Powered By Blogger

18 Şubat 2018 Pazar

ÖLDÜREN TAKİP (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Feridun Kete
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Kımız Film / Feridun Kete

Oyuncular: Yıldırım Gencer, Piraye uzun, Baki Tamer, Yaşar Güçlü, Tevfik Şen


Konu: Hapisten çıkınca intikam almak için iz süren bir adamın öyküsü. 

ÖLDÜREN ŞARKI (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Süper Film / Halil Dilmen

Oyuncular: Dursun Salkım, Safiye Yankı, Sami Tunç, Erol Taş, Şule Çakın, Altan Günbay, Baki Tamer, Feridun Çölgeçen

Konu: Kabadayılar dünyasında önemli bir yere gelen bir şarkıcı gençle, fakir bir kızın öyküsü.


Not: Film ticari başarı açısından vasattan öteye gidememiş olup, negatifleri de kayıplar listesindedir 

ÖLDÜREN ÖRÜMCEK / Üç Tatlı Bela (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Selahattin Hiçdurmaz
Foto Direktörü: Selahattin Hiçdurmaz
Yapım: Sakarya Film / Selahattin Hiçdurmaz
Teknik Yönetmen: Necdet Tok,

Oyuncular: Yaşar Güçlü, Gülgün Erdem, Okan Demir, Danyal Topatan, Feridun Çölgeçen


Konu: Köyden İstanbul'a gelen iki kardeşin öyküsü. 

ÖLDÜREN DARBE /KARATE (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Cevat Okçugil
Kamera: Şener Işık, Tuncay Ural
Yapım: Alev Film

Oyuncular: Gülgün Erdem, Çetin Dağlar, Turgut Özatay, Tijen Doray, Ali Ekdal, Talat Gözbak, Sadettin Düzgün, Nesrin Nur, Lütfi Engin, Oktay Yavuz, Hakkı Kurt, Cemal Ertokuş

Konu: Karatecinin öyküsü


ÖFKE (1972)



Senaryo ve Yönetmen: Naki Yurter
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Hülya Film / Naki Yurter

Oyuncular: Levent Çakır, Tijen Doray, Oktay Yavuz, Ayşin Atav, Doğan Tamer, İhsan Bayraktar, Kazım Kartal, Nur Ay, Yusuf Sezer, Yasemin Aksu, Lütfi Engin, Mustafa Doğan, Mehmet Yağmur, Abidin Görsev, Küçük Yıldız: Harika


Konu: Abisini ve yengesini öldüren iş ortağından intikam alan bir gencin öyküsü.

OĞLUM (1972)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Ahmet Üstel
Kamera: Kriton İlyadis
Yapım: Melek Film / Şahan Haki

Oyuncular: Ayhan Işık, Feri Cansel, Fatma Belgen, Aytaç Arman, Altan Günbay, Suphi Tekniker, Cemil Can Bıçakçı, Ekrem Gökkaya, Ahmet Turgutlu, Necdet Kökeş, Hasan Ceylan, İlknur Işık,


Konu: Hayat kadınına aşık olan oğlunu kurtarmaya çalışırken kendisi aşık olan yarış atları yetiştiricisi bir babanın hikayesi 

OCAK SÖNDÜRENLER (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Hidayet Pelit
Kamera: Paşa Gündoğdu
Yapım: Pelit Film / Hidayet Pelit

Oyuncular: Melek Görgün, Müfit Noyan, Atilla Ergün, Ateş Osman, Yeşim Yükselen, Nesrin Kaptan, Bülent Aydın, Hakan Bahadır. Zeyno Çilem, Hidayet Pelit, Ayten Aykan,


Konu: İntihar etmek isteyen bir genç kız ve onu kurtarana bir adamın öyküsü. 

O AĞACIN ALTINDA (1972)

Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Foto Direktörü: Paşa Gündoğdu
Müzik Direktörü: Metin Bükey
Yapım: Hisar Film / Özdemir Birsel

Set Ekibi: Arif Yalabık, Ali Öğer, Hasan Barutçular, Prodüksüyon Asistanı: Mehmet Gülver, Kamera Asistanı: Soner Saygılı, Işıklar: Funda Işık Servisi, Şef: İsmet Yurtçu, Abdurrahman Baştuğ, Jenerik: Refik Onubil, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Sesleri Alan: Marko Buduris, Faruk Özer, Montaj Senkron: Aleko Aleksandru, Negatif Montaj: Hüsamettin Üren, Müzik Direktörü: Çetin Bükey, Şarkılar: Belkıs Özener, Eyüp Uyanıkoğlu,
Ören Stüdyosunda hazırlanmış, Yıldız Stüdyosunda seslendirilmiştir

Oyuncular: İzzet Günay, Mine Mutlu, Adnan Şenses, Münir Özkul, Halit Akçatepe, Hulusi Kentmen, Sevinç Pekin, Handan Adalı, Renan Fosforoğlu, Sedat Demir, Faik Coşkun, Maritza, Arif Eriş, Muammer Gözalan, Mehmet Yağmur, Nurettin Kaygısız, Niyazi Gökdere, Niyazi Başak, Hamza Abimiz,


Konu: Yoksul bir çevreye giren bir milyoner gencin aşk öyküsü. 

NAMUS KURŞUNU (1972)



Senaryo ve Yönetmen: Semih Evin
Foto Direktörü: Suat Kapkı
Yapım: Osmanlı Film/ Mehmet Karahafız, Hasan Çakır

Oyuncular: Tugay Toksöz, Ceyda Karahan, Necdet Çağlar, Mine Sun, Kadri Ögelman, Ali Seyhan, Yusuf Sezer, Nermin Özses, Sibel Güç, Asuman Arsan, Erol Yeşilyaprak

Konu: Namus uğruna savaş veren bir gencin maceralı öyküsü.


NAMUS (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Duygu Sağıroğlu
Foto Direktörü: Cahit Engin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün
.
Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, İsmail Karataş, Montaj: Özdemir Arıtan, Lanboratuar: Recai Karataş, Prodüksiyon Müdürü: Adnan Uygur, Prodüksiyon Amiri: Sabri Aslankara, Ar Direktör: Güven Öktem, Set Amiri: Erdil Demirbağ, Set Ekibi: İlyas Kürtün, Necmettin Çobanoğlu, Mehmet Aslan. Reji Asistanı: Namık Karakılıç, Fatoş Oran, Kamera Asistanı: Ali Güven, Işık Direktörü: Aslan Yıldız (Acar Renkli Laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Fatma Girik, Önder Somer, Reha Yurdakul, Perihan Savaş, Atıf Kaptan, Tanju Şarman, Mine Soley, Ahmet Turgutlu, İlknur Taçbaş, Kenan Karagöz, Renan Fosforoğlu, Faik Coşkun
Konu: Milyoner çiftlik sahibi Kemal beyin (A.Kaptan) İstanbul'da yaşayan Orhan (Ö. Somer) adında şımarık bir oğlu vardır. Baba parasıyla gününü gün eden Orhan günün birinde baba zoruyla çiftliğe gelince, kahya Ali ağanın (R.Yurdakul) kızları Zeynep (F. Girik) ve Ayşe'ye (P.Savaş) göz koyar. Ayşe çiftlikten Murat (T. Şarman) ile sözlü olduğu için daha çok Zeynep ile ilgilenecektir Orhan. Orhan kısa zamanda Zeynep'i iğfal edecek ve İstanbul'a dönecektir. Zeynep hamiledir ve namusuna düşkün bir adam olan babasına nasıl anlatacağını bilememektedir. Bir gün Kemal bey hastalanınca onunla beraber Zeynep'te İstanbul'a gelir. Kemal bey tüm gerçeği öğrenince oğluyla Zeynep'i evlendirmek ister fakat geçirdiği kalp krizi sonucu ölür. Orhan yine eski hovarda hayatına dönmüştür. Zeynep'i de başından atmış ve genç kadının pavyona düşmesine neden olmuştur. Ali usta kızının kötü olduğunu duyunca İstanbul'a gelir. Fakat Orhan ve Zeynep hemen sahte bir düğün yaparak onu aldatmaya çalışırlar ama başaramazlar. Zeynep babasıyla beraber çiftliğe döner. Bu arada kız kardeşi Ayşe Murat ile evlenmiş ve hamile kalmıştır. İstanbul'da hovardalık yapan Orhan çiftlik dışında tüm servetini kaybettiği için geri dönmüştür. Bu sefer de gözünü Ayşe'ye dikmiştir tam tecavüz edecekken Zeynep tarafından öldürülecektir. “Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik”

Duygu Sağıroğlu'nun "Namus"u, kendini meydana getiren öğelerin tümünü birden aşarak, göründüğünden çok daha önemli bir film olup çıkıyor.. Öncelikle Sağıroğlu, filmini anlatırken sağlam bir sinema dilini oluşturmayı bilmiş ...


Örneğin Türk sinemasının genellikle dikkatsiz olduğu kurguda Sağıroğlu, çeşitli planlar arasında, hikayenin dramatik örgüsüne uygun kusursuza yakın bir bağıntı kurmuş ... Bu anlatım, zaman zaman belli bir estetik araştırmasına da uzanan sürekli bir gerilim yaratıyor filmde... Bu durumda, anlatılanların yüz bininci kez seyirciye sunulan pespaye melodram kalıplarına tıpatıp uygunluğu, tiplemenin klişeleşmişliği, iyilerin kar beyazlığındaki saflığı yanında kötülerin sapına dek, canavarlığa uzanan anlamsız nedeni açıklanmayan) kötülükleri, (bunun tek istisnası, altın yürekli pavyon kızıdır), yerli bir konuda sırıtan "God father" aşırması müzik gibi öğelerin artık bir anlamı kalmıyor. Değil mi ki Sağıroğlu Orhan'ın (Önder Somer) sonda Zeynep (Fatma Girik) tarafından vahşice öldürüldüğü sahnede, seyircisini, bu öldürmeyi onaylama çığlıklarıyla ayağa kaldırabiliyor, "Namus" amacına ermiş bir filmdir ve kuşkusuz iyi de iş yapacaktır ... Ama salt "amaç-sonuç" bağıntısı çerçevesinde ve salt sinema dili açısından ele alındığında ilginç olan film, bunun dışında da önemli bir yan taşıyor. Sağıroğlu'nun yaptığı, sonuç olarak, sınıfsallığı apaçık meydanda olan, seyircisine (amaçladığı seyirciye) sınıf bilincini kesin ve katı biçimde duyuran bir filmdir. Sağıroğlu'nun aralarında olduğu "Ulusal sinemacılar" istedikleri kadar "Türk toplumunda sınıf yoktur" diye dursunlar, Sağıroğlu, ya onları düşüncesinde olduğu için bilinçsiz şekilde, veya onlara tam olarak katılmadığı için bilinçli şekilde pekala sınıfsal bir içeriği olan bir film yapmıştır. Bu içerik, gerçi pek grotesk biçimde yapılmaktadır, Anadolu köylüsü tümüyle Ali Ağa ve iki kızı saflığında olmadığı gibi, (Kemal Tahir ve Necati Cumalı okumak yeterlidir) şehirli de elbette ki Orhan beyin çevresi değildir: Olayların ve kişilerin ortaya en bayağı, kaba ve gerçek dışı hatlarıyla konmuş olması, her ne kadar aydın gözüyle Namusu bayağı bir melodram çizgisine indiriyorsa da filmi amaçladığı seyirci açısından önemli ve etkileyici bir film yapmaktadır... Böylece Namus, kuşkusuz yönetmenini de aşarak ve belki de ona rağmen "sınıfsal" bir film olmaktadır ve bu tür filmler aşağılansa da, küçümsense de, bu işlevi kendi çaplarında yerine getirebildikleri ölçüde, diyalektik gelişimin paralelindeki kendilerine özgü yeri alacaklardır ... Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 72 ” 

MÜTHİŞ DARBE (1972)

Senaryo ve Yönetmen: Yunus Yılmaz
Kamera: Selahattin Hiçdurmaz
Yapım: Sakarya Film / Selahattin Hiçdurmaz

Oyuncular: Yaşar Güçlü, Gülgün Erdem, Danyal Topatan, Kazım Kartal, Enver Dönmez, Özcan Bilge


Konu: Sapık bir katilin öyküsü 

MUSTAFAM “ELİF İLE MUSTAFA” (1972)

Yönetmen: Tunç Başaran
Senaryo: İlhan Engin
Foto Direktörü Rafet Şiriner
Yapım: Pesen Film / Nevzat Pesen

Işık Şefi: Mazhar Işık (Ender Işık Servisi), Prodüksiyon Amiri: Yavuz Işıklar, Reji Asistanları: Aldoğan Işıklar, Gül Kurtulan, Kamera Asistanı: Taci Saraç, Renk Uzmanı: Mengü Yeğin, Laboratuar: Hasan Örnek, Abdullah Akdeniz, Selâhaddin Kaya, Cihat Demir, Adil Yılmaz, Montaj– Senkron: İsmail kalkan, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, (Saner Film renkli laboratuarında hazırlanmış, Süperfon’da seslendirilmiştir=

Oyuncular: Yıldıray Çınar, Esen Püsküllü, Erol Taş, Reha Yurdakul, Erol Keskin, Leman Akçatepe, Osman Alyanak, Hikmet Taşdemir, Zeki Tüney, Cemil Cem, Bıçakçı, Ufuk Sönmez, Salih Vatansever, Asuman Kızıltan, İbrahim Kurt, Kamer Baba, Küçük Yıldız: Bülent Seferoğlu,


Konu: Güzel sesi olan kasabalı bir gencin öyküsü 

MURAT İLE NAZLI (1972)

Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Duygu Sarıoğlu
Kamera: Gani Turanlı
Yapım: Uğur Film/Memduh Ün

Kurgu: Özdemir Arıtan, Renklendirme: Recai Karataş, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Afşar, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Ömer Benerli,
(Acar Film renkli Laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Aytaç Arman, Reha Yurdakul, Aynur Aydan, Yeşim Tan, Kazım kartal, Kenan Karagöz, Muzaffer Onan, Yusuf Çağatay, Erol Alkaya, Kezban Karagöz, Muzaffer Civan, Metin Pişkin

Konu: Çavuşoğlu ve Hıdıroğlu aileleri arasında uzun zamandır süren bir kan davası vardır. Yıllarca birçok can alınmıştır. Çavuşoğulları'ndan Murat (C. Arkın) çocukken ayrıldığı köye yıllar sonra, fırtınalı ve karlı bir günde doktor olarak geri döner. Kan davasından haberi olmadan Hıdır Ağa'nın (R.Yurdakul) kız Nazlı'ya (F. Girik) aşık olur. Fakat gerçek ortaya çıkınca Nazlı da ondan kaçar. Murat'ın tek amacı; bu anlamsız kavgaya son vermek ve Nazlı'ya kavuşmaktır. Ama hep engeller vardır. En başta amcaoğlu ve kan davası sürdüren Rüstem (K. Kartal) olmak üzere herkes Murat'ın bu fikri karşısında dikilirler. iki sevgili bu iş için uğraş verirler ve aşklarını da sürdürürler. Nazlı Murat'tan hamiledir ve gerçeği ondan saklar. Rüstem Hıdır Ağa'yı öldürür. Fakat yanlarında kalan Nermin'in (A. Aydan) Hıdır Ağa'ya verdiği söze uyması ve "babanı Murat öldürdü" demesi Nazlı için ağır bir darbe olur. Nazlı kısa süre sonra Doğan adını verdiği oğlu ve Nermin ile İstanbul'a yerleşir. Murat bütün olanlardan habersizdir. Yıllar sonra Doğan'da (A.Arman) doktor olmak üzeredir ve Leyla (Y.Tan) adlı bir kızı sevmektedir. Fakat Leyla'nın babası, kızını, babası belirsiz birine vermek istemez. Nazlı ve Nermin, yıllarca sakladıkları sırrı dökerler ama Nermin'in verdiği söze uyarak. Bu kez de oğlan, babasına kinlenir. Dr. Murat ise o sırada Burdur'da meydana gelen depremde çalışmaktadır. Okul tatilinde Doğan'da gönüllü olarak oraya gider. Orada herkesin çok sevdiği Dr. Murat'la tanışır. Murat gerçekleri açıklamaz. Oğlu olduğunu yıllar sonra öğrenir ama söylemez. Doğan İstanbul'a dönünce arkadaşına telefon açıp Leyla'yı oğluna ister. Doğan habersizdir. Nişan günü eve geldiğinde gerçeği öğrenecek hatta onu vurmaya kalkacaktır. Bunu yapamaz ama Nazlı, Murat'ı vurur. Nermin gerçeği açıklayınca Murat'a koşarlar ama ... Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik” ”

Memduh Ün Anlatıyor:
Süreyya Duru'nun 1966 yılında yapmış olduğu, çok hasılat getirmiş bir film olan Cüneyt Arkın'ın oynadığı Damgalı Adam filminin renkli olarak ikinci çevrimi bu. Filme konu olan roman Norveçli bir yazarındı. Gemicilikle ilgiliydi. Düşman ailelerin kızı ve oğlu arasında geçiyordu olaylar. Bitmez tükenmez Romeo Jülyet çeşitlemelerinden biriydi. Erkek kızla yatıyor, sonra gemisiyle uzun seferlere çıkıyor, seneler geçiyor, ama dönmüyordu; hamile kalan kadın terk edildiğine inanıyor, doğurduğu oğlan çocuğunu babasına düşman yetiştiriyordu. Delikanlı yıllar geçtikçe o kadar kinleniyordu ki, babasını bulduğu zaman öldürmeyi hayal ediyordu kafasında.

Filmi bugün yeniden izlediğimde, iç içe iki film duygusu verdi bana. Birinci yandaki üslup, ikinci yanda tamamen kayboluyor, Senaryo cidden kötü; zaman aşamaları, yadırgatacak kadar sert, tempo da ikinci yarıda düşüyor.Final sahnesini biraz kestiğimi hatırlıyorum. Cüneyt kendisini oğluna vurdurtmak için senin anan oynaktı diyordu; çıkartmıştım bunu kopyalardan. Geriye dönüşler de çok gerekli gelmedi bana şimdi izlerken. Aytaç Arman'ın nişanlısıyla dans ederken, özellikle de Fatma'nın kendini hayal ettiği geriye dönüş çok kötüydü. Oysa Aytaç ile kız dönerken dans edenler Fatma ile Cüneyt haline gelip sonra tekrar Aytaç ile Yeşim Tan'a dönüşse çok daha iyi olurmuş.


Fatma'yla Cüneyt'in arasındaki aşkın bir olgunlaşma zamanı da iyi çözülememiş. Filmi 30 gün civarında çektim. Yağmur ve fırtınalı sahnelerden bazılarını, Büyükdere'deki Bilezikçi çiftliğinde görüntüledim derelerin, dağların, taşların gözüktüğü sahneleriyse Antalya'da. Dahili sahnelerin bir bölümü dekorda, bir bölümü de Orhan Günşiray'ın kayınvalidesinin Yeniköy'deki Filmi çok zor koşullarda tamamladık. Hava açıktı belki, ama soğuk bayağı ısırıyordu. Fatma'nın öldürülme korkusuyla kaçtığı ve dereyi, zorlukla geçip kıyıya çıktığı sahnede soğuktan elleri tutmaz olmuştu. Morarmış ve uyuşmuştu, ama inatla hala iyi oynayamadığını, yeniden .ekmemizi istiyordu. İyi oynadın desek de dinlemedi bizi, o kıyamette bir daha girdi dereye. Çekim sonrasında Fatma'yı nasıl ısıttığımızı hatırlamıyorum. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Vadullah Taş ” 



17 Şubat 2018 Cumartesi

MERHABA TATLIM (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Foto Direktörü Manasi Filmeridis
Yapım: Pesen Film/Nevzat Pesen

Işıklar: Ender Işık Servisi, Şef: Mazhar Işık, Set Amiri: Mahmut Tarakçı, Yardımcılar: Ercan Duman, Ali Başar, Reji Asistanı: Sami Güçlü, kamera Asistanı: Mustafa Kuzu, Kameraman: Yılmaz Ceylan, Prodüksiyon Amiri: Şerif Ablak, Prod. Asis.: Ergin Demirçubuk,

Oyuncular: Tamer Yiğit, Müşerref Tezcan, Aynur Aydan, İsmail Hakkı Şen, Ergun Köknar, Güler Alış, Diler Saraç, Mürüvvet Sim, Mahmure Handan, Zeki Sezer, Kudret Karadağ, Mehmet Ali Güngör, Kadir Kök, Niyazi Gökdere, Niyazi Vanlı, Mürvet Sim, Nalân Çöl, Deniz Akdeniz,

Konu: Tornavida Kâzım'la, milyoner bir kadının aşk ve macera öyküsü.


MALKOÇOĞLU KURT BEY (1972)


Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Vedat Türkali
Eser: Ayhan Başoğlu
Operatör: Ali Uğur
Yapım: Duru Film/Naci Duru

Oyuncular: Serdar Gökhan, Perihan Savaş, Hayati Hamzaoğlu, Tufan Giray, Tuncer Necmioğlu, Kayhan Yıldızoğlu, Nedret Güvenç; Nurtekin Odabaşı, Aykut Sözeri, Yavuz Selekman, Elif Ozangil, Cemal Gonca, Haldun Ergüvenç, Reşit Çıldam, Hakkı Kurt, Zülfikar Akgün,

Konu: Cüneyt Arkın'ın canlandırdığı Malkoçoğlu film dizisi; 1971'de "Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri" filminden sonra bitmiştir. Bir yıl sonra 1972 'de bu sefer başrol serdar Gökhan'a verilerek, Süreyya Duru tarafından Malkoçoğlu'nun yeni bir serüveni başlamıştır. Ancak, bu öykü 1365'de Sazlıdere avaşında şehit düşen Serhat Bey'in öyküsüdür.


 Sazlıdere Muharebesi (1365) I. Murat zamanında Balkan fetihleri hızla devam etti ve bu Balkan fetihlerini durdurmak isteyen Macarlar ve Bulgarlar birleşerek Sazlıdere'de Osmanlı Ordusunu durdurmak istediler ve Osmanlı Devleti ile Bulgarlar arasında savaş çıktı. Yapılan savaşı kazanan Osmanlı Ordusu Edirne'ye girdi. Kısa bir süre sonra da Edirne başkent yapıldı.

Bu savaş sonucu Bizans İmparatorluğu'nun Avrupa ve Balkanlar ile kara bağlantısı Osmanlı Devleti tarafından koparılmış oldu. Edirne'nin alınması sonucunda Osmanlı tehlikesini görmeye başlayan Avrupa, Haçlı Seferleri'ni yeniden başlattı. (tr.wikipedia.org/)