Yönetmen Erol Özlevi Senaryo Aslı
Zengin, Ceren Aslan Yapımcı Boyut Film /Murat Tokat Yapım Sorumlusu: Gülsevil
Işık, Yapım Amiri: Kanat Işık, Reji Koordinasyon: Sinem Arslan,
1. Yönetmen Yardımcısı: Silva Delioğlu, 2. Yönetmen Yardımcısı: Sedat
İnci, Ses Teknisyeni: Seçkin Akyıldız,
Oyuncular:
Sinem Kobal (Didem), Sedef Avcı (Esra), Burcu Kara (Zeynep), Engin Altan
Düzyatan (Cem), Gürgen Öz, Cemal Hünal , Öykü Çelik, Nurseli İdiz, Ali Ersan
Duru, Gökçe Özyol, Özge Ulusoy,
Konu: Esra (Sedef
Avcı) heyecanla evlilik hazırlıkları yaparken, en yakın arkadaşı Didem (Sinem
Kobal) de kızlar arasındaki tek bekâr kişi olarak kalmaktan dolayı panikler ve
sevgilisi Cem'I (Engin Altan Düzyatan) evliliğe ikna etmek için çeşitli
taktikler uygulamaya başlar. Didem evlenme teklifi beklerken, Cem yeni filminde
başrol oynadığı Gözde'yle (Özge Ulusoy) tanışır ve filmine konsantre olur.
Bunun üzerine kıskançlık krizlerine giren Didem, Cem'i yakın takibe alır. Bu
takip esnasında erkeklerin Antalya "Adam & Eve Otel"de bekârlığa
veda partisinde olduklarını öğrenir. Böylece komik ve romantik bir macera
başlar. Kızlar erkeklerin bekralığa veda partisinde neler yaptıklarını görmek
için oryantal kılığında otele sızarlar.
Bekarlığa Veda : Veda Olması Umuduyla (Seçil
Toprak 13 Şubat 2013) Türünün iyi örneklerini izlemeye doyamadığımız romantik
komediler Hollywood’da altın çağını otuzların sonlarına doğru başlayan ve
kırklı, ellili yıllarda devam eden zaman süresinde yaşadı. Tükenen ömrünü
doksanlarda yeniden canlandırarak devam ettirenler, türün iyikötü örnekleriyle
baş başa kalmamızı sağladılar. Şöyle bir doksanlara doğru uzanıp günümüze
gelirsek çoğunlukla kötü örneklerin karşımıza çıktığını görürüz. Kötü derken
neyi kastettiğimizi de açmamız gerekir zannımca.
“Klişe” uzun süredir kullanılagelmiş ve
artık etkisini yitirmiş söz, durum, ifade vs için kullanılır. Sinemanın türleri
için de çoğu zaman klişe ifadesini kullanırız. Bu bazen kötülemek için
kullanılır ancak çoğunlukla “dahil olduğu türü adım adım izleyen” manasını
idafe eder. Dolayısıyla aslında “klişe” olmanın kötücül bir tarafı yoktur çünkü
izleyiciye, izleyeceği şeyin garantisini verir. Karşınızdaki bir romantik
komediyse mesela, ortada bir aşk hikâyesi olacağını, tarafların tanışma, âşık
olma, uzaklaşma ve yeniden birleşme hallerini izleyeceğimizi; özellikle yanlış
anlamalar, yan tiplemeler vs yoluyla da komedi sosunun filme yedirileceğini
biliriz. Bunları harfi harfine yerine getiren filme elbette klişe diyeceğiz,
ancak izlediklerimizden memnun olmayacağız anlamına da gelmeyecektir bu
yakıştırma. En azından türün sevenleri için bir garanti belgesi manasına bile
gelebilir bu ifade. Gelgelelim filmlerin klişenin kalıplarını doldururken de
dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Örneğin romantik komedilerin olmazsa
olmazı oyuncuların kimyasal uyumu ve birbirini her açıdan tamamlayabilme
yetileri. İki kişilik bir evren yaratıyorsanız filminiz için bu belki daha
kolay sağlanabilir oyuncular arasında. Ancak siz çoklu bir ortam yaratıp üç
çift yaratmaya çalışıyorsanız filminizin akışı içerisinde, o zaman
oyuncularınıza fazlasıyla güveniyorsunuz demektir ya da birbirlerinin açığını
kapatacaklarına inanacak kadar iyimser bir yaklaşım içindesinizdir. İşte adını
ısrarla dahil olduğu türün adından alan Romantik
Komedi, ikinci yaklaşıma sahip bir film. Yani çoklu bir ortam içinde
oyuncularının açıklarının kapanabileceğine inanıyor. Öyle olmasa sanırım
varlığı güzellikten / yakışıklı olmaktan ibaret tiplemeler yaratılmazdı
senaryoda. İşte bu, kötü oyunculuk, senaryo… sinyallerini vermekte ilk elden.
Birinci filmin kaldığı yerin bir sene
sonrasından devam eden Romantik Komedi
2, birinci bölümde sevgili olma adımlarını izlediğimiz Esra (Sedef Avcı)
ve Mert’in (Cemal Hünal) evlilik sürecine yoğunlaşıyor gibi yapıyor. Aslında
daha çok ön planda olan yine aynı zamanlarda sevgili olmuş Didem (Sinem Kobal)
ve Cem’in (Engin Altan Düzyatan) ilişkisi. Hatta filmi almış yürümüş
diyebileceğimiz kişi Sinem Kobal. Durum böyle olunca Sinem Kobal’ın
canlandırdığı Didem tiplemesinin önemi artıyor.
Didem’in hayattaki tek amacı gibi görünen
sevgilisini dizginleme ve parmağına yüzüğü geçirme motivasyonu, film boyunca
dur durak bilmeden devam ediyor. Israrla, her fırsatta “evlilik, evlenmek,
gelinlik, damat” vs gibi sözleri ağzından düşürmeyen Didem sayesinde evlilikten
soğuyor insan. Üstelik filmin senaryosunun iki kadın (Aslı Zengin, Ceren Aslan)
tarafından kaleme alındığını bilmek hayretlerimizi artıyor inanın. Kadınlara bu
kadar dar çerçeveden bakan, hayattaki tek amaçları zengin koca bulup oturmak isteyen,
tek eğlenceleri tüm gün alışveriş yapıp erkek arkadaşlarını delirtecek derecede
kıskanmak vs gösteren) bu senaryoyu siz ne kadar eğlenceli veya gerçekçi
bulursunuz bilemeyeceğim. Kendi açımdan son derece rahatsız olduğumu ayrıca bu
düşüncenin, zengin tiplemeler yaratmaktan çok; sığ, aşağılayıcı, tek tip
söylemler içerdiğini de belirtmeliyim. Filme yan bir tipleme olarak belki
komiklik sağlasın diye yedirmeyi düşünebileceğiniz böylesi bir tiplemenin
filmin orta yerine yerleşmesi ve filmin tüm motivasyonunu buradan alması son
derece rahatsız edici. Hatta daha da rahatsız edici olan yukarıda da
belirttiğim gibi bunların iki kadının elinden, aklından çıkması.
Seri filme dönüşebilecek bir düşünceyle
biten birinci filmin ardından gelen bu ikinci film de yeni filmlerin
gelebileceğini gösteriyor bizlere. Birinci filmdeki gülmece tiplemesi Gürgen
Öz’ün canlandırdığı Yiğit’ti hatırlarsınız. Bu filmde Yiğit’e biraz da alan
sağlanmış sağlanmasına da filme skeç havası katmaktan da öteye gidememiş bu
eklemleme maalesef.
(www.eksisinema.com