”ASLA VE DAİMA”
Yönetmen: Türkan Şoray
Senaryo: Safa Önal (Erdoğan Tokmakçıoğlu’nun “aynı isimli romanından)
Kameraman: Çetin Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal
Oyuncular: Türkan Şoray (Nevin), Kadir İnanır (Ömer), Mahmut Hekimoğlu
(Ali Rıza), Kadir Savun (Aziz), Nubar Terziyan (Tevfik Efendi), Yıldırım Gencer
(Yzb. Bülent), Tarık Şimşek (Osman), Yavuz Selekman (Ömer Bey’in adamı),
Muammer Gözalan (Belediye Reisi), İbrahim Uğurlu (sanık), Yüksel Gözen (Kâhya),
Zeki Sezer (Mal Müdürü), Hakkı Kıvanç Yılmaz Kurt (Mahkum), Yaşar Şener
(Katip), Yusuf Çağatay (mahkum), İlhan Hemşeri (savcı), Mustafa Yavuz
(gardiyan), Cevdet Balıkçı, İhsan Baysal, Perihan Ateş (dans eden kadın),
Nilgün Ceylan
Konu: Bodrum'a hakim olarak atanan ve görevini dürüstlükle uygulamaya
çalışan genç ve güzel Nevin, kasabanın en güçlü ailesiyle karşı karşıya gelir.
Mahkemedeki karşılaşma hakim ile Ömer Ağanın ilerde yaşayacakları aşkın
başlangıcı olur. Ömer ağa eğitimli ve çağdaş görünümlü ağadır. Filmlerde
yansıtılan zalim ağanın aksine Ömer Ağa, kasabalı ile iyi diyalog kuran,
yoksulları düşünen, okullar, hayratlar yapan bir ağadır. Bu insancıl yönü ve
hakime hanımın güzelliği, kişiliği iki genç arasında aşk doğmasına neden olur.
Ama Ömer, insancıl bir kişiliğe sahip olsa da bir ağadır; ağalığını
sürdürebilmek için günahlar işlemiş, katil olmuştur. Mutlu aşk olanaksız aşka
dönüşür. Duyguları ile görevi arasında kalan Nevin'in tercihi görevinden yana
olur.
Filmin biri hakim diğeri Avrupa'da eğitim görmüş ağa olan iki
karakterini birbirlerine yaklaştıran temel neden her ikisinin yakışıklığının ve güzelliğinin yanında insancıl yönleridir. Mutlu bir birliktelik kurmak
için karşılıklı sevgi bulunsa da sevenler, geçmişlerinde toplumsal ve kültürel
nedenlerin etkisiyle bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptıkları davranışlar
sonucu birleşememişlerdir. Toplumsal yaşamda da örneklerinin sıkça görüldüğü
bu etkenler birçok sevgiliyi ya ayırmış ya da acılardan sonra birleştirmiştir.
Ömer Ağa, eğitimli ve iyi kalpli-olsa da ağalığını sürdürmek zorunluluğu (içten
veya dıştan gelen baskılarla) sevgi ortamını yıkmıştır. “Soner Derse
“Türk Sinemasında Aşk”
* Filmin ilk karelerinden sonra Bodrum
garajına giren Birlik İnanç otobüsünün kapısı açılıyor. İlk birkaç yolcudan
sonra Türkan Şoray iniyor. Salonda seyirci ne-fesini tutmuştur. Bir buluşmadır
bu, iki yıla yaklaşan bir ayrılıktan sonra... Türkan Şoray, eskisi kadar,
eskisinden de güzeldir... Özlemiştir seyirci Şoray'ı, kendine özgü havasıyla,
oyunuyla... İlişki hemen kurulur, yeni baştan ve sonuna dek kopmaz bir daha...
Şoray sinemaya dönüşünü başarıyla gerçekleştirmiştir.
Film ise bu arada baştan sona dek değişik bir grafık izlemekte,
inişler çıkışlar göstermektedir: Bodrum'a hakim olarak atanan Nevin'le yörenin
güçlü kişisi, "ağası" Ömer Bereketoğlu arasındaki ilişkinin öyküsüdür
bu... Hakim Nevin, bu ilk görevinde işini ciddilikle, dürüstlükle uygulamaya,
yasaların tüm gereklerini yerine getirmeye çalışır... Bu yasalar kendisini
güçlü Ömer Bereketoğlu ile karşı karşıya getirdiğinde bile duraksamaz...
Bereketoğulları, çok eski bir ailedir yörede... Civardaki gölden geniş
arazilere, kasabanın otellerinden - dükkanlarına, çok şeyin sahibidirler...
Ömer, "modern" ve "çağdaş" bir ailedır... Okumuştur,
Avrupa'yı bilir, kent delikanlıları gibi giyinir, yaşar. Kasabalıdan
aldıklarını, ailesinin geleneğine uygun olarak ödemeye çalışır: Okullar,
hayratlar yaptıracak, düğünler, sünnetler düzenleyerek, yoksulları giydirererek...
Bu iki ki değişik konumları içinde birbirlerini çekerler. Hakim hanımın Ömer
Ağa'yla savaşırnı, bir aşk öyküsüne dönüşür... Ama Ömer, ne denli iyi de olsa
bir ağadır, ağalığını sürdürmek için günahlar işlemiş, elini kana bile ,
bulamıştır... Aşk sonunda bir "olanaksız sevgi"ye dönüşür...
"Bodrum Hakimi", güzel bir aşk filmidir. Sinema
seyircisi için en etkili temalardan biri olduğu bilinen "olanaksız
aşk" motifi ustalıkla kullanılmıştır... Çekim, çevrenin, çevre
insanlarının fon olarak kullanılışı, akıcı bir kurgu, başarılı bir görüntü ve
müzik çalışması, özlenmiş ve bu özlemi gerçek bir oyun gücü ser-gilediği
rolüyle gideren bir Türkan Şoray'ın yanı sıra, diğer oyuncular da iyidir...
Fotoroman edebiyatının klasik bazı öğelerini taşıyan öyküye katılan ve ustaca
kullanılan çevre, yaz özlemlerini yansıtan Bodrum kasabası, kasabanın halk ve
bürokrasi kesiminden kişilerle bir yazın sorumsuzluğu içinde eğlenen
yerli-yabancı turistlerin çelişkisi gibi öğeler, filme belli bir gerçeklik
kazandırmışlar-dır...İki sevdalının kıyılar boyunca yaptıkları "mavi
yolculuk" kimin düşlerine gir-mez, kim kendini onların yerine koymaz?
Cahit Berkay'ın Akdeniz temaları taşıyan müziğinin katkısı da önemlidir.
"Bodrum Hakimi", bu haliyle Türk sinemasının son yıllardaki en iyi
aşk filmlerinden biridir denebilir... Ama "Bodrum Hakimi", aynı
zamanda kaçırılmış fırsatların, ziyan edilmiş bir konunun da filmidir...
Ömer ağaya ve Bereketoğulları’nın göl sahipliğine yaklaşım,
Türk toplumsal ger-çeğine çok ilginç ve önemli bir bakış fırsatı getirebilirdi.
Ömer ağanın halkça benimsenmiş, gerekliliğine, yararına inanılmış kişiliği,
ağalık. kurumuna sayısız yerli filmde klişe haline getirilmiş "Zalim
ağa" tipinden daha gerçekçi bir yakla-şımdı... 1960 devriminden sonra, Milli
Birlik Komitesi'nce yerlerinden sürülen 50 küsur Doğu ağası, bir süre sonra,
hem de halkın çoşkun karşılayışı içinde yerlerine dönmediler mi? Göl sahipliği
ise, yakın tarihin gerçek ve ilginç bir olayını, bir eski CHP genel
sekreterinin adının karıştığı Bafa Gölü 'olayının öyküsünü düşündürmektedir.
Film, bir yere dek tüm bu konuları deşecek, önemli toplumsal bildiriler
taşıyacak gibi gözükmektedir. Ama umutlar çabucak kırılmakta, tüm umut verici
öğeler, olgular, değinişler, aşk öyküsüne gerekli zemini hazırladıktan sonra
sahneyi terk etmektedirler... Yapımcı İrfan Ünal, senaryocu Safa Önal, yönetmen
Türkan Şoray, düzeyli bir aşk filmi, etkili bir sevda öyküsü yapmış olmanın
huzurunu duyabilirler kuşkusuz... Ama aynı kişiler, "Bodrum Hakimi"
öyküsünün getirdiği çok ilginç yaklaşımları ziyan etmiş olmanın üzüntüsünü de
belli ölçüde taşımak zorundadırlar... Türkiye'deki bugünkü sansür düzeni ve
anlayışı egemen olmasaydı, kim bilir, "Bodrum Hakimi" de sinemamızın
uluslararası düzeyde övünebileceği yapıtlarından biri olarak ortaya
çıkabilirdi... (Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”, syf, 251)