Powered By Blogger

21 Ocak 2023 Cumartesi

 

NOKTA (2008) 

Senaryo ve Yönetmen: Derviş Zaim, Görüntü Yönetmeni: Ercan Yılmaz, Müzik: Mazlum Çimen, Yapımcı: Derviş Zaim, Baran Seyhan Post Prodüksiyon Danışmanı: Ulaş Cihan Şimşek, Sanat Ynetmeni: Artun Yares, Natali yares, 1. Kameraman ve Focus Puller: Sedat Koçak, Yardımcı Sanat Yönetmeni: Önder Kaymak, Ses Kayıt: Duygu Çelikkol,

 Oyuncular: Hikmet Karagöz, Mehmet Al,i Nuroğlu, Numan Acar, Mustafa Uzunyılmaz, Settar Tanrıöğen, Cen Aksakal, Begüm Bir Gören

 

Konu: Ahmet, arkadaşı Selim'e aileden kalma paha biçilmez Kuran'ı satabilmesi için yardım etmeye karar verir ve onu mafyadadan tanıdığı kişilerle tanıştırır. Ne var ki, karanlık adamlar Selim'i kaçırır ve babası Veli Hoca'ya, oğlunun hayatı karşılığından 13.yüzyıldan kalma Kuran'ı kendilerine vermeleri konusunda şantaja başlarlar.  

Her ne kadar Veli Hoca oğlunu kaçıran adamların isteklerini kabul etse, bu oğlunun canını kurtarmasına yetmeyecektir. Mafya Selim'i öldürmüştür. Bunun üzerine Ahmet, işe karışan eşkıyaların hepsini öldürür.

 Ahmet, bir süre sonra Selim'in ailesini bulmaya ve onlara gerçeği söylemeye karar verir. Ne yazık ki Selim'in babası ölmüştür. Daha sonra amcası Hamdullah Hoca'yı bulur, ancak ona da gerçeği söylemeyi başaramaz. Onun yerine yaşlı adamın yardımcısı Mümin'e geçmişteki olayları anlatır. Mümin kendisine saldırınca Ahmet kaçar. Veli Hoca'nın evine gider ve Kuran'ı kızına bırakır. Aradan zaman geçer ve Ahmet yeniden Veli Hoca'nın evine gider. Orada Hamdullah Hoca ve Mümin'in eline düşer. Amca ile Mümin, Ahmet'i sorgulamaya ve Kuran'ın eksik parçasının yerini öğrenmeye çalışırlar. Ahmet onlara Selim'in gömüldüğü yeri göstermeyi önerir. Bunun üzerine Hamdullah Hoca, çektiği acının yeterli olduğu düşünür ve Ahmet'i affeder. Ahmet, Selim'in gömülü olduğu yeri gösterdikten sonra uzaklaşmaya çalışır; ancak yorgunluğu buna engel olacaktır. (sinema.hürriyet.com.tr)

 ÖDÜL

30. Montpellier Film Festivali'nde
       ► "En İyi Müzik"
        İstanbul Film Festivali'nde
       ► "En İyi Yönetmen",
        Adana Altın Koza Film Festivali'nde
       ► "En İyi Stüdyo",
       ► "En İyi Görüntü Yönetmeni"
       ► "En İyi Müzik",
       Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde
       ► "En İyi Yönetmen",
       ► Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü", S"Uluslararası Eleştirmenler Ödülü",
       ►"En İyi Müzik",► "En İyi Ses TasarımMiksaj"

 Derviş Zaim, “Cenneti Beklerken”le başladığı üçlemenin ikinci halkası “Nokta” ile 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndeydi. Filmin yönetmeni Derviş Zaim, başrol oyuncusu Mehmet Ali Nuroğlu, Settar Tanrıöğen, Serhat Kılıç, filmin müziklerini yapan Mazlum Çimen ve yapımcı Baran Seyhan katıldı.

 Derviş Zaim, Nokta’nın ve genel olarak üçlemenin ortaya çıkışında ‘geleneksel sanatlardan nasıl yararlanabiliriz?’ düşüncesinin etkili olduğunu söyledi. İlk film olan “Cenneti Beklerken”de minyatürden, “Nokta”da hattan yararlandığını söyleyen yönetmen, bir sonraki filmde çini üzerine eğilmeyi düşündüğünü dile getirdi.

 Filmin tamamını Tuz Gölü’nde çeken yönetmen, bu tercihinin sebebini şöyle açıkladı: “Tuz Gölü sınırsız bir alan sağlıyordu ve filmi tek planda çekmeyi mümkün kılıyordu. Bunu istedim; çünkü hatta da bir cümleyi bir defada yazar, bitirir ve noktayı koyarsınız. Film üzerine çalışırken hikaye kadar biçimde de hattan yararlanmak istedim.”

 Filmde, istemeden illegal işlere karıştığı için vicdan azabı çeken genç bir hattatı canlandıran Mehmet Ali Nuroğlu, karakter için sadece kendi çalışmalarının yeterli olmadığını belirterek “Karakteri çözebilmem için, hikayeyi ve hikayenin meselesini de çözmem gerekiyordu. Bu yüzden de Derviş, kitaplar verdi ve ben epey bir kitap okuduktan sonra o karakteri canlandırdım.” Dedi.

 Filmin müziklerini yapan Mazlum Çimen ise jenerikte ‘psikopat’ olarak geçen enstrümanı şöyle tanıttı: “Farklı bir ses elde etmeye çalışıyorduk deneye yanıla. Elimizde bağlama vardı, evirip çevirirken ‘psikopat’ bir ses çıktı. Biz de bunun adını psikopat koyalım, adı olsun dedik!”

"Kaos ve çözülmenin olduğu dönemlerde insan ruhunu anlamak için büyük olanaklar da vardır." Böyle diyordu Derviş Zaim, son filmi Nokta'nın Altın Portakal'daki gösteriminin ardından, "Filmlerinizdeki hikayeler genellikle toplumda bir karmaşa ve kaosun hakim olduğu anlarda başlıyor. Bunun bir nedeni var mı?" şeklindeki bir soruya cevaben.

 Zaim, üçleme olarak tasarladığı projenin ilk ayağı olan Cenneti Beklerken' de (2006) minyatür sanatının estetiğinden yararlanmıştı. Nokta ise estetik duygusunu hat sanatından alıyor. Cennneti Beklerken'in hikayesi Osmanlı döneminde isyanların baş gösterdiği bir 'an' da başlıyordu. Nokta, Anadolu topraklarının Moğol işgaline uğradığı bir 'an'da başlıyor.

 Bir zaman aralığını, başka bir zaman diliminde yeniden tanımlamak, ilkindeki bütün duyguları, yeni zamanda bütünüyle kurgulamayı da zorunlu kılar. Oysa bir 'an' dan bahsediyorsak, 'an'ın farklı zamanlardaki izdüşümleri arasında fazla değişkenlik yok demektir. "Bu anı daha öncede görmüştük" diye düşünürüz. Ama "bu dönem daha önce de yaşandı" demeyiz. Gözlerdeki bir anlık öfke, bir anda içimize oturup kalan vicdan duygusu, bir anlık gaflet, bir anlık korku, bir anlık şehvet... Hep aynı fizyolojik etkilerin sonucu olarak ortaya çıkar. Bir anlık öfkenin, korkunun ve gafletin sonuçlarına bir ömür katlanabiliriz.

 Derviş Zaim'in hikayelerini başlattığı 'an'lar zamandan ve mekandan bağımsızdır. Hikaye başka başka zamanlara ve mekanlara aksa da, hep başladığı 'an'a sadık kalacaktır artık.

 Bu yüzden, 13. yüzyılda Moğol istilasının hemen öncesinde Tuz Gölü'ne "Af' allahü anh" (Alllah onu affetsin) yazısını yazarken nokta koymayı unutan ustası tarafından mürekkep almak için gönderilen ve asla geri dönmeyen çırağın yüzüne korku ve suçluluk duygusunun gelip oturduğu 'an'; aradan yüzyıllar geçip hikaye bugüne taşındığında bile anlamını korur. Sevgilisiyle evlenip, yalnızca hatla ilgilenmeyi düşünen Ahmet'in arkadaşının "yasadışı" teklifini kabul ettiği 'an'la çırağın gözünde korkunun belirginleştiği an aynıdır artık. Çırak, verdiği sözü tutamamanın sonuçlarını bir günah gibi boynunda taşıyıp, nokta koyacak bir "Af' allahü anh" yazısı ararken; Ahmet hem kendisinin hem de farkında olmadan çırağın vicdanını kurtarmaya çalışmaktadır. Ahmet, çırağı Tuz Gölü'nün ortasında bulduğunda onu sırtında taşır. Ahmet'in altında ezildiği şey çırağın değil, her ikisinin de günahlarının ağırlığıdır aslında.

 Böylece, Ahmet' in kimliğinde her insan herkesin günahlarını taşır; vicdanını temizlediğinde herkesin de vicdanını temizlemiş olacaktır. Ahmet de çırak da bulundukları 'an'ların birer ürünüdürler. İçinde bulundukları "kaos"un tetiklediği duygulardır ikisine de günahkarlık ve suçluluk duygusu yaşatıp vicdanlarını rahatsız eden şey. Çırak, Anadolu, semiz Moğol atlarının nalları altında inlerken, herkesten çok kendisi için korkmuştur. Ahmet, açgözlülüğün geçer akçe olduğu bir zamanın kurbanıdır.

 Ama vicdan onarılmaz. Ölünün yerine yenisini koyamazsın, kırılan kalbi avucunun içine alıp onaramazsın, bir çiçeği koparmışsan artık kopmuştur, bir kitabı yerinden oynattıysan artık tam oraya koyamazsın, bir dengeyi bozduysan artık aynı dengeyi kuramazsın ... Derviş Zaim, insanlığın bir yerde nokta koymayı unuttuğunu ve o günden bu yana nokta koymak için uğraşıp didindiğini anlatıyor seyircisine.

 Ahmet ve çırak da noktayı koyabilmek için ellerine geçen fırsatı, bir 'an'a kapılıp değerlendiremiyor. Her ikisinin de son noktayı koyup vicdanlarının yükünden kurtulabilecekleri, acılarını dindirebilecekleri, noktası unutulmuş bir yazı da yok artık. (Şenay Aydemir) “Altyazı, Aylık Sinema Dergisi, sayı 78”


 

MURO (2008)  



Yönetmen: Zübeyr Şaşmaz, Senaryo: Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener, Cüneyt Aysan, Müzik: J.P Smadi, Cem Yıldız, Görüntü Yönetmeni: Selahattin Sancaklı Yapım: Pana Film/ Raci şaşmaz Kurgu: Kemalettin Osmanlı, Sanat Yönetmeni: Fırat Yünlüel, Kostüm Tasarım: Sunay Korgül Oyuryüz, Umay Korgül, Genel Koordinatör: Sadettin Namoğlu, Yapım Koordinatörü: Mehmet Bas, Yardımcı Yönetmen: Özgür Özbalık, Yönetmen Yrdımcısı: Oğuz Ayaz, Kamera Asistanı: Fatih Canıbeyaz, Set Fotoğrafları: Nazım Serhat Fırat, Kurgu Asistanı: Yusuf Ziya Kaya, Sanat asistanı: Tan Taşpolatoğlu, Ses Tasarım – Final Miks: Orçun Kozluca, Müzik Kayıt: Ulaş Ağçe, DS Nİtris: Burak Sürücü, Cast Direktörü: Erdem Ergüney, Cast Asistanı: Kerem Fırtına, Prodüksiyon Amiri: İhsan Karademir, Set Asistanı: Adem Akar,

 

Oyuncular: Mustafa Üstündağ (Muro), Şefik Onatoğlu (Çetin), Bülent Şakrak (Muavin), Selim Erdoğan, Eray Türk (Yıldırım), Nataliya Bondarenko (Anna), Darıya Litvinova (Olga), Evrim Alasya (Fidan), Demir Karahan, Mazhar Alanson, Selim Erdoğan, Demir Karahan Emniyet amiri), Mehmet Ulay, Eva Maya (Natalie), Murat Şenol (Refo), Cengiz Sezici (sarhoş), Suat Ergin (garson), Eren Aksu (sarı çocuk), Murat Ormıyak

 Konu: Cezaevinden çıkan Muro ile Çeto, devrimi köyden başlatmak üzere memleketlerine dönerler. İlk planları evlenip yuva kurmak, örnek birer devrimci olmaktır. Oysa köyde onları bir sürpriz beklemektedir. Muhtar, Muro ile Çeto’yu hapisteyken iki Rus kadınla evlendirmiştir. Muro ile Çeto’nun devrim ütopyasını gerçekleştirmeleri için; kadınları bulup boşanmaları gerekmektedir. Bunun için İstanbul’a dönen Muro ile Çeto’nun başına gelmeyen kalmaz. Çözümlemesini asla yapamayacakları bir örgütle karşı karşıya kalırlar…



 

MOMMO “KIZ KARDEŞİM” (2008) 


Senaryo ve Yönetmen: Atalay Taşdiken, Görüntü Yönetmeni : Ali Özel, Müzik: Erkan Oğur, Yapım : At yapım/Atalay Taşdiken Ses : Mustafa Bölükbaşı, Kurgu : Serhat Solmaz, Sanat Yönetmeni : Fazilet Sezgin, Kamera Asistanı: Ahmet Açıkkol, Set Fotoğrafları: Osman Özel, Fregman Kurgu: Sencer Yalçın, Kopya Baskı: Tamer Eşkazan, Renk Düzenleme: Erdinç Dinçer, Tolga Girici, Negatif Kayıt: Kadir Burç, Ses Kayıt: Mustafa Bölükbaşı, DS Nitris: Sencer Yalçın, Asistanı: Ersin Kahraman,

 Oyuncular: Elif Bülbül (Ayşe), Mehmet Bülbül (Ahmet), Mete Dönmezer (Hasan Dede), Mustafa Uzunyılmaz (Kazım), Mehmet Usta (İstanbul’lu Bakkal), Ali Bakır (İbrahim), Mehmet Çiğdem (Hüseyin)

 Konu: Dokuz yaşında bir çocuk; hem ağabey, hem baba, hem anne, hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için olur. Ve hatta hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o. Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü. Hem de gerçek. Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin ilişkini anlatan film, sürpriz bir finalle bitiyor.


NOT: Film, Konya’nın Hüyük İlçesinin Çavuş Kasaba’sında çekildi. Yöre insanı filmde rol aldı. Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazılan senaryo, gerçek mekanlarında çekildi. Filmin kahramanı iki çocuk, bölgedeki okullar taranarak seçildi. İki yıldır sağlık sorunlarıyla uğraşan yarı felçli oyuncu Mete Dönmezer, Filmde yarı felçli bir dedeyi başarıyla canlandırdı. Çavuş Belediye başkanı Mehmet Çiğdem ve Hüyük Belediye Başkanı Ahmet Temiz, Filmin çekimine büyük katkı sağladılar.


FİLMİ İZLE 



 

MİRAS (2008) 

 Yönetmen Aydın Sayman Senaryo Atilla Özyüksel, Ayşegül Karaköse Görüntü Yönetmeni Aşkın Sağıroğlu Yapım GDY Film/Kaan Girgin Eser: Osman Aysu, Proje Danışmanı: Mehmet Metiner, Müzik: Murat Özdemir, Aksiyon Yönetmeni: Tarkan Özel, Özel Efekt Yönetmeni: Cem Özel, Yönetmen Yardımcısı: Görkem Erdem, Kurgu Süpervizörü: Emre Yıldırım, Kurgu Asistanı: Ender Özyer, Yardımcı Yönetmen: Ece Eryılmaz, Reji Asistanları: Hüseyin Sezgin, Hasan Bener, Merve Tırnovalı, Ümit Şafak, Yapım Koordinatörü: Mustafa Karadaş, Sanat Yönetmeni: İbrahim İldem, Selda Çiçek, Sanat Asistanları: Erkan İldem, Hüseyin Beyaz, Ceylan Kara, Prodüksiyon sorumlusu: Onur Kavas, Asistanı: Cankat Cantoray, Kamera Asistanları: Şefik Ağırtmış, M. Ali Çevik, Seyfettin Özel, Murat Akyıldız, M. Ali Yılmaz, Işık Şefi: Bülent Zandallı, Asistanlar: Osman Şenel, Ersin Palabıyık, Tarık Akyürek, Makyöz: Şükran Tokuşoğlu, Kuaför: Erhan Kaya, Kostüm: Özgür Mete, Asistanları: Nimet Emiroğlu, Ece Ademoğlu, Zeynep Ekin Ökmen, Ethem Yonar, Set Amiri: Bestami Büyük, Hasan Avcı, Set
Asistanları:
Ali Çırpan, Ömür Karaca, Cumhur Özafşar, Suat Demirbaş, Murat Albayrak, Sefer Söylemez, Serkan Yılmaz, Laboratuar Şefi: Adnan Şahin, Koordinatör: Serkan Üstün, Negatif Yıkama: Özkan Sevinç, Film Yıkama: Arif Şengül, Tamer Eşkazan, Kadir Burç, Renl Düzeltme: Adnan Şahin, Uğur Orbay, Film Baskı: Uğur Orbay, Adnan Şahin, İlker Şen

 Oyuncular: Altan Erkekli (Abdülhamid), Suavi Eren (Doğan), Levent Özdilek (Yavuz), Kaya Akarsu (Amir Ali), Kaan Girgin (George), Haldun Boysan (Kaya), Yusuf Azuz ( Robert), Şafak Güçlü (Baloji), Serhan Süsler (Atilla), Sunlel Shetty (Arbas), Gökhan Mumcu (Erdal), Shweta Aggrawal (Aysa), Yıldız Çağrı Atiksoy (İrem), James Barron (David), Valeria Anne Needham (Sara), Cevdet Canver (Nevinsky), Gürsel Yanardöner (Mert), Emre İğdemir (Keith),

 Konu: Filmin başında sarayda Yahudi sözcülerini bir sadrazamla konuşurken görürüz. Abdülhamit’in karşısındalar, konuşmalar, Yahudiler Filistin’den toprak istiyorlar, Osmanlı’nın tüm dış borcunu ödeyip, hazineyi dolduracaklarını söylüyorlar. Abdülhamit karşı çıkıp  Kanla kazanılmış vatan toprağı, parayla değil ancak kanla geri verilir. Adamlar çıkar, Sadrazamla gizli, gizli konuşuyorlar, onları bir göz izliyor. Abdülhamit Beylerbeyi sarayına acil gider, Mahmut paşayı çağırır.

 Mahmut’a bir komploya kurban edileceğini, tahttan indirileceğini düşündüğünü söyler, Yahudilerin bir ülke kurmak için operasyon yaptığını ve bu plana göre Osmanlı, Türk topraklarını da alacaklarını, ülkeyi böleceklerini söyler. Mahmut paşanın da Musul, Kerkük’te toprağı olduğu için onu uyarır, çok dikkatli olmasını ve mümkünse bu toprakları güvenilir bir kişiye teslim etmesini tavsiye eder..

 Mahmut, o bölgedeki arazilerini eşinin abisi Hintli Gururaja devreder ve ondan zamanı geldiğinde bu arazilerin gelirinin Osmanlılara verilmesini ister. Hareket ordusu gelip Abdülhamit’i tahttan indirir, İngilizler gelip Mahmut paşadan Musul Kerkük’teki arsalarını ister, Mahmut ta bunu Hintli eniştesine sattığını söyler. İngiliz şirket Hintli enişteyi bulur, ona ortaklık teklif ederler, Hintli işletemediği için 99 seneliğine İngiliz şirketle anlaşır, kendi hissesine düşen parayı da, Mahmut Paşadan aldığı direktiflerle Türkiye’deki bir şirkete aktarır, şirkette bunu Teşkilatı Mahsusiye’ye.

 Teşkilatı Mahsusiye bayrağı altında toplanan eski Osmanlıları görürüz, yemin ediyorlar, bu görevi gelecek nesilleri başarı ile aktaracaklarını söylerler. Hindistan’daki görev başarıyla tamamlanmış olduğu konuşulur.

 Teşkilatı Mahsusiye bayrağından günümüze geliriz. Günümüzde Türkiye’sindeki şirketin sahibi Kaya, Mahmut paşanın torunudur, Erdal’da Kaya’nın oğlu bayrağın altında günümüzdeki mahsusiye üyelerini görürüz, “Ortadoğudaki savaş şiddetini arttırdı, oradaki kaynağımızı kesmek istiyorlar, bir şeyler yapmamız gerek, petrolün kullanım hakkını tamamı ile kendimize almalıyız 99 yıllık kontrat bitiyor, düşmanda tetikte çok dikkatli olmalıyız” der.

 Petrol kuyularını işleten İngiliz şirket Hintli baba (MİTABH) ile anlaşmaya çalışır, Mitabh Gururajın torunudur, Mitabh dedesine verdiği sözü tutacağı için anlaşmaz.

 Konuşmalar yapılırken yan odada Mİ5 Başkanı vardır, Mitabh çıkınca odaya Robert girer, Şirket sahibi hedefin bu olduğunu ve onu ya ikna etmelerini, ya ikna etmelerini söyler. İngiltere’de, Türk arkadaşı İrem ve Hintli arkadaşı Balaji ile mezun olup ayrılır, birbirini çok seven üç arkadaş, İngri’ninde koruması Suniel ona deliler gibi aşıktır.

FİLMİ İZLE 


 

MERDİVEN ALTI (2008) 

Senaryo ve Yönetmen Nur Akalın Görüntü Yönetmeni Seçkin Savaş Müzik Deha Özer Şenay Yapımcı  Nasa Seif Said Kurgu Melih Tatlıcan Yardımcı Yönetmen  Zafer Selçuk  Yardımcı Yönetmen Yasemin Çağan Boğalıoğlu Fragman Kurgu Gürcan Cansever Post-Prodüksiyon Sorumlusu Işık Şefi Aytekin Birkon , Ferzan Yücel  Işık Şef Yardımcısı Gökhan Calp Işık Asistanı Müjdat Yücel Ses Operatörü Oktay Baki

 Oyuncular: Kaan Yılmaz   (Sinan),           Deha Özer Şenay),  Mehmet Gökalp Arıkan (Eren), Şenay Aydın (Ferit Kaya Genç), Bülent Çolak, Yaşar Eyüboğlu, Nasa Seif Said,       Serdar Koçak, Metin Yeğin, Nasa Seif Said, Semra Tezcan, Mehmet Karabürk, Su Güneş Mıhladız, Erkan Obus, Mirza Karagöz, Köksal Çalık  

 Konu: Çalıştığı inşaattaki patronunun ölümü, yakın bir arkadaşının başına gelen kaza gibi tanık olduğu olaylar nedeniyle polis tarafından aranan ve yakalanırsa askere gönderileceğinden korkan Sinan'ın hikâyesini anlatıyor.  Sinan, abisini ve kız kardeşini bulmak üzere, üzerinde kimlik bulundurmadan Eren le birlikte, İstanbul'un yeraltı dünyasında bahisçilerin, boksörlerin ve barmenlerin içinden geçtiği maceralı bir yolculuğa çıkıyor.


FİLMİ İZLE 



 

MASKELİ BEŞLER : KIBRIS (2008) 

Senaryo ve Yönetmen Murat Aslan Görüntü Yönetmeni Soykut Turan Yapım Arzu Film/Fida Film;  Murat Akdilek, Can Saban, Kamil Çevikalp  Müzik: Cem Erman, Yapım Koordinatörü: Orhan Erkal, Yapım Sorumlusu: Arda Mutludoğan, Yapım Amöiri: Erkan Gezginci, Bülent Çolael, Sanat Yönetmeni: Nergis Çalışkan, Kurgu: Mustafa Preşeva, Ses: Levent İntepe, Yardımcı Yönetmen: Tolgay Ziyal, Kostüm: Gülümser Gürtunca, Serap Bahadır, Yönetmen Asistanları: Osman Taşcı, Sara Merih Ertaş, Melda Özvanlıgil, Yapım yardımcısı: Erdal Akalın, Yapım Ekibi: Vahit Sandalcılar, Mürsel Sarıtaş, Emrah Erdiman, Murat Adanır Makjaj: Gila Benezra, Nimet İnkaya, Silay Özgök, Işık şefi: Şükrü Ayar, Kamera Operatöü: Ersan Çapan, Asistanları: Erşen Ersoy, Neslihan Siligör, Işık Asistanları: Ozan Atar, Hüseyin Coşkun, Zafer Özsoy, Uygar Taştan, Göksel Arslan, Set Amiri: Kenan Parlak, Set Teknisyenleri: Ülgen Bağlar, Muharrem Öztürk, Özkan Keleş, Davut Atak, Kuaför: Murtaza Kaya, Serkan Karadağ

 Oyuncular: Mehmet Ali Erbil (Peşto’nun arkadaşı), Peker Açıkalın (Bahattin), Şafak Sezer (Tezcan), Cengiz Küçükayvaz, Melih Ekener (Zeki), Atlla Sarıhan (Recep), Hakan Ural (Faruk), Deniz Akkaya (Bilge), Seray Sever (Ayşın), Necmi yapıcı (Sebo), Erdal Tosun (Bestuh), Sinan Bengier (Zolo), Hamit Haskabal (Hamit), Burak Öncü (Cenin), Ferhat Yılmaz (Ferhat), Deniz Oral (Kule polisi), Levent Ünsal (sivil polis), Ercan Saymen (kumarbaz), İcmal Aktuna (yaşlı kadın), Turgay Doğan (kule görevlisi), Seçil Mutlu (1. hostes), Duygu Paracıklıoğlu (2. hostes), Uğur Arslanoğlu (kado), Türkiz Nida Özbek (küçük bilge), Erhan Sayar (1. pilot, )Kadir Konal (2. pilot), Aliye Uzun (hizmetçi)

 Konu: Sevimli ve sakar hırsızlar çetesi Maskeli Beşler, şanssız geçirdiği dönemlerden sonra suç işlememeye tövbe etmiş ticaretle uğraşmaktadır. Ancak suç dünyasının önemli isimlerinden Rocky Selim (MEHMET ALİ ERBİL) kendilerine reddedilmesi güç bir teklifle gelir. Kıbrıs’ta bir kumarhaneyi soyacaklardır. Bir araya gelen ekip Kıbrıs’a hareket eder. Operasyon için yaptıkları planlar ve soygun çabaları çeteyi birbirinden komik süprizlerle karşı karşıya getirecektir.


FİLMİ İZLE 



 

KİRPİ (2008) 

Yönetmen : Erdal Murat Aktaş, Senaryo Yazarı; Erdal Murat Aktaş , Atay Sözer, Müzik: Benjamin Walken Beladi, Görüntü Yönetmeni: Alper Derli Yapım Erdal Murat Aktaş, Volkan Yabasun Eser: Sulhi Dölek, Kurgu: Mustafa Preşeva , Uygulayıcı Yapımcı: Serkan Beşe  Yapım Asistanı : Korkut Keskin  Yardımcı Yönetmen: Mustafa Kotan, Yönetmen Yardımcısı: Burcu Celayir, Nurgül Bayram, Ersin Ekener, Yönetmen Asistanı: Demet Sargınoğlu, Işık Şefi: Erkan Can, Işık Asistanı: Tayip Yiğit, Yusf Yiğit, Serdar Oğuz, Set Amiri: Ahmet Güvercin, Set Asistanları: Selim Alan, Ayhan Kesici, Ümit Ayan, Ceren Güvercin, Kamera Asistanları: Hakan Okumuş, Atakan Küçükparmak, Abdullah Uzelli, Sanata Yön. Ast.: Yaşar Ozakoğlu, Işık Şen, Makyaj Asistanı: Yudum Altınboğa  Cast Sorumlusu: Engin Kocagöz, Yapım Koordinatörü: Oğuz Aktabur, Sanat Yönetmeni: Ayşem Pelin Aktan, Kostüm Sorumluları: Zeynep Karlıtepe, Gül Sezeroğlu, Saç Makyaj Şefi: Şahin Gül, Makyaj: Selin Eyel, Ses: Bülent Kılıç, , Ortak yapımcı: Serkan Balbal, Uygulayıcı Yapımcı: Hayri Serkan Beşe, Yapım Amiri: Fatih Haliloğlu, Yapım Asistanları: Serkan Sukyen, Pelin Demir, Korkut Keskin,

 Oyuncular: Mazhar Alanson (Kirpi Reşat), Güven Kıraç (Tahir Yaman), Halil Kumova (Şevket Bey), Zihni Göktay (Müştak Bey), (Mete), İrem Altuğ (Çiğdem), İskender Bağcılar (Vahit), Murat Serezli (Polis), Zuhal Topal (Nergis), Yeşim Ceren Bozoğlu (Dilarasu), Kubilay Penbeklioğlu (Polis), Caner Özyurtlu (Onur), Barış Falay (Jilet Sadi), Zuhal Yalçın (Nurten), Bahtiyar Engin (Komiser Sacit), İnci Pars (Hande), Hilal Uysun (Ayla), Ferdi Atuner (Hacı Onbeş Kamil), Tibet Çelik (Çocuk Reşat), Birsen Dürülü (Nükhet), Bahar Akça (Lale), Ferdi Akarnur (Taksi Şoförü), Emrah Elçiboğa (Necmi), Kürşat Alnıaçık (Haydar), Petek Arıca (Tahir'in kızı), Hakan İlçin (Konuk Oyuncu), Sinan Çalışkanoğlu (Polis Memuru), Çağkan Çulha (Reklamcı Can), Keiko Belir Yarar (Aynur Hanım), Erdoğan Tuncel (Kayınpeder), Mine Soley (Kalınvalide), Serkan Beşe (Polis), Hüseyin Özay (Sümbül Mahmut), Deniz Coşkun, Aylin Kontente (Sekreter), Ümit Tombak (Numan)

 Konu: "İntikam soğuk yenen bir yemektir" felsefesini şiar edinmiş Reşat Sapmaz, haksızlığa uğradığını düşündüğünde mutlaka bir karşılık verir, günün birinde kendi gibi biri olan Tahir Yaman'la karşılaşır. Kendi aralarında çekişirlerken çevrelerini nasıl etkilediklerinin, nelere yol açtıklarının farkına varmazlar. Sulhi Dölek'in 1996'da İş Bankası Mizah Romanı ödülünü alan kitabından uyarlanan film bir "Kara Mizah" örneği

FİLMİ İZLE 


 

KELEBEK (2008

Yönetmen: Cihan Taşkın. Senaryo Yazarı: Mahmut Bengi, Müzik : Ömer Faruk Tekbilek , Brian Keane, Görüntü Yönetmeni: Demian Barba, Yapım: İmaj/ Mahmut Bengi Yardımcı Yönetmen: Günay Günaydın, Yönetmen Yardımcısı: Evren Karabıyık Dedeoğlu, Selda Yıldırım, Mehmet Yetkin Arda, Işık Şefi: Işık Şefi Engin Altıntaş, Işık Asistanı; Ümit Özcan, Bestboy: Mehmet Uğuş, Makyaj: Bilay Özgök Makyaj Asistanı: Eren Kanat, Laboratuar: Sinefekt, Post Prodüksiyon: İmaj,

 Oyuncular: Ghassan Massoud (Rolü:Mevlevi Dede), Mevlevi Dede0 Serhat Yiğit, Caner Cindoruk, Deniz Bolışık (Rolü:Zeynep), Zeynep 3Şahin Çelik (Rolü:Lider), Münir Can Cindoruk (Rolü:Ümit & Kahraman), Ümit & KahramanAli Şekeroğlu (Rolü:örgütçü), Örgütçü Burcu Suna (Rolü: Amerikalı Kız) Amerikalı Kız Rol Sırası:

 Konu: Yıl 1996. Tarihin akışını değiştiren 11 Eylül faciasına yaklaşık beş yıl vardır. Oysa korkunç saldırının temelleri şimdiden atılmaktadır. Dünya çok karışık bir yer haline gelmekte; gerginlik her geçen gün biraz daha tırmanmaktadır. Afganistan’da süregelen iç savaşın en sıcak günleri yaşanmakta; insanlar dört gözle çatışmaların sona ermesini ve barışın gelmesini beklemektedir. Yusuf ve arkadaşları ise insani yardım amaçlı oraya gitmeyi planlamaktadır Derler ki… Burada bir kelebek kanat çırpsa, Atlantik’te fırtınaya sebep olabilir… İşte biz, her birimiz tıpkı o kelebek gibiyiz; fakat bir farkla… Bizim kelebeğimiz fırtınaya sebep olmaz! O, kanatlarını açar fırtınaya karşı koyar.” Mevlevi dedesi İbrahim, işte bu sözlerle yolcu eder Yusuf’u ve arkadaşlarını; sanki olacakları biliyormuşçasına…

 Yusuf ve yol arkadaşları seyahat için son hazırlıklarını yaparkerken, Usame bin Ladin de yeni karargahı olan Afganistan sınırından geçmektedir.

 Kahramanımız ve arkadaşları o yıl Afganistan’da binlerce insanla tanışır. Bu insanlardan birisi, 11 Eylül 2001’de bütün dünyanın tanıyacağı genç bir adamdır!.. (sinema.hurriyet.com.tr)


 

KARA KÖPEKLER HAVLARKEN (2008) 

Yönetmen Mehmet Bahadır Er, Maryna Gorbach, Senaryo: Mehmet Bahadır Er, Müzik : H. Barış Diri, Alp Erkin Çakmak, Görüntü Yönetmeni : Sviatoslav Bulakovskyi Yapım: Karakırmızı Film/ Mehmet Bahadır Er Kurgu: Maryna Gorbach, Uygulayıcı Yapımcı: Özcan Özel, Yapım Sorumlusu: Emel Dursun, 1. Yönetmen Yardımcısı:Serhat Çakılcıoğlu, 2. Yönetmen Yardımcısı: Selin Güngör, Focus Puller: Batuhan, Renk Düzenleme: Dilek Er, Ses Tasarım: Umut Şenyol, Ses Kayıt: Gürkan Özkay, (Fono Film Laboratuarlarında hazırlanmıştır.)

 Oyuncular: Cemal Toktaş (Selim), Volga Sorgu (Çaça Celal), Erkan Can (Usta), Ayfer Dönmez (Ayşe), Murat Daltaban (Mehmet), Mehmet Usta (Anten), Muhammed Cangören (Büyükbaba), Ergün Kuyucu (Sait), Taylan Ertuğrul (Reis), Onur Dikmen (Sarı), Şener Savaş (Polis), Mehmet Bahadır Er (Kameralı Adam),

 Konu: Selim, Anadolu'dan İstanbul'a göçmüş bir ailenin çocuğudur. Herhangi bir mesleği ya da profesyonelliği olmayan, oturduğu apartmanın çatı katında güvercin besleyen saf bir gençtir. Anaokulunda öğretmen olarak çalışan bir kıza aşıktır.

 Selim'in en yakın arkadaşı Çaça Celal ise bıçkın bir mahalle delikanlısıdır. Selim ve Çaça, gökdelenlerin hemen yanında dar gelirli insanların yaşadığı bir mahallede oturup, yolun öteki tarafındaki lüks semtlerde Usta dedikleri birisinin hesabına otoparkçılık yaparlar. En büyük hayalleri kendilerine ait bir otoparka sahip olmaktır. Ancak Selim'in sürekli gittiği lokalde tanıştıkları Mehmet'in teklifiyle hayatları değişir.

 ÖDÜL:

Ankara Film Festivali 21 Mart 2010
       ► Volga Sorgu “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”
       ► Cemal Toktaş “Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu”

 Seçici Kurul Özel Ödülü

► Mehmet Bahadır Er ve Maryna Gorbach

Ulusal Uzun Film Yarışması kapsamında “SİYAD En İyi Film Ödülü” de verildi

SİYAD En İyi Film Ödülü’
      ► Mehmet Bahatır Er ve Maryna Gorbach 

Seçici kurul Üyeleri: Ertan Yılmaz, Mahir Günşıray, Tayfun Pirselimoğlu, Fırat Yücel ve Hasan Ali

 Yavuz Sezer/ sinema.ekolay 16.03.2010

İstanbul sokaklarının hikâyesi...Şehirlerdeki güvenlik sorunu, otopark mafyası, işsizlik, askerlik gibi konulara farklı yaklaşımıyla Kara Köpekler Havlarken taraflı tarafsız her kesimin dikkatini çekebilecek bir film.

 Film, mahallenin iki afili delikanlısı Selim [Cemal Toktaş] ve Çaça [Volga Sorgu]’nun İstanbul'un kanunsuzları arasından sıyrılarak yeni bir hayat kurma mücadelesini anlatıyor. Selim ve Çaça, yanı başında gökdelenlerin bittiği, dar gelirli insanların yaşadığı bir mahallede oturup, yolun öteki tarafındaki lüks semtlerde Usta [Erkan Can] dedikleri birisinin hesabına otoparkçılık yaparlar.

En büyük hayalleri kendilerine ait bir otoparka sahip olmaktır. İki dost, Selim’in sürekli gittiği güvercinciler kahvesinden ağabeyleri Mehmet [Murat Daltaban]’ın bir alışveriş merkezi güvenlik ihalesine ortaklaşa girmeleri teklifini kabul ederler.

 Merkezin güvenlik müdürü sait'in [Ergun Kuyucu] ihaleye başkalarının da gireceğini öğrenmesiyle selim ve çaça'nın hayatı baş edemeyecekleri kadar hızla değişir.

 Konusu itibariyle çok güncel olan filmin, senaryosu tek bir kişi üzerine kurulmuş. Diğer kişilerle ilgili senaryonun bir fikri yok. Daha doğrusu ele almamış o kişileri. Yok saymış. Ancak anlatılan kişiyle beraberse, karşılaştıysa varlar filmin içinde. Dramatik örgüsü yeteri kadar oturmamış.

 Yani... Senaryo örgüsü, filmin sinematografik kurgusu eksik. Çok daha çarpıcı bir film olabilirdi. Konu ve yola çıkış tamam, ancak gerisi gelmemiş. Üstelik Avrupa ortak yapımı.

 Yönetmen ve senarist Mehmet Bahadır ER kendi yaşadığı mahalleyi ve şahit olduğu gerçek hikâyeleri filmleştirmek için çaba harcamış. Senaryodaki yanlış ve eksiklikler aynen filme de yansımış. Bazı görüntüler niye var, bazı görüntüler niye yok...!

Görüntü yönetmeni Sviatoslav Bulakovskyi Ukrayna'nın yeni nesil en önemli görüntü yönetmenlerinden olduğunu öğrendik. Ancak filmin görsel kalitesi ve ses kalitesi pek iyi değil. Zaman zaman sesler anlaşılmıyor.


 

KAĞIT (2008) 

Senaryo ve Yönetmen Sinan Çetin Görüntü Yönetmeni Kamil Çetin Müzik Fırat Yükselir Yapım Plato Film / Sinan Çetin Senaryo Danışmanı: Deren Şekerciler, Kurgu: Barış Denge, Sanat Yönetmeni: Gün Doğa Sarı, Uygulayıcı Yapımcı: Emrah Akkurt , Adil Oğuz Valizade, Yardımcı Yönetmen: Adil Oğuz Valizade, 3. Kamera Asistanı: Sercan Sert, Focus Puller: Barış Yiğit, Film Tarama: Çağlar Özlek, Dijital Restorasyon: Çağlar Özlek, Işık Şefi : Bilal Tanrıverdi, Kostüm Sorumlusu: Elçin Canbaz, Ses Kayıt: Baycan Akçayöz, Premix: Ömür Öztürk, Prodüksiyon Amiri : Murat Aytekin,

 Oyuncular : Asuman Dabak (Müzeyyen Hanım), Ahmet Mekin (Mehdi Bey), Ayşen Gruda (Şahane Hanım), Öner Erkan (Emrah), Irmak Ünal , Zeynep Beşerler, Melik Akkaya, Haki Biçici (Kemal), Tolga Baş, Gökçay Yıldız, Mazlum Çimen, Fatoş Seğmen, Bahar Sarah Sarak, Uğur Bilgin, Metin Cantimur,

 Konu: Genç, idealist bir yönetmen olan Emrah (Öner Erkan), ilk sinema filmini çekmeye çalışmaktadır. Emekli gümrük muhafaza müdürü olan babası Mehdi Bey (Ahmet Mekin) Emrahın eczacı olacağına inanıyordur. Arkadaşları ve annesi Şahane Hanımın (Ayşen Gruda) da desteğiyle yapımcılardan para bulan Emrahın karşısına bürokrasinin çarkları çıkar. Hayalleriyle Emrah arasında sansür kurulu başkanı Müzeyyen Hanımdan (Asuman Dabak) alacağı son bir imza kalmıştır. Ama bu düşündüğü kadar kolay olmayacaktır. İdeallerinin peşinde resmi otoritenin karşısına dikilen Emrahı hiç de hoş olmayan gelişmeler beklemektedir.

 Saçma bir kanunu kör bir inançla uygulayan bir küçük memur. Bu saçma kanun karşısında ilk defa tevekkülle boyun eğmeyen bir genç adam.  Kanunzedelerin yanlış kanunlar karşısında hakkını kim koruyacak

 BÜROKRASİNİN PARMAKLIKLARI KESKİN

Türkiye’nin bürokratik sorunlarını, modern bir sinema diliyle harmanlayarak, adeta yerel bir “Taksi Şoförü”nün içinde canlandıran bir eser. Yenilikçi duruşuyla Lars Von Trier, Andrei Tarkovsky, Coen Kardeşler, Brian De Palma gibi ustaların işlerini hatırlatan postmodern bir anlatıyla servis ediliyor “Kağıt”. Aslında bir bakıma Onur Ünlü’nün “Acı Aşk”ı ile başlayan ‘Yeşilçam melodramları’nı bozup yeniden inşa etme anlayışını, dönemin eskitilmiş estetiğini de benimseyerek kullanan gerçek anlamda politik açılımlı bir kara film denemesi. Bürokrasinin en basit objesi ‘kağıt’ın göstermelik ‘beyaz’ının sardığı bir adamın psikolojik ve iğneleyici yolculuğunun fark yaratan adresi aynı zamanda. Sinan Çetin’in en iyi filmi olarak anılabilecek “Kağıt”, kimi eksiklerine karşın bürokrasi ve Yeşilçam taşlaması üzerine kurduğu kurmaca dünyasıyla reddedilemeyecek bir sinema deneyimi sunuyor.

 Sinan Çetin’i nasıl bilirsiniz? Tartışmalı popüler filmleriyle, medyatik yüzüyle ve reklamlarıyla. Yani göz önünde bir isim kendisi. Ancak ‘sinema’ deyince hiç de akılda kalıcı bir şeyi yoktur doğrusunu söylemek gerekirse. “Komser Şekspir” (2001) ve “Romantik” (2007), sinema dili açısından; “Çiçek Abbas” (1982) ve “Berlin in Berlin” (1993) ise bütün olarak birazcık akılları kurcalayabilir.

 Sinan Çetin’in en iyi filmi dersek yanlış yapmış olmayız

Yönetmen ilginçtir son 10 senede çekmeye başladığı bütün filmleri ‘postprodüksiyon’ aşamasında bırakmış durumda. Böyle olunca da 2000’lerde ulusal sinemamızda yükselişe geçen ‘popüler sinema’ geleneğinin içinde herhangi bir şekilde yer alamadı. Sadece “Romantik”in onun biçimci yönetmenlik stiline geçip farklı şeyler yapacağının bir kanıdı olduğunu söyleyebiliriz Bu açıdan da bir milat anlamına geliyor kanımca. “Kağıt” da zaten esasen Onur Ünlü ekolü diye bahsettiğimiz o ‘postmodern eğilimli’ eserlerden biri yerli sinemanın içinde. Yani Çetin adına bir fark yaratma arayışı diyebiliriz bu yapıt için. Ancak bu noktada yönetmenin en iyi ve en çarpıcı eseri olduğunu da es geçmemek lazım eldeki toplamın.

 “Taksi Şoförü”nün yapısını kullanan kara film izleğini, “Acı Aşk”ın tavrıyla bütünlüyor

Öyle ki ‘Yeşilçam dokusunu bozup yeniden inşa etmesi’ ile “Acı Aşk” (2009), politik taşlama tarafındaki fantastiğe yakın açılımıyla ise “Osmanlı Cumhuriyeti”nin (2008) bir bileşimi olduğunu söylenebilir daha iyi anlaşılması açısından. Zira burada temelde 1970’lerin Yeşilçam dönemine dair sıradan bir hikaye var. Ancak onun anlatılış şekli hiç de alışık olduğumuz gibi değil. Böyle olunca da seyirci filmi deneyimlerken kendisini tekin hissedeceği bir hikaye anlatısının içinde bulamıyor. Aksine sürekli rahatsız ediliyor.

 Aslında “Kağıt”, en kısa tanımıyla bir ‘neonoir’ (renkli kara film) örneği olarak ele alınabilir. Zira Scorsese’nin “Taksi Şoförü” (“Taxi Driver”, 1976) ile geniş kitlelere hitap etmeye başlayıp “Dövüş Kulübü” (“Fight Club”, 1999) ile farklı bir noktaya gelen o ‘masum bir insanın suç işlemek, sistemden intikam almak durumunda kalması’ meselesinin izini sürüyor özünde.

 Temeli 70’lere bağlanan politik damarı sağlam bir öykü

Ancak buna ulaşırken yaptıkları hiç de alışık olduğumuz gibi değil. Öncelikle filmin, hikayesi itibariyle kimin eline düşerse düşsün bir politik damara sahip olacağını ekleyelim. Bunu da sürekli 1 Mayıs şarkısı ile süslemesi bu duruşu daha da sağlamlaştırıyor Zira burada Çetin’in elindeki öykünün özünde ‘Devrimcilerle ilgili film çekmek isteyen genç yönetmenin, devlet memurundan izin alamaması ve bürokratik kuralları geçememesi sonrası yaşadığı maddi çöküş’ gibi bir konu var. Olayın 1970’lerde cereyan edip Türk sinemasının seks filmleri furyasının göbeğine denk gelmesi ve 12 Eylül 1980’i de içine alması, bir politik amaç yüklüyor bu duruma. Ancak Yeşilçam ve sosyolojik olaylarla yakın bağ kurmasına karşın Çetin’in esas amacı bürokrasi eleştirisi yapan bir politik damardan seslenmek.

 ‘Kağıt’ın göstermelik beyazının üzerine giden yenilikçi bir sinema dili

Bunun için ise karşımıza ne minimalist sinemaya uygun dingin açılardan kurulmuş, ne de Amerikan hikaye anlatma sinemasının mantığını karşılayarak açıkarşı tekniğini benimseyen bir yapı getiriyor. Aksine bu bürokrasinin özünde yatan ‘Kağıt insanoğlunun canını alıyor’ ya da ‘Kağıt kılıçtan keskindir’ gibi cümlelerin, yani somut bir şey canlıdan daha değerlidir deyişinin üzerine gitmek.

 Bu doğrultuda da ‘kağıt’, modern bir sinema dilinin objesine dönüşmüş oluyor Çetin’in elinde. Öyle ki ‘kağıt’ın rengi olan beyazın tonları üzerinden, ana karakterin ruh haline göre akan bir görsel yapıyla ilerliyor perdedeki yapıt. Bu da okumasını yaptığımızda bariz bir şekilde ‘bürokrasinin sardığı insan hayatı ve hapsettiği bireyler’ konulu yenilikçi bir sinema dili getiriyor karşımıza. Üstüne üstlük postmodern bir duruş sergileyip, hafif yabancılaştırıcı noktalara gitmesi de yönetmenin kariyerinden çok farklı bir noktadan seslendiğini anlatıyor bizlere.

 Aslında en kısa tanımıyla 2011 yılının Türk sinemasında garip bir kağıt estetiğinin başlangıcı anlamına geleceğini söylersek herhalde yeridir. Zira dünya sinemasında böylesi denemeler olsa da ülkemizde “Nokta” (2008) haricinde az gördüğümüz bir duruşla yüzleştiğimizden, son derece çarpıcı bir işe soyunuyor “Kağıt”.

 Yeşilçamın yapay dokusunu HD yoluyla günümüzde canlandırmak istemiş

Bunu yaparken bir başka amacı da bu siyah ile beyaz arasında giden dünyada 70’lerin Yeşilçam filmlerinin o yapay estetiğini 16 mm’nin eskimiş ve birazcık parçalanmış, üzerinde izler olan pelikülleriyle geri getirmek. Böylece ‘demode doku’yu taşlamak. HD’nin “Hayat Var”dan (2008) beri en işlevsel kullanımını sunan Çetin de bu noktada dünya sinemasına ayak uydurmuş oluyor.

 Bu ikisinin bir araya gelmesiyle birlikte ise adeta bir renk cümbüşü izliyoruz. Öyle ki Tarkovsky, Trier gibi yönetmenlerin eserlerinde gördüğümüz böylesi denemelerin bir yenisini sunuyor burada yönetmen. Hem de bütün o ‘izleyici karşıtı’ durma riskini alaraktan. Bu noktada da sinema tarihinde gördüğümüz farklı estetikler yaratma ve belli dönemlerin dokusunu canlandırma geleneklerinin her ikisini iç içe geçirerek ulusal bir yorum çıkartmış oluyor karşımıza. Yani asla basit olanı yapıp kopya çekmiyor.

 Aslında böylesi yapay bir doku kurarken, bir başka önemli amacı da gerçek anlamda Yeşilçam melodramlarının dramatik yapısını bozmak. Öyle ki burada bir de ona uygun akan aile dramı olsa da bütün karakterlerin savruk ve absürd halleri sayesinde, hikayeye o açıdan bir giriş yapma şansı tanınmıyor bize. Aksine o noktaya gelince seyirciyi görsel müdahale, kurgusal hamle ya da dışa dönük (external) bir oyuncu performansı bekliyor.

 Çoktan seçmeli görsel yapısı, akla dünya sinemasındaki ‘retro estetik’ denemelerini getiriyor

Arşiv görüntüleri, siyahbeyaz pelikül, monokroma (Tarkovsky’nin sinemaya soktuğu özel pelikül çeşidi) meyleden renkler, 16 mm dokusu derken, “Kağıt”ı izlerken karşımıza seyircinin görmek istediği 35 mm görüntülerin yani net, sorunsuz ve derinlikli dokunun çok uzağında bir şey çıkıyor. Bu da aslında Çetin’in sinema evreninde 70’lerin Yeşilçam’ını kağıdın hapsettiği bir şekilde canlandırma arzunu ortaya koyuyor.

  Bunun ise Coen Kardeşler’in kara filmlerinden (Özellikle “Orada Olmayan Adam” ve “Barton Fink”) “Dead Men Don’t Wear Plaid” (1982), “Cennetten de Uzakta” (“Far From Heaven”, 2002), “İyi Alman” (“The Good German”, 2006), “Brand Upon Your Brain” (2006), “Cehennem Çiçeği” (“The Black Dahlia”, 2006), “Killer Inside Me” (2010) gibi dünyadaki örneklerine uzanan çok geniş bir alanda uygulandığını biliyoruz. Öyle ki bu eserler yeri geldiğinde belli dönemlerde var olan farklı türleri o zamanın estetikleri ile karşımıza getirmeye çabalamışlardı. Üstüne üstlük hepsi de gerçek anlamda ayrı metodlar izlemişlerdi.

 Bazı eksiklerine rağmen bürokrasiye ve Yeşilçam’a eleştiri oklarını yöneltmeyi beceriyor

Aslında bu açıdan bakınca “Kağıt”ı evrensel anlamda oriJinnal olarak görmek mümkün değil. Ancak Ankara’ya trenle gidişleri Darren Aronofsky’nin filmlerinde gördüğümüz hiphop kurgusuyla halledebilen bir başka Türk yönetmenden de bahsetmek söz konusu olamaz. Lafın özü eldeki eser, renkli kara filmin hikaye yapısıyla ilerleyen, bol politik soslu, zaman zaman saldırgan ve en önemlisi de Yeşilçam’ın yapaylığını görsel olarak bünyesinde bulunduran bir yapıta dönüşüyor.

 Bu noktaya doğru kayarken melodramdan kara filme transfer olması bir yana, bazı yerlerde fazla didaktik durmasını saymazsak, eleştiri oklarını bürokrasiye hakkıyla yönlendirebildiğini de söyleyebiliriz. Sadece birazcık ‘kişisel hayat hikayesi’ kokması ve sondaki ‘öncesindeki kurbanlar’ bakışının seyircinin kalbini hedeflemesiyle bu amacından şaşıyor. Genel anlamda ise Türk sineması için şart bir proje bu. Çetin’in ise bundan sonra bu yolda ilerlemesi en büyük dileğimiz.

 Türk sineması için gerçek ve uluslararası bir başarı

Öyle ki böylesi denemeler Brian De Palma, Lars Von Trier, Coen Kardeşler, Steven Soderbergh gibi ustalaşmış isimlerde görülebiliyor dünya sinemasında. Türkiye’den de niye bir yönetmen bu bakış açısını daha da ileri götürmesin? Reha Erdem, Derviş Zaim ve Onur Ünlü’nün yaptıklarının üzerine koymasın?

 Bunun olabileceğini filmin genel yapısındaki detaylı çalışmayla da gözlemlemek mümkün. Öyle ki açılış sahnesinde kağıtların arasında sıkışmış “Koleksiyoncu”vari (“The Collector”, 1965) bir suçlu tiplemesi tasvir etmesinden hikayenin aralarına sokulan ‘kağıt yüzünü kesti’ ara planlarına, beyazın en bürokratik anlarda daha baskın hale gelmesinden ‘reddedildi’yi temsil eden ‘kırmızı’nın ana karakterin kıyafetlerinde karşımıza çıkmasına kadar sayısız yönetmenlik numarası ve her türlü evrensel öğe var burada. Anlayacağınız üzerinde tepeden tırnağa düşünülmüş bir dokuyla çıkageliyor “Kağıt” ve bunun altını da dolduruyor. Çetin’in filmi hakkında kısaca Türk sineması için gerçek ve uluslararası bir başarı diyebiliriz. (Kerem Akça, haberturk.com internet sitesinde yayımlanmıştır.)


FİLMİ İZLE