Powered By Blogger

9 Kasım 2015 Pazartesi

AŞK MÜCADELESİ (1966)

Yönetmen: Mehmet Bozkuş 
Senaryo: Fuat Özlüer 
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop 
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu 

Yön.Yrd: Hüseyin Karaoğlu, Kamera Ast: Hüseyin Karındoyuran, Müzik: Rauf Tözüm, Danslar: Hülya Babuş, Işık Şefi: Ender Işık Servisi Mehmet Çakar, Şevket Yılmaz , Sesleri Alan: Marko Buduris, Negatif Montaj: Oral Özütürk, Mahmut Eskici, Laboratuar: Cemil Orhon, Prodüksiyon Amiri: Sadri Karan

 Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Zeynep), Yusuf Sezgin (Rüzgar Ahmet), Cahit Irgat (Komiser Muzaffer), Turgut Özatay (Yarım dünya Fethi), Hülya Babuş, İlhan Hemşehri (fabrikatör Şakir), Hayati Hamzaoğlu, Nevzat Okçugil (Emine), Necip Tekçe (Tayyar), Muammer Gözalan (Zeynep’in babası), Nusret Osman Özyıkıcı, Kudret Karadağ (insafsız Nuri), Zeki Sezer (polis), Süheyl Eğriboz (polis), Enver Dönmez (morti Yakup), Hüseyin Salıcı (Tayyar’ın adamı), Arap Celal 

Konu: Rüzgar Ahmet (Yusuf Sezgin) ve Zeynep (Hülya Koçyiğit) İzmir’de aynı mahallede yaşayan ve evlenmek isteyen iki sevgilidir. Babası hasta olan Zeynep ile aileye annesi emine (Nevzat Okçugil) bakar. kızına zengin bir kısmet arayan emine, şoför Ahmet’i istemez. Ahmet para kazanmak için geldiği İstanbul’da hemşerisi Musa (Hayati Hamzaoğlu) ile karşılaşır. Musa onu patronu, bar sahibi ve aslında uyuşturucu kaçakçısı yarım dünya Fethi’nin (Turgut Özatay) yanına şoför olarak işe koyar. Ahmet bilmeden (!) yaptığı işlerden iyi para kazanır. Zeynep ise annesinin yanında işe girdiği fabrikanın patronu Şakir tarafından sürekli taciz edilmektedir. Annesi buna göz yumarsa da Zeynep dayanamaz, İstanbul’a kaçar. Ahmet ise Fethi’yi rakip çetebaşı Tayyar’dan kurtarıp iyice göze girmiştir. Zeynep ile buluşup birlikte olurlar. Polis Ahmet’i sıkıştırır. Göz altında iken Fethi’nin yanında ne iş yaptığını ve nasıl geçindiğini öğrenmek ister. Ahmet geliri ve kazancı arasında çelişkili ifadeler verir. Komiser ona Fethi’nin eroin kaçakçısı olduğunu söyler. Fethi’nin yakalanması için yardım etmesini ister ve onu serbest bırakır. polis gizlice her yerde Ahmet’in yakınındadır. Ahmet bu konuyu Zeynep’e anlatmaz ama Fethi ile görüşüp işi bırakmaya karar verir.Fethi Zeynep’i koz olarak kullanıp tehditle son bir iş yapmasını ister. sonra da ihbar edip Ahmet’i yakalatır. Ahmet içerde konuşmaz ama hamile olan Zeynep polise gidip Ahmet’in tehditle sustuğunu açıklar. Polis Zeynep’i korur. Ahmet de herşeyi anlatır. Polisçe İzmir’e gönderilen Zeynep trende Musa ve adamlarınca kaçırılır. Ahmet serbest kalıp gittiği Fethi’nin yerinde hırpalanır ve bağlanır. Fethi Zeynep’i getirir ve Ahmet’in gözü önünde saldırır. Tam o anda baskına gelen polis ikisini de kurtarır. Fethi ve çetesi yakalanıp hapsi boylar. Kabus dolu günler sona ermiştir. Ahmet ile Zeynep gelecek güzel günlerin ve doğacak bebeklerinin düşüyle birbirlerine sımsıkı sarılırlar…

ASLANLARIN DÖNÜŞÜ (1966)

Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Yapım: Dadaş Film / Kadir Kesemen
Yönetmen Asistanı: Çetin İnanç,


Oyuncular: Yılmaz Güney (Gökçen), Nebahat Çehre (Alangu), Sevda Ferdağ (Aleksandra), Erol Taş (Boncuk), Kadir Savun (Yamtar), Cahit Irgat (Mihailo), Danyal Topatan (Danyal), Tuncer Necmioğlu (Zaroliç), Faruk Panter (Panter), Necati Er, Memduh Alpar (Vincezia), Ferhan Tanseli, Saadet Gürses, Ferhat Tanseli, Suat Geyik


Konu: İmparator II. Manuela döneminde Bizanslılar, Türk köylerine agır vergiler koymuşlardır. Köylüler zor durumdadırlar Bizans tekfuru Mihailo (Cahit Irgat), askerlerini Türklerin üzerin saldırtır. Vergi vermemek için direnen yoksul köylüleri zalimce öldürtür, köyleri yaktırır. Beş arkadaşıyla birlikte Bizans askerlerine karşı ölümcül bir savaş veren Türklerden Gökçen'in ana babası, bir köy baskını sırasında Mihailo tarafından öldürülmüştür.


Yine bir köy baskınında Türkleri esir alan Bizanslılar, karşılarına dikilen Gökçen'i (Yılmaz Güney) tuzağa düşürüp öldürmek isterler. Gökçen kahramanca dövüşür ve esirleri de kurtarır. Tekfur Mihailo kızgındır. Kumandan Zaroliç'i (Tuncer Necmioğlu) huzuruna çağırır. Bir avuç Türk’le baş edemeyen kumandanını sert bir dille sorgular. Tekfur'un karşısında zor durumda kalan Zaroliç, yenilgiyi kabul etmez. Tüm hıncını emir kulu olan askerlerinden çıkarır. Gökçen'in yakalanması için emirler verir. Saray içindeki iktidarını yitirmekten korkan Zaroliç, yeni tedbirler alır. Mihalio'nun kızı Prenses Aleksandra'ya da (Sevda Ferdağ) gönlünü kaptırmıştır. Ancak prenses ondan yılana dokunmuş gibi tiksinmektedir. Ama istemeyerek yakında Zaroliç'in karısı olacaktır. Bizans Tekfuru Mihalio, sarayda bir tören düzenler. Bizans'tan çok ünlü konukları gelecektir. Daveti haber alan Gökçen, saraya girebilmek için bir plan hazırlar. Arkadaşları Yamtar (Kadir Savun), Alangu (Nebahat Çehre), Boncuk (Erol Taş), Panter (Faruk Panter) ve Danyal'la (Danyal Topatan) birlikte pusuya yatar. Saraydaki davete katılmak için yola çıkan şeref konuk larından Duka hazretleri Vincezia (Memduh Alpar) ile eşi Düşeş Lukresya'nın önlerini ağaçlıklı bir alanda keserler. Ünlü konuklar esir alınır. Alangu ve takma bıyık sakalıyla Gökçen, onların yerine geçip saraya girerler. Kimse şüphelenmez. Mihalio'nun karşıladığı sahte konuklar, kuş sütünün eksik olmadığı masada yerlerini alırlar. Mihalio, Zaroliç ve Aleksandra yan yanadırlar. Hep birlikte yiyip içerlerken, birden Duka Vincezia ve eşi Düşeş Lukresya ortaya çıkar.


Durum anlaşılır. Askerler Gökçen ile Alangu'nun üzerine saldırırlar. Kılıçlar çekilir. Alangu erkek gibi dövüşmektedir. Kale burçlarından ve damlardan süzülerek sarayın avlusuna giren Yamtar ve arkadaşları da kavgaya katılırlar. Ve sonunda kaçmayı başarırlar. Aleksandra, o günden beri Gökçen'i unutamaz. Haber gönderip onunla gizlice buluşur. Bir sır verecektir. Zaroliç'in askerleri bir Türk köyüne baskın düzenleyecek, Gökçen ve arkadaşları onları kurtarmak için gittiklerinde tuzağa düşürüleceklerdir. Aynı zamanda zindandaki esir Türk beyleri de öldürülecektir.


Mihalio, kızının kaçırılacağı korkusuyla Aleksandra'yı Domaniç'teki saraya gönderme kararı alır. Gökçen, kervanın yolunu kesip prensesi kaçırır ve Mürsel Gazi'nin çiftliğine götürür. Çiftlikteki Türk köylü kadınlarına benzemeye çalışan Aleksandra, Gökçen'e aşık olmuştur. Alangu ise prensesi kıskanmaktadır. Yamtar'a dert yanar. Çocukluk arkadaşı olan Gökçen'i sevmektedir. Ne var ki Gökçen, onu bir sevgiliden çok bir kardeş, bir bacı olarak görmektedir. Alangu üzgündür, ağlar durur.


Gökçen ve beş arkadaşı, doğu köylerinde Türkleri teşkilatlandıran Mürsel Gazi'yi ordusuyla birlikte beklemektedirler. Tekfur'un sarayına saldıracaklardır. Kanlı bir savaş olacaktır. Gökçen fazla bekleyemez. "Bileğine güvenen benimle gelsin," der. Yamtar onu engellemeye çalışır. Beş kişinin kaleyi basması çılgınlıktır. Ama Gökçen dinlemez, kaleye hep birlikte gitmek zorunda kalırlar. Aleksandra, ata atlayıp Mürsel Gazi'yi bulup haber vermeye giderken,Gökçen, Yamtar ve Alangu kale burçlarında düşmanlarıyla çarpışır. Gökçen, Zaroliç'i bir kılıç darbesiyle öldürür. Alangu, Gökçen'i korumak isterken, Mihalio'nun okuyla sırtından vurulur. Gökçen de Tekfur'u öldürür. Anasının, babasının ve Alangu'nun intikamını almıştır. Mürsel Gazi, ordusuyla kaleyi kuşatır. Sağ kalan üç arkadaş, Gökçen, Yamtar ve Boncuk, Alangu'yu toprağa verdikten sonra, Aleksandra'yı da yanlarına alarak Toroslar'a doğru yola çıkarlar. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriye Yılmaz Güney” syf, 142 ”

ASLAN PENÇESİ (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Memduh Ün
Film Hikayesi Halit Refiğ
Dialog Bülent Oran
Foto Direktörü: Cahit Engin
Yapım: Uğur Film / Mmduh Ün


Prodüksiyon Amiri: Adnan Uygur, Prod. Yard.: Sabri Aslankara, Set Amiri: Nizam Ergüden, Set Yrd: Necati Tuna, Ahmet Eskici, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Yardımcısı: İlyas Kürtüm, Ümit Çapın, Kamera Asistanı: Erdoğan Engin, Orhan Oğuz, Rejisör Asistanı: Zeki Öktem, Mine Cezzar, Sesleri Alan Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Laboratuvar: Recai Karataş, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Arif Özalp, Matipo: Sedat Tunek, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular. Ayhan Işık (Antepli İsmail), Sevinç Pekin (Semiha), Turgut Özatay (Çerkez Reşit), Kuzey Vargın (Yılmaz), Sevda Nur, Mine Soley, Bilal İnci, Zeki Sezer (polis), Süheyl Eğriboz, Behçet Nacar, Hakkı Haktan (Hasan), Selahi İçsel, Mehmet Büyükgüngör, Enver Dönmez, İsmet Erten , Engin İnal Nusret Ataer, Muzaffer Yener, Orhan Çoban, Küçük Oyuncu : Okan Ataer,

Konu: Otobüs İşletmeciliğinin gelişmekte olduğunu 1960’lı yıllarda Topkapı'da yerleşmeye çalışan otobüs firmalarının birbirleri ile mücadelesi. Firma sahibi Çerkez Reşit (Turgut Özatay) tam bir zorbadır. Reşit ve kardeşlerinin saldırısına uğrayan bir işletme sahibi firmasını Antepli İsmail'e (Ayhan Işık) satar. İsmail ve kardeşi kendilerini Çerkez Reşit ve yakınları ile büyük bir çatışmanın içinde bulurlar. Bu arada Reşit'in amca kızı Semiha (Sevinç Pekin) ile İsmail arasında aşk doğar ve evlenirler. Ama Reşit daha son kozunu oynamamıştır


Memduh Ün Anlatıyor:
Georges Simerıon'un “Üç Kardeştiler” adlı romanını okuduğumda bundan film olur demiştim Halit Refiğ'e yaptırmıştım tretmanı. Diyalogları kim yazdı anımsamıyorum, Halit olabilir. Simerıon'un kitabında üç erkek kardeşten, en büyüğü karanlık işlere karışıp çok zengin oluyor, ister istemez bağlı olduğu mafyanın doğrultusunda kardeşlerini harcamak zorunda kalıyordu Filmi şimdi seyrettiğimde Simenon'la ilgisi kalmadığını gördüm.


26-27 günde bitirdim Aslan Pençesi’ni. Ticari başarısı 8 civarında oldu. Ayhan Işık filmi için normaldi bu. Otobüs yazıhanesini ve otobüsün yandığı sahneyi Halit Refiğ çekmişti, neden ben çekmedim anımsamıyorum.


Ayhan Işık yirmi gün verdiği için iş programında Ayhan'lı sahneleri çekiyor, 20 gününardından Ayhan'ın olmadığı bölümleri görüntülüyorduk. Bu biraz filmin maliyetine artı yansıyordu, ama Ayhan'ın seyirci gücünden dolayı zorunluyduk işletmeciler bize anlaşma için geldiklerinde, iki Ayhan filmi istiyoruz, bunlardan en avantür olmalı ve Memduh Ün çekecek diye anlaşmaya koşul getiriyorlardı. ; elimiz kolumuz böylece bağlanıyordu. Şimdi sponsorlar parayı verdikleri zaman, Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın demiyor. Ama biz o günlerde, işletmecilere muhtaçtık. sermayemiz çok azdı. Gönül elbette, kendi kafamıza göre filmler üretip işletmelere vermekten yanay-dı, ama böyle bir şey olanaklı değildi. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”, ayınları,Ağustos 2009- İatanbul


ASKER ANASI (1966)

Yönetmen: Asaf Tengiz
Senaryo: Vecdi Uygun
Görüntü Yönetmeni: Hayrettin Işık
Yapım: Tengiz Film / Asaf Tengiz


Oyuncular: Sezer Sezin, Kuzey vargın, Safiye Filiz, Ali Şen, Senih Orkan, Hüseyin Baradan, Fehmi Tengiz

ARZUNUN BEDELİ (1966)

Yönetmen: Orhan Elmas, Dr. Arşavir Alyanak
Senaryo: Orhan Elmas
Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis, Necati İltaç
Yapım: Koçanga Film / Aleko Cangopulos 


Oyuncular: Tanju Gürsu, Tijen Par, Yusuf Sezgin, Sevda Ferdağ, Erol Taş

Konu:Bir oto galerisinde çalışan Muzaf-fer (T. Gürsu). karısı Sevim (T. Par) ve küçük kızı Aşkın (R. Tuğsavul) ile fakir ama mutlu bir hayat sürmektedir. Tek amacı biriktirdikleri para ile küçük bir ev alabilmektir. Tüm aile bunun hayalini kurmaktadır. Bir gün Muzaffer'in çalıştığı galeriye satılması için bir otomobil bırakılır.


Bu otomobili Ertuğrul Bey (O. Elmas) adlı zengin bir adam satın alır. Muzaffer otomobili teslim etmek üzere götürür. Muzaffer teslim edeceği adres te Şermin (S. Ferdağ) adlı bir kadınla tanışır. Şermin seksi bir kadındır ve kısa zaman-da Muzaffer'i etkiler. Ertuğrul Bey'in metresi olan Şermin artık onun yeğeni Ferit Bey (E. Taş) ile birliktedir ve bundan habersiz olan Ertuğrul Bey'i ortadan kaldırarak hem servetine hem de fabrikasına el koyma planı yapmaktadır. Ferit bir gece amcasını öldürür. Muzaffer artık Şermin ile birliktedir ve karısını ihmal etmeye başlamıştır. Cinayetin işlendiği gece Muzaffer, Şermin'i ziyarete gelir. Şermin, Muzaffer'den cesedin ortadan kaldırılması için yardım ister. Muzaffer bagajına koyduğu cesetle yola çıkar. Bu işten polisin haberi olmuştur. Muzaffer'in kardeşi komiser Orhan (Y. Sezgin) ağabeyinin peşine takılmıştır. Bir süre sonra cinayet suçu Muzaffer'in üzerine kalır. Komiser Orhan ağabeyini kurtarmak için suçluların peşine düşer

ARABACI SABAHAT (1966)

Yönetmen: Nuri Akıncı
Senaryo: Kayahan Arıkan
Görüntü Yönetmeni: Sami Acun
Yapım: İlker Film


Oyuncular: Yusuf Sezgin, Gülbin Eray, Sa-mim Meriç, Necdet Çağlar, Aynur Ayda, Osman Türkoğlu, Enver Dönmez, Nusret Özkaya (Camgöz, Çetin Başaran, Tarık Kirpi, Hüseyin Güler, Abdullah Ferah


Konu: Aşk uğruna birbirleriyle çatışan iki gençle, atlı arabasıyla yolcu taşıyan Sabahat’in öyküsü.

ANASI YİĞİT DOĞURMUŞ /KÜLHANBEY (1966)

Senaryo ve Yönetmen:  Nazif Kurthan (Yordan Yurkov’un bir eserinden)
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz Gürbüz
Yapım: Kervan Film / Ümit Utku


Oyuncular: Yılmaz Güney (Kerimo), Nilüfer Aydan (Kezban), Hüseyin Peyda (Halil), Tuncer Necmioğlu (Hasan), Atilla Ergün (Süleyman), Selahattin İçsel, İsmail Çıldan, Tevfik Sayırgil, Enver Dönmez


Konu: Yıllar önce dağa çıkam Kerimo (Yılmaz Güney) acımasız bir eşkiyadır. Okuması yazması yoktur. Tüm hayatı kızanlarıyla birlikte dağlarda, mağaralarda geçen Kerimo bölge halkı tarafından sevilir. Düşmanları ise, haraç alıp kan kusturduğu tefeci ve toprak ağalarıdır. Onlardan topladığı haracın bir bölümünü fakir köylüye dağıtır. Dağdaki adamlarını sıkı denetim altında tutan Kerimo, birtakım kurallar koy-muştur. Ona göre eşkıya kısmı sevemez, aşık olamaz. Gönül işleri eşkıyanın başına dert açar, Bir kimsenin ırzına göz dikenleri de affetmez. Özellikle de bu konuda adamlarını sürekli uyanr. Kurallara uymaya-nı gözünü kırpmadan öldürür. Adamların-dan Hasan'ı (Tuncer Necmioğlu) da at sevdiği için vurmuştur. At ya da kadın, ne olursa olsun çete içinde sevmek yasaktır. 'Silah elde, yiğit dediğin yolda'dır Kerimo'ya göre.


Haraç vermeyip direnenleri baskınlar düzenleyerek öldüren gaddar Kerimo, köylüyü sömürenler için başa çıkılması zor bir beladır. Düşmanları, bu beladan kurtulmak için Kara Murat'a başvururlar. Kara Murat da bir eşkıyadır. Kerimo'yu öldürme görevini üzerine alan Kara Murat'ın kahramanlığı fazla uzun sürmez. Kerimo karşı bir baskınla onun tüm adamlarını oldurur. Karşı köyde evlenme hazırlığı içinde olan bir damada akın götüren kervan, Kerimo'nun adamları Halil (Hüseyin Peyda) ve Süleyman (Atilla Ergün) tarafından çevrilir. Bu bir soygundur. Damadın sözlüsü Kezban (Nilüfer Aydan), soygunculara diklenip, Bu çetenin reisi kimdir?" diye sorar. Uzaktan olayları sessizce izleyen Kerimo'ya doğru yönelen Kezban, "Adamlarına emir ver de bizi bıraksınlar," der. Kezban, bir kâhya kızıdır. Kerimo onu görür görmez yüreğine bir ateş düşer. Bu ilk karşılaşmada Kezban da ona karşı boş değildir.


Kuralcı ve taş yürekli bir dağ adam görüntüsü veren Kerimo'nun ilk kez âşık olması, soyguncular içinde bir rahatsızlık yaratır. En çok endişelenen de baş adamı Halil'dir. Kerimo, kendi koyduğu kuralları yine kendisi bozmuştur. Verdiği sözlerden geri adım atmıştır. Kızanları bu gönül bağının beklenmedik bir uğursuzluk yaratacağı korkusuiçindedirler. Bir süre kendisiyle iç hesaplaşmaya giren Kerimo, düze inip Kezban'ı babasından istemeye karar verir. Kezban da Kerimo'ya vurgundur. Ancak Kezban'ın ona varması için bir şartı vardır. Dağdan inip eşkıyalığa son vermesini ister. Kezban, babasına her şeyi anlatır. Kızının eşkıya Kerimo'ya aşık olması kâhyayı telaşlandırır. Yanında çalıştığı ağayla baş başa verip bir tuzak hazırlarlar. Böylece bir daha ele geçmesi mümkün olmayan fırsatı değerlendirip, Kerimo’dan kurtulacaktır. Ağa tüm silahlı adamlarını çiftlik evinin damlarına yerleştirir. Ağanın da eski günlerden kalan bir düşmanlığı vardır. Kerimo’ya. Ünlü eşkıya adamlarıyla kızı istemeye avluya girdiğinde hepsi kurşun yağmuruna tutulacaktır. Ne var ki Kerimo, adamlarıyla değil, tek başına gelir. Üstelik silahsızdır. Kerimo'nun tek başına ve silahsız olarak avluya bir girişi vardır ki, ağayı müthiş etkiler. Kâhyaya dönüp, "Vazgeçelim bu işten. Böyle bir yiğide kıyılmaz" der ve onu bu fikrinden caydırmaya çalışır. Kâhya ise razı değildir. Sevgilisine kurulan tuzağı son anda fark eden Kezban, evden çıkıp avluya koşar. Durumu Kerimo'ya haber verecektir. Kâhyanın işaretiyle avluya kurşun yağar. Kerimo son bir gayretle Kezban'm üzerine kapanır. Onu kalleş kurşunlardan korumaya çalışır. Yazık ki her şey boşunadır. Talihsiz âşıklar ölümden kurtulamazlar.”Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”

ANALARIN GÜNAHI (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Hulki Saner
Görüntü Yönetmeni: Turgut Ören, Mengü Yeğin
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Türkan Şoray, Yusuf Sezgin, Re-ha Yurdakul, Aliye Rona


Konu: Alkolik bir kadının öyküsü

ANADOLU KANUNU (1966)

Yönetmen: Hasan Kazankaya
Senaryo: Şinasi Önengüt
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz Ceylan
Yapım: Kazankaya Film/Hasan Kazankaya


Oyuncular: Tamer Yiğit, Gülsün Kamu, Hayati Hamzaoğlu, Aliye Rona, Sevinç Pekin, Atilla Ergün, Sami Tunç, Hasan Ceylan

Konu: Gerdek gecesi bakire çıkmayan bir kızın, töreler gereği cezalandırılışı

ALTIN KOLLU ADAM (1966)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Manasi Filmeridis
Ses ve fon Müzik: Rauf Tözün
Yapım: Metro Film / Aram Gülyüz


Reji Asistanı:
Yücel Çakmaklı, Işık Şefi: Rıdvan Varol, Kameraman: Taner Öz, Prodüksiyon Amiri: Adil Kıbıcı, Set Elemanları: Mahmut Tarakçı, Erol Şen, Laboratuvar: Semih Pekgöz (Şef), İbrahim Güzel, Senkron: İhsan Yanık, Negatif Montaj: Adnan Dalmaz, (Ses Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Ayhan Işık (Murat), Selda Alkor (Lale), Suzan Avcı (Serap), Süha Doğan (Nusret), Hikmet Olgun (Ahmet), Hüseyin Güler (Ali), Dr. Bedros Çiçekyan, Adil Kıbıcı, Kamer Sadık, Behçet Nacar, Ali Demir, Refik Üfler, Hakkı Kıvanç, Vasfi Uçaroğlu, Ercan İnangiray, Küçük Yıldız: Hikmet Olgun


Konu:Bir kumarbazın hikâyesi anlatılır. Murat, anne ve babasını kaybedince tahsilini tamamlayamaz. Kardeşi Ahmet’in sorumluluğunu üzerine alır. Para kazanmak için kumar oynamaktadır. Zamanla camianın en iyi kumarbazı olan Murat, Nusret adında bir kumarhane sahibi için çalışır. Yaşadığı hayattan memnun olmadığı için de kendini içkiye verir. Kardeşi Ahmet ve çocukluk arkadaşı Lale, Murat’ın değişmesini ister. Murat her defasında onlara söz verir fakat tutamaz. Her şeye rağmen Ahmet ve Lale, Murat’ın değişmesi için mücadele edecektir. (Meltem İşler Sevindi)


ALTIN KÜPELER (1966)

Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo Orhan Aksoy, Ahmet Üstel
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Ak-Ün Film / İrfan Ünal, Recai Akçaoğlu


Asistan Rejisör: Yılmaz Korkut, Kamera: Suat Pekak, Prodüksiyon Amiri: İbrahim Seven, Set Ekibi: Basri Büyükcani, Montaj ve Senkron: Diamandi Filmeridis, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Işık Şefi: Fehmi Eryılmaz, Işık Yardımcıları: Yusuf Küçükönen, Sadi Kanat, Set Yardımcıları: Sonay Kanat, Yılmaz Argün, İsmet Demirkol, Hacı Fidan, Laboratuvar: Hilmi Başcan, Seslendiren: Yorgo iıadis, Asistan: İlia İliadis, Şarkılar: Gülderen Gül, Dans Hocası: Anajet Nergis, (Erman Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır)


Oyuncular: Türkan Şoray (Aylin), Ediz Hun (Turgut), Süleyman Turan (Sülo), Gürel Ünlüsoy (Murat), Cahit Irgat (Hacı Ömer), Hakkı Kıvanç (Onbaşı), Hüseyin Güler (Subay), Necabettin Yal (kumandan), Hüseyin Kutman (istihbarat şefi), Haydar Karaer, Gülten Ceylan (roman),Sabahat Cabbar (roman), Emine Erhan, Mustafa Yavuz, Vahit Volkan, Hüseyin Kutman, Hüseyin Gürel, Sabahat Cabbar, Emine Erhan, Hasan Ceylan,


Konu: Jenerikten sonra Dolmabahçe Sarayı Saat Kulesi ve hüzünlü, yaşlı bir kişi, Turgut Bey görüntüye geliyor. Elinde tuttuğu altın küpelere bakarken, onunla beraber, yıllar öncesine gidiyoruz. İstanbul, 1919.. İstihbarat Teşkilatı’nda Yüzbaşı Turgut’a ‘ağır ve çok tehlikeli’ bir görev verilir; “Düşman kuvvetlerinin büyük bir harekâta başlamak üzere olduklarını istihbar etmiş bulunuyoruz. Vaktiyle bizim olan Pirot Kasabası, şimdi düşman işgalinde bulunuyor. Orada, bizim için çalışan Hacı Ömer adında bir adamımız var. Hacı Ömer zahiren halı ticareti ile iştigal eder. Onunla temas edip planları kendisinden alacaksınız…Sizden önce gönderdiğimiz ajanımız Murat Bey, Hacı Ömer’le temasa geçemeden maalesef yakalandı. Bu planlar bizim için hayati öneme haizdir. Birçok kardeşimizin hayatı bu planların elde edilmesine bağlıdır.”


Ertesi gün, Pirot Kasabası’ndaki dükkânında Ömer Efendi’yi arayan Turgut tutuklanır“Elleri bağlı bir insanı dövmekte çok usta olmuşlar.” Daha önce yakalanan Murat’ın hapsedildiği çiftliğe götürülür.
Murat ; “Öğrendiğime göre Hacı Ömer’i bir hafta önce tevkif edip Saboçay’a götür-müşler. Orda bir köşke kapamışlar. Zavallıyı konuşturmak için bir haftadır işkence yapı-yorlarmış.. Düşmana bir şey söylemez ama korkarım ki vaktinde yetişemezsek bize de bir şey söyleyemez.”


Zor ama zorunlu olanı yapıp tutuklu oldukları çiftlikten kaçarlar. Bir hafta sonra Saboçay’da buluşmak üzere ayrılırlar. Oraya ilk varan, yol kavşağındaki levhaya bıçakla üç çizgi çizecek ve diğerini bekleyecektir. Yorgun argın bir nehir kenarına ula-şan Turgut, burada, çiçekli fırfır eteklikli, dar bluzu (herhalde) kırmızı güllü, beli kalın ku-şaklı, iri küpeli ve bilezikli bir Roman kızıyla, Aylin’le karşılaşır. “Aç mısın? Gel otur. Çok güzel bir balık çorbası yaptım. Balığı nehir-den tuttum. Sebzeleri de, bu sabah büyü yaparak ineğini iyileştirdiğim bir çiftçi verdi.” Birkaç sahnede, bu çok güzel ve cin gibi çingenenin, bizi şaşkına çeviren, ‘nehir peri-leri ve haberci kuşlarla dolu’ yaşantısına karışıveriyoruz. Turgut’un Saboçay’a gide-bilmesi onun yardımıyla olacaktır. “Arabamla hududa kadar götürebilirim seni.”


Makyajı, küpeleri ve Roman kıyafeti ile Tur-gut ‘düşmanların tanıyamayacağı biri’ olur. “Artık sen bir çingene oldun. Hiçbir Godze (çingene olmayan) tanıyamaz seni.” El falı bakmasını bile öğrenir ; “Gayet kolaydır. Bu hayat çizgisi.. Sonra durmadan konuşman, bir şeyler anlatman lazım. Mesela üç kez ölüm tehlikesi geçirdiklerini söyleyebilirsin (Dünya Savaşı sonrası yılları). Aşk konusuna gelince, bak bu önemlidir. Bütün fal baktıranların en çok merak ettikleri taraf budur. Onlara aşkı aradıklarını söyleyebilirsin. Çünkü insanlar her zaman aşkı aramışlardır.” (Zamanımızda, ‘aşk’ yerine ‘para’nın aranması genç kızı ne kadar mutsuz ederdi kim bilir.) Aylin’i seven ve onu Turgut’a kaptırmak istemeyen çeribaşı Sülo, ilk başta kavga çıkarsa da sonradan Turgut’la arkadaş olur. Kervandakilerin de yardımı ile Hacı Ömer’in tutulduğu köşke baskın düzenlenir. Murat ve (mikrofilmleri Turgut’a verdikten sonra) Ömer ölür.


Yüzbaşının Türk sınırına varabilmesi, yine, Aylin’in yardımı ile oluyor. ‘Golden Earrings’de (1947) Ralph Denistoun, ayrılırken Lydia’ya savaştan sonra geri döneceğine söz veriyordu. Turgut ise, Aylin’e (belki de genç kızın el falında hayat çizgisinin kısalığını görmüştür) yalnızca onu unutmayacağını söylüyor. Yanında mikrofilmler ve yüreğinde onu kurtarmak isterken ölen Aylin’in yıllar sonra bile dinmeyecek sızısı ile yurduna ulaşır.


Genç kız, onu, karşılaşmadan sevmişti. “Seni seviyorum tatlım. Seni, daha yüzünü bile görmeden sevdim. Geleceğini biliyordum. Kuşlar haber verdi bana.” Ne yazık ki, Turgut’un sevgisi, onu kaybettikten sonra başlar.
(Hayri Esen’in sesi ile) Turgut; “Bak Aylin, belki yakında ayrılmak zorunda kalacağım. O zaman…”
(Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile) Aylin ; “Sus! ‘Yarın’ mühim değil. Çingene yarını düşünmez. O, bugünü yaşar.” (Murat Çelenligil - sinematürk veri tabanı)

ALTIN ÇOCUK (1965)

Yönetmen: Memduh Ün
Hikaye M. Hasan Göksu
Senaryo:Bülent Oran
Kamera: Şevket Kıymaz
Yapım: Göksel Film / Göksel Arsoy


Judo Sahneleri: Halil Yüceses, Montaj: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Işık Şefi: Mazhar Eröz, Reji Asistanı: Turan Aksoy, Kamera: Mükremin Şumlu, Prodüksiyon Amiri: Doğan Arsoy, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)


Oyuncular: Göksel Arsoy, Sevda Nur, Atlan Günbay, Helen Mauille, Kim Sheridan, Anita Penny, Cecilla Akerfeld (İsveçli Kapak Kızı), Reha Yurdakul, Gamze Öz, Meriç Başaran, Bilal İnci, Papatya Akaya, Kaya Volkan, Hasan Ceylan, Haydar Karaer, Gamze Öz, Erdoğan Büken, Kaya Volkan, Meriç Başaran, Haydar Karaer, İbrahim Öztak, Zeki Tüney,


► Ümit Deniz'in, Mayk Hammer'den esinler taşıyan Murat Davman'ı sinemaya uyarlandıktan yıllar sonra öykü olarak pek ortalara çıkmayan. Göksu'nun bu kez James Bond izini sürdüren “Altın Çocuk”unu Memduh Ün Bülent Oran'ın senaryosu ile sinemamızın yabancısal tipleri arasına kazandırır. Sonradan dört filmlik bir diziye dönüşecek serüvenin ilkinde kahramanımız: İstanbul'da bir casus şebekesinin gizli faaliyetlerini ortaya çıkaran bir Mit ajanıdır. (Gündelik tüketimli serüven filmlerinden olan yapıttan tek kalıcı özellik başrol oyuncusu ve Yapımcı Göksel Arsoy'a yakıştırılan -filmin de adı olan- Altın Çocuk şanıdır.) “Orhan Ünser, Kelimelerden Görüntüye, syf, 184”

8 Kasım 2015 Pazar

ALLAHAISMARLADIK YAVRUM (1966)

“Yarın Ağlayacağım”

Yönetmen:
Orhan Aksoy
Görüntü Yönetmeni: Şevket Kıymaz
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez, Nahit Ataman
Diyalog: Sadık Şendil,


Oyuncular: Belgin Doruk, Fatma Girik, Muzaffer Tema, Önder Somer, Tugay Toksöz, Muammer Gözalan, Aynur Ayla, Nuri Tuğ, Gönül Aşkın, Taliha Saltı, Tevfik, Soyurgal, Birsen iz, Natuk Baylan, Faik Coşkun, Araksi Heba, Nermin Özses, Çocuk Oyuncu: Ömercik (Ömer Dönmez D.1959)


Konu: İzmir'de öğrenci olan Filiz (F. Girik), ablası ve eniştesinin yanına İstanbul'a dönmüştür. Ablası Nermin (B. Doruk) ve eniştesi Kemal bey (M. Tema) mutsuz bir evlilik sürmektedir. Kemal bey, karısının çocuğunun olmayışından dolayı ondan uzaklaşmıştır. Aynı günlerde Filiz, Ekrem (Ö. Somer) adlı bir gençle tanışır ve ona aşık olur. Fakat Ekrem onu iğfal edip bırakıp gider. Filiz yıkılmıştır. Çünkü hamile kalmıştır ve bu bebeği doğurmak istememektedir. Günün birinde Kemal bey bir iş için uzun süreliğine Amerika'ya gider. Nermin, Filiz'in istemediği bebeği doğurmasını ve kendisine vermesini iste(Böylece evliliği kurtulacaktır. Kemal dönüşlerinde çok mutlu olur. Çünkü bir oğlu olduğunu sanmaktadır. Filiz okul için tekrar İzmir'e döner. Burada Erol (T. Toksöz) adlı bir genç le arkadaşlık kurar ve ona aşık olur.


iki genç çok mutludur ama günün birinde Ekrem'in tekrar ortaya çıkmasıyla bu mutluluğun yerini üzüntü alır. Ekrem, kendinden olduğunu bildiği küçük Ömer (Ömercik) için yüklü miktarda para istemektedir. Filiz, İstanbul'a gelip ablasıyla birlikte bu parayı bulmaya çalışır. Bu arada küçük Ömer büyümüştür ve Filiz'in içindeki annelik duygusunu uyandırmıştır. Filiz daha fazla dayanamaz ve küçük oğlunu ablasından geri ister ama yapamaz. Bu arada Ekrem parası bitince yeniden para koparabilmek için Ömer'i kaçırır. Filiz tüm gücünü kullanarak çocuğu kurtarır. Erol ile Ekrem arasında çıkan kavgada Ekrem ölür. Filiz bütün gerçeği eniştesine anlatmak ister ama mutluluğunun yıkılacağını düşünen ablası tarafından vurulur. Nermin hapse girer. Filiz ölmemiştir ve mahkemede ablasını kurtaracaktır. Gerçekler ortaya çıkınca Kemal bey karısını daha çok sevdiğini anlayacaktır. “Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik”

ALLAHA ISMARLADIK İSTANBUL (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Semih Evin
Görüntü Yönetmeni: Fethi Mürenler
Yapım: Roket Film/Semih Evin


Oyuncular: Ayhan Işık, Gülgün Ok, Yavuz Caner, Asuman Arsan, Kadri Ögelman, Aytaç Yörükaslan


Konu: Çocuğuna kavuşan bir anne ile, sonunda cezasını bulan bir adamın dramatik öyküsü..

ALLAHAISMARLADIK (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam (Esat Mahmut Karakurt’un aynı isimli romanından)
Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Ediz Hun, Sema Özcan, Muzaffer Tema, Çolpan İlhan, Şule Erhan, Refik Kemal Arduman


Konu: Türk deniz subayı ile, İngiliz işgal kuvvetleri komutanının kızı Betty’nin aşk öyküsünü konu alan film.


► İngiliz kızı kotranın iplerine sarılarak, heyecanla başını kaldırdı :
İnsan esiri ile böyle mi konuşur, yüzbaşı, dedi. Genç Türk subayı hemen cevap verdi : 

- Esir de hakimine böyle mi hitap eder Mis Beti? - Ben sizin esiriniz değilim! - Ben de zaten sizi esirim olarak kabul etmiyorum. - Bırakınız beni gideyim. Bir İngiliz, bir saat bile hürriyetsiz yaşamaya tahammül edemez! - Biz Türkler de öyleyiz Mis Beti. Bizim de hürriyetsiz yaşamaya asla tahammülümüz yok. İşte onun içindir ki zaten, sizi, bazı imkanları hazırlamak maksadıyla Anadoluya götürüyoruz (Kitabın kapağından bir bölüm)