Senaryo ve Yönetmen: Muzaffer Arslan, Metin Erksan,
Senaryo Muzaffer Arslan, Bülent Oran
Foto Direktörü: Mengü Yigin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Sine Film / Muızaffer Aslan
Yönetmen Yardımcısı: Şule Güler, Kamera Ast.: Mustafa Kuzu, Prodüksiyon Amiri: Adil Kesici, Set Amiri: Nejat Buvan, Set: Ercüment Saraç, Raif Aydın, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj, Ali Berkan, Recai Karakaş, Tanaş Petridis, Asistan Rejisör: Semih Tamerler, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Ar Direktör: Semih Sezerli, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Şarkılar: Sevim Şengül,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)
Oyuncular: Türkan Şoray (Fatma), Ediz Hun (Harun), Tugay Toksöz (Mehmet), Semih Sezerli (Osman), Selahİ İçsel (Salih baba), Muazzez Doğan (Teyze), Zeki Sezer (Avukat), Mehmet Büyükgüngör (nikâh memuru), Talia Saltı (komşu)
Konu: Mehmet ve Fatma birbirlerini seven iki fakir gençtir. Genç adam çadır tiyatrolarında keman çalmakta, kız ise şarkı söylemektedir. Bir gün ünlü ve zengin bir plak şirketi sahibi bu tiyatroya gelir ve kızı dinler. Kıza plak doldurması için teklifte bulunur.
Kız kabul etmek istemez ama, sevgilisinin ısrarları sonucunda teklife 'Evet' der. zengin plakçı Ediz Hun, bir süre sonra kıza aşık olur ve evlenme teklif eder. Kız, kemancıyı sevdiğini söyleyerek bu teklifi reddeder. Kız, kemancı sevgilisinin destek vermesiyle kısa bir süre sonra tanınmış bir şarkıcı olur. Kızın ünlü olması ve plakçıyla yakınlık kurması kemancııyı aradan çekilmeye iter ve bir gün hiç kimseye bir şey söylemeden ortadan kaybolur. Kız, ümidini kaybetmeden kemancı sevgilisinin geri döneceği günü bekler. Bir tesadüf sonucu köprü altlarında şarkı söyleyen kemancı sevgilisini bulur ve evlenmeye karar verirler. Gerdek gecesi zengin plakçı kemancıyı öldürür ve polise teslim olur. Genç kadın sevgilisinin yasını tutar ve tam bir yıl boyunca evden çıkmaz, kimseyle görüşmez. Evinin perdelerini sıkı sıkıya kapatır ve bir yıl gün ışığı görmeden eviinin bir odasında yaşar. Bu arada adam mahkemede, 'Bilerek isteyerek, o kızı sevdiğim için o adamı öldürdüm' diye suçunu itiraf eder. Bir yıl sonra tam bir cadı haline dönmüş olarak kadın perdelerini dünyaya açar ve hizmetçiden kuaförünü ve manikürcüsünü çağırmasını ister. Bir gecede beyazlamış olan saçını boyatır, tırnaklarını düzelttirir, eski güzel görünümüne kavuşur ve adamı hapishanede ziyarete gider. Adama, "Ben onu değil, seni seviyormuşum. Bunu anlamadığım için onun ölümüne senin de hapishaneye düşmene neden oldum, seni kurtaracağım" dn ve en iyi avukatları tutarak adamı kurtarır. Adam hapishaneden çıkar ve evlenmeye karar verirler. Nikah, bir memur ve iki şahitle birlikte genç kadının evinde yapılır. Evin duvarlarında büyük boy mezar fotoğrafları vardır. Nikahtan sonra genç karı koca üst kattaki yatak odalarına çıkarlar.
Adam soyunur ve yatağa uzanır. Genç kadın da soyunur ve yatağa gelir. Yastığın altından çıkardığı tabancayla adama ateş eder. Adam ilk kurşunu yer ve "Seni seviyorum" der, ikinci kurşunu yediğinde de kadına bakar ve "Seni seviyorum" der, kadın son bir kez daha ateş eder, adam son nefesini verirken son kez "Seni seviyorum" der ve ölür.
Metin Erksan, prodüktör Muzaffer Aslan'la anlaşmazlığa düşüp yarıda bıraktığı bu filminin sonunu şöyle bitirmek ister. Kemancının mezarının yanında bir mezar daha vardır ve kadın iki mezarın ortasında diz çöküp ağlarken film sona erer.
Metin Erksan'ın senaryosunu yazdığı bu filmi Muzaffer Aslan tamamlar. Prodüktörlerle savaşarak film yapmaya alışık olan yönetmen bu kez karşılaştığı çirkin tavır karşısında mücadele etmeye bile gerek görmez ve filmi bırakır:
“Türkan'ın eve kapanma sahnesinde ben siyah kadife perdeler kullanmak istiyordum. Senaryoyu yazarken de bunu özellikle belirtmiştim. Bir yıl bu perdeler hiç açılmayacak ve kız hiç güneş ışığı görmeyecek. Bu yüzden perdelerin kalın siyah kadife perdeler olmasını istiyordum. Ama bu sahneyi çekeceğiz.
'Perdeleri takın' dedim. Prodüksiyona bakan bir çocuk vardı, 'Muzaffer Bey size haber gönderdi, Metin Bey fon bezlerini perde olarak kullansın diyor' dedi. Siyaha yakın fon bezleri var ben onları perde olarak kullanacakmışım. Kendisi bana söyleyemiyor, prodüksiyon amiriyle söyletiyor. Filmi hemen orada kestim. Türkan'a da Ediz'e de, diğer oyunculara da evlerine gidebileceklerini söyledım. Derhal yazıhaneye gittim, Muzaffer Aslan beni görünce çok şaşırdı. 'Ne oldu Metin Bey?' dedi. 'Ne olduğunu biliyorsunuz dedim. 'Ben size hep yıllarca kibar davrandım. Size abi dedim. Ben laf olsun diye değil, sizi abi olarak gördüğüm için abi dedim. Kadife perdeler üzerinde çok durmuştum, oysa siz bana bütün aramızdaki hukukun dışında bir tavırla prodüksiyon amiriyle haber gönderiyorsunuz. Artık sizinle bir daha yüz yüze gelmek istemem, bir daha iş yapmak istemem. Al senaryoyu, ben filmi burada bırakıyorum' dedim. Senaryoyu da, Yusuf Nalkesen'e bestelettiğim 'Ayrılsak da beraberiz' adlı şarkıyı da ona devrettim. Ertesi gün önce Türkan, daha sonra Ediz, filme devam etmem için rica ettiler ama, kabul edemeyeceğim bir tavırla karşılaştığım için geri dönmedim. Muzaffer Bey, iki gün içinde hemen perdeleri diktireceğini söyledi ama, böyle işler güzellikler içinde yapılır, dostluk içinde yapılır.”
Muzaffer Aslan, senaryoda olduğu halde, bu filmin çok can alıcı bazı sahnelerini çekmez. Metin Erksan, Muzaffer Aslan'ın çekemediği bu sahnelerle filmin çok daha can alıcı olabileceğine inanmaktadır. Gerçi bu sahnelerden birine benzer sahneleri sonradan Muzaffer Aslan da, Osman Seden’le çekerler:
Fakir adam öldükten sonra kız hemen eve kapanmayacak, sevdiği adamın ölümünün kırkıncı gününde ona mevlit okutacaktı. Eskiden kadın mevlithanlar vardı, Müzeyyen Senar onlardan biridir. Kadınlara kadın mevlithanlar mevlitokurdu. Türkan’da sevdiği adamın mevlidini kendisi okuyacaktı. Bu sahne için gazetelere, 'Türkan Şoray Süleymaniye Camiinde mevlit okuyacak' diye ilan verdirecektim. Mevlit ciddi bir iştir, 'Olmadı, yeniden oku' olmaz. Bu yüzden beş altı kamerayla çektirecektim mevlidi. Bir kamera tüm camiiyi alırken, biri üstten, bir diğeri de yakın plandan Türkan'ı alacaktı. Ben bu sahneyi çekemeden filmi bıraktım, Muzaffer de çekernedi ama, daha sonra bir filminde kadın mevlithan olayını tıpkı Osman Seden'in de yaptığı gibi kullandı. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 84”
Senaryo Muzaffer Arslan, Bülent Oran
Foto Direktörü: Mengü Yigin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Sine Film / Muızaffer Aslan
Yönetmen Yardımcısı: Şule Güler, Kamera Ast.: Mustafa Kuzu, Prodüksiyon Amiri: Adil Kesici, Set Amiri: Nejat Buvan, Set: Ercüment Saraç, Raif Aydın, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj, Ali Berkan, Recai Karakaş, Tanaş Petridis, Asistan Rejisör: Semih Tamerler, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Ar Direktör: Semih Sezerli, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Şarkılar: Sevim Şengül,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)
Oyuncular: Türkan Şoray (Fatma), Ediz Hun (Harun), Tugay Toksöz (Mehmet), Semih Sezerli (Osman), Selahİ İçsel (Salih baba), Muazzez Doğan (Teyze), Zeki Sezer (Avukat), Mehmet Büyükgüngör (nikâh memuru), Talia Saltı (komşu)
Konu: Mehmet ve Fatma birbirlerini seven iki fakir gençtir. Genç adam çadır tiyatrolarında keman çalmakta, kız ise şarkı söylemektedir. Bir gün ünlü ve zengin bir plak şirketi sahibi bu tiyatroya gelir ve kızı dinler. Kıza plak doldurması için teklifte bulunur.
Kız kabul etmek istemez ama, sevgilisinin ısrarları sonucunda teklife 'Evet' der. zengin plakçı Ediz Hun, bir süre sonra kıza aşık olur ve evlenme teklif eder. Kız, kemancıyı sevdiğini söyleyerek bu teklifi reddeder. Kız, kemancı sevgilisinin destek vermesiyle kısa bir süre sonra tanınmış bir şarkıcı olur. Kızın ünlü olması ve plakçıyla yakınlık kurması kemancııyı aradan çekilmeye iter ve bir gün hiç kimseye bir şey söylemeden ortadan kaybolur. Kız, ümidini kaybetmeden kemancı sevgilisinin geri döneceği günü bekler. Bir tesadüf sonucu köprü altlarında şarkı söyleyen kemancı sevgilisini bulur ve evlenmeye karar verirler. Gerdek gecesi zengin plakçı kemancıyı öldürür ve polise teslim olur. Genç kadın sevgilisinin yasını tutar ve tam bir yıl boyunca evden çıkmaz, kimseyle görüşmez. Evinin perdelerini sıkı sıkıya kapatır ve bir yıl gün ışığı görmeden eviinin bir odasında yaşar. Bu arada adam mahkemede, 'Bilerek isteyerek, o kızı sevdiğim için o adamı öldürdüm' diye suçunu itiraf eder. Bir yıl sonra tam bir cadı haline dönmüş olarak kadın perdelerini dünyaya açar ve hizmetçiden kuaförünü ve manikürcüsünü çağırmasını ister. Bir gecede beyazlamış olan saçını boyatır, tırnaklarını düzelttirir, eski güzel görünümüne kavuşur ve adamı hapishanede ziyarete gider. Adama, "Ben onu değil, seni seviyormuşum. Bunu anlamadığım için onun ölümüne senin de hapishaneye düşmene neden oldum, seni kurtaracağım" dn ve en iyi avukatları tutarak adamı kurtarır. Adam hapishaneden çıkar ve evlenmeye karar verirler. Nikah, bir memur ve iki şahitle birlikte genç kadının evinde yapılır. Evin duvarlarında büyük boy mezar fotoğrafları vardır. Nikahtan sonra genç karı koca üst kattaki yatak odalarına çıkarlar.
Adam soyunur ve yatağa uzanır. Genç kadın da soyunur ve yatağa gelir. Yastığın altından çıkardığı tabancayla adama ateş eder. Adam ilk kurşunu yer ve "Seni seviyorum" der, ikinci kurşunu yediğinde de kadına bakar ve "Seni seviyorum" der, kadın son bir kez daha ateş eder, adam son nefesini verirken son kez "Seni seviyorum" der ve ölür.
Metin Erksan, prodüktör Muzaffer Aslan'la anlaşmazlığa düşüp yarıda bıraktığı bu filminin sonunu şöyle bitirmek ister. Kemancının mezarının yanında bir mezar daha vardır ve kadın iki mezarın ortasında diz çöküp ağlarken film sona erer.
Metin Erksan'ın senaryosunu yazdığı bu filmi Muzaffer Aslan tamamlar. Prodüktörlerle savaşarak film yapmaya alışık olan yönetmen bu kez karşılaştığı çirkin tavır karşısında mücadele etmeye bile gerek görmez ve filmi bırakır:
“Türkan'ın eve kapanma sahnesinde ben siyah kadife perdeler kullanmak istiyordum. Senaryoyu yazarken de bunu özellikle belirtmiştim. Bir yıl bu perdeler hiç açılmayacak ve kız hiç güneş ışığı görmeyecek. Bu yüzden perdelerin kalın siyah kadife perdeler olmasını istiyordum. Ama bu sahneyi çekeceğiz.
'Perdeleri takın' dedim. Prodüksiyona bakan bir çocuk vardı, 'Muzaffer Bey size haber gönderdi, Metin Bey fon bezlerini perde olarak kullansın diyor' dedi. Siyaha yakın fon bezleri var ben onları perde olarak kullanacakmışım. Kendisi bana söyleyemiyor, prodüksiyon amiriyle söyletiyor. Filmi hemen orada kestim. Türkan'a da Ediz'e de, diğer oyunculara da evlerine gidebileceklerini söyledım. Derhal yazıhaneye gittim, Muzaffer Aslan beni görünce çok şaşırdı. 'Ne oldu Metin Bey?' dedi. 'Ne olduğunu biliyorsunuz dedim. 'Ben size hep yıllarca kibar davrandım. Size abi dedim. Ben laf olsun diye değil, sizi abi olarak gördüğüm için abi dedim. Kadife perdeler üzerinde çok durmuştum, oysa siz bana bütün aramızdaki hukukun dışında bir tavırla prodüksiyon amiriyle haber gönderiyorsunuz. Artık sizinle bir daha yüz yüze gelmek istemem, bir daha iş yapmak istemem. Al senaryoyu, ben filmi burada bırakıyorum' dedim. Senaryoyu da, Yusuf Nalkesen'e bestelettiğim 'Ayrılsak da beraberiz' adlı şarkıyı da ona devrettim. Ertesi gün önce Türkan, daha sonra Ediz, filme devam etmem için rica ettiler ama, kabul edemeyeceğim bir tavırla karşılaştığım için geri dönmedim. Muzaffer Bey, iki gün içinde hemen perdeleri diktireceğini söyledi ama, böyle işler güzellikler içinde yapılır, dostluk içinde yapılır.”
Muzaffer Aslan, senaryoda olduğu halde, bu filmin çok can alıcı bazı sahnelerini çekmez. Metin Erksan, Muzaffer Aslan'ın çekemediği bu sahnelerle filmin çok daha can alıcı olabileceğine inanmaktadır. Gerçi bu sahnelerden birine benzer sahneleri sonradan Muzaffer Aslan da, Osman Seden’le çekerler:
Fakir adam öldükten sonra kız hemen eve kapanmayacak, sevdiği adamın ölümünün kırkıncı gününde ona mevlit okutacaktı. Eskiden kadın mevlithanlar vardı, Müzeyyen Senar onlardan biridir. Kadınlara kadın mevlithanlar mevlitokurdu. Türkan’da sevdiği adamın mevlidini kendisi okuyacaktı. Bu sahne için gazetelere, 'Türkan Şoray Süleymaniye Camiinde mevlit okuyacak' diye ilan verdirecektim. Mevlit ciddi bir iştir, 'Olmadı, yeniden oku' olmaz. Bu yüzden beş altı kamerayla çektirecektim mevlidi. Bir kamera tüm camiiyi alırken, biri üstten, bir diğeri de yakın plandan Türkan'ı alacaktı. Ben bu sahneyi çekemeden filmi bıraktım, Muzaffer de çekernedi ama, daha sonra bir filminde kadın mevlithan olayını tıpkı Osman Seden'in de yaptığı gibi kullandı. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 84”