Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden (
Foto Direktörü: Salih Dikişçi
Yapım: Can Film/Can Özer
Yardımcı Yönetmenler: Arif
Erkuş, Nursal Gökyol, Set Ekibi, Ergun Sımsıkı, Işık Şefi: Hayrullah
Kara, Bayram İrvül, Kamera Asistanı: Erdal Kahraman, Işık Şefi: Turgut
Köze, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: İsmail
Kalkan, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Suat İşlek, Laboratuar: Selahattin
Kaya, Ziya Uçak, Fehmi Acar, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, (Yeni Lale
Stüdyosu’nda hazırlanmış, Yeni Stüdyo’da seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Banu Alkan, Faruk Peker, Metin Serezli,
Suna Selen, Yüksel Gözen, Diana Taylor, Eray Özbal, Bülent Bilgiç, Deniz Dümer,
Yüksel Gözen,
Konu: Sevdiği erkeğin Şam’da öldürül-düğünü
öğrenince tüm yaşantısı alt üst olan ve kötü yola düşen kadının trajik öyküsü.
► Sahil
kasabası motel, boktan bir diskotek. Dans, özenti gençlik ayakları. Üst baş
dökülüyor. O zamanki kılıklar şimdiki doğu bloğu ülkelerin vatandaşları gibi
rüküş ve fakir. Tecavüzcü Coşkun çaktırmadan esrar sarıyor. Kötü bunlar kötü,
yoz bunlar. Esrarı zuladan çaktırmadan uzatıyor. Faruk Peker esrarı çekiyor,
oohh diyor. Kameraya doğru üflüyor, sanki esrar reklamı. Gözler bayılıyor, yanındaki
genç kıza uzatıyor. "Çeksene", "Hayır" diyor kız.
"Yanında ben varım hayatım." Kız esrarlı sigarayı çekiyor. Başı
dönüyor, Faruk Peker "Ben kızı oteline bırakayım" diyor ve kızla
birlikte çıkıyorlar. Arkadan diğer arkadaşları da geliyor. Yani tecavüz grubu.
Ağaçlıklı bir yerde, kamuya açık alanda kızı kamulaştırıyorlar. Coşkun'u bu
seks kesmiyor, "Kızı öldürelim abi" diyor. "Gider konuşursa
hepimiz yanarız." Coşkun kızı öldürüyor. Bir de öldürdükten sonra
sevişiyor.
Kızın yüzüne bir gazete
kağıdı örtmüşler polis telsizleri ... Komiser cin, her şeyi anlıyor.
"Uyuşturucu sonra da tecavüz." Ka-mera kızın kolyesine yaklaşıyor,
(niye acaba?) polis tekrar konuşuyor. "Kızın kimliğini araştırın."
Faruk Peker'in vicdanı hür,
irfanı hür. Eskisi gibi takılmakta. Bodrum yat limanında bir teknede Banu Alkan
seksi bikinisiyle güneşlenmekte. Gayet tanga baldır bacak, güneş gözlüğü. Faruk
bu yabancı kadına hasta oluyor, zaten akşam barda da rastlaşacaklar. Bakışlar,
bakışlar ... Araya deniz, Bodrum Kalesi. Akşam barda Banu yine dekolte bir
elbi-se giymiş, göğüsler lambur lumbur, nasıl hasta olmazsın hele Faruk Peker
gibi dam salaksan. Yoo aslında bardaki elbise sandığımız şey meğer gecelikmiş.
Banu kafayı yemiş gecelikle çıkmış. Faruk hedefe kitleniyor. Şak yanaşıyor.
Birazdan konuşacaklar. ..
"Sizi buralarda ilk
görüyorum ... Daha önceleri. .. "
"Evet yeni geldim ...
Ama siz buraların en çapkın adamı olmalısınız. Öyle söylüyorlar."
Faruk bir sigara yakıyor.
"Yok canım abartmışlar."
"En çapkın ve en hızlısı"
ve devam ediyor iğnelemeye.
"Zavallı genç kızların
kalbini çalan ve onları insafsızca ... " cümlenin sonunu tamamlamıyor. Faruk Peker
şaşırıyor, ne demek istiyor bu kadın. "Ne demek istiyorsunuz?"
Banu acı acı
gülüyor. "Hiçbir şey demek istemedim." Faruk biraz geriliyor Banu
devam ediyor konuşmaya. "Gerçekten yakışıklısınız sizden uzak durmak
lazım."
Faruk rahatlıyor.
"Sizde çok güzelsiniz." "Bütün genç kızları bu şekilde mi
tavlarsınız."
Faruk içkisini fondip
yapıyor ve bardan çıkıyor. Şimdiye kadar hiçbir kadın onunla böyle
konuşmamıştı, neydi bu cesaret. "Yo, yo ondan etkilendim mi ne?"
Yine bıktırıcı manzaralar,
bir yat denizde yol almakta, Bodrum Kalesi'ne zum. Turistik eşyalar. Banu bu
sefer başka bir bikini tanga karışımı moda acayip bir şey giymiş. Ben bu
mayoları Banu Alkan'dan başka kadının üzerinde görmedim. Kamera zum yapıyor.
Banu'ya yapsa iyi, sapık kameraman kalçalara yaklaşıyor.
Faruk Peker balık adam,
ahtapot yakalamış dipten çıkıyor. Kıyıda filmi seyreden bir kalabalık. Artistleri
tanımışlar. Banu'nun sandalı devriliyor. Faruk balık adam kılığında hemen
yardıma gidiyor. Banu'yu kucaklayıp kıyıya çıkartıyor. Kalabalık gülüyor.
Faruk'la Banu arasında bir yaklaşma başlayacak. "Hayatımı kurtardınız az
kalsın boğuluyordum." Hala kucakta, "Hiçbir önemi yok, bunu kim olsa
yapardı". Banu manalı manalı bakıyor sonra "Belki de geçmişte
işlediğiniz bir günahı ödediniz." Anananann! Ne demek istedi şimdi? Kim
bu kadın? Yoksa tecavüzden sonra öldürülen kızı biliyor mu? Kim olursa olsun
ondan hoşlanıyorum. Bakışlar, bakışlar ... "Geçmişte ne günahım olabilir
ki?" Dan! Dan! müzik vurgusu, tekrar bıktırıcı bakışlar, "Herkesin
mutlaka geçmişte bir günahı vardır demek istedim."
Kalabalık
Bodrumlu yerliler artistlere bakmakta. Faruk'ta IQ düşük hala bu kadının
intikamcı kadın olduğunu anlamadı. Faruk'un evi mi? Bir yerde öpüşüyorlar,
sonra bir vazonun çiçeklerinin arkasında sevişiyorlar. Böylece Banu'nun yağlı
kalçaları görünmüyor.
Sabahın olduğunu nasıl
anlayacağız ... Tabii ki güneş doğarken bir çekim, yine Bodrum Kalesi. Yatlar,
Banu ve Faruk balkanda çay içiyorlar. Plan, deniz manzarası. Banu ve Faruk el
ele marinada yürüyorlar. Plan değişiyor, Halikarnas'ın oralarda yine el ele.
Biri sesleniyor "Hey Faruk!" Faruk dönüp bakıyor. Tecavüzcü Coşkun.
Banu'nun şüpheli bakışları heriften kıl kapıyor. Müzik, zum, yakın plan
tecavüzün yakın planı. En pis haliyle Coşkun yavşıyor. "Yengemle
tanıştırmayacak mısın?" Faruk fena bozuluyor. Bu sefer ciddi, bu kadından
etkilendi. "Bozulma abi ya, ne dedim ki?" Coşkun uzuyor. Banu
peşinden bakıyor. "Kim bu adam?" "Fazla samimiyetim yok, itin
biri." Bu cevap Banu'yu tatmin etmiyor.
Bir manzarada yemek
yiyorlar. Masada masraf olmasın diye fazla bir şey yok. Çaydan viski. Su,
peçete, çatal, tabak. Allah ne verdiyse. Ha, çiçek de var. Figüran garson
elleri arkada beklemekte, o da filmde çıkmakta. Suratında anlamsız bir ifade.
Faruk soruyor. "Bana kendinden bahsetsene, hikayeni merak ediyorum"
Banu hikayesini özet anlatıyor….mütevazi bir hayatım vardı, ta ki kız kardeşim
öldürülünceye kadar…." Faruk morarıyor. "Ne kız kardeşin mi
öl-dürüldü. Dan! Dan! Dan! müzik kalp ritmi. Yakın gözler, kindar bakışlar.
"Nen var senin, biraz tedirgin gibisin?" "Yok, yok bir
şey." En en ennnnnnn! Yakalandın.
Akşam yine sevişiyorlar,
Banu çarşafa dolanmış kaba etleri yanlardan fışkırmış. Faruk, Banu'nun
çantasını karıştırıyor. Böyle bir kötü huyu var. Çantadan bir fotoğraf çıkıyor.
Dan! baltayı taşa vurduk. Demek bu kadın ablası. Şimdi bilmezlikten geleceğim
ve oyuna devam. Banu uyanıyor, ne , kadar da neşeli mutlu oysa Faruk betlerde.
"Yüzünden düşen bin parça sevgilim:" "Yok bir şey iyiyim."
Banu yine acayip bikinisiyle havuza giriyor. Faruk tecavüzcü Coşkun'la
buluşuyor, durumu anlatıyor. Sonra fırçalıyor? "Hep senin yüzünden,
öldürmeyecektin onu." Coşkun işi kökünden halletmek istiyor. Büyük
Ortadoğu planı gibi. "Onu da öldürelim gibi." Fena fikir değil:
halbuki ne kadar sevmişti Banu'yu. Düşüncelere dalıyor. Şimdi film hiç hak
et-mediği halde psikolojik gerilim kazanıyor. Sevdiği kadını öldürebilecek mi?
Flaşback, Banu'yla sevişmeler el ele yürümeler. Şimdi Banu bilmezlikten
geliyor, yani senaryoyu bilmiyormuş gibi yapıyor. Faruk terliyor. Birlikte bir
uçurumun kenarına geliyorlar, elinde tabanca Coşkun kayaların arkasında. Faruk
aniden hüngür hüngür ağlıyor. ",Hayır , hayır.' yapamayacağım ... Ben bir
caniyim, Banu seni öldüreceğim. Kız kardeşine esrar içiren bendim, ama öldüren
ben değildim affet beni." Kayaların arkasından Coşkun çıkıyor. Tabancayı
uzatıyor, Faruk Banu'yla Coşkun'un arasına giriyor "yapma dur." Sonra
Coşkun'un üzerine atlıyor, iki yumruk Ah. Coşkun geri geri giderken uçuruma
yuvarlanıyor. "AAAAHHHH!" Faruk ve Banu sarılıyorlar. "Affet
beni Banu!", "Sen bana sevmeyi öğrettin." Güneş batıyor ... Ve
Banu ta-bancayı çekiyor. "Ama kız kardeşimin intikamını almaya yemin
etmiştim" diyor. Bir el tabanca sesi. Faruk yerde yatıyor. Son yazmakta.
Not: Yukarıdaki filmin
konusunu, afişine bakıp yazdım eğer böyle bir konusu varsa tamamen tesadüfidir.
“Osman Cavcı, “Yanlış Anlaşılan Filmler”
Robert E. Sherwood’un hikayesinden, S.N.Behrman’ın
senaryosunu yazdığı ve Mervyn LeRoy’un yönettiği 1940 yapımı “Waterloo Bridge”
Waterloo Köprüsü filminin Türkçe uyarlaması. Filmin baş rollerinde Vivien Leigh (1913-1967), Robert
Taylor (1911-1969) oynamışlardır.