Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy Konuşmalar Bülent Oran Görüntü Yönetmeni Hüseyin Özşahin Yapım: Uğur Film/Memduh Ün Yönetmen Yardımcıları: Sami Güçlü, Turgay Aksoy, Kameraman:
Cem Molvan, Yapım Müdürü: Reha Yurdakul, Nevcdet Vanlı, Set
Ekibi: Azmi Yıldız, Şeref Yılmaz, Aslan Gül, (Kunt Film Stüdyosunda
hazırlanmış ve Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir)
Oyuncular: Kadir İnanır, Semra Türel, Mahmut
Cevher, Reha Yurdakul, Kazım Kartal, Diler Saraç, Eriş Akman, Memduh Ün. Coşkun
Göğen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi, Ç:iğdem Sezen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi,
Oktarv Durukan, Sırrı Elitaş, Süheyl Eğriboz, Renan Fosforoğlu, Kudret Karadağ,
Yusuf Çetin, Hamza Fidan,
Konu: Anadolu’dan bir aile İstanbul'a göç
eder. Ailenin oğlu Ömer, kentte kirli işlere bulaşarak yükselmek ister. Ve
İstanbul gece hayatının ve yeraltı düzeninin gerektiği her şeyi yapar.
► "İstanbul 79",
Aksoy’un kendi senaryo-suna dayanıyor. Basta (ve tüm ilk yarıda) bayağı
umutlanıyorsunuz, Aksoy, bilgili akıcı sinemasıyla bugünkü Türkiye gerçeğinden
görünümler saptıyor; çeşitli yolluklar, kuyruklar, sigara veya tüp gaz
karaborsacıları, seks filmleri, "şarkıcı - türkücü" filmleri ve
bunlar üstüne ilginç yargılar... Aksoy topluma ve Yeşilçam'a ayna tutacak,
yürekli şeyler söyleyecek, "Altın Şehir"in başarısını aşacak
diyorsunuz, Ama heyhat.., Dışarıda
kalakalıyor. Ondan sonrası anlatılmaz bir melodram pespayeliği... Sinemamızın
yıllardır çiğnediği sakızlar bir kez daha çiğneniyor; nerden çıktığı belli
olmayan üç adet "manyak serseri" çıkıyor, temiz ve iffetli genç kızının
üstünden geçiyorlar Belgrad ormanlarında...
Doğallıkla, bunlar
"zengin ve nüfuzlu" kişilerin çocukları olduğu için yasalar
işletilmiyor. Ve böylece "bireysel intikama, tabanca temizliğine giden
yollar açılıyor,.. Filmin kahramanı Ömer (Kadir İnanır) "kötü"leri
acımasızca temizledikten ve kardeşini bu beladan kurtardıktan sonra can
veriyor.
İstanbul 79
türü filmler için söylenecek fazla bir söz yok. Bu filmlerin yapaylığını,
toplumsal sorunları ve gerçekleri Yeşilçam sakızlarıyla vıcık, vıcık etmelerini
onaylamadığımızı kaç kez yazdık, belirttik, Ancak bu tür filmler, içinde
bulunduğumuz ortamda üstelik zararlı bir işlev de görüyorlar; bireysel kaba güç
çözümlerine sorunları bilerek, giderek tabancayla çözümlemeye çağırıyorlar
seyircilerini... "Düzen" sorununu "Belgrad ormanlarında kızlara
tecavüz eden zengin oğlu" sorunuyla özdeşleştirmelerindeki yanlışlık bir
yana, hangi görünüm altında olursa olsun seyircisini kaba güçle bireysel çözüme
yönelten bir sinema bağışlanamaz. Yeşilçam kokuşmuşluğunun bu yoz ürünleri,
zaten can çekişen bir sinema düzeninin ve anlayışının son çığlıklarıdır bizce.
(Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”