Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Sadık Şendil Yaman
Koray'ın 'Deniz Ağacı' adlı eserinden,
Kamera: Erdoğan Engin
Yapım : Arzu Film / Ertem
Eğilmez
Oyuncular
: Tarık Akan, Hale Soygazi, Orçun Sonat,
Halit Akçatepe, ihsan Yüce, Mümtaz Ener, Tekin Akmansoy, Necdet Yakın, Leman
Çıdamlı, Leman Akçatepe, Ahmet Kostarika, Altan Bozkurt,
Konu: Geçimini kılıç balığı avı ile sağlayan
bir genç ile aynı köyde yaşayan bir genç kızın aşk ve macera öyküsü. Film için
verilen bu konu dışında, roman benzer ve gelişen olaylarla sürer: "Ahmet,
bir bacağı kesik amca oğlu Hüseyin'in motoru ile ve Hüseyin'in kardeşi Osman
ile kılıç avına çıkmaktadır Baba dostu Veysel Dayı'nın yeğeni Meryem ile
birbirlerini sevmektedirler. Bir gün büyük bir 'kılıç' ile avdan döner. O gece
Meryem köyde dedikodu çıkmasından çekindiği için bir süre görüşmemelerini
söyler. Sabahleyin Ahmet benzin deposuna şeker döküldüğünü fark eder temizler.
Köyün ileri gelenlerinden Yusuf Ağanın oğlu Aziz’in Meryem'de gözü vardır;
Ahmet'in Meryem’le ilişkisi nedeni ile Ahmet'i dövdürmek isterken kavgada kendi
dişleri kırılır. Veysel Dayıyı banka borcu nedeni ile tehdit edip Meryem'i
almak istemektedir. Bu aralar Ahmet balıktan eli boş döner, köyde çadır kurup
halka attıran panayırcıların yanındaki kız Yıldız (Ayşe) ile ilişkiye giren
Ahmet bu ilişkiden çok sıkılmakta ise de vazgeçemez. Bir gün balık dönüşü bora
patlar, " balıkçılar hasar gören teknelere yardım ederler. Aziz de Ahmet
ile birlikte çalışır, ama iş bittikten sonra, Ahmet Meryem'den vazgeçmesini
söyler. Bir gece Ahmet arkadaşının önerisi ile sinemaya giderler. Ahmet gelecek
arkadaşına yer tutar, buraya Aziz'in adamı İrfan gelip oturur, önce münakaşa
sonra kavga ederler, İrfan, Ahmet’ten şikayetçi olur, tutuklanır. Bir köylünün
evinde ve bahçesinde yangın çıkınca jandarma onbaşısı Ahmet'i nezaretten
çıkarır yangına gideler, söndürürler. Yangından sonra onbaşı Ahmet'i salar
Veysel Dayı Yusuf Ağayı şikayetten vaz geçirmiştir. Bu arada İstanbul'da
öğrencilerin polisle çatışma haberleri gelir (28/29 Nisan 1960). Ahmet büyük
bir kılıç yakalar, kendisi ava devam ederken balığı bir başka tekne ile
buzhaneye yollar, ertesi gün daha büyük bir kılıç’ı teknesine almaz peşinden
çekerek getirir, balığı teslim ederken Meryem'i çiroz konserve fabrikasından
çıkan kızların arasında görür. İstanbul'da ilan edilen sıkı yönetimi onbaşı
köyde de sokağa çıkma yasağı olarak uygular. Ahmet, Meryem'in kendine işaret
verdiğini sanarak gece yasağa rağmen kapılarının önüne gider, tam ümidini kesip
ayrılacağı sırada kapı açılır, Meryem Ahmet'i içeri alır ve Aziz için kendisini
istemeye geldiklerini söyler, Veysel Dayı banka borçları yüzünden çaresiz
olduğu için kabul etmek durumunda ise de hemen evet cevabı vermemiştir.
Birbirlerine sarılırlar bir süre sonrada sevişmeye başlarlar. Tam bu sırada
kapı vurulmaya başlar Aziz ve avenesi kapıya dayanmıştır. Veysel Dayı havaya
ateş açar, kaçarlar; bu arada Ahmet ele kaçar ve sabah denize açılan Ahmet'i
Aziz denizde sıkıştırır avlanmasını önler, buna rağmen Ahmet bulduğu
fırsatlarla yine balık avlar. Yine bir gün av dönüş sırasında Veysel Dayı zor
durumda görür. Tuttuğu balığı ipi uskuruna sarılmış, motor kontrolden çıkmış,
kayalara gitmektedir, Ahmet yardımcı olup kurtarır. Yine bir dönüş sırasında Ahmet
Rıza Reisin kendisini aradığını öğrenir,
Rıza Reis İstanbul'da
kılıçın iyi para ettiğini doğrudan oraya gitmeyi önerir, Ahmet Veysel Dayı'nın
balıklarını da götürür… Balık mevsimi sona ermek üzeredir. Ahmet'in dört balık
tutma hesabı vardır, Aziz’i atlatır açılır üç balık yakalar. dördüncüsünü
tutmadan Aziz peşine düşer, aynı balığa doğru hamle yaparlar Ahmet balığı
vurursa da Azizin hedefi Ahmet'tir. Ahmet yaralanır ama balığın ipi Aziz’in
motoruna takılır. Aziz Ahmet’i vururken motorların çarpışması sonucu denize
düşmüştür.İpi motora takılı kalan balıktan kaçmayınca balık can havli ile
Aziz’e saldırır, Osman Ahmet'i kurtarır ve alıp götürür. “Orhan Ünser,
“Kelimelerden Görüntüye” syf, 215 ”
► "Kanlı Deniz",
edebiyatımızın Halikarnas Balıkçısı ile birlikte sürekli denize eğilen, deniz
öyküleri anlatan iki romancısından biri olan Yaman Koray'ın "Deniz
Ağacı" romanından alınmış. Olay, bir Batı Anadolu sahil kasabasında
geçiyor. (Bu, romanda Erdek'tir, ancak filmin çekimi yanılmıyorsam Kuşadası'nda
yapılmıştır). Klasik bir aşk üçgenidir işlenen... Genç ve öksüz balıkçı
delikanlısı Ahmet'in sevdiği kıza, köyün balık ağasının oğlu Aziz de tutkundur.
Bu yüzden Aziz, Ahmet’e denizde yaşama hakkı tanımamağa, ekmeğine mani olmağa
vardırıyor işi. Kızın basanının kızını paralı olana değil, dengi olana vermek
eğilimi, çatışmayı artırıyor. Sonunda Aziz, kötülüğün cezasını doğadan görüyor,
yaralı bir kılıç balığının öfkesiyle... Sevgililer ise birbirlerine
kavuşuyorlar ,
Kanlı Deniz", Yaman
Koray'ın iyi bildiği bir çevreyi fon yapıyor, deniz adamlarını, yaşamlarını
denize bağlamış insanları işliyor. Fonun sinemasal gerçekliğinin de bir hayli
başarılı biçimde sağlanmış olması, hikayenin ana çizgilerinin alışılmışlığını
seyirciye duyurmuyor bile ...
Böylece,
fonun, çevrenin, sağlam biçimde işlenmesinin bir filme neler
kazandırabileceğinin bir örneği daha oluyor. Deniz bölümleri, kılıç avı
sahneleri, bu konuda karşılaşılan (ve bildiğimiz) güçlüklere karşın, bir hayli
etkileyici, başarılı; sinemamız için de bir hayli özgün. Özellikle son bölümün
(kılıç balığının intikamı) çekimi, dramatik gerilim açısından çok iyi... Orhan
Elmas'ın özenli, titiz bir çalışma yaptığı filmin tümünden belli oluyor. Yer
yer çok iyi çekimler var. örnek olarak, sinemada Ahmet'in başını yavaş yavaş
çevirerek sevdiği kıza bakmasının duvardaki afişler aracılığıyla verilmesi (ve
genellikle tüm o sinema bölümü) son derece ilginç... EImas'ın sinemasında belli
bir aşama görülüyor... Erdoğan Engin'in kamera çalışmasını, yerinde ve ekonomik
biçimde kullanmış bir fon müziğinin katkısını, oyuncuların hemen tümünün
aksayan dengeli, ölçülü oyunlarını övmek gerekir. Kanlı Deniz, sırtını sağlam
bir kaynağa dayayan ve belli bir özenle ve iyiniyetle ele alınan bir filmin,
konunun' getirdiği çeşitli zorluklara karşın, pekala başarıya ulaşabileceğini
gösteriyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 87”