Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Aydemir Akbaş, Halit
Akçatepe
Görüntü Yönetmen: Rafet
Şiriner
Müzik:Cahit Berkay
Yapım: Cem Film/Yahya A.
Kılıç
Yönetmen Asistanı:
Meral Bayer, Kamera Asistanı: Mahmut Yumuşak, Yardımcı Yönetmen: Ahmet
Sezerel, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kurgu: Mevlût Koçak,
Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar Şefi: A. Tümay Rızai,
Set Ekibi: Cengiz Ökten, Mustafa Boad, Ali Rıza, Işık: Recep Biçer,
Nuri Akçabay, Yapım Yönetmeni: Ekrem Gökkaya, Yapım Asst.: Fethi
Coşkun, (Sineray Film stüdyo ve laboratuarlarında hazırlanmıştır.)
Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe,
Adile Naşit, Reha Yurdakul, Fulya Özcan, Müge Akyamaç, Barış Altay, Nermin
Denizci, Ümit Yesin, Yadi-gâr Ejder, Gazanfer Gündüz,
Konu: Şaban halası Adile ve
halasının camii avlusunda bulduğu Zeynep ile birlikte yaşamaktadır. Zeynep
Şaban'ı sevmekte fakat Şaban ise aynı mahalleden Pamra'ya tuıtkundur. Mahallede
ekmek dağıtan Halit ise Zeynep'e vurgundur. Bu arada oyun parkının olduğu arsa
ile Şaban'ların oturduğu evin arazisini satın alan işadamı Haydar o araziye
site yapacağından Şaban'lara çıkmaları için bir süre verir. Süre dolduğunda evi
yıkmak için gelenleri bir sürpriz beklemektedir.
► Kendi deyimiyle, Şaban
tipini "silahsız saf kovboy" olduğunu söyleyen Kemal Sunal'ın öykü
içindeki ağırlığının fazla olmaması "Şaban"ın sakar kahramanlığı ile
özdeşleşmeye alışmış izleyiciyi filmden soğutmuş olabilir. Ama, "Şaban
Papucu Yarım", bundan on yıl önceki Arzu Film'in aile filmini anımsatan
bir "naif iyimserlik" taşıyan bir yapıt. (Yavuzer Çetinkaya, Milliyet
Sanat D. S. 132, 15 Kasım 1985)
► Güldürü, zor zamanların
türüdür. Toplumca büyük bunalımların yaşandığı, büyük sıkıntıların çekildiği,
ortak paranoyalara giden dönemlerde gül-dürünün de etkisi artar, varlığı
doğrulanır. Günümüz Türkiye'sinin, görünürdeki sakin, durgun halinin ardında,
bu türden toplumsal bir rahatsızlığın sancılarını çektiği görmezden gelinebilir
mi? Özellikle fiyatların alıp başını gittiği, milyonlarca insa-nın iş, konut,
gündelik ekmek gibi en yaşamsal sorunlarını çözümleyemediği, korkunç toplumsal
uçurumların git gide daha belirgin hale geldiği bu ortamda?..
Kemal Sunal
filmlerinin başarısının nedenlerinden biri de kuskusuz budur. Bir büyük
ekonomik bunalım dönemine denk gelmiştir Sunal; ve ilginç yüzü, mimikleri,
küfürleri kadar, belki bunlardan da çok, temsil ettiği 'halk çocuğu' tipinin
yaygınlığı ve bu tipin en soyut, genel ve iyimser biçimde de olsa, toplumdaki
'kötü'lere karşı verdiği savaşım, gösterdiği direniş,, elbette benzer durumları
yaşayan geniş kitlelerin, 'yaşamın sillesini yemişlerin, her gün yeni bir
sıkıntıyı, yeni bir zammı, yeni bir güçlüğü gö-ğüsleyenlerin ilgisini çekmiş,
desteğini bulmuştur. Bir film süresi boyunca bite olsa, 'sokaktaki adamla
alabildiğine özdeşleşen, kimileyin emekçi, çoğunlukla 'lümpen' Şaban, seslendiği
kitleler İçin ideal bir boşalma, rahatlama, 'arınma' aracı ve yöntemi olup
çıkmıştır.
Şaban Pabucu
Yarım", mevsimin bu ilk Kemal Sunal güldürüsü, yine aynı özelliklerle
karşımıza geliyor. Ne iş yaptığı belli olmayan, zaten bir iş de yapmayan Şaban,
bu kez, çocukları, çocukların oynayıp güldüğü bir oyun yerini ve tüm bir
gecekondu yerleşmesini, karısına 'apartman yaptırmak isteyen zengin Haydar
Bey'in hırsından korumaya çalışıyor. Çeşitli düşüp-kalkmalar, kaçıp kovalamalar,
yanlış anlamalardan sonra elbette 'iyilik galebe çalacak', Şaban, kekeme dostu
Ali ve halası Adile Teyzenin başım çektiği kahramanlar, Haydar Beyi de insafa
getirip Çamlıca yeşilliğini büyük sermayeye karşı koruyacaklardır. Uzun
zamandır ilk kez küfürlerden arınmış, 'ağzı bozuk' olmayan bir Şaban, seyircisini
küfür yerine çeşitli güldürü trükleriyle güldürmeye çalışmakta, bunda da, bir
kez daha oldukça başarılı olmaktadır.
Ne var ki, tüm bunlar
"Şaban Pabucu Yarım"ın yine iş yapmasını belli bir 'toplumsal işlevi
yerine getirmesini sağlasa da, filmi sanat ölçütleriyle ele almayı, 'iyi bir
güldürümden söz etmeyi mümkün kırmıyor. Çünkü Film, her şeyiyle bilineni,
tanınanı, bin kez yapılmış olanı yineliyor. Kemal Sunal'ın Şaban'ında da, Adile
Naşit'in Adile Teyze’sinde de, Halit Akçatepe'nin Ali'sinde de en küçük bir
yenilik yok. Filmin öyküsü biraz Atıf Yılmaz'ın 10 yıl öncesinin "Deli
Yusuf undan, biraz da tüm geçmiş Şaban filmlerinin 'iniklerinden oluşuyor. En
küçük bir özgün yanı olmayan, baştan sona Frenklerin ünlü deyimiyle dejavu olan
bu filmi övmek, güldürü sinemamız adına bir kazanç saymak mümkün değil. Kemal
Sunal güldürüsü, bu noktada gelip bir yere dayanmış ve orada kalmıştır. Daha
ileri gidemiyor. Daha ileri gidilebilir mi? Güldürü başka, yeni, taze öz ve
biçimler kazanabilir mi? Türk usulü güldürünün çağımızda yeni atılımlar yapması
mümkün mü? Kısacası Sunal sinemasına bir alternatif var mı?”Atilla Dorsay,” 12
Eylül Yılları ve Sinemamız”