Powered By Blogger

29 Mart 2018 Perşembe

KRAL BENİM (1975)


Yönetmen:Çetin İnanç
Senaryo:Nuri Kırgeç
Kamera:İzzet Akay
Yapım:Osmanlı Film / Mehmet Karahafız. Hasan Çakır

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Fatma Belgen, Nalan Çöl, Kenan Pars, Reha Yurdakul, Neyir Akar, Atıf Kaptan, Kazım Kartal, Hayati Hamzaoğlu, Hüseyin Peyda, İhsan Baysal, Ekrem Gökkaya, Nizam Ergüden, Cemil Yılmaz, Çocuk Yıldız: Emre Sencer

Konu: Film, cezaevindeki babasını kurtarmak isterken yıkıma sürüklenen bir kiralık katilin öyküsünü konu edinir. Murat, Kont lakaplı bir mafya babası için çalışan kiralık bir katildir. Murat’ın babası Vedat, bir iftira nedeniyle cezaevine girmiştir. Ancak Murat, babasını kurtarmak için elinden geleni yapar. Buna karşılık olayla ilgili tanıklar tek tek öldürülür. Bu olayın sorumlusu Kont ve adamlarıdır. Kont, bir yandan Vedat’ın ceza almasını istemekte öte yandan ise Murat’ın çabalarını boşa çıkarmaktadır. Murat, olayı aydınlatamadan ailesini alarak kaçmayı plânlar. Ancak arabaya konan bir bomba sonucu ailesini kaybeder. Bu olay üzerine Murat, Kont ve ortaklarının peşine düşecektir. (Hasan Sakın)

KELOĞLAN İŞ PEŞİNDE (1975)


Yönetmen:Osman Nuri Ergün
Senaryo:Turgut Özakman
Operatör:Nihat Çifteoğlu
Yapım:Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Set Amiri: Cumali Cengiz, Ekip: Nurettin Akgül, Akif Eski, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Rejisör Asistan: Cevat Şahiner, Operatör Asistan: Mehmet Gün, Laboratuar Şefi: Re-cai Karataş, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, (Acar Renkli Südyıosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Arzu Okay, Rüştü Asyalı, Orhan Günşıray, Nevin Nuray, Osman Alynak, Mine Sun, Kunt Tulgar, Yavuz Şeker, Erden Ener, Yusuf Çetin, Şener Gezen,

Konu: Evlenmek istemediği halde nikah masasına oturan Keloğlan’ın güldürüsü.


KAZIM’A BAK KAZIMA (1975)




Yönetmen:Tanju Gürsu
Senaryo:Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni:Sertaç Karan
Yapım:Gürsu Film/Tanju Gürsu

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Tanju Gürsu, Aynur Akarsu, Nur Ay, Perihan Ateş, Hamit Yıldırım, Alev Altın

Konu: Kazım araba almak için parasını bir dolandırıcıya kaptırır. Bu olaya çok içerleyen Kazım, gece alemlerine düşkün olduğunu öğrendiği dolandırıcının peşine düşer

KAZIM’A NE LAZIM (1975)



Yönetmen:Temel Gürsu
Senaryo:Safa Önal
Görüntü Yönetmeni:Nedim Akanlar
Yapım:Gürsu Film/Tanju Gürsu

Oyuncular: Ali Poyrazoğlu, Nazan Şoray, Aydemir Akbaş, Melek Görgün, Özden Yüce,

Konu: İki işsiz arkadaş sürekli kız peşinde koşmaktan, her girdikleri işten kovulmak-tadırlar. Yurtdışında yaşayan bir mafya babası iş için Türkiye'ye gelir ve benzer-likler nedeniyle ortalık karışır.


KAYNANALAR (1975)


Senaryo ve Yönetmen:Zeki Ökten (Tekin Akmansoy'un konusundan)
Kamera:Erdoğan Engin
Yapım:Erman Film / Hürrem Erman

Oyuncular: Tekin Akmansoy (Nuri Kantar), Leman Çıdamlı (Nuriye Kantar), Sevda Aydan (Tijen Hakmen), Haşim Hekimoğlu (Timur Hakmen), Ege Aydan, Münir Caner (Kerim), Defne Yalnız (Döndü), Sermin Hürmeriç (Nur), Muammer Çıpa, Lütfi Ilkıcı, Erdoğan Sıcak, Sevtap Erdemli

Konu: Ticari hayattaki başarısını siyasi hayatta da dvam ettirebilmek için milletvekili seçimlerinde adaylığını koyan Nöri Kantar’ın güldürüsü.

*  Tekin Akmansöy'un "Kaynanalar" dizisinin ilginç ve akıllıca ortaya çıkarılmış bir dizi olduğunu belirtmek gerekir önce. Akmansoy, toplumumuz
daki farklılaşmaları, bir yanda yüzeysel bir "batı hayranlığı", diğer yanda ise "alaturkacılık" gibi iki üç noktayı zıtlaştırarak. başarılı biçimde ortaya çıkarmayı, bunu yaparken de çok bizden, çok yerli tipler ortaya koymayı bilmişti.

TV'de başarı kazanmış böyle bir dizinin sinemalaştırılması, çeşitli zorluklar ve tuzaklar içerir. Zeki Ökten, bunları aşmasını ve ortaya TV'deki dizinin buluşlarına, "gülüt"lerine sinemasal bir bütünlük ve devamlılık sağlayarak, ayrıca (Nuri Kantar'ın politikacı olma serüveni gibi) yeni boyutlar da ekleyen bir film koymayı bilmiş... "Kaynanalar", sürekli bir neşe' içinde izlenen, tümüyle bizden bir yapım... Sinema dili konusunda iddialı olmayan, ancak dürüst bir yerli komedinin, popüler bir sinemanın olumlu bir örneği... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf 217 ”

KAYGISIZLAR (1975)


 “TAK FİŞİ BİTİR İŞİ”

Senaryo ve Yönetmen:Çetin İnanç
Kamera:İzzet Akay
Yapım:Gülgen Film/Melih Gülgen
Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Asistanı: Ender Teker,
Yeni Film Renkli stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Ahmet Mekin, Romalı Perihan, Erol Taş, Gönül Yansel, Kazım Kartal, Reha Yurdakul, İhsan Baysal, Ayçin Tansel, Feridun Çölgeçen, Hüseyin Kaşif

Konu: Fidye nedeniyle kaçırılan bir kızla, onu kurtarmaya çalışan iki kafa-darın öyküsü.

KARA YEMİN (1975)


Yönetmen:Tarık Tibet:
Senaryo:Demet Düzgün
Kamera:Fehmi Eryılmaz
Yapım: Düzgün Film/ Sadettin Düzgün

Montaj, Senkron: Mevlut Koçak, Renk Uzmanı: Sümer Vatan, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuar: Hasan Örnek, Selahattin kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İbrahim Güzel, Prodüksiyon Amiri: Ahsen Salkur, Reji Asistanı: Nurcan Düzgün, Kamera Asistanı: İsmail Karadoğan, Işıklar: Ergun Şimşek,
 (Yeni Stüdyoda renklendirilmiş ve hazırlanmıştır)

Oyuncular: Tarık Tibet (Tahir), Bircan Deniz (Gülsüm), Bilal İnci (Kara Ali), Serap Olguner (Çiğdem), Necip Tekçe (Sıddık), Muazzez Arçay, Gülten Ceylan, Ahmet Sert, Hasan Alka, Beyza Özen, Ahsen Salkur, Murat Akovalıgil, Ahmet Keskin, Ergun Şimşek, Zeki Güzel, Misafir Sanatçılar: Mümtaz Alpaslan (Nikah Memuru), Cemal Ertokuş, Sadettin Düzgün (Şahbaz Ağa), Minecik, Küçük Sa-natçılar: Tolga Tibet (Murat), Elif İnci

Konu: Birbirini Seven İki Gencin, Baba zoruyla kavuşamayışının öyküsü. Duygu-sal ve birazda dini içerikli bir film. Tarık Tibet'in başrolünü oynadığı. izlenebilir bir eser. Çocuk oyuncu olarak TarıkTtibetin oğlu, Tolga Tibet ve Bilal İnci’nin kızı Elif İnci de rol almıştır.

KARA ÇARŞAFLI GELiN (1975)


Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo:Vedat Türkali (Bekir Yıldız'ın üç öyküsünün karışımından uyarlama)
Foto Direktörü:Ali Uğur
Yapım :Murat Film / Süreyya Duru

Set Amiri. Sonay Kanat, Set: Şeref Yılmaz, Ekrem Çınaroğlu, Mehmet Bener, Prodüksiyon Amiri: Reşit Çıldam, Hamit Akçay, Yönetmen Asistanı: Erkan Işıklar, Emel Işık, Kamera Asistanı: Ahmet Demir, Işık: İsmet Yurtçu, Sesleri Alan: Cemal Noyan, Attila Van, Montaj: Özdemir Arıtan, Veli Akbaşlı, Senkron: Ömer Kırımlı, Müzik: Bedirhan Kırmızı, Sadık Gürbüz, Ses: Ayşe Şan, Şerif Akbağ, Efek ve Seslendirme idaresi: Sudi Yılmaz, Şiir: Ahmet Arif, (Acar Film Stüdyosunda renklendirilmiş, Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Hakan Balamir (Müslüm), Semra Özdamar (Güllüşan), Aytaç Arman (Vakkas), Aliye Rona (Zara), Hüseyin Peyda (Cemal), Zülfikar Divani (Ağa), İhsan Yüce (Kahya), Rengin Arda (Cemal’in Gelini), Menderes Samancılar (Haydar), Sabahat Işık (Zemzem), Reşit Çıldam (Cemal’in Adamı), Sırrı Elitaş (Zülküf), Zerrin Yüce (Sedef), Rengin Arda, Bekir Alan, Faysal Dunlayıcı, Mahmut Akbaba, Emel Işık (Güllüşan’ın annesi), Fahri Öztürk (Naim), Turgut Bora, Ahmet Uyanık (Gaffar), Nurettin Kaygısız (Harun), Esin Karakaya, Metin Karakaya,

KONU: Bekir Yıldız'm bu kez üç öyküsünden hareket edilir: "Kara Çarşaflı Gelin" - "Kaçakcı Şahan" - "Bcırutçu Maho" Vedat Türkali'nıin yazdığı senaryoda. İki aile arasında gelişen bir kan davası nedeni ile kan bedeli olarak ortaya sürülen Gülşah'ın öyküSü.

Kara Çarşaflı Gelin’in öykülerine gelince; Kara Çarşaflı Gelin’in Şara’nın kocası komşularından birini vurur cezaevine girer, ölenin kanı hala topraktadır, bunun için karşı taraftan kan alınması gerekmektedir ve Şaranın on üç yaşında ki kızı Genzum (Semra Özdamar) kan bedeli olarak karşı tarafa verile-cektir. Genzum kendisini kimin alacağı-nı sorar düğünsüz, derneksiz, çeyizsiz verilecek Genzum’u ya karşı ailenin oğullarından biri alacaktır ya da satıla-caktır. Genzum ertesi sabah nenesinin kara çarşafını giyerek, babasının kanlı-larının evine gelin gider. Sınır dışından köyüne dönen kaçakçı Şahan, çalışıp kazandığı paraları altına çevirmiştir.

Çocuklarının özlemiştir. Sınırda mayına basar, bir bacağı kopmuştur, kesesindeki altınları yutmak için ağzına alır, jandarmalar gelip, kurşunlarlar. Ertesi gün Şahanın ölüsü köy meydanına getirilir, köylü çevresine toplanır. fakat kimse tanımamaktadır. Ceset tek tek köylüye gösterilip sorulur, karısı tanımadığını söyleyerek evine kapanır, babası da', gece yarısından sonra hala köy meydanındaki cesedin yanına yakla-şarak, altınları almak için ağzını açar. Barutçu Maho, "Buyruk sahibi, kiraladığı adama, birini vurdurur, kiralık katil vur-duğu adamı niçin vurduğunu öğren-mek ister cevap alamaz. Cenazede ölenin amcası yeğeni ile bir gün önceki konuşmalarını anımsar, cenazeye kira-lık katil de katılır. Camiden sonra me-zarlığa gidilir, mezar kazılınca, öleninamcası Nalçacı Hüseyin, kiralık katilin (Tayyar) yanına gelip, dostça ölenle aynı boyda olduğunu mezarı ölçmek için girip yatmasını ister, Tayyar itirazın faydasızlığını bilip girer Hüseyin’i tabancasını çekip tetiği çektirenin kim olduğunu sorar. Can korkusu ile Tayyar, Barut-çu Maho'nun adını verir, Maho da ce-maatin arasındadır. “Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf,211 ”

ÖDÜL:

14. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2–9 Temmuz 1977)

► Hüseyin Peyda, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”
► Vedat Türkali “En İyi Senaryo”
► Semra Özdamar “En İyi Kadın Oyuncu” ► “Kara Çarşaflı Gelin” En İyi Film

Jüri Üyeleri: Onat Kutlar, Oktay Akbal, Selim İleri, Osman Aydın, Önder Aydınlı, Kami Suveren, Tunca Yönder, Kamuran Yüce, Ahmet Gönen, Prof. Özdemir Nutku, M. Tali Öngören.

► 1978 Karlov Vary (Çekoslavakya) Film Şenliği’nde Sendikalar Birliği “Özel Ödülü”

* "Kara Çarşaflı Gelin"de Vedat Türkali, Bekir Yıldız'ın üç ayrı öyküsünü bir araya getirerek senaryolaştırmış. Öykülerin her biri, Bekir Yıldız'a özgü bir vuruculuk taşıyor. Birinde ana tema, babasının işlediği bir cinayetin "Kan bedeli" olarak öldürülen kişinin ailesine verilen çocuk yaşta bir kızın öyküsü... Diğerinde Doğu'da kaçakçılık yaparken vurulan bir genç adamın, yaşamıyla ödediği bu işin bedeli olan bir altını dişlerinin arasına saklaması ve kız kardeşinin, gece karanlığında, ölünün ağzını açıp altını almaya çalışması .. Diğeri ise Mahmut ağanın, çıkarlarına karşı düşen kişileri kiralık katillerine öldürtmesi ve öldürülen bir köy delikanlısının kardeşinin, katili, ağabeyinin mezarına sokarak gerçek suçluyu öğrenmesi... Bekir Yıldız'ın Doğu Anadolu'dan kendi yazar gözlemciliğiyle sapta-dığı gerçekler bunlar... Gerçekler mi? Yoksa yazar hayal gücünün abartmaları mı? Ne önemi var? Bekir Yıldız'ın anlattık-ları tekil birer olay olarak gerçek olmasa bile, belki bunlardan da daha açısının, daha insanlık dışının yurdumuzda her gün olageldiğini bilmiyor muyuz, öğrenmiyor muyuz, gazetelerde okumuyor muyuz?

Bekir Yıldız öykücülüğü, bağrında kuşkusuz yüklü bir insan dramı malzemesi taşıyor. Ne var ki bu öyküler, başka bir yazıda da belirttiğimiz gibi, sinema için gerekli yoğunluğu ve ayrıntı zenginliğini içermiyorlar; Bu açıdan Bekir Yıldız'dan yola çıkarak sinema yapmak isteyen senaryocu/ yönetmene büyük iş düşüyor. Vedat Türkali, "Kara Çarşaflı Gelin" senaryosunda bu işi geniş ölçüde çö-zümlemiş "Bedrana"da olduğu gibi... organik bir yapı içinde bağlamış, bir kez. Anadolu süregelen bahtsızlığının, sömü-rülmüşlüğün, acısının çağdaş Türkiye'de tüm keskinliğiyle süregelen tablolarıdır bunlar.. Filmin başkişilerinin her birinin dramı diğerine bağlıdır, bunların tümü ise tekilliklerini aşıp kapitalizm öncesi bu feodal düzen bozukluğunun, kokuşmuşluğunun karanlık görünümünü oluşturmaktadırlar.

Ve bu insan dramlarını baştan sona birbirine bağlayan, filmin kadın baş kişisinin Günüşan’ın öyküsüdür. Çocuk yaşta babasını yitiren, düşman evinde itilip kakılarak büyüyen Güllüşan, sonunda da sevdiği genci katil olmaktan kurtarmak için elini kana bulayacak, düzen bozukluğunun simgesi Mahmut ağayı vuracaktır.

Türkali'nin öyküleri organik biçimde birbi-rine bağlama yanında asıl başarısı, bu insan dramlarının nedenini ve temeldesüre giden sömürüyü de filme fon olarak yerleştirmeyi başarması olmuştur. Bu insanları bir ölçüde kurtaracak, sefaletlerini azaltacak olan, toprak reformudur. Cumhuriyet'in 53.yılında hala gerçekleştiremediğimiz toprak refomu. Mahmut ağa buna karşıdır. Ama Mahmut ağaları yüreklendiren, onlara destek olanlar kimdir? Türkali’nin senaryosu, fona bu sorunu yerleştirmekte, Mahmut ağanın Cemal ağadan, Cemal ağanın ise bakandan nasıl destek aldığını sergilemektedir. Tüm bir karanlık ilişkiler bütünü, tüm açıklığıyla gösterilmese de duyurulmakta, sömürünün sürmesinde çıkarları olanlar devleti ele geçirdiğinde hiçbir şeyin değişmeyeceğini vurgulamaktadır.

Süreyya Duru bunun bilincinde olarak filmini yalın ve düz bir sinema ile anlatmıştır. Oyuncular, biraz abartmalı bir oyun veren Aliye Rona'nın dışında sade bir oyunla bu sinemaya katılmakta, çevre ve insanları, bu geri kalmış ülke dramına gerekli fonu oluşturmaktadırlar. Özellikle Hakan Balamir ve Semra Özdamar'ın filmin akışıyla son denli kaynaşan oyunlarını övmek gerekir. Film, insan gerçeğine yaklaşan tüm sanat eseri gibi, gücünü ve değerini bu gerçeğin olabildiğince yalın biçimde yansıtılmasından almaktadır. Bu açıdan, Kara Çarşaflı Gelin", yalnızca dürüst ve namuslu bir sinema çabası örneği olmakla kalmaz, Türk sinemasının, giderek dünya sinemasının gerçekçi sanat alanındaki en ilginç başarılarından biri olarak anı1mağa hak kazanır.

Peki nedir egemen çevrelerin bu filmle alıp veremedikleri? Sansür kurulu neden bu filme böylesine takılmış, tam 3 kez reddetmiştir? Neden tosun koman-dolarımız işlerini güçlerini, giderek seks filmlerini bile bir yana bırakmış, bu filmin oynadığı sinemalara saldırılar tehditler yöneltmektedirler? Türkiye'de bu filminanlattığı, gösterdiği gerçeklerin var ol-madığını mı savunmaktadırlar? Aslında bu sorunun yanıtı son denli basittir. Bunun için 2 Kasım günkü Cumhuriyet'te çıkan şu haberi okumak yeter.

"1 kasım 1973 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından toprak reformu bölgesi olarak açıklanan Urfa'da 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Yasasının 18. maddesi uyarınca kamulaştırma süresi dün sona ermiştir. Yasa gereğince toprak mülkiyet devri üzerindeki her türlü yasak, dünden itibaren kalkmış ve Cephe Hükümeti, kamulaştırılması ve topraksız köylüye dağıtılması gereken 2 milyon 300 bin dönüm arazinin üçte ikisini kamulaştır-mayarak toprak sahiplerine bağışlamıştır."
Anlaşılıyor, değil mi, "Kara Çarşaflı Ge-lin"lerin ve benzerlerinin kimlerin kulağı-na karsuyu kaçırdığı ve kimlere uşaklık edenlerce yok edilmek istendiği...”Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 176 ”

* Süreyya Duru'nun 14. Antalya Film şenliği'nde En İyi Film ödülü'nü aldığı filmi "Kara çarşaflı Gelin" (1975), iki önemli edebiyatçımızın ortak çalışmasının ürünü olan güçlü bir eser. Vedat Türkali'nin senaryosu, Bekir Yıldız'ın üç farklı hikayesini bir araya getirirken, güçlü diyalogları ve itinayla kurulmuş karmaşık öykü yapısıyla filme sağlam bir temel oluşturuyor. "Kara çarşaflı Gelin"in neredeyse destansı sayılabilecek hikayesi, filmin kurduğu dünyanın temel çatışma noktalarının, beslendiği ahlaki ve toplumsal düzenin ve bu düzenin çepeçevre sardığı insanların iç dünyasının nüvesi sayılabilecek Çarpıcı bir prologla başlar. pusuya düşürerek öldürdüğü adam için köyün ağasından parasını alan köylü çekinerek şu soruyu sorar: "Ben o adamı niye öldürdüm, ağam?" Cevap olarak susması, fazla konuşmaması, merak etmemesi konusunda telkin eder ağa onu. Ağanın sözü kanundur. Tıpkı törenin kanun olması gibi. Katilin çocuk yaştaki kızı, bedel olarak ölü evine gidecektir.

Artık canı ölü evine aittir. Anası ve erkek kardeşi uzaktan kara çarşaflı Gülşan'ın kapıdan içeri girişini içleri parçalanarak derler. Proloğun ardından filmin yazıları akarken seyirci de en keskin haliyle bu dünyanın kurallarıyla tanışmış olur; güç-lülerle güçsüzlerin birbirinden kesin çizgi-lerle ayrıldığı, sınırların ihlal edilemediği, kaderin töreyle yazıldığı bir dünya ve çaresizlik.

Süreyya Duru, arka planın verdiği hikayeyi yıllar sonrasına taşıyarak, çatışmanın ve çaresizliğin hüküm sürdüğü farklı düzlemleri ve düzene meydan okuma ihtimalini film boyunca eksilmeyen bir özenle inceler. Gündelik hayatın her alanında iç içe geçen iktidar mekanizmaları birer birer görünür olur. Kocasını vuran adamın çocuk yaşta evine gelen kızı Gülşan'ı hor gören Zara Ana için kini haklı olduğu kadar hakkıdır. Gülşan'ın alınıp satılır bir mülk, evde durduğu sürece aileye bir yük olarak görür. Köylünün mutlak itaatini bekleyen ağa için köyde yaptırdığı kuyu bir lütuftur; kafası kızdığında kuyuyu yıkıpköylünün suya ulaşma yolunu güçleştirmeyi hakkı sayar. Mülkiyet, iktidarın birincil koşuludur. Mülk sahibi olanın olmayanı ezmeyi hak gördüğü bir düzende Zara'nın büyük oğlu Müslüm, iktidarın el değiştirebilme ihtimalini aklına getirebilen tek kişi olur. Müslüm'ün evde ve köyde attığı adımlar zamanla başkalarım da cesaretlendirmeye, ikna etmeye başlayacaktır. Müslüm, anasına karşı Gülşan'ı kollar; Gülşan'ın ağanın yanın-da çalışan kardeşi Haydar'la gizlice buluşmasına göz yumar. Zara'nın vatan hizmetinden döner dönmez evlendirmek istediği küçük oğlu Vakkas'ın Gülşan'a gönlünü kaptırmasına kötü gözle bakmaz; Gülşan'ın kanlıları olmadığını, babasının babasını vurmasında başka birilerinin payı olduğunu savunur. Müslüm'ün aile içindeki hakkaniyet arayışı, toprak konusunda da kendini gösterir. Ağalık iktidarını tehdit eden ve köylü-ye toprak hakkı vadeden reformdan yanadır. "Kara çarşaflı Gelin", cumhuriyetin başlıca meselelerinden toprak reformunun, 1970'lerde en yoğun biçi-miyle gündeme geldiği Ecevit döneminde bile, nasıl bir çıkar çatışmasına kurban gittiğini ortaya koyar. Müslüm'ün liderliğiyle köylü sesini yükseltmesine rağmen, küçük ağa, büyük ağa ve büyük ağanın nüfuzuna karşı koyamayan bürokratlar reform vaadinin boşa çık-masına sebep olurlar. Müslüm'ün çabaları Zara anayı da ikna ederek Vakkas'la Gülşan'ın düğününe kadar uzanan bir dizi değişikliğin önünü açsa da, bedeli ağır olur.





KARA MURAT; KARA ŞOVALYEYE KARŞI (1975)


Yönetmen:Natuk Baytan
Senaryo:Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş,
Rahmi Turan (Abdullah Turhan'ın çizgi
romanından)
Foto Direktörü:Çetin Gürtop
Sanat Yönetmeni :Sohban Koloğlu
Yapım :Erler Film/Türker İnanoğlu

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Burçin Doğu, Mualla Omay, Reha Yurdakul, Turgut Özatay, Atilla Ergün, Yavuz Selekman, İhsan Gedik, Yılmaz Türkoğlu, Aydın Ha-berdar, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Yusuf Sezer, Osman Han, Mehmet Yağmur, Hüseyin Sayar, Günay Güner, Bora Ayanoğlu

Konu: Akıncı Ömer Bey, Osmanlı Ordusunun ön saflarında kahramanca savaşıp zaferler kazanmış biridir. Bir savaş sırasında tek kolunu kestiği prens Carlos'u (Turgut Özatay) aman dilediği için sağ bırakır Carlos intikam almak için adamlarıyla birlikte Ömer Bey'in köyünü basıp onu acımasızca oklatır. Ömer Bey'in iki çocuğundan biri olan Mehmet'i kaçırır hıristiyan şovalyesi gibi yetiştirir.
Ömer Bey'in ikinci olu Kara Murat (Cüneyt Arkın) ise annesi tarafından yetiştirilir, mükemmel bir savaşçı olur. Bir süre sonra Mark adını alan kardeş Mehmet Türk köylerine baskınlar düzenler, katliamlar yapar. Bu durum vezir Karaca Paşa'yı (Reha Yurdakul) kızdırınca vergileri iki katına çıkarır. Carlos, Fatih Sultan Mehmet'e (Bora Ayanoğlu) gönderdiği bir fermanla onu tehdit eder ve yapacağı bir saldırıda Karaca Paşa'yı öldüreceğini söyler. Bundan sonra kahramanımız Kara Murat devreye girecek, bol vurdulu, kırdılı, ölümlerle dolu olan maceralar başlayacaktır.

KARA ŞAHİN (1975)


Yönetmen:Yavuz Figenli
Senaryo:Bülent Oran
Kamera:Rafet Şiriner
Yapım:Örnek Film/Yılmaz Kuzgun

Kamera Asistanı: Taci Saraç, Reji Asistanı: Erol Erdoğan, Renk Uzmanı: S. Türker Vatan, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Montaj – Senkron: İsmail Kalkan, Mevlut Koçak, Sabir Özergül, Laboratuar: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, Kostüm Talip Okçu, Prodüksiyon: Faik Hiçyılmaz, (Yeni Stüdyoda Renklendirilmiştir)

Oyuncular: Behçet Nacar, Hülya Şengül, Perihan Ateş, Turgut Özatay, Doğan Tamer, Gülten Kaya, Emel Çavuşoğlu, Gönül Eren, Reşit Çıldan, Kudret Karadağ, Süheyl Eğriboz, Kenan Karagöz, Hakkı Kıvanç, İhsan Gedik, Nurettin Kaygısız, Yaşar Güçlü

Konu: Osmanlı İmparatorluğuna bağlı prensliklerden biri padişaha gönderilmek üzere yüklü miktarda altın, zümrüt ve yakuttan oluşan bir hazine hazırlanmıştır. Hazineyi yağmacılardan korumak için altınlar eritilmiş bir eyer haline getirilmiş, yakut ve elmaslar da üzerine kakılmıştır. Bunu padişaha götürmek görevi de Kara Şahin (Behçet Nacar) adlı Türk akıncısına verilir. Ancak, prensine ihanet edip onu öldürten Nassi (Turgut Özatay) adamlarını Kara Şahin'in üzerine yollar. Şahin Bir kadın tarafından odasında bayıltılır ve Nassi'ye tes-lim eder. Kara Şahin esir tüccarı Gaspara'ya (Kudret Karadağ) teslim edilir ve zindana atılIr

KADINLAR HAYIR DERSE..! (1975)


Yönetmen:Mehmet Dinler
Senaryo:Bülent Oran
Kamera:Sertaç Karan
:Metin Film/Işık Toraman

Oyuncular: Murat Soydan, Hülya Koçyiğit, Ali Poyrazoğlu, Ünsal Emre, Ülkü Ülker, Nazan Adalı, Senar Seven, Nur Azak, Mürüvvet Sim, Feridun Çölgeçen, Nevin Nuray, Danyal Topatan, Sami Hazinses

Konu: Taşradan büyük kente saf bir köylü kadının, kente uyum sağlamaya çalışırken başına gelen beklenmedik olaylar çevresinde gelişen bir komedi.

KADINLAR (1975)


Senaryo ve Yönetmen:İlhan Engin
Görüntü Yönetmeni:Necati İlktaç
Yapım:Asu Film7Tuncer Üçüncüoğlu

Oyuncular: Feri Cansel, İlhan Daner, Mahmut Hekimoğlu, Aynur Akarsu, Nevin Nuray, Dolgan Sezer, Tuğba Çetin, Atilla Ergün,

Konu: Zerrin Mutlu bir evliliği olmasına rağmen, sürekli başka insanların değişik yerlerde sevişmelerini hayal etmektedir. kocasının koynunda bile bu hayaller devam edince, kendisini değişik duygular içinde bulur.

KADINIM (1975)


Yönetmen:Memduh Ün
Senaryo:Safa Önal
Kamera:Cahit Engin
Yapım:Mine Film/ Kadri Yurdatap

Oyuncular: Mine Mutlu, Ünsal Emre, Şeyda Senem, Turgut Boralı, Senar Seven, Özcan Özgür, Oktar Durukan, Perihan Ateş, Asuman Arsan, Remziye Fırtına, Hüseyin Zan

Konu: Filmde, evli bir adamın bir hayat kadınına âşık olması konu edilir. Orhan, sorumluluklarını yerine getirmeyen eşi Sibel’le sık sık kavga etmektedir. Çalıştığı şirkette aile yaşantısı iyi olan birinin müdür seçileceğini öğrenir. Patron, çalışanlarının evini ziyaret ederek aralarından birini seçecektir. Müdür olmak isteyen Orhan, karısı Sibel’in evi düzene sokmasını ister. Fakat aralarında tartışma yaşanır ve Sibel evi terk eder. Gece gazinoya giden Orhan, orada Zeynep'le tanışır. Zeynep'i evine götürür ve beraber olurlar. Sabah patron, Orhan’ın evine gelir. Zeynep kendini Orhan’ın karısı olarak tanıtmak zorunda kalır. Bu yüzden bir süre evli gibi davranırlar. İkisi arasında yaşanan bu durum bir süre sonra gerçek bir aşka dönüşecektir. (Meltem İşler Sevindi)
_____________________________

Memduh Ün Anlatıyor:
Kadri Yurdatap altmışlı yıllardan beri arkadaşımdı, dostumdu. Filmleri de bizim yazıhanemizde işletiliyordu. Ama yetmişli yılların ortasında, Kadrinin işleri bozulmuş neredeyse iflas etmişti. Adana, Karadeniz işletmelerine ikişer film teslim etmek üzere avanslar almış, ama filmleri parasal nedenlerden çekememişti. İşletmeler bastırıyor ya film ya para diyorlardı. Kadri iyice sıkışmıştı. Ben seni bu durumdan kurtarırım dedim, ama benim sözümü dinleyeceksin. Tamam dedi. İşletmelere ben kefil oldum. Kadri'nin teslim edemediği filmlerin sorumluluğunu da ben üstlendim. Karşılığında bu işletmecilerden iki filmlik daha avans aldım Benim sözüm ve imzam çok geçerli olduğu için verdiler. O günlerde bir film için 50 kutu civarında negatif harcıyordum, yani yaklaşık 6000 metre. Kadınım'! 30 kutuyla, yani 3600 metre negatifle, hem de yalnızca 14 günde çok ucuza mal ettim.

Senaryoyu Safa Önal yazıp getirmişti Kadri'ye. Hatta yönetmenliği de üstlenmek istemişti bir ara. Ben daha önceleri Çarşıkapı'daki Azak Tiyatrosu'nda izlemiştim oyunu Başrolü başarıyla Suzan Ustan oynuyordu.

Filmin başoyuncusu Mine Mutlu zaten Kadri'nin sevgilisiydi; ona para vermedik. Öteki oyuncuları da çok küçük paralara oynattık. Filmi Tarabya'da, Mes'ut Bey'in evinde çektim. Haricisini de, dahilisini de. Ek olarak yalnızca bir bar sahnesi vardı. Yetmişlerin ortasında seks filmleri furyası başlamıştı. Bu nedenle [ilme seks sahnesi de koyduk. Bu tür filmlerin gözde yönetmeni Temel Gürsu'ya rica ettim, geldi çekti bu sahneyi. Mine Mutlu ile Ünsal Emre arasındaki bir yatak sahnesiydi. Mine'nin memeleri açıktaydı. Filmin jeneriğine yönetmen olarak Turhan Ün yazdık. “Memduh Ün Filmlerin Anlatıyor,” Vadullah Taş”

KADER YOLCULARI (1975)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senarist : Erdoğan Tünaş
Yapımcı:  Sezer  Film / Berker İnanoğlu
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı

Kurgu: Özdemir Arıtan,  Işık:  Mehmet Varol,Rıdvan Varol, Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu

Oyuncular:  Perihan Savaş,  Serdar Gökhan,  Bilal İnci, Rıza Fazeli, Seher Şeniz, İhsan Baysal,  Nubar Terziyan, Renan Fosforoğlu, Hasan Ceylan, Osman Han, Mustafa Doğan, Ahmet Karaca, Mürvet İşsever,Abdi Algül,  Faik Coşkun, Yılmaz Kurt, Murat Tok, Mehmet Gerçek, Orhan Kapkı   

Konu: Film, bir idam mahkûmu ile şarkıcı bir kızın öyküsünü konu edinir. Ruhan yıllar önce sefil bir hayat yaşamaktayken bir anda ünlü bir şarkıcı olur. Bu şöhreti kendisine sağlayan Memduh’tur. Karanlık işlerle uğraşan Memduh, Ruhan’a âşıktır. Ancak Ruhan’dan karşılık bulamaz. Buna rağmen Memduh, Ruhan’ı âdeta bir mahkûm gibi elinde tutmaktadır. Ruhan’ın kaçma girişimleri Memduh tarafından sürekli engellenir. Ancak günün birinde bir cezaevinde verdiği konser Ruhan’ın hayatını değiştirecektir. (Hasan Sakın)

İZİN (1975)


Yönetmen:Temel Gürsu
Senaryo:Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt
Müzik: Şanar Yurdatapan, Attila Özdemiroglu
Yapım:Süha Pelitözü

Sahne Denetimi: İsmail Kündem, Erdal Sümer, Ekrem Ülgey, Yönetmen Yardımcısı: Berrin Giz, kamera Yardımcısı: Cem Molvan, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Ses Yönetmeni: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, İsmail Karataş, Kurgu Şefi: Özdemir Arıtan, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Yardımcı Yönetmen: Altan Yalçın, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Halil Ergün (İbrahim), Azra Balkan (Fazilet), Süleyman Turan (Ali), Ercan Yazgan (Musa), Hüseyin Kutman (Muhtar), Betül Aşçıoğlu (Pakize), Necla Soylu (Aslı), Senar Seven (şekerim), Osman Alyanak (Fazilet’in babası), Güzin Özipek (Fazilet’in annesi), Selim Naşit, Ali Tutal, Atilla Candemir.

Konu: Fazilet kiralık kadınlardan biridir. Fahişelik yaparak, ayrı bir evde oturan annesine ve yaşlılığı nedeniyle işinden atılan babasına bakmaktadır. Bir gün telefonu çalar. Dört arkadaş için dört kız istenmektedir Bu kızlar beş gün için kira-lanacaklardır. Fazilet yanına aldığı üç kız arkadaşı Pakize Aslı ve takma adı Şekerim'le birlikte randevu verilen yere giderler. Buluşma yeri bir oteldir. Müşteri-leri olan erkeklerden Ali, Musa ve Muhtar onları karşılarlar. Adı ibrahim olan diğeri ise henüz gelmemiştir. Üç erkek ve üç kız gece kulübüne giderlerken, Fazilet İbrahim'i beklemeye başlamıştır.

İbrahim otele geldiğinde arkadaşlarını bulamaz. Otelin restoranında sadece Fazilet vardır, başka kimse de yoktur. İbrahim genç kadının beklediği müşterisidir aslında ama Fazilet kendini tanıtmaz. Bir anda utanmıştır. Sessiz bir bekleyiş içindedir, İbrahim'e bakar, bakışırlar, sonra Fazilet kalkıp İbrahim'in yanma gider ve kendini sekreter olarak tanıtıp yanma oturur. Şarap içerler, sohbet ederler, derken odaya çıkarlar, ibrahim düşüncelidir. Her şey çok hızlı gelişmiştir. Ertesi gün İbrahim'in arabasıyla gezmeye çıktıklarında kırlık bir alandan geçerken genç adam bir kaval sesiyle irkilir. Arabayı durdurup otlayan koyun sürüsüne bakar ve öylece dalıp gider. Fazilet meraklanır, İbrahim köyünü, çocukluk yıllarını hatırlamıştır, köyünde kaval çalan Hasan emmiyi, annesini, babasını. Babası bir tarım işçisidir. Anasını hep dövmüştür babası, ikinci kez evlendiğinde anasıyla birlikte İbrahim'i de evden kovmuş ve sokağa atmıştır. O günlerde İbrahim henüz sekiz yaşında bir çocuktur. Annesi el kapılarında hizmetçilik ya-parken, İbrahim de sabahları çörek sat-mış, istasyonlardan kömür toplamıştır. Ve anasına layık bir evlat olamadığı için de kendini suçlamaktadır.

Dönüşte bir başka otelde geceyi geçirirler. O gece Fazilet beş günlüğüne kiralandığı bu adamı iyice merak edip, "Sen kimsin anam (!)" dedikçe İbrahim tedirgin olmaktadır; cevap vermez, susar. Ama Fazilet kendisiyle ilgili gerçeği açıklar ve sekreter olmadığını, bir kiralık kadın, bir fahişe olduğunu söyler. Artık rahatlamıştır, dans edip soyunmaya baş-lar. Ama sonra birden utanmıştır, çıplak vücudunu örtmeye çalışır, çünkü yaptığından utanmıştır. Birbirlerine sarılırlar ağlayarak... Ertesi gün arkadaşları Ali, Musa ve Muhtar üç kızla beraber otele dönerler. Sarhoşturlar. Kızları aralarında değiştirip kimin kiminle olduğu bilinmeyen karmaşık bir gece geçirmişlerdir. İlk kez bir araya gelen gruptan üç kız İbrahim'e tanıştırılır. Musa, Fazilet'i gözüne kestirip İbrahim'e, "Seninki de güzelmiş," diyerek niyetini belli eder. Ama İbrahim bu lafı kaldıramaz, hava birden gerginleşir. Kızları değiştirme isteği, fahişe de olsalar, İbrahim'e ters gelir. Musa'yı, yumrukla, tekmeyle yere yıkar. Artık işin tadı kaçmıştır. Ali kızlardan özür diler ve zaman dolmadan kızlar evlerine bırakılır. Ama Fazilet İbrahim'den etkilenmiştir ve onunla görüşmeyi sürdürür. Pazar, son günleridir, izni biten İbrahim ertesi gün işine dönecek, bu arada beş günlüğüne kiralanan Fazilet'in de süresi dolmuş olacaktır. Zor ve sıkıntılı bir son gün geçirirler. Fazilet, İbrahim'e gitmemesi için yalvarır, ama İbrahim gitmek zorundadır.
Fazilet bir anda alışıp sevdiği ve bir anda yitirdiği erkek yüzünden yataklara düşer. Arkadaşı Ali'yi bulup İbrahim-le ilgili her şeyi öğrenir.

Ali, İbrahim'in avukatıdır ve İbrahim bir kiralık katildir. Üç kişiyi öldürmüştür. İyi hali nedeniyle cezaevinden izin verilen İbrahim dokuz yıl daha yatacaktır. Onu hapishanede ziyaret eden Fazilet gerçeği kendi gözleriyle görür. Bu son buluşmadır. Fazilet kendini satarak hayatını sürdürür ve parayla her yatışında, "Affet beni anam..." derken, sessiz bir çığlık atmaktadır...”Agah Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney”