Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden (Güzide Sabri’nin aynı isimli tomanından )
Kamera: Cengiz Tacer
Müzik: Metin Bükey, Tuncer Aydınoğlu,Yapım: Kemal Film/Osman F. Seden,
Montaj-Senkron: Özdemir Arıtan, Arif Özalp; Negatif Montaj: Ali S.
Berkan, Osman Bilen; Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu; Prodüksiyon
Amiri: Hasan Nurdan; Prodüksiyon Temsilcisi: Adnan İrkut, Set
Amiri: Rıza Şenışık; Prodüksiyon Asistanı: Cemil Paskap;
Dekoratör: Saim Bilge; Kamera Asistanı: Erhan Canan; Işık Şefi: İlhan
Aslım, Işık Ekibi: Muzaffert Durusoy, Mehmet Kğz, Hüseyin Çetin, Reji
Asistanı: Yücel Çakmaklı, (Kemal Film Platosu'nda Çevrilmiş, Acar Film
Stüdyosu'nda Hazırlanmıştır).
Oyuncular:
Hülya Koçyiğit (İlhan), Ediz Hun
(Celal), Muzaffer Tema (Reşit), Sezer Güvenirgil (Emel), Feridun Çölgeçen
(Doktor), Çolpan İlhan (Sevda), Hüseyin Zan, Ali Ekdal, Nezihe Güler (Vildan)
► Hülya Koçyiğit… Fon müziği olarak kullanılan ‘Gypsy Love’
(1910) (Franz Lehár) melodisinden bile daha güzel. Onun sayesinde romanda
önemsiz olan İlhan filmin en önemli kişisi olmuş... Kitabın (1930) (Güzide
Sabri) kapağında ‘Resimli Millî Roman’ yazıyor… Celal. Romanda Celâl Fikri ve
aynı zamanda Ressam. Babası Balkan Savaşında şehit düşmüş bir Miralay (sf. 8).
Filmde ise ‘zengin bir müteahhit’. Annesini de kaybedince Reşit Bey yardımcı
olmuş. Kullandığı, Ediz Hun’a ait ‘34 EH 029’ plakalı arabayı ‘Son Mektup’
(1969) ve ‘Ömrümün Tek Gecesi’ (1968) gibi filmlerden anımsıyoruz. ‘34 DK 276’
plakalı ‘Buick’ ise ‘Meleklerin İntikamı’nda (1966) vardı. Ama ilginç bir
şekilde plakası ‘34 DK 277’… Reşit Bey’le eşi arasındaki yaş farkı romanda 30.
Filmde, herhalde, ‘bu kadar da olmaz’ diye bunu 20 yapmışlar. Sonlara doğru
ilginç bir şey var. Kızının uyarısıyla Sevda’yı Celal’le yakalamak ister. O
kadar sinirli ki delikanlıyı bastonla dövmelere kalkıyor. Bu arada Celal’i
kurtarmak için yatağa İlhan girmiş. Reşit çok rahatlar. “Seni anlıyorum oğlum.
Bir zamanlar ben de gençtim” gibi şeyler söylüyor. Oysa bu durumda aldatılan
kişi kızı. Demek ki ‘başkasının’ başına gelenler için daha anlayışlı oluyoruz…
Sevda. Çolpan İlhan, sesi ve görüntüsü ile çok başarılı. Celal ve Emel aşağı
katta ‘La Boheme’ (1965) (Aznavour / Plante) melodisiyle dans ederlerken o
yukarda kıskançlık krizleri geçiriyordu. ‘Bu kadının ruhunda vahşi bir inat
vardı (sf. 43)’. Bir başka sahnedeki ‘If I were a Rich Man’e (1964) (Jerry
Bock/Sheldon Harnick) bile dayanamıyor… Filmin diğer melodileri; Celal, İlhan’a
yüzük verirken “Lara’s Theme” (1965) (Jarre); Reşit, Sevda’yı yakalamak için
araba ile giderken ‘Council’ (1960) (Bernstein)… Emel rolündeki Sezer Güvenirgil
konuşmadan da her şeyi anlatabiliyor. Kendinden emin bir satranç oyuncusu gibi…
İlhan; “..Hayatını anlattı bana… Ölesiye bağlıydı Reşit Bey’e. İnanılmaz bir
minnet ve şükran hissinin altında eziliyor, onun her dediğini bir emir olarak
kabul ediyordu… Belki de bu hissin tesiriyle evlenecekti onun kızı Emel’le.
Bütün bunları bana anlatırken içim kan ağlayarak dinliyordum onu. Hislerimi
belli etmeme gücünü nasıl buluyordum kendimde ben de anlayamıyordum. Onu ilk
gördüğüm andan beri hayatta sevebileceğim tek erkek olduğunu anlamıştım. Ama
benim gibi, sığıntı olarak büyümüş bir kızın aşkının ne önemi olabilirdi. Hele
ona… çılgınca âşık olan Sevda bizi adım adım takip ederken.” (Murat Çelenligil
– sinematürk Internet veri tabanı)