Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden (Reşat Nuri Güntekin’in aynı isimli romanından)
Kamera: Kenan Kurt
Müzik: Nedim V. Otyam
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden
Prod. Temsilcisi: Adnan İrkut; Prod. Amiri: Hasan Nurdan; Yön. Asist.: Erden Kıral, Uğur Duru, Fevzi Tatbak; Kamera Asist.: Özer Kormazlar; Prod. Asist.: Cemil Paskap; Ar Direktör: Yüksel Tanık; Işıklar: İlhan Aslım; Işık Asist.: Bedri Uğur, Hasan Özdoğan, Nedim Karabulut; Dekorlar: Saim Nahit Bilge; Kostümler: Muazzez Doğan; Aksesuarlar: Fikret Güryalçın, Ercüment Saraç, Avni Keser, Rıza Şenışık; Montaj: Özdemir Arıtan; Senkron: Arif Özalp, Taner Oğuz; Neg. Montaj: Ali S. Berkan; Laboratuvar: Tanaş Petridis, Recai Karataş; Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu; (Kemal Film Platosu'nda Çekilmiştir. Acar Film Stüdyosu'nda Hazırlanmış ve Seslendirilmiştir)
Oyuncular: Türkan Şoray (Feride), Kartal Tibet (Kamuran), Kadir Savun (Dr. Hayrullah Bey), Cahit Irgat (Şeyh Yusut), Zeynep Değirmencioğlu (Munise), Aliye Rona (Hatice Hanım), Kerim Afşar (Yzb. İhsan Bey), Bedia Muvahhit (Fransız okulu başmuallimesi), Parla Şenol (Feride'nin çocukluğu), Muzaffer Tema (Nizamettin Bey), Serpil Gül (Müjgan), Şaziye Moral (Besime Hanım), Nubar Terziyan (Aziz Enişte), Mürüv-vet Sim (Ayşe Hanım), Necdet Mahfi Ayral, Cahide Sonku, Neriman Köksal, Eşref Kolçak, Mualla Sürer, Vahi Öz, Nedret Güvenç, Suna Pekuysal, Efgan Efekan, Çolpan İlhan, Kani Kıpçak, Önder Somer, Yılmaz Gruda, Hümaşah Hican, Şakir Arseven, Samiye Hün, Emel Turgut, Sevil Candan, Nezahat Tanyeli, Ayşegül Devrim, Tolga Tığin, Devlet Devrim, Nezihe Güler, Nevin Nuray, Mümtaz Ener, Ferah Nur, Hale Rakunt, Leman Akçatepe, Gürel Ünlüsoy, Hayri Esen, Mine Sun, Nur İnsel, Nurlan San, İlhan Hemşehri, Muazzez 00gan, Emire Erkut, Osman Türkoğlu, Ömercik, Gülten Ceylan, Kadriye Tuna, Hüseyin Salıcı, Giray Alpan, Sabahat Işık, Reha Kıral, Bedros Çiçekcan, Muammer Gözalan, Feridun Çölgeçen, Renan Fosforoğlu, Ali Seyhan, Selahattin İçsel, Danyal Topatan, Nuri Altınok, Ergun Köknar
Konu: Uzunluğu nedeniyle sinemalarda iki bölüm halinde gösterilen filmde: Annesini küçük yaşta kaybetmiş olan Feride (Türkan Şoray), babası Nizamettin Beyi (Muzaffer Tema) de savaşta kaybedince, hayatta tek yakını olan teyzesi Besime Hanımın (ŞaziyeMoral) yanına yerleşir. Feride ele avuca sığmayan, oldukça haylaz ve yaramazlığıyla çevresindekileri bıktıran bir çocuktur. Bu yüzden ona "Çalıkuşu" lakabını takarlar. Okul çağına gelince, bir Fransız okuluna yatılı olarak verilir. Bu arada, okul yıllarından beri teyzesinin oğlu Kamuran'a (Kartal Tibet) bir türlü kabullenemediği garip bir ilgi duymaktadır. Okulunu bitirip çok güzel bir kız olunca, Kamuran da ona aşık olur. Fakat Kamuran oldukça uçarı ve çapkın bir gençtir. Her ne kadar Feride'ye aşık olsa da başka kızlarla onun gözü önündeflört etmekten çekinmez. Son olarak Kamuran'ı aşığıyla bir ağacın altında yakalayan Feride, bir de onun başkasıyla evleneceğini duyunca, gururu incinir ve yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden teyzesinin evinden ayrılır. Anadolu'da öğretmenlik yapmaya başlar. Ele avuca sığmayan Feride, bundan sonra bir yaprak gibi oradan oraya savrulacaktır. Öğretmen olarak ilk gittiği yer, Zeyniler adlı küçük bir köydür. Oldukça eski olan ve arka bahçesinde mezarlık bulunan okulda, eski alfabeyle ders veren Hatice Hanım (Aliye Rona) adında yaşlı bir hoca vardır. Dindar olan Hatice Hanım, Feride'yi kızı gibi sever. Feride, buradaki öğretmenliği sırasında bir dizi olayla karşıla-şır. Haksızlıklara karşı gelmeye çalışır ve güçsüz çocukları korur. Köyde, annesi kötü yola düşüp aklını kaybettiği için köylüler ve çocuklar tarfından horlanan Munise (Zeynep Değirmencioğlu) adında bir kız çocuğunu evlat edinir. Bundan sonra küçük Munise'yi her gittiği yere götürecek, Kamuran' da bıraktığı sevgiyi bu küçükte bulacaktır.
Zeyniler’deki okul kapandıktan sonra, bu kez bir şehire tayin edilir. Fakat orada öğretmenlik yerine askeriyede doktor olan Hayrullah Bey'in (Kadir Savun) yanında hemşirelik yapar. Aynı zamanda da bazı konaklarda Fransızca dersleri vermeye başlar. Güzelliği ile dillere düşen Çalıkuşu’nun adı bu kez Gülbeşeker konmuş, kendisine aşık birçok genç peşinden koşmaktadır. Burada da türlü olaylarla karşılaşır. Feride, en son bir konakta tuzağa düşürülmeye çalışıldığını anlayınca buradan ve şehirden kaçar. Bu kez Kuşadası'na öğretmen tayin edilir. Burada, artık emekli olmuş olan Hayrullah Bey ile yeniden karşılaşır. Hayrullah Bey babacan bir insandır ve Feride'yi kızı yerine koymaktadır. Kurtuluş Savaşı başlamış, Feride'nin tayin edildiği okul bu kez bir hastane haline getirilmiştir. Böylece tekrar hemşireliğe başlar. Bu arada, ateşli bir hastalığa yakalanan Munise'sini de kaybetmiştir. Bir gün, İstanbul'dan gelen bir haberle Kamuran'ın evlendiğini öğrenir. Buna çok kızmakla birlikte, çok da üzülür.
Çünkü Kamuran'a duyduğu aşk hiçbir zaman azalmamıştır. Kalbine gömdüğü aşkın verdiği acıya rağmen, mesleğinin gerektirdiği tüm fedakarlıklara katlanmaktadır. Savaş sürerken, cephedeyken 'yüzünden ağır yaralar almış olan Yüzbaşı İhsan (Kerim Avşar) adlı bir genç getirilir. Yüzbaşı, Feride'ye ilgi duysa da, ameliyattan sonra yüzündeki yara izleri kalınca ona açılamaz. Ancak Feride, onun bu duygularını hissetmiş ve evlenme teklif etmiştir. Kendisine acındığı hissine kapılan Yüzbaşı, bunu gururuna yediremez ve tekrar cepheye döner.
Etrafta, Feride hakkında yeniden dedikodular yayılmaya başlar. Bir baba gibi Feride'yi her türlü fenalıktan korumaya çalışan Doktor Hayrullah, dedikoduların daha fazla yayılmaması ve onun zarar görmemesi için genç kıza evlenme teklif eder. Feride buna çok şaşırsa da, bu güne kadar baba bildiği adamın teklifini çaresiz kabul eder. Evlendikleri gün Hayrullah Bey'in odasına gelinliğiyle girdiğinde, Hayrullah Bey ona kahkahalarla güler, kendisini kızı gibi gördüğü' bundan sonra da böyle olacağını, bu evliliğ namusunu koruyabilmesi için formalite olduğunu söyler. Bir gün Hayrullah Bey, Feride'nin günlüğünü bulur. Günlükten, onun bugüne kadar söylemediği, kendisini diyar diyar gezdiren sırrını nihayet öğrenir. Feride hala Kamuran' a aşıktır. Bir müddet sonra ölen Hayrullah Bey, ölmeden evvel günlüğü bir paket yaparak Kamuran'a vermesi, için Feride'ye emanet eder.
Feride, herşeyden habersiz, paketi Kamuran'a verir. Kamuran Feride'nin hala kendine aşık olduğunu öğrenince, teyze kızı Çalıkuşu Müjgan'ın (Serpil Gül) da yardımıyla onu yeniden kazanmaya çalışır. (Gülşah Nezaket Maraşlı “Türk Sinemasında Düet”)
Kuşkusuz Çalıkuşu'nun başarısını yalnızca bu kadar çok çevrilmesine bağlamak yanlış olacaktır. Filmin olay örgüsüne baktığımızda Çalıkuşu yani Feride erkek çocuk gibi yetişmiştir. Çünkü annesi yoktur. Hıçkırık'ın Kenan'ı nasıl anne sevgisinden uzak büyümüşse aynı şekilde Feride de bu bağı kuramamıştır. Üstelik bir asker olan babası tarafından yetiştirilmiş, anne figürünü önce katı kuralları olan baba daha sonra da okulda rahibelerden almıştır. Feride'nin teyzesinin oğlu ve sevgilisi Kamuran ise kız gibidir. Feride Kamuran'a "Sen yanlış doğmuşsun; Sen kız, ben erkek olacakmışım" der. Ancak bir yandan da Kamuran’ı kıskanır. Onun başka bir kadınla beraber olmasına dayanamaz. Tüm zerafetine, kadınsı tavırlarına karşın Kamuran kadınların hoşlandıkları, üstelik çapkın bir erkektir. Feride Hıçkırık'ın Nalan'ı gibi Kamuran'ın sevgilisini "domuz", "sarı çıyan" olarak nitelendirir. Çünkü tüm rahat tavırlarına karşın bir kadındır. Bu tür kadınları kınar . Ferıde de başka bir kadın yüzünden Kamuranlı terk ettikten sonra Anadolu yollarına düşer. O artık vatan için savaşan bir muallimedir. Kadın hakları savunucusu olur. Ancak düşlerini hep gelin olmak süsler. Ev işlerini yapmaktan hoşlandığını sık sık belirtir. Böylece bir yandan çağdaş kadın imgesini sunarken, bir yandan da geleneksel kadın imgesini yansıtır. Hıçkırık'da Ahmet Oktay'ın belirttiği gibi kadın toplumsal kimliğe sahip değilken Çalıkuşu'nda bu kimlik oluşmuştur.
Öte yandan Feride erkekler için de bir sevgi nesnesidir. Her gittiği yerde erkekler ona aşık olurlar. Çalıkuşu olan adı, bir yerde ipek böceği, başka bir yerde Gülbeşeker olur. Feride hep kendisine aşık olan erkekler yüzünden şehir değiştirmek zorunda kalır. Bu yüzden erkekleri "fena mahluklar" olarak niteler. Ayrıca "Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş.
Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de mutlaka isteyecek bir şeyimiz olabileceğini bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar" diyerek erkekleri tanımlar.
Feride aslında erkeklerin kendisine gösterdiği ilgiden memnundur ve kendisini çok beğenir. Aynaya bakar. Kendisini izler. Gözlerini,yanaklarını, çenesini öpmek için aynaya uzanır ve öper. Fakat aynaların da erkek icadı olduğundan insanın kendi kendine saçlarını, gözlerini öpememesinden yakınır. Feride tüm erkeklere olan düşmanlığına karşın kadınsı yanından hiçbir şey kaybetmemiştir. 0, erkeklerin seksüel arzularına seslenen bir kadındır.
Feride bu imgelerin yanı sıra vefalı kadın ve annelik rolünü de üstlenir. Feride Kamuran'a sadık kalır. Kamuran ise başka bir kadınla evlenir ve çocuk sahibi olur. Karısı öldükten sonra Feride ile tekrar karşılaşır. Feride onun çocuğuna analık ederek bu rolü de üstlenir. Daha önce de Munise adlı kız çocuğunu evlat edinerek bu rolü üstlenmiştir.
Bu kadın imgelerinin yanı sıra Feride de seven kadın, terk edilen kadın dolayısıyla mutsuz kadın imgelerine de rastlamak olanaklıdır. Böylece filmi izleyen kadınların Feride'nin kişiliğinde özdeşleşebilecekleri pek çok kadın imgesi vardır. Ayrıca NilgünAbisel sinemanın Türkiye'de tek popüler kültür biçimi olduğu yıllarda, ekonomik koşulların gereği olarak ya da en azından talebi arttırmak amacıyla kadın seyirciye yönelik 'erkek bakışının dengesini taşıyan çok sayıda film yapılmış olduğunu vurgular.
Çalıkuşu’nda oluşan arketipler konaklar, rahibe okulları, Anadolu, savaş, aşk, öğretmenlik, ayrılık, hemşirelik ve analıktır. Kuşkusuz Hıçkırık, Çalıkuşu ve Üç Arkadaş gibi filmlerin kült konumuna oturmasındaki nedenlerden biri de bu filmlerin romantik olmalarıdır. Rauf Mutluay'a göre romantizm, belli yaşların zorunlulukla yaşadığı bir dönemdir; romantik Feride'nin bu onur kavgası, çalışkan ve iyi yürekli öğretmen adayının gerçeklikle yaşatılması, her kuşağın bu esere uğramasını gerektirecektir. İyimser mutluluğuyla ulaştığı sonuç da, kendi durumlarına çözüm arayan nice aşk kırgınlarının özlemlerine denk düşer. Kamuran pişmanlığı, kadın okurların isteğine uygun; Hayrullah Bey babacanlığı ise namus anlayışımıza koşuttur.
Öte yandan bu filmlerde melodramdan güldürüye dek sinema türlerinin pek çoğunun da bir arada barındığını görmek olanaklıdır. Çalıkuşu kimi kez komedi kahramanı kimi kez ise bir melodram kahramanı ile izleyicinin karşısına çıkar ve onların hoş anlar yaşamasına neden olur. (Canan Uluyağcı) “Sinema Yazıları, Seçil Büker ”
"Çalıkuşu", Yeşilçam'ın bilinen melodram kalıplarını aşmış, Ustanın kendine münhasır çekim açılarıyla, yakın planlarıyla ve bu kez kararlılıkla sürdürülen duru anlatımıyla özgün bir eser olarak ortaya çıkmıştır.Türkan Şoray'ın hayalimizdeki Feride'yi silerek kendini ortaya koyduğu oyununa rağmen, geniş ve tutarlı bir kadroyla desteklenen bu gerek mekan seçimi gerek oyuncu seçimi ve yönetimi bakımından en anılmaya değer çalışmasıdır. Çalıkuşu", sinema camiasında Kemal Film bir "prestij filmi" olarak anılmakla birlikte, tekniği sapasağlam bir üstün yapım olarak hala yerini korumaktadır. (a.g.e.)
1966'da, yayınlanışından 44 yıl sonra sinemaya uyarlanan Çalıkuşu'nda Reşat Nuri, Feride'nin serüvenini anlatır. Edebiyat tarihimizin en tanınmış romanlarından olan Çalıkuşu, Feride'nin serüveni yanında, fonda imparatorluk Türkiye'sini çeşitli tipleri ve sosyal yapıları ile verir; Feride ve Kamuran'ın inişli çıkışlı aşkları olayIarın arasına yerleştirilir.
1947 yılında Turgut Demirağ tarafından sinemada ki ilk filmi olarak planlanan, Çalı-kuşu'nun yapım maliyeti yönünden ertelen-mesi, beyaz perdeye uygulanmasını gecik-tirmiş fakat sulandırılmış bir çok benzerinin yapılmasını engelleyememiştir. Feride ile Hayrullah Bey'in kağıt üzerinde kalan evlilik-leri pek çok filmimizde tekrarlanmış, bu tür senaryo yazarlarımız/ yönetmenlerimiz tara-fından çok sevilmiştir.
1966'da; ilk düşünüldüğünde olduğu gibi, hayli kabarık bir maliyetle sinemaya uyarlanan Çalıkuşu; film olarak romanın gördüğü itibarı görmemiştir. Nedeni ise, değinildiği gibi, benzerlerinin fazlaca yapılmış olması ve genelde sinema seyircisi ile roman okurunun (hele 60'lı yıllarda) farklılık göstermesidir.(“Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye” syf; 40)
Kamera: Kenan Kurt
Müzik: Nedim V. Otyam
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden
Prod. Temsilcisi: Adnan İrkut; Prod. Amiri: Hasan Nurdan; Yön. Asist.: Erden Kıral, Uğur Duru, Fevzi Tatbak; Kamera Asist.: Özer Kormazlar; Prod. Asist.: Cemil Paskap; Ar Direktör: Yüksel Tanık; Işıklar: İlhan Aslım; Işık Asist.: Bedri Uğur, Hasan Özdoğan, Nedim Karabulut; Dekorlar: Saim Nahit Bilge; Kostümler: Muazzez Doğan; Aksesuarlar: Fikret Güryalçın, Ercüment Saraç, Avni Keser, Rıza Şenışık; Montaj: Özdemir Arıtan; Senkron: Arif Özalp, Taner Oğuz; Neg. Montaj: Ali S. Berkan; Laboratuvar: Tanaş Petridis, Recai Karataş; Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu; (Kemal Film Platosu'nda Çekilmiştir. Acar Film Stüdyosu'nda Hazırlanmış ve Seslendirilmiştir)
Oyuncular: Türkan Şoray (Feride), Kartal Tibet (Kamuran), Kadir Savun (Dr. Hayrullah Bey), Cahit Irgat (Şeyh Yusut), Zeynep Değirmencioğlu (Munise), Aliye Rona (Hatice Hanım), Kerim Afşar (Yzb. İhsan Bey), Bedia Muvahhit (Fransız okulu başmuallimesi), Parla Şenol (Feride'nin çocukluğu), Muzaffer Tema (Nizamettin Bey), Serpil Gül (Müjgan), Şaziye Moral (Besime Hanım), Nubar Terziyan (Aziz Enişte), Mürüv-vet Sim (Ayşe Hanım), Necdet Mahfi Ayral, Cahide Sonku, Neriman Köksal, Eşref Kolçak, Mualla Sürer, Vahi Öz, Nedret Güvenç, Suna Pekuysal, Efgan Efekan, Çolpan İlhan, Kani Kıpçak, Önder Somer, Yılmaz Gruda, Hümaşah Hican, Şakir Arseven, Samiye Hün, Emel Turgut, Sevil Candan, Nezahat Tanyeli, Ayşegül Devrim, Tolga Tığin, Devlet Devrim, Nezihe Güler, Nevin Nuray, Mümtaz Ener, Ferah Nur, Hale Rakunt, Leman Akçatepe, Gürel Ünlüsoy, Hayri Esen, Mine Sun, Nur İnsel, Nurlan San, İlhan Hemşehri, Muazzez 00gan, Emire Erkut, Osman Türkoğlu, Ömercik, Gülten Ceylan, Kadriye Tuna, Hüseyin Salıcı, Giray Alpan, Sabahat Işık, Reha Kıral, Bedros Çiçekcan, Muammer Gözalan, Feridun Çölgeçen, Renan Fosforoğlu, Ali Seyhan, Selahattin İçsel, Danyal Topatan, Nuri Altınok, Ergun Köknar
Konu: Uzunluğu nedeniyle sinemalarda iki bölüm halinde gösterilen filmde: Annesini küçük yaşta kaybetmiş olan Feride (Türkan Şoray), babası Nizamettin Beyi (Muzaffer Tema) de savaşta kaybedince, hayatta tek yakını olan teyzesi Besime Hanımın (ŞaziyeMoral) yanına yerleşir. Feride ele avuca sığmayan, oldukça haylaz ve yaramazlığıyla çevresindekileri bıktıran bir çocuktur. Bu yüzden ona "Çalıkuşu" lakabını takarlar. Okul çağına gelince, bir Fransız okuluna yatılı olarak verilir. Bu arada, okul yıllarından beri teyzesinin oğlu Kamuran'a (Kartal Tibet) bir türlü kabullenemediği garip bir ilgi duymaktadır. Okulunu bitirip çok güzel bir kız olunca, Kamuran da ona aşık olur. Fakat Kamuran oldukça uçarı ve çapkın bir gençtir. Her ne kadar Feride'ye aşık olsa da başka kızlarla onun gözü önündeflört etmekten çekinmez. Son olarak Kamuran'ı aşığıyla bir ağacın altında yakalayan Feride, bir de onun başkasıyla evleneceğini duyunca, gururu incinir ve yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden teyzesinin evinden ayrılır. Anadolu'da öğretmenlik yapmaya başlar. Ele avuca sığmayan Feride, bundan sonra bir yaprak gibi oradan oraya savrulacaktır. Öğretmen olarak ilk gittiği yer, Zeyniler adlı küçük bir köydür. Oldukça eski olan ve arka bahçesinde mezarlık bulunan okulda, eski alfabeyle ders veren Hatice Hanım (Aliye Rona) adında yaşlı bir hoca vardır. Dindar olan Hatice Hanım, Feride'yi kızı gibi sever. Feride, buradaki öğretmenliği sırasında bir dizi olayla karşıla-şır. Haksızlıklara karşı gelmeye çalışır ve güçsüz çocukları korur. Köyde, annesi kötü yola düşüp aklını kaybettiği için köylüler ve çocuklar tarfından horlanan Munise (Zeynep Değirmencioğlu) adında bir kız çocuğunu evlat edinir. Bundan sonra küçük Munise'yi her gittiği yere götürecek, Kamuran' da bıraktığı sevgiyi bu küçükte bulacaktır.
Zeyniler’deki okul kapandıktan sonra, bu kez bir şehire tayin edilir. Fakat orada öğretmenlik yerine askeriyede doktor olan Hayrullah Bey'in (Kadir Savun) yanında hemşirelik yapar. Aynı zamanda da bazı konaklarda Fransızca dersleri vermeye başlar. Güzelliği ile dillere düşen Çalıkuşu’nun adı bu kez Gülbeşeker konmuş, kendisine aşık birçok genç peşinden koşmaktadır. Burada da türlü olaylarla karşılaşır. Feride, en son bir konakta tuzağa düşürülmeye çalışıldığını anlayınca buradan ve şehirden kaçar. Bu kez Kuşadası'na öğretmen tayin edilir. Burada, artık emekli olmuş olan Hayrullah Bey ile yeniden karşılaşır. Hayrullah Bey babacan bir insandır ve Feride'yi kızı yerine koymaktadır. Kurtuluş Savaşı başlamış, Feride'nin tayin edildiği okul bu kez bir hastane haline getirilmiştir. Böylece tekrar hemşireliğe başlar. Bu arada, ateşli bir hastalığa yakalanan Munise'sini de kaybetmiştir. Bir gün, İstanbul'dan gelen bir haberle Kamuran'ın evlendiğini öğrenir. Buna çok kızmakla birlikte, çok da üzülür.
Çünkü Kamuran'a duyduğu aşk hiçbir zaman azalmamıştır. Kalbine gömdüğü aşkın verdiği acıya rağmen, mesleğinin gerektirdiği tüm fedakarlıklara katlanmaktadır. Savaş sürerken, cephedeyken 'yüzünden ağır yaralar almış olan Yüzbaşı İhsan (Kerim Avşar) adlı bir genç getirilir. Yüzbaşı, Feride'ye ilgi duysa da, ameliyattan sonra yüzündeki yara izleri kalınca ona açılamaz. Ancak Feride, onun bu duygularını hissetmiş ve evlenme teklif etmiştir. Kendisine acındığı hissine kapılan Yüzbaşı, bunu gururuna yediremez ve tekrar cepheye döner.
Etrafta, Feride hakkında yeniden dedikodular yayılmaya başlar. Bir baba gibi Feride'yi her türlü fenalıktan korumaya çalışan Doktor Hayrullah, dedikoduların daha fazla yayılmaması ve onun zarar görmemesi için genç kıza evlenme teklif eder. Feride buna çok şaşırsa da, bu güne kadar baba bildiği adamın teklifini çaresiz kabul eder. Evlendikleri gün Hayrullah Bey'in odasına gelinliğiyle girdiğinde, Hayrullah Bey ona kahkahalarla güler, kendisini kızı gibi gördüğü' bundan sonra da böyle olacağını, bu evliliğ namusunu koruyabilmesi için formalite olduğunu söyler. Bir gün Hayrullah Bey, Feride'nin günlüğünü bulur. Günlükten, onun bugüne kadar söylemediği, kendisini diyar diyar gezdiren sırrını nihayet öğrenir. Feride hala Kamuran' a aşıktır. Bir müddet sonra ölen Hayrullah Bey, ölmeden evvel günlüğü bir paket yaparak Kamuran'a vermesi, için Feride'ye emanet eder.
Feride, herşeyden habersiz, paketi Kamuran'a verir. Kamuran Feride'nin hala kendine aşık olduğunu öğrenince, teyze kızı Çalıkuşu Müjgan'ın (Serpil Gül) da yardımıyla onu yeniden kazanmaya çalışır. (Gülşah Nezaket Maraşlı “Türk Sinemasında Düet”)
Kuşkusuz Çalıkuşu'nun başarısını yalnızca bu kadar çok çevrilmesine bağlamak yanlış olacaktır. Filmin olay örgüsüne baktığımızda Çalıkuşu yani Feride erkek çocuk gibi yetişmiştir. Çünkü annesi yoktur. Hıçkırık'ın Kenan'ı nasıl anne sevgisinden uzak büyümüşse aynı şekilde Feride de bu bağı kuramamıştır. Üstelik bir asker olan babası tarafından yetiştirilmiş, anne figürünü önce katı kuralları olan baba daha sonra da okulda rahibelerden almıştır. Feride'nin teyzesinin oğlu ve sevgilisi Kamuran ise kız gibidir. Feride Kamuran'a "Sen yanlış doğmuşsun; Sen kız, ben erkek olacakmışım" der. Ancak bir yandan da Kamuran’ı kıskanır. Onun başka bir kadınla beraber olmasına dayanamaz. Tüm zerafetine, kadınsı tavırlarına karşın Kamuran kadınların hoşlandıkları, üstelik çapkın bir erkektir. Feride Hıçkırık'ın Nalan'ı gibi Kamuran'ın sevgilisini "domuz", "sarı çıyan" olarak nitelendirir. Çünkü tüm rahat tavırlarına karşın bir kadındır. Bu tür kadınları kınar . Ferıde de başka bir kadın yüzünden Kamuranlı terk ettikten sonra Anadolu yollarına düşer. O artık vatan için savaşan bir muallimedir. Kadın hakları savunucusu olur. Ancak düşlerini hep gelin olmak süsler. Ev işlerini yapmaktan hoşlandığını sık sık belirtir. Böylece bir yandan çağdaş kadın imgesini sunarken, bir yandan da geleneksel kadın imgesini yansıtır. Hıçkırık'da Ahmet Oktay'ın belirttiği gibi kadın toplumsal kimliğe sahip değilken Çalıkuşu'nda bu kimlik oluşmuştur.
Öte yandan Feride erkekler için de bir sevgi nesnesidir. Her gittiği yerde erkekler ona aşık olurlar. Çalıkuşu olan adı, bir yerde ipek böceği, başka bir yerde Gülbeşeker olur. Feride hep kendisine aşık olan erkekler yüzünden şehir değiştirmek zorunda kalır. Bu yüzden erkekleri "fena mahluklar" olarak niteler. Ayrıca "Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş.
Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de mutlaka isteyecek bir şeyimiz olabileceğini bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar" diyerek erkekleri tanımlar.
Feride aslında erkeklerin kendisine gösterdiği ilgiden memnundur ve kendisini çok beğenir. Aynaya bakar. Kendisini izler. Gözlerini,yanaklarını, çenesini öpmek için aynaya uzanır ve öper. Fakat aynaların da erkek icadı olduğundan insanın kendi kendine saçlarını, gözlerini öpememesinden yakınır. Feride tüm erkeklere olan düşmanlığına karşın kadınsı yanından hiçbir şey kaybetmemiştir. 0, erkeklerin seksüel arzularına seslenen bir kadındır.
Feride bu imgelerin yanı sıra vefalı kadın ve annelik rolünü de üstlenir. Feride Kamuran'a sadık kalır. Kamuran ise başka bir kadınla evlenir ve çocuk sahibi olur. Karısı öldükten sonra Feride ile tekrar karşılaşır. Feride onun çocuğuna analık ederek bu rolü de üstlenir. Daha önce de Munise adlı kız çocuğunu evlat edinerek bu rolü üstlenmiştir.
Bu kadın imgelerinin yanı sıra Feride de seven kadın, terk edilen kadın dolayısıyla mutsuz kadın imgelerine de rastlamak olanaklıdır. Böylece filmi izleyen kadınların Feride'nin kişiliğinde özdeşleşebilecekleri pek çok kadın imgesi vardır. Ayrıca NilgünAbisel sinemanın Türkiye'de tek popüler kültür biçimi olduğu yıllarda, ekonomik koşulların gereği olarak ya da en azından talebi arttırmak amacıyla kadın seyirciye yönelik 'erkek bakışının dengesini taşıyan çok sayıda film yapılmış olduğunu vurgular.
Çalıkuşu’nda oluşan arketipler konaklar, rahibe okulları, Anadolu, savaş, aşk, öğretmenlik, ayrılık, hemşirelik ve analıktır. Kuşkusuz Hıçkırık, Çalıkuşu ve Üç Arkadaş gibi filmlerin kült konumuna oturmasındaki nedenlerden biri de bu filmlerin romantik olmalarıdır. Rauf Mutluay'a göre romantizm, belli yaşların zorunlulukla yaşadığı bir dönemdir; romantik Feride'nin bu onur kavgası, çalışkan ve iyi yürekli öğretmen adayının gerçeklikle yaşatılması, her kuşağın bu esere uğramasını gerektirecektir. İyimser mutluluğuyla ulaştığı sonuç da, kendi durumlarına çözüm arayan nice aşk kırgınlarının özlemlerine denk düşer. Kamuran pişmanlığı, kadın okurların isteğine uygun; Hayrullah Bey babacanlığı ise namus anlayışımıza koşuttur.
Öte yandan bu filmlerde melodramdan güldürüye dek sinema türlerinin pek çoğunun da bir arada barındığını görmek olanaklıdır. Çalıkuşu kimi kez komedi kahramanı kimi kez ise bir melodram kahramanı ile izleyicinin karşısına çıkar ve onların hoş anlar yaşamasına neden olur. (Canan Uluyağcı) “Sinema Yazıları, Seçil Büker ”
"Çalıkuşu", Yeşilçam'ın bilinen melodram kalıplarını aşmış, Ustanın kendine münhasır çekim açılarıyla, yakın planlarıyla ve bu kez kararlılıkla sürdürülen duru anlatımıyla özgün bir eser olarak ortaya çıkmıştır.Türkan Şoray'ın hayalimizdeki Feride'yi silerek kendini ortaya koyduğu oyununa rağmen, geniş ve tutarlı bir kadroyla desteklenen bu gerek mekan seçimi gerek oyuncu seçimi ve yönetimi bakımından en anılmaya değer çalışmasıdır. Çalıkuşu", sinema camiasında Kemal Film bir "prestij filmi" olarak anılmakla birlikte, tekniği sapasağlam bir üstün yapım olarak hala yerini korumaktadır. (a.g.e.)
1966'da, yayınlanışından 44 yıl sonra sinemaya uyarlanan Çalıkuşu'nda Reşat Nuri, Feride'nin serüvenini anlatır. Edebiyat tarihimizin en tanınmış romanlarından olan Çalıkuşu, Feride'nin serüveni yanında, fonda imparatorluk Türkiye'sini çeşitli tipleri ve sosyal yapıları ile verir; Feride ve Kamuran'ın inişli çıkışlı aşkları olayIarın arasına yerleştirilir.
1947 yılında Turgut Demirağ tarafından sinemada ki ilk filmi olarak planlanan, Çalı-kuşu'nun yapım maliyeti yönünden ertelen-mesi, beyaz perdeye uygulanmasını gecik-tirmiş fakat sulandırılmış bir çok benzerinin yapılmasını engelleyememiştir. Feride ile Hayrullah Bey'in kağıt üzerinde kalan evlilik-leri pek çok filmimizde tekrarlanmış, bu tür senaryo yazarlarımız/ yönetmenlerimiz tara-fından çok sevilmiştir.
1966'da; ilk düşünüldüğünde olduğu gibi, hayli kabarık bir maliyetle sinemaya uyarlanan Çalıkuşu; film olarak romanın gördüğü itibarı görmemiştir. Nedeni ise, değinildiği gibi, benzerlerinin fazlaca yapılmış olması ve genelde sinema seyircisi ile roman okurunun (hele 60'lı yıllarda) farklılık göstermesidir.(“Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye” syf; 40)