Powered By Blogger

5 Kasım 2015 Perşembe

SİLAHA YEMİNLİYİM (1965)

Yönetmen:Kemal İnci
Senaryo:Yücel Uçanoğlu
Kamera:Kenan Davutoğlu
Yapım:Kazankaya Film/ Hasan Kazankaya


Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Hayati Hamzaoğlu, Nuran Aksoy, Atilla Ergün, Hakkı Haktan, Sami Tunç, Lütfi Engin


Konu: Küçük Hasan okul arkadaşı Zeynep’le evine döndüğünde çığlıklar duyar. Kapıyı açtığında, kız kardeşine tecavüz edildiğini görür. Duvarda asılı tüfeği alıp adamı öldürür. Ceza kanunlarına göre Hasan'ın yaşı tutmadığı için önce ıslahevine gönderilecek, sonra hapse girecektir. Hasan 4 yıl islah evinde kalır. 8 yılını da hapiste geçirecektir. Hasan, okul ve çocukluk arkadaşı Zeynep'le (Nebahat Çehre) mektuplaşmaktadır. Zeynep, büyüyünce öğretmen olmuştur.
Hasan'ın öldürdüğü adamın oğulları Kadir'le (Hayati Hamzaoğlu) Ali (Atilla Ergün), intikam için harekete geçerler. Okumuş bir genç olan Ali, kan davasına karşıdır. Ama yine de ağabeyinin etkisi altındadır. Bir gece Hasan'ın evine baskın düzenleyip tüm aileyi uykuda öldürürler. Kadir ve Ali tutuklanır. Mahkemede Kadir, bütün suçu üzerine alınca Ali serbest bırakılır, Kadir hapse girer.


Hasan (Yılmaz Güney) ise cezasının bitmesine üç ay kala, hapisten kaçar. Anasının, babasının, kız kardeşinin kanı yerde kalmayacaktır. Hasan, kasabaya dönüp dayısı Yakup'un (Hakkı Haktan) evine gizlenir. Hasan'ın kaçışı ve kasabada gizlenmesi çevrede duyulunca Ali paniğe kapılır. Bu arada Kadir de hapisten kaçmıştır. İki kardeş ölüm korkusu içindedirler. Bir domuz çiftliğinde kulübede saklanırlar.

Hasan, dayısının başını belaya sokmamak için evinden ayrılmak zorunda kalır. Gizlice Zeynep'i okulda bulur. Zeynep, onu kan davasından vazgeçirmeye çalışır. Ama Hasan, silaha yeminlidir. Kaçakların peşinde olan jandarma, Hasan'ın, dayısının evinde kaldığını öğrenir. Hasan, bu kez Zeynep'in öğretmenlik yaptığı okulda gizlenir. Kadir ve Ali de ölüm korkusundan kurtulmak için Hasan'ın izini sürerler. Önce yerini öğrenmek için dayısını yakalayıp öldürürler. Hasan da iki kardeşi aramaktadır. Kadir'in evine gidip karısını bulur, içi ne kadar kinle dolu olsa da onu öldürmez. Karısının (Nuran Aksoy), bütün bu olaylarda bir suçu yoktur. Hasan'ın hedefi Kadir'le Ali'dir.


Silahlı iki kardeş gizlendikleri yerden çıkarak okula giderler. Zeynep henüz gelmemiştir. Okulun bir odasında saklanıp beklerler. Zeynep okula geldiğinde üzerine saldırıp, okulun uzağındaki ve daha önce saklandıkları bir yere götürürler. Zeynep'in elleri kolları bağlıdır. Hasan, Kadir'in karısından öğrendiği bu yeri bulur ve silahını ateşler. Önce Ali'yi, sonra da Kadir'i öldürüp intikamını alır. Hasan, çocukluk arkadaşı Zeynep’i kurtarır. Hasan jandarmaya teslim olmak zorundadır. “Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” syf, 180 ”

SIRTIMDAKİ BIÇAK (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Natuk Baytan “*”
Kamera:Kaya Ererez
Yapım:Figen Film


Oyuncular: Yıldırım Gencer, Tülin Elgin, Erol Taş, Kenan Pars, Afif Yesari, Hakkı Kıvanç,


Konu: Şoför aşığıyla bir olup kocasını öldüren kadının Esralı ve macera dolu öyküsü

________________________
“*” Eduardo Borras’ın (1907-1968), senaryosundan Daniel Tinayre’nin (1915-1994), 1960 yılında filme çektiği ve 22 Temmuz 1962 yılında Batı Almanya’da  gösterime giren “Rufian, El” isimli filminde uyarlama. Bu İspanyol filmde başlıca rolleri; Egle Martin “İsabel-Forelle”, Carlos Estrade “Hector” (1927-2001) ve Oscar Rovito “Raul” (1944) oynamışlar. (kyn: www.imdb.com)

SEVMEK ZAMANI (1965)

Yönetmen:Metin Erksan
Senaryo:Metin Erksan,Kemal Demirel

Görüntü Yönetmeni:Mengü Yeğin
Yapım:Troya Film/ Metin Erksan


Oyuncular: Müşfik Kenter, Sema Özcan, Kemal Ergüvenç, Süleyman Tekcan, Oya Bulaner, Adnan Uygun, Deniz Çakır, Fadıl Garan


KONU: "Sevmek Zamanı" Metin Erksan'ın sinema kişiliğini ortaya koyan en önemli filmlerinden biridir. Film, tanımadığı bir kadının resmine aşık olan, daha sonraları ise kadına da ilgi duymaya başlayan bir adamın tutku dolu kara sevdasını anlatmaktadır. Boyacı Halil, ustası ile adada köşklerden birini boyarken, duvarda asılı duran bir kadın fotoğrafına aşık olur. Bu aşk öylesine büyür ki, her gün bu köşke gelip fotoğrafın karşısında saatlerce oturup, düşler kurmaya başlar. Bir gün resmin sahibi çıkagelir ve resmine aşık olan Halil'e aşık olur. Ama Halil kadının resmine öylesine aşıktır ki, kadının aşkını istemez. Halil'in "Ben senin resmine aşığım, resmin sen değilsin ki" sözleri tasavvufi felsefede yer alan "Surete aşık olma"dan izler taşır. Halil tarafından reddedilen Meral, İstanbul'a geri döner. Halil, yaptığı kabalığı anlar ve Meral'den özür dilemeye gelir. Halil, Meral'in babasına gider ve kızıyla evlenmek istediğini söyler. Baba, Halil'i çok beğendiğini ama, Meral'in zenginliğe alışmış bir kız olduğunu unutmamasını söyler. Meral'le Halil'in yolları bir kez daha ayrılır. Meral eski sevgilisi Başar'la evlenme hazırlıklarına başlar. Düğün günü, gelinliğiyle Meral, Halil'i ziyarete gelir. Halil, sandalla göle açılmıştır. Sandalda gelinlik giymiş bir manken ve Meral'in fotoğrafı vardır. Sahilde kendisini bekleyen Meral'e doğru kürekleri çeker, onu sandala alır. Film tam mutlu sonIa bitecekken Başar tüfeğiyle iki el ateş eder ve film boş bir sandal görüntüsüyle biter. (Birsen Altıner)


Ödül:


 As Dergisinin sinema yazarları arasında düzenlediği 1965-1969 yılları arasının en iyi 10 filmi arasında
► en iyi 2. Film


► Film zaman zaman ağır temposu ve ağır diyaloglarıyla bile "şiirsel" bir anlatım taşıyor. Sonbaharda durgun ve insana huzur veren bir göl, gölde bir sandal, sandalın içinde biradam, bir resim ve gelinlik giymiş bir manken, kıyıda gelinliği içinde bir genç kız. Sanki bu filmle Erksan, daha önceki her filminde ele aldığı insanlar arası çatışmalardan, yaşama kavgasından kaynaklanan bir yorgunluktan kaçmak, uzaklaşmak istemiş gibidir. Filmin önemi, biraz da bu tür bir atmosfer kurma çabasının sinemamızdaki ilk örneklerinden biri olmasından gelir. Yağmurda yürüyen bir kadın, bir erkek, yağmurlu boş sokaklar, ıssız, upuzun sahil, yaprakları dökülmüş ağaçlar ve müziğiyle yönetmen tutkulu bir aşkı estetik kaygılar taşıyarak anlatmak istemiş ve bunda da başarılı olmuştur. Bu başarıda filmin müziğinin de etkisi görülür. Filmin müziği Türk musikisinden düzenlenmiş ve filmin akışı içinde oldukça etkili öğe olarak kullanılmıştır. Bu müzik sayesinde boyacı Halil'in düş dünyasına seyircinin de katılımı sağlanır.


Hareket Yayınlarından çıkan "Sevmek Zamanı"nın senaryo kitabının sunuşunda bu filmdeki felsefe şöyle anlatılır:


Bu film Fuzuli'nin “Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabip// Kılma derman, kim helakim zehri dermanındadır” beyiti ile Yunus'un 'Senin aşkın beni benden aluktur// Ne şirinden dert bu dermandan içerü” 


beytini temellendiren platonik aşk esasından hareket ederek, Leyla ile Mecnun'un, Kerem ile Aslı'nın kara sevdalarını anlatır.

Film ticari başarısızlığa uğramış, birkaç, özel gösteri dışında seyircisine ulaşmamıştır. Seyircilere yarım yamalak çıkmasına rağmen yine de her göreni çarpan bu film için sinema çevrelerinden herhangi bir ses çıkmamıştır.
Türkiye'de pek çok sinema yazarının sessiz kaldığı, bu filme 1966 yılında Tunus'ta yapılan Kartaca Film Festivali'nden teklif gelir daha doğrusu, Türkiye'den sadece Metin Erksan bu festivale davet edilir. Festivali düzenleyenler Metin Erksan’dan yarışma içi izlenmek üzere "Yılanların Öcü"nü, Yarışma dışı izlenmek üzere de "Sevmek Zamanı"nı ve bu filmde oynayan iki şer oyuncuyla birlikte festivale katılmasını isterler. "Yılanların Öcü” birincilik ödülünü alırken, "Sevmek Zamanı” da oldukça ilgi görür.


Metin Erksan "Sevmek Zamanı"nda eski bir masal geleneğinden yararlandığını söylü-yor. Yani "surete aşık olmaktan". Yönetmene göre bu batı masallarında da vardır ama, doğu masallarında daha sık görülür.
Yönetmen "Sevmek Zamanı"nda dürüstlükle sürdürülen bir aşkı anlatmaya gayret ettiğini söylüyor. Halit Refiğ'in de dediği gibi "Sevmek Zamanı", Osmanlı sanatlarını, saray müziğini, divan şiirini sevmeyenler için kolay kolay yenilir, yutulur bir lokma değildir.

 
Yine Halit Refiğ'e göre "Sevmek Zamanı" halk sineması da değildir ama, halk sineması örneği olmaması filmin değerini düşürmemektedir.Metin Erksan filmi için "Önce insanı anlatan film" diyor; “'Sevmek Zamanı”, büyük toplumsal sorunları çözme, bir eyleme önder olma, Türk Sinemasına yeni bir şeyler getirme, uluslararası film yarışmaları için yapılma gibi tutarsız, boş savlardan uzaktır. 'Sevmek Zamanı' yalnızca insanın dramını anlatır. Türk sinemasında bazı çevreler son zamanlarda toplumsal gerçekçilik, toplumsal sorunları anlatma diye bir kaygıya düştüler. Dünyanın politik, ekonomik ve toplumsal sorunlarına, sinema sanatına şimdiye kadar bilgi eksikliklerinden ötürü her zaman ters açıdan bakan ve ancak 1960'tan sonra uykudan uyanan bu cesur yeni toplumcular, ün kazanmak için kelle kesen yiğitler misali 'Petrol sorununa, toprak reformuna, gecekondu sorununa, grev sorununa, yabancı sermaye sorununa dair filmler yapacağız, yaptık' diyorlar. İyi ama bu sorunlara dair ancak belgesel filmler yapılır. Sanat insanı anlatır. Sorunu anlatmaz. Sorunun içindeki insanı anlatır. Sanat insanoğlunun dramını anlatır.

SEVMEK SENİ (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Cengiz Tuncer
Kamera:Paşa Gündoğdu,Cengiz Tacer
Yapım:Be-Ye Film/ Nusret İkbal

Işık Direktörü: Lütfü Cengiz, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Montaj: İzak Dilman, Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Ender Teker, Müzik: John Sabatian Bach, 
(Lale Film Laboratuarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Beklan Algan, Selma Güneri, Ayfer Feray, Giovanni Scognamillo

Konu: Düzenli bir hayatı ve ailesi olan genç bir adam, günün birinde birdenbire hayatını saran kalabalıklar içinde yapayalnız olduğunu hisseder. Bu mutsuzluk, evden soğumasına ve sık sık ayrılmasına neden olur. Sonu olmayan bir arayış içine girer. Medet umduğu tek şey, hayatına renk ve zenginlik katacak yeni bir aşktır. Mutsuz adam, genç bir kızla tanışır, ancak o da hayatın anlamını bulmaya çalışmaktadır. Büyük bir ikilem yaşayan genç adam, sevgilisiyle arasına giren çevreyi suçlar ve gerçek aşkı aramayı sürdürür.

SEVİŞMEK YASAK (1965)

Yönetmen:Mehmet Dinler
Senaryo:Suavi Sualp
Foto Direktörü:Manasi Filmeridis
Yapım:Ülkü Film/ Ülkü Erakalın,Kadri Yurdatap


Oyuncular: Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Vahi Öz, Hulusi Kentmen, Suzan Avcı, Aziz Basmacı, Mürüvvet Sim, Sami Hazinses, Hayri Caner, Ersun Kazançel, Faik Coşkun


Konu: Genç bir kimyager meşrubat sanayinde devrim yaratacak bir formülü bulur. Ama ne var ki başvurduğu meşrubat fabrikalarından hiç biri onun buluşuna aldırış bile etmez. Ama o ısrarla buluşunun meşrubat sanayinde bır devrim yaratacağını söyler. Sonunda değeri anlaşılır, bu kez fabrikalar onun peşinde koşmaya başlarlar. Herkes formülün peşindedir. Bu arada aynı formülü ele geçirmek isteyen bir genç kız da devreye girer. Sonrası ise formülle birlikte yeni bir aşkın başlangıcı olur.

SEVİNÇ GÖZYAŞLARI (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Operatör: Necati İltaç
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden


Yönetmen Ast: Ümit Can, Kamera Ast: Kâzım Çakırman, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Set Amiri: Hasan Nurdan, Işıklar: İlhan Aslım, Dekor: Saim Bilge, Senkron: Taner Oğuz, Montaj: Kenan Davutoğlu, Negatif Montaj: Ali S. Berkan, Prodüksiyon Müdürü: Adnan İrkut, Prod. Amiri: Yüksel Tanık, Editör: Mihal Skarpetis,
(Kemal Film Stüdyosunda çekilmiş, Acar Film stüdyolarında seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Ayhan Işık (Ayhan), Filiz Akın (Selma), Ajda Pekkan (Filiz), Feridun Karakaya, Bedia Muvahhit, Nubar Terziyan, Önder Somer, Sevil Candan, Mürüvvet Sim, Hüseyin Baradan, Mümtaz Ener, Nubar Terziyan, Sevil Candan, Mürvet Sim


Konu: Hulusi Paşa'nın konağında çalışan bir uşağın oğlu olan Ayhan’ı (Ayhan Işık), babası öldükten sonra Paşa büyütmüştür. Çok başarılı bir müteahhit olan Ayhan, konakta bir sığıntı olan Selma (Filiz Akın) ile evlenmeye karar verir. Hulusi Paşa'nın şımarık kızı Filiz (Ajda Pekkan) Selim'le nişanlanır. Çok geçmeden Paşa iflas eder. Bu Selim'in hiç hoşuna gitmez ve Filiz'i terk ederek Avrupa'ya gider. Ancak Filiz hamiledir. Bunu duyan Paşa kalp krizi geçirir. Ayhan'dan, kızının hamile olduğunu, Selim'in kaçtığını ve bu konakta yediği ekmeğin hatırı için onunla evlenerek aile şerefini kurtarmasını ister.

Ayhan önce direnir Selma ile yaptığı planları anlatır, fakat ölüm döşeğinde olan bir hastanın son ricasını kıramaz ve Paşa'nın kendi üzerinde hakkı olduğunu düşünerek kabul etmek zorunda kalır. Depresyona giren Selma, konaktan ayrılır. Kendini bir kamyonun altına atar. O anda Ayhan yetişir ve kızı kurtarır. Selma, gerçeği öğrendiğinde anlayışla karşılayarak, isterse onu ömür boyu bekleyeceğini söyler. Yeniden eski günlerine dönerler. gerçekten seven Filiz, Selma'ya kaptırmamak için her şeyi göze alarak elde etmeye çalışır. Bu arada Selim karanlık işlere karışmıştır. Esrar dolu bir çanta ile kaçarken konağa sığınır. Peşinde çetenin adamları vardır. Filiz'i çıplak fotoğraflarıyla tehdit ederek kendisini saklamasını söyler. Filiz onun dediğini yapar, ancak kendisi de çıkarcı davranarak Selim'i tehdit eder. Selim'den istediği şey, Selma'yı Ayhan'dan uzaklaştırmasıdır. Yoksa çantayı vermeyecektir. Selim, Selma'ya gider, Filiz’in çıplak fotoğraflarını gösterir. Ayhan'dan uzaklaşmazsa fotoğrafları basına verip büyük iş adamını rezil edeceğini söyler. Çaresiz kalan Ayhan'a bu hayata artık tahammül edemeyeceğini, kedisini sevmediğini, bir başka erkeği sevdiğini ve ayrılmak istediğini söyler.


Ayhan ona inanmaz, neden böyle davrandığını ısrarla sorar, ancak kız söylemez ve kaldığı evden ayrılır. Bu arada çete adamları Selim’i yakalarlar. Filiz'e telefon ederek çantayı isterler. Filiz, Selim'in numara yaptığını, ama bunu yutmayacağını söyler. Fakat yine de korkar, adamların bahçede tarif ettikleri yere koyar. Adamlar. çantayı Selim'i bırakırlar. Bu kez de Selim, kaptırdığı esrarların parasını çıkarmak için, çıplak fotoğraflarla onu yeniden tehdit eder.Tam yirmi beş bin lira ister. Filiz, bu parayı kocasından koparabilmek için Selma’nın konağa geldiğini ve para istediğini söyler. Ayhan, Selma'nın böyle bir istekte bulunacağına ihtimal vermemekle birlikte, Filiz'in inandırıcılığı karşısında parayı verir. O da para karşılığında resimleri Selim’den alır. Ancak Selim, resimlerin negatifleri için tekrar tehdit eder sefer 50 bin lira ister. Filiz, Selma'ya giderek zor durumda olduğunu parayı vermezse fotoğraflarının basına dağıtılıp Ayhan'ın şerefinin iki paralık olacağını ve bu parayı Ayhan'dan kendi namına istemesini söyler.


Selma dediğini yapar ve parayı alır, Filiz de Selim'e verir. Selim rahat durmaz, bu kez Ayhan'dan para sızdırmaya çalışır. Buluştuk-larında çatışma çıkar. Selim, her şeyi itiraf ederek Filiz'in a!acılığıyla ondan sürekli para sızdırdığını söyler. Gerçeği öğrenen Ayhan, Filiz'i terk ederek Selma'ya döner. Ayhan'ı sonsuza dek kaybetmenin acısıyla gözü dönen Filiz, önce Selim'i öldürür. Sonra gider Selma'nın gözü önünde Ayhan'ı vurur. Ken-disi de intihar eder. Ayhan iyileştikten sonra Selma ile evlenerek mutluluğuna kavuşur.

 Ustanın kendine has bir anlatım tarzı olarak benimsediği "dış sesle anlatım bu filmde de önümüze çıkıyor. Selma, sesli anlatımlarıyla seyirciye bir nevi "rehberlik" ediyor. Hemen her şey Yeşilçam'a özgü zincirini takip ediyor, iyi ile kötünün çatışması, fedakar erkek fedakar kadın, aşk, entrika, kötülerin cezalandırılması ve mutlu son bu filmde yerini alıyor kuşkusuz .


Filmde melodramın bazı bilindik öğeleri ayıklanabilseydi eğer, çok değerli bir çalışma addedilebilirdi. Selma 'nın evden ayrılır ayrılmaz kendini bir kamyonun altına atması ve anında olaya Ayhan'ın karışarak müdahale etmesiyle kızı kurtarması bir yana, Selim'den hamile kalan Filiz'in film boyunca hamileliğinden bir daha bahsedilmemesi, yönetmenin içine düştüğü bir kısırdöngü olarak görülebilir. Ayrıca bu çalışmada Usta, yine kendini tekrara gidiyor ve "İki Aşk Arasında değişik bir versiyonunu bize sunuyor. Bunlara rağmen Usta'nın sinemacılığını olanca gücüyle hissettirdiği filmin mükemmel bir kurgusu ve birbirine zincirleme ilginç bir düzeneği vardır. “Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” syf, 180 ”


SEVGİM VE GURURUM (1965)

Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo:Erdoğan Tünaş “Muaazzez Tahsin Berkant’ın aynı isimli romanından uyarlama”
Kamera:Özdemir Öğüt
Yapım:Duru Film/Naci Duru


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Cahide Sonku, Avni Dilligil, Mümtaz Ener, Mahmure Handan, Süleyman Tekcan, Leman Öztürk, Ömer Dönmez, Selâhattin İçsel, Ferah Nur, Çocuk Yıldız: Ömer Dönmez (Ömercik)


Konu: Kocasının aşırı kıskançlıklarına dayanamayıp evini terk eden bir kadının öyküsü

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM (1965)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo:Bülent Oran
Foto Direktörü:Turgut Ören
Yapım:Ülkü Film/Ülkü Erakalın - Pesen Film/Nevzat Pesen


Reji Asistanı: Zühal Üstüntaş, Işıklar: Aslan Yıldız, Set Amiri: Erdoğan Avcı, Set Elemanları: Haydar Doğan, Mustafa Buvan, Vedat Yedibal, Montaj, Senkron: Nazmi Özer, Seslendiren: Nevzat Pesen, Prodüksiyon Amiri: Semih Sezerli, Foto Direktör Asistanı: Zihnnoğlu, Prodüktörler: Kadri Yurdatap, 

(Süperfon Stüdyolaraında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Hülya), Ediz Hun (Metin), Süleyman Turan (Turan), Gürel Ünlüsoy (öğrenci), Yusuf Sezgin (öğrenci), Engin İnal (İnal), Burçin Oraloğlu (öğrenci), Vahi Öz, Mualla Sürer (Mualla), Semih Sezerli (öğrenci), Necdet Tosun (öğrenci), Baykal Kent (öğrenci), Faik Coşkun (hademe), Kaya Volkan, Mahmure Handan (Hülya’nın annesi), Erdoğan Uçkaya, Ahmet Turgutlu (Kasap Zihni), Öztürk Serengil, Feridun Çölgeçen (Sağır öğretmen), Tanju Gürsu, Erol Solak, Selâhattin İçsel (manav), Nezihe Güler, Süleyman Tekcan, Savaş Tuğ


KONU: Sınıfı erkek öğrencilerden oluşan öğretmen, Amerikanvari bir okulda ders vermektedir. Zamanla öğretmen-öğrenci ilişkileri sınıftaki erkekler tarafından aşka dönüştürülecektir. Ancak burada kârlı çıkan öğrenci Ediz Hun olacaktır.

SEVEN KADIN UNUTMAZ (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden “*”
Foto Direktörü: Kenan Kurt
Yapım: Kemal Film/Osman F. Seden - Saner Film/Hulki Saner


Sesleri Aİan: Tuncer Aydınoğlu; Müzikleri Derleyen: Fecri Ebcioğlu, Set Amiri: Hasan Nurdan, Prod. Amiri: Adnan İrkut, 

(Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır)

Oyuncular: Türkan Şoray, Ediz Hun, Muzaffer Tema, Çolpan İlhan, Talat Gözbak, Mümtaz Ener, Nubar Terziyan, Mine Sim, Mualla Sürer, Fikret Uçak, Tanju Çölen


KONU: Evli ve iki çocuklu bir adamla sevişen bir daktilocu kızın öyküsü.

___________________________

 “*” Fannie Hursi’nin (1889-1968) romanından, Eleanore Griffin’in (1904-1995) senaryosundan David Miller’in (1909-1992) filme çektiği ve 11 Ekim 1961 yılnda Amerika’da gösterime giren “Back Street” (Arka Sokaklar) isimli filminden uyarlama. Bu filmin başlıca oyuncuları: Suzan Hayward (1917-1975), John Gavin (1928) ve Vera Miles (1929)


Not: Burada yeralan Back Street Filmi 1932 yılı çekimidir. 
 

SEVECEKSEN YİĞİT SEV (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü Cantürk
Operatör: Cahit Engin
Müzik: Şefik Gürmeriç
Yapım: Klüp Film / Hüsnü Cantürk


Oyuncular: Fatma Girik, Tamer Yiğit, Erol Taş, Münir Özkul, Ali Şen, Mürvet Sim, Ahmet Turgutlu, Adil Güldürücü, Yıldız Kafkas


Konu: Almanya’dan dönüş yapan, bir gençle çiftlik sahibi amcasının evlendirmek istediği kızın öyküs
ü.

SEVDALI KABADAYI (1965)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Memduh Yükman
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: İzzet Günay, Ajda Pekkan, Vahi Öz, Mualla Sürer, Muzaffer Nebioğlu, Hayri Esen


Konu: Bir trafik kazası sonunda verilen kan sayesinde korkusuz bir kahraman haline gelen, pısırık bir gencin komedisi.

SERSERİ AŞIK (1965)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo:Bülent Oran “*”
Foto Direktörü:Memduh Yükman
Yapım: Melek Film / Şahan Haki


Laboratuar Şefi: Hilmi Başcan, Montaj-Senkron: Turgut İnangiray, Sezai Elmaskaya, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Gani Maraşlıoğlu, Erdoğan Dolapçı, Sesleri alan: Yorgo İliadis,
(Erman Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Hülya), Sadri Alışık (Doktor), Cüneyt Arkın (Erol), İsmail Dümbüllü, Rengin Arda (Romantik Ayşe), Mualla Sürer, Hulusi Kentmen, Necdet Çağlar, Rengin Arda, Necdet Tosun (Bakkal Arif), Orhan Çoban (Garson Ahmet), Haydar Karaer, Muzaffer Yenen (Doktor), Kamer Baba (Sadık), Mehmet Aslan (Nuri),Faik Coşkun, Ersun kazançel (Ali), Mustafa Dağhan, Zuhal Üstüntaş, Hüseyin Baradan, Nubar Kamçılı, Talia Saltı, Nubar Kamçılı, Mehmet Aslan,


Konu: Hülya (Hülya Koçyiğit) ve Erol (Cüneyt Arkın) birbirlerini çok sevmektedirler. Hülya şarkıcılık yapmaktadır ve bu durum Erol’un babası (Hulusi Kentmen) tarafından hiç hoş karşılanmaz. Hülya’yla konuşur ve kendi cemiyetlerinden birisi olmadığı için oğlundan ayrılmasını ister,onu bir servet avcısı olarak görmektedir. Hülya bunu kabul etmediğinde adamlar tutar ve Hülya’nın ses tellerini ona gizlice bir karışım içirerek şarkı söyleyemez duruma getirir. Oğlunu da bu sevdadan döndürtmek için bu adamlar döverler ve Hülya’nın peşini bıraktırtmak isterler. Hülya ortadan kaybolur. Sesini kaybedince geriye bir şey kalmamıştır onun için. Aşkını kalbine gömer ve gider.


Hülya intihar edecekken onu bir serseri bulur.Doktor(Sadri Alışık) lakaplı serseri Hülya’yı evine götürür. İlkin bütün mahalle bu duruma karşı çıkarlar ve mahallenin iffetinin elden gittiği yönünde şeyler söyleyerek Hüya’nın gitmesi için baskı kurarlar.Hülya mahalleden birinin kız çocuğunu bir kamyonun altında ezilmekten kurtardığında işler değişir.Herkes son derece olumludur.
Hülya mahalle için bir şeyler yapmaya başlar.İlkin bütün çocukları tedavi ettirir.Ardından bütün çocukların toplu sünnet edilmesini sağlar. Bu sırada Erol’un babasıyla ilişkileri kötüleşir ve Erol bedbaht duruma düşer.


Serseri Hülya’ya aşık olur ancak onun kendisini bir ağabey gibi sevdiğini öğrendiğinde aşkını kalbine gömerek Erol’un babasına gider konuşur,ancak hiç işe yaramaz,yalnızca terslenerek gönderilir. Toplu sünnet düğününün içinde Hülya şarkı söylemeye çalışır ancak sesi çıkmaz.Bunun üzerine ameliyat edilmesi gerektiğini öğrenirler ve gerekli parayı Erol’un babasından çalar.  Hülya artık şarkı söyleyen ve kısa zamanda şöhrete kavuşmuş biridir. Erol bir afişte Hülya’yı görür ve gidip onu bulur. Kendi durumunu Hülya’nın evinde kaldığı adama, serseri aşığa anlatır ve adam aşka uygun bir yücelik göstererek Hülya ve Erol’u birleştirir. Erol’un babasıysa artık bu ilişkiye onay vermiştir ve kasadan parasının çalınmadığı yönünde ifade değiştirir polise gidip. Hülya ve Erol kavuşabilsinler diye aşkını içine gömmüştür Serseri ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olabilmektedir.




Filmi tam izle
___________________________________



“*” Charles Chaplin’in (1889-1997) senaryosunu yazıp yönettiği ve 29 Eyül 1952 yılında Arjantin’de gösterime giren "Limelight” (Sahne Işıkları) isimli filmden uyarlama. Filmde başlıca roleri: Charles Chaplin, Clarire Bloom (1931) ve Buster Keaton (1895-1966)

SENEDE BİR GÜN (1965)

Yönetmen: Ertem Eğilmez
Eser:İhsan İpekçi (İhsan Koza takma adıyla)
Senaryo: Sadık Şendil
Kamera: Cahit Engin
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez


Oyuncular: Kartal Tibet, Selda Alkor, Ali şen, Hulusi Kentmen, Münir Özkul, Hüseyin Baradan, Tugay Toksöz, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Ferah Nur, Nezihe Güler, Adnan Şenses, Timuçin Caymaz, Danyal Topatan, Ahmet Turgutlu, Cahit Irgat


Konu: Kâhya Emin’le ağa kızı Nazlı’nın dramatik aşkları.

4 Kasım 2015 Çarşamba

SAYILI KABADAYILAR (1965)

Yönetmen: Hasan Kazankaya
Senaryo  Yücel Uçanoğlu "Refii Cevat Ulunay’ın aynı isimli romanından."
Operatör: Vedat Akdikmen
Yapım: Kazankaya Film / Hasan Kazankaya


Oyuncular: Yılmaz Güney, Gülsün Kamu, Necdet Çağlar, Atilla Ergün, Tuncel Kurtiz, M. Ali Akpınar, Haydar Karaer, Mehmet Bahadır, Danyal Topatan, Necip Tekçe, Hasan Ceylan, Handan Adalı


Konu: Hapisten çıkan çolak Mahmut (Tuncel Kurtiz) İstanbul’un ünlü kabadayılarını toplar. Haraç alacakları bölgeleri aralarında paylaşırlar. Beyoğlu bölgesine Arap Selahattin, Karşıyaka’ya Üsküdarlı Mehmet, Fatih’le Edirnekapı’ya da Süleymaniye’li .Recep el koyar. Haraççı çetelerin İstanbul bölgelerini paylaştıkları sırada Meşrutiyetin ilanıyla genel af çıkar. Cinayet suçuyla hapiste yalan eski kabadayılardan Kara Osman’ın (Yılmaz Güney) af kanunundan yararlanması, özellikle de Çolak Mahmut'u korkutur. Aralan öteden beri açıktır. Çolak Mahmut, Osman'ın kardeşini öldürmüştür.


Osman'ın hapiste yattığı süre içinde: İstanbul'da yeni kabadayılar türeyip köşe başlarını tutmuştur. Bu yeni yetmelerden biri, tulumbacı takımından varlıklı paşa çocuğu Paşazade Şinasi'dir (Atilla Ergün). Osman'la ilişkisi olan Rum dilberi Hayganuş'u da (Gülsün Kamu) kapatmıştır.


Osman, kardeşinin katili Çolak Mahmut'u bir kahvehanede sıkıştırır. Kavga sırasında zaptiye amiri Feridun Bey (Haydar Karaer), me-murlarıyla olay yerine gelir. Çolak Mahmut yaralıdır. Hastaneye kaldırılır. Osman, Madam Anjelik'in (Handan Adalı) evinde saklanır bir süre. Çolak Mahmut'un vurulmasından sonra Arap Selahattin (Mehmet Ali Akpınar), kabadayıları yeniden toplar. Ve Osman da toplantıya katılır, Osman'a İstanbul bölgesi içinde tavuk kümesi kadar küçük bir pay vermeyi kararlaştırırlar. Osman: karara itiraz edip kabadayılara postasını koyan Bütün İstanbul onundur,..


Toplantıyı terk eden Osman, bir gece Direklerarası'na gidip. Paşazade Şinasi'nin zorla ilişki kurduğu metresi Hayganuş'u, korumaların elinden alır. İş inada binmiştir. Osman, Rum dilberiyle yeniden birlikte olur. Aslında Hayganuş'un gönlü de ondadır. Metresini Osman'a kaptıran Şinasi ölüm tehditleri savurur. Havanın iyice gerginleştiği sırada, kabadayılar Osman'ı sorgulamak üzere Horoz Nuri'nin kahvesinde toplanırlar. Gergin bir hava içinde süren toplantıda hakem karan Osman'ın aleyhine çıkar. Osman yine postasını koyar.


İyileşip tekrar ortaya çıkan Çolak Mahmut, Paşazade Şinasi ile Arap Selahattin'e başvurup Osman'ı bizzat kendisinin öldürmek istediğini söyler. Onların da karan aynıdır ve bu isi Mahmut'a bırakmak niyetinde değildirler. Kuyruk acısı nedeniyle bu intikam görevi onlara aittir. Osman’la başa çıkamayacağını anlayan kabadayılar, sur dışında toplanırlar. Ölüm kararı çıkmıştır. Osman silahını çeker. Kozlarını paylaşacaklardır. Osman eker teker hepsini de vurmuş ancak yerde yatan yaralılardan biri ölmemiştir ve doğrulup Osman'ı sırtından vurup öldürür. “Agâh Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 108”


Not: ·Film, “Haracıma Dokunma”nın devamıdır. Her iki film, aynı mekânlarda iç içe çekildi. Ve daha sonraki yıllarda iki film birleştirilerek “Kabadayının Sonu” adıyla yeniden gösterime girdi.

SAYILI DAKİKALAR (1965)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Orhan Elmas
Foto Direktörü: Mike Rafaelyan
Yapım: Birsel Film / -Özdemir Birsel


Oyuncular: Ayhan Işık, Belgin Doruk, Aysel Tanju, Talat Gözbak, Reha Yurdakul, Devlet Devrim, Süha Doğan, Hasan Ceylan, Feridun Çölgeçen, Danyal Topatan, Nilgün Özkan


Konu: Çok tehlikeli bir deli kız Tansev Sinir Kliniği’nden dün gece kaçtı.
28 Ocak 1965 Perşembe günkü Tercüman Gazetesi’nin başlığı böyle. Zeynep, ‘hemşire Müşerref’i bayıltıp elbiseleri ile kaçmış. Hastane Başhekimi Kazım ile kumarbaz avukat Şadan’ın konuşmalarından işin biraz karmaşık olduğu anlaşılıyor; “Kız bir polisin eline düşerse… İkimiz için de iyi olmaz.”


Zeynep, beş yıl önceki ‘kuşku uyandıran’ kazada ölen milyoner Recai Yükman’ın torunu. Nişanlısı ‘madrabaz’ avukat Şadan ‘onu hacir altına aldırıp akıl hastanesine kapattırmış’. Üstelik de vasisi olmuş. (Bir nişanlının hangi yasal yetkiyle bunları yapabildiği pek anlaşılmıyor.)


Şimdi, her gece kumar masalarında genç kızın parasından 100 binler kaybediyor. Onu bulup getirene 50 bin lira ödül verecekmiş.
Güzel kız, dedesini kaybettiği günden beri tavan arasında kilitli. Kaçtığı gün karşılaştığımız babacan kamyon şoförü Koç Mehmet’i ve Kartaltepe BP Benzin İstasyonundaki BP Sami’yi çok sevdik. Durumu anlaşılınca, kahramanımız bu kez de kamyonla kaçıyor. Belki 5 yıl bir odada kalmanın etkisi, kullandığı araba yoldan çıkar.


Aynı saatlerde ‘eski gazeteci yeni otelci’ Tarık, Gaziantep’ten gelen abisi Rıfat’ı bir zamanlar evleri olan otele götürüyordu. Kullandığı Commer marka minibüsün plakasını, ‘Kader Böyle İstedi’ (1968) filminde Ahmet’in dökülen dolmuşunda göreceğiz: ‘34 AH 310’. Abisinin sevgilisi Belma ve 10 yaşlarındaki kızı Mine de onlarla beraber. Kaza yapan kamyonu görüp Zeynep’i kurtarırlar. Rıfat, belli ki pek sağlam bir ayakkabı değil. Kardeşine “İşgüzarlık bu senin yaptığın. Başımıza bela mı arıyorsun? Kim uğraşacak onunla? Yol kenarına bırakalım. Biri görür, alır” deyip duruyor.


İki milyonluk bir kaçakçılıkta, hakkının yendiğini düşünüp Patronu Bebo’yu ihbar etmiş. O da Suriye’ye kaçmış. ‘Kargalar’ın yani kiralık katiller Rıfat’ın peşinde. Can derdine düşen paragöz ağabey ‘ikramiyeyi bile alamadan’ Tarık’ın yanına sığınmış. Bir an önce 20–30 bin lira bulup ‘hududu geçecek’. Öğüt değil, para istiyor. Kardeşi Tarık ondan çok farklı, tertemiz bir insan. “Sabık gazeteci, istikbalin otel kralı.” Gazeteden arkadaşı İlhan onun için böyle diyor. Tek arzusu, çocukluğunun geçtiği evi bir otel yapmak. Anne ve babalarının ‘hatırasını yaşatacakmış’. Ama Rıfat’ın öyle duygusallıkla geçirecek vakti yok. Burası hemen satılırsa payını alıp savuşacak.


Aşk, o çetrefilli ortamda bile aşk. Kayadan çıkan bir çiçek gibi. Zeynep ve Tarık birbirlerini severler. Göz göze geldiklerinde, Miklós Rózsa’nın ‘El Cid’ (1961) için yaptığı ‘Love Scene’ var. “Başın dertte olmasa dabırakmam seni… Hayatımda bir boşluk varmış. Bunu seni görünce anladım. Ben-den bir parça gibisin artık.”
(Kyn: Murat Çelenligil sinematürk Internet veri tabanı)