Senaryo ve Yönetmen:Nejat Saydam
Kamera:Melih Sertesen
Yapım:Acar Film / Murat Köseoğlu
Oyuncular: Fikret Hakan (Adem Kaptan), Sevda Ferdağ (Deniz), Tanju Gürsu (Kâmil), Salih Güney (Hasan), Turgut Özatay (Rüstem), Baki Tamer (Kumandan), Suzan Avcı (Gül), Devlet Devrim (Nilgün), Atilla Ergun (Osman), Tamju Şarman, İsmail Varol (Kâzım), Nahide Kasay (Zeynep), Alp Aslan (Ali), Muammer Gözalan (Tahir), Handan Adalı (Neriman), İlhan Hemşeri, Ergun Köknar
Konu: Adı önce ‘Âdem ile Havva’ olarak düşünülen filmin tanıtım yazısında cennetten kovulmayla ilgili bir tavan resmi (1510) (Michelangelo) var.
[“Âdem için bir dünya yaratıldı//Ve Havva ile temeli atıldı//…//Sonradan yalan eklendi adına//Doyum olmadı yalanın tadına//**//Evvela Havva de-nedi sözünü//İnanmamak o gün doğ-du kadına//**//O günden beri söz er-keğin oldu//Bütün kâinata insanlar doldu.”]
Bayanlarla ilgili bu sert sözlerden sonra Âdem’i tanıyoruz. Saçları kırlaşmış, öfkesi burnunda bir Kaptan. Daha görüntüye ilk geldiğinde Şirket Müdürü’nün odasını altüst ediyordu. Gemi kazasında kusurlu bulunduğu için ‘Milletlerarası Denizcilik Teşkilatı’nın kararıyla artık kaptanlık yapamayacakmış. “Yaparım lan, kimse kaptanlığımı elimden alamaz” diye yırtınıyor ama yolun sonuna geldiği belli. Denizci giysilerini filmin büyük kısmında, yüzerken bile üzerinde taşıyacaktır.
‘İkizler’ dediği oğulları Hasan ve Kâmil. ‘Leyleğin yuvadan attığı yavrular’. Karısının doğum sırasında ölmesini onlardan biliyor. Bir arkadaşının dağ köyündeki çiftliğinde senelerdir dünyadan habersiz büyümüş gösterişli iki delikanlı. Habil ve Kâbil gibi, Hasan ne kadar yaşatmak isterse Kâmil o kadar öldürüyor. Âdem kararını vermiş yeni bir başlangıç yapacaklar. Birinin üzüntüsü başkası için kurtuluş olabiliyor. ‘O kaza, o uğursuz kaza’ olmasaydı genç-ler ‘ömürleri boyunca Allah’ın dağında hayvanlar gibi yaşayacaklardı’.
Yiyecek almak için Dereköy’e indiğinde köylüler birini dövüyorlardı. Dünya güzeli Döne. Açlıkla bir tavuk çalmış. “Peki, niçin açsın?” Yanıt çok çaresiz; “Bu köyde herkes bana düşman. Anam ‘kötü’ oldu. Babam da onu vurdu, mapusta. Bana ‘kötünün kızı’ diye bir lokma ekmek veren yok. Hırsızlık yapmasam açlıktan gebereceğim.
” Önce genç kızın adını Deniz olarak değiştirir. Evlenirler.‘İkizler’ zaten ‘ilk kez gördükleri deniz’ nedeniyle şaşkınken şimdi bir de ‘üveyana Deniz’ var. Çiftlikte biri topal biri kör üç beş köylü karısından başka kimseyi görmemişler. Artık aralarında hır gür eksik olmaz. Âdem, bir kavga sırasında Kâmil’i biraz fazla okşayınca, jandarma kumandanının yanına, kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Burada baba ve iki oğlu farklı şeyler yaşıyor. Kâmil, Lunapark’taki Gül’ün eline düşer. Zaten ‘kötü’ydü, burada öğrenmediği fenalık kalmaz. Hasan, Armatör Tahir Bey’in kızı Nilgün ile beraber olur.
Filmin ‘şeytan’ı Rüstem, Deniz’i gördüğünde arkadaşları Osman ve Ali ile sahilde çay içiyorlardı. Dudaklarından “Vay, vay, vay, bu ne? Allah’ım bu ne? Ulan Osman, ben bu kıza sahip olamazsam kendimi yiyip bitiririm be”
Bu sırada Âdem’in ‘Cennet Sahili’ için para bulması gerekir. Kaptanlıktan kal-ma birkaç ıvır zıvır’ı Rehinci Kazım’a vermeye gittiklerinde kasa açık ve para doluydu. “Al ordan, para al. Bu kadar çok paranın içinden senin aldığın parayı kim anlayacak.” Deniz’in söylediklerini yapınca hapishanenin yolu görünür.
[Korumasız kalan genç kıza Zeynep Teyze sahip çıkıyor(!). “Benim evim fakir fukara yuvasıdır. Kocanın evi gibi yer, içer, yatarsın.” Deniz, çorbasına konan uyku ilacıyla uyutulacak ‘şeytan’ da emeline ulaşacak. Neyse ki, çok hoş bir şekilde, üç arkadaş birbirlerini uyutunca plan gerçekleşmiyor. Meyhanedeki garson Orhan Çoban şaşkınlık içinde; “Bu akşam da önüne gelen uyuyor.”
Asıl kötülük ailenin içinden gelir. Kâmil iyice dağıtmış. Artık gündüz de içiyor. Bu sahnede filmin sürprizi ile karşılaşıyoruz. Nejat Saydam, işlerden yakınan Lunapark müdürü Ahmet rolünde. Seyirci, Gül’den bıkmış, ‘yenilik ve körpe güzel-ler istiyormuş’. Kâmil’in aklına Deniz gelir. Kaçırıp, “Atlas Okyanusu’nda Yakalanan Denizkızı” diye çadır tiyatrosunda şarkı söyletirler. Onu kurtarmak için çıkan kavgada Kâmil ölür. Hasan tutuklanır. 450. maddeden ipe gitmek üzere. ‘(Murat Çelenligil – sinematürk veri ta-banı)
Kamera:Melih Sertesen
Yapım:Acar Film / Murat Köseoğlu
Oyuncular: Fikret Hakan (Adem Kaptan), Sevda Ferdağ (Deniz), Tanju Gürsu (Kâmil), Salih Güney (Hasan), Turgut Özatay (Rüstem), Baki Tamer (Kumandan), Suzan Avcı (Gül), Devlet Devrim (Nilgün), Atilla Ergun (Osman), Tamju Şarman, İsmail Varol (Kâzım), Nahide Kasay (Zeynep), Alp Aslan (Ali), Muammer Gözalan (Tahir), Handan Adalı (Neriman), İlhan Hemşeri, Ergun Köknar
Konu: Adı önce ‘Âdem ile Havva’ olarak düşünülen filmin tanıtım yazısında cennetten kovulmayla ilgili bir tavan resmi (1510) (Michelangelo) var.
[“Âdem için bir dünya yaratıldı//Ve Havva ile temeli atıldı//…//Sonradan yalan eklendi adına//Doyum olmadı yalanın tadına//**//Evvela Havva de-nedi sözünü//İnanmamak o gün doğ-du kadına//**//O günden beri söz er-keğin oldu//Bütün kâinata insanlar doldu.”]
Bayanlarla ilgili bu sert sözlerden sonra Âdem’i tanıyoruz. Saçları kırlaşmış, öfkesi burnunda bir Kaptan. Daha görüntüye ilk geldiğinde Şirket Müdürü’nün odasını altüst ediyordu. Gemi kazasında kusurlu bulunduğu için ‘Milletlerarası Denizcilik Teşkilatı’nın kararıyla artık kaptanlık yapamayacakmış. “Yaparım lan, kimse kaptanlığımı elimden alamaz” diye yırtınıyor ama yolun sonuna geldiği belli. Denizci giysilerini filmin büyük kısmında, yüzerken bile üzerinde taşıyacaktır.
‘İkizler’ dediği oğulları Hasan ve Kâmil. ‘Leyleğin yuvadan attığı yavrular’. Karısının doğum sırasında ölmesini onlardan biliyor. Bir arkadaşının dağ köyündeki çiftliğinde senelerdir dünyadan habersiz büyümüş gösterişli iki delikanlı. Habil ve Kâbil gibi, Hasan ne kadar yaşatmak isterse Kâmil o kadar öldürüyor. Âdem kararını vermiş yeni bir başlangıç yapacaklar. Birinin üzüntüsü başkası için kurtuluş olabiliyor. ‘O kaza, o uğursuz kaza’ olmasaydı genç-ler ‘ömürleri boyunca Allah’ın dağında hayvanlar gibi yaşayacaklardı’.
Yiyecek almak için Dereköy’e indiğinde köylüler birini dövüyorlardı. Dünya güzeli Döne. Açlıkla bir tavuk çalmış. “Peki, niçin açsın?” Yanıt çok çaresiz; “Bu köyde herkes bana düşman. Anam ‘kötü’ oldu. Babam da onu vurdu, mapusta. Bana ‘kötünün kızı’ diye bir lokma ekmek veren yok. Hırsızlık yapmasam açlıktan gebereceğim.
” Önce genç kızın adını Deniz olarak değiştirir. Evlenirler.‘İkizler’ zaten ‘ilk kez gördükleri deniz’ nedeniyle şaşkınken şimdi bir de ‘üveyana Deniz’ var. Çiftlikte biri topal biri kör üç beş köylü karısından başka kimseyi görmemişler. Artık aralarında hır gür eksik olmaz. Âdem, bir kavga sırasında Kâmil’i biraz fazla okşayınca, jandarma kumandanının yanına, kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Burada baba ve iki oğlu farklı şeyler yaşıyor. Kâmil, Lunapark’taki Gül’ün eline düşer. Zaten ‘kötü’ydü, burada öğrenmediği fenalık kalmaz. Hasan, Armatör Tahir Bey’in kızı Nilgün ile beraber olur.
Filmin ‘şeytan’ı Rüstem, Deniz’i gördüğünde arkadaşları Osman ve Ali ile sahilde çay içiyorlardı. Dudaklarından “Vay, vay, vay, bu ne? Allah’ım bu ne? Ulan Osman, ben bu kıza sahip olamazsam kendimi yiyip bitiririm be”
Bu sırada Âdem’in ‘Cennet Sahili’ için para bulması gerekir. Kaptanlıktan kal-ma birkaç ıvır zıvır’ı Rehinci Kazım’a vermeye gittiklerinde kasa açık ve para doluydu. “Al ordan, para al. Bu kadar çok paranın içinden senin aldığın parayı kim anlayacak.” Deniz’in söylediklerini yapınca hapishanenin yolu görünür.
[Korumasız kalan genç kıza Zeynep Teyze sahip çıkıyor(!). “Benim evim fakir fukara yuvasıdır. Kocanın evi gibi yer, içer, yatarsın.” Deniz, çorbasına konan uyku ilacıyla uyutulacak ‘şeytan’ da emeline ulaşacak. Neyse ki, çok hoş bir şekilde, üç arkadaş birbirlerini uyutunca plan gerçekleşmiyor. Meyhanedeki garson Orhan Çoban şaşkınlık içinde; “Bu akşam da önüne gelen uyuyor.”
Asıl kötülük ailenin içinden gelir. Kâmil iyice dağıtmış. Artık gündüz de içiyor. Bu sahnede filmin sürprizi ile karşılaşıyoruz. Nejat Saydam, işlerden yakınan Lunapark müdürü Ahmet rolünde. Seyirci, Gül’den bıkmış, ‘yenilik ve körpe güzel-ler istiyormuş’. Kâmil’in aklına Deniz gelir. Kaçırıp, “Atlas Okyanusu’nda Yakalanan Denizkızı” diye çadır tiyatrosunda şarkı söyletirler. Onu kurtarmak için çıkan kavgada Kâmil ölür. Hasan tutuklanır. 450. maddeden ipe gitmek üzere. ‘(Murat Çelenligil – sinematürk veri ta-banı)