Powered By Blogger

25 Ağustos 2016 Perşembe

TURİST ZEHRA/(MERT ARKADAŞIM) (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Kayahan Arıkan
Kamera:Fevzi Eryılmaz,
Yapım:Hakan Film Kayahan Arıkan


Oyuncular: Sezer Sezin, Eyüp Uyanıkoğlu, Gülbin Eray, Mehmet Bahadır, Serap

 Olguner, Abdullah Ferah, Niyazi Vanlı, Türkân Şan, Arap Celâl,

TRAFİK BELMA (1967)

Yönetmen Sırrı Gültekin,
Senaryo Sadık Şendil
Kamera Sertaç karan,
Müzik Rauf Tözüm
Yapım Gültekin Film/Sırrı Gültekin


Yönetmen Yardımcısı: Tandoğan Çağlar, Kamera Asistanı: Şener Işık, LaboratuVar Şefi: Semih Peköz, Laboratuvar: İbrahim Güzel, Işık Şefi: Mazhar Eröz, Set: Samsunlu Şeref Güner Işık, Himmet Arı, İsmer Özçınar,

Oyuncular : Gönül Yazar (tarik Belma), Berkant (Berkant), Öztürk Serengil Berkant’ın eniştesi), Kenan Pars (Patron), Vahi Öz (Belma’nın babası), Suna Pekuysal (Berkant’ın ablası), Vasfi Uçaroğlu (Mıstık), Hüseyin Zan (Damat adayı), Jale Öz (Belma’nın annesi), Berç Kayahan, Jan Sırapyan (Ses Film Stüdyosunda hazırlanmış, Süperfon Stüdyosunda seslendirilmiştir.)


Konu: Zengin bir kızla, bir minibüs şoförünün öyküsü

TAPILACAK KADIN (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Nejat Saydam,
Kamera:Melih Sertesen,
Müzik:Tuncer Aydınoğlu,
Yapım:Acar Film/Murat Köseoğlu


Oyuncular: Türkan Şoray, Murat Soydan, Muzaffer Tema, Ali Şen, Ergun Köknar, Sunay Sun, Nihalcık

Konu: Kendisini meşhur eden gazino patronuyla, genç bir talebinin aşkı arasında karar veremeyen genç, güzel bir şarkıcı kadının aşk öyküsü…


ŞEYTANIN OĞLU/GADDAR (1967)

Yönetmen: Mehmet Aslan,
Senaryo: Yılmaz Güney,
Kamera:Rafet Şiriner,
Yapım: Şahinler Film/Nami Dilbaz


Reji Asistanı: Birsel Kaya, Kamera Asistanı: Ferhan Bakır, Prodüksiyon Amiri: Recep Kayseri, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Laboratuvar Şefi: İbrahim Üstün, Laboratuvar: Hüseyin İnci, Şaban Aldemir, Negatif Montaj: Ender Teker, Matipo: Şeref Mehtap, (Lâle Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)


Oyuncular: Yılmaz Güney, Birsen Menekşeli, Peri Han, Hayati Hamzaoğlu, Cenk Er, Süha Doğan, Atilla Ergün, Asuman Arsan, Haydar Karaer, Ahmet Koç, Hüseyin Zan, Enver Dönmez, Hüseyin Güler, Yaşar Şener, Osman Türkoğlu, Ayton Sert, Zeki Sezer


Konu: Tüm polis örgütünde ve çevresinde Baba Kazım (Yılmaz Güney) diye anılan ünlü soyguncu nihayet yakalanır. Kazım garip bir adamdır. Polis, sorgulama sırasında tek laf alamaz Kasım'ın. Oysa, gizli kalmış bazı olayların aydınlanması için Kazım’ın konuşması gerekmektedir. Çünkü, düğümü o çizecektir, Uzun bir bekleyişten sonra polis, Kazım'ın konuşması için bir çare bulur, Bu çare, cinayet masasının genç polislerinden Kemal'dir. Kemal (Cenk Er), çalışkan ve karate ustası bir emniyet görevlisidir. Kemal, hüküm giymiş bir mahkum kimliğiyle hapishaneye sokulacak ve Kazımla sıkı bir dostluk kurmaya çalışacaktır. Kemal böyle bir göreve hazırlandığı sırada, usun süredir ihmal ettiği nişanlısı Birsen'le (Birsen Menekşeli) tartışır. Birsen nişan yüzüğünü atarak Kemal'den ayrılır.


Genç polis, hücre cezasını tamamlayan Kazımla tanışır. Ona dostluk ilişkileri içinde yaklaşır. Aslında Kazım, herkesledost olmayan mesafeli, zor bir adamdır. Kazım'ın hapishanedeki tek dostu, koğuş arkadaşı İdamlık Ali'dir (Atilla Ergün). Gizlice izlendiğinden habersiz olan Kazım, giderek Kemale ısınmaya başlar. Onu sevdiğinden adını da 'Evlatlık' koyar. Bir gün, hapishane avlusunda volta attıkları sırada Kemal, Kazım'a kaçma teklifine bulunur. Kazım bu teklife sıcak bakmaz. O daha çok gençtir. Böyle bir kaçma planını idamlık Ali'yle birlikte gerçekleştirecektir.


Bir gece Kazım’la Ali, yemekhanede mahsustan kavga çıkarırlar. Mahkumlar birbirine girer. Ortalık karışmıştır. Bıçakların ve şişlerin zuladan çıkarılıp kullanıldığı kavgada Kazım, İdamlık Ali ve Kemal yaralanır. Yaralılar hastanededir. Kazım'ın önemli adamı Tank (Hayati Hamzaoğlu), kaçış planının dışarıdaki destekçisidir. Hastanenin tuvaletine bir silahla bir demir kesici koydurur. Kazım, gece çişe kalktığında gizli emanetleri alıp idamlık Ali'yle birlikte demir parmak-lıkları keserler. Dışarıda bekleyen arabaya binip kaçarlarken, jandarmaların ateşiyle Ali vurulur. Kazım, peşine düşen Kemal'i bırakmaz. Bir depoda gizlenirler. Polis bir ihbar üzerine depoyu basar. İhbarların giderek sıklaşması Tarık ve Kazım’da kuşkuya neden olur.
Aralarındaki kalleş kimdir? Kemal, topun ağzındadır. Neden sonra aralarına aldıkları Kemal'in polis olduğu ortaya çıkar. Kazım, aralarına alıp bağrına bastığı Kemal'i asla affetmez. Onu öldürecektir. Kemal, son arzusu olarak annesini görmek istediğini söyler. Tarık annesini getirmek üzere verilen adrese gider. Karşısındaki kadın, Kâzım'ın eski sevgilisi Nevin’dir (Asuman Arsan). bıraktığı iki aylık çocuğundan haberi yoktur. Kazım, hapse girerken Nevin bir başkasıyla evlenir ve kocası Kemal'i üzerine alır.


Tank, Nevin'i depoya getirdiğinde Kazım, Kemal'in oğlu olduğunu anlamıştır. Kazım'ın isteği üzerine Kemal'e bir şey söylemezler. Kazım, oğlunu annesiyle baş başa bırakıp, Tarık ve sevgilisi Peri Han’la birlikte depoyu terk eder. Polis peşlerindedir. Kaçakların arabası bir hendeğe yuvarlanır. Kazım, çevresini saran polisleri öldürür. Karşısında yalnızca Kemal vardır. Kader, onları yıllar sonra baba ve oğul olarak karşı karşıya getirmiştir. Kazım ateş etmez. Çünkü silahında kurşun yoktur. Kemal'in kurşunuyla yere yığılır. Ve son bir kez oğluna acıyla gülerek bakar. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”



 

ŞEYTANIN OĞLU/GADDAR (1967)

Yönetmen: Mehmet Aslan,
Senaryo: Yılmaz Güney,
Kamera:Rafet Şiriner,
Yapım: Şahinler Film/Nami Dilbaz


Reji Asistanı: Birsel Kaya, Kamera Asistanı: Ferhan Bakır, Prodüksiyon Amiri: Recep Kayseri, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Laboratuvar Şefi: İbrahim Üstün, Laboratuvar: Hüseyin İnci, Şaban Aldemir, Negatif Montaj: Ender Teker, Matipo: Şeref Mehtap, (Lâle Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)


Oyuncular: Yılmaz Güney, Birsen Menekşeli, Peri Han, Hayati Hamzaoğlu, Cenk Er, Süha Doğan, Atilla Ergün, Asuman Arsan, Haydar Karaer, Ahmet Koç, Hüseyin Zan, Enver Dönmez, Hüseyin Güler, Yaşar Şener, Osman Türkoğlu, Ayton Sert, Zeki Sezer


Konu: Tüm polis örgütünde ve çevresinde Baba Kazım (Yılmaz Güney) diye anılan ünlü soyguncu nihayet yakalanır. Kazım garip bir adamdır. Polis, sorgulama sırasında tek laf alamaz Kasım'ın. Oysa, gizli kalmış bazı olayların aydınlanması için Kazım’ın konuşması gerekmektedir. Çünkü, düğümü o çizecektir, Uzun bir bekleyişten sonra polis, Kazım'ın konuşması için bir çare bulur, Bu çare, cinayet masasının genç polislerinden Kemal'dir. Kemal (Cenk Er), çalışkan ve karate ustası bir emniyet görevlisidir. Kemal, hüküm giymiş bir mahkum kimliğiyle hapishaneye sokulacak ve Kazımla sıkı bir dostluk kurmaya çalışacaktır. Kemal böyle bir göreve hazırlandığı sırada, usun süredir ihmal ettiği nişanlısı Birsen'le (Birsen Menekşeli) tartışır. Birsen nişan yüzüğünü atarak Kemal'den ayrılır.


Genç polis, hücre cezasını tamamlayan Kazımla tanışır. Ona dostluk ilişkileri içinde yaklaşır. Aslında Kazım, herkesledost olmayan mesafeli, zor bir adamdır. Kazım'ın hapishanedeki tek dostu, koğuş arkadaşı İdamlık Ali'dir (Atilla Ergün). Gizlice izlendiğinden habersiz olan Kazım, giderek Kemale ısınmaya başlar. Onu sevdiğinden adını da 'Evlatlık' koyar. Bir gün, hapishane avlusunda volta attıkları sırada Kemal, Kazım'a kaçma teklifine bulunur. Kazım bu teklife sıcak bakmaz. O daha çok gençtir. Böyle bir kaçma planını idamlık Ali'yle birlikte gerçekleştirecektir.


Bir gece Kazım’la Ali, yemekhanede mahsustan kavga çıkarırlar. Mahkumlar birbirine girer. Ortalık karışmıştır. Bıçakların ve şişlerin zuladan çıkarılıp kullanıldığı kavgada Kazım, İdamlık Ali ve Kemal yaralanır. Yaralılar hastanededir. Kazım'ın önemli adamı Tank (Hayati Hamzaoğlu), kaçış planının dışarıdaki destekçisidir. Hastanenin tuvaletine bir silahla bir demir kesici koydurur. Kazım, gece çişe kalktığında gizli emanetleri alıp idamlık Ali'yle birlikte demir parmak-lıkları keserler. Dışarıda bekleyen arabaya binip kaçarlarken, jandarmaların ateşiyle Ali vurulur. Kazım, peşine düşen Kemal'i bırakmaz. Bir depoda gizlenirler. Polis bir ihbar üzerine depoyu basar. İhbarların giderek sıklaşması Tarık ve Kazım’da kuşkuya neden olur.
Aralarındaki kalleş kimdir? Kemal, topun ağzındadır. Neden sonra aralarına aldıkları Kemal'in polis olduğu ortaya çıkar. Kazım, aralarına alıp bağrına bastığı Kemal'i asla affetmez. Onu öldürecektir. Kemal, son arzusu olarak annesini görmek istediğini söyler. Tarık annesini getirmek üzere verilen adrese gider. Karşısındaki kadın, Kâzım'ın eski sevgilisi Nevin’dir (Asuman Arsan). bıraktığı iki aylık çocuğundan haberi yoktur. Kazım, hapse girerken Nevin bir başkasıyla evlenir ve kocası Kemal'i üzerine alır.


Tank, Nevin'i depoya getirdiğinde Kazım, Kemal'in oğlu olduğunu anlamıştır. Kazım'ın isteği üzerine Kemal'e bir şey söylemezler. Kazım, oğlunu annesiyle baş başa bırakıp, Tarık ve sevgilisi Peri Han’la birlikte depoyu terk eder. Polis peşlerindedir. Kaçakların arabası bir hendeğe yuvarlanır. Kazım, çevresini saran polisleri öldürür. Karşısında yalnızca Kemal vardır. Kader, onları yıllar sonra baba ve oğul olarak karşı karşıya getirmiştir. Kazım ateş etmez. Çünkü silahında kurşun yoktur. Kemal'in kurşunuyla yere yığılır. Ve son bir kez oğluna acıyla gülerek bakar. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”



 

ŞEYH ŞAMİL (1967)

Senaryo ve Yönetmen : Natuk Baytan
Kamera:Mengü Yeğin
Yapım :Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Murat Soydan, Sevinç Pekin, Erol Taş, Yılmaz Köksal, Güzin Özipek

► İmam Şeyh Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası Dengau Muhammed’dir. Şamil Kumuk kökenli bir Türk'tür. 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı. 20 yaşına geldiğinde iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu. Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı. Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi oldu. Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı. Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı vardı. İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu. Şamil’in Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin, Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed

ŞAŞKIN HAFİYE KİLİNGE KARŞI (1967)

Yönetmen : Natuk Baytan
Senaryo
Hulki Saner  (*)
Foto Direktörü: Manasi Fimeridis
Yapım: Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Sadri Alışık, Murat Soydan, Nurlan San, Cevat Kurtuluş, Ekrem Gökkaya


Konu: Çok değerli bir elması ele geçirmeye çalışan iskelet adamla, peşine düşen iki gazetecinin macera öyküsü.

_________________________________________

(*) Pierre Souvestre (1874-1914) ve Marcel Allain’in (1885-1969) yazdıkları hikayeden, André Hunebelle’nin (1896-1985) 1974 yılında filme çektiği “Fantomas” isimli filminden ve Killing fo-toromanından uyarlama. Filmde başlıca rolleri, Fransız sinemasının dünyaca bilinen şu isimler oynamışlardır: Jean Marais (1913-1998), Lois de Funes (1914-1983), Mylene Demonget (1935), Jacques Dynam (1912-2004) kyn: www.imdb.com

ŞARK YILDIZI (1967)

Yönetmen: Asaf Tengiz
Senaryo: Vecdi Uygun
Kamera: Feridun Kete
Yapım: Tengiz Film/Asaf Tengiz


Oyuncular: Yıldız Tezcan, İrfan Atasoy, Yıldırım Gencer, Feridun Karakaya, Hüseyin Baradan, Hulusi Kentmen, Danyal Topatan


Konu: Küçükken geçirdikleri yangın sonucu ailesinden ayrı kalmış, onlardan hiç haber alamayan, Türkiye Hindistan büyükelçisinin evlatlığı olarak büyüyen bir genç kızın sonradan babasından kalan miras sonucu peşine düşen mafyanın, paraya ulaşmak için işledikleri cinayetler, olayı çözmek için görevli gizli polis ile bu genç kız arasında oluşan yakınlaşma ve miras avcılarının yakalanması, bu genç kızın yıllar sonra hiç haber alamadığı ağabeyine ve annesine kavuşmasının sonu mutlulukla biten hikayesi.

ŞOFÖR PARÇASI (1967)

Yönetmen:Mehmet Aslan,
Senaryo:Vecdi Uygun,
kamera:Rafet Şiriner,
Yapım:Şafak Film/Alaattin Perveroğlu


Oyuncular: Fikret Hakan, Pervin Par, Yılmaz Köksal, Ali Şen, Baki Tamer, Buket Sokullu, Sami Tunç

SÜRTÜĞÜN KIZI (1967)

Yönetmen: Ertem Eğilmez,
Senaryo
Sadık Şendil, (*)
Operatör:Kriton İlyadis,


Yapım:Arzu Film / Ertem Eğilmez, Nahit Ataman


Oyuncular: Fatma Girik, Önder Somer, Tugay Toksöz, İhsan Yüce, Zeki Alpan, Münir Özkul, Suna Selen, Zuhal Üstüntaş, Danyal Topatan, Mürüvvet Sim, Güzin Özipek, Nezihe Güler, Hakkı Haktan,Yıldızoğlu, Ahmet Kostarika, Natuk Baytan, Nermin Özses, Aynur Aydan, Hikmet Gül, Zeki Sezer, Giray Alpan, Nuri Tuğ, Hakkı Haktan, Sadettin Düzgün, Mahmure Handan, Mehmet Büyükgüngör, Sıdıka Duruer , Araksi Heba, Faik Coşkun, Kayhan


Konu: Çarliston Ziya'nın (M.Özkul) çadır tiyatrosunda çalışan Tango Suzan (F.Girik), tiyatroda geçirdiği bir kaza sonucu tedavi için çağrılan Dr. Kenan'a (Ö.Somer) aşık olmuştur. Dr. Kenan da onu sevmiştir. Asil bir aileden Akif Paşa’nın (R.K.Arduman) oğlu olan Kenan hiç evlenmemiş olan ablaları Huriye (Z.Üstüntaş) ve Nuriye'nin (G.Özipek) tüm ısarlarına rağmen Suzan ile evlenir. Ziya'da Suzan'ı sevmiştir ama karşılık alamamıştır. Suzan bu asil ailenin içinde sıkılmaya başlayınca gizli gizli tiyatroya gitmeye başlar. Bu Kenan'ı üzmekte ailesini ise kızdırmaktadır. Sonunda ayrı yaşamaya başlarlar. Suzan'ın Oya (S. Nur) adlı bir kızı vardır. Onu tiyatro ve terzilikten kazandığı paralarla okutmaktadır. Oya babasına kızgındır ama Suzan onu babası ile de görüştürmektedir. Aradan yıllar geçer. Oya büyümüş ve Erol (T.Toksöz) adlı bir genç ile evlenmeye karar vermiştir. Fakat Suzan'ın o çaçaron hali Erol'un zengin ailesi üzerinde kötü etki yaratmıştır. Suzan kızını zorla babası Kenan'ın yanına gönderir. Ama halaları yüzünden sürekli tartışırlar. Bu arada Kenan da Suna (S.Selen) adlı bir kadın ile evlenmek ister. Ama yapamaz. Çünkü Suzan'ı unutamamıştır. (Burçak Evren, “İki Ün’lü Kdın Fatma Girik”

___________________________________________



(*) Olive Higgins Proutly’nin (1882-1974) romanından Harry Wagstaff Gribble’nin (1896-1981), uyarlamasıyla King Vidor (1894-1982) tarafından film aktarılan ve 6 Ağustos 1937 yılında Amerika’da (USA) gösterime giren “Stella Dalla” isimli film-den uyarlama. Bu filmde başlıca oyuncular şunlardır: Barbra Stanwyck (1907-1990), John Boles (1895-1969) ve Anne Shirley (1918-1993)




SÖZDE KIZLAR (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam
Eser: Peyami Safa
Kamera: Melih Sertesen
Yapım:  Acar Film / Murat Köseoğlu


Sesleri alan ve Müzikleri hazırlayan: Tuncer Aydınoğlu, Prodüktör Amiri: Melih Üstüngör, Reji Asistanı: Ergun Köknar, Operatör: Tosun Bayrı, Prodüksiyon: Abdullah Pak, Skrip: Şener Şen, Montaj, Özdemir Arıkan, Ali Berkan, Senkron: Arif Ünal, Laboratuvar: Recai Karakaş, Tanaş Petridis, Sedat Tuncel, Teknik Ekip, Yılmaz Angün, İsmail Küçük, Hasan Ceylan, Dekorlar: Bilal Uysal, Erdil Bemirbağ, Işıklar: Cengiz Arlı, Ahmed Ateş, Hikmet Tülek, Set Amiri, Fethi İnan,


Oyuncular: Ediz Hun (Bahri), Filiz Akın (Mebrure), Suzan Avcı, Devlet Devrim (Ayla), Önder Somer (Behiç), Funda Postacı (Hatice), Tülay Erdeniz (Zehra), Meriç Başaran, Reha Yurdakul (Salih), Ergun Köknar, Ferah Nur, Baki Tamer (Ahlak masası Şefi), Nahire Kosay, Sevim Sevil, Mümtaz Alpaslan, Gonca Şenay, İsmail Varol, Handan Adalı, Şener Şen, Abdullah Pak, Taliha Saltı, Tevfik Soyurgal, Nezihe Güler, Baykal Arda, Necabeddin Yal, Muzaffer Yenen
 

[Sözde Kızlar, İstanbul’un çeşitli köşelerinde ve kenar mahallelerinde yaşayıp da, özledikleri yüksek hayatın sihrine kapılıp, yoldan çıkan, genç kızların, gerçek hayattan alınmış hikayeleridir.

Bu filmi, şerefli genç Türk kızlarımıza ve iyi evlat yetiştirme savaşının büyük öncüleri olan ana ve babalara, bu yolda büyük fedakârlıklarla çalışan ahlâk zabıtası mensuplarına ithaf ederiz. “ACAR FİLM”]

Film jeneriği yukarıdaki açıklama ile başlar.


Konu: Mebrure’nin yaşadığı kasabada kimsesi kalmamış ve İstanbul’da yaşayan zengin bir aile olan halasının yanına gitmek zorunda kalır. Ancak gemiden indiğinde (ki bu gemi denizaşırı ülkelere arasında çalışan bir yolcu gemisidir). Bir kapkaçcı tarafından çantası çalınır, çantasıyla beraber gideceği köşkün adresi de kaybolur. Sadece köşkün iki sene ölen sahibi olan beyin ismi aklında kalmıştır. Olaya el koyan polisin sıkı bir çalışması sonunda köşkün adresi bulunur ve bir polis eşliğinde Mebrure (F. Akın) köşke teslim edilir.
Sabahın erken saatlerinde köşkte Mebrure’yi karşılayanların içinde Suzan Avcı ve hizmetçi de Vardır üstelik ikisi de bir kilot ve sütyenle gezinmektedirler. Belli ki köşk bir amaçla kullanılmaktadır. Bunu filmin ilerleyen dakikalarında daha belirgin görmek mümkün olacaktır. Mebrure köşk için yeni bir sermaye, düzenlenen seks partilerinde ise taze bir avdır müşteriler için.


Köşkün zampara kadın avcısı Behiç (Onder Somer)hemen kancayı Mebrure’ye takarsa da kesinlikle yüz bulamaz. Çünkü bu çirkef yaşantıyı görmüş, kızların uçurumun eşiğine gel-diklerini anlamıştır.
Köşkte verilen partilere gelen kızların hepsinin de hayali zengin bir koca bulup sefil yaşantılarından kurtulmaktır. Aslında filmde anlatılmak istenen ana tema dışına biraz çıkılarak, yarı çıplak onlarca kızın erotik görüntüleri sanırım biraz daha seyirci toplamıştır salonlaraVerilen bir partide Lord lakaplı dostları partiye arkadaşı Bahri’yi (Ediz Hun) de getirir ve bahri ile mebrure’nin ilk karşılaş-tıkları bu sefil ortamdır.
Köşkte Yapılan bu toplantılardan ahlak masası polisleri de farkındadır ve yapılan bir baskınla hepsi zührevi hastalıklara ve emniyete götürülür. İçine düştüğü bu durum karşısında kızlardan biri merdiven boşluğundan atlayarak intihar eder. Bu olay diğer kızlara da bir ders olmuştur. İçine düştükleri bataktan kurtulmak isterlerse de Behiç, her türlü ahlaksızlıklarla gene karşılarına dikilir. Yüksek bir fiyatla kızlar bu sefer bir arap şeyhinin vereceği seks partisine katılacaklardır. Kandırılan kızlar bir otobüse doldurularak yola çıkarılırsa da, polis işin aslını öğrenmiş ve çetenin peşine düşmüştür. Behiç ve arkadaşları tutuklanmış ve kızlar temiz aile yuvalarına dönerek kendi mahallelerinde bulunan kişilerlerle dengi dengine bir yaşam kurmuşlardır. Mebrure’nin de bu çirkefin içinde olduğunu zanneden Bahri, işin aslının böyle olmadığını anlamış ve af dileyerek, birbirlerine kavuşmuşlardır.


► ‘Shazam’ (1960) (Lee Hazlewood / Duane Eddy). The Shadows’dan dinle-diğimiz (1963) melodiyle eğlenen gençler. Fahri de ‘Gençlik Nereye Gidiyor’ isimli doktora tezi için aralarına katılmış, verip veriştiriyor; “..Yeter artık. Biraz da kendinizden utanın.. İsteseniz, şuurlu olsanız bir koca dünya yaratabi-lirsiniz. Şu anda binlerce genç üniversitelerde, fizik laboratuvarlarında, tıp araştırmalarında müthiş bir çalışma yarışı içindeler. Sizlerse uçurumun eşiğindesiniz..”

Bir ilk romanın (Peyami Safa) (gazetede yayınlanışı 1922 / kitap olarak 1925) ikinci çevrimi. 1960’lar. (Romanda 1910’ların sonu). İstanbul. ‘Portrait of my Mother’ (1965) (Hadjidakis) ve Samsun gemisi. Güzel bir genç kız, Mebrure, babası, Tuhafiyeci İhsan Efendi ölüp kimsesiz kalınca İskenderun’dan buralara gelmiş ve gelir gelmez de çantasını yankesicilere kaptırmış. (Yönetmen Nejat Saydam’ı polis çağıran kişiler arasında görmek çok güzel.) Akrabası, ‘eski fabrikatörlerden’ Raif Dinçer’i (romanda ‘sefaret müsteşarı’ Nafi Bey) arıyor. O da iki sene önce ölmüş, karısı Nazmiye, kızı Nevin ve oğlu Behiç, villalarında vur patlasın çal oynasın çılgın bir yaşam sürüyorlar. [Romandaki genç kız ise Manisa’dan geliyor.Babasını Yunanlılar tutuklanmış. Öldü mü kaldı mı belli değil. Önce, akrabalarını (romanda Eski Bağdat Caddesi’nde, filmde Şişli’de) bulacak. Sonra da ‘Muhacirin İdaresi’nden babası hakkında bilgi edinecek.]
‘Son Hatıra’ (1968) filminde Kemal Bey’in olan bu köşkte ‘Mütareke Yılları’ yozlaşmasını görüyoruz. ‘Ahlâk çöküntüsü’; ‘Medeniyetin neden olduğu bocalama’; ‘Nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışma’.


Genç kız (bundan sonra adı Mebo/Mebruş olacak), evdeki ilk sabah bahçeye bakarken Behiç de gece boyunca beraber olduğu Belma’yı pencereden ‘yolcu ediyordu’. [Filiz Akın’ı, bu sırada giydiği hırka ile ‘Sabah Yıldızı’ (1968) filmindeki Şefika Hanım’ın evinde göreceğiz.] Evde yok yok. Kumar, morfin, seks partileri. Dikkat çekici bir şey, özellikle filmin sonlarında, erkekler çoğunlukla yaşlı ve varsıl, kızlar ise gencecik ve yoksul. ‘Sözde Kızlar’ hep çift isimli. Kenar mahallede Hatice, Zehra, Nuriye, Ayşe, Saliha; Sosyete semtlerinde Belma, Güzin, Aynur, Ayla, Nur. Zamanımızda ise, artık, vücutlarından ‘özveride bulunarak’ bile buralara yaklaşamazlar. Mebrure.. Yıllarca önce ‘lastik çizmeleri sarı sarı çamurlu üç kişinin saldırısına uğramış’. Bu nedenle ‘erkeklerden korkuyor’. Durumu anlayan Siret (kitapta Siyret) ‘uyku ilacı veriyorum’ diye onu morfine alıştırır. Nede olsa Tıbbiyenin son sınıfından kovulmuş, bu işlerden az çok anlıyor. Elinde hep bir pipo. (Romanda ise ‘tecavüz ve morfine alıştırma’ yok ve Siyret, ‘Kommersiyale Bankası’nda çalışı-yor. Tütün seçimi puro) 


Behiç..Yakışıklı bir genç. [Romandaki bıyıksız, yüzünü pudralıyor ve frengili. Belma’dan olan çocuğunu (o da frengili) öldürüp Vaniköy’de bir yere gömmüş.] Her numarayı denemesine karşın Mebrure’yi elde edemez. ‘Mütareke’ dönemindeki İstanbul Hükü-metini (Mebrure ise Anadolu’yu) yansıtıyor (Cevdet Kudret).





SÖYLEYİN GENÇ KIZLARA (1967)

Yönetmen Hasan Kazankaya
Senaryo: Şeref Gedik
Kamera: Feridun Kete, Kaya Ererez,
Yapım: Kazankay Film / Hasan Kazankaya


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Ekrem Bora, Salih Güney, Sevinç Pekin, Meral Sayın, Semiramis Pekkan, Tunç Oral, Gürel Ünlüsoy, Nuran Aksoy, Senih Orkan, Nuran Aksoy, Senih Orkan, Giovanni Scognamillo, Ayla Algan, Ajda Pekkan, Esen Püsküllü, Fikret Hakan, Gülsüm Kamu, Hayati Hamzaoğlu, İzzet Günay, Sevda Ferdağ, Yusuf Sezgin


Konu: Ünlü yönetmen Turhan Bora (Ekrem Bora), çekeceği son filminde oynatmak için fotojenik güzel bir kız aramaktadır. Çok sert ve sinirli bir yapıya sahip olduğu için onunla çalışmayı kimse istememektedir. Turhan Bora, bir gün tesadüfen Hülya (Hülya Koçyiğit) adlı bir kızla tanışır. Turhan Hülya'yı başrole çıkarınca herkes tarafından çok beğenilir. Kısa zamanda ünlü bir yıldız olur. Turhan kısa zamanda Hülya'ya aşık olmuştur ama Hülya Salih (Salih Güney) adlı başka bir oyuncu gence aşıktır. Turhan aşırı kıskançlığından Salih'e hiçbir filmde rol verdirmez. Amacı Hülya'nın kendisine dönmesini sağlamaktır. Fakat bir süre sonra bunu başaramayacağını anlar. İkisinin başrolde oynayacağı bir filmi gizlice planlar ve destekle

SON SÖZ BENİM (1967)

Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Ali Fuat Kalkan
Kamera: Yılmaz Ceylan
Yapım: Çan Film / Zeki Çan


Oyuncular: Sevda Ferdağ, Cihat Aşkın, Tansu Sayın, Senih Orkan, Feridun Çölgeçen, Necip Tekçe, Ersun Kazançel, Ferda Ferdağ, Hakkı Haktan, Hüseyin Güler, Hakkı Kıvanç, Kemal Aydan


Konu: Kız kardeşini randevuevine düşü-renlerden intikam alan bir gencin öyküsü.

SON KURBAN (1967)

Yönetmen:Oksal Pekmezoğlu
Senaryo:Vecdi Uygun
Kamera:Manasi Filmeridis
Yapım:Okay Film


Oyuncular: Göksel Arsoy, Figen Say, Sevinç Pekin, Yıldırım Gencer, Hayati Hamzaoğlu, Kenan Pars, Güzin Özipek, Gülgün Erdem, Hüseyin Peyda

Konu: Bir iftira sonunda hapise düşüp,kaçarak intikam alan bir gencin aşk ve macera öyküsü

SON GECE (1967)

Yönetmen:Memduh Ün
Senaryo:Memduh Ün,Halit Refiğ
Eser:Esat Mahmut Karakurt
Kamera:Mustafa Yılmaz
Yapım:Uğur Film / Memduh Ün


Sanat Yönetmeni: Niyazi Er, Kurgu: Özdemir Arıtan,


Oyuncular: Kartal Tibet, Fatma Girik, Aliye Rona, Naci Erhun, Cahit Irgat, Sevda Nur, Ahmet Turgutlu, Asım Nipton, Nezihe Güler, Eva Abrahamson, Hüseyin Güler, Enver Dönmez, Erdoğan Seren, İhsan Gedik, Mehmet Büyükgüngör, Gani Dede, Kamer Sadık, 


Konu: Birinci Dünya Savaşı sırasında geçen filmde Romanya sınırları içerisindeki bir kasabaya giren Türk birliğinin komutanı Yüzbaşı Faruk (Kartal Tibet) ile Romen bir generalin kızı olan Mariora (Fatma Girik) arasındaki aşk anlatılır. Düşman kamplarda savaşa girmiş iki ülkenin çocukları olmaları yetmiyormuş gibi Mariora’nın babası da Yüzbaşı Faruk tarafından öldürülmüştür. Bu içinden çıkılmaz durum Yüzbaşı Faruk’un karargah olarak Mariora’nın halasının evini seçip oraya yerleşmesiyle daha da karmaşıklaşır.

Memduh Ün Anlatıyor:

 
O günlerde, her yıl olduğu gibi, işletmelerime film teslim edeceğim tarih yaklaşmıştı ve yine konu bulamamıştım. Bu nedenle ve Halit’e kendi seçtiği bir dizi film çektirdim. Carmen'den uyarladığı Erkek ve Dişi, Alexandre Dumas'nın ünlü Üç Silahşörler’inden uyarladığı Üç Korkusuz Arkadaş, Canım Sana Feda, İstanbul'un Kızları, Karakolda Ayna Var, Kız Kolunda Damga Var adlarını taşıyordu bu çalışmalar. Bunlardan Fatma Girik'in dişi Bond oynadığı Karakolda Ayna Var filmi iyi iş yapmış, gene Fatma'nın oynadığı Kız Kolunda Damga Var orta karar İstanbul'un Kızları da maliyeti düşük olduğundan küçük bir kar bırakmıştı.…


Bu nedenle toparlanmak amacıyla bir yöntem düşündüm Kırkların sonundan başlayarak iş yapmış filmleri listeledim, bunlardan bazılarını yeniden çekmeyi kararlaştırdım. Son Gece bu toparlanma tasarımın içinde yer alan ilk çalışmaydı.


Son Gece'yi ilk çeken Sami Ayanoğlu'ydu ve film çok büyük iş yapmıştı. Ama filmi iyi irdeleyememişim herhalde, neden çok iyi iş yaptığını anlayamamışım. Kendi filmimi bugün izlediğim zaman gördüm bunu. oysa Son Gece'yi büyük bir özenle çekmiştim.


Son Gece'nin ilk yapımının hasılat getirmesinin nedeni, ulusal duygularımızı harekete geçirmesiydi. Ben çekim öncesi, Ayanoğlu'nun filmlerinin negatifini de bulmuş, içinden bazı belgesel sahneleri alıp kullanmıştım. Ama ellilerin hamasi duygularıyla, altmışların duyarlığı tam örtüşmediği için olacak ticari başarı beklediğimiz kadar büyük olamadı. 7 numaralık iş yaptı Son Gece ve çok kötü filmlerim arasında seçkin yerini aldı.


Filmin en büyük tutarsızlığı, senaryosundaki aksaklıklardan geliyor. Kahramanımız jön kızın babasını öldürüyor istemeden de olsa ve doğallıkla bir nefret doğuyor aralarında. Ama nefretin aşka dönüştüğü süreci filmde görmüyoruz. Çok büyük bir eksiklik bu. Nefret dolu kızın kahramana pat diye aşık olduğunu izliyoruz sadece.


Filmin öyküsü Romanya'da geçiyordu. Oysa bütün köylüler Türkçeyi mükemmel konuşuyorlardı. Altyazı yapsak o zaman da bütün film altyazıyla dolar, seyirciler salona girmezdi. Yani doğru olanı yapmamızın olanağı bulunmuyordu. Bir yığın Amerikan filminde de söz ettiğim bu tutarsızlığı gördüm ben. Üstelik de çok iyi iş yapmış olan Son Gece'nin ilk yapımında da herkes Türkçe konuşuyordu.


Romen askerlerinin Fatma'ya tecavüz ettikleri sahneyi göstermeyerek Fatma'nın haykırışlarıyla vermeye çalışmışım, ama gene de ünlü sansür kurulu oraların filmden çıkarılması koşuluyla oynamasına izin vermişti. Sansürde parça kestikleri zaman negatifi istiyorlardı. Bu uygulamadan o kadar usanmıştık ki, buna bir önlem geliştirmiştik topluca. Negatifi istedikleri zaman şut, yani atılan sahnenin tekrar çekilmiş olanlarını veriyorduk, haliyle anlamıyorlardı. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”, kabalcı yayınları Ağustos 2009)-İstanbul