Yönetmen İlksen
Başarır Senaryo Kemal Aydoğan , İlksen Başarır , Mert Fırat Görüntü
Yönetmeni Hayk Kirakosyan Yapım Eser Andrzej Saramonowicz Mars
Entertainment Group / Kutu Film / Hazal Dut , Seyhan Kaya , Sevil Demirci,
Muzaffer Yıldırım Kurgu: Ömer Özyılmazer, Sanat Yönetmeni: Baran
Uğurlu, Yardımcı Yönetmen: Merve Özmutlu, Devamlılık: Özlem Ayçiçek,
Afiş: Emre Erdem, Müzik: Taner Yücel , Okan Kaya , Ahmet Kenan
Bilgiç
Oyuncular: Mert Fırat (Tankut),
Timur Acar (Aliş), Metin Coşkun (Adem), Onur Ünsal (Korcan), Emre Karayel
(Kamber), Cihan Ercan (Seçkin), Tuna Kırlı (Volkan),
Konu: Aşkı mantık mı,
duygular mı, yoksa biyoloji mi yönetir? Her şey nikah salonunda evlenmek üzere
olan gelinin salondaki konuklardan biriyle öpüşmesiyle başlar. Nikah salonu
savaş alanına döner, kimin kime vurduğu belli değildir. Ortalık yatışınca
kavganın tarafları olan farklı mesleklere ve karakterlere sahip 7 adam ünlü bir
pop şarkıcısı olan gelinin neden kendi halinde bir bilim adamıyla olan
ilişkisini nikah salonunda bitirmeye çalıştığını tartışır. Gece boyunca tek
ortak noktaları olan “kadınlar” üzerinden konuşurlar. Kadınlarla olan komik
hikayelerini anlattıkça zaafları ve zayıflıkları teker teker ortaya saçılır.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz (Salihcan
Sezer 22 Kasım 2013)
2008’de Oyun Atölyesi tarafından sahneye
konulduğunda, kısa sürede büyük hit olurken; Kemal Aydoğan yönetimindeki
başarılı ve şöhretli kadrosuyla, beş sene boyunca kapalı gişe sahnelerde resmen
şov yaptı. İzleyenlere özgün eğlence ve kaliteli komedi vaat eden bu oyun,
Testosteron; geçen sene yeni bir anlayış, reji ve ekiple sahnelendiyse de filme
alınan, açıkçası biraz daha tutulan ilk versiyonu oldu. Ulaş Torun’un
mevkisinde Cihan Ercan’ın forma giymesi haricinde as kadrosuyla oynayan takımı;
beyazperde deplasmanında yöneten, kamera kenarında taktikler veren ve sahada
çekip çevirense İlksen Başarır.
Evlilik gerçekleşmek üzereyken, iptal olan
bir düğünün akabinde; çeşitli bağları bulunan yedi erkeğin hesaplaşması,
kavgaları ve dostluğu üzerinden gelişen bir hikaye konu ediliyor Erkek
Tarafı’nda. Sürekli geri dönüşleri bulunan bu ironik, komik ve ters köşelerle
dolu hikayede yalnızca düğün anından 1 Kadın, 1 Erkek dizisini anımsatan bazı
görüntüler gösterilmiş. Tiyatroda flashback teknik ve doğal zorlukları
itibariyle pek tercih edilmez. Ancak sinemanın bu görsel niteliğinden, hikayeyi
renklendirebilecek olanaklarından yararlanmamanın açıklaması ‘hayal gücümüzü
kısıtlamamak’ mıdır? Muhtemelen bilinçli tercih olsa da; bu haliyle popüler bir
oyunun seyircisiz, platformsuz, full hd dvd çekimini izliyor gibiyiz zaman
zaman. Geçmiş hikayelerini anlatan oyuncuların yüzlerini ve ifadelerini takip
ediyor; canlandırmasını yine biz zihnimizde kuruyoruz. Farklarsa çok küçük;
sözgelimi şiddet anlarında, başlar sargılandıktan sonraki sahne geçişleri
tiyatroda ‘blackout’la çözümlenirken, burada montaj görüyoruz. Bunun dışında
alabildiğine, teatral hava korunmuş ve oyun içeriğine bağlı kalınmış. Hemen her
tiyatrosinema uyarlamasında gördüğümüz mekan ve dış çekimle ilgili kritik
kararları bu filmde de görüyoruz. Neredeyse tek mekan ve hiç dış çekim yok,
farklı bağlantılar da kullanılmamış. Mesela eş ve hatta tanıdık/akraba
sorunsalı, yalnızca bir adet telefon konuşmasıyla aradan çıkarılmış.
Dolayısıyla ortada film senaryosu yerine, geliştirilmiş oyun teksti bulunduğunu
söyleyebiliriz. Peki bu saydıklarım dert mi? Cevap tamamen öznel.
Filmin içeriğini, karakterlerini ve
diyaloglarını; bazıları seksist bulacaklardır (tıpkı oyunu evvelden
yorumladıkları gibi). Oysa metnin asıl derdi; toplumsal cinsiyetçiliği,
mizoJinniyi ve ataerkil söylemi alaya almak, mizahını yapmak Özellikle ‘kadınlara
nasıl davranılması gerektiği’yle ilgili bazı karakterlerin tutumlarının
yüzeyselliğine gülmemizi bekliyor film. Ve ne iyi yapıyor! Belki testosteron
yüzünden ‘anlaşılır’ kılıyor ama bu yüzeyselliğe onay vermeye yahut (içten içe)
desteklemeye koca bir asla. Hatta bu ayrımı belirginleştirmek için mesela baba
karakterine ırkçı sayılabilecek öğeler ekliyor ki; onun zihniyetinin
sakilliğini ve saçmalığını daha net algılayabilelim. Burada da asıl krediyi
Andrzej Saramonowicz’in Mitos Boyut’un dilimize kazandırdığı basılı metne
vermek gerek. Şu ana dek, okuduğum en komik oyun Testosteron. Üstelik bunu
‘kadın karşıtı’ bir kimlik üzerinden kesinlikle yapmıyor. Aksine ‘erkek’lik
hallerine karşı bayağı tavırlı. Cinselliğe bakışı oldukça sığ, kararlarının
neredeyse tamamını hormonları doğrultusunda veren bir grup üzerinden; erkek
olmanın zorluklarına, güven, sadakat ve sevilme sorunlarına,
erkek/kadınbaba/oğul gibi ilişkilerin kırılgan yapısına ve her şeyden öte
testosterona karşı çaresizliklerine değiniyor. Film de yönetmenin becerileri
nedeniyle aynı tavrı koruyarak karanlık, tehlikeli sulara hiç dalmıyor.
Tiyatrosinema arası mecburi samimiyet farkı da en aza indirilmeye çalışılmış.
Bununla birlikte ortaüst sınıf karakterlerinin kalifiye mesleklerinin ve özgün
teorilerinin bir araya geliyor, hatta birbirlerini tekrarlıyor olmaları için
özel tiyatro mantığında uygundur denilebilir. İş beyazperdeye geldiğinde ise
sıva pek tutmuyor; isimler ve yerler değişse de, mot a mota yakın çeviride
kayıp gözüküyor. Dolayısıyla iç piyasanın bayıldığı ‘bizden’ vasfının düşük
oluşu, kehanetimce sinemada da büyük hit olabilecek bu eserin gişesine olumsuz
etki edecektir.
Erkek Tarafı’nın çok ağır bastığı bazı
şeyler var; Tolga Çebi’nin defalarca dinlenebilen, harika müzikleri ve
oyunculuklar. Küçük farklarla sırasıyla Onur Ünsal, Mert Fırat, Tuna Kırlı
muhteşem. Metin Coşkun tekliyor mu derken, taklit sahnesinden itibaren
performansını yükseltiyor. Emre Karayel rolünü pek parlatamamış ve Timur Acar
ile Cihan Ercan rolleri gereği biraz geri planda kalmış olsalar da hepsi gayet
iyi.
Bir takım eksiklerinin beklentilerle yakın
ilişkisinden dolayı filmin genelini kurban etmek adil değil. Eser de,
sahnelemesi de yüksek kaliteye sahipken; böylesi uyarlamaların sorumluluğunu
üstlenmenin de bir çok çapraz eleştiriyi beraberinde getirebileceğini akılda
tutmak gerek. Dolayısıyla büyük resimde küçük detaylara takılmamaya gayret
ederek bitirilebilir ki; enerjisi, coşkusu ve sıcaklığıyla Erkek Tarafı,
kanımca Türk Sineması’nın son yıllardaki en eğlenceli komedisi.