Yönetmen Kudret
Sabancı Senaryo Kudret Sabancı, Suat Yalaz, Melek Öztürk Görüntü
Yönetmeni Gökhan Atılmış Yapım TMC Film/Erol Avcı Kurgu: Oğuz
Çelik, Yapım Tasarım: Burhan Türk, Kostüm Tasarım: Funda
Büyüktunalıoğlu, Genel Koordinatör: Engin Sarıal, Yapım Sorumlusu: Adil
Şanal, Yardımcı Yönetmen: Yıldız Aşanboğa, Reji Koordinasyon: Semra
Toramanoğlu, Yönetmen Yardımcısı: Mertcan Demir, 1. Yönetmen
Yardımcısı: Felat Atan, Reji Ekibi: Mehmet İlker Zaimoğlu,
Yardımcı Görüntü Yönetmeni: Türksoy Gölebeyi, Kamera Asistanı: Selim
Akgül, Levent Durur, Kameraman: Yağız Yavru, Focus Puller: Ziya
Kasapoğlu, Gürol Beşer, Yakup Algül Steadicam Operatörü: Akın Çakır,
Kamera Teknisyeni: Şefik Ağırtmış, Işık Şefi: Engin Altıntaş,
Dekor Şefi: Uğur Oktan, Cast Direktörü: Gözde Ceyhan
Oyuncular: Volkan Keskin
(Karaoğlan), Müge Boz (Bayırgülü), Özlem Yılmaz (Çise Hatun), Hasan Yalnızoğlu
(Camako), Hakan Karahan, Gafur Uzuner, Tuncay Gençkalan, Janbi Ceylan, Zekeriya
Karakaş, Cihan Çulfa, Bekir Çiçekdemir, Turgay Tanülkü, Deniz Oral, Serhan Ernak,
Suavi Eren
Konu: Moğollar,
Türklerin huzur dolu yurdu Anadolu kapılarına dayanmışlardır. TürkMoğol savaşı
çıkmak üzeredir. Bütün dünyayı ateşe veren Moğol istilasından korunmanın tek
yolu Türk devletleri arasında birlik oluşturmaktır. Altın Orda Devleti de bu
birliğe katılmak istemektedir.
Bu birliği gerçekleştirmenin tek yolu, Çise Hatun’un Altın Orda’ya
gelin gitmesidir. Ancak başlarında Camoka’nın olduğu Moğollar, bu birliği
engellemek için Çise Hatun’u yok etmeye kararlıdırlar.
Ancak Camoka’nın işi o
kadar da kolay değildir. Karşısında efsane kahraman Karaoğlan vardır.
Anadolu’dan başlayıp Kafkas dağlarında uzanacak heyecan ve tehlike dolu
yolculuk, on binlerce kişilik üç dev ordunun kıran kırana savaşına yol açar. Anadolu’nun kaderi Karaoğlan’ın
elindedir. Ele avuca sığmayan güzeller güzeli Bayırgülü, Asya’nın en iyi kılıç
kullanan adamı Baybora, büyük savaşçı Balaban ve Karaoğlan’ın akıl hocası
Çalık, bu büyük destanın kader ortaklarıdır
Epik Bir Hata (Kaan
Karsan 11 Ocak 2013)
Çizgi romanların büyük
bir kısmı doğaları gereği ırkçıdır. Zira çizgiroman kahramanları, anarşiye
karşı düzeni korumaya çalışan safta, sistemin ‘doğru’ kıldığı tarafta yer
alırlar. İşin bu kısmının doğruluğu ve yanlışlığı biraz seyircinin bakış
açısına kalmıştır. Bazı çizgiromanlar öykülerini çok ciddiye alarak politik
açıdan falsolu taraflarını daha çok açığa çıkarırlar; bazıları ise her şeyi bir
eğlence deryası içerisinde takdim edip fazla derinlere dalmaktan imtina
ederler. Kudret Sabancı’nın Karaoğlan uyarlaması da kesinlikle ciddi ya da
ciddiye alınması gereken bir film değil.
Hollywood’un epik
filmlerine her daim özendiğimiz aşikâr. Kendi ‘tarihi başarılarını’,
‘kahramanlıklarını’ perdede görmek isteyen ve kalbi milli duygularıyla beraber
akan büyük bir seyirci kitlemiz var. Karaoğlan, Fetih 1453’ün geçen sene
oldurduğu rüzgâra kapılmak isteyen filmlerden bir tanesi… Diğer yandan da bir
nesli fazlasıyla etkileyen bir çizgiromanın nostaljik damarından faydalanmak
istiyor ve bir taşla iki kuş vurmak istiyor.
Karaoğlan da –doğası gereği birçok epik
‘öykü’ gibi davranıyor ve bir iyi bir de kötü saf yaratıyor. Tamamen
‘dermeçatma’ tanımı altında yapılandırılan bir hikâyenin üzerinden her
çizgiromanın istisnasız uyguladığı metodu kullanıyor. Dolayısıyla bir tarafta
özlerinde dürüstlük, kahramanlık ve doğruluk olan Türkler; diğer tarafta ise
işi gücü kötülük olan Moğollar var. İşin bu kısmı filmin söylemindeki karakter
noksanlığı sebebiyle göz ardı edilebiliyor. Zaten Karaoğlan filminin öyle büyük
sıkıntıları var ki, işin bu yanı hiç mi hiç aklınıza gelmiyor.
Öncelikle filmi ilk saniyesinden itibaren
ucuzlaştırmaya ve tüketmeye başlayan seslendirme çalışması filme pek izlenmeyen
bir televizyon kanalı için çekilen ‘çöp’ hüviyetini kazandırıyor. Her kötü
adamın kalın, iyi adamın ise ipek sesli olması artık hiç kullanılmayan bir
karakter tahayyülü çizgisinden ilerliyor. Bu esnada zaten filmin bir
senaryosunun olmaması sebebiyle hiçbir şekilde boyut kazanamayan karakterler
eriyerek kayboluyorlar. Filmin ilk on dakikasından sonra ise ‘öykü noksanlığı’
nedeniyle öykü takibini zorlaştıran bir hengâme başlıyor.
Genel izleyiciye hitap etmek amacıyla
gerçek hayattan olabildiğince uzaklarda seyreden görsellik teknik
beceriksizlikler nedeniyle bir dil oluşturamıyor. Özellikle savaş
koreografileri ve ses miksajları düpedüz gülünç bir atmosfer yaratıyorlar.
Yönetmenin yarattığı karton doku, çizgiroman estetiğine hizmet etmek yerine
icadından itibaren demode olan bir anlatı yaratıyor. Bunun neticesinde de
Karaoğlan, ciddi olduğu anlarda güldürüyor; eğlenceli olduğu anlarda ise
fazlasıyla hüzünlendiriyor.
Artık Türkiye Sineması’nın bir tür
aşağılık kompleksi haline gelen ‘özel efektler’ mevzusu ise beklentisi olan
seyircinin gözlerinden birkaç damla yaş getirebilir. Zira Karaoğlan filminin
var olduğundan söz edilen bütçesinin tam olarak ne için harcandığı tamamen
meçhul. İşin tuhaf ve daha kötü yanı ise filmi üreten ekibin bu türde herhangi
bir film izleyip izlemediğinden şüphe duyuyor olmamız. Zira hem metinsel hem de
teknik anlamda taş üstünde taş bırakmayan bir film yazımızın konusu.
Filmin akıl almaz oyuncu performansları
içinse ayrı bir parantez açmak ve oyunculara geçmiş olsun dileklerimizi iletmek
istiyoruz. Senaryosu olduğundan şüphe duyduğumuz bir filmde asla
unutamayacakları bir tecrübe yaşadıklarını gözlemlemek pek de zor değil. Bu
alanda özellikle öne çıkan Müge Boz’un ise kendi kariyeri için acilen doğru bir
iş seçmesi gerekiyor.Kudret Sabancı’nın Türk zfilmlerine sayesinde yeni
bir taş eklediği filmi sinemamızın ilk Karaoğlanlarının yanına dahi
koyulamayacak kadar kötü. Daha kötü olan ise bu filmin preprodüksiyondan
perdeye kadar olan macerasında kimsenin çıkıp da buna engel olmaması.
(www.eksisinema.com)