Senaryo ve Yönetmen: Başar
Sabuncu
Görüntü Yönetmeni: Selçuk
Taylaner
Sanat Yönetmeni: Gülsün
Karamustafa
Yapım: Mine Film/Kadri
Yurdatap
Sanat Yönetmeni: Gülsün
Karamustafa, Yardımcı Yönetmen: Leryla Özalp, Set Fotoğrafları: Çağatay
Karaçizmeli,
Oyuncular: Müjde Ar (Nilgün), Tarık Tarcan (Enver),
Selçuk Özer (Nilgün’ün Aşığı), Yalçın Boratap, Zihni Küçümen, Nisa Serezli
(Madam Emelia), Füsun Demirel, Candan Sabuncu, Serra Yılmaz (Fatma), Aysel
Gürel (Nilgün’ün annesi), Nezahat Tanyeli, Levent Çakır, Mehtap Ar, Levent
Yılmaz
Konu: Bunalımlı bir çocukluk dönemi geçiren
Nilgün (Müjde Ar), evlidir. Ne var ki kocasını çok sevmesine karşılık cinsel
açıdan tensel bir uyuşmazlığın içindedir. Bu yönden mutlu değildir ... Zengin
bir kocayla evlenip sınıf atlayan Nilgün'ün bu cinsel soğukluğu nereden
kaynaklanmaktadır? Oysa Nilgün sıhhatli ve dişi bir kadındır ... İşte genç
kadın, bu sorulara çözüm ve kocasıyla arasındaki tensel kopuşa bir çare
ararken, ününü duyduğu randevucu Madam Emilia aklına gelir. Ve önce büyük korkulara,
sonra da isteyerek Emilia'nın evinde gündüzleri çalışmaya başlar. Çeşitli
cinsel saplantıların sergilendiği bu evde Nilgün, farklı kişilerle karşılaşır.
İçle-rinde eski çocukluk aşkı bir serseri de vardır. Ancak kendisini kocasının
arkadaşı randevu evinde görmesiyle korkup işi bırakır. Madam Emilia 'nın evinde
çeşitli cinsel deneyimler geçiren Nilgün, bu randevu evinden kurtulduğunda
kocasıyla düşlediği mutluluğa kavuşacaktır.
Ø "Ben alafranga bir
adamım" diyor Başar, Bu nedenle "Gündüz Güzeli"ni 'yerlileştirmek',
'alaturkalaştırmak' gibi şeylerin peşinde koşmamış. Ancak "Kupa
Kızı"nın ne amaçladığını da kestirmek kolay değil. Bir kez, "Gündüz
Güzeli'ne 'nazire' gerekli miydi? Dünyanın en güzel, en 'komple', kendi içinde
en bütünleşmiş filmlerinden birini alıp ona 'nazire' yapmanın gereği var mı?
Eğer içeriksel veya biçimsel benzerliklerin içine yepyeni bir öz koymayacak,
yepyeni bir anlam kazandırmayacaksanız? "Kupa Kızı"nda ise bu türden
bir 'yenilik' yok. Film, bir yandan Bunuel'e alabildiğine bağlı kalmış. Öyle
ki, asıl filmde bir Japon'un kızlara gösterdiği (ve içinde ne olduğu seyirci
tarafından bilinmeyen) kutu gibi tipik Bunuelien bir motif bile korunmuş.
Değiştirilen (kaldırılan) şeyler arasında, asıl filmde 'necrophİle' bir kontla
(Georges Marchal) uzun sevişme sahnesi (ki bizde gösterilen kopyada bu bölüm
oldukça kesilmişti) ve kocanın sakat kalmasıyla sonuçlanan tüm final de var.
'Kupa
Kızı'na "Gündüz GüzeIi"nİn pek sahip olmadığı sınıfsal bir konum, tam
bir 'geçmiş' vermeyi düşünmüş. Filmde "anne" kimliğinin ön plana
çıkarılışı ve çocukluk düşlerinin geliştirilmesiyle, hem Nilgün'ün evlenmekle
'sınıf atlamış' toplumsal kimliğinin, hem de 'cinsel soğukluğunun, sado mazoşist
ve diğer cinsel çeşitlemeler peşindeki kişiliğinin belirgin kılınmasına
çalışılmış. Sabuncu’nun filminde daha karmaşık daha bölümlü hir anlatımla
ortaya çıkmıyorsa, diğer bir deyişle Gündüz Güzeli’nde gerçekle düşün sade bir
yapı içinde oluşan olağanüstü karışımı ve bundan fışkıran o sinemasal büyü, o
kendine özgü şiir "Kupa Kızı”nın belki daha incelikli, daha arınmış, daha
dilimlenmiş yapısında ortaya çıkmıyorsa, bunda kabahat kimin? Elbette ki
Bunuel'le aşık atmaya kalkanın değil mi?
Kupa Kızı’nda Sabuncu
oldukça iyi şeyler yapmış. Artık sinemamızın bir numaralı iş faktörlerinden
biri olan Müjde Ar cinselliğini, özellikle vücut çekimleri üstüne yoğunlaşan
yakın planlarıyla değişik bir estetiğe kavuşturmayı, tüm randevuevi
sahnelerinde eski Beyoğlu‘un levanten ağırlıklı, ödağacı kokulu kendine özgü
havasını vermeyi denemiş ve de oldukça başarmış. ... Perdede "Müjde Ar
cinselliği" görmeye gelmiş sıradan seyirci içinse, film, anlaşılması çok
zor simgeler, sözler, çağrışımlarla dolu... Velhasıl bu haliyle "Kupa
Kızı", İki arada bir derede kalmış, kimseyi pek memnun edemeyecek bir film
gibi gelir bize... Hiç olmazsa, film kendisi için yapılmışa benzeyen aydın
seyircimizin bu ilginç çabaya sahip çıkması ve "Gündüz GüzeIi"ni
"Kupa Kızı"na dönüşmesi olayını İzlemesi gerekir diye düşünüyoruz...
Çünkü, önemli bir başyapıtla kıyaslanma talihsizliği bir yana, "Kupa
Kızı"nda kişiliği olan, kendi temalarını, estetiğini, dünyasını oluşturma
çabasındaki bir yönetmenin varlığı, baştan sona: belli oluyor. “Atilla Dorsay,
“12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
Not: " "Kupa
Kızı" (1985), Kaçamak" (1987), ve "Asılacak Kadın"dan
(1986) sonra "iç hesaplaşmaları" oluşturan "üçlemenin sonuncusu.
Luis
Buñuel ve Jean-Claude Carrière’in senaryosundan,(Bunuel'in
"Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden) Luis
Buñuel ‘in rejisiyle 1967 yılında de çekilen ve baş rolerini; Catherine
Deneuve, Jean Sorel, Michel Piccoli, Geneviève Page’in oynadığı Fransız-İtalyan
ortak yapımı film. (İlk gösterim 1Nisan 1968 USA)