Powered By Blogger

21 Ocak 2016 Perşembe

İZMİR’İN KAVAKLARI “Çandarlı Murat” (1966)

Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Nedim Akanlar
Yapım: Birsel Film / Özdemir Birsel


Oyuncular: Ekrem Bora, Figen Say, Hüseyin Baradan, Hüseyin Peyda, Atıf Kaptan, Hasan Ceylan, Yıldırım Yıldıran, Mahir Özerdem


Konu: Çavdarlı Murat Efenin öyküsü

İSTANBUL DEHŞET İÇİNDE (1966)

Senaryo ve Yönetmen: İlhan Engin
Kamera:Mahmut Demir
Yapım: Lamek Film / Kemal Demircioğlu


Oyuncular: Ayhan Işık, Seher Şeniz, Tanju Korel, Reha Yurdakul, Figen Say, Kenan Pars, Liza Loren, Yavuz Karakaş, Hakkı Haktan, Hüseyin Zan, Cemile Cem, Güven Erte



Konu: Kenti paylaşan haraçcı kabadayıların öyküsü.
" Bir arabanın sol lastiği patlarsa ne olur? Ya da sağ lastiği? İşte bu “İstanbul Dehşet İçinde” filmi bir sorunla karşılaşır. Sol lastiğin patlaması ideolojik bir tehlike oluşturmalı ki, sansür kurulu bu sahnenin değiştirilmesi şartıyla izin verirler filmim gösterimine

İSLAMOĞLU (1966)

Yönetmen: Kemal Kan
Senaryo:Ömer Sözver
Kamera: Fethi Mürenler
Yapım: Ozon Film / İ. Necil Ozon


Oyuncular: Eşref Kolçak, Selma Güneri, Kazım Kartal,


Konu: Ağanın kızını seven bir köylünün aşk öyküsü.

20 Ocak 2016 Çarşamba

İNSAN BİR KERE ÖLÜR (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü Cantürk
Kamera: Cahit Engin
Müzik: Şefik Gürmeriç
Yapım: Klüp Film / Hüsnü Cantürk


Oyuncular: Kartal Tibet, Sevda Ferdağ, Erol Taş, Reha Yurdakul, M Ali Akpınar, Hüseyin Kaşif, Mine Soley, Ersun Kazançel

İNTİKAM YEMİNİ (1966)

Yönetmen: Mehmet Aslan
Senaryo: Vecdi Uygun
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Seher Film / Mehmet Çaydamar


Oyuncular: Yusuf Sezgin, Nurlan San, Gülbin Eray, Yıldırım Gencer, Mine Soley, Baki Tamer, Hüseyin Güler, Faruk Panter, Ali Ekdal, Kaya Volkan, Tünay Süer


Konu: Kendisine haksızlık yapan zalim ağadan intikam almaya çalışırken, ağanın kızına aşık olan bir köylü gencin macera öyküsü…

İNTİKAM UĞRUNA (1966)

Yönetmen:Türker İnanoğlu
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Çetin Gürtop
Müzik: Sezen Cumhur Önal
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu


Yönetmen Yard: Hüseyin Karaoğlu, Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Ses Kayıt: Marko Buduris, Sanat Yönetmeni: İsmail Konca, Teknik Direktör: Mehmet Bozkuş, Yapım Sorumlusu: Sadri karan,


Oyuncular: Cüneyt Arkın (Sedat Akman), Selda Alkor (Semra), Önder Somer, Özdemir Han (Turgut Ak), Meral Sayın Ekrem), Avni Dilligil (Av. Kemal), İclal Genç (Sedat’ın annesi), Necdet Tosun (Faik Efendi), Bedri Çavuşoğlu (Ağır Ceza üyesi), Zeki Sezer (Polis), Süheyl Eğriboz (Garson), Cemal Ertokuş


Konu: Fırtınalı bir gecede Avukat Kemal’in gösterişli konağı. Şiddetli yağmur ve gök gürültüsüyle uyanan Semra, pencereden baktığında bir gencin evi seyrettiğini fark eder. Köşkün tonton kâhyası Faik Efendi "Yolcunun biriydi herhalde. Haydi git yat küçükhanım. Mübarek, öyle bir hava ki beni bile korkuttu" diyor. Güzel Semra, filmin sonunda, şimdi onu korkutan bu gencin kollarına, yağmur ve fırtınaya aldırış etmeden koşacağını nereden bilsin. Ertesi gün, Semra'yı çocukluğundan beri seven komşuları Tarık’ı görüyoruz. "Hiç değilse bir nişan yapalım.." şeklindeki evlenme isteği, her zamanki gibi, "Seni bir kardeş, bir arkadaş gibi görüyorum" diye yanıtlanır ve konu bir gece önce köşkü seyreden genç adama gelir. Tarık "O yağmurda, o havada.." diyerek pek inanmasa da bahçede dolaşırlarken aynı kişiyi aynı yerde görürler. Bu gizemli genç, Sedat'tır ; "Yeni taşındım bu semte. Geziyordum da. Köşk de eski ve güzel bir yapı. Birkaç gün sonra, bir 'rastlantı' sonucu tekrar karşılaşma. Semra'nın araba ile dolaşma önerisiyle başlayan arkadaşlıkları, delikanlıya tasarladığı intikam planını gerçekleştirme olanağı sağlar. Ama birbirlerine aşık olmaları bunu anlamsızlaştıracaktır.


 Semra ; "Annemi hayal meyal hatırlıyorum. Tanıyanlar ona benzediğimi söylerler.. Ben küçükken ölmüş. Babam da bir daha ev-lenmemiş.. Bütün sevgisini bana vermiş. Koleji bitirdim geçen yıl.. Çalışmak istiyorum ama babam bırakmıyor.."

Genç kız, sevgisinden söz edince "Kim bu aramıza giren bahtiyar adam..Tanışalım öyleyse. Bir gün gelsin konuşalım" diyen babası, Sedat'ı görünce ne yapacağını şaşırıyor. Buluşmayı kısa keser. Kızını bırakması için önce 50 bin sonra 60 bin lira önerir. Şimdilik tam olarak çözümleyemesek de, birbirlerini önceden tanıdıkları belli. "Para ile nasıl ölçebilirsin? Dünyanın bütün serveti yeter mi? Olanları unutalım. Ben hazırım, Semra için." Ancak, Kemal Bey, bu barışma fırsatını düşüncesizce harcayıp üzücü olaylara neden olacaktır.
Delikanlı, ilerde pişman olacağı yöntemle genç kızı evine götürüp ona sahip olur.
Aşağılayıcı bir konuşma yapar; "Hiç sevmedim seni. Bütün istediğim buydu. Bir gece için benim olacaktın ve oldun.. ‘Meşhur ve maruf’ Avukat Kemal Bey’in kızı.. metresim olacak. Beni yakanları ben de yakmaya karar verdim. Kusura bakma kurunun yanında yaş da yanar..


Bu günü hazırlayan nedenler 10 yıl önce başladı. Fakir bir şofördüm İçim umutla doluydu. Evde bakacak yaşlı bir anam vardı.. Daha iyi bir istikbal için gece gündüz çalışıyordum.. Bir gece duraktan iki müşteri aldım."
Sonradan adlarının Turgut ve Ekrem olduğunu öğreneceğimiz kişiler Sedat'a beklemesini söyleyip bir kuyumcu dükkânını soyarlar, Bekçinin açtığı ateş sonucu Ekrem ölür. Turgut ise Sedat'ı silah zoruyla oradan uzaklaştırır. Ancak güvenlik görevlisi taksinin plaka numarasını almış.


Annesi, ‘nesi varsa satarak’ Avukat Kemal’in savunma için istediği 6 bin lirayı bir araya getiriyor. Kemal Bey, Sedat'la hapishanede "Turgut ve ölen Ekrem zengin çocuklarıymış..


 Evleriyle araları açıkmış.. Korkma kurtaracağım seni.. Gene geleceğim" demişti ama onu mahkemede karşı tarafın avukatı olarak göreceğiz. Çünkü bu arada Turgut onu ziyaret edip "Onlar 6 bin mi verdiler? Ben 60 bin veriyorum.. '60 bin' Kemal Bey, tamam mı?" diyerek 'etkili' bir konuşma yapar. Sedat 10, Turgut 3 yıla mahkûm olur. 19 yaşında girdiği 'kilitli karanlık'ta çile çekerken, sefalet içinde ölen annesi kimsesizler mezarlığına gömülüyor. Hapisten çıkınca Turgut'un ‘S Kulüp’ isimli pavyonuna ve avukatın paralarına el koyar.

Ancak bu onu mutlu etmiyor. Çünkü Kemal Bey bir yürek inmesi sonucu ölmüş ve sevdiği kız barlarda şarkı söylemeye başlamış. "Seni çok derinden yaraladığımı biliyorum Semra. Çektiğim acılarla gözlerim kararmış, öç almaktan başka bir şey düşünemez olmuştum. Seni seviyorum. Sahip olduklarımı elde etmek için seni feda etmiştim. Şimdi seni kazanmak için ne istersen yapmaya hazırım."


Her şeyini Semra'ya bırakıp gider. Ama, aralarındaki sevgi.. Uzaklıkları aşan sevgi.. Film başladığı gibi fırtınalı bir gecede sonlanır ; Tek fark iki sevgilinin, yağmur çamur demeden birbirlerine koşması. (Murat Çelenligil)

İNTİKAM FIRTINASI (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Kamera: Yılmaz Gürbüz
Yapım: Gün Film


Oyuncular: Salih Güney, Gülbin Eray, Sa-mim Meriç, Nebahat Çehre, Aynur Aydan, Hayati Hamzaoğlu, Necip Tekçe, Ersun Kazançel, Abdullah Ferah, Enver Dönmez, Selahattin İçsel, Atilla Yurdeşin,


Konu: Bir gencin intikam alma çabasını anlatan bir öykü.

İNTİKAM ATEŞİ / Bitmeyen Adam (1966)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Cahit Engin
Yapım: Sine Film/Muzaffer Aslan - Erman Film/Hürrem Erman


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Süleyman Turan, Figen Say, Cahit Irgat, Ayfer Feray, Sami Hazinses, Ömercik


Konu: Sevdiği kızdan ve hayattan intikam alan fakir bir gencin öyküsü.

İLAHİ DAVET (1966)

“İbrahim Ethem”

Yönetmen: Fikret Uçak
Senaryo: Yahya Benekay
Kamera: Özdemir Öğüt
Yapım: Dede Film / Mahmut Dedehayır


Oyuncular: Cüneyt Gökçer, Tijen Par, Salih Güney, Ali Şen, Muzaffer Tema, Avni Dilligil, Tevhit Bilge, Kadri Ögelman,


► İbrahim Ethem Gerçekoğlu 1303 Rumi yılında (1887) Çorum’un İskilip ilçesi Büyüktaş mahallesinde dünyaya gelmiştir. Babası Ahmet Efendi İskilip’in yerlilerinden Kadıağalar ( Kadıoğlu) lakabıyla bilinen tanınmış bir ailenin mensubudur. Annesi Emine Hanım “Sülale-i Tahir edendir” Soyu Hz. Hüseyin’e dayanır.


İbrahim Ethem hazretleri, daha çocukken kendisini Allah yoluna ve ibadete vermiş, veliliğe ermiştir. 4-5 yaşlarında iken namaz kılmaya başlamıştır. Çok genç yaşlarında devamlı bir manevi huzur içinde, ilahi aşkın sarhoşluğu ile mest ve müstağrak yaşadı. Bu hal namaz kılarken de devam ettiğinden “ Ya rabbi. Bu hali benden namaz kılarken al, sonra tekrar iade et “ derdi.
Efendi’nin bu mest hali validesini endişelendirir. Oğlunun deli olacağı düşüncesine kapılır. Annesinin bu düşüncelerini fark eden efendi hazretleri “ oğlun deli değil veli olacak “ diye içinden mukabele edermiş. (www.corumhakimiyet.net)

 

İKİ YABANCI (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam
Kamera: Mengü Yeğin
Yapım: Saner Film/Hulki Saner


Oyuncular: Cüneyt Arkın, Sema Özcan, Reha Yurdakul, Mine Sun, Cevat Kurtuluş, Ülkü Atmaca


Konu: Akıl hastanesinden kaçan bir adama yardım amacıyla evine alan bir genç kızın aşk öyküsü.

İHTİRAS KURBANLARI (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Kamera: Feridun Kete
Yapım: Aslı Film


Oyuncular. Ediz Hun, Esen Püsküllü, Süleyman Turan, Ayfer Feray, Cahit Irgat, Mümtaz Ener, Sami Tunç, Ferdi Merter


Konu: Suçsuz olduğunu ispatlamak için hapisten kaçan bir katil zanlısının öyküsü.


_____________________________

 1.12.1927’DE Siayah-Beyaz Olarak Amerika’da Gösterime Giren Ve Jack Cooper (1890-1970) İle Betty Jane Graham’ın Oynadığı “The Way Of All Flesh” İsimli Filminden Uyarlama

İDAM MAHKUMU (1966)

Yönetmen: Türker İnanoğlu
Senaryo: Safa Ön al
Operatör Çetin Gürtop
Müzik: Rauf Tözüm
Yapım: Erler Film/ Türker İnanoğlu


Senkron: Cevat Sezer, Negatif Montaj: Mehmet Bozkuş, Laboratuvar Şefi: Cemil Orhon, Laboratuvar: Bayram Güzel, Süleyman Koyuncu, Erol Yıldırım, Muharrem Gündüz, Opratör Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Sesleri Alan: Marko Buduris, Set Amiri: Çetin Dağkıran, Jenerik: Refik Onubil, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş,


Yıldız Film Stüdyosunda hazırlanmıştır


Oyuncular: Ayhan Işık, Gönül Yazar, Turgut Özatay, Çolpan İlhan, Sisi Uragan (Striptiz Yıldızı), Nubar Terziyan, Feridun Çölgeçen, Süha Doğan, Necip Tekçe, Mustafa Dağhan


Konu: Kendi oto tamirhanesinde çalışan Ahmet (Ayhan Işık), çevresinde çok sevilen, cesur, mert ve iyi yürekli bir gençtir. Eşi Nermin (Çolpan İlhan) ve oğlu Mehmet’le mutlu bir yaşam sürmektedir. Bir gün arabası bozulup tamirhaneye gelen Leyla (Sisi Uragan) adlı dansöz Ahmet’e ilk görüşte sevdalanır. Onu gazinoya davet eder, evine götürür, baştan çıkarır. Leyla’nın çekiciliği onu Nermin’e bir mektup yazarak evi terk etmeye kadar götürür. Nermin, konuşmak için Leyla’nın evine gittiğinde Leyla’yı vurulmuş bulur. Leyla ölmeden önce içinde katilin de adı olan bir defter bırakır. Defterde işaretli dört isim vardır. Nermin bu isimlerin bulunduğu sayfayı alır, tam evden çıktığı sırada polis eve baskın yapar ve Nermin’i tutuklar. Nermin, Ahmet’le görüştüğü bir gün ona herşeyi anlatır ve isimlerin bulunduğu sayfayı verir. Ahmet ona inanır ve gizlice Nermin’in verdiği defter sayfasını soruşturur. Sayfadaki dört isim Münir, Mahmut, Meral ve Murat’dır. Leyla’nın bir alkolik olan ilk eşi Münir (Turgut Özatay) ve cinayet sırasında hapiste olan eroin kaçakçısı Mahmut’un (Feridun Çölgeçen) katil olmadığını oynadığı bazı oyunlarla anlar. Bu arada Nermin, mahkemede idama mahkum olur. Zaman daralır. Ahmet üçüncü isim ve aynı gazinoda assolist olan Leyla’nın can düşmanı Meral’e hayranı imiş gibi yaklaşır. O da cinayet sırasında uçaktadır. Son olarak Meral’in patronu Murat kalır. Onun yanına şoför olarak girer. Güvenini kazanır. Kasasını açar ve cinayet silahı bıçak ile Meral’in katil olduğu yazısını bulur. O anda Murat’ın adamlarına yakalanır. Kendisini kurtaran Meral’e herşeyi bildiğini söyler. Leyla polise itirafta bulunur. Böylece Ahmet, idamdan dönen suçsuz eşi Nermin ve çocukları Mehmet’le eski güzel günlerine geri döner

 

İÇİMDEKİ ALEV (1966)

Yönetmen: Orhan Elmas 
Senaryo: Sadık Şendil
Foto Direktörü: Şevket Kıymaz
Yapım: And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Yıldız Tezcan, Tanjku Okan, Muzaffer Tema, Muhterem Nur, Nevin Aypar, Devlet Devrim, Hüseyin Baradan, Atıf Kaptan, Suha Doğan, Kudret Şandra

16 Kasım 2015 Pazartesi

HUDUTLARIN KANUNU (1966)

 
Senaryo ve Yönetmen: Lütfi Ö. Akad
Eser: Yılmaz Güney,
Foto Direktörü: Ali Uğur
Müzik: Nida Tüfekçi
Yapım Dadaş Film /  Kadir Kesemen


Reji Asistanı: Çetin İnanç, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Sesleri Alan: Marko Boduris, Montaj: Ali Ün, Prodüksiyon Amiri: Abdullah Ataç, (Yıldız Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Yılmaz Güney (Hıdır), Evrim Fer, Erol Taş (Ali Cello), Tuncel Kurtiz (Bekir), Pervin Par (Ayşe Öğretmen), Osman Alyanak (Hasan Derviş Ağa), Atilla Ergün (Üsteğmen Zeki), Kadir Savun, Hikmet Olgun, Aydemir Akbaş (Abuzer), Tuncer Necmioğlu (Aziz), Enver Dönmez (Mayıncı), Danyal Topatan, Muharrem Gürses (Duran Ağa), Necati Er, İhsan Bayraktar, Tuncer Necmioğlu, Ferhat Gözoğlu (Gaffar), Ah-met Sert, Gonca Alyanak, Muharrem Gürses, Hikmet Olgun (Yusuf), Sırrı Elitaş (İsmail), Nusret Özkaya,


 4. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25 Mayıs – 5 Haziran 1967)
► Yılmaz Güney “En İyi Erkek Oyuncu”
► “Hudutların kanunu” En İyi 3. Film


Jüri Üyeleri: N. Nazif Tepedelenlioğlu, Claude Mathiss, Faruk Timurtaş, Aclan Sayılgan, Orhan Çağman, Ayfer Feray, Temiz Gürses, Hikmet Türkmen, Charles Courtnay, Muharrem Ergin, Orhon M. Arıburnu, Aram Gülyüz, Emine Işınsu, Orhon Batı, Tarık Buğra.


► As Dergisi’nin Sinema Yazarları arasında düzenlediği araştırmada, 1965-1969 döneminin en iyi 10 filmi arasında birinci.


Jüri Üyeleri: Cüneyt Şeref, Hayri Caner, Nezih Coş, Turhan Gürkan, Agâh Özgüç, Halit Refiğ, A.Kâmil Suveren, Erman Şener.


KONU: Güneydoğu'da, sınır yakınlarındaki bir kasabaya genç bir üsteğmen atanır. Adı Zeki Ergun'dur (Atilla Ergün). Birkaç gün önce jandarmalarla kaçakçıların çatıştığı Deliviran köyüne çavuşla birlikte gider. Kaçakçılardan biri ölmüştür. Muhtarın karşıladığı üsteğmen, yaşlıların ve kaçakçıların toplandığı köy meydanında onlarla konuşur. Kaçakçılığın bir meslek olmadığını, bu işten vazgeçmelerini söyler. Onları uyarır. Kaçak malları dükkanında satan, sınırdan mal geçirip götüren kaçakçıları besleyen Ali Cella (Erol Taş), kasaba eşrafından adamlarını da yanına alıp, hediyeleriyle birlikte üsteğmeni ziyaret ederler. Üsteğmen onlara yüz vermez, hediyeleri de almaz. Onun, köy meydanında görüp dikkatini çeken, yalnızca kaçakçı Hıdır'dır (Yılmaz Güney). Karısı öldüğünden küçük oğlu Yusufla (Hikmet Olgun) hayatını sürdüren Hıdır'a bir teklifte bulunur üsteğmen. Sınırdaki geçişleri ihbar edecektir. Hıdır, "Caiz mi?" diye sorar ve teklifi geri çevirir. Hıdır, karakoldan çıkarken dönüp, "Bir kere ihbar yaparım. Bu gece geçecekler," der. Üsteğmen, "Kim?" diye sorduğunda, Hıdır, "Ben" der.


Deliviran köyünde çocukların okuyup yetişmeleri için bir okul açılacaktır. Kasabanın öğretmeni Ayşe'nin (Pervin Par), bu köye tayini çıkmıştır. Ancak kaçakçılardan Bekir (Tuncer Kurtiz) ve bazı kişiler köyde okul açılmasına karşıdırlar. Çünkü okul yapılırsa, kööye hükümet görevlileri, öğretmen gelecek, gözaltında olduklarından kaçakçıların işleri de bozulacaktır.

Üsteğmen Hıdır'ı çağırır. Okul konusunda yardımcı olmasını, karşı çıkanların direnişi bırakmaları için onları uyarmasını ister. Hıdır sessizdir. Oğlu Yusuf'u düşünür. O da okuyacak, kendisi gibi kaçakçı olmayacaktır. Hıdır, artık Bekir gibi düşünenlerden yana değildir.


Okul törenle, Milli Eğitim Müdürü'nün katılımıyla açılır. Ayşe öğretmen derslere başlar. Hıdır'ın oğlu Yusuf da öğrencileri arasındadır. Üsteğmenin bir amacı da kaçakçıların bu yasadışı eylemlere son verip, onları toprağa bağlamaktır. Çevrede büyük toprak sahibi olan Duran Ağa'yla (Muharrem Gürses) konuşur. Ekilmeyen, biçilmeyen tarlalarının bir bölümünü, hayatını kaçakçılıkla geçinen köylülere açmasını ister. Duran Ağa, böyle bir tekliften hoşnut olmasa da çaresizdir. Kumandanı kıramaz. Bekir de dahil olmak üzere Hıdır ve diğerleri tarlaya inip toprağı sürmeye başlarlar. İşleri bozulan Ali Cello, üsteğmeni öldürtmek için adamlarından Gaffar'ı peşine takar. Bekir ise topraktan umudunu kesip, eski işine, kaçakçılığa dönme niyetindedir. Duran Ağa da Hıdır'ı zorlar. Sınırdan karşıya geçecek sürüsü vardır. Hıdır, bu işleri bırakmıştır, kabul etmez. O, ekilip biçilen toprağa yağmur beklemektedir. Bu sırada Ayşe öğretmenden acı bir haber alır. Bekir okulu yakmıştır. Hıdır atına atlayıp köye iner. Bekir, yanan okulun pencerelerinden eşyaları dışarı atmaktadır. Hıdır, onu bir tokatla yere yıkar. Bekir, silahma davranırsa da ikinci kurşunla vurulup ölür. Duran Ağa, Hıdır'a inat, çekilmiş tarlaların üzerine davarlarını salıp, tüm mahsulü çiğnetir. Koyun sürüsü, bir uçtan bir uca tarlayı talan etmiştir.


Üsteğmen gelir, Hıdır teslim olmaz, kaçar. Duran Ağa'nın peşindedir. Onu kasabada kıstırıp vurur. Duran Ağa'nm ölümünden sonar Hasan Derviş (Osman Alyanak) mağarada saklanan Hıdır'ı bulur. Ağaya sattığı sürüyü geçirmesini teklif eder. Hayyvan başına istediği parayı verecektir. Tarladaki emekleri boşa giden Hıdır, bu kez işi alır. Sürünün geçeceği sınır bölgesindeki mayınların temizlenmesi için bir adam (E nver Dönmez) kiralanır. Çobanların getirdiği sürü, sınırdan içeri girdiklerinde arka arkaya patlar mayınlar. Geçiş bölgesi temizlenmemiştir. Hıdır, mayıncıyı vurur. Ali Cello engellemiştir. Hıdır ve iki adamı, sabah karanlığında Harrran kapısından kasabaya girerler. Han içinde ve yan sokaklarda çatışma başlar. Ali Cello, elinde silah yüksek duvarlı dar sokaklarda kaçmaktadır. Ayşe öğretmenin evinde kalan Yusuf, silah seslerini duyunca, "Babam," deyip sokağa fırlar. Jandarmalar sokak başlarıını tutmuşlardır. Yusuf, babasıyla karşılaşır. Hıdır, Ali Cello'yu vurduktan sonra kale kapısından çıkar. Atına atlar, Yusuf'u terkisine alıp dört nala uzaklaşır.

Hıdır, oğluyla sınır boyuna geldiklerinde çevre jandarmayla sarılmıştır. Hıdır teslim olmaz. Dikenli telleri geçip mayın tarlasına girer. Mayınlardan biri patlar, dizi parçalanmıştır. Bir patlama daha duyulur. Geriye dönemez. Yusuf, "Baba," diye bağırıp koşar. Üsteğmen engelleyemez. Yusuf telleri aşıp babasmın kollarına atılır. Ona sarılır. Hıdır ölmüştür. “Agâh Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 167 ”


 Akad'ın en önemli eserlerinin yaratılmasına tekabül eden bu dönemin ilk filmi Hudutların Kanunu'dur. Akad'ın ifade ettiği gibi, Yılmaz Güney Akad'ı seçmiştir. Senaryonun yazımı ve yönetimiyse tamamıyla Akad'ın kontrolüne teslim edilmştir. Hudutların Kanunu, Yılmaz Güney'in hikayesidir. Hikaye, Yılmaz Güney'in o zamanki oyunculuk tiplemesine uygun olarak, çapkın ve gözüpek, silahşör bir kaçakçının hikayesidir. Akad bu senaryodaki en önemli eksiğin kaçakçıların sosyo-ekonomik konumu oldu-ğunu saptayıp yeni bir senaryo yazar.


Senaryonun önemli bir kısmı, filmin çekile-ceği Urfa ve Harran'da, kaçakçılarla ve resmi görevlilerle yapılan söyleşiler ve diğer yöresel incelemelerle şekillenir.
Akad'ın filme alacağı senaryodaki Hıdır karakteri, kahraman çapkından, hayatını ağaların hizmetinde üç kuru kazanmak için çaresizce tehlikeye atan trajik bir karaktere dönüşür. Senaryodaki üsteğmen ve öğretmen karakterleri, Türkiye'nin öncü, modernleşmeci kesimini temsil eder. Bu karakterler, bölgenin toprağının ekilmesinin, okul açılmasının teminatı olarak bölge çocuklarının üzerinde kurtarıcı etki yapacaklarını savunurlar. Ancak bölgenin hakimi olan gerici unsurlar, ağalar bu değişime izin vermez.


Akad, senaryonun yazımı sırasında yaptığı araştırmalarda, "devlet fert ilişkisi"nin kendi kurgusundan çok farklı, "çok vahim" olduğunu görmüştür.
Yılmaz Güney'in 200 sayfalık özgün senaryosunda da buna benzer sahneler bulunmaktadır. Ancak, bu şekilde sansürün kesinlikle onay vermeyeceğinin ve bu filmin yapılmasının mümkün olamayacağının bilincinde olarak, Akad, kendi kurgusunu değiştirmez, ancak kendi yazdıklarında devlet-fert ilişkisini abartarak "idealize etmiş" olduğunun da bilincindedir.


Hudutlann Kanunu'nun Hıdır'ı, çocuğu için daha iyi bir gelecek kurmak adına, modern subay ve öğretmenin önerdiği her şeyi yapıyor ama gerici unsurlara yenik düşüyordu. Dolayısıyla, kaçakçılık yapan insanın mağduriyetini, esas olarak bu işi yaptıran ağanın buradan kazançlı çıktığını, meselenin ekonomik yanını, içyüzünü gerçekçi biçimde vurgulayabilmiştir Akad. Bunun yanında, görüntüde sadelik içinde ulaşılan derinlik arayışı bu tilmde dikkate değer bir senteze varmıştı.


Mekan araştırmaları sırasında, Harran düzlüğünün görünümü Akad'ın yalın sinema dili konusundaki kararını etkilemişti. Öte yandan, Yılmaz Güney, daha sonraki oyunculuk ve yönetmenlik kariyeri için kilometre taşı olacak bir projede yıldızlaşıyordu. Gerçekten de, Güney'in bu filmdeki performansı çok etkileyiciydi.
Yılmaz Güney'in has bir sinema oyuncusu oluşunun hakkını veren Akad, meslek hayatında sadece iki oyuncuyla bu kadar uyumlu bir çalışma tutturduğunu, diğerinin de Sezer Sezin olduğunu belirtiyor.


Hudutların Kanunu, Akad'ın gerçek anlamda özgün bir görüntü estetiğini kurabildiği ve bu üsluptaki sadeliğin ulusal kültürün köklerinde var olduğuna inandığı sadelikle örtüştüğünü savunduğu ilk filmidir. Üstelik, Akad'ın diğer filmlerinde ustalığını kanıtladığı, aksiyon gerektiren çatışma sahneleri bu filmde de başarıyla yönetilmişti.


Film seyircilerden ve eleştirmenlerden büyük ilgi gördü, "Ulusal Sinema" teorisyenlerince hem yönetmenlikteki ustalığı hem de "Batı sineması gibi bireyi didiklemeyip, bir Türk sanatçısına yaraşır biçimde, Doğulu bilgelere yaraşır soğukkanlılıkla belli bir toplumsal sistem içerisinde kişilerin birbirleriyle münasebeti açısından filmini kurması" nedeniyle övülürken, Yeni Sinema dergisi çevresinde yer alan yazarlar yapıtı önemli bir toplumsal gerçekçi yapıtı olarak tanımlıyordu. Giderek birbirlerini dinleyemeyecek kadar karşıtlaşan bu iki önemli tartışma ve teori grubu, Hudutların Kanunu filminin değerini, hemen hemen aynı argümanlarla teslim ediyordu.


Film Berlin ve Venedik film şenliklerine çağrılmış ancak merkez film kontrol komisyonunun kararıyla yurtdışına çıkarılmasına izin verilmemiştir. (Necla Algan, “Türkiye’nin Görsel Belleğine Bir Öncü ve Bir Usta) Yılmaz Güney'in daha önce sansür kurulunca reddedilmiş olan "Hudutların Kanunu" adlı senaryosunu, Lütti Ö. Akad yeniden düzenleyip yazdıktan sonra Urfa' da çekimlere başlanmıştır. Urfa emniyet yetkilileri, senaryonun sansürce reddedilmiş olduğunu bildirerek çekimleri durdurmuş, yönetmen Akad birkaç kez Emniyet müdürlüğüne çağırıp ifadesini almışlardı. Akad'ın yazmış olduğu senaryonun Ankara'dan tasdik edildiği bildirildikten sonra çekimlere yeniden başlanmıştır.


Filmin çekimleri bittikten sonra, bu kez sansür kurulunca filmin gösterime girmesi iki kez yasaklanır. Üçüncüsünde ise şartlı olarak gösterim izni verilir. Sansürün öne sürdüğü şartlardan biri, filmin finaliyle ilgiliydi. Filmin sonunda kaçakçı Hıdır, peşindeki jandarmalardan kurtulmak için bir mayın tarlasına girer ve bir mayına basmasıyla birlikte havaya uçar. Can çekişirken oğlu koşarak ölmekte olan babasına sarılır. Bu etkili finalde Hıdır oğluna: "Babanın akıbetini gördün, sen bu yola düşme, okuluna dön." sözlerini söylemesi halinde filmin gösterime çıkabileceğiydi. "Hudutların Kanunu", sonu değiştirilmeden oynatılmış, emniyet de farkına varmamıştı. Sansür kurulu filmin yurtiçinde gösteerilmesini onaylamasına karşı, neden-se yurtdışında gösterillmesini ekseriyet kararıyla yasaklamıştı.

Akad, filmiyle ilgili bir şöyleşide düşüncesini şöyle aktarııyor:
"Hudutların Kanunu'nda yalın bir sinema denemesi yaptım. Sade ve öz bir anlatım. Halk masallarındaki sade ve kesik anlatımı denemek istedim. Bu yolun Türk sinemasına has bir üslupla götüreceğine inanıyorum. Konuya gelince, meselelere çözüm bulmaktan çok, meseleleri açıklamayı, bir nevi teşhirini yaparak çözümü seyirciye bırakmayı uygun görüyorum... Gerçekçiliğe yüzde yüz bir sadakat vardır. Ancak belli bir tarafı var ki onu da tam gerçek olarak veremedik. O da şudur: Filmde devlet ve fert ilişkileri tam olarak verilemiyar. Bu da birtakım sansür endişeleri yüzünden olmuştur. Aslın


da bu mantıkta devlet ve fert ilişkileri bu filmde görüldüğü gibi değildir." “Artun Yeres, “ Sakıncalı 100 Film” syf, 237 ”

HIZIR EFE (1966)

Yönetmen: Mehmet Aslan
Yönetmen Asistanı: Çetin İnanç,
Senaryo: Lütfi Ö. Akad
Kamera: Ali Uğur
Yapım: Alfan Ticaret / Hamit Gürsoy


Oyuncular: Fikret Hakan, Pervin Par, Tuncer Necmioğlu, Atilla Ergün, Aynur Ayda, Behice İmer, Osman Yörükoğlu, Hamdi Şarlıgil, İsmet Erten, Behçet Nacar, Ahmet Turgutlu, Hüseyin Zan, Küçük Yıldız: Haluk Yıldız


Konu: Zorbaların koruduğu Ömer Efendi'nin kıyımlarına dağlarda karşı koyup, sonra da düze inerek öcünü alan Hızır Efe'nin öyküsü.