Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Hüseyin Kuzu
Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahraman
Yapım: Uzman Film/Kadir Turgut, Ferit Turgut
Yönetmen Yardımcıları: Ayşegül Gökçe, İbrahim Gündüz, Sanat
Yönetmeni; Ahmet Çakarlı, Görüntü Yönetmen Yrd: Ahmet Selvidal,
Sanat Yönetmeni: Naz Erayda, Makyaj: Corci, Kuaför: Şeref,
Makyaj Yrd: Zeynep Taç, Yapım Görevlisi: Ahmet Çakarlı,
Yardımcısı: Hüseyin Aydın, Işık Ekibi: Gürcan Küçüker, Ali Demirel,
Cengiz Yaşar, Set Ekibi: Bedri Uğur, Mehmet Kı-nık, İdris Emektar, Renk
Düzenleme: Türker Vatan, Şakir Yörük, Film Banyo: Ekrem Şen, Arif
Şengil, Ahmet Taşoluk, Abdullah Boran, Film Baskı: Veli Burç, Özkan
Sevinç, Uğur Orbay, Sesleri Alan: Atilla Van, Montaj ve Senkron: Bülent
Özayan, Tamer Eşkazan, Yazarlar: Hilmi Güver, Erdoğan Bugay, (Şafak Film Laboratuvarında
hazırlanmış, Yeni Lale Film Stüdyolarında seslendirilmiştir).
Oyuncular: Türkan Şoray, Erdal Özyağcılar, Bilal
İnci, Songül Ülkü, Yavuzer Çetinkaya, Gülsün Tuncer, Hale Akınlı, Bora
Ayanoğlu, Asuman Arsan, Oktay Sözbir, Yavuzer Çetinkaya, Şule Yaşar, Sükan Kahraman,
Orhan Alkaya, Nizam Ergüder, Selma Tarcan, Şahin Şahan, Murat İlker, Murat
Morova, Selahattin Fırat, Gülsen Tuncer, Sükan Kahraman, Oktay Korunan, Filiz
Küçüktepe, Yılmaz Aysan, Kumru Toktamış, Oya Presçiler, Ali Çatalbaş, İbrahim
Eren, Kemal Yıl-maz, Jale Bayrak, Burcu Salcı, Canan Demirci, Deniz Dereli,
Lütfü Kuzu, Erten Üçgözen,
Konu: Film, birbirinden bağımsız
dokuz bölümden oluşmaktadır. Her biri kendi içinde bağımsız, ama bir bütün
olarak 1987 yılında, Türkiye'de orta sınıf bir kadın olmanın getirdiği
sorunları işlemektedir. Adından da belli olduğu gibi, on kadın tipi
çizilecekken, burjuva kadın tiplemesi çekilemediğinden, dokuz kadının
anlatıldığı filmde, ele alınan tün kadınları Türkan Şoray canlandırmaktadır.
Başarıyla canlandırılan bu kadınların ortak yanları suçlu olmaları. Bu yüzden
de bölüm araları, sabıkalı kadınların, karakolda cepheden ve profilden çekilen
fotoğraflarıyla belirlenmiştir. Sabıka kayıtları ve fotoğraflar, film
ilerledikçe, üst üste birikmekte, erkek toplumunda kadın olmanın güçlükleri,
daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Filmdeki kadın tipleri
şunlardır :
GELİN ; Kendisini cinsel ilişkiye
zorlayan kayınpederini öldüren, kadın
GAZETECİ ; Turist kızlara sarkıntılık
eden otelciler tarafından namusu korunmaya kalkılan kadın.
ÇİNGENE; Hırsızlıkla suçlanan
kadın,
DENİZ Doğanın bozulmasına tepki
gös-teren, eylemci kadın,
ANA-KIZ “Kızının sevgilisiyle yatan,
cinsel açıdan aç kadın,
FAHİŞE Erkekleri tatmin etme işini
sıradan işler olarak gören kadın
İKRAMİYE Kocasını öldürmekten tutuklu iken,
kızının düğününe gelen kadın FEMİNİST Aşağılanmaya karşı çıkan kadın,
KÖYLÜ Namus yüzünden karısını bakkala bile
göndermeyen, ancak üstüne fahişe bir kuma getirilen köylü kadın
v On Kadın, son filmleriyle
özellikle ben-de düş kırıklığı yaratan Şerif Gören’in en özgün, en ilginç
çalışmalarından biri. Uzun süre hasret kaldığımız o kıvrak, devingen ve akıcı
üslubuna bu filmde ol-dukça yaklaşmış. Baştan sona izlenilme-sinden keyif duyulan
bir film. Üstelik böylesine bir filmde bile kimi güncel olayları çağrıştıran,
hatta kıyısından köşesinden onları yakalayan (çiçeklerin ezilmesi, video çekimi,
o ünlü cop sokulması söyleşisi vs. vs...) bir ayrıntı zenginliğine de sahip.
Tabii bir de Türkan Şoray olayı var. Her sinemaya dönüşünde hissedilir bir
atılım yapan yılların oyuncusu, bir zamanlar kendi kanunlarıyla sınırladığı ve
törpülediği kariyerinin, sanki acısını çıkarırcasına büyük bir cömertlik
sergileyerek gerçek oyunculuğunu gösteriyor. (Burçak Evren, Kadınlardan bir
mozaik, Güneş, 12 Şubat 1988) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü2. cilt”
v “On Kadın”daki dokuz kadının ortak
kaderi: Suçlu olmak. Yazılı bir kanun ya da erkek toplumunun gelenekleri (önemli
mi bu ayrım?) bu kadınları gözaltına alıp hüküm giydiriyor. Böylece, her öykü,
şubede sabıka dosyalarını kabartan, cepheden ve profilden çekilmiş
fotoğraflarla noktalanıyor (iki öykü dışında: Oradaki kadınlar da zaten suçlu).
Bir öyküden diğerine geçerken izlediğimiz bu sabıka kayıtları ürkütücü bir
imgeye dönüşüyor giderek: Toplumumuzda kadın olmak, verili bir suçun mirasını
devralmakla özdeş çünkü. Bu başarılı senaryoyu değerlendirirken, Şerif Gören de
teklemiyor, Hızlı, “tempolu” bir anlatım yakalayabilmek için sinemanın tüm
öğelerini ekonomik bir biçimde kullanıyor (Cemal Ener, Hani on kadındı
alçaklar, Söz, 5 Şubat 1988) “Agah Özgüç, a.g.e.”
v Film, kuşkusuz Türkan
Şoray’ın oyun gücü üzerine kurulmuş. Ayrıca toplumumuzda kadından değişik
görünümler verilmesiyle bir tür "1980'li yıllarda Türkiye'den kadın
manzaraları" amaçlanmış. Öyküleri birbirine bağlayan tema da tümünde
kadının sonuçta "suçlu" olması ve adliyeye düşerek "vesikalık
resminin çekilmesi... Ancak bu bağlayıcı öğe, kimi öykülerde zorlamalara yol
açmış. Tümü de aynı ilginçlik düzeyinde olmayan öykülerden, bence en çok
sivrilenleri, Şoray’ın ana rolünde oynadığı ikisi... Özellikle
"Ana-Kız" öyküsü, son derece esprili, keyifli bir öykü... Ama dizinin
en sevimli öyküsü, annenin "suçlu" olması için gereksiz bir öldürme
(yaralama) olayıyla bağlanınca tadı kaçıyor... Diğer "anne" öyküsü,
Şoray'ın hapisten çıkıp kızının düğününe geldiği öykü ise gerçek bir küçük
başyapıt. İçerdiği gözlem ve duygusallık dozuyla..,
Diğer
öykülerden kimi başarılı kimiyse tümüyle gereksiz... Yeşiller veya Çingene
öyküleri gibi... Ancak film, işlek bir dilde anlatılmış. İyi oynanmış, ilgiyle
izlenen bir yapım düzeyine erişiyor. Ve bunda en büyük pay, ustaca seçilmiş ve
yönetilmiş tüm oyuncu kadrosunun yanı sıra, özellikle, büyük fizik
değişikliklerine, makyaj oyunlarına gitmeden bunca farklı kişi yaşatabilen
Türkan Şoray'ın.. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”