Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Yavuz Turgul
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan
Engin
Müzik: Yavuz Turgul
Düzenleme: Cahit Berkay
Kurgu-Senkron: İsmail Kalkan,
Mevlüt Koçak
Yapım: Arzu Fim/Ertem
Eğilmez, Nahit Ataman,
Yönetmen Yardımcıları: Ahmet
Sezerel, Erdoğan Kar, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, Renk Uzmanı: Hasan
Örnek, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Yardımcı: Erkan Esenbo-ğa,
Sistem: Flet Elektronik, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici,
Laboratuar: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgil, Hay-rettin Çakmak, Mahmut
Doğan, Set Ekibi: Aziz Kıskanç, Taci Erşan, Azmi Yıldız, Işık Şefi: Süleyman
Çekiç, Işık Yrdm: Teoman Sayın, Kadir Çil, Yapım Yönetmeni: Yılmaz
Kanat, (Yeni Stüdyoda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir),
Oyuncular: Türkan Şoray (Sultan), Bulut Aras
(Kemal) Adile Naşit (ebe Hatice), Şener Şen (bakkal Bahtiyar), İhsan Yüce
(Kemal’in babası), Erdal Özyağcılar (Çarli), Güzin Özyağcılar (Çarli’nin
meleği)), Ayşe Kemikoğlu, İlyas Salman, Tuncer Sevi, Hikmet Gül, Gül Yalaz,
Filiz Bozkurt, Fatma Demirok, Ekrem Dümer,
Konu: Sultan dört çocuklu dul bir kadındır ve
gecekondu mahallesinde yaşa-maktadır. Evlere temizliğe giderek geçi-mini
sağlamaya çalışan Sultan, mahallenin muhtarının oğlu Kemal'de ilgi duymaktadır.
Kemal'in babası, arsacılara alet olur ve ucuz fiyatla mahalleliyi evlerinden
çıkarma girişimini başlatır Sultan ve diğer gecekonducular direnirler.
► Bir
gecekondu semtinde beş çocuğuyla dul kalmış, evlere temizliğe giderek yaşam
savaşı vermekte, olan Sultan'-la semtin "bıçkın delikanlısı" minibüs
şoförü Kemal'in aşk öyküsü... Kemal'in babası, aynı zamanda Boğaz
sırtlarındaki bu gecekondu mahallesinin muhtarıdır. Vaktiyle kapatarak, şimdiki
oturanlara sattığı bu yerleri yakında geçecek çevre yolu dolayısıyla değer
kazanacağı için almak isteyen bir spekülatör grubuna aracı olur; beş on kuruş
paraya içindekileri çıkartıp evleri almaya girişir. Film Kemal'in babasının
tutumuna Karşı bilinçlenmesi diğer yandan da Sultan'ı gerçekten sevdiğini
anlamasıyla noktalanacaktır.
"Sultan" günümüz
Türkiye'sindeki çeşitli düzeydeki, olgulara yaslanan senaryosu ve yapısıyla
popüler 'bir komedinin, bir halk güldürüsünün işlevi üzerinde yeniden düşünmeyi
gerektiriyor. Bu tür güldürü, kuşkusuz, bazı olumsuz örneklerin bayağılığının
ötesinde belli bir toplumsal ve politik işleve sahiptir, sahip olabilir.
"Sultan", büyük kenttkeki gecekondu semtlerinin sorunlarından, büyük
kentlerin arsa spekülasyonuna, kırsal yapı (kentte süren kırsal yapı) içinde,
yalnız bir kadının, çocuklu bir dulun geleneksel ahlak ve cinsellik
kıskacındaki bunalımından, duygularını Orhan Gencebay şarkılarıyla dile getiren
minibüs şoförüne dek, birçok doğru gerçek ve güncel gözleme dayamıyor. Tıpkı
1930-40'lardaki Amerikan komedi-sinin veya 1950-60'lardaki İtalyan güldürüsünün
geniş ölçüde toplum ger-çeklerine yaslanmaları gibi. Güldürürken düşündüren,
bilinçlenen bir güldürü anlayışı ve onun iyi bir örneği "Sultan".
Diğer yandan
Kartal Tibet'e sinemamıza gerçek anlamda hoş geldin deme gereği var. Oyunculuktan
yönetmenliğe geçen bu sanatçı, sinemayı öğrenme aşaması sayabileceğimiz birkaç
denemeden sonra, gerçek anlamda kişiliğini bulmuşa benziyor. Bir "Arzu
Film güldürüsünün klasik ögeleri (Adile Naşit, Şener Şen ve çeşitli anlatım
öğeleri) yanında Tibet, kıvrak:, rahat bir sinema dilini gerçekleştirmiş. Bazı
bölümleri (örneğin Sultan'la Kemal arasındaki karşılıklı isteğe dayanan erotik
havayı) gereği gibi işlememişse de, kısa bir kaç planla çok iyi duyurmuş çeşme
başında ve kız isteme sahnelerindeki bakışmalar gibi... Final ise çözüldü
toplumsal değil, ancak duygusal planda getirdiğinden kuşkusuz
eleştirilecektir. Ancak güzel bir sinema bölümü bu... İlk filminde çok rahat
olan Bulut Aras'ın yanında, Türkan Şoray son zamanlarda gördüğümüz en iyi
oyununu veriyor. "Sultan", yılın en düzeyli, başarılı yerli
filmlerinden biri olmaya aday, bizce ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut
Yılları” syf, 200 ”
v Gecekondu semtinde geçen, 4 çocuklu dul
sultan ile mahalle muhtarının çapkın oğlu Kemal'in aşkı etrafında örülmüş bir
gerçek kesit. Filmin özelliklerinden biri de repliklerinin çok o güzel olması,
sanki hepsi birer slogan gibi. Sultan, dört çocuklu bir duldur. gündeliğe
gitmektedir. tek derdi çocuklarının geçimini sağlamaktır. bir gün gelecek de
dört çocuklu dul sultan gönlünü kaptıracak. rüyasında bile görmez ki bunu. tâ
ki mahalle muhtarının oğlu, minibüs şoförü yakışıklı kemal, sultan'a kancayı
takana kadar. kemal sadece kancayı takmıştır, Sultan işe gönlünü kaptırmıştır.
zaman içinde Kemal'in hormonları etkisinde verdiği karar, kalbinin verdiği
karara yenilecektir. Mahallemizde kimler vardır? Sultan'ın komşularından bir
tanesi ebe Hatice abladır. Kemal'in Sultan'a yanık olduğunu da ilk Hatice abla
dillendirir. Bir diğer komşusu da Çarli'dir. beş çocukludur Çarli de. Çarli'nin
meleği der mahalleli zaten. Mahallemizin bir de peltek bakkalı vardır, Bahtiyar
efendi. Sultan'a vurgun o da. Kolombo da mahalledeki asayişten sorumlu
bekçimizdir. akşamları mahalle kahvesinde kumar oynanmasına ara sıra göz yumar,
ara sıra da içki içilmesine. mahalledeki tek kötü kalpli kişi, Kemal'in
babasıdır. yani muhtar. mahalleden çevre yolu geçeceği için, burasının değeri
artmıştır. yüksekçe bir komisyon karşısında muhtar da bu gerçeği mahalleliden
saklayarak kötü adamların yanında saf tutmuştur. işte tüm bunlar olurken... bir
sabah: sultan, mahalledeki arkadaşları ile beraber minibüs beklemektedir. işe
bakın kemal'in minibüsü yanaşır durağa. ka-dınlar kendi aralarında
fısıldaşırlar "ayy, bu kemal de horoz gibi adam vallaha.. "
gülüşmeler. "ister misin bizi de kızzz?"... çapkın, çekingen, arsız,
utangaç ... bir gülüşme. Kemal de bu arada dikiz aynasından Sultan'ı süzmekte.
Artık kafası sultan'a takılı Kemal kendi bildiği yöntemle onu tavlamaya
çalışır. "varlığım yeter" yazılı minibüsü ile Sultan'ı çeşme başında
gördüğünde hemen Ferdi'yi takar teybe: çeşmenin başına, bir güzel inmiş//
eğilmiş zülfünü suya düşürmüş//... Sultan kızarır. Ferdi devam eder: mevlâm bu güzeli
kime yar etmiş//görmez olaydım o güzel yüzü/ bakmaz olaydım.
Arabesk duygularla iyice
harman edilen biz seyirci de buradan itibaren aşk hikayesine dahil olmaya başlarız.
öyle güzel ayrıntılar yakalanmış ki filmde; oğlunu soba başında leğende yıkayan
Sultan, çocuğun kafasına hamam tasını vur-maktan çekinmez mesela. bakkal
Bahtiyar, Kemal'e "nah" hareketinin babasını göstermek için bacağını
sıvar, kaldırır ve "naaah" der. bekçi Kolombo , kahvedeki kavgaya
müdahale edemeyeceğini anlayınca düdüğünü öttürür "devam" der.
Mahalleli ile sinemaya gittikleri gece Kemal, Sultan'ın arkasına geçerek
ensesine üfürür. ve o meşhur çamurda dövüş sahnesi. Kemal ile sultan birbirine
girmiş, ardı ardına birbirlerine tokat atmaktadır. bu esnada en gerçekçi yorumu
Çarli getirir: valla bunlar bal gibi birbirine aşık !