana uğur getirmişti. İnşallah sizin için de öyle olur.” Kısa sürede birbirlerini çok severler. Murat, Almanya’ya gitmekten vazgeçiyor. Hülya, ilk günlerdeki ‘o korkak, ürkek kız değildir artık’. Bir işinin olması onu bambaşka biri yapmış. Amcası da, önceki davranışları nedeniyle pişman gibi..


Kenan Bey onu Muhasebe Servisi’ne aldırır. Sonrasında işler biraz karışıyor. Yılmaz, Hülya’ya aşık olur. Genç kızın yaş gününde bir parti düzenliyor. Yılmaz’daki değişim inanılmaz. Gününü gün ettiği güzellerin artık onun için bir önemi kalmaz. O kadar sevgi dolu ki evde hizmetçiler olduğunun bile farkına varır(!). Murat ise kıskançlıktan ne yaptığını bilmez durumda.
İyice bunalan genç kız Haydarpaşa’dan Kurtalan Ekspresle kimbilir nereye gidecekken vazgeçip Murat’a dönüyor. Bu sırada gençler bir dövüşü sürdürüyorlardı. Yılmaz’ın aradan çekilmesiyle birbirlerine kavuşurlar. (Murat Çelenligil)