Powered By Blogger

12 Kasım 2015 Perşembe

AY YILDIZ FEDAİLERİ (1966)

Yönetmen: Semih Evin
Senaryo Kadri Ögelman,
Operatör Rafet Şiriner
Yapım:Roket Film / Semih Evin


Prodüksiyon Asistanı: Yaşar Şener, Reji Asistanı: Uğur Duru, Yılmaz Akın, Operatör Asistanı: Ferhat Bakır, Ses Kayıt: Marko Buduris, Prodüksiyon: Metin Ok, Sabahattin Koçak, Hüseyin Yenice, Sesleri Alan: Marko Buduris, Laboratuvar Şefi: Cemil Orhon, Laboratuvar: Erol Yıldırım, Bayram
 Güzel, Süleyman Koyuncu (Yıldız Film Stüdyosunda yapılmıştır.)
 
Oyuncular: İzzet Günay (Yüzbaşı Ahmet), Esen Püsküllü (Betarice), Nedret Güvenç (İsmail’in karısı), Erol Taş (İsmail Çavuş), Nusret Özkaya (Koço), Nuran Aksoy (Despina), Necati Er (Hafiye), Kadri Ögelman (yelkenkanat Kadir), Necdet Yakın (şekerci sipsi), Aytaç Yörükaslan (Hrisantos), Rıza Tüzün (emniyet Md.), Asuman Arsan (Kantocu Verjin), Muammer Gözalan (İşgal Komutanı), Özdemir Han (Remzi), Enver Dönmez (Yani), Hüseyin Kutman (Scott, Zeki Tüney (İşgal Subayı), Yaşar Şener, Abdullah Ferah, Erdoğan Seren, Nermin Özses, Erdo Vatan, Ahmet Koç,


Konu: İşgal altındaki şehirde kumandanın kızı Beatrice ve Kantocu Verjin..
Beatrice ; “Adınız Verjin değil mi? Hıristiyansınız. Peki nasıl oluyor da Milliciler arasında bulunuyorsunuz?”


Jenerikte ‘Sakarya Marşı’. İstanbul, 1921-1922.. Tenha sokaklarda yanık sesli şekerci Sipsi’nin söylediği mani ; "Nane verdim ben bir taze geline // Kına yakmış kara gözlüm eline // Kuşak sarmış güzel ince beline // Vay ne güzel naneşeker." Hangi evden geldiği belli olmayan ve insanın içine işleyen bir ut sesi.. Ama, bu güzel şehir yabancı askerlerin işgali altında.


'Esir Şehrin İnsanları'nın tepkileri farklı farklıdır. Yüzbaşı Ahmet Bey’in önderliğindeki bir avuç vatansever 'can pahasına elde ettikleri esliha ve malzemeyi Anadolu'ya sevk etmek' için çırpınırken, bu 'sevkıyata' aracılık etmek isteyen Remzi avans parasına el koymaktan başka bir şey düşünmez. İşgalcilerden yüz bulan Hrisantos da halka eziyet ediyor


Milli kuvvetler, işgalciler kadar bu kişilerle de uğraşmak zorunda. Neyse ki, İngilizlerin denetimine aldırmayan Emniyet Müdürü "Zelil bir hayat sürmektense, şerefle ölmeyi tercih ederim. Vatan çocukları ateşe göğüs gererken bu kadarcık bir tehlikeyi de biz göze alalım" diyerek vatanseverlere yardımcı oluyor. Ahmet, ayrıca, aşıkmış gibi davrandığı casus Despina aracılığı ile İngilizlere 'yanlış malumat' vermektedir.

Bu hareketli günlerin birinde işgal kuvvetleri kumandanının güzel kızı Beatrice, ziyaret için İstanbul'a gelir. Bir süre sonra "Şövalyeler devrinde yaşamak isterdim.. Küçüklüğümden beri buraları, buraların insanlarını merak ederdim. Şarkın sihirli havası cezbederdi beni" diyen genç kız ile Ahmet arasında bir aşk başlar. Filmin sonuna doğru babasına şunları söylüyor; “Romanlarda okuduğum şövalyeler pek zavallı imiş. Kahramanlık nedir, kahramanlar nasıl insanlardır (Milliciler arasındayken) öğrendim. Vatanları için, istiklalleri için çarpışanların asil heyecanını duydum.”


İstanbul'da bunlar yaşanırken, Ankara, düşmana vuracağı son darbe için hazırlanıyor. Daha fazla silaha gereksinim var. Bu amaçla, Karaağaç Cephaneliği basılır. Silahlar, Ararat Vapuru ile Anadolu'ya gönderilir.


Malzemenin kalan kısmı Halıcıoğlu'ndan motorla gidecektir. Ancak, İsmail Çavuş'un karısı, çaresiz bir anında kocasını korumak amacıyla işgalcilere bilgi verir. ‘Sevkıyat’ aksar. (Sonradan, hatasını anlayıp kendisini öldürecektir.) Ahmet yaralı olarak Hrisantos'un eline esir düşer. İşkence, aşağılama. Sipsi'nin uyanıklığı ve yurtseverlerin gayretiyle kurtulur. Cephanenin Anadolu'ya aktarımı, zorlukla da olsa başarılıyor. Bu arada, Ahmet'e Ankara'ya gitme emri gelir. Beatrice, yaşamının en önemli kararlarını verecektir..


Ben de beraber geleceğim.. Seni seviyorum.. Senin yanında olmak istiyorum."
( Murat Çelenligil – sinematürk Internet veri tabanı)

AVARE KIZ (1966)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Memduh Yükman
Yapım: Melek Film/Şahan Haki, Berç Arman Kürkçüyan


Oyuncular: Fatma Girik (Fatma), Ekrem Bora (Ekrem), Ajda Pekkan (Ayla), Turgut Özatay, Reha Yurdakul, Saltuk Kaplangı, Serpil Gül (Fatma’nın Annesi), Meral Sayın, , Nubar Terziyan (Fatma’nın Babası), Necdet Tosun, Necdet Yakın, Dursune Şirin, Cevat Kurtuluş, Hakkı Haktan, Çocuk Oyuncu: Şule Erhan

Konu: Zengin çiftlik sahibi adamın (Saltuk Kaplangı) hamile karısı doğum yapar ikiz kızları olur. Ne var ki akrabası Turgut (Turgut Özatay) kendisine miras kalmayacağı için doğum gecesi iki bebeği de arkadaşlarına kaçırtır. Bu arada çıkan yangında karı-koca ölürler. Fırsattan faydalanan Turgut kız bebeklerden birini mirasa konmak için yanında alıkoyar ve onu büyütür. Diğer yandan ikinci bebeği de Reha (Reha Yurdakul) yol kenarında bir ağaç dibine bırakır. Bandırma-Yalova arasında gitmekte olan olan bir tiyatro grubunun dikkatini çeken bebeğe sahiplenen ekip kıza Fatma adını verirler ve çadır tiyatrosunda çengilik yapmaya başlar:


Öte yandan Fatma’nın ikizi Ayla (Ajda Pekkan), çiftlikte zengin bir hayat sürmektedir. Gelgelelim durumu yakından bilen ve olayları takip eden Reha her iki aileden de santaj yaparak para sızdırmaya başlar. Günün birinde Fatma Ayla’nın ve nişanlısı Ekrem’in (Ekrem Bora) pavyonunda dans ederken Ekrem’in dikkatini çeker. Pavyon sahibi Ekrem Fatma’nın peşini bırakmaz. Pavyon’da çalışmaya başlayan Fatma ile kardeşi olduğunu bilmeyen Ayla ile kıskançlık çatışmaları başlar. Sonunda her iki kız da kardeş olduklarını öğrenirler ve herkes kendi yoluna devam kararı alıp, Ekrem Ayla’da kalırken, Reha ile Turgut birbirlerini vurarak öldürürler. Bundan sonra Fatma’nın tek dostu iç kadehleridir.


Eleştiri: Film çiftlik evinde bir yatak odasında doğum sancısı çekmekte olan bir kadın (Meral Sayın) ile doktorun doğum yaptırabilmesi çabasıyla başlar. Kamera bir cam sehpa altından çekimle doğumda kullanılan aletleri alma çabasını sarf eden doktorun görüntüsüne gider gelir.

Her seferinde aldığı aletler hep aynı iki alettir. Belli ki tek bir çekim yapılmış ve aynı çekim kurgulanarak doktorun doğum yaptırma çabası gerçekleştirilmiştir. Ancak ikiz doğan bebekler sırtlarından birbirlerine yapışık doğmuşlar ve ameliyatla ayrılıp kurtulma şansları da ancak %5 dir. (Bunu doktor söylemekte) Baba Saltuk Kaplangı her ne olursa olsun ameliyatın hemen yapılmasını, hiç olmazsa birinin yaşamasını ister. Doktor gene aynı kurgulamayla iki tane aleti cam sehpadan alır ve ameliyatı çok kısa bir sürede yaparak! iki çocuğu da kurtarır. Şu işe bakın ki böyle zor bir ameliyat, hastanede ekip işi gerektiren çeşitli ekipmanlara ihtiyaç duyulan, önceden röntgenlerinin çekilmesi, konsültasyonların yapılması gereken böyle zor bir ameliyat, çiftlik evinin yatak odasında tek bir doğum doktoru tarafından yapılmıştır. İşte Yeşilçam Sineması’nın gerçekleştirdiği bir doğum ve omuriliğe yapışık iki bebeğin ameliyat! (yalçın özgül)


ATATÜRK’ÜN FEDAİSİ TOPAL OSMAN (1966)

Yönetmen: Ural Ozon
Senaryo: Berkant İnal
Kamera: Nejat Okçugil
Yapım: Ozon Film / Necil ozon


Oyuncular: Ahmet Mekin, Ayşen Ay, Ali Şen, Eşref Vural


Konu: Atatürk’ün silah arkadaşlarından topal Osman’ın kurtuluş savaşı sırasında gösterdiği kahramanlıkların öyküsü

9 Kasım 2015 Pazartesi

AT AVRAT SİLAH (1966)

Yönetmen: Yılmaz Güney
Senaryo: Aydın Engin (Y. Güney bazı ilaveler yapmıştır)
Görüntü Yönetmeni: Vedat Akdimken
Yapım: Kazankaya Film/Hasan Kazankaya


Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Tuncel Kurtiz, Danyal Topatan, Tuncer Necmioğlu, Cahit Irgat, Sami Tunç, Nezihe Güler, Sedef Türkay, Necati Er, Aydemir Akbaş, Enver Dönmez, Hüseyin Zan, Cevat Kurtuluş, Cemal Gonca, Lütfi Engin, Yaşar Şener, Mehmet Ali Büyükgüngör


KONU: Yusuf (Yılmaz Güney), çiftlik sahibi bir ailenin tek çocuğudur. Evlenme çağına gelmiştir. Babası (Cahit Irgat), oğluna bir atla bir silah verir. "Atın var'en iyisinden, silahın var düşman çatlatır. Bir eksiğn var, o da avradındır. Onu da sen bul oğul," der babası. Ve Yusuf, beyaz atına atlayıp, avradını bulmak amacıyla yollara düşer.Kente geldiğinde atını bir manav dükkanının önünde bağlar. Sonra bir hamama girer. Avradın bol olduğu yerdir burası. Oysa Yusuf, yanlışlıkla kadınlar bölümüne girmiştir. Kadınlar çığlık çığlığadırlar. Hamamdan çıkıp bir bara girer. Uzaktan bardaki kadınları inceler. Kavga çıkarır, kadınları rahatsız eden bir adamı döver.


Bir süre sonra, bu kez kendini bir karakolda bulur. Karşısında koIu kırıImış, dudakIarı patlamış, kafaIarı yarıImış bir doIu adam vardır. Hepsi de Yusuf’tan şikayetçidirler. Manav para ister. Dükkanın önüne bağIadığı atı, tekmeIeriyIe meyveleri dağıtmıştır. Hamamcısı, barcısı, berberi, zarara uğramıştır. Komiser şaşkındır. Bir adamIara bakar, bir Yusuf’a. Bu kara kuru adam, bu kadar kişiyi bu hale nasıl getirmiştir? Komiser, Yusuf’a, "Burada ne arıyorsun?" diye sorar. Yusuf, sıkıla, büzüle, Utanarak, "Avrat," der. Komiser kızar. "Köy adamına köy kızı yakışır, hadi git," deyip Yusuf’u bırakır.


Yusuf manavın önüne bıraktığı atını bulamaz. Biri çalmıştır atı. Yusuf, kasabaya gelip minibüsten indiğinde sokakta bir grup kavgacıya rastlar. Erkek gibi kısa kesilmiş, erkek giysileri içinde bir kız, üzerine saldıranla da tek başına dövüşmektedir. Yusuf da kavgaya katılır. Erkek gibi güçlü, erkek gibi dövüşen kızdan yanadır. Sokak ortasındaki kavgayı, jandarma gelip engeller. Dayak yiyenler kasabanın delikanlılarıdır. Kavga sonrası tanıştığı köylü kızının adı Alicik'tir (Nebahat Çehre). Babası ve annesinin ölümünden sonra öksüz büyüyen Alicik, Murat Dayı'nın (Danyal Topatan) çiftliğinde kalmaktadır. Murat Dayı onu büyütmüş, erkek gibi yetiştirmiştir. Attığını vuran keskin bir nişancıdır.
Kasabaya, sekiz yıl önce babasından borç aIan Çakıroğlu'nu bulmak için inmiştir. Silah zoruyla Çakıroğlu'ndan baba borcunu alan Alicik, saIdırıya uğramıştır. Saldırganlar, kasaba da avantayla geçinen Çakıroğlu'nun çocuklarıdır.


Yusuf, Alicik'le tanıştıktan sonra bir otele yerleşir. Ele güne rezil olup dayak yiyen köy delikanlıları, öçlerini almak için Yusuf’u ararlar. Kaldığı otel buIunur. Bütün odalar tek tek aranır. Sarışın bir kadının (Sedef Türkay) koynundan çıkan Yusuf, hepsinin hakkından gelir.


Yusuf, atını ararken bir çiftlik önünde Alicik'e rastlar. Onu büyüten Murat Dayı'nın çiftliğinde bir süre kalır. Bu süre içinde iki genç birbirlerine sevdalanırlar. Evlenmeye kararlıdırlar. Yusuf’cuk, deli fişek Çerkez kızını, Murat Dayı'nın izniyle alıp götürecektir. Bu sırada çalınan at, çiftliğin yakınlarında bulunur. Hırsızı (Tuncer Necmioğlu) yakaIayan Yusuf, silahını çekip aylardır peşine düştüğü atını teslim alır. Diyar diyar gezip avradını da bulmuştur. Atı, silahı ve avradıyla birlikte yola çıkan Yusuf, babasına müjdeyi verecektir. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 150


Not: Filmin senaryosu Aydın Engin tarafından yazılmıştır. Yılmaz Güney de çekim sırasında bazı eklemeler yapmıştır. 1968 yılında çekilen Seyyit Han (Toprağın Gelini) Güney'in yönetmenliğini yaptığı ilk film olarak kaynaklarda yer alır. Oysa, Yapımcı Hasan Kazankaya'nın verdiği imkân ve çok sınırlı bütçeyle oluşturduğu “At Avrat Silah., Güney'in ilk yönetmenlik denemesidir (Kazankaya ve Nebahat Çehre'yle yaptığımız konuşmadan. Agah Özgüç

AŞKIN KANUNU YOKTUR (1966)

Yönetmen:Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Nedim Akanlar
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Gültekin Film / Sırrı Gültekin


Oyuncular: Fatma Girik, Tamer Yiğit, Münir Özkul, Vahi Öz, Kenan Pars, Hüseyin Baradan, Tanju Okan, Meriç Başaran, Leman Akçatepe, Alp Aslan, Hayri Caner Şarkı: Tanju Okan,


Konu: Kahveci Rıza efendi (V. Öz), eski bir kabadayıdır. Üç de oğlu vardır. Osman (T.Yiğit), cezaevinden yeni çıkmıştır. Büyük oğlu Ahmet (K. Pars) tövbekar bir kabadayıdır. Küçük oğlu Nuri (T.Okan) ise semtin en kavgacı gencidir. Onun kavgada yeniişemediği Necip (H.Baradan) ve Şekip (A.Aslan) adlı iki kardeş vardır. Osman bir gün tesadüfen Nermin (M. Başaran) adında çok zengin bir kadınla tanışır. Kendisini ona zengin olarak tanııtan Osman, onunla evlenip servetine konmayı düşünmektedir. Fakat Nermin'in köşkünde hizmetçi olarak çalışan Aysel'i (F.Giirik) görünce bu amacından vazgeçer. Kısa zamanda Aysel'e aşık olur. Aysel'de onu sevmiştir ve iki genç evlenmeye karar vermiştir. Fakat bir engel vardır. Aysel Necip ile Şekip'in kız kardeşidir. Buna rağmen Aysel'i isteten Osman evden kovulur. iki genç her şeyi göze alıp kaçarlar. “Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik”

AŞKIN GÖZYAŞLARI (1966)

Yönetmen: Zafer Davutoğlu
Senaryo: Osman F. Seden
Operatör Kenan Davutoğlu
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden


Müzik: Metin Bükey, Ses Mühendisi: Tuncer Aydınoğlu, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Arif Özalp, Taner Oğuz, Işıklar: İlhan Aslım, Dekor Saim Bilge, Reji Asistanı: Fevzi Takbak, Aksesuar: Rıza Şehşık, Prodüksiyon Asistanı: Cemil Paskap, Prodüksiyon Temsilcisi: Adnan İrkut, Set Amiri: Hasan Nurdan, Ar Direktör: Yüksel Tanık,
(Acar Film Stüdyosunda seslendirilmiş, Kemal Film platosunda hazırlanmıştır.)


Oyuncular: Parla Şenol, Yıldız Tezcan, Efgan Efekan, Neriman Köksal, Senih Orkan, Mümtaz Ener, Ali Şen, Bedia Muvahhit, Ferah Nur, İlhan Hemşeri, Necdet Tosun, Ersun Kazançel, Hasan Ceylan, Faik Coşkun,


Konu: Bir trafik kazası sonucu kör olan annesini tedavi ettirebilmek için sokaklarda şarkı söyleyip göbek atan bir çocukla, iyiliksever bir adamın öyküsü”

AŞK MÜCADELESİ (1966)

Yönetmen: Mehmet Bozkuş 
Senaryo: Fuat Özlüer 
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop 
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu 

Yön.Yrd: Hüseyin Karaoğlu, Kamera Ast: Hüseyin Karındoyuran, Müzik: Rauf Tözüm, Danslar: Hülya Babuş, Işık Şefi: Ender Işık Servisi Mehmet Çakar, Şevket Yılmaz , Sesleri Alan: Marko Buduris, Negatif Montaj: Oral Özütürk, Mahmut Eskici, Laboratuar: Cemil Orhon, Prodüksiyon Amiri: Sadri Karan

 Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Zeynep), Yusuf Sezgin (Rüzgar Ahmet), Cahit Irgat (Komiser Muzaffer), Turgut Özatay (Yarım dünya Fethi), Hülya Babuş, İlhan Hemşehri (fabrikatör Şakir), Hayati Hamzaoğlu, Nevzat Okçugil (Emine), Necip Tekçe (Tayyar), Muammer Gözalan (Zeynep’in babası), Nusret Osman Özyıkıcı, Kudret Karadağ (insafsız Nuri), Zeki Sezer (polis), Süheyl Eğriboz (polis), Enver Dönmez (morti Yakup), Hüseyin Salıcı (Tayyar’ın adamı), Arap Celal 

Konu: Rüzgar Ahmet (Yusuf Sezgin) ve Zeynep (Hülya Koçyiğit) İzmir’de aynı mahallede yaşayan ve evlenmek isteyen iki sevgilidir. Babası hasta olan Zeynep ile aileye annesi emine (Nevzat Okçugil) bakar. kızına zengin bir kısmet arayan emine, şoför Ahmet’i istemez. Ahmet para kazanmak için geldiği İstanbul’da hemşerisi Musa (Hayati Hamzaoğlu) ile karşılaşır. Musa onu patronu, bar sahibi ve aslında uyuşturucu kaçakçısı yarım dünya Fethi’nin (Turgut Özatay) yanına şoför olarak işe koyar. Ahmet bilmeden (!) yaptığı işlerden iyi para kazanır. Zeynep ise annesinin yanında işe girdiği fabrikanın patronu Şakir tarafından sürekli taciz edilmektedir. Annesi buna göz yumarsa da Zeynep dayanamaz, İstanbul’a kaçar. Ahmet ise Fethi’yi rakip çetebaşı Tayyar’dan kurtarıp iyice göze girmiştir. Zeynep ile buluşup birlikte olurlar. Polis Ahmet’i sıkıştırır. Göz altında iken Fethi’nin yanında ne iş yaptığını ve nasıl geçindiğini öğrenmek ister. Ahmet geliri ve kazancı arasında çelişkili ifadeler verir. Komiser ona Fethi’nin eroin kaçakçısı olduğunu söyler. Fethi’nin yakalanması için yardım etmesini ister ve onu serbest bırakır. polis gizlice her yerde Ahmet’in yakınındadır. Ahmet bu konuyu Zeynep’e anlatmaz ama Fethi ile görüşüp işi bırakmaya karar verir.Fethi Zeynep’i koz olarak kullanıp tehditle son bir iş yapmasını ister. sonra da ihbar edip Ahmet’i yakalatır. Ahmet içerde konuşmaz ama hamile olan Zeynep polise gidip Ahmet’in tehditle sustuğunu açıklar. Polis Zeynep’i korur. Ahmet de herşeyi anlatır. Polisçe İzmir’e gönderilen Zeynep trende Musa ve adamlarınca kaçırılır. Ahmet serbest kalıp gittiği Fethi’nin yerinde hırpalanır ve bağlanır. Fethi Zeynep’i getirir ve Ahmet’in gözü önünde saldırır. Tam o anda baskına gelen polis ikisini de kurtarır. Fethi ve çetesi yakalanıp hapsi boylar. Kabus dolu günler sona ermiştir. Ahmet ile Zeynep gelecek güzel günlerin ve doğacak bebeklerinin düşüyle birbirlerine sımsıkı sarılırlar…

ASLANLARIN DÖNÜŞÜ (1966)

Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Yapım: Dadaş Film / Kadir Kesemen
Yönetmen Asistanı: Çetin İnanç,


Oyuncular: Yılmaz Güney (Gökçen), Nebahat Çehre (Alangu), Sevda Ferdağ (Aleksandra), Erol Taş (Boncuk), Kadir Savun (Yamtar), Cahit Irgat (Mihailo), Danyal Topatan (Danyal), Tuncer Necmioğlu (Zaroliç), Faruk Panter (Panter), Necati Er, Memduh Alpar (Vincezia), Ferhan Tanseli, Saadet Gürses, Ferhat Tanseli, Suat Geyik


Konu: İmparator II. Manuela döneminde Bizanslılar, Türk köylerine agır vergiler koymuşlardır. Köylüler zor durumdadırlar Bizans tekfuru Mihailo (Cahit Irgat), askerlerini Türklerin üzerin saldırtır. Vergi vermemek için direnen yoksul köylüleri zalimce öldürtür, köyleri yaktırır. Beş arkadaşıyla birlikte Bizans askerlerine karşı ölümcül bir savaş veren Türklerden Gökçen'in ana babası, bir köy baskını sırasında Mihailo tarafından öldürülmüştür.


Yine bir köy baskınında Türkleri esir alan Bizanslılar, karşılarına dikilen Gökçen'i (Yılmaz Güney) tuzağa düşürüp öldürmek isterler. Gökçen kahramanca dövüşür ve esirleri de kurtarır. Tekfur Mihailo kızgındır. Kumandan Zaroliç'i (Tuncer Necmioğlu) huzuruna çağırır. Bir avuç Türk’le baş edemeyen kumandanını sert bir dille sorgular. Tekfur'un karşısında zor durumda kalan Zaroliç, yenilgiyi kabul etmez. Tüm hıncını emir kulu olan askerlerinden çıkarır. Gökçen'in yakalanması için emirler verir. Saray içindeki iktidarını yitirmekten korkan Zaroliç, yeni tedbirler alır. Mihalio'nun kızı Prenses Aleksandra'ya da (Sevda Ferdağ) gönlünü kaptırmıştır. Ancak prenses ondan yılana dokunmuş gibi tiksinmektedir. Ama istemeyerek yakında Zaroliç'in karısı olacaktır. Bizans Tekfuru Mihalio, sarayda bir tören düzenler. Bizans'tan çok ünlü konukları gelecektir. Daveti haber alan Gökçen, saraya girebilmek için bir plan hazırlar. Arkadaşları Yamtar (Kadir Savun), Alangu (Nebahat Çehre), Boncuk (Erol Taş), Panter (Faruk Panter) ve Danyal'la (Danyal Topatan) birlikte pusuya yatar. Saraydaki davete katılmak için yola çıkan şeref konuk larından Duka hazretleri Vincezia (Memduh Alpar) ile eşi Düşeş Lukresya'nın önlerini ağaçlıklı bir alanda keserler. Ünlü konuklar esir alınır. Alangu ve takma bıyık sakalıyla Gökçen, onların yerine geçip saraya girerler. Kimse şüphelenmez. Mihalio'nun karşıladığı sahte konuklar, kuş sütünün eksik olmadığı masada yerlerini alırlar. Mihalio, Zaroliç ve Aleksandra yan yanadırlar. Hep birlikte yiyip içerlerken, birden Duka Vincezia ve eşi Düşeş Lukresya ortaya çıkar.


Durum anlaşılır. Askerler Gökçen ile Alangu'nun üzerine saldırırlar. Kılıçlar çekilir. Alangu erkek gibi dövüşmektedir. Kale burçlarından ve damlardan süzülerek sarayın avlusuna giren Yamtar ve arkadaşları da kavgaya katılırlar. Ve sonunda kaçmayı başarırlar. Aleksandra, o günden beri Gökçen'i unutamaz. Haber gönderip onunla gizlice buluşur. Bir sır verecektir. Zaroliç'in askerleri bir Türk köyüne baskın düzenleyecek, Gökçen ve arkadaşları onları kurtarmak için gittiklerinde tuzağa düşürüleceklerdir. Aynı zamanda zindandaki esir Türk beyleri de öldürülecektir.


Mihalio, kızının kaçırılacağı korkusuyla Aleksandra'yı Domaniç'teki saraya gönderme kararı alır. Gökçen, kervanın yolunu kesip prensesi kaçırır ve Mürsel Gazi'nin çiftliğine götürür. Çiftlikteki Türk köylü kadınlarına benzemeye çalışan Aleksandra, Gökçen'e aşık olmuştur. Alangu ise prensesi kıskanmaktadır. Yamtar'a dert yanar. Çocukluk arkadaşı olan Gökçen'i sevmektedir. Ne var ki Gökçen, onu bir sevgiliden çok bir kardeş, bir bacı olarak görmektedir. Alangu üzgündür, ağlar durur.


Gökçen ve beş arkadaşı, doğu köylerinde Türkleri teşkilatlandıran Mürsel Gazi'yi ordusuyla birlikte beklemektedirler. Tekfur'un sarayına saldıracaklardır. Kanlı bir savaş olacaktır. Gökçen fazla bekleyemez. "Bileğine güvenen benimle gelsin," der. Yamtar onu engellemeye çalışır. Beş kişinin kaleyi basması çılgınlıktır. Ama Gökçen dinlemez, kaleye hep birlikte gitmek zorunda kalırlar. Aleksandra, ata atlayıp Mürsel Gazi'yi bulup haber vermeye giderken,Gökçen, Yamtar ve Alangu kale burçlarında düşmanlarıyla çarpışır. Gökçen, Zaroliç'i bir kılıç darbesiyle öldürür. Alangu, Gökçen'i korumak isterken, Mihalio'nun okuyla sırtından vurulur. Gökçen de Tekfur'u öldürür. Anasının, babasının ve Alangu'nun intikamını almıştır. Mürsel Gazi, ordusuyla kaleyi kuşatır. Sağ kalan üç arkadaş, Gökçen, Yamtar ve Boncuk, Alangu'yu toprağa verdikten sonra, Aleksandra'yı da yanlarına alarak Toroslar'a doğru yola çıkarlar. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriye Yılmaz Güney” syf, 142 ”

ASLAN PENÇESİ (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Memduh Ün
Film Hikayesi Halit Refiğ
Dialog Bülent Oran
Foto Direktörü: Cahit Engin
Yapım: Uğur Film / Mmduh Ün


Prodüksiyon Amiri: Adnan Uygur, Prod. Yard.: Sabri Aslankara, Set Amiri: Nizam Ergüden, Set Yrd: Necati Tuna, Ahmet Eskici, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Yardımcısı: İlyas Kürtüm, Ümit Çapın, Kamera Asistanı: Erdoğan Engin, Orhan Oğuz, Rejisör Asistanı: Zeki Öktem, Mine Cezzar, Sesleri Alan Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Laboratuvar: Recai Karataş, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Arif Özalp, Matipo: Sedat Tunek, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular. Ayhan Işık (Antepli İsmail), Sevinç Pekin (Semiha), Turgut Özatay (Çerkez Reşit), Kuzey Vargın (Yılmaz), Sevda Nur, Mine Soley, Bilal İnci, Zeki Sezer (polis), Süheyl Eğriboz, Behçet Nacar, Hakkı Haktan (Hasan), Selahi İçsel, Mehmet Büyükgüngör, Enver Dönmez, İsmet Erten , Engin İnal Nusret Ataer, Muzaffer Yener, Orhan Çoban, Küçük Oyuncu : Okan Ataer,

Konu: Otobüs İşletmeciliğinin gelişmekte olduğunu 1960’lı yıllarda Topkapı'da yerleşmeye çalışan otobüs firmalarının birbirleri ile mücadelesi. Firma sahibi Çerkez Reşit (Turgut Özatay) tam bir zorbadır. Reşit ve kardeşlerinin saldırısına uğrayan bir işletme sahibi firmasını Antepli İsmail'e (Ayhan Işık) satar. İsmail ve kardeşi kendilerini Çerkez Reşit ve yakınları ile büyük bir çatışmanın içinde bulurlar. Bu arada Reşit'in amca kızı Semiha (Sevinç Pekin) ile İsmail arasında aşk doğar ve evlenirler. Ama Reşit daha son kozunu oynamamıştır


Memduh Ün Anlatıyor:
Georges Simerıon'un “Üç Kardeştiler” adlı romanını okuduğumda bundan film olur demiştim Halit Refiğ'e yaptırmıştım tretmanı. Diyalogları kim yazdı anımsamıyorum, Halit olabilir. Simerıon'un kitabında üç erkek kardeşten, en büyüğü karanlık işlere karışıp çok zengin oluyor, ister istemez bağlı olduğu mafyanın doğrultusunda kardeşlerini harcamak zorunda kalıyordu Filmi şimdi seyrettiğimde Simenon'la ilgisi kalmadığını gördüm.


26-27 günde bitirdim Aslan Pençesi’ni. Ticari başarısı 8 civarında oldu. Ayhan Işık filmi için normaldi bu. Otobüs yazıhanesini ve otobüsün yandığı sahneyi Halit Refiğ çekmişti, neden ben çekmedim anımsamıyorum.


Ayhan Işık yirmi gün verdiği için iş programında Ayhan'lı sahneleri çekiyor, 20 gününardından Ayhan'ın olmadığı bölümleri görüntülüyorduk. Bu biraz filmin maliyetine artı yansıyordu, ama Ayhan'ın seyirci gücünden dolayı zorunluyduk işletmeciler bize anlaşma için geldiklerinde, iki Ayhan filmi istiyoruz, bunlardan en avantür olmalı ve Memduh Ün çekecek diye anlaşmaya koşul getiriyorlardı. ; elimiz kolumuz böylece bağlanıyordu. Şimdi sponsorlar parayı verdikleri zaman, Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın demiyor. Ama biz o günlerde, işletmecilere muhtaçtık. sermayemiz çok azdı. Gönül elbette, kendi kafamıza göre filmler üretip işletmelere vermekten yanay-dı, ama böyle bir şey olanaklı değildi. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”, ayınları,Ağustos 2009- İatanbul


ASKER ANASI (1966)

Yönetmen: Asaf Tengiz
Senaryo: Vecdi Uygun
Görüntü Yönetmeni: Hayrettin Işık
Yapım: Tengiz Film / Asaf Tengiz


Oyuncular: Sezer Sezin, Kuzey vargın, Safiye Filiz, Ali Şen, Senih Orkan, Hüseyin Baradan, Fehmi Tengiz

ARZUNUN BEDELİ (1966)

Yönetmen: Orhan Elmas, Dr. Arşavir Alyanak
Senaryo: Orhan Elmas
Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis, Necati İltaç
Yapım: Koçanga Film / Aleko Cangopulos 


Oyuncular: Tanju Gürsu, Tijen Par, Yusuf Sezgin, Sevda Ferdağ, Erol Taş

Konu:Bir oto galerisinde çalışan Muzaf-fer (T. Gürsu). karısı Sevim (T. Par) ve küçük kızı Aşkın (R. Tuğsavul) ile fakir ama mutlu bir hayat sürmektedir. Tek amacı biriktirdikleri para ile küçük bir ev alabilmektir. Tüm aile bunun hayalini kurmaktadır. Bir gün Muzaffer'in çalıştığı galeriye satılması için bir otomobil bırakılır.


Bu otomobili Ertuğrul Bey (O. Elmas) adlı zengin bir adam satın alır. Muzaffer otomobili teslim etmek üzere götürür. Muzaffer teslim edeceği adres te Şermin (S. Ferdağ) adlı bir kadınla tanışır. Şermin seksi bir kadındır ve kısa zaman-da Muzaffer'i etkiler. Ertuğrul Bey'in metresi olan Şermin artık onun yeğeni Ferit Bey (E. Taş) ile birliktedir ve bundan habersiz olan Ertuğrul Bey'i ortadan kaldırarak hem servetine hem de fabrikasına el koyma planı yapmaktadır. Ferit bir gece amcasını öldürür. Muzaffer artık Şermin ile birliktedir ve karısını ihmal etmeye başlamıştır. Cinayetin işlendiği gece Muzaffer, Şermin'i ziyarete gelir. Şermin, Muzaffer'den cesedin ortadan kaldırılması için yardım ister. Muzaffer bagajına koyduğu cesetle yola çıkar. Bu işten polisin haberi olmuştur. Muzaffer'in kardeşi komiser Orhan (Y. Sezgin) ağabeyinin peşine takılmıştır. Bir süre sonra cinayet suçu Muzaffer'in üzerine kalır. Komiser Orhan ağabeyini kurtarmak için suçluların peşine düşer

ARABACI SABAHAT (1966)

Yönetmen: Nuri Akıncı
Senaryo: Kayahan Arıkan
Görüntü Yönetmeni: Sami Acun
Yapım: İlker Film


Oyuncular: Yusuf Sezgin, Gülbin Eray, Sa-mim Meriç, Necdet Çağlar, Aynur Ayda, Osman Türkoğlu, Enver Dönmez, Nusret Özkaya (Camgöz, Çetin Başaran, Tarık Kirpi, Hüseyin Güler, Abdullah Ferah


Konu: Aşk uğruna birbirleriyle çatışan iki gençle, atlı arabasıyla yolcu taşıyan Sabahat’in öyküsü.

ANASI YİĞİT DOĞURMUŞ /KÜLHANBEY (1966)

Senaryo ve Yönetmen:  Nazif Kurthan (Yordan Yurkov’un bir eserinden)
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz Gürbüz
Yapım: Kervan Film / Ümit Utku


Oyuncular: Yılmaz Güney (Kerimo), Nilüfer Aydan (Kezban), Hüseyin Peyda (Halil), Tuncer Necmioğlu (Hasan), Atilla Ergün (Süleyman), Selahattin İçsel, İsmail Çıldan, Tevfik Sayırgil, Enver Dönmez


Konu: Yıllar önce dağa çıkam Kerimo (Yılmaz Güney) acımasız bir eşkiyadır. Okuması yazması yoktur. Tüm hayatı kızanlarıyla birlikte dağlarda, mağaralarda geçen Kerimo bölge halkı tarafından sevilir. Düşmanları ise, haraç alıp kan kusturduğu tefeci ve toprak ağalarıdır. Onlardan topladığı haracın bir bölümünü fakir köylüye dağıtır. Dağdaki adamlarını sıkı denetim altında tutan Kerimo, birtakım kurallar koy-muştur. Ona göre eşkıya kısmı sevemez, aşık olamaz. Gönül işleri eşkıyanın başına dert açar, Bir kimsenin ırzına göz dikenleri de affetmez. Özellikle de bu konuda adamlarını sürekli uyanr. Kurallara uymaya-nı gözünü kırpmadan öldürür. Adamların-dan Hasan'ı (Tuncer Necmioğlu) da at sevdiği için vurmuştur. At ya da kadın, ne olursa olsun çete içinde sevmek yasaktır. 'Silah elde, yiğit dediğin yolda'dır Kerimo'ya göre.


Haraç vermeyip direnenleri baskınlar düzenleyerek öldüren gaddar Kerimo, köylüyü sömürenler için başa çıkılması zor bir beladır. Düşmanları, bu beladan kurtulmak için Kara Murat'a başvururlar. Kara Murat da bir eşkıyadır. Kerimo'yu öldürme görevini üzerine alan Kara Murat'ın kahramanlığı fazla uzun sürmez. Kerimo karşı bir baskınla onun tüm adamlarını oldurur. Karşı köyde evlenme hazırlığı içinde olan bir damada akın götüren kervan, Kerimo'nun adamları Halil (Hüseyin Peyda) ve Süleyman (Atilla Ergün) tarafından çevrilir. Bu bir soygundur. Damadın sözlüsü Kezban (Nilüfer Aydan), soygunculara diklenip, Bu çetenin reisi kimdir?" diye sorar. Uzaktan olayları sessizce izleyen Kerimo'ya doğru yönelen Kezban, "Adamlarına emir ver de bizi bıraksınlar," der. Kezban, bir kâhya kızıdır. Kerimo onu görür görmez yüreğine bir ateş düşer. Bu ilk karşılaşmada Kezban da ona karşı boş değildir.


Kuralcı ve taş yürekli bir dağ adam görüntüsü veren Kerimo'nun ilk kez âşık olması, soyguncular içinde bir rahatsızlık yaratır. En çok endişelenen de baş adamı Halil'dir. Kerimo, kendi koyduğu kuralları yine kendisi bozmuştur. Verdiği sözlerden geri adım atmıştır. Kızanları bu gönül bağının beklenmedik bir uğursuzluk yaratacağı korkusuiçindedirler. Bir süre kendisiyle iç hesaplaşmaya giren Kerimo, düze inip Kezban'ı babasından istemeye karar verir. Kezban da Kerimo'ya vurgundur. Ancak Kezban'ın ona varması için bir şartı vardır. Dağdan inip eşkıyalığa son vermesini ister. Kezban, babasına her şeyi anlatır. Kızının eşkıya Kerimo'ya aşık olması kâhyayı telaşlandırır. Yanında çalıştığı ağayla baş başa verip bir tuzak hazırlarlar. Böylece bir daha ele geçmesi mümkün olmayan fırsatı değerlendirip, Kerimo’dan kurtulacaktır. Ağa tüm silahlı adamlarını çiftlik evinin damlarına yerleştirir. Ağanın da eski günlerden kalan bir düşmanlığı vardır. Kerimo’ya. Ünlü eşkıya adamlarıyla kızı istemeye avluya girdiğinde hepsi kurşun yağmuruna tutulacaktır. Ne var ki Kerimo, adamlarıyla değil, tek başına gelir. Üstelik silahsızdır. Kerimo'nun tek başına ve silahsız olarak avluya bir girişi vardır ki, ağayı müthiş etkiler. Kâhyaya dönüp, "Vazgeçelim bu işten. Böyle bir yiğide kıyılmaz" der ve onu bu fikrinden caydırmaya çalışır. Kâhya ise razı değildir. Sevgilisine kurulan tuzağı son anda fark eden Kezban, evden çıkıp avluya koşar. Durumu Kerimo'ya haber verecektir. Kâhyanın işaretiyle avluya kurşun yağar. Kerimo son bir gayretle Kezban'm üzerine kapanır. Onu kalleş kurşunlardan korumaya çalışır. Yazık ki her şey boşunadır. Talihsiz âşıklar ölümden kurtulamazlar.”Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”

ANALARIN GÜNAHI (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Hulki Saner
Görüntü Yönetmeni: Turgut Ören, Mengü Yeğin
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Türkan Şoray, Yusuf Sezgin, Re-ha Yurdakul, Aliye Rona


Konu: Alkolik bir kadının öyküsü

ANADOLU KANUNU (1966)

Yönetmen: Hasan Kazankaya
Senaryo: Şinasi Önengüt
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz Ceylan
Yapım: Kazankaya Film/Hasan Kazankaya


Oyuncular: Tamer Yiğit, Gülsün Kamu, Hayati Hamzaoğlu, Aliye Rona, Sevinç Pekin, Atilla Ergün, Sami Tunç, Hasan Ceylan

Konu: Gerdek gecesi bakire çıkmayan bir kızın, töreler gereği cezalandırılışı