Powered By Blogger

25 Ocak 2016 Pazartesi

BALATLI ARİF (1967)

(HODRİ MEYDAN – YİĞİDİN ÖFKESİ)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Konu ve Senaryo: Ayşe Şasa
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: İrfan Film / İrfan Atasoy,


Reji Asistanı: Zeki Ökten, Ahmet Soner, Işık: Aydın Türkeri, Prodüksiyon Amiri: Şevki Tozunoğlu, Prod. Ast: Yusuf Çağatay, Kamera Asit.: Rafet Bakır, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuar Şefi: İbrahim Üstün, Lab. Ast.: Hüseyin İnci, Şaban Aldemir, Matipo: Şeref Mehtap, Negatif Senkron:
Mustafa Kent, Negatif Montaj Ender Teker,(Lâle Film Stüdyosu’nda hazırlanmıştır.)


Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Candan İsen, Sami Tunç, Tülin Oray, Uğur Say, Hüseyin Kutman, Birsen Gökgücü, Danyal Topatan, Ersun Kazançel, Ahmet Turgutlu, Hakkı Haktan, Muadelet Tibet, Meral Küçükerol, Lütfi Engin, Mustafa Alabora, Aşkın Dilek, Erdal Özyağcılar, Erdoğan Akduman,


KONU: Arif (Yılmaz Güney), Balat'ın bir kenar mahallesinde annesi ve babasıyla oturan yoksul bir delikanlıdır. Babası Rasim (Hakkı Haktan), atlı arabasıyla yük taşıyıcılığı yapmaktadır. Tıp Fakültesi öğrencisi olan Arifin tek amacı, okulunu başarıyla bitirip bir muayenehane açmaktır. Çok konuşan annesinin dırdırına karşılık gece gündüz derslerine çalışır. Arif, elinden geldiğince fakir fukarayı, özellikle de düşkün çocukları muayene ederek, onlara yardımcı olmaya çalışır. Sevilen, sayılan delikanlının bir adı da Doktor'a çıkar. Fakülte arkadaşlarından zengin kızı Çiğdem (Candan İsen), Arife gönlünü kaptırmıştır. Peşini bırakmaz. Ama Arif, aynı mahallede oturduğu ve kendi gibi yoksul olan Gülşen'i (Nebahat Çehre) sevmektedir.


Derslerinden başını kaldıramayan Arif, Çiğdem'in aşırı ısrarları üzerine onunla gizlice buluşmaya başlar. Bir kenar mahalle kızı olan Gülşen ise, Arifi kendine bağlamak için fal baktırır, büyü yaptırır. Tüm mahalle bu aşk dedikodusuyla çalkalanırken, Arif’in arkadaşı Hamza (Ersun Kazançel), herkesten para toplar. Mahallede düzenleyecekleri mütevazı bir törenle Arif’i Gülşen'e nişanlayacaklardır. Nişan yüzükleri parmaklara takılır, mutludurlar..


Çiğdem bir gün, arkadaşı Feryal (Tülin Oral) ve nişanlısı Erol'la birlikte Arif’e rastlar. Onu arkadaşlarıyla tanıştırır. Hep birlikte eğlenmek için bir gece kulübüne davet ederler. Arif tedirgindir. Özür dileyerek daveti kabul etmez. Ders çalışmak zorunda olduğunu söyler. Ama ok yaydan çıkmıştır. Bu tür eğlence ona göre değildir. Sıkılır, kaçmak ister, bırakmazlar... Gece yarısı Çiğdem'le Arif gruptan ayrılır. Çiğdem, onu müteahhit babasının inşaatına götürür. İkisi de içkilidir. Binanın bir köşesinde sevişirler. Çiğdem kendini teslim etmeye hazırdır. Ancak Arif’in yetişme tarzına ve ahlak anlayışına, Çiğdem'in bu özgür davranışı ters gelmiştir. Kendini toparlar ve bir parka gidip sabaha dek çocuklar gibi konuşurlar. Ertesi gün ise Çiğdem'in ısrarıyla bir kuyumcuya gidip aralarında nişanlanırlar. Daha sonraki günlerde Arif, Çiğdem'in annesi ve zengin babasıyla tanışır. Bu oyun nerede ve nasıl bitecektir, şaşkındır, yanlış bir davranış içinde olduğunun da farkındadır.

Evlenme hazırlığı içinde olup bir fabrikaya girmeyi düşleyen Gülşen, Arif’in Çiğdem'le gizli ilişkisini duyunca yıkılır. Tartışırlar ve Gülşen parmağındaki nişan yüzüğünü fırlatıp atar. Ayrılırlar ... Bir kaza nedeniyle Arifin babası hastadır. Hayat zorlaşmıştır. İş başa düşünce Arif, atı ve arabayı teslim alıp arabacılığa başlar. Çiğdem, babası ve annesiyle, lüks arabalarıyla mahalleye gelir Kızını vereceği adamın gerçek kimliğini araştırıp hakkında bilgi almak için gelmiştir. Mahallede Arif’le karşılaşırlar. Arif, at arabasının üzerindedir. Kamçısıyla, arabacı kıyafetiyle... Şaşkın anne-baba kızlarını alıp mahalleyi terk ederler. Gülşen, Arif’e inat, mahallenin gençlerinden jilet Turan'la (Sami Tunç) evlenmeye kararlıdır. Turan, daha önce de onu babasından istemiştir. Yıldırım nikahıyla evleneceklerdir. Öte yandan Arif’i bir türlü unutamayan Çiğdem, tekrar bir araya gelme umuduyla, ressam arkadaşı Feryal’i araya koyar. Ama sonuç değişmez. Arif, nikah dairesini basar. Birden şok geçiren damat Turan'ın şaşkın bakışları arasında Gülşen'i, kapıda bekleyen at arabasına atıp kaçırır. Arif, yanında beyaz gelinliğiyle Gülşen ve elinde kamçı, kentin caddelerinde arabayı dört nala sürmektedir.

 

AZAP YOLLARI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Duru
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Yapım: Tuğra Film / Yılmaz Duru


Oyuncular: Yılmaz Duru, Figen Say, Erol Taş, Aliye Rona, Necati Er, Kerem Mertoğlu, Kazım Kartal, Gönül Beyhan 


Konu: Yıkılmazların Mehmet, bir kavgada kanlıları tarafından öldürülür, katiller kaçarlar, reisleri ise köyün zorba ağası Şakir ağadır.


 Mehmet'in Ali ve Murat adında iki kardeşi vardır. Anaları Fadime Ana, Mehmet'in öldürülmesinden sonra diğer iki oğlunu aramak için yollara düşer. Murat gözü pek bir avcıdır, ama yeri belli değildir. Ali ise Konya'dadır. Oturak alemlerine katılan Bülbül Fatma'nın arabacılığını yapmakta ve tüm kötü kişilerden korumaktadır. İki genç yakınlaşmışlardır. Bir eğlence sırasında Fatma sarhoş serserilerin saldırısına uğrar, Ali bunlardan birini döver, bunun üzerine Ali'nin peşine düşerler, Ali'de Fatma'yı alır ve kaçarlar, peşlerindeki adamlar tarafından öldürülürler. Fatma Ananın aramaları boşunadır. Azap Yolu'nda Kağnı ve Gramofon Avrat öykülerinden izlere rastlansa da Ses öyküsü filmde anlatılanlara yedirilememiştir. (Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” sy, 175)

24 Ocak 2016 Pazar

AYRILSAK DA BERABERİZ (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Muzaffer Arslan, Metin Erksan,
Senaryo Muzaffer Arslan, Bülent Oran
Foto Direktörü: Mengü Yigin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Sine Film / Muızaffer Aslan


Yönetmen Yardımcısı: Şule Güler, Kamera Ast.: Mustafa Kuzu, Prodüksiyon Amiri: Adil Kesici, Set Amiri: Nejat Buvan, Set: Ercüment Saraç, Raif Aydın, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj, Ali Berkan, Recai Karakaş, Tanaş Petridis, Asistan Rejisör: Semih Tamerler, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Ar Direktör: Semih Sezerli, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Şarkılar: Sevim Şengül,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)


Oyuncular: Türkan Şoray (Fatma), Ediz Hun (Harun), Tugay Toksöz (Mehmet), Semih Sezerli (Osman), Selahİ İçsel (Salih baba), Muazzez Doğan (Teyze), Zeki Sezer (Avukat), Mehmet Büyükgüngör (nikâh memuru), Talia Saltı (komşu)


Konu: Mehmet ve Fatma birbirlerini seven iki fakir gençtir. Genç adam çadır tiyatrolarında keman çalmakta, kız ise şarkı söylemektedir. Bir gün ünlü ve zengin bir plak şirketi sahibi bu tiyatroya gelir ve kızı dinler. Kıza plak doldurması için teklifte bulunur.


Kız kabul etmek istemez ama, sevgilisinin ısrarları sonucunda teklife 'Evet' der. zengin plakçı Ediz Hun, bir süre sonra kıza aşık olur ve evlenme teklif eder. Kız, kemancıyı sevdiğini söyleyerek bu teklifi reddeder. Kız, kemancı sevgilisinin destek vermesiyle kısa bir süre sonra tanınmış bir şarkıcı olur. Kızın ünlü olması ve plakçıyla yakınlık kurması kemancııyı aradan çekilmeye iter ve bir gün hiç kimseye bir şey söylemeden ortadan kaybolur. Kız, ümidini kaybetmeden kemancı sevgilisinin geri döneceği günü bekler. Bir tesadüf sonucu köprü altlarında şarkı söyleyen kemancı sevgilisini bulur ve evlenmeye karar verirler. Gerdek gecesi zengin plakçı kemancıyı öldürür ve polise teslim olur. Genç kadın sevgilisinin yasını tutar ve tam bir yıl boyunca evden çıkmaz, kimseyle görüşmez. Evinin perdelerini sıkı sıkıya kapatır ve bir yıl gün ışığı görmeden eviinin bir odasında yaşar. Bu arada adam mahkemede, 'Bilerek isteyerek, o kızı sevdiğim için o adamı öldürdüm' diye suçunu itiraf eder. Bir yıl sonra tam bir cadı haline dönmüş olarak kadın perdelerini dünyaya açar ve hizmetçiden kuaförünü ve manikürcüsünü çağırmasını ister. Bir gecede beyazlamış olan saçını boyatır, tırnaklarını düzelttirir, eski güzel görünümüne kavuşur ve adamı hapishanede ziyarete gider. Adama, "Ben onu değil, seni seviyormuşum. Bunu anlamadığım için onun ölümüne senin de hapishaneye düşmene neden oldum, seni kurtaracağım" dn ve en iyi avukatları tutarak adamı kurtarır. Adam hapishaneden çıkar ve evlenmeye karar verirler. Nikah, bir memur ve iki şahitle birlikte genç kadının evinde yapılır. Evin duvarlarında büyük boy mezar fotoğrafları vardır. Nikahtan sonra genç karı koca üst kattaki yatak odalarına çıkarlar.


Adam soyunur ve yatağa uzanır. Genç kadın da soyunur ve yatağa gelir. Yastığın altından çıkardığı tabancayla adama ateş eder. Adam ilk kurşunu yer ve "Seni seviyorum" der, ikinci kurşunu yediğinde de kadına bakar ve "Seni seviyorum" der, kadın son bir kez daha ateş eder, adam son nefesini verirken son kez "Seni seviyorum" der ve ölür.

 Metin Erksan, prodüktör Muzaffer Aslan'la anlaşmazlığa düşüp yarıda bıraktığı bu filminin sonunu şöyle bitirmek ister. Kemancının mezarının yanında bir mezar daha vardır ve kadın iki mezarın ortasında diz çöküp ağlarken film sona erer.
Metin Erksan'ın senaryosunu yazdığı bu filmi Muzaffer Aslan tamamlar. Prodüktörlerle savaşarak film yapmaya alışık olan yönetmen bu kez karşılaştığı çirkin tavır karşısında mücadele etmeye bile gerek görmez ve filmi bırakır:
“Türkan'ın eve kapanma sahnesinde ben siyah kadife perdeler kullanmak istiyordum. Senaryoyu yazarken de bunu özellikle belirtmiştim. Bir yıl bu perdeler hiç açılmayacak ve kız hiç güneş ışığı görmeyecek. Bu yüzden perdelerin kalın siyah kadife perdeler olmasını istiyordum. Ama bu sahneyi çekeceğiz.


'Perdeleri takın' dedim. Prodüksiyona bakan bir çocuk vardı, 'Muzaffer Bey size haber gönderdi, Metin Bey fon bezlerini perde olarak kullansın diyor' dedi. Siyaha yakın fon bezleri var ben onları perde olarak kullanacakmışım. Kendisi bana söyleyemiyor, prodüksiyon amiriyle söyletiyor. Filmi hemen orada kestim. Türkan'a da Ediz'e de, diğer oyunculara da evlerine gidebileceklerini söyledım. Derhal yazıhaneye gittim, Muzaffer Aslan beni görünce çok şaşırdı. 'Ne oldu Metin Bey?' dedi. 'Ne olduğunu biliyorsunuz dedim. 'Ben size hep yıllarca kibar davrandım. Size abi dedim. Ben laf olsun diye değil, sizi abi olarak gördüğüm için abi dedim. Kadife perdeler üzerinde çok durmuştum, oysa siz bana bütün aramızdaki hukukun dışında bir tavırla prodüksiyon amiriyle haber gönderiyorsunuz. Artık sizinle bir daha yüz yüze gelmek istemem, bir daha iş yapmak istemem. Al senaryoyu, ben filmi burada bırakıyorum' dedim. Senaryoyu da, Yusuf Nalkesen'e bestelettiğim 'Ayrılsak da beraberiz' adlı şarkıyı da ona devrettim. Ertesi gün önce Türkan, daha sonra Ediz, filme devam etmem için rica ettiler ama, kabul edemeyeceğim bir tavırla karşılaştığım için geri dönmedim. Muzaffer Bey, iki gün içinde hemen perdeleri diktireceğini söyledi ama, böyle işler güzellikler içinde yapılır, dostluk içinde yapılır.”
Muzaffer Aslan, senaryoda olduğu halde, bu filmin çok can alıcı bazı sahnelerini çekmez. Metin Erksan, Muzaffer Aslan'ın çekemediği bu sahnelerle filmin çok daha can alıcı olabileceğine inanmaktadır. Gerçi bu sahnelerden birine benzer sahneleri sonradan Muzaffer Aslan da, Osman Seden’le çekerler:


Fakir adam öldükten sonra kız hemen eve kapanmayacak, sevdiği adamın ölümünün kırkıncı gününde ona mevlit okutacaktı. Eskiden kadın mevlithanlar vardı, Müzeyyen Senar onlardan biridir. Kadınlara kadın mevlithanlar mevlitokurdu. Türkan’da sevdiği adamın mevlidini kendisi okuyacaktı. Bu sahne için gazetelere, 'Türkan Şoray Süleymaniye Camiinde mevlit okuyacak' diye ilan verdirecektim. Mevlit ciddi bir iştir, 'Olmadı, yeniden oku' olmaz. Bu yüzden beş altı kamerayla çektirecektim mevlidi. Bir kamera tüm camiiyi alırken, biri üstten, bir diğeri de yakın plandan Türkan'ı alacaktı. Ben bu sahneyi çekemeden filmi bıraktım, Muzaffer de çekernedi ama, daha sonra bir filminde kadın mevlithan olayını tıpkı Osman Seden'in de yaptığı gibi kullandı. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 84”


AYRILIK SAATİ (1967)

Yönetmen: Türker İnanoğlu
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmen Çetin Gürtop
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu


Yönetmen yardımcısı: Erdal Aksü, Kamera: Çetin Gürtop, Kam. Ast. Hüseyin Karındoyuran, Şarkılar: Sevim Şengül, Teknik Yönetmen: Mehmet Bozkuş, Sesleri Alan: Süperfon Stüdyosu, Film Hazırlık Ştd. Saner Film, Laboratuvar: Cavit Korkmaz, Abdullah Akdeniz, Prodüksiyon Amiri, Memduh Karakaş,


Oyuncular: Filiz Akın (Deniz, İzzet Günay (Kenan), Önder Somer (Tarık), Gülbin Eray, Nubar Terziyan, Ömercik (Ömer Dönmez), Feridun Çölgeçen, Özcan Yiğitmen (Gül), Mahmure Handan (Dadı), Talia Saltı (Tarık’ın annesi)


Konu: Deniz (Filiz Akın) ünlü bir ses sanatçısıdır. Ona sahneden eşlik eden kemancı eşi Kenan (İzzet ) Ünlü ses sanatçısı Diniz Akın'la (Filiz Akın). kemanist Kenan (lzzet Güney) iki çocukları olan mutlu bir çifttir. Deniz sesi ve klasik Türk müziğini yorumlamasıyla kısa sürede şöhret olan, müzikle iç içe yaşayan bir kadındır. Ünlü bestekar Necip Baba (Nubar Terziyan) ve eşi Kenan'ın sayesinde ününe ün katar. Deniz ile Kenan program yaptıkları gazinodan gecenin geç saatinde dönerlerken kaza geçirirler ve Kenan hastaneye kaldırılır. Artık bundan sonra yürümeyecek, tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürecektir. Tek başına kalan Deniz sahneye çıkmaya devam eder, bu arada Kenan'ın yerine yeni keman sanatçısı arayışı içine girilir ve sonunda Tarık (Önder Somer) bulunur. ilk önceleri saygılı ve kibar bir adam olan Tarık, Deniz'in eşinin durumunu görünce ondan cesaret alıp Deniz'e kur yapmaya başlar. Deniz ise buna karşılık vermediği gibi onu kadrosundan çıkartır.
Bu durumu kabullenmeyen Tarık ona şantaj yaparak kendisiyle evlenmesini ister. Durumu öğrenen eşi Kenan yıkılır ve Deniz'le arası açılır. Bir iftira sonucu eşinden ve çocuklarından ayrı yaşamak zorunda kalan Deniz, kendini alkole verir ve yavaş yavaş da çıktığı şöhret basamaklarından inmeye başlar.


Sonunda dayanamaz ve yuvasını yıkan Tarık'ı vurur. Ve polise teslim olur. Gerçeği çok sonları öğrenen eşi Kenan ise tekrar eski mutluğuna kavuşmak için hapisteki Deniz'i ziyarete gider. Bu onlar için yeni bir yaşamın başlangıcı olur
(Nubar Terziyan), gerekse Kenan’ın ısrarları ile sahnelere geri döner. Necip, Kenan’ın yerine çalışması için Tarık’la (Önder Somer) anlaşmıştır. Tarık ilk görüşte beğendiği Deniz’e aşırı ilgi göstermeye başlar. Necip Baba bu yüzden Tarık’la tartışır. Deniz, Tarık’ın kendisini rahat bırakmamasından şikayetçidir. Buna bir son vermek için Tarık’la konuştuğunda magazin basını tarafından birlikte resimleri çekilir. Bu fotoğrafları eline geçiren Tarık, bir gece sarhoş durumda Deniz’in evine gelip resimlerle tehdit ederek Deniz’e sahip olmak ister. Tam o sırada olaya tanık olan Kenan yanlış anlayarak Deniz’i evden kovar. Deniz kendini içkiye verir. Ünü yavaş yavaş kaybolur. Meyhanede sızdığı bir akşam Tarık, genç kadını evine götürürr ve tecavüz etmek ister. Deniz Tarık’ı yaralar ve kaçar. Ağır yaralı Tarık, Kenan’ın evine gidip gerçekleri, Deniz’in suçsuzluğunu anlatır ve ölür. Bu arada Deniz polise teslim olmuştur. Kenan ve çok sevdiği çocukları birlikte Deniz’i ziyaret ederler. Deniz Kenan’ı affeder. Necip Baba ve Kenan, Deniz’in kurtulması için ellerinden gelen herşeyi yapacaklardır. Artık hepsi geleceğe daha bir umutla bakmaktadır…

 

AYRILIK OLMASAYDI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü Cantürk
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Müzik: Şefik Gürmeriç
Yapım: Kulüp Film / Hüsnü Cantürk


Oyuncular: Selda Alkor, Murat Soydan, Mahir Özerdem, Suzan Avcı, Meriç Başaran, Necabettin Yal, İsmail Varol, Adil Güldürücü, Hüseyin Kaşif


Konu: Aşk uğruna hapse giren bir gencin öyküsü.

AYŞECİK CANIM ANNEM (1967)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Hamdi Değirmencioğlu
Görüntü Yönetmeni: Memduh Yükman
Yapım: Metro Film / Aram Gülyüz


Oyuncular: Zeynep Değirmencioğlu, Fatma Girik, Ekrem Bora, Güzin Özipek, Sevinç Pekin, Ferah Nur, Gülten Ceylan, Meral Kurtuluş


Konu: Milyoner bir ailenin oğlu olan mühendis Orhan (E. Bora), bir çalışma için Anadolu'ya gider. Uzun süre kaldığı köylerden birinde Gülsüm (F. Girik) adlı bir kızla tanışır. Kimsesiz olan Gülsüm ile evlenir. Bir süre sonra da Ayşe (Z. Değirmencioğlu) adlı kızları olur. Fakat bir süre sonra Orhan, Gülsüm'ü köyde bırakıp küçük kızını yanına alarak İstanbul'a döner.


Aradan yıllar geçer. Ayşe büyür, annesini de öldü bilmektedir. Orhan ise İstanbul'da Semra (S. Pekin) adlı bir kadınla birliktedir ve evlenmeyi düşünmektedir. Ayşe ise buna karşı çıkmaktadır. Fakat bir gün dadısı (G. Özipek) annesi hakkındaki gerçeği anlatınca işler karışır. Ayşe annesiyle babasını bir araya getirmeye karar verir. Annesini köyden İstanbul'a getirtir. Kısa zamanda annesini şehirli modern bir kadın haline getirir. Her şeyden habersiz olan Orhan, bir gün tesadüfen karşılaştığı Gülsüm'e aşık olur. Orhan hemen evlenme teklif eder. Fakat gerçek ortaya çıkınca Gülsüm'ü evden kovar. Ayşe'de annesiyle köye döner. Orhan yaptığına pişmandır. “Burçak Evren, “İki Ün’lü kadın Fatma Girik”

AT HIRSIZI (1967)

Yönetmen: A. Remzi Jöntürk (*)
Senaryo: Aydın Öner (**)
Görüntü Yönetmeni: Cengiz Batuhan
Yapım: Efes Film / Mualla Özbek


 Reji ekibi Ömer Tanyel, Kamera Asistanı: Salih Dikişçi, Negatif Kurgu: Sezai Elmaskaya, Laboratuvar Şefi: Hilmi Başcan, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Okay Körmükçü, Erdoğan Dolapçı, Gani Maraşlıoğlu, Işık Şefi: Rıdvan Ses Kayıt: Yorgo İlyadis, Senkron: Varol Mehmet Özdemir, Prodüksiyon Amiri: Çetin Dağdelen, Asistanı: Turan Gülsever, Set: Mahmut Adanalı, Selahattin Geçgel, Hamit Akçay, Şarkılar: Cihan Yekta, Şükrü Osmanoğlu

Oyuncular: Yılmaz Güney, Semiramis Pekkan, Nihat Ziyalan, Danyal Topatan, Ali Şen, Hüseyin Zan, İsmet Erkan, Muadelet Tibet, Ali Seyhan, Ferit Coşkun, Mete Mert, Enver Dönmez, Lütfi Engin, Hızır Beyaz, Reşit Çıldan, Hasan Baytraktar, Yılmaz Koçlı, Adnan Mersinli, Haluk Orçun, Ferit Coşkun, Türküler: Şükrü Osmanoğlu, Cihan Yekta, Nihat Ziyalan, Muadelet Tibet, Ali Seyhan, İsmet Erkan, Haluk Orçun, Reşit Çıldam, Enver Dönmez, İsmet Ertan, Selahattin Geçgel, İsmet Erten, Faik Coşkun, Adnan Mersinli, İhsan Bayraktar, Hızır Beyaz, Yılmaz Koreli


Konu: Köyün zenginlerinden çiftlik sahibi Sadık (Danyal Topatan), Rasim Ağa'nın (Ali Şen) kızı Zeynep'e (Semiramis Pekkan) vurgundur. İstanbul'da yaşayan Zeynep, arabasına atlayıp sık sık babasını ziyaret eder. Uzun süre çiftlikte kalır. Sadık da bu ziyaretlerin birinde Zeynep'i görüp ona aşık olmuştur. Ama Zeynep, İstanbul'da zengin bir adamın oğluyla nişanlıdır. Kaba saba bir köylü olan Sadık Ağa, adamlarına emreder. . Derhal Kel Aziz'i (Ali Seyhan) bulacaklardır. Ona Zeynep'i kaçırması için haber gönderirÜç adamı evine gittiklerinde Kel Aziz'i yatakta bulurlar. Kafası, elleri, ayakları alçılar içindedir. Çevrede at hırsızı olarak tanınan Banuş'tan (Yılmaz Güney) dayak yemiştir. Sadık Ağa, bu kez, bu görev için Banuş'u aratır. Banuş, atları seven ve beğendiği atı, kimin olursa olsun alıp götüren, mangal yürekli, korkusuz bir adamdır. Garibanlara yardım eder, para dağıtır, içki ısmarlar. Gönlü bol, eli açıktır. Sadık Ağa'nın adamları Banuş'u, randevucu Melahat'ın evinde bulurlar. Sadık Ağa'nın çiftliğine götürülen Banuş sorar. Para karşılığında Rasim Ağa'nın kızını kaçıracaktır. Anlaşırlar, kızı teslim ettiğinde paranın ikinci yarısını alacaktır.


Banuş, ağaya verdiği sözü yerine getirir, kızı kaçırıp teslim eder. Ama ertesi gün pişman olur. Büyük bir suçluluk duygusu içindedir. Para karşılığında bir adama kız kaçırdığı için kendini 'gavat' yerine koyar. Kızı geri alacaktır. Zeynep, kapatıldığı odanın camlarını kırıp kaçmaya çalışırken, Banuş, Sadık'ın çiftliğine beyaz atıyla gelir. Zeynep'i kaçırır. Rasim Ağa'nın kızına kavuştuğu için keyfine diyecek yoktur. Banuş'a olan tüm kızgınlığı bir anda geçer. Onu mükafatlandıracaktır. Adamlarıyla haber gönderip onu çiftliğine davet eder. Kızını Sadık belasından kurtarmanın karşılığı olarak ne isterse verecektir. Önce para teklif eder, Banuş istemez. Oysa onun istediği kızı Zeynep'tir. Ama bir türlü söylemeye dili varmaz. "Sen bana istediğim şeyi veremezsin," der ve çıkıp gider.Yüreğine ateş düşen Banuş dertlidir. Analığı Emine'ye (Muadelet Tibet) gidip, Rasim Ağa'nın kızını sevdiğini söyler. Zeynep'e kafayı takan Sadık ise Banuş'a düşman kesilmiştir. İntikam almak için hazırlık yapar. Tüm umudu, hapiste olan kabadayılardan Nihat'tadır (Nihat Ziyalan). Nihat, Banuş'un süt kardeşidir. Bir adamı vurduğundan tutuklanmıştır. Nihat birkaç gün sonra hapisten çıkar. Sadık, Nihat'tan yardım ”ister. Amacı onu, Banuş'a karşı kullanmaktır.


Nihat, birlikte büyüdükleri Banuş'u ne kadar sevse de, onun efsanesini yıkıp yerini almak istemektedir. Nihat kızı kaçırmak için çiftliğe geldiğinde süt kardeşiyle karşılaşır. Çatışırlar. Banuş omzundan vurulmuştur. Banuş'u sevdiğini anlayan Zeynep, onu hasta yatağında ziyaret eder. Banuş iyileşir, Zeynep'i arar. Rasim Ağa, kızını alıp evlendirmek için İstanbul'daki nişanlısına götürmüştür. Banuş, onu bulmak için atına atlayıp İstanbul'a gider. Beyaz atıyla İstiklal Caddesi'nde, Taksim Meydanı'nda deli danalar gibi dolaşıp durur. Ama sonunda Zeynep'i bulur. Ancak ikisi ayrı çevrelerin insanlarıdır. Banuş, kırgın bir yürekle köyüne döner.


Zeynep, İstanbullu nişanlısının nikah töreninde 'hayır' cevabını verip kaçar. Emine ananın evinde, gelinliğiyle Banuş'u beklemektedir. Oysa Banuş, dağlara çıkmıştır. Nihat, yanlış yaptığı için süt kardeşinden af dilerken, Sadık'ın adamları çiftliği basıp kızı kaçırırlar. Banuş, Sadık'ın çiftliğine gittiğinde çevresi sarılır. Ayaklarından bir ağaca bağlanıp baş aşağı sarkıtılan Banuş'u öldüreceklerdir. Daha önce ellerinden kurtulup çalılıklar arkasına saklanan Zeynep ortaya çıkıp teslim olur. Banuş'u ağaçtan indirip bir atın arkasından sürükleyerek götürdükleri sırada Nihat, silahını çekip karşılarına dikilir. Nihat vurulup düşer. Zeynep'i de vurmuşlardır. Ayaklarından bağlı olarak çatışmaya katılan Banuş da agır yaralıdır. Sürünerek süt kardeşinin yanına gider, onu öper. Sevgilisinin beyaz gelinlik içindeki cesedine yaklaşır. Kucağında son nefesini verirken Banuş'un elinde bir papatya vardır. “Agah Özgüç “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güneysyf, 182-184”

_______________________________________

(*) Almanya'da Ulus Video kurumu tarafından çıkarılan filmin jeneriğinde yönetmen olarak Mithat Konuklar adı geçer. Filmin orjinal afişinde de aynı kişinin adı yazılır. Filmin yönetmeni Remzi Jöntürk'tür. Mithat Konuklar yönetmen değil, Kemal Film Şirketi'nin Adana şubesi müdürü olup Yılmaz Güney'in de arkadaşıdır. (Agah Özgüç “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” )


(**) Afişlerde ve jenerikte senaryo yazan olarak adı geçen Aydın Öner, gazeteci Aydın Engin'in takma ismidir (Agah Özgüç, a.g.e.) 
 

AŞKIN MERHAMETİ YOKTUR (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Haşim Turyan
Görüntü Yönetmeni: Sami Acun
Yapım: Kayabalı Film / Nevzat Kayabalı


Oyuncular: Tanju Korel, Meltem Mete, Nevzat Kayabalı, Nurettin Kayabalı, Nazım Bora, Hamdi Öznehir, Hikmet Gül, Lale Bora, Hayri Taşdelen, Kara Mehmet, Tacettin Erkek

AŞKINLA DİVANEYİM (1967)

Yönetmen: Mehmet Dinler
Senaryo: Vecdi Uygun
Görüntü Yönetmeni: Cengiz Tacer
Yapım: Metin Film / bIşık Toroman (Erman Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Nuri Sesigüzel (Nuri/Ömer), Selma Güneri (Selma), Nurlan San (Suzan), Kenan Pars (Kenan), Semih Sezerli (Stil Ali), Atıf kaptan (Arif), Beyhan Akbaşlı, Baykal Kent, Hüseyin Zan, Erdoğan Seren, Orhan Çoban, Enver Dönmez, İsmet Ertan, Beyhan Benek, Mümtaz Ener, Bilal İnci,


Konu: Biri bitirim bir kabadayı, diğeri köyden büyük şehre gelip ünlü bir türkücü olan iki kardeşin macera ve aşk öyküsü.. Filmin kötü adamı Kenen Pars. Nuri Sesigüzel’in iki zıt kardeşi başarıyla canlandırdığı izlenebilir bir yapım.

AŞKIM GÜNAHIMDIR (İlk Aşkım) (1967)

Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Safa Önal (Selami İzzet Sedes’in aynı isimli romanından)
Görüntü Yönetmeni: Nejat Okçugil
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu


Oyuncular: Ediz Hun, Figen Say, Kuzey Vargın, Pervin Par, Nubar Terziyan, Suha Doğan, Ali Seyhan, Ersun Kazançel, Sadri Karan


Konu: Nuri Bey eski bir dostunun kızı olan Selma'yı babası ölünce yanına aldırır. Zengin biri olan Nuri Beyin, Şermin adında bir kızı vardır. Karısı Cemile ise asalet düşkünü olmasından dolayı Selma'ya soğuk davranır. Şermin genç bir mühendis Melih ile nişanlıdır. Fakat ilk karşılaşmalarında Melih Selma'ya aşık olur; Selma'da aynı duygular içindedir fakat ortada Şermin ve ailesi vardır. Selma kendini Melihten kopartır, aynı günlerde evin Anadolu'da ki oğlu Nejat gelir ve Selma'ya aşık olur. Selma Nejat ile evlenir; Melihte Şermin ile evlenir: dışarıdan mutlu gören evliliklerine rağmen Selma ve Melih birbirlerini severler. Bunu öğrenen Şermin Selma'yı evden kovar, olayı öğrenen ve kıskançlık krizine giren Nejat'la kavga eden Selma evden kaçar, bir kaza geçrir, hastane odasında herkesin içinde Melihe olan aşkını haykırarak can verir. “Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye, syf,173”

ASLAN YÜREKLİ REŞAT (1967)

 (YEŞİL GÖZLÜ YOSMA)

Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Aslan
Görüntü Yönetmeni
: Dinçer Önal
Yapım: Ankara Film / Hayri Caner


Oyuncular: Tamer Yiğit, Gönül yazar, Süleyman Turan, Baki Tamer, Hayri Caner, Benan Öz, Behçet Nacar, Ece Han, Yavuz Karakaş, Birsen İz

Konu: Bir çete tarafından öldürülmek istenen zengin ve evli bir adamın benzeri olarak ortaya çıkan bir külhanbeyinin macerası.

ASLAN YÜREKLİ KABADAYI (1967)

Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Halit Refiğ Bülent Oran, Memduh Ün “Mike Spillane’nin “The Deep” isimli romanından uyarlama
Görüntü Yönetmeni: Mustafa Yılmaz
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün


Oyuncular: Ayhan Işık, Sevda Ferdağ, Atlan Günbay, Ayfer Feray, Süha Doğan, Nusret Ataer, Osman Nuri Ergün


Konu: Öldürülen arkadaşının intikamını alan bir polisin öyküsü.


Memduh Ün Anlatıyor:
Ayhan Işık'la yoğun çalıştıgım yıllardı Kara filmler çekiyordum art arda. Ayhan'a da bu filmlerin kahramanlığı yakışıyord u. Micky Spillane'in Mike Hammer dizisinden bir kitabı geçmişti. Elime. Deep başlıklı bu roman çok hoşuma gitmişti. Gerçi senaryoyu yazarken öykünün ikinci bölümünde kitaptan tamamen ayrıldık.


Mike Hamrner tipi aslında Kurtlar Vadisi'nden kaçmış gibiydi. Adamları vurur, kadınları öper, yatak odasına götürürdü. Özel dedektifti kendisi, lüks bir yazıhanesi, Velda isminde bir sekreteri vardı Ama aralarında bir ilişki olduğu hissettirilmiyordu bize. Senaryoda bana Halit Refiğ yardımcı oldu, diyalogları ise Bülent. Romanda bir takım kötü adamlar vardı. Sayısız cinayet işleniyor ve katil sonda film boyunca şipşak fotoğraflar çekip duran bir gazete muabiri çıkıyordu. Her olayın içinde dolaşan sümsuk bir herifti, hiç klmsenin dikkatini çekmeyecek kadar silik biriydi. Gazetecinin hangi nedenlerle bu kadar kişiyi öldürdüğünü anımsamıyorum. Ama benim amacım Ayhan'la bir film çekmekti, bu nedenle romana bağlı kalmak Ayhan'ı harcamak olurdu .


Filmin sonunda Ayhan istihbarat görevlisi çıkıyordu. Saçmaydı, ama buna zorunluyduk. Ayhan film boyunca herhalde 15-20 adam öldürüyordu, bu nedenle denetimden çıkmamız için polis kimliğini kullanmamız gerekmişti.
Filmi 22-23 günde çektim. Baştaki Toma Balcı'nın vurulduğu sahnenin dışında Ayhan'sız sahne yoktu. Ayhan sayılı gün verdiği için Aslan Yürekli Kabadayı'yı biraz aceleyle çektiğimi görüyorum bugün yeniden izlediğimde lşçiliğim bazı sahnelerde çok başarılı değil. Filmin ticaribaşarısı iyiydi. Ayhan Işık'lı öteki filmlerim kadar hasılat yapmıştı.


Filmde ıskaladığım bir şey cinsellik olmuş, hikaye boyunca onlarca adam sinek gibi ölürken cinsellik seyirciyi rahatlatabilirmiş oysa. Sevda Ferdağ'ı özellikle Altan Günbay'la olan karşılıklı sahnelerde iç gıcıklayıcı bir unsur olarak kullanabilirmişim, ama yapamamışım. Üzülerek itiraf ediyorum, ama ben hiçbir filmimde iyi bir biçimde kullanamadım cinselliği. Sevda Ferdağ'dan faydalanmak istemişim aslında, ama yeterli olamamış bu örneğin duş sahnesi çok utangaçça çekilmiş, aşırı kısa kullanmışım planları. Hiç koymasam daha iyiymiş. ( “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”, Kabalcı yayınları, Ağustao 2009-İstanbul )

 

ASLAN ARKADAŞIM “KUDUZ RECEP” (1967)

Yönetmen Senaryo: Aydın Engin 
Kamera: Cengiz Batuhan
Yapım: Efes Film / Mualla Özbek


OYUNCULAR: Yılmaz Güney, Figen Say, Tuncel Kurtiz, Metin Serezli, Danyal Topatan, İsmet Erten, İhsan Gedik, Faruk Panter


Konu: Olaylar Osmanlı İmparatorluğu döneminde geçer. Çevresinde 'Kuduz1 adıyla tanınan Recep (Yılmaz Güney), milliyetçi, yürekli ve herkesin çekindiği sarhoş bir serseridir. Keskin nişancılığıyla da ün yapan Recep, kendini bir kumandan olarak düşler. Düşman işgali altındaki ülkeyi kurtarmak için çevresindekileri ve arkadaşlarım örgütlemek, en büyük ideallerinden biridir. Bir gün, sırtına geçirdiği omuzlan sırmalı pasa elbisesiyle, göğsüne taktığı madalyalarla ortaya çıkıp, "işte şimdi biz de bir hükümet kurduk. Hükümet benim, paşa da benim," der Ardından arkadaşlarını topiayıp, düşmana karşı amansız bir savaşa girer. ...


Recep dağlarda çarpışırken, köyü basan düşmanlar kadınları öldürüp küçük çocukları da asarlar. Bu baskınlar sırasında Recep'in ailesiyle yakınları da öldürülmüştür. Recep, büyük bir kinle dağdan inip köyüne döner. Pusuya düşürülen genç adam, düşmanları tarafından alaya alınır. Kumandan olmak çapulcu işi değildir. Ceza olarak onu bir sala bağlayıp göle atarlar. Ama Recep kurtulur.
Recep'in ölmediğini öğrenen düşmanları, bu kez de köyündeki yavuklusu Zeynep'le (Figen Say) birlikte iki kızı kaçırırlar. Yıkık ve terk edilmiş bir eve götürülen kızlara işkence yapılır, dansöz elbiseleri giydirilip göbek attırılır. Recep delirmek üzeredir. Tüm arkadaşlarına, evlerine ve çocuklarına dönmeleri için emir verir. Tek başına kalan Recep, makineli tüfeğini bir dağ geçidine yerleştirip pusuya yatar. Düşmanları uzaktan görünür. Yakına geldiklerinde tetiğe durmadan basar. Tüm gücüyle bağırır, haykırır. O, asıl şimdi kudurmuştur. Recep, kurşun değil, içinde biriktirdiği kinini kusmaktadır. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”

 

ANJELİK OSMANLI SARAYLARINDA (*) (1967)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Yapım: Fatih Film / Müfit İlkiz


Oyuncular: Tamer Yiğit, Sevda Ferdağ, Turgut Özatay, Kadir Savun, Süha Doğan, Atilla Ergün, Feridun Çölgeçen, Vahi Öz, Cenk Er, Gülgün Erdem


Konu: Tarihi bir film

___________________________________
(*)Serge Anne Golon’un (1903-1972) tüm dünya dillerine çevirisi yapılan bir dizi “Angeélique” (Anjelik) isimli romandaki Şuh ve seksi kadın karakteri.

ANADOLU KIZI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü Cantürk
Görüntü Yönetmeni: Vahit Engin
Müzik: Kasım İnaltekin
Yapım: Klüp Film / Hüsnü Cantürk


Oyuncular: Fatma Girik, Şahin Gültekin, Önder Somer, Ali Şen, Meriç Başaran, Meltem Mete