*Yönetmen Mehmet
A. Öztekin Senaryo Yerkan Kahraman, Eşref Dinçer Eser Elçin
Afandiyev Görüntü Yönetmeni Serkan Güler Yapım 24 Kare
Prodüksiyon/ Sevda Kaygısız, Ali Kaygısız Uygulayıcı Yapımcı: Cihangir
Alak, Yapım Sorumlusu: Erkan Gültekin, 2. Kamera Asistanı: Sercan
Sert, Kameraman: Yalçın Avcı, Focus Puller: Fatih Yirmibeşoğlu Sanat
Yönetmeni yrd: Çağdaş Yüksel, Sponsor Sorumlusu: Özgür Tepetaş:
Dublör Süpervizorü: Serkan Döner
Oyuncular:
Aras Bulut
İynemli (Mahmut), Eva Dedova (Meryem), Tomris İncer, Melahat
Abbasova, Polat Bilgin, Açelya Özcan, Şamil Süleymanov, Farkhad Manafov, İlker
Kızmaz, Ufuk Şen, Mert Öcal, Kristina Krepela, Kristina Krepela, Şafak Başkaya,
Serkan Döner, Cemal Hünal, Ali İl, Hasan Kaçan, Salahsun Hekimoğlu,
Konu:
Azerbaycan tarihinin en parlak dönemi olan 16. yy.'da yaşanan bu hikaye, ilk
görüşte birbirine aşık olan 2 gencin o dönemdeki zorluklara ragmen bir araya
gelme kararını, azmini gözler önüne seriyor. Çaldıran Savaşı’nın yaşandığı o
zorlu dönemlerde, Mahmut’un hükümdarlıktan uzak duruşu, babası Ziyad Han’ı
zorlamaktadır. Keşiş kızı Meryem ise babasının ona kurduğu kabuğun dışına hiç
çıkmamış, hiçbir şey görmemiş, doğanın parçası gibi yaşayan biridir. Kendi
dünyasında mutlu, masum bir kızdır. Babası herşeyden koruduğu kızını Mahmut’tan
kaçırmak için “Mukaddes Ev”e doğru bir yolculuğa çıkarır. Mahmut ise her şeyi
geride bırakıp aşkının peşinden gidecektir. Ayrı ayrı çıktıkları bu yolculukta
bir çok olayla karşılaşacak olan aşıklar, sizleri unutamayacağınız bir serüvene
çıkarmaya hazırlanıyor.
Holywood’un İzinde Bir Aşk Masalı (Güzin Tekeş 21 Mart
2013)
Yönetmen Mehmet Ada Öztekin “Mahmut ile
Meryem” filmiyle izleyiciyi 16. Yüzyılda, Ziyad Han topraklarına götürüyor ve
iki saat boyunca, büyü marifetiyle dünyaya gelmiş Müslüman bir han oğluyla,
annesi doğumda ölmüş, Hristiyan bir keşiş kızının imkansız aşkının peşine
düşürüyor. Dış ses anlatımıyla başlayan film, Mahmut’un doğumundan itibaren,
babasının tüm arzusuna rağmen hükümdarlıkta gözü olmayan, sanata, şiire
sevdalı, barışsever bir insan olarak yetişmesine karşılık, kalbinde Tanrı
sevgisinden başka hiçbir şey olmayan dini bütün bir Hristiyan kızı olan
Meryem’im bambaşka dünyalarını tanıtıyor önce uzun uzun. Ancak iş iki gencin
karşılaşıp birbirine sevdalanmasına gelince imkansızlıklar da başlıyor.
Hem Mahmut’un hem de Meryem’in çevresi bu
sevdaya karşı çıksa da asıl macera Meryem’in, devamlı surette ölmüş karısının
hayaletiyle hasbihal eden babasının, kızını Mahmut’tan kaçırmak için Mukaddes
Ev’e doğru yollara düşmesiyle başlıyor. Mahmut ve Han’ın sadık adamı Sofu’nun
da Meryem’in peşine düşmesiyle film bir yol hikayesine dönüşüyor. Onlar yollara
düşerken, Çaldıran Savaşı atmosferinde hem bağımsızlığını korumaya çalışan hem
de savaşta doğru tarafta durmaya çalışan Han ve Han’ın üvey oğlu arasında yaşanan
hakimiyet mücadelesi ise filmin yan hikayesini oluşturuyor. Ancak ne yazık ki
ne ana hikaye ne de yan hikaye önüne çıkan tuzaklara düşmeden ilerleyebiliyor.
Sırtını “Leyla ile Mecnun” efsanesine
dayarken fantastik ve masalsı öğelerden de beslenen film, teknik olarak
benzerlerinin üstünde bir başarı yakalıyor. Yönetmenin Holywood’ı iyi
gözlemlediği fark edilse de aynı şeyi hikaye kurgusu için söylemek yazık ki pek
mümkün olmuyor. Filmin pek çok noktada temposu düşüp, hikayesi sarkarken,
karikatürize edilmiş karakterler de masalsı anlatıma rağmen hikayeyi sekteye
uğratıyor. Televizyon dizisi “Kuzey Güney”den tanıdığımız yönetmen Mehmet Ada
Öztekin, senaryonun yetersizliğine rağmen pek fena bir iş çıkarmazken, yine bir
tv dizisi olan “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin Mete’si olarak tanıdığımız Aras
Bulut İynemli ve filme tek katkısı güzelliği olan Eva Dedova’nın performansı
televizyon standartlarında kalıyor. Yine de görsel efektlerinin başarısıyla göz
dolduran film, özellikle hikayenin başlarında oldukça korkutucu olmayı başaran
Müeccinler, Kısır Kadın ve Sofu karakterleriyle beklenenin üzerinde bir anlatım
başarısı sergiliyor.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ve
Safavi Hanı Şah İsmail arasında yaşanan Çaldıran Savaşı’nı kendine fon alan
film, Mahmut’un savaş meydanında gördüklerine karşı verdiği (belki biraz fazla)
hassas tepki ile savaşın insafsızlığını da gözler önüne seriyor. Diğer yandan
Ziyad Han’ın savaşta iki devletten hangisinin tarafında yer alacağına karar
veremeyişi, üvey oğlunun değişken ruh hali, Sofu’nun bir nevi Yahuda gibi
kıymetli taşların büyüsüne kapılması, şamanik karakterli Kısır Kadın’ın kuş
olma isteğiyle iyi ve kötü arasında gidip gelmesi hikayenin belki de en çok
aksayan yönleri. Finale doğru hikayenin iyice fantastik bir hal alması ise
filmin en büyük talihsizliği. Havadan yapılan çekimlerle bir Yeni Zelanda
atmosferi yakalama çabası Türkiye ve Azerbaycan coğrafyasının sınırları içinde
kalırken, Mehmet Ada Öztekin’in dizi yönetmenliği günlerinden kalma uzun
bakışma sahneleri ise izleyicinin sabrını zorluyor. Sonuç itibariyle,
Azerbaycanlı yazar Elçin Efendiyev’in ünlü romanından uyarlanan “Mahmut ile Meryem”,
iki dost ülke; Türkiye ve Azerbaycan’ın dostluklarını yüksek bütçeli bir sinema
filmi ile perçinlerken, izleyiciye de Holywoodvari bir aşk masalı vadediyor.
Yine de yönetmen Mehmet Ada Öztekin sinemaya biraz daha ısınırsa ve elbette
daha iyi senaryolarla karşılaşırsa Türkiye sinema sektöründeki önemli bir
boşluğu dolduracak işler ortaya koyabilecek gibi görünüyor.
(www.eksisinema.com)