Powered By Blogger

29 Şubat 2020 Cumartesi

KADERSİZLER (1979)



Senaryo Yönetmen: Aykut Düz Kamera: Sertaç Karan Yapım: Metin Film/Işık Toraman Prodüksiyon Ekibi: Ahmet Akdoğan, Metin Görünmez, Abdullah Manar, Selçuk Karan, Işıklar: Ömer Ekmekçi, Sesleri Alan: Feridun Kınay, Renk Uzmanı: Tümay Rızai, Laboratuar Şemsi Tokgöz, Armağan Köksal, Montaj: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Selahattin Kılıçeken, Kamera: Ali Güvence,

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Kazım Kartal, Sümer Tilmaç, Oktar Durukan, Ayfer Özcan, Şeref Çokşeker, Ata Saka, Çe-tin Başaran, Ekrem Dümer, Yılmaz Kurt, Begüm Bahar, Mehmet Özden, Alpay Özdoğan

Konu: Üç yoksul arkadaş, bir başka arkadaşlarının evlenebilmesi için gerekli olan parayı bulmak amacıyla, bir iş adamının mekanını basıp, öldürürler. parayı bulurlar. Arkadaşlarını evlendirip, geri Kalan para ile de zevk alemlerine dalarlar. Ancak polis de olayı araştırmaktadır

İYİ GÜN DOSTU (1979)





Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Oyuncular: Zerrin Doğan, Levent Gürsel, Emel Canser, Ergun Akerman, Harika Öncü

Konu: Yaşlı kocasıyla genç karısının aralarına giren bir delikanlının öyküsü.


İŞTE MEYDAN (1979)





Senaryo ve Yönetmen: Engin Temizer Kamera: Erhan Canan Yapım: Derya Film/İbrahim Mertoğlu

Oyuncular: Tarık Şimşek, Sabahan, Tugay Toksöz, Derya Sonay, Tevfik Şen, Mehmet Yağmur, Kudret Karadağ, Yılmaz Kurt

Konu: Murat mafyanın tuttuğu kiralık bir katildir. kendisine öldürmesi için bir adamın adresi ve bir miktar para verilir. Murat adamı bulur. Tam öldüreceği sırada karşısındakinin yıllardır görüşmediği can dostu arkadaşı olduğunu görür ve öldürmez. Arkadaşı kördür. Beraber ilk olarak eğlenceye giderler.

İSYANKAR (1979)






Yönetmen: Temel Gürsu Senaryo: Erdoğan Tünaş Kamera: Sertaç Karan Yapım: Gürsu Film /Tanju Gürsu  Ses Mühendisi: Tuncer Aydınoğlu, Prodüksiyon: Şerif Ablak, Topsy Operatörü: İ. Halil Öner, Jenerik: Oktay Cengiz, Teknik Yönetmen: Ertan Küçükoktay, Türkkan Film Stüdyolarında hazırlanmıştır

Oyuncular: Müslim Gürses, Oya Aydoğan, Suzan Avcı, Ekrem Gökkaya, Muadelet Tibet, Eray Özbal, Muharrem Gürses, Coşkun Göğen

Konu: Bağlama çalıp, şarkı söyleyen bir gencin, mektuplaştığı kızla olan aşk öyküsü

İSYAN (1979)



Yönetmen: Orhan Aksoy Senaryo : Sadık Şendil Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Müzik: Ali Rıza Binboğa Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez, Nahit Ataman  Yönetmen Yardımcısı: Sami Güçlü, Fethi Erdoğan, Kamera Asistanı: Galip Kızılova, Set Ekibi: Nizam Ergüden, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Pro. Asistanı: Ahmet Göç, Prodüksiyon Amiri: Yılmaz Kanat, (Yeni Stüdyo Laboratuarlarında hazırlanmıştır),

Oyuncular: Kadir İnanır (Apo), Melike Zobu (Ayno), Erol Taş (Ağa), İhsan Yüce Ayno’nun babası Şahan) , Reha Yurdakul (Apo’nun babası Memo), İHakan Bahadır (Şeyhmuz), Güler Ökten (Sare), Sabahat Işık (Ayno’nun annesi), Nizam Ergüden (İlyas), Ömer Erdem (başefendi), Hüseyin Çoker,

Konu: Güneydoğu Anadolu'da geçen bir aşk öyküsü. İyi - kötü, ağa - köylü çatışması, gelenekler, ezilen, horlanan kadınlık... Kaçakçılık ve iktidarsızlık konularının da ele alındığı ağır bir melodram.

Erol Taş yedi köyün ağasıdır. Yaşamını kaçakçılıkla idame ettirmektedir. Apo (Kadir İnanır)nun babası (Reha Yurdakul) ağanın kaçakçı adamıdır. Bir gün kaçakta mayına basar ve ölür. Ailesi ağadan korktuğu için cenazesine sahip çıkamaz. Bu sıralar Apo, Şahan isimli bir köylünün güzel kızı Ayno (Melike Zobu) ile sevişmekte; arada bir gizli gizli buluşmaktadır. Apo Başlık parası için tek çare olarak kaçağa gitmesi gerektiğinden ağaya kaçağa gön-dermesi için gider. Bu asi gençten kurtulmanın tek yolu kaçak esnasında temizlenmesidir. Tabi ağanın oğlu Şeyhmuz da Ayno yu görüp beğenmiştir. Babasına Ayno ile evlenmek istediğini söyler. Apo'nun kaçakta temizlenmesi talimatı verilmiştir. Apo kaçakta sırtından vurulur. Ağa oğlu şehmus'a düğün yapar. Şeyhmus iktidarsız olduğu için gerdek gerçekleşmez. Ağa bu lekeyi örtbas etmek için Ayno'yu kız çıkmadı gerekçesiyle babası evine görderir. Baba Şahan töre gereği kızı Ayno'yu silahla öldürür. Bu arada Apo Göçerler tarafından yaralı olarak bulunmuş, tedavi edilmiş, yaşama döndürülmüştür. Apo köye gelir Ayno'nun töre gereği öldürülmüş olduğunu öğrenir. Mezara gider açar cesedi sırtlanır. Ka-sabaya doktora götürür bekaret mua-yenesi yaptırır. Ayno kız oğlan kızdır. Camide cenaze namazını kıldırır. Apo Köye gelir. Şeyhmus'u bahçede arkadaşları ile eğlenirken yakalar. Sınıra mayınlı tarlaya girmesi için zorlar. Bu ara ağada gelmiştir, kalabalık köylüye oğlu Şeyhmus' u kurtarmaları için yalvarır, paralar teklif eder. En yakın adamı Kahtalı Nedim tarafından reddedilir. Köylü Nedim le birlikte ağaya itiraz ederler. Ağa çaresiz oğlunu kurtarmak için mayına dalar. Bastığı bir mayının patlaması neticesi ağa (Erol Taş) ve oğlu Şeyhmus (Hakan Bahadır) olay yerinde ölür ve kalırlar. Köylü Apo (Kadir İnanır) ile birlikte köye dönerler.

► “İsyan” elindeki malzemeyi hovardaca harcamış, Ağaköylü çelişkisini klasik iyi kötü çatışması biçiminde namus sorunlarını abartarak anlatmış ve bir dizi entrikanın kalıpları arasında boğulu kalmış bir film. Görüntülerin hiç dikkati çeken bir yanı yok. Binboğa’nın batı enstrümanları ile derlediği fon müzikleri de oldukça dışında kalıyor, bir katkı getirmiyor. Kadir İnanır ve Melike Zobu rollerine uygun düşmelerine karşın, filmin genel tutarsızlığı içinde yitip gidiyorlar. Oyuncuların Kürtçe konuşmaları da oldukça sırıtıyor ve inandırıcı olmuyor. (Nezih Coş, Aydınlık 1 Mart 1980)




İSTANBUL 79 (1979)




Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy  Konuşmalar Bülent Oran Görüntü Yönetmeni Hüseyin Özşahin Yapım: Uğur Film/Memduh Ün  Yönetmen Yardımcıları: Sami Güçlü, Turgay Aksoy, Kameraman: Cem Molvan, Yapım Müdürü: Reha Yurdakul, Nevcdet Vanlı, Set Ekibi: Azmi Yıldız, Şeref Yılmaz, Aslan Gül, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmış ve Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Kadir İnanır, Semra Türel, Mahmut Cevher, Reha Yurdakul, Kazım Kartal, Diler Saraç, Eriş Akman, Memduh Ün. Coşkun Göğen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi, Ç:iğdem Sezen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi, Oktarv Durukan, Sırrı Elitaş, Süheyl Eğriboz, Renan Fosforoğlu, Kudret Karadağ, Yusuf Çetin, Hamza Fidan,

Konu: Anadolu’dan bir aile İstanbul'a göç eder. Ailenin oğlu Ömer, kentte kirli işlere bulaşarak yükselmek ister. Ve İstanbul gece hayatının ve yeraltı düzeninin gerektiği her şeyi yapar.

► "İstanbul 79", Aksoy’un kendi senaryo-suna dayanıyor. Basta (ve tüm ilk yarıda) bayağı umutlanıyorsunuz, Aksoy, bilgili akıcı sinemasıyla bugünkü Türkiye gerçeğinden görünümler saptıyor; çeşitli yolluklar, kuyruklar, sigara veya tüp gaz karaborsacıları, seks filmleri, "şarkıcı - türkücü" filmleri ve bunlar üstüne ilginç yargılar... Aksoy topluma ve Yeşilçam'a ayna tutacak, yürekli şeyler söyleyecek, "Altın Şehir"in başarısını aşacak diyorsunuz, Ama heyhat.., Dışarıda kalakalıyor. Ondan sonrası anlatılmaz bir melodram pespayeliği... Sinemamızın yıllardır çiğnediği sakızlar bir kez daha çiğneniyor; nerden çıktığı belli olmayan üç adet "manyak serseri" çıkıyor, temiz ve iffetli genç kızının üstünden geçiyorlar Belgrad ormanlarında...

Doğallıkla, bunlar "zengin ve nüfuzlu" kişilerin çocukları olduğu için yasalar işletilmiyor. Ve böylece "bireysel intikama, tabanca temizliğine giden yollar açılıyor,.. Filmin kahramanı Ömer (Kadir İnanır) "kötü"leri acımasızca temizledikten ve kardeşini bu beladan kurtardıktan sonra can veriyor.

İstanbul 79 türü filmler için söylenecek fazla bir söz yok. Bu filmlerin yapaylığını, toplumsal sorunları ve gerçekleri Yeşilçam sakızlarıyla vıcık, vıcık etmelerini onaylamadığımızı kaç kez yazdık, belirttik, Ancak bu tür filmler, içinde bulunduğumuz ortamda üstelik zararlı bir işlev de görüyorlar; bireysel kaba güç çözümlerine sorunları bilerek, giderek tabancayla çözümlemeye çağırıyorlar seyircilerini... "Düzen" sorununu "Belgrad ormanlarında kızlara tecavüz eden zengin oğlu" sorunuyla özdeşleştirmelerindeki yanlışlık bir yana, hangi görünüm altında olursa olsun seyircisini kaba güçle bireysel çözüme yönelten bir sinema bağışlanamaz. Yeşilçam kokuşmuşluğunun bu yoz ürünleri, zaten can çekişen bir sinema düzeninin ve anlayışının son çığlıklarıdır bizce. (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”




27 Şubat 2020 Perşembe

İNTİKAM KADINI (1979)




Yönetmen: Naki Yurter Senaryo: Recep Filiz Kamera: Salih Dikişçi Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz 

Oyuncular: Kazım Kartal, Zerrin Doğan, Cesur Barut, Funda Gürkan, Meltem Işık, Rozi, Cihat Karahan, Filiz Kara, Yılmaz Kurt

Konu: Bir şehirlerarası yol. Eski Renolar, Muratlar ...Kamyonlar geçmekte... 28 plakalı bir Reno. Dört tipsiz adam ara-banın içindedir. Biri Kazım Kartal, diğerleri kadrolu kötü adam. "Allah kahretsin benzin bitti." Dört adam arabadan inip kara kara düşünmektedir ... Akşam da olmak üzere. Mutlaka bir kötülük yapmak zorundalardır, bu filmin doğasındaki varoluşları bundan ibarettir. Kazım Kartal'ın aklına bir şey gelir "Şu köye gidelim."

Orada kötülük yapacak bir ortam mutlaka vardır. Dört tipsiz köye gelirler. Kötülük yapacakları evin kapısını çalarlar. Kurban kız kapıyı açar (Zerrin Doğan) köylü kızı kıyafetinde. Kazım bu kadar köy evi arasından nasıl olmuş da Zerrin Doğan'ın evini denk getirmiştir. Kazım durumu açıklar. "Şey yolda kaldık da tanrı misafiri ... "

ayakları. Kız da "Bir babama sorayım." der. Misafirlere ayran ikram edilir. Kim bu dört tipsiz adamı evine yatıya kabul eder. Üstelik de Zerrin gibi bir kızı varsa. Neyse mantık tatilde Sabah olmuştur horoz öter. Kazım avluya çıkıp gerinir. Üstü çıplaktır. Hayret gece vukuatsız geçmiştir. Adamların boş yere günahını aldık, tövbe tövbe. Fakat Zerrin'i kolsuz bir elbiseyle bembeyaz kollarınla gören Kazım'ın gözü döner. Kızın peşinden ahıra girer. Fonda müzik "Baldız balkonda yatar". Kız ahırda çatalla samanları atmaktadır. Ama Kazım sabah sporu yapmak istemektedir. "Size yardım edebilir miyim?" Kız ters ters bakar. "Benim bildiğim şehirliler erken kalkmaz." Kazım cevap verir. "Erken kalkmayanlar zenginlerdir." Bir anda müzik Sanchez'in Çocukları'na dönüşür, eyvah 32. Gün mü başlayacak yoksa, Mehmet Ali Birand mı geliyor ahıra.

Kazım kıza saldırır. "Bırakın beni çıldırdınız mı siz?" iki tokat eteği kaldırır, hayret köylü kızının altından seksi bir don çıkar. Kazım profesyonelce işini bitirir, kıza da "Zevk al biraz" der. Tam bu sırada kokuyu almış gibi diğer kötü adam gelir. "Haydi biraz da sen tadına bak" der Kazım. Sonra diğer iki kötü adam da panikle evden çıkarlar, babayı döverler. Onlar da nasiplenirler.

Kötü adamlar evi terk ederler. Baba ölmüştür. Kız babanın üzerine yatar ağlar, ağlar. Sonra intihar etmeye karar verir, bir tepeye çıkar manzara bakar. .. Kamera uçurumun dibine dibine zum yapar. Kız kendi kendine konuşur. "Ölmekle namusun temizlenecek mi? Bunu yapanlar yaşayacaklar."

Elleri ojeli, babasının mezarında dua eder. Başörtü iğreti durmaktadır. Kaşları alınmıştır. (Tıpkı Yıldız Kenter'in çizdiği köylü kadın kompozisyonlarındaki gibidir.)

Aynı kostümlerle şehre iner, bir mağazaya girer, kılığı modernleşir. .. Mağazanın adı Kontes Jüliet'tir ... Mağazadan çıkar, mu ne? Misafirlere ayran ikram edilir. Kim bu dört tipsiz adamı evine yatıya kabul eder. Üstelik de Zerrin gibi bir kızı varsa. Neyse mantık tatilde Sabah olmuştur horoz öter. Kazım avluya çıkıp gerinir. Üstü çıplaktır. Hayret gece vukuatsız geçmiştir. Adamların boş yere günahını aldık, tövbe tövbe. Fakat Zerrin'i kolsuz bir elbiseyle bembeyaz kollarınla gören Kazım'ın gözü döner. Kızın peşinden ahıra girer. Fonda müzik "Baldız balkonda yatar". Kız ahırda çatalla samanları atmaktadır. Ama Kazım sabah sporu yapmak istemektedir. "Size yardım edebilir miyim?" Kız ters ters bakar. "Benim bildiğim şehirliler erken kalkmaz." Kazım cevap verir. "Erken kalkmayanlar zenginlerdir." Bir anda müzik Sanchez'in Çocukları'na dönüşür, eyvah 32. Gün mü başlayacak yoksa, Mehmet Ali Birand mı geliyor ahıra.

Kazım kıza saldırır. "Bırakın beni çıldırdınız mı siz?" iki tokat eteği kaldırır, hayret köylü kızının altından seksi bir don çıkar. Kazım profesyonelce işini bitirir, kıza da "Zevk al biraz" der. Tam bu sırada kokuyu almış gibi diğer kötü adam gelir. "Haydi biraz da sen tadına bak" der Kazım. Sonra diğer iki kötü adam da panikle evden çıkarlar, babayı döverler. Onlar da nasiplenirler.

Kötü adamlar evi terk ederler. Baba ölmüştür. Kız babanın üzerine yatar ağlar, ağlar. Sonra intihar etmeye karar verir, bir tepeye çıkar manzara bakar. .. Kamera uçurumun dibine dibine zum yapar. Kız kendi kendine konuşur. "Ölmekle namusun temizlenecek mi? Bunu yapanlar yaşayacaklar."

Elleri ojeli, babasının mezarında dua eder. Başörtü iğreti durmaktadır. Kaşları alınmıştır. (Tıpkı Yıldız Kenter'in çizdiği köylü kadın kompozisyonlarındaki gibidir.)

Aynı kostümlerle şehre iner, bir mağazaya girer, kılığı modernleşir. .. Mağazanın adı Kontes Jüliet'tir ... Mağazadan çıkar, mu ne? kuaför Hilmi Doğruer'in yerine girer, saçı başı yapılmış çıkar, artık başka bir kadındır.

Artık Zerrin daha fazla (seks yıldızı) Zerrin Doğan'a benzemektedir. Yolda başı boş yürürken aniden kel kafalı bir adama "Pardon burada eğlenecek enteresan bir yer var mı?" diye sorar. Kıl kuyruk adam güzel kadının peşine takılır. "Bendeniz doğrucu davut... Hehe hehe he." Dallamaca sırnaşır. Astsubay gazinosu kılıklı yere gelirler. Davut da masaya tebelleş olur. Yine abuklar "Burası enteresan bir yerdir." (Oysa etrafta hiçbir enteresanlık yoktur.) Sonra garsona "Şef" diye hitap eder. "Hani şey var ya ... Ondan yap bize, bir de meyve ... " Bu sırada Zerrin arka masada tecavüzcüsünü görür. Kamera tecavüzcüye zum yapar. Meğer Davut haklıymış. Hakikaten de enteresan bir yermiş burası. Zerrin tecavüzcüsüne gözlerini kısarak bakmaktadır.

Bu sırada tecavüzcü de masada karşısındaki bayana Davut gibi şeyler söylüyor. "Nasıl enteresan bir yer değil mi?" Davut dalmış gitmiş Zerrin'e soruyor "Ne oldu bir şey mi var Aysel." Zerrin'in adı Aysel'miş meğer. "Hakikaten enteresanmış" diyor. Nesi enteresan acaba? Bir garson gelip, Davut'un kulağına "Beyefendi bir bakar mısınız?" diyor. Davut dükkandan sabıkalı galiba, çekip ne diyecekler, "Hesabı kim ödeyecek?" falan mı? Yiyip içip kaçıyor . Zerrin tecavüzcüsünü kesiyor. Tecavüzcü de uzaktan bir selam verip yanındaki kadını piç gibi bırakıp Zerrin'in masaya geliyor. "Sizin nereden tanıyorum acaba?" Zerrin de lafı geçiriyor "Layıkıyla tanışsaydık birbirimizi unutmazdık." Adam bir bok anlamıyor. "Birbirimizi daha yakından tanıyabiliriz" diyor.

Sahne değişiyor. .. Bir deniz kıyısı, tepe-deyiz; Zerrin ve adam güneşleniyorlar. Daha bir aktivite yok. Zerrin yerinden kalkıyor. "Nereye hayatım?" Zerrin eski bir pleymut'u gösteriyor, "Arabayı çeviricem, gölge yapıyor da." Araba-yı .) Zerrin şantöz olduğunu söyler, iş arıyor-dur. Kazım kadını şöyle bir süzer "Tecrübeniz?", "Çalıştıktan sonra karar verirsiniz." Kazım kadının adabı muaşeret kurallarında bakılmayacak yerlerine bakar. Kararını vermiştir.

Zerrin gazinoda Ajda'nın sesiyle şarkı söyler. "Yalancının birisin". Şarkı bittiğinde havuzdadırlar. Zerrin beyaz seksi bikinisiyle havuzdan çıkar. Kazım yakın markajdadır. Polis Aysel'i aramaktadır. "Kim ola ki bu Aysel?"

Kazım bu kadını daha önce nereden hatırlıyordur? Bir haberci gelir. "Abi Sela-mi'yi de öldürmüşler, havuzda ceset, kem küm" gibi şeyler söyler. Ulan Davut nerede falan derken Davut ortaya çıkar, polisle konuşmaktadır. "Abi Aysel öyle iyi bir kız ki hiç sanmıyorum ... Öyle cömert ki. .. " (Demek bütün hesapları Zerrin ödüyordu, Bunun bir seks filmi olduğunu otel idare-sinden saklayıp gizlice odada bir seviş-me sahnesi çekmişler. .. Kazım duşun altında, kızlardan biriyle sevişir.

Bu sahne bittiğinde bu sefer de kayalık bir ortamda Zerrin Doğan'la sevişirler. Otelden uzaklaşmışlar, gözlerden ırak bir yerde Kazım'la Zerrin'in sevişme sahnesini çekecekler. Zerrin bu sahnede intikam alacağı tecavüzcüsüne gayet cömert davranır... Ne de olsa ilk erkeğidir. Kayalıklarda hart soft karışımı bir sahne seyrederiz. Uzun uzundur her şey. Dönemi içinde ileri sayılabilecek bir cömertlikle Zerrin'in önündeki tüyler açıkça görünür. (Zerrin Doğan ilk porno uzun metraj film çeken kadındır aynı zamanda.)

Bu sahne bittiğinde Zerrin Kazım'ı elinden tutup zorla bir köye götürür. Bu köy filmin başındaki köydür. Kazım hala anlamamıştır. Kız tecavüz edildiği ahıra sokar Kazım'ı. Kazım boş boş bakmaktadır. Bir eşek görürüz, Kazım eşşeği sever. Hayda şimdi de sıra eşşeğe mi geldi diye düşünürken Zerrin üstündekileri değiştirmiş tekrar köylü kızı olmuştur. Kazım gözlerine inanamaz. Zerrin elindeki çatalla Kazım'ı öldürür.

Zerrin polise teslim olur. Davut lök gibi kalmıştır. "Cezamı çekmeye hazırım komserim ... " (Son) yazar. “Osman Cavcı “Yanlış Anlaşılmışl Filmler”




İNSAN SEVİNCE (1979)




Yönetmen: Osman F. Seden Senaryo: Bülent Oran Eser: Ferdi Tayfur Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt Kurgu: Mevlut Koçak Yapım: Emek Film/Nazmi Özer  Set Ekibi: Cengiz Öktem, Sami Meriç, Ercan Tümaş, Celâl Altın, Işıklar: İbrahim Sağlam, Teman Sayın, Yardımcı Yönetmenler: Arif Erkuş, Aziz Yazan, Görüntü Yön. Yrd.: Can Özer, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kurgu: Mevlut Koçak,

Oyuncular: Ferdi Tayfur Ferdi), Necla Nazır (Arzu), Sami Tunç (Fahri Bey), Osman F. Seden (Hadi Ağa), Diler Saraç (Arzu annesi), Nubar Terziyan (Öğretmen), Hüseyin Peyda (Doktor), Yadigar Ejder (Mahkum), Yavuz Karakaş (Mapushane müdürü), Muharrem Gürses (hakim), Renan Fosforoğlu, Ekrem Dümer, Yaşar Şener, Ali Demir, Mehmet Yağmur, Arif Erkuş, Orhan Çoban, Kadir Kök, Cevdet Balıkçı, Ahmet Koç, M. Ali Akpınar, Zülfikar Divani

Konu: Ferdi Çukurova’nın köklü ve zengin ailelerinden birine mensuptur. Babasının şirketlerinde çalışsa da tüm hayali besteleri ülkeyi sarsan bir müzisyen olabilmektir. Babası yüreğinde müzik ateşi yanan oğlunun önünü açıp onu İstanbul’a gönderir. Ferdi kendisine verilen kısa süreyi iyi değerlendirip bestelerini üne kavuşturmak için kolları sıvar. Bestelerini seslendiren konservatuar öğrencisi Arzu onun sayesinde yavaş yavaş şöhret basamaklarını tırmanmaya başlar. Yaşadığı acılar yüzünden hırslı, sınır tanımayan biri olan Arzu Ferdi ile adeta oynamaktadır. Onun tek isteği güçlü olmak ve nefret duyduğu insanlardan intikam almaktır. Ferdi bundan habersiz ona aşık olmuştur





İKİ CANBAZ (1979)



Yönetmen: Natuk Baytan Senaryo: Erdoğan Tünaş Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu 

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Melih Elgürbüz, Erol Taş, Nejat Özbek, Ali Şen, Turgut Özatay, Ekrem Gökkaya, Nejat Gürçen, Hakkı Kıvanç, Yadigar Ejder, Necip Tekçe, Şeref Çokşeker, Remziye Fırtına, Süheyl Eğriboz,

Konu: Boğa Kamil ve Tayfun iki yaman dolandırıcıdır. Kaçakçı mafya babalarından Abbas’ın mallarını usta bir oyunla ele geçirip iki katı fiyatına satarlar. Milyonlarını onlara kaptıran Abbas öfkeden çıldırır ve parasını geri almanın yollarını aramaya başlar. Ancak Tayfun parayı emeklilik garantisi olarak saklamış, yerini kimseye söylememiştir. Ortağı Boğa Kamil de paranın yerini öğrenmek için olmadık yöntemler dener ancak hepsinde başarısız olur. Şimdi herkes sakladığı paraları ele geçirmek için Tayfun’un peşindedir.

Not: Filmin jeneriğinde yönetmen adı Natuk Baykal olarak yazılmıştır.




İHTİRAS KURBANLARI (1979)



Yönetmen: Aykut Düz
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Zerrin Doğan, Tevfik Şen, Mehmet Ezici, Yüksel Gözen, Müfit İlkiz, Ata Saka, Gülden Gül, Filiz Ateş, Zeki Sanlı, Nehir Aker

Konu: Kemancılık çalarak yaşamını sür-düren genç bir kız çeşitli toplantı ve dü-ğünlerde sanatını icra etmektedir. Ancak çok güzel olan bu kızı gözlerine kes-tirenler, keman çalması için çağırırlar ve kıza tecavüz ederler.

ISIT BENİ (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Engin Temizer
Kamera: Erdoğan Ererez
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Oyuncular: Hadi Çaman, Sabahan, Yaşar Yağmur, Harika Öncü

Konu: Kendisini kurtaran yaşlı kaptanın karısıyla ilişki kuran bir gencin öyküsü

ILIK ILIK (1979)





Yönetmen: Ümit Efekan
Senaryo: İsmail Kalkan
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Güneş Film/İsmail Kalkavan

Oyuncular: Zerrin Doğan, Güneş Işık, Erdinç Akbaş, Aşkın Deniz, Canan Candan, Oya Başak

Konu: Yeni evli çift arabaları ile balayı yapacakları otele giderlerken, yolda otostop yapan birisini arabalarına alırlar. Seyahat sırasında bir banka soygunu olduğu ve dört soyguncunun kaçtığı anonsu yapılır. Aldıkları adam soygun-culardan biri çıkınca, işler kötüleşir.

HIZLI ADAM (1979)




Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav-

Oyuncular: Meltem Işık, Cesur Barut, Emel Canser

Konu: Kaybolan kızını bulmak için kiralık bir adam tutan bir kadının öyküsü.


HELAL SANA RECEP ABİ (1979)



Yönetmen: Semih Servidal
Senaryo: Hikmet Eldek
Foto Direktörü: Erhan Canan
Yapım: Dal Film/Semih Servidal
Yılmaz Güney’in oynadığı, Kasımpaşalı Recep Filminden Uyarlama “

Oyuncular: Yaşar Yağmur, Sabahan, Perizat, Turgut Özatay, Niyazi Gökdere, Yusuf Çetin, Gonca Gül, Alpay Ziyal, Baykal Kent, Doğan Kamuran, Kazım Eryüksel, Gonca, Hikmet Elden, Duygu

Konu: Kahve çalıştıran bir kabadayının öyküsü. Düşmanları Recep'in kahvesine eroin koydurur. İhbar sonucunda Recep hapse atılır. Recep'in (Yaşar Yağmur) kız kardeşi düşmanları tarafından iğfal edilir. Recep cezasını bitirip hapisten çıktıktan sonra intikamını alır.


HAZAL “KUTSAL CEZA” (1979)


 

Yönetmen: Ali Özgentürk Senaryo: Ali Özgentürk, Onat Kutlar, (Necati Haksun’un “Kutsal Ceza” isimli romanından) Kamera: Muzaffer Turan Yapım: Umut Film /Abdurrahman Keskiner  Yardımcı Yönetmen: Şahin Gök, Yönetmen Yardımcıları: Jan Brendizi, Leyla Özalp, Yapım Görevlisi: Erol Deniz, Kamera Yardımcısı: Soner Saygılı, Müzik: Arif Sağ, Türküler: Tolga Aral, Arif Sağ, Gül Kardeşler, Çalanlar: Celal Akatlar, Ergin Kuşçu, Osman Baysu, Osman Baysu, avuz Tamer, Set Teknisyenleri: Şeref Yılmaz, Aslan Gül, Azmi Yıldız, Işık Teknisyeni: Turgut Köse, Laboratuvar Şefi: Erkan Akad, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, (Acar Film Stüdyosu Renkli Laboratuarında Hazırlanmış ve seslendirilmiştir).

Oyuncular: Türkan Şoray, Talat Bulut, Hüseyin Peyda, Harun Yeşilyurt, Meral Çetinkaya, Keriman Ulusoy, Bahri Ateş, Kamil Renklidere, Salih Ecer, Gül Çelikel, Meryem Çiğci, Macide Rikkay, Necla Altınbaşak, Aliye Turagay

Konu: Bir yandan sevginin önüne konan çağ dışı ahlak anlayışının eleştiricisini yaparken diğer yanda da feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde değişim ile bu değişime karşı koyanların çatışmasını anlatır. Köyün güzel kızı Hazal da başlık parası verilerek köy muhtarının oğlu Beşir'le evlendirilir. Beşir ölünce töreler gereği Hazal kocasının küçük kardeşine karılık yapmak zorunda kalır.

Ne var ki yeni kocası Ömer daha on yaşında bir çocuktur. Hazal kocasının her dileğini yapar. Kaynana, görümce ve onların yönlendirilmesi ile Ömer gelini ezmekte, aşağılamaktadırlar. Baskılara dayanamayan Hazal baba evine geri döner ama kapı açılmaz. Çaresiz koca evine gelen Hazal'a bu davranışının tekrarının cezasının ölüm olduğu anımsatılır. Ömer ile anne-oğul ilişkisi sürdüren Hazal, peşinde dolaşan Ernln'e aşık olur. İki aşık sonunda kaçarlar. Aşıklarının kaçtıkları anlaşıldığında ise bin yıllardır süregelen töre tekrarlanır ve kanunlara uymayan sevdalıların cesetleri herkese ibret, olsun diye köy meydanına getirilir.

Hazal Türkiye'nin kırsal kesiminde özellikle doğusunda aşkın, mutluluğun önünde kökü bin yıllar öncesine giden töreleri ve bilinçsizliği kimi zaman belgesel izlenimi veren görüntüleri ile dışsallaştırılr. Kadının başlık parası ile verilmesi, kocasını kay-beden kadının yaşı ne olursa olsun kocasının kardeşiyle evlendirilişi, evlendirilen kadına ailesinin sahip çıkmaması, kadının kadına tahakkümü ve esaret altındaki ortamdan kurtulma çabaların ölümle cezalandırılması, böylelikle; feodal yapının sürdürülmesi, üstelikte bunun, feodal düzenin mağdurları tarafından yapılması, Türkiye'nin büyük bir bölümünde varlığını Sürdüren davranış kalıplarıdır. Hazal eğitimsizdir ancak özgürlüğünün bilincindedir. Başlık parası az bulunduğu için evde kalan görümcesinin, eve erkek aldığının görülmesi üzerine intihar etmesine de en çok üzülen Hazal olmuştur. Emin ile Hazal'ın aşkı nasıl yaşatacakları belirsizdir; ancak onlar temeli karşılıklı sevgiye dayanan bir birliktelik kurabilmek için gösterilmesi gereken cesaret e sahiptirler. Kerem ve Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun ve adı bilinmeyen, milyonlarca güzelliğe gitmek isteyenler gibi Hazal ile Emin de engellenir, hem de kendileri ile aynı kaderi paylaşanlar tarafından. “Soner Derse, “Türk Sinemasında Aşk” Soner Derse”

Ödül:
Ptades Film Festivalki!nde (1981) Birinci
San Sabastian (İspanya) Film Şenliği’nde “Büyük Ödül”

29. Uluslar arası Manheım Film Festivali'nde "altın düka" ve katolik jürisi ile "halk ödülü
Lahey Film Şenliği'nde (İspanya) "büyük ödülü”

18. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25 Eylül – 4 Ekim 1981)
► Meral Çetinkaya “En iyi yardımcı kadın oyuncu”

Jüri Üyeleri: Cihan Çiftçili, Zuhal Çevik, Mehmet Doğan, Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet Gönen, Burçak Evren, Turgay Ulusan, Nisa Serezli, Kamil Suveren.

► Yapıtın başlangıcındaki anlatım ve kurgu bütünlüğü, ikinci yarıda zedeleniyor. Öykünün destansı akışına, destan geleneğinden yararlanılmış düzenleme-sine yabancı öğeler karışıyor. Özellikle köyde kente geçişte destan havasının bozulduğu söylenebilir... "Hazal"ın bütün oyuncuları başarılı. Ama Türkan Şoray için bir ayraç açmak isterim. Türkan Şoray, uzun yıllara dayalı sinema yaşamının en başarılı oyunlarından birini veriyor. Çoğu sahnede, hemen hemen yalnızca bakışlarının anlatımıyla ruhsal durumun izleyici-ye iletilmesini sağlamış Türkan Şoray. (Selim, İleri - Milliyet Sanat Yeni Dizi Nisan 1980.)

► "Hazal" değişmezlikle değişim çabasının çatılmasını, çelişkisini anlatıyor her şeyden önce... Orda, uzakta, Doğu'nun çok iyi tanıdığı uygarlık ve mutluluk taşımış olan efsanevi ırmakların, yüzyıllardır değişmemiş yataklarında alabildiğine dingin, alabildiğine ilgisiz akıp gitmeleri gibi akıyor, hayat... İnsanlar yüzyıllardır aynı giysileri giyiyor, aynı tür evlerde oturuyor, aynı türküleri çağırıyorlar... Aralarındaki ilişkiler, hep hayatın en temel sorunlarının gölgesini taşıyan, aşkın, ölümün, hasedin, hırsın, tutkunun özünü verdiği ilişkiler. İnsanın, en ilkel, en temel haliyle insanın sorunlarını yaşıyorlar, kutsal kitaplarda, Homeros'ta, Doğuya özgü efsanelerde olduğu gibi... Yoksul ailenin güzel kızı ceylan gözlü Hazal, gelin gittiği muhtarın evinde, eri Beşir'in ölümü üzerine onun kardeşi Ömer'e karılık etmek zorunda kalıyor. Kim bilir kaç yüzyıl önce olduğu gibi... Ömer'in 10 yaşında bir çocuk olması, bu geleneğin uygulanmasın engellemiyor. Ömer'in anası, muhtarın karısı, ruh çirkinliği yüzüne vurmuş, Hazal’a olmadık eziyeti reva gören bir kadın... Umudunu, ailenin geleceğini Ömer'in tohumuna bağlamış... Büyük kız Ömer'in ablası Neşo anasından, ailesinden aldığı çirkinliğin yükü altında ezilmiş, Haza! için kolayca verilen başlık parasını kimse kendisi için gözden çıkaramadığından evde kalmış bir talihsiz kız kurusu.

Sonra olaylar birbiri ardına örülüyor. Tıpkı karanlık mağaralarında Hazal geline ustalaşmış elleriyle düğün hasırı ören dört kör ustanın yaptığı gibi. Neşo, bir geceliğine koynuna girdiği bir yabana erkekle serüveni anlaşıldığında, gelenek gereği ırmak kıyısındaki ağaca yemenisini astıktan sonra kendini görmüş geçirmiş ırmağın sularına bırakıveriyor.., Ömer, Önceleri bir düşman, eziyet ederek yatakta kanıtlayamadığı erkekliğini kanıtlayacağı bir köle gibi gördüğü Hazal'a bir ana-oğul İlişkisinin sıcaklığı içinde yaklaşıyor. Devletin köye, toprağı, evleri ve kuşkusuz İnsanları ile birlikte sahip olan ağanın topraklarından geçirmek istediği yol projesi gelip çattığında, yüzyılların kanıtsızlığına bir değişiklik, bir seçenek gözüktüğünde, dram başlıyor. Hazal'ın köylüsü genç ve gözü pek Emin, hem ceylan gözlü bu kadını, sevdiği bu kadını, kara bahtından alıp kurtarmak, hem de "yolda çalışmaya" giderek değişmezliğe iyice sarılmış ağaya karşı çıkmak peşinde... Ama ağa ve yandaşları, bu kargı çıkışı bağışlayacaklardır. Hazal'ın Emin'e kaçtığı anlaşıldığında "10 bin yıldır uygulanan kanun" yine uygulanacaktır. Değişime karşı çıkanlar, ne yazık ki bu değişimden en çok yarar göreceklerin eliyle yok edilecektir. Ama değişmezliğin de değişime yenildiği zamanlar vardır. Önünde ne denli direnişe de, kurbanlar verilse de uzakta yolu açmak için kayaları un ufak eden dinamit patlayışlarının simgelediği değişim, tarihin sanki hiç uğramadığı, zamanın unuttuğu bu köye de gelecektir. "Hazal'da ne var diye sorarsanız, öncelikle insan var derim... Ali Özgentürk'ün, bir yabana eleştirmenin ustaca belirttiği gibi, dış dünyayı, çevreyi mekânı vermede kullandığı genel planlarla, insan yüzlerini vermede kullandığı yakın planların dönüşümüyle oluşturduğu bu yapıtta, öncelikle insan var. En temel, en değişmez sorunsalları içinde insanoğlu var. Sonra sinema var. İster Hazal’ın (büyük oyuncu Türkân Şoray’ın çizgileriyle belirlenen) yüzündeki öfke, aşk, korkuyu tanımlasın, ister duvardaki geyik masalı işlemesinin ayrıntılarında gezinsin, ister soğuk ve karanlık gecede kımıldayan, koşuşan meşaleleri İzlesin, sinema denen sanatın, onca kötü filmle nerdeyse unutacağımız, uttuğumuz tadını bize anımsatan bir sinema olayı var. Pasolini'nİn en güzel, en olgun dönemlerini anımsatan bir sinema...”Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”